Arama

Popüler aramalar

‘’Gençler bilseler!‘’

Bülent Yavuz göreve geldikten sonra mevcut hakem profilini değiştirmek için gençlere cesaretle maç verip, ‘özgürce’ FIFA kokartı dağıttı. Bülent Demirlek’in ilk fahiş hatası İstanbulspor - Elazığspor maçında evsahibi ekipten Fazlı’nın elle attığı golü nizami sayması olmuştu... Gençlerbirliği - Beşiktaş maçı onun Süper Lig’de yönettiği 25. karşılaşmaydı. Maçın kaderine etki eden bir çok hata yaptı, kartlarını ya yanlış kullandı ya da kullanmadı. Son adam yorumunu doğru yapamadı. Şimdi hırpalanacak, duracak. Çok deneyimsiz. Naklen yayınlanan maçlarda konsantrasyonu çabuk bozuluyor. Kötü yönetimi, ne Bosque’nin tercihlerini, ne Carew’in performansını ve ne de Beşiktaş’ın oyun sistemini tartışmaya fırsat bıraktı. 7 FIFA hakemimizden birisinin durumu buysa eğer, Sabri Çelik’in çilesi bitmez... Beşiktaş haklı olarak ‘adalet istiyoruz’ diyecek, durumdan vazife çıkartanlar durumu dengeye getirmek için şirin gözükecek. Bu düzen de sürecek, gidecek.Hatırlayın; daha ilk haftada diğer FIFA kokartlı hakemimiz Kuddusi Müftüoğlu, Rizespor - Fenerbahçe maçında hatalar yapmış, verdiği ucuz bir penaltıyla da misafirin 2 puan kaybetmesine neden olmuştu. Bu hafta Alex’li Fener, Samsunspor’u ağırladı. Başka bir FIFA hakemi Dereli sahadaydı. Hani Diyarbakırspor - Fenerbahçe maçında yanlış adama gösterdiği kartla önce Ramazan’ı, sonra da ucuz bir sarı kartla Ogün’ü kızartan Dereli... Özellikle 30 ve 60. dakikalar arasında tercih hakkını hep Kanarya’dan yana kullandı. Bence penaltı doğruydu. Ancak ikinci yarının başında Samsunsporlular’a yapılan faullere gözlerini kapadı, ilk golden önceki faulü ise o yarattı. Büyük takım kazanınca, tartışılmadı ama o da yetersiz. Bunların hepsi FIFA... Hakan Sivriselvi de Konya’da kendisine yakışmayan hatalar yaptı, evsahibinin giden 2 puanında etkisi vardı.İnşallah yorum güçleri, teknik bilgileri, adil yönetimleri gelişir. Yok eğer maçı değil durumu idare etmeyi de öğrenirlerse vay halimize...‘Tek otorite’ Hagi’nin son 35 dakikada 4-1-5’le oynattığı Galatasaray, Rus Ruleti’ne dönen maçı kaybetti. Otorite değilim ama biliyorum ki, otoriteler kumar oynamaz! Trabzonspor ve Ziya Doğan, istatistiklerini her gün biraz daha düzeltip haklı olarak zirvede kaldı. Takımının değil kulübünün geleceğini düşünerek kendini ateşe atmaktan kaçınmayan Giray Bulak’ın takımı, deplasmanda yine kazandı. Asıl sükseli skoru Ankara’yı deplasmanda 3-1’le geçen Malatyaspor aldı. Sentetik saha futbolcu sağlığı açısından ne kadar sağlıklı onu ise federasyon bilir!

17 Ağustos 2004, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Federasyonun ateşle dansı‘’

Eksiklerle dolu şiddet yasasının kulüplere ve futbola vereceği zararı öngörerek (prensipte karşı olmama rağmen) polisin stadyumda kalmasını sağladı. Yönetmelikleri hazırlıyorlar! İstimin arkadan gelmesine müsaade etmediler, ki o da doğru...Adalet Bakanlığı’na, Tahkim Kurulu’nun Şenol Güneş’le ilgili kararını ‘Kanun yararına temyiz gerekçesiyle’ istemesinin yanlışlığını anlattı. Bu olayın emsal olarak kullanılması halinde özerkliğin kalkacağını anlatıp, kararı ne olursa olsun tanımayacaklarını bildirdi. Sponsor buluyorlar, organizasyon şemasını tekrar hazırlıyorlar, çalışıyorlar...Ancak bir konuda geç kaldılar, hata yapıyorlar.Dünkü FANATİK’te Can Çobanoğlu’na yapılan 1 yıllık sözleşme teklifi haberini okudunuz. Yeni fedarasyonun Can Çobanoğlu’nun Ulusoy Federasyonu ile yaptığı ‘zamlı’ yeni sözleşmeyi tanımamasını mantıklı gerekçeleri sebebiyle anlamak mümkün. Ancak ister Çobanoğlu, ister başkası, takınılan bu tutum çok zarar verici boyutlar kazanabilir...Can Çobanoğlu istenmiyorsa yapılacak iş onu zora koşmak değil, kendisine ‘biz seninle çalışmak istemiyoruz’ demektir. Bir yıl, işe yeni başlayan birine verilen deneme süresi gibi... Çobanoğlu 7 yıldır bu işi yapıyor. Ersun Yanal bir görüşmemizde, ‘Bir kamp ve seyahat organizasyonu ancak bu kadar mükemmel olabilir’ demişti. Bu ancak, deneyimle, bilgiyle yapılabilecek bir organizasyon. Çobanoğlu’nu hem kamuoyunda, hem de futbolcu ve teknik adamların önünde zor duruma düşürebilecek bu davranış biçimi kimseye fayda sağlamayacağı gibi zarar da verir...Ersun Yanal da Sabah’taki röportajında, ‘Sözleşmeleri 2 seneye indireceklerini medyadan öğreniyorum’ diyordu. Bu ifade yönetim kurulu üyeleri ile milli takım kurmayları arasında iletişimin hala kurulmadığı izlenimi veriyor. Sıfatlar, yetkiler, görev süreleri bir an önce belirlenmeli. Kim kime bağlı, kim hangi işi hangi sebeple nasıl yapacak, yetki ve sorumluluk nerede başlıyor nerede bitiyor tarif edilmeli. Aksi takdirde milli takım çok zarar görecek. Milli takım çok önemli... Başbakan Tayyip Erdoğan, Bıçakçı’yı desteklediği iddialarını susarak bir anlamda onaylamıştı. Ve o, Hasan Doğan’la röportajımda öğrendiğim üzere, 2006 Almanya’da Türk Milli Takımı’nı izlemek istiyor.Bu insanlara güvenmiyorsanız hemen gönderin. Mesela Can Çobanoğlu... Tazminatı neredeyse yok. 3 ay önceden bildirerek 3 ay sonra, ya da 3 aylık maaşını ödeyerek hemen gönderebilirsiniz. Ya da 1 yıllık değil, uzun süreli sözleşmelerle, inandığınızı gösterin. Ama tartışılır hale getirmeyin. Yoksa siz tartışılırsınız.

14 Ağustos 2004, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sonu da güzel gelsin‘’

Önce son şampiyon sahadaydı. Fenerbahçe, Van Hooijdonk’la iki güzel gol yakaladı. Kalesinde pozisyon yaşamadı. Devre arasında Çalımbay futbolcularını onlar da Fenerbahçe’yi salladı. Galatasaray alt yapısından yetişmiş Gürol, Fabiano ve Tuncay’ın birlikte savunduğu kanadı otabana çevirdi. Bir de uydurma penaltı beraberliği getirdi. Tamam Alex, Deniz, Serhat yoktu ama teknik adam müdahalesi neredeydi peki? Çalımbay sistemle oynadı, puanı aldı. Daum oyunun akışına daldı. İlk haftadan soruyorum ve cevap da bekliyorum. Daum bir Anadolu takımına gitse 3 büyüklerden puan alabilir mi?Sonrası iğrenç... Bir takım hainler cinayete tam teşebbüs suçu işlediler... Kayalarla birinde şöförü, diğerinde Serkan’ı vurdular. Sokakta dolaşıyorlar.. İçişleri bakanı bu işin peşini bırakmamalı...Beşiktaş hazırlık döneminin hayalkırıklığını Malatya’da iyi oynarak atlattı. 2 kez direğe, bir çok kere Fevzi’ye takıldı. İlk devre sonunda Bülent golü atsa, belki de puansız ayrılırdı. Son dakikadaki golle puan ve moral kazanırken, İbrahim Toraman’ın gerçek yerinin defans olduğunun anlaşılması da kâr hanesine yazıldı! Kocaman’ın takımı da iyi bir görüntü çizdi. Bana en çok keyfi veren ise eski Fenerbahçeli Bilal...Ali Sami Yen’de muhteşem bir buluşma vardı. Galatasaray ‘evinde’ Kral da sahadaydı. Hakan arkadaşlarından hiç gol pası alamadığı maçı ekmeğini taştan çıkartıp 3 golle tamamladı. ‘Yaşlı, yeteneksiz’ yakıştırması yapanların hevesi bir kez daha kursağında kaldı. En gösterişli başlayan takım ise yönetimi gerçek ifadelerle eleştirip sallayan Ziya Doğan’ın takımı Trabzonspor’du... Yattara her hafta biraz daha büyüyor, Ziya Doğan her şeye rağmen büyük hedeflere koşuyor... İnşallah Kiev’de de başarılı olurlar. Trabzon çabuk karışan, zor yatışan bir camia... Kötü bir sonucun ardından Ziya Doğan gönderilirse, Trabzonspor yine 5 sene geri gider diye korkuyorum...Samet Aybaba’yı, hem transfer tercihlerinden hem de 20 yeni futbolcuyu bu kadar çabuk harmanlamasından, Samsunlu Cenk’i golle biten şahane volesinden, Malatya ve Denizli’nin gollerinde doğru karar veren yardımcı hakemleri dikkatlerinden dolayı kutluyor, İstanbul’da sahaya bıçak fırlatan insanlara da insan diyememenin üzüntüsünü yaşıyorum.

09 Ağustos 2004, Pazartesi 21:30
YAZININ DEVAMI

‘’Entrika!‘’

Medyanın Haluk Ulusoy’a karşı tavır almış yazarları, federasyon başkanlarının ‘üniversite mezunu’ olma şartını futbol yasasına koymayan iktidarı, açık açık Ulusoy’a destek vermekle suçlamıştı. Bir de üstüne üstlük Haluk Ulusoy, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP kadroları ile yakın ilişkiler içindeki Hasan Doğan, Cihan Kamer, Serdar Güzelaydın ve Davut Dişli gibi isimleri listesine alınca, ortalık toz duman olmuştu...Günler geçti, kongre ertelendi, naklen yayın ihalesine ilişkin karar netleşmedi.Ve şu an Ulusoy yalnız değil... Karşısında bir aday adayı var: Levent Bıçakçı...Eğer, o başkan adaylığından çekinir ise başkası olacak. Ancak, Ulusoy seçimden kaçmaması halinde muhakkak bir kişiyle yarışacak... İktidarla!Olayın bu noktaya kadar gelmesinde önemli bir dönüm noktası var... Genel Kurul’un bir gece öncesi... Oteldeki odasına dinlenmek için çekilmiş Ulusoy’un yanına Hasan Doğan (Tayyip Erdoğan’ın arkadaşı, Ramsey’in sahibi Remzi Gür’ün eniştesi), Cihan Kamer (kuyumcu) ve Murat Aksu (1 ay öncesine kadar TFF, şu an Beşiktaş yönetim kurulu üyesi, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun oğlu) gelerek somut isteklerde bulunur: 1- Yönetim Kurulu’ndaki 9 üyeyi biz belirleyeceğiz. 2- Başkanvekilleri bizim 9 üyemiz arasından ve bizim tarafımızdan seçilecek. 3- Ata Aksu ve Hüsnü Hayali’yi kesinlikle yönetime almayacaksınız.Ulusoy bu teklifi kabul etmez. Hoş, zamana bırakılsaydı ya da bu noktaya geleceğini bilseydi, belki, biraz pazarlık, biraz ödünle, kabul de ederdi bilinmez, ama gelinen nokta bu...Tabii, burada sorgulamamız gereken başka satır başları da var... Mesela, Haluk Ulusoy’u Serdar Güzelaydın, Davut Dişli, Hasan Doğan ve Cihan Kamer gibi isimleri yönetim kurulu üyesi yapacağı için eleştirenler, aynı kişilerin Levent Bıçakçı’nın listesinde yönetimde olmasını hazmedecekler mi? Amaç üzüm yemek mi, bağcı dövmek mi?Mesela Levent Kızıl... Haluk Ulusoy’un evinden çıkmayan Kızıl, tüm kulüplerin bir senesini etkileyecek naklen yayın toplantısı yapılırken, Amerika’da olacak... Bu hayati karar verilirken, Amerika’daki tatilini 3 gün ertelemeyen Kızıl, Bıçakçı federasyonunda hangi göreve soyunacak?Asıl mesele ise ortada duruyor: Bu gelişme gösteriyor ki; bizde başkan adaylarını siyasi iktidarlar belirliyor, spor adamları değil... Bu bir hizmet yarışı değil, koltuk sevdası.. Eğer Levent Bıçakçı seçilirse ki, muhtemeldir, davul boynunda olacak, tokmağı başkası çalacak...Merak ettiğim de şu: Bu kadar büyük bir gücü arkasında bulan siyasetin futbol adamları, neden aralarından bir başkan adayı çıkartmıyorlar da, Levent Bıçakçı’yı ateşe atıyorlar. Hedefte olmaktan mı korkuyorlar? Bu soruları elbette kendilerine de soracağız...Özerk (!) Türk Futbolu’nun en önemli sınavı öncesi Kulüpler Birliği ne yapacak? Ulusoy olmasın da, ister başkan, ister yönetim kurulu üyeleri kim olursa olsun mu diyecekler? Bir başkan adayı belirleyip, kendilerini yönetecek lideri kendileri belirleyemeyeceklerse zaten, kendi spor adamlıklarını da, ağırlıklarını da gözden geçirmeliler...Ve Haluk Ulusoy... Ne yaparsa yapsın, adaylıktan çekilemez, çekilmemeli. Türk Futbolu’nu futbol adamlarının mı, kulüplerin mi, siyasilerin mi yöneteceğini görmemiz açısından onun tavrı önemli. İktidarın dayattığı, herhalde düne kadar kendisinin de bayıldığı insanlardan kurtulmak için de bir fırsattır bu. Hatta çok güzel bir yönetim kurulu listesi oluşturmak için de... Yarışırsa, düne kadar kapısında el pençe durup, ‘en büyük başkan sensin’ diye yere göre koyamayanların kim olduğunu da görme fırsatını yakalar... Çekilirse, futbol, siyasi iktidarın “iktidar alanı” olarak kalır.İki aday iyidir... Planlar, projeler, listeler yarışır... Siyasi iktidarın kartviziti ile anılan insanlar neyi nasıl yapacaklarını, neden ve neyin pazarlığını yaptıklarını anlatacaklardır. Zor iş!.. Futbolumuz, davulu da boynuna asacak, tokmağı da elinde tutacak bir “futbol adamı” arıyor...

05 Temmuz 2004, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI