‘’Çok yalnızlar çok!‘’
Fenerbahçe hafta içinde deplasmanda kazandığı Prag maçından sonra Diyarbakırspor’u güle oynaya yendi, rakiplerinin maçlarını bekledi. Sadece zirvede yalnız kalmadı, stadyumlarında da yalnızlardı. Kadrosu, Türkiye standartlarının üstünde olan, hatta 1-2 takviye, biraz da tecrübeyle Avrupa’da bile iddialı olabilecek Sarı - Lacivertliler stadyumlarında da yalnızdı. Cihat Aktaş’ın öldürülmesinden sonra taraftarlara “maça gitmeyin” çağrısının yapılması etkilemişti belki de taraftarı, ancak gelen taraftar futbolu bilen, seven, estetik hareketlere “hoş” reaksiyon gösteren gerçek futbolsever, gerçek Fenerbahçe taraftarlarıydı. Herşeyde bir hayır vardır! Üzerinde koltuk numarası yazmayan kombine biletleri toplayıp, sahiplerini stada almamış görevliler. Ya o biletleri basanları, dağıtanları ne yapmışlar bilmiyoruz henüz. Fenerbahçe anonim şirket... Bu biletler bedava mı dağıtılmış, parayla mı satılmış bilmiyoruz. Parayla satıldıysa o taraftarın stadyuma alınmaması da suçtur, medeni ülkelerde. Bu konu çok su kaldıracak daha...Haftanın en önemli olayı Ziya Doğan’ın istifasıydı kuşkusuz... Doğan’ın istifasını anlamsızca polemik konusu yapmaktansa, ne demek istediğini anlamaya çalışmalı camia... Bir olmayan, olamayan yönetim değil yalnızca, muhalefette kalanlar da tek yumruk olmayı beceremezlerse, Trabzonspor baş altı takım olmaya mahkumdur. “Bana 5 milyon dolarlık transfer bütçesi verin, 3 büyükleri geçerim” diyen bir teknik adam, “Artık başarılı olacağıma inanmıyorum” diyorsa bu inançsızlık kendisine dair değildir şüphesiz... O inançsızlık yönetenlere, daha doğrusu yönetemeyenlere...Galatasaray ligin en az para harcayarak, futbolcu satarak yarışan takımı Ankaragücü’nü penaltıyla geçerek nefes aldı... Futbolsuzluk sürüyor! Eğer o mütevazı kadrolu Ankaragücü son 25 dakikada yakaladığı 5 net pozisyonun birini gol yapsa, umut da kalmayacaktı... Takımın kötü oynamaya başlamasından sonra 100. yılın bir sonraki sene olduğunu öğrendik. 100. yılda şampiyon olmak için yaş dönümünü ertelemektense, ara dönemde kaliteli transferler yapmalı, eğer Hagi ile devam edilecekse, istemedikleriyle yollar ayrılmalı. Çaresi budur!Bir de Ankaragücü cephesi var... 5 - 6 haftadır hep hakemleri ve federasyonu eleştiren Cemal Aydın maçtan sonra, “Şahsiyetini yitirmiş hakemler yüzünden kaybettik.” “MHK’yı ben seçtirdim. Arzuman’a FIFA kokartını ben verdirdim” gibi kendisini muhtemelen disiplin kuruluna götürecek açıklamalar yaptıktan 1 gün sonra Reha Kapsal’ı kovup, Özberk’i takımın başına getirdi. İnsan merak ediyor tabi, muhtemelen Reha Kapsal da, MHK ya da federasyon gibi başkanı dinlemedi! Çulcu’nun kariyerinin en kötü maçına sahne olan karşılaşmada, 60 dakika 10 kişi oynayan Beşiktaş Tümer’in tek kişilik gösterisiyle Samsunspor’u devirdi... Koluna “respect” (saygı) dövmesi kazıtıp, gerek takım içinde, gerek medyayla ilişkilerinde bir çok garipliğe imza atan Tümer aslında saygıyı kimin kime göstermesi gerektiğini hatırlamış... Tümer önce kendine, sonra takım arkadaşlarına, camiasına, rakiplerine saygı göstermeliydi. Önce kendine... Çünkü senede bir milyon doları “karakter gösterisi” yapsın diye değil, iyi futbol oynayıp takımına katkı yapsın diye ödüyor Beşiktaş yönetimi. Kendisine saygısı olan Samsun’da yaptığını yapar…
‘’Kahrolmazsınız ki!‘’
İnsanın içinden ne yazı yazmak geliyor ne futbol konuşmak. Bu sorunu bu kadar büyütmemek, çözmek zorunda olanların şimdi yine baş köşeye oturup vaazlar vermesine tahammül edemiyorum. Çocukluğumda hatırlıyorum da biriktirdiğimiz haftalıklarımızla biletimizi alır, ikinci ligde oynayan Antalyaspor’u görme heyecanıyla bekler, gazetelerden takip ettiğimiz rakibin şöhretli isimlerini keyifle izler, maçın bitiminde bir hafta sonraki maçın hayallerini kurmaya başlardık. Her perşembe öğleden sonra çift kale olurdu ve dükkanını kapatan antrenman maçına koşar, çalışmayı dolu bir kapalı tribün izlerdi. Şiddet, küfür o zaman da vardı. Ama birisi birisine küfür ettiği zaman ağabeyler, amcalar uyarırlardı. Ve çoğunluk ‘ahlaklılar’dı, futbolseverlerdi, futbol bir eğlenceydi.Öyle seneler geçirdik ki, bu hafta Trabzon dışında Birinci Lig’de maç oynanan hiçbir statta tribünler dolu değildi. Hiçbir statta eğlence yoktu. Bir çocuk vardı ona da sistemin beslediği, belki de koruduğu bir cani müsade etmedi. İnsan olan herkes elbette Cihat’ın ölümüne üzülür, yüreği dağlanır. Cihat’ı öldürdüler, futbolumuz sürünüyordu, komaya soktular. Taraftara şirin gözükmek adına yapılan tüm çirkinliklere göz yumanlar, hiç görmeyenler, hiç okumayanlar, hiç bilmeyenler, ‘bir iki kendini bilmezin yaptığı tüm camiaya maledilemez’ciler, statlarının en güzel yerini bilet parası vermeden ‘kulübün menfaatlerini korumak’ adına (ne hakla, ne sıfatla, ne cüretle) terör yaratanlara, gerçek taraftarı bozanlara terkedenler, ağlıyorlar, ne kadar üzüldüklerini belirtiyorlar ve ben buna dayanamıyorum. Hakaret etmek istiyorum, edemiyorum.Türkiye’nin en modern statlarından biri olan İnönü’de bir çocuk bıçaklanıyor, stadın içindeki ambulans dışarı çıkıyor, zaman kaybediyor, müdahale ve yaşama şansı elinden alınıyor. Güvenlik kameralarından fail tespit edildi deniyor, dört bin kişi statta tam 23.00’e kadar bekletiliyor. Bekleyenlerin umrunda değil. Yarısı kahkahalarla gülüyor. Bir insanın üzülmesi için daha acı ne olabilir! Duyguları da mı alındı bu insanların! Yayıncı kuruluş felaket. “Bir genç öldürüldü galiba” diyor maç arasında. İnönü’ye çocuklarını gönderen binlerce anneyi, babayı yakıyor, kavuruyor. Güvenlik yetkilisi şahsiyet(!) TRT muhabirinin sorularını lütfen cevapladıktan sonra, “Rahatladın mı şimdi?” diye soruyor! Özel güvenlikçiler, tribünü değil maçı seyrediyor. Beşiktaş İkinci Başkanı maç analizi yapıyor! Ertesi gün Sayın Vali, Federasyon Başkanı’yla şiddet yasasının kararlılıkla uygulanacağını açıklıyor. İlk güvenlik kurulu toplantısında kulüp başkanlarına lütfen soruversin; “Bugüne kadar kaç yüz bin bedava bilet dağıtmışsınızdır? Bu biletleri kimlere verdiniz? Aralarında sabıkalılar var mı? Sizin şiddet üretenlerle herhangi bir bağınız var mı?”Futbolumuz hala ölmedi. Öldürtmeyeceğiz. Bu düzen bozulacak, bir yandan şiddeti besleyip, diğer yandan fair play çağrısı yapanlar ya hizaya gelecek ya defolup gidecek. Futbol tepeden tırnağa temizlenecek. Herkes yaptığının bedelini ödeyecek.Futbol camiasında olup, temiz oyunu, futbolu düşünen, futbolu varolma sebebi olarak görmeyen herkesi; dik durmaya, statları doldurmaya, çapulculara teslim olmamaya davet ediyorum.
‘’İstifa zamanı‘’
Ukrayna maçının hemen sonrası... Federasyon başkanı kameralara, “Ersun Yanal’ın sonuna kadar arkasındayız” diyor... Çoğu insan katılmasa da karşısında bir irade görüyor. Ertesi gün... Bıçakcı, Fatih Altaylı ile Teke Tek konuşuyor! Değişmiş, ya da şaşırmış. Bir insan, bir lider bir günde değişmez... Medyadaki ağır eleştirilere katılıp katılmadığı soruluyor, “Katılıyorum” cevabını veriyor. “Yanal’la devam mı?” sorusuna, “Görevden almayız. Bizden önce yapılmış uzun bir kontratı var ve daha çok başında” diyor. “İstifa ederse” diye devam ediyor Altaylı, “Değerlendirmeye alırız” cevabını veriyor... Ne anlayalım yani... Medyadaki eleştirilere katılıyorum ifadesi direkt Yanal’ı hedef gösteren bir açıklamadır. “Onu beğenmiyorum, ona inanmıyorum” demektir ki; bir lider birlikte çalıştığı insanları ateşe atmaz... Liderse, inanmıyorsa görevden alır biter... Uzun kontrat bir problem değil çünkü, Bıçakcı’nın söylemediği, bilmesi gereken, belki de bilmediği bir şey var kontratta: Yanal’ın tazminatı yok!Ona güvenmediğinizi söylemek yerine görevden alırsınız, olur biter... Ama lime lime ettirmezsiniz... Göreviniz budur. Ekibinizde bulunan hiç kimseyi yalnızlığa mahkum edemezsiniz. O zaman size kimse güvenmez!“Ona güvenmiyorum ama kontratına saygı duyuyorum” dediğiniz bir insanla geminizi hiç bir limana yanaştıramazsınız...Ersun Yanal’ın yerinde olsam, kendime, ekibime, sporcularıma yüzde yüz güvensem de, sizin gibi liderliğin gereklerini yerine getirmeyen biriyle yola devam etmezdim. Hemen istifa ederdim. Çünkü siz onun yalnız milli takımdaki değil, teknik direktörlük geleceğini de yok edeceksiniz...Aslında, geldiğiniz ilk gün Türk Futbolu’nun “tek” ve “doğal olarak en başarılı” milli takım menaceri Can Çobanoğlu’nu tartıştırmaya başladınız. Yanal’ın kanadını daha en başta kırdınız.Yine röportajda “Almanya’ya gitme şansımızın zayıfladığını” belirtiyorsunuz. Malumu ilan etmek sizin işiniz değil. Siz herhangi bir sporsever değil, Federasyon başkanısınız. Ve iddiadan, hedeften vazgeçemezsiniz! Siz iddiadan vazgeçerseniz, başarıya inanmazsanız, ekibinizi nasıl inandıracaksınız? Yalvararak mı, parayla mı? Bu takımın 7 maçın tamamını kazanabilecek gücü olduğuna inanıyor olsanız, Haluk Ulusoy’un 7 sene boyunca yaptığı gibi, “Gideceğiz. Zor olacak ama bütün maçları kazanacağız” derdiniz. Kaldı ki; grup ikincisi olup, baraj maçı oynama şansımız hâlâ çok yüksek! “Kimsenin yaptığı yanına kalmayacak. Yapılmışları cezalandıracağız. Bundan sonra kimse şike yapamayacak” dediniz, bir ay gazete manşetlerinden inmediniz, gazeteyi ziyaret ettiğinizde Bilal Meşe’nin sorusunun ardından “Bunlardan birşey çıkmaz” ifadesini çekinmeden söylediniz. Yani yaptığınız göz boyamaktı...Fatih Altaylı ile Teke Tek’te Emre’nin cezası ve Tahkim’e yapılan itiraz konuşulurken, “Televizyon görüntülerinden ceza pekala verilebilir. Ben İsviçreli futbolcuya verdim. Beşiktaş’ın itirazı yanlış” diyorsunuz. Sizin oluşturduğunuz Tahkim Kurulu, sizin bu açıklamalarınız yayınlanırken, Beşiktaş’ın itirazını haklı buluyor ve bir anlamda Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı’nı değil yalnızca, UEFA Tahkim Kurulu’ndaki tek üyemizi mahcup ediyor. Hukukçularınızla bile aynı dili konuşmuyorsunuz, ya da onlar sizin UEFA’da verdiğiniz bu karardan haberdar bile değil... Birileri istifa etmeli. Ve üstelik ne sizin ne de tahkim kurulu üyelerinin uzun bir kontratı yok!Milli takım kurulu tek vücud değil... Hakemlerimiz hata yapmaya devam ediyor. İsimler değişti, uygulama da aynı (3 üyenin para alması), hatalar da... Yönetim kurulu üyelerinde topyekün bir ideale adanmışlık duygusu, birliktelik yok... Ve bunlar sizin başkanlığınızda oluyor...Çok iyi bir insan, çok iyi bir hukukçu, çok başarılı bir işadamı olabilirsiniz ancak iyi bir başkan olamadınız, maalesef...
‘’Tatile Fener çıktı‘’
Gerek milli takıma az oyuncu vermesi, gerek 100. yıl motivasyonu, gerekse Avrupa’da olmayışı Sarı - Kırmızılılar’ın en büyük avantajıydı. Ama Hagi’ye de rahat battı! Trabzon’da şov yapan takımı kurcaladı, takımı büyük avantaj bıraktı... Kadrosu güç kaybetmiş Diyarbakırspor’a karşı Sarı - Kırmızılılar’ı bu kadar güçsüz kılan “oruç” tartışmaları sanki pek de haksız değildi... Galatasaraylılar oruçlu, Diyarbakırlılar açtı! 25 yıllık bir galibiyet açlığı! Ellerinden gelenin hepsini yapıp iki gol buldular, misafirler acemiler mangası gibi dolaştı, durdular.Bir de Hakan’a değinmek lazım. O kesin oruçlu. Maçlarda da... Yanal onu milli takıma almadı, Türkiye ayağa kalktı. Bir tek onun kılı kıpırdamadı. İnsan kendini yırtmaz mı, zorlamaz mı! O formayı söke söke almaz mı! Hakan’ın milli takım defterini, Yanal değil kendisi kapatıyor ve farkında mısınız, kimse artık Hakan niye milli takımda değil diye sormuyor! Kadro olarak en zengin ve hatta kalitelisi Fenerbahçe diyoruz sürekli... Lyon’da kadroya giren Selçuk bunu çok net gösterdi. Lyon’u salladılar, yıkamadılar, Ankaraspor’u çok hırpaladılar yalnızca bir tane attılar... Bir gün önce Galatasaray’ın kaybetmesi, galibiyetlerini daha anlamlı hale getirdi. İlk hafta gidecekleri Trabzonspor’un üç puan önündeler. Üç farklı kaybetmediklerinde lider dönecekler. 12 maçın 7’sini dış sahada oynadılar. Üstelik, Beşiktaş, Gençler, Gaziantep, Rize gibi zor deplasmanları hallettiler. Kendi başlarına iş açmazlarsa sıkıntı yaşamazlar...Trabzonspor, Ankaragücü karşısında çok önemli üç puan aldı, Fenerbahçe maçında kenar Hayati hocaya kaldı! Ziya Doğan da insan, o da hata yapacak ama haksızlık yaşamak istemiyorsa, yerinde kalacak. Ankaragücü cephesi isyan halinde. Bir açıdan haklılar. Erol Ersoy’a güvenmiyorlar, istemiyorlar. Maçtan önce de açıkladılar... Ancak bu savaş ilanı tehlikeli. Bu güvensizlik öfkeyi, öfke hataları beraberinde getirir. Keskin sirke küpüne zarar. Biraz itidal!Tayfun’un atılması da Gökdeniz’e penaltı çalınması da Ersoy’un değil, Sabri Çelik’in suçu... MHK kulüplerden gelen baskıları umursamıyorsa eğer, üç büyüklere de istemedikleri hakemleri göndersinler! Çelik konuşmalı, dört yıldır Ankaragücü maçlarına Ersoy niye verilmiyor açıklamalı.Beşiktaş iki büyük iş yaptı, ancak futbolcular konsantrasyonunu 3. maça taşıyamadı. Fener ve Bilbao’yu geçmek büyük işse, 60 dakika 10 kişi oynayan Konyaspor’a iki puan bırakmaya ne demeli? Konyasporlular pozisyon olmayan anlarda misafirlerinin ikramı olan penaltılardan iki gol buldular, Yasin ve Zafer Biryol’la daha kolaylarını kaçırıp iki puandan oldular...Keşke Nurullah dört hafta önce istifa etseydi. Uyurgezer gibi dolaşanlar daha önce kendine gelseydi. Başkan kariyerinin en iyi işini yaptı, Sağlam takımda kaldı, Antep ligin en şahsiyetli futbol oynayan takımının yaklaşık 70 dakika 10 kişi mücadele etmesinin avantajını kullandı.Aykut Kocaman’ın öğrencileri gol kaçırma rekoruna gidiyor. Kayseri’ye yedi, Sebat’a beş net fırsatı kullanamadılar, puan farkıyla 4.lüğe yükselmektense 6.’lıkta kaldılar.Rize, Sakaryaspor’u kolay geçti, Denizli İstanbul’da çok kötü oynayıp 1 puanla yetindi... Baş ve başaltı belli. Hatta ligin sonunda kümede kalmak için çırpınacaklar da! İstanbul’la Kayseri kapışacak... Aklı, parası, kriz yönetimini bilen kümede kalacak.
‘’Neredesin bakalım!‘’
Her ikisini de yapalım! Daum’un elindeki cevheri her geçen gün köreltmesine, taktik müdahalelerle maçları çözememesine, futbolcusunu hedef göstermesine şaşırmadık. Çünkü hepsi daha önce de olmuştu... Dikkatli gözler Fenerbahçe’nin futbol olarak Sebat’tan daha kaliteli bir oyun sergilemediğini görüyor. Bireysel olarak kendini aşan kimse yok... Selçuk, Semih, Volkan, Murat Hacıoğlu kayıp. Deniz, Serkan, Tuncay, Serhat, Luciano, Van Hooijdonk hepsi bireysel kalitelerinin de gerisinde. Alex’i taşıyamayan bir kadro ve sistem... Fenerbahçe bütün bunlara rağmen şampiyon olur... Ama önümüzdeki sene Şampiyonlar Ligi farklı mı olur? Hayır... Yönetim bakalım ne kadar direnecek?Beşiktaş büyük iş yaptı... Kötü, çok kötü bir Fenerbahçe’yi bile 1,5 pozisyon vererek yenmek olaydır. Fener’in bütün ayıplarını bir bir göstermek de ustalıktır. 4’lü savunma oturdu, Juanfran nihayet takıma katıldı, Carew ve Sergen artık koşabiliyorlar... Beşiktaş kolay kolay yenilmez. Ancak ligin ilk 3 sırasındaki takımlarla toplam 37 puanlık fark kolay erimez, 3 takımın 3’ünü de geçmeye de mucizeden başka bir şey denmez...Görüntüleri izledikten sonra aklımda Emre’nin Nobre’ye cinsel tacizi kaldı. Ona profesyonelce hile diyenler var, ben cinsel taciz diyorum. Carew disiplin kuruluna gidiyorsa, Emre mahkemeye verilmeli. Nobre dönüp yumruk atsa Emre “akıllı”mı olacak. Yazıklar olsun... Bu futbolcuların bilinçaltlarına “kazanmak için herşeyin mübah olduğunu” kazıyanlar utansın!Bu arada polis biber gazı marifetiyle neredeyse bütün bir tribünü perişan etti. Yaralılar var. Ne o olayları bastıracaklar. Bu provokasyon açıkça... Kitlelere nasıl müdahale edileceğini öğreneceğiz ama bir felaketten sonra! Celalettin Cerrah bütün maçlara gidemez ki! Şiddetle mücadele (şiddet) yasası yürürlükte. Buradan soruyorum emniyete: Kaç kişi tutuklandı, kaç kişi mahkemeye sevkedildi? Bir de federasyona: Stadyum güvenliğinden Beşiktaş sorumlu. Onlara ceza var mı?Galatasaray kendisinden iyi oynayan Sebat’ı Tomas’ın marifetiyle geçti. Yine görüntülerden küfrettiğini hem de Türkçe, gözlerimle gördüm. İsmet bunu hazmedemedi, provokasyona yenildi. Tomas gülüyordu meslektaşının atılmasına! Şimdi İsmet cezalı olacak, Tomas oynayacak... Bu adil değil, hiç değil...Bu arada Galatasaray, Trabzonspor ve Sakaryaspor’daki düşüşün gerekçesinin oruç olduğunu da düşünmeden edemiyor insan nedense...Trabzon’da da Fatih başroldeydi... Özür dilemiş hem hakemden, hem rakiplerinden. Bu da birşey, önemli birşey. Ama bu büyüklük değil ki! Büyüme şansını kaçırdı Fatih de... Atsa penaltıyı dışarıya veya kalecinin kucağına bugün bütün bu olayları değil, Fatih’i taşıyacaktık manşetlere. Gururla! Ancak birinin tacizi, diğerinin küfür ve tükürüğünü görünce, Fatih’in özürünü de değerli buluyoruz...Celal Doğan kariyerinin en önemli icraatını yaptı, Nurullah Sağlam’ı istifadan vezgeçirerek. Hatırlıyorum da Cemal Aydın da Ersun Yanal’ı 6 maçta 1 puan aldığı zaman bırakmamıştı... Nurullah, sağlam bir hoca olacak. Ona güveniyorum...Bu arada elindeki malzemeyle en büyük işi yapan Giray Bulak yine devre arasında oyuncu satıp, tesis yapma hayali kuruyor. Hocam onlar 3 büyüklerden 20 milyon dolar aldıklarında yapmadılar! Saf mısın, çok mu iyi niyetli, bilemiyorum...
‘’Süperin de üstü!‘’
4takımlı ligde görebileceğimiz en güzel maçlardan biri Trabzon’daydı... Bu sene ülkemize Avrupa’da en çok puan kazandıran Trabzonspor biraz sezonu erken açmasından kaynaklanan form düşüklüğü, biraz Fatih, Gökdeniz, Hüseyin ve Tolga’nın yorgunluğu, çokca da Galatasaray’ın iştahı yüzünden kaybetti. Galatasaray’ın bu seneki büyük ikramiyesi Tomas, Song’la öyle bir ikili oldu ki; Mondragon bir maçta bir elin parmakları kadar pozisyon yaşamıyor. Trabzon Augustine’le 90’da bir uzatma yakaladı Kolombiyalı da onu muhteşem kurtardı. Galatasaray defansı ve orta sahadan kendilerine yardıma gelen oyuncularıyla hem Türkiye’nin en iyi takım müdafaasını yapıyor, attığı ya da attıklarıyla da maç kazanıyor...Trabzonspor düşen formunun yanına bir de moralsizlik eklerse hiç yakışmaz. Çünkü iyi olmaları, gelirlerden aslan payını kapanlarla sonuna kadar mücadele etmeleri lazım... Herşeyin para olmadığını gösterecek maalesef daha derin bir kadro, Trabzonspor’dan başka bir kulüpte yok!İbrahim utanmalıBeşiktaş İbrahim’in ‘sabıkası’ yüzünden hakemin kolayca uydurduğu bir penaltıyla geride başladığı maçı, yine İbrahim’in yutturduğu bir penaltıyla dengeleyip Ankaragücü’nü 4 golle geçmeyi başardı. İbrahim maç sonrası Erman Toroğlu’nu öfkeyle eleştirip, “Şaşıyorum koskoca Beşiktaş camiası bu adama müdahale etmiyor” diyerek hedef gösteriyor, “Penaltı mıydı?” sorusuna “Onlarınki penaltıysa, benimki de penaltı” diyordu. Milli takım oyuncumuz, Beşiktaş’ın önceki günkü kaptanı! Adı, İbrahim Üzülmez! Hem üzülmeli, hem de utanmalı! O bant ve o forma Beşiktaş’ın, unutmamalı! Maçın teknik analizi ve Ankaragücü’nü eleştirmek güç... Baksanıza Sergen, Cordoba, Okan, Ronaldo, İbrahim Toraman, Veysel, Pancu yok, Beşiktaş aynı... 3 kişi de gazeteden koysak bunların yanına ilk 4’ten düşmeyiz. Para ve derinlik bu kadar büyük bir uçurum yaratıyorsa eğer Ankaragücü’ne haksızlık yapmamak lazım. Üstelik Kapsal’ın futbolcuları özellikle ilk yarıda çok da iyi futbol oynadılar.Baksanıza Fenerbahçe’ye... Kendini parçalarcasına oynadığı maçta Lyon’dan 3 yiyen Sarı - Lacivertliler, ciddiyetsiz bir antrenman kıvamında geçen maçta Sakaryaspor’a 6 tane gol attı, bir o kadar kaçırdı. İddia ediyorum 12 lazım olsaydı, 12 yapardı... Federasyon ligin adını değiştirerek bize bir iyilik yapmalı... 4 büyükler, en büyükler ligi olmalı!Kocaman vefaBenim için haftanın en güzel anı İstanbul’daydı... Tribünde kendini destekleyen 50 taraftarıyla 8 bin kişilik Malatya seyircisinin önüne çıkan İstanbulsporlu futbolcular seromoniden sonra Aykut Kocaman’a bir demet çiçekle sevgilerini sundular. Harikuladeydi. Tamamen spora aitti... Maçtan bile güzeldi! Kolay değil, 18 futbolcunun 10’u ilk kez Kocaman’ın oynattığı isimlerdi. Kocaman’ı bitirdiler, kulübeden çıkmamaya mahkum ettiler! 90 dakika sonunda hocanın yeni futbolcuları güldüler. Ancak eskiler daha iyiydiler. Eski hocalarının dediği gibi, “Motivasyonlarını yitirmezlerse, küme de düşmezler. Onlar İstanbul’un çiçekleri...”2,5 şampiyon, 4 düşme adayı takımın bulunduğu ligimizin heyecan verici günlerini de görmek dileğiyle...
‘’Bugünleri unutmayın‘’
Siyasetin bu kadar müdahalesi, kaçınılmaz bir sona doğru götürüyor bizi... Bir de Tahkim Kurulu’nun kararı eklendi. Anadolu’daki takımların en babayiğidi naklen yayından 5 milyon dolar gelir elde ediyor... Geçen hafta Tahkim Kurulu’nun aldığı “Teberru serbest” kararı onların en babayiğidinin aldığı para kadarını (en az) 3 büyüklerin kasasına boca ediyor. Varsın devlet almasın ne gam! Spordan öğrendiğimiz adalet, rakibe, kurallara saygı, bizim futbolumuzun öğretisi değil belli ki! Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş hep kazansın... Kazansın ki, siyasetçilerimiz rahat uyusun! Bir de şunu dolu dolu söyleseler de rahat etseler! Siz vergi mergi vermeyin kardeşim! Hesap kitapla uğraşmayın! Devletin malı sizindir! Birlikte bu halkı uyutur gideriz! Galatasaray’ın 105 milyon dolarlık vergi borcu affedildi! Tabii Fenerbahçe’ninki de, Beşiktaş’ınki de... Bakmayın siz Siyah Beyazlıların isyanına. Galatasaray 10’u 1 gösterdi ödemedi, Beşiktaşlılar da 10’u 5... 105 milyon dolar vergi borcu affedildikten sonra toplam borcu 135 milyon dolara inen Galatasaray’a devletimiz Seyrantepe’yi verdi. Sarı - Kırmızılı camia doğru bir yönetim anlayışıyla oradan 150 milyon dolarlık kaynak sağlar... Sırada Beşiktaş var. Onlar da Kilyos’ta bir arazi bulmuş... Fenerliler rahatsız olmasın, siyasetçilerimiz onlara da bir kolaylık yapar...Maçlar mı... Galatasaray 100. Yıl kutlamalarının ilk saatlerinde Süper Lig takımı (!) Kayserispor’a güle oynaya 5 attı, 2 katını kaçırdı... 10 futbolcusu milli maçlarda yorulan, 10 günde birarada tek antrenman yapamayan, en büyük yıldızı Alex’i Brezilya’dan uçuramayan Fenerbahçe, Süper Lig’in en güçlü takımlarından Antep’i sahasından çıkartmadan, 90 dakikada 2 pozisyon vererek geçti. Beşiktaş, 27 kişilik futbolcu kadrosu, muhteşem stadı, kasasında parası, 5 cezalısı, Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu 2 kere kazanmış hocası ile Süper Lig (!) takımı Diyarbakırspor’u 4’ledi... Büyüklüğünü siyasilerin bir türlü içine sindiremediği, 3 büyükler kadar ekonomik fırsat vermediği Ziya Doğan’lı Trabzonspor, belediye destekli Süper Lig takımı Ankara Büyükşehir Belediyespor’a 2 puan kaptırıp tekledi...Bugünler iyi günlerimiz. 5 sene sonra bu takımlarımızın çoğu Süper (!) İkinci Lig’de yarışacak, 3 büyükler 3’er takımla yarışırken Trabzonspor ve bir kaçı kalacak...Böyle başa böyle traş...Bu kadar Süper Lig kulüp başkanından tek kelime protesto duydunuz mu? Bugün Galatasaray’a yarın diğerlerine. Ama o sıra Anadolu’dakilere hiç gelmeyecek. Naklen yayın gelirindeki adaletsiz dağıtıma sesini çıkartmayan, çıkartamayan yetersiz, beceriksiz adamlar, halka ait bir çok kamu arazisini siyasi rant uğruna 3 büyüklere veren bir çok sorumsuz siyasetçi, onlarca bilinçsiz başkan, sadece kendi iktidarlarını ve 3 büyüklerin menfaatlerini düşünen federasyon görevlileri koltuklarını koruyacak! Allah’tan İstanbul’da çok stad olacak!
‘’Futbolumuz geriliyor‘’
“Kazanan her zaman haklıdır” düşüncesi hocaların bilinçaltlarına giriyor, bir olsun bizim olsun anlayışı futbolu yavanlaştırıyor. Daum biliyor ki; güzel, tempolu futbol değil kendisine milyonlarca Euro kazandıracak olan; şampiyonluk... Fenerbahçe Türkiye’nin en seçkin futbolcularına takviye edilmiş beş süper yabancısıyla, Türkiye’nin en iyi defans yapan takımı karşısında taraftarına ilk 45 dakikada kurdeşen döktürdü. İkinci yarıda bulduğu iki golle üç puanı götürdü. Futbol yavanlaşıyor demiştik, defansa dayalı futbolu eleştirmiştik ancak Denizlispor, defansı sanat gibi yapıyor. Tekme atmadan, zaman çalmadan. Oyunu da iyi başlatıyorlar ancak Ömer Rıza ve Timuçin’siz olmak insanın belini büker. Fener’de durum farklı. Onların kulübesinde Rüştü kadar iyi kaleci Volkan, Serhat, Deniz, Mehmet Yozgatlı, Semih ve Fabiano gibi yıldızlar saklı. İyi futbolu hala bekliyoruz...Hagi geçen hafta Beşiktaş’ı yenen Ankaraspor’u abarttı, defansını neredeyse hiç çıkartmadı. Hakan şanssız ve şaşkın; Ergün, Arif, Hakan Ünsal ve Volkan vasattı. Mükemmel defans ve kaleci organizasyonu Sarı - Kırmızılılar’ı rahatlattı. Necati her zamanki yerinde değildi, ancak bekleneni verdi, Galatasaray’ı öne geçirdi. Ümit her zamankini yapamadı. Yaşgünü olmasaydı oynar mıydı bilemeyiz ama 13 dakikada bir gol süper istatistik! Daha çok oynamalı...Beşiktaş sezonun en iyi futbolunu oynadığı maçta, defansı Denizlispor gibi çok iyi yapan Bordo - Mavili savunma karşısında penaltı tartışması hariç tek fırsat yakaladı. Onu da Petkovic kurtardı. Trabzon’un içeride iki hayati maçı var. Fenerbahçe ve Galatasaray’ı yenebilirlerse, ki mümkündür, 20 yıl sonra şampiyonluk yaşayabilirler..Malatyaspor Aykut Kocaman’la en zor deplasmanlardan birini geçip yerini 4.’lük olarak belirledi. Gölde futbol gibiydi. İlk golü atan kazanacaktı. Malatya attı, Rize atamadı. Daha doğrusu milli takıma alınma zamanı gelen Fevzi çok kurtardı.Reha Kapsal’ın takımı, ligin en iyi ekiplerinden Gaziantepspor’u geriye düştüğü maçta, futbol iştahı, gücü, taraftarı ve hatadan dönüp takıma kazandırdıkları Birol’la geçti. Antepli futbolcular büyük düşünememelerinin bedelini ödemek istemiyorlarsa, büyük takım olduklarına önce kendileri inanmalılar. Üç büyüklerden üç büyüklere oynarsanız, sınıf atlayamaz, övgü değil nasihat alırsınız.Ruhsal, fiziksel travmayı atlatacaktı Gençlerbirliği az daha. Bu kez de hakem müsaade etmedi. Boliç’e yapılan hareket penaltı, gol öncesi El Saka’ya yapılan fauldü. Konya haketmeden kazandı. İstifaya davet edilen Başkan Mehmet Köseoğlu’nun gözyaşları içinde yaptığı açıklama ilginçti: “2 sene önce 9 trilyon borçla kayyumdan aldık kulübü. Önce lige çıktık, iyi yerde tamamladık ve bu sene daha iyisini yapacağız...”Samsunspor Sebat’ı beklendiği gibi, 3-0’la rahat geçip puantajda iyi bir yere yerleşti. Asıl zor maçlar Diyarbakır-Sakarya, İstanbulspor - Kayseri arasındaydı, evsahipleri kazandı. Kulüpler arasındaki ekonomik kriz aşılamazsa, dört büyüklerle Anadolu takımları arasındaki fark, Anadolu takımları ile lige yeni yükselenler kadar açık ve etkili. 2. ligden gelenler genelde bu seneki gibi geri gidecekler...