‘’İspanya gibi İspanya‘’
Kağıt üstünde aşağı yukarı aynı kalitede iki takımın mücadelesinde beklenen oldu, sanatçıları ve ustası bir adım önde olan İspanya kazandı. Bir takımın Xavi ve İniesta gibi iki orta saha yıldızı ve David Villa gibi golcüsü olursa, kaleci Eduardo kariyerinin en iyi maçını oynasa da boş... Hayalet santrfor Torres’in ilk dakikada yaptığı müthiş şutu çataldan çıkararak başlayan Eduardo iki defa Villa’yı bir defa da Llorente’yi durdurmayı başardı. David Villa’nın skoru değiştirdiği pozisyonda da başarılıydı ama nereye kadar.. Portekiz’in risk alması ve oynaması beklenirken oynayan ve pozisyon yakalayan yine İspanya’ydı. Pek çoğu dünya futbol piyasasında yıldız olarak değerlendirilen Portekizli futbolcular kaderini kalecilerine teslim etmiş sıradan bir takımdı. 1-0’dan sonra yine Eduardo, Torres ve Xavi’nin şutlarını da mükemmel kurtardı. Turnuva başından bu yana büyük hayal kırıklığı yaratan Ronaldo kullandığı biri tehlikeli (o da Jabulani katkısıyla) frikik dışında sürekli top ezerken, Quieroz da İspanya defansını bunaltan Almedia’yı oyundan alarak İspanya’nın işini kolaylaştırdı...
Turnuvaya Hollanda gibi potansiyelinin altında bir performansla başlayan İspanya gösterdiği performansla finalin en büyük adaylarından biri olduğunu kanıtladı. Çeyrek finalde de Güney Amerika’dan gelen en zayıf rakip Paraguay ile oynayacaklar. Xavi, İniesta gibi iki usta ile hiç zorlanmayacaklar.
‘’Arjen Robben sınıf atlattı‘’
“Robben’i beklerken” demiştim bir maç öncesinde. Süperstar’ın gelişi turnuvanın başından beri düşük temposu ve coşkusu ile hayal kırıklığı yaratan Hollanda’ya renk getirdi. Daha ilk 15 dakikalık performansı ile sınıf atladığını gösteren Portakallar çabuk pasları ve doğru koşuları ile pozisyonlar yakaladılar, Sneijder ve Van Persie'yle de kolay pozisyonları harcadılar. Slovaklar burnunu çıkarır gibi oldu, Hollanda ilk kontratağında beklenen adamı “Robben” ile golü buldu. Kontraya çıkarken Sneijder’in attığı pas da, Robben’in iki rakibini geçip sol alt köşeye bıraktığı top da çok güzeldi.
Robben’in dönüşüyle Kuyt sol kanada geçti. Arkasındaki Van Bronckhorst ile defans organizasyonunun patronu Van Bommel önceki 3 maça göre rakip ceza alanına daha çok geldi. Golden sonra tempoyu düşürseler de Sneijder’in önceki maçlara göre daha sorumlu, Van Persie’nin daha araştırıcı olması, pozisyon zenginliği de yarattı. Ancak Sneijder hala egoist olduğunu yine gösterdi. Robben ve Van Persie’nin hazırladığı hücumda 4 arkadaşı bomboş ceza alanına koşarken o şut atmayı tercih etti. Kuyt ise kendisine attırdığı golde ne yapması gerektiğini bir daha gösterdi.
Kaleci Mucha 3 gol kurtararak fark olmasını engellerken Slovaklar’ın net pozisyonları da, gol de Türkiye’deki lejyonerlerden geldi. Ama kaleyi Van Der Saar’dan devralan Sketelenburg, Stoch ve Vittek’in şutlarında kalesini gole kapayan bir dev, penaltıda ise çaresizdi.
Kendileri açısından destansı İtalya maçının orta sahadaki direnişçisi Strba’dan yoksun “Baba Weis” oğlunu da oynatıp hücum karakterli bir takımla sahaya çıktı ama Slovaklar etkili olamadı. Ancak çok kötü başladıkları turnuvada İtalya gibi bir devi evlerine göndermeleri dahi onlar için yeterdi.
‘’Maradona'nın şansı‘’
Gündüz İngiltere’nin golü görülmedi, akşam Arjantin’de Tevez’in perdeyi açan golü Messi’nin pasından değil, yardımcının uykudan uyanamamasından geldi! Dev ekranda verilen tekrarda hakem Rosetti golün ofsayt olduğunu gördü, yardımcısının yanına gitti ama yardımcı kararından dönemedi. NBA yapıyorsa FIFA da yapabilir, yapılmalı. Futbolcuların azı dişine kadar görüyoruz, 3 metre ofsaytı çözemeyen, yarım metre içeri giren topu süzemeyen hakemler yüzünden mağdur edilen takımlara da üzülüyoruz. Arjantin favoriydi, iyi başlayan ise Meksika... Solbek Salcido’nun şutu direği sarstı, hemen ardından Guardado’nun şutu direğin yanından autu boyladı. Sonrasında Tevez, Messi ve Higuain sahne almaya başladı. Topu alırken markajcısını iki metre arkada bırakan Messi’nin pasında öne geçen Arjantin, ikinci golü de Meksikalı Osorio’nun verdiği pasta Higuain’le buldu. Galatasaray’ın almayı düşündüğü stoper Marquez orta sahada yavaş kaldı, yerine dönünce oyunda Meksika üstünlük sağladı. Messi-Tevez ve Otamendi’nin geliştirdiği organizasyon Higuan’in kafasından autu boylasa da maçın en organize işbirliği, Tevez’in muhteşem golü ise Agüero ve Milito gibi iki süperstarı kulübede tutan Maradona’nın alternatifler açısından ne kadar şanslı olduğunun göstergesiydi. Arjantin oyunu rölantiye alınca Hernandez’in Demichelis’i muhteşem geçip, Romero’nun koruduğu kalenin tavanına astığı gol geldi. Muhteşemdi. Arjantin denk rakiple oynamadığı için tam manasıyla fikir vermese de, hücumcularıyla göz kamaştırıyor. Ama Maxi ve Mascherano, kötü gününde çok pozisyon verecekmiş gibi görünüyor.
Güney Kore maçında “Tevez, Messi’den rol çalıyor” demiştim, dün de öyle oldu. Galiba kader Messi’yi büyük maçların büyük oyuncusu olmaya itiyor.
‘’Büyük golcü ve savunma‘’
Golü kolay bulup arkaya yaslanan Uruguay bu stratejisinin bedelini ağır ödeyecekti. Forlan’ın pasında defansın hep birlikte uyumasıyla Suarez’in ayağından çok kolay bir gol atarak başlayan teknik direktör Oscar Tabarez’in talebeleri stoperler Lugano ve Godin’in kucağına yaklaşmasıyla oyunun inisiyatifini tamamen Güney Koreliler’e teslim etti. Turnuva başından beri takım savunmasıyla kalesini gole kapayan Uruguay gol bulduğu dakikadan yediği dakikaya kadar sadece Suarez’in cılız kafa şutuyla tehlike yaratırken, rakip kaleyi unutmuş gibiydi. Haklı beraberlik golünden sonra biraz kıpırdamak çok sayıda fırsat yakalamaya yetti. Bu süreye kadar adeta uykuya geçen Mavi-Beyazlılar, Güney Kore’nin bulduğu beraberlik golünden sonra yeteneklerine ihanet etmeyi bıraktı ve silkinip oyunu karşı yarı sahaya yıkmayı başardı. Geçen sezon Ajax’ta toplam 49 gol atmasına rağmen milli takımda Forlan’ın gölgesinde kalan Suarez’in attığı çalım sonrasında çatala gönderdiği top çeyrek final kapısını açarken, yarı final ümidini de yeşertti. Şüphesiz turnuvanın en şık, en güzel gollerinden biriydi... Uruguay alan savunmasını mükemmel yapıyor ama forvet hattında bulunan Suarez, Forlan ve Cavani arkadaki oyunculardan yeterli destek alamıyor. Oyunu hep beraber oynamayı başaramayan bir takımın ABD-Gana galibini aşması belki mümkün olabilir ama Uruguay dün geceki gibi oynarsa bir sonraki turla da yetinebilir.
Güney Kore’ye gelince başlarını bir an öne eğdirmeyecek kadar güzel mücadele ettiler, güç-tempo ve coşkularına rağmen biraz Park’ın gol yollarındaki şanssızlığı, biraz da maçın kaderini çevirecek kaliteli oyuncu eksikliği yüzünden kaybettiler. 4 sene sonra kesindir ki finallere çok daha güçlü gelecekler...
‘’Hak edenler çıktı‘’
İlk maçta Green’in ikramıyla 2 puan kaybedip, ikinci maçta hayaletler Lennon ve Heskey ile skor üretemeyen İngiltere, Capello’nun takıma müdahalesi ile kazandı. Lennon’un yerine oynayan Milner’in ortasında Heskey’in yerine forma bulan Defoe’nin dokunuşu ilk kez vuvuzela seslerini susturan taraftarları da coşturdu. Sürpriz skorlarla son maça lider giren Slovenler orta sahanın beyni Birsa ve kaleci Handanoviç ile ayakta kaldılar. Özellikle Handanoviç, Gerard’ın maçı kopartacak, Slovenler'in ümidini kıracak vuruşunu sol alt köşeden çıkartırken, Terry’nin kafa vuruşunu kurtarırken mükemmeldi. İlk 2 maçın etkisiz elemanlarından Rooney biraz kendine gelmiş gözükse de, girdiği pozisyonları gole çevirmeyi başaramadı.
James kalede güven verirken, defansta Ashley Cole ve Terry, orta sahada her zaman olduğu gibi Gerrard ve Lampard, özellikle her pası doğru yere yapan Barry mükemmeldi. Slovenler'in bir dakikada 3 pozisyon bulduğu anda Terry’nin 25 santimetre yükseklikte giden topa kafayla müdahale etmeye çalışmasını da fırsat bulursanız yine izleyin. Kimse boş yere vazgeçilmez olmuyor.
İngiltere’nin kazanması ve kendilerinin berabere kalması durumunda elenecek iki takımın olabildiğince coşkulu oynadığı müsabakada, ABD ve Cezayir takımları orta sahayı boş bırakıp pozisyon arar ve verirken, ABD tıpkı Slovenya maçındaki gibi yine hakeme takılacaktı. Djebbour'un direkten dönen topunda şanslı olan Amerikalılar Dempsey’in golünün yenmesi, Altidore’nin kolayı yapmak yerine topu 3 metreden gökyüzüne vurması, Dempsey’in iç direğe takılan plasesi ve Ziani’nin kontratakları ile kan kustular. 2 maçta geriden gelip rakiplerini yakalayan Amerikalılar, rus ruletine dönen müsabakada en etkili futbolcuları Donovan’la golü bulup ikinci tura haklı olarak kendilerini attılar. Avrupa Şampiyonası'ndaki Milli Takımımız'ı hatırlatıyorlar. Büyük keyifle kendileri izlettiriyorlar.
‘’Şahane kadro!‘’
Grup birinciliğini neredeyse garantilemiş Arjantin, ilk onbirinden 7’si zorunlu 6 değişiklik yaparak başladığı maçta ikinci viteste oynasa da, kalitesini göstermeyi başardı. Bakmayın skorun kısır kaldığına. Maçın neredeyse tamamı, Yunanistan yarı sahasında oynandı. Yunanistan Milli Takımı kalecisi Tzorvas, vasat ya da konsantrasyonu bozuk iyi bir kalecinin yiyebileceği golleri başarıyla kurtardı. Demichelis’in attığı golde, çaresiz kaldı. Kariyerinde ilk kez A Milli Takım’ın kaptanı olarak sahaya çıkan, sırtında 1, kademesinde iki adamla oynayan Messi, Dünya Şampiyonası’nda Jabulani’den şikayet etmeyecek tek futbolcu. Çünkü top değilse de, Messi’nin attığı paslar, şutlar, istediği yere gitmeye devam ediyor. Yunanistan maçında da bir topu direkten döndü ama, bu şanssızlık Meksika maçında bitecek gibi gözüküyor. Bakmayın Palermo’nun golü attığına; golde Messi’nin hızı, tekniği ve zerafeti harikaydı. Güney Amerika elemelerinde zorlanan Arjantin, derin kadrosu ve coşkusuyla direkt son 16 maçlarına hazır gözüküyor. Higuain, Agüero, Tevez, Milito gibi iyi hücumcuları olan Tangocular’ın kilit oyuncusu Mascherano yokken de, orta sahada kontrolü bir an olsun elden bırakmadı. Bu da gösteriyor ki Tangocular, Meksika engelini zorlanmadan aşar. Eğer erken bir kırmızı görmezlerse... Ya da girecekleri 10 gol pozisyonunun tamamını harcarlarsa...
‘’Skandal hakem‘’
İsviçre, Şili karşısında gruptan çıkış vizesine çok yaklaştı, ama hakeme takıldı. Behrami’yi Vidal’e (atmadığı) dirsek gerekçesiyle oyundan atıp maçın kaderine bu denli etki eden biri buranın hakemi değildir. Yetmedi yardımcısı da gol öncesi ofsayta rağmen atağı devam ettirip Şili’nin golünde adeta asist yaptı. Brezilya maçından sonra bu maçtaki hakem hatalarına bakıp, “Acaba ülkemizdeki hakemleri yetersiz bulurken haksızlık mı yapıyoruz” diye bir daha sorgulamalıyız.
Sağdan İsla ve Sanches, soldan da Beausjeur ve Vidal ile çok etkili ataklar yapan Güney Amerika ekibi çabuk, sürekli ve güçlü santrforu Suazo ile İsviçreliler’i zaten bunaltıyordu. Hitzfeld, Eren’in yerine oynattığı Frei’yi çıkartıp Barnetta’yı alarak savunmaya takviye yaptı. Şili’nin hocası Bielsa ise rahattı. Takımın iyilerinden Vidal ve Suazo’yu çıkartarak hata yaptı. Oyuna sonradan giren Paredes’in ortasında, sonradan giren Gonzalez’in kafası teknik adam başarısı olarak gösterilebilir ama bu galibiyette hakemin daha çok katkısı var...
Şili maçında 559 dakikayla Dünya Kupaları’nın en uzun gol yememe rekorunu kıran İsviçre, Gökhan’la yakaladığı pozisyonu gol yapsa çok güzel olacak hak yerini bulacaktı. Şimdi bizi mükemmel bir Şili-İspanya maçı bekliyor...
‘’Robben'i beklerken‘’
Favori takımlardan Hollanda'nın, statik ve istikrarlı futbolu devam etse de deneyimli ekip şansın da yardımıyla Japonya'yı geçmeyi başardı. İlk maçtaki kadroyla sahaya çıkan Portakallar'ın futbolunda da bir değişiklik yoktu.
Orta sahada rakibi karşılamakla görevli De Jong ve damat Van Bommel üçüncü bölgeye neredeyse hiç gitmedi, Van Bronckhorst hücuma neredeyse hiç çıkmadı. Van Persie, stoperlerin kucağında kalırken, büyük silah Kuyt sağ çizgide neredeyse hiç hücum yapmadı. Rakibi karşıladı. Van der Vaart etkisiz, savunma da başarı oynayınca pozisyonsuz, temposuz bir karşılaşma izledik. İlk yarıda Hollanda'nın 3, Japonlar'ın 5 şutu vardı istatistiklere göre ama tehlike de, kurtarış da yoktu. Hatta maçın kötülüğünü anlatmak için bir de bilgi vereyim; Kawashima'nın yediği golde şutu atan Sneijder, maçın adamı seçildi. Üç şut attı, kaleyi tutan şut sayısı 1, onu da kaleci içeriye tokatladı. 7 uzun pas yaptı, takım arkadaşına giden 1, orta sahada ayrıca 45 pas yaptı. Onun da 15'ini rakibe...
Maçın yıldızı Sneijder ise maçın kalitesini siz değerlendirin! Kamerun'u sürpriz bir şekilde yenen Japonlar, daha çok atak yapıp, ceza alanına daha çok girseler de, Hollanda'nın en güven veren isimlerinden Stekelenburg'u zorlayacak şut üretemediler. Ben van Marwijk, yine ilk maçtaki değişiklikleri yaptı. Elie ve Afellay'ı oyuna aldı. Afellay, Hollanda'dan futbol bekleyen izleyiciler için yakaladığı iki pozisyondan hiç değilse birini gol yapmalıydı. Golün kahramanı kaleci Kawashima, iki güzel kurtarışla maçı noktaladı. Biz futbolseverler ise hala Robben'i bekliyoruz...