Arama

Popüler aramalar

‘’Bir nevi tarih yazıldı‘’

Galatasaray 19 maçlık serüvenin sonunda Arsenal’i devirip UEFA Kupası’nı kazanmış ne gam... Galatasaray Şampiyonlar Ligi Şampiyonu Real Madrid’i yenip Süper Kupa’yı getirmiş, Fenerbahçeliler’e ne! Olsun, onlar Galatasaray’ı hep yenmiyorlar mı?Tarih Papazın Çayırı’nda yazıldıO, 5’lik maçların, 3-0’dan 4-3’e dönen karşılaşmanın başrol oyuncusu Rıdvan Dilmen’le birlikteydim maçtan önce ve maçın 75 dakikasında! O yazısında, “Rıdvancığım ben Galatasaray’ın size 5 attığını göremeyecek miyim?” diye sorduğumu yazmış, herhalde yanlış anlamış, oysa ben “Sıradışı bir maç olacak, Galatasaray’ın 5 attığını hiç görmedim bu yaşıma kadar, şaşırma” demiştim...O ise sadece güldü! “Galatasaray’ın favori olduğu maçlarda yaptığınız bu skorlarla çok ah aldınız, tarih yazan bir futbolcuyla bu tarihi maçı izlemek çok da anlamlı olacak” dedim... Yine güldü...Bir nevi tarih yazdılar diyorum çünkü tek maçlarla tarih yazılacağına inananlardan değilim. Ama istatistiki olarak Galatasaray’ın Fenerbahçe’ye 5 gol atarak galip gelmesi, 45 yıllık bir aradan sonra gerçekleşiyorsa buna tarih yazmak da denebilir. Halbuki Galatasaray açısından skora dayalı tarih 12 Şubat 1911’de (Sevgili Zeki Kuban’ın da anımsayacağı üzere) ‘Papazın Çayırı’ tabir edilen yerde 7 kişiyle atılan 7 golle yazılmıştır ve daha farklı bir skor da yaşanmamıştır...Maç 4-1 oldu, Rıdvan kayboldu!Neyse maç 2-0’a geldiğinde Daum’un, Necati’nin orta sahada oynadığını hala anlamadığını ve bunun felaket getirebileceğini söyleyen Rıdvan zamanında yazdıkları tarihe güvenerek kendisini kızdıranlara, “Daha maç bitmedi” demekten de kendini alamıyordu... Devre, son 15 dakikasında Fenerbahçe’nin ezici üstünlüğünde geçmesine rağmen 3-1 Galatasaray’ın üstünlüğüyle bitti. Artık tribündeki Galatasaraylılar Rıdvan’a dönüp “Hoca 5 olacak” demeye başladılar... O, yine, “Daha maç bitmedi, herşey olabilir” cevabını verince, dayanamadım, “Ne o sen mi oynayacaksın. Sen buradasın. Fark Galatasaray lehine açılır” dedim ve işte o an yüzü dalgalandı.Hagi önce Ribery’i, sonra da Rıdvan Dilmen’in maç öncesi, maç esnasında, her zaman en tehlikeli Galatasaraylı futbolcu olarak nitelediği Necati’yi çıkartınca yüzünü bir umut ışığının kapladığını söylememek olmaz. O ümitlendi, ancak bir de Daum faktörü vardı! O takımın en etkin 4 oyuncusundan Selçuk’u oyundan alarak başladığı değişiklik saçmalığını, Serhat’la sürdürüp bu tarihi skorun altına imza koymakla meşguldü...4 oldu, Rıdvan Dilmen tribünden kayboldu... (Sanıyorum yorum yapacağı kanalın muhabirleriyle buluştu) 5. golü sahada yanımda Rıdvan Dilmen yokken gördüm. Sonra da yazısını...Bu maç da tarihe istatistiki bir bilgi olarak geçecek, sadece bu kadar, abartacak bir şey yok!..Skordan değil, küfürden utanılmalıBu tarihi zaferin yanında bir ayıp vardı ki “ezeli rakip, ebedi dost” tanımlamasının artık sadece mazide kaldığını gösterir gibiydi. Ebedi dostun, milyonlarca insanı temsil eden, onların gönül verdiği kulübünü yöneten başkanına, hem de göz kontağı kurarak, hem de burunlarının dibinde polis memurları verken edilen küfürler utanç sebebidir. Nefret tohumlarını yeşertmek, kişisel tatminlerini böyle iğrenç yöntemle sağlamak utanmak için yeterlidir. Skorlarda utanacak hiç bir şey yok, ayıptan utanılmalı, ama utanacak insan ayıp etmez ki!..O küfür furyasını maalesef yakından izleme şanssızlığını yaşadım. Önce Aziz Yıldırım’a küfrettiler, sonra taraftarı sakinleştirmeye çalışan Futbol Federasyonu Asbaşkanı Hasan Doğan’a... Polise şikayet ettiler, gelen cevapla şoka girdiler: Küfürden adam alamıyoruz!Aziz Yıldırım ve yönetim kurulu üyeleri taraftarlarının yanına açık tribüne gitti. İstanbul Emniyet Müdürü Sayın Celalettin Cerrah geldi. Küfür eden taraftarların yanından geçti. Onu alkışlayıp tezahürat ederken, hemen 5 metre yanındaki Galatasaraylı taraftarlar locadaki Fenerbahçe taraftarlarına ana avrat küfretmeye devam ediyordu! Cerrah duymadı ama polis kamerası küfredenleri yakaladı. Kameraya yakalandığını farkeden taraftarlar gidip kameramana yalvardı: Ne olur sil!.. Silmedi, görüntüler emniyette mevcut. O taraftarların ismi de, oturduğu yer de belli. Adamakıllı bir ceza vermeli. Bu utanç bitmeli. Sayın Canaydın da, “Bana niye küfretmiyorlar” dememeli, özür dilemeli. Fair Play ödülüne sahip bir başkana yakışan budur... Allah kimseye yüzüne karşı edilen küfürlerde, elinden hiç bir şey gelmeden oturma çaresizliğini yaşatmasın!Şampiyon olmanın, büyük olmanın kuralları var...

13 Mayıs 2005, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’İlahlar ‘Cim Bom' dedi‘’

Daha 30. dakika dolmadan 3-0’ı yakalayan Galatasaraylılar, skora kendileri bile inanamadılar. Hagi’nin; birbirini çok iyi tamamlayan bir takımı, oyun anlayışı ve gol silahları vardı. Önce Necati Ribery’ye, sonra Ribery Necati’ye attırdı. Fenerbahçe’nin ön liberoları oyundan düştüğü zaman; pozisyon almayı beceremeyen, kademeye giremeyen savunması üstüne gelen her takımdan bu kadar kısa sürede 3 gol yiyebilir. Üstelik Galatasaray’ın yalnız Necati ve Ribery’si değil, bir de Hakan Şükür’ü var. Fener savunmasının arkasına atılan her top pozisyon, her pozisyon da gol oldu. Bu arada Fenerbahçe saldırıyor da saldırıyor, Mondragon ise bu sezonun tamamında olduğu gibi kalesinde devleşiyordu. Skor 3-1’e geldiğinde; 3-0’dan 4-3’e gelen maçı hatırlayan Fenerbahçeliler ümitleniyor, öne geçtiğinde rahat kazanacağı düşünülen maçlarda yenilen Galatasaraylılar ise ‘acaba’ demekten kendini alamıyordu. Ancak o maçın yıldızı Rıdvan Dilmen’in tribünde hemen yanımızda oturuyor olması da Sarı - Kırmızılılar’ı rahatlatıyordu.Alex’in misafir oyuncu olduğu sahada Serhat, Serkan ve Selçuklu Fenerbahçe; Galatasaray’ın üzerine kabus gibi çöküyor, imdada ilk yarının bitiş düdüğü yetişiyordu.ikinci yarıya iki teknik direktör de değişikliklerle başladı. Selçuk’u çıkaran Daum, Hooijdonk’u oyuna alıyor, orta sahayı 1 kişi azaltıyor ve Galatasaray’ın farka gitmesine davetiye çıkartıyordu. Halbuki defanstan 1 kişi eksiltmeliydi. Hagi de sanki nazire yapıyordu. Daum’a ya da Galatasaray’ın mağlubiyetini isteyen herhangi bir teknik adama ‘oyundan kimi çıkartırsın’ diye, yanıt elbette ‘Ribery ile Necati’ olurdu. Üstelik Hagi, maçın uzatmalara da kalabileceğini, hatta Mondragon’un kırmızı kart görebileceğini düşünmeliydi. Düşünmüştür elbet, kumar oynadı diyelim ve kazandı.İlk yarıda Galatasaray’da çürük diş gibi duran Orhan’ın çıkıp Ergün’ün oraya geçmesi, Cihan’ın orta sahaya çekilmesi, maç kontrolünün, oyun disiplinini yitiren Fenerbahçe’den Galatasaray’a geçmesini sağladı. Ayhan’ın ekstra performansı ve topu ayağa kullanması, Hakan Şükür’ün en formda olduğu günlerden bir demet sunması, Galatasaray’ın tarihte yaşadığı bir kaç hezimetin hesabını kapatmasını sağladı.SON SÖZ: 100 yıllık bir kültür birikimine sahip olduğu iddia edilen Galatasaray taraftarının, 3 metre ötedeki Aziz Yıldırım’a 10 dakika boyunca küfür etmesi ve polisin müdahele etmemesi utanç vericiydi, yüz kızartıcıydı. Futbol belki güzelleşiyor, rüzgar eken fırtına biçiyor ama hala futbolu sevmeyen kötü kalpli, kötü huylu insanlar statları dolduruyor.

12 Mayıs 2005, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Merdivenler boş kalsın!‘’

Bu politika artık iflas etti. Ülke ve bölgenin çıkarları için lige çıkarken desteklenen kulüp taraftarları, yine aynı çıkarlar için bir kez daha kollanıyor. Ama oradaki insanlar bas bas bağırıyor, “Biz bu şehri de, takımımızı da, futbolu da sevmiyoruz”...“Bir kaç kendini bilmez” değil onlar. Kendilerini de biliyorlar, karşısındakileri de... 22 insan yaralandı...Kuralları herkes için eşit uygula(ya)mayanlar “LÜTFEN” geldikleri görevlerinin birinci senesi dolmadan, yapmaya çalıştıkları herşeyin bir anda yerle bir olacağını akıl etmeliydiler...Fenerbahçe çok eksikle çıktığı maçı kazandı. Galatasaray maçından sonra merdivenler boşalmadan maçı başlattıkları için federasyonu yerle bir eden Sayın Aziz Yıldırım ağzını açıp olaylarla ilgili tek kelime konuşmazken, İkinci Başkan Nihat Özdemir ise olaylardan hiç bahsetmeyip, “Bütün kalbimle Diyarbakırspor’un kümede kalması için dua ediyorum” dedi...Ben ise, “Futbolu koruyan, futbolu seven, rakibe saygı gösteren, haksız çıkar peşinde koşmayan” kulüplerin kümede kalması için dua ediyorum.Bu hafta bizde şampiyonluğu belirleyen en önemli kurum olarak kabul edilen “MHK” başkanı da değişti. Gidenler giderken yeterince gerilmiş olan ligimizdeki en önemli iki maça deneyimsiz ve bu sezonki çok daha kolay maçlarda büyük hatalar yapan 2 hakemimizi atayarak “büyük bir imha planı yapmıştı” ancak şükürler olsun ki; bomba ellerinde patladı... Hayırlı yolculuklar!.Galatasaray iyi futbol oynadı, çok sayıda fırsattan yararlanamadı, 3 puanı ise Mondragon’un kurtarışları sağladı... Ancak Fenerbahçe Diyarbakırspor’u yenince lig şampiyonluğu ümidi büyük ölçüde seneye kaldı. Onlar 100. yılda en azından bir kupa istiyorlar. Kupa maçlarını da çok iyi oynuyorlar. Fenerbahçe’nin en kıdemlisi Rüştü Türkiye Kupası en son kazanıldığında 10 yaşındaydı. Selçuk, Servet, Recep, Serhat, Önder, Kemal, Volkan 2, kaptan Tuncay ise 1,5 yaşındaydı. A milli takımın yıldızlarından Serkan ise henüz doğmamıştı!Özlem büyük! Kupada kötü oynuyorlar... Çok güzel, çok heyecanlı maç olacak nitekim...En önemli iki maç aşağıdaydı... “Kocaman” bir elin değdiği belli olan İstanbulspor Sakaryaspor’u yenip küçücük umudunu büyütür ve rakibini ateşin içine atarken, bu iki takım için kötü haber Gaziantep’ten geldi... İstanbulspor’u geriye düştükleri maçta 3-1 yenen Gaziantepspor, evinde Kayserispor’a yenildi... Johnson galibiyet golünü atarken defans oyuncuları 6 pasın o köşesinde, bu köşesindeydi. İnsanların aklına kötü kötü şeyler geldi! Ve bu hafta Kayseri - Sakarya maçı var... En iyi hakemin, en adil şekilde yöneteceği, güzel bir maç diliyorum.

10 Mayıs 2005, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ayhan'la gelen güzellik‘’

Ankaragücü’nün tertemiz mücadele ettiği, Galatasaray’ın sezonun en güzel futbolunu oynadığı maçta Hakan Şükür müthiş bir zamanlamayla defansın arkasına sarkıp göğsüyle düzelttiği topu dar açıdan Orkun’un üzerine vurmak yerine Necati’ye verse, stada gelen taraftarlar gol sevincini daha 7 dakika önce yaşacaktı... Zaten Hakan vurulacak zamanda pas yapmasa, pas yapılacak yerde vurmasa dün Ali Sami Yen’de olmazdı ki! Galatasaray, gördüğü enayice sarı kartlarla takımını bir hafta önce yalnız bırakan, yine de “usta” sıfatını bu sezonki futboluyla hakeden Ayhan’ın becerisiyle öne geçti. Ayhan, Hakan’ın yapmadığını yaptı, Cihan’ın çok güzel ortasına kafa vurup gol vuruşu denemek yerine Conceiçao’ya bu sezon 2. kez gol atmanın keyfini yaşattı...Necati’nin fırsatları hovardaca harcadığı ilk yarıda, futbol adına herşeyi yapan Sarı-Kırmızılılar 9. gol pozisyonunda Ribery’nin Cihan’a attırdığı golle devreyi 2-0 önde kapadı. Ankaragücü defansı şaşkındı... Adam adama oynayamadılar, alan savunması yapamadılar, akıllı ve çabuk 2 pas sonrası topun 15 metre ötesinde çaresizce baktılar. İlk yarıda tek şutları var. Kaleyi tutan ilk şutları 47’de geldi, Mondragon önledi... Galatasaray o pozisyonun arkasından kontratakta 4 akıllı ve çabuk pas, samimi deparlarla Orkun’un burnunun dibinde bitti, Ribery’nin vuruşu Orkun’dan kornere gitti.Kötü defansın dışında orta sahayı Baidoo ile koca 45 dakika bir eksik oynatan Adnan Şentürk, onun yerine İsmet’i oyuna alınca sahadaki oyun tek takımın yaptığı gösteriden bir futbol maçına döndü. Ankaragücü bir duran top organizasyonundan golü bulunca Şentürk puan için tüm riskleri göze aldı. Orta saha boşaldı. 4’e 4, 5’e 5 ona yakın atak yapan Galatasaray ya son pası yapamadı, ya son vuruşu...Uğur’a ayrı bir parantez açalım. Milli takımdaki abileri sağdan soldan şişirirken o orta da yapsa, pas atıyor! Hem tekniği, hem fizik kalitesi, hem de oyun anlayışı harika...

08 Mayıs 2005, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Haydi Sayın Savcım‘’

Sayın Ömer Yüksel, Akçaabat Cumhuriyet Başsavcımız...Temiz futbol istiyoruz... Bu kadar kalabalık kitleleri aynı anda ekran başına toplayabilecek başka bir organizasyonumuz yok... Senelerdir konuşuyoruz; Türk Futbolu’nda şike de var, teşvik primi de!.. Ancak belgeleyemiyoruz. Bu fırsat ilk kez elimize geldi...Futbol Federasyonu’na soruyoruz; “Ne yapıyorsunuz, durum nedir?” diye, cevap alamıyoruz. Çünkü gerçekten bilmiyorlar, “Savcılık araştırması sürüyor” deyip topu size atıyorlar. Ortada somut sayılabilecek bilgiler var. Sebat kulübü, başkan, sporcu ve teknik direktör işbirliğiyle şike teklif ettiği iddia edilen Kenan Öner’in konuşmalarını kaydetmiş...Parayı taşıdığı iddia edilen arabanın plakasını savcılığınıza bildirmiş...İddaa bayilerinden (birisi Trabzon, diğeri İstanbul) 350 milyar liralık bahis oynanmış...Bahisin kurgusu Sebat-Kayseri maçına göre yapılmış... İlk devre Sebat’ın galibiyetiyle biten maç ikinci yarı Kayserispor’un galibiyetiyle sonuçlanacak ve müşterek bahis oynayanlar koydukları paranın minimum 25 katını kazanacaklardı.Eğer tahta kapanana kadar 350 milyarlık oyun oynanmamış olsa, bu şike teklifi iddialarının çok da anlamı olmazdı. Medyaya yansıdığı kadarıyla tahta kapanmasa, oynanacak rakam tam 1 trilyon lira... Herkes, “Kimse garantiyi almasa 1 trilyonluk bahis oynamaz” diyor. Mantıklı...Ve Sebat-Kayseri maçındaki bahis şikesi ihtimali, eğer İddaa yetkilileri tahtayı kapatmasaydı, vicdanlara göre büyük ölçüde gerçek olacaktı... * Perşembe günü yapılan şike teklifinin size neden maçtan 2-3 saat önce bildirildiğini henüz hiçbirimiz anlamadık. Önce tahta mı kapatıldı, yoksa şike ihbarı mı yapıldı bilmiyoruz...* Eğer bir şike teşebbüsü varsa ismi geçen iki takım sporcularının son 2-3 haftalık telefon görüşmelerindeki ortak isimlerin bu oluşumun içinde olabileceğini düşünüyoruz...* Trabzon küçük şehir ve iddaa bayisine eğer 1 trilyon nakit ile gidiliyorsa o para muhtemelen son 1-2 gün içinde bankadan çekilmiştir. Küçük bir araştırma ile bu kadar büyük nakit hareketini kimler yapmış öğrenmek mümkündür diye düşünmekten kendimizi alıkoyamıyoruz.* Anahtar isimlerden birisi iddaa bayii. Gelip 200 milyar liralık oyun oynayan ismin de kim olduğunu muhakkak biliyordur. O ismin kim olduğunu öğreneceğinize ve soruşturmayı çözeceğinize inanıyoruz...Bu iş çözülmeli sayın savcım... 20 yıldır, 30 yıldır konuşulan pisliklerin artık yaşanmaması, kirli işlerin peşinde koşanların yaptıklarının artık gizli kalmayacağının anlaşılması için sizin kararlılığınıza ihtiyacımız var. Siz devletsiniz. Sizden güçlü ve sizden başka bu işi çözebilecek bir birim yok. Lütfen futbolseverlerin kalbine su serpin!İtalya’da “Temiz eller” operasyonunu her şeye rağmen yapabilen Di Pietro’yu ortalama bir Türk vatandaşı hatırlıyorsa eğer, sizi de herkes bilmeli, tanımalı... Futbolun temizliğindeki en önemli insan siz olun. Lütfen!

05 Mayıs 2005, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Güçlü olacaksın‘’

Tabii bu güce tapan ülkelerde olur...Şampiyonluğu büyük ölçüde belirleyen maçta Türkiye’nin en eğilmez hakemlerinden biri olarak kabul edilen Cem Papila ve yardımcılarının hatalı kararları Trabzonspor yönetiminin maksadını aşan açıklamalar yapmasıyla sezona damgasını vuracak nitelikteydi...Oysa biz Cem Papila’yı çok sevmiştik... Beşiktaş - Samsunspor maçında gücün değil adaletin peşine düştüğüne inanmıştık... Beşiktaş taraftarları onu taraflı olmak ve işini (!) yapmakla suçlarken biz onu haftanın, yılın hakemi yapmıştık...Ali Güven isminde mimar bir arkadaşım var. O da Papila’ya karşı bir yargı geliştirmişti. O eleştirdi ben savundum... Bu sezon oynanan Galatasaray - Fenerbahçe maçında Ayhan 5 metreden küfrettiğinde ve kırmızı kart göstermediğinde şaşırmış, “Duymamıştır, görmemiştir” gibi aslında inanmadığım bir savunma yapmıştım. “Bu nasıl iş Hakan” demişti, “Kendisi hem kör, hem sağır. Bu mu sizin ideal hakeminiz?” diye sorduğunda cevaplayamamıştım...Maalesef Fenerbahçe - Trabzonspor maçını da onunla birlikte seyrettim! Futbolcuların gözünün içine bakamayan Papila’yı ben de sevmedim. Öyle kötü bir maç yönetti ki; Ali Güven’i Cem Papila’nın kafası karışık bir hakem olmadığı konusunda kimse ikna edemez. Ayrıca ben de savunmam...Güçlü olacaksınız!Hikmet Karaman’ın, “Bildiğini açıkla” demesi 15 günle cezalandırılır ve Tahkim tarafından onanırken, maç içinde 30 metre yol kat edip Giray Bulak’a saldıran Daum’un cezasının tedbirsize çevrilip ertelenmesi tamamen bir güç gösterisi olarak kabul edilebilir...“Futbol asla sadece futbol değildir” isimli kitabın başlığı içeriğinden bile iyiydi. Hala daha iyi ve gerçek...***Bunca gürültü patırtının arasında Galatasaray Malatyaspor’u Hakan’ın golüyle geçip Şampiyonlar Ligi elemelerinde oynama hakkını elde etti neredeyse... Orada da başka bir tartışma vardı. Ergun Gürsoy bedelsiz kiraladıkları Saidou’yu oynattıkları için Hikmet Tarıverdi’ye, “Kalıbının adamı değilmişsin. Her yerde seninle uğraşacağım” derken, Tanrıverdi de, “Böyle yöneticilerle şampiyon olsa da Galatasaray, şampiyon olamaz” cevabını verdi. Elbette kiralık futbolcular eski takımlarına karşı özgürce, hem de adam gibi oynamalı, ancak şampiyonluğun başka yerde olduğunu söyleyecek hassasiyetteki insanlar da kimsenin hakkının üzerine oturmamalı!Maçta Serdar Tatlı da hata yaptı elbette... Hakem hocaları penaltı sırasında topa vurulmadan önce sahaya girenlere o kadar taktı ki; hakemler atış sırasında kalesini 3 metre terkedenlere bakmıyor bile. Halbuki aslolan kaleci ve atıcı arasındaki ilişkidir.***

Bundan sonra heyecan aşağıda... Ankaragücü yendi, nefeslendi. Fikstür dezavantajları var... Diyarbakırspor yenildi, Kayserispor’un yenmesi, Sakarya’nın evine bir puanla dönmesi ile ateş çemberinin göbeğine yerleşti. Fikstürleri avantajlı değil! Trabzonspor maçından sahalarının kapanmaması büyük şans! Bu hafta Fenerbahçe maçının skoru ile değil, seyircinin davranışları nedeniyle düşebilirler...İstanbulspor’a gelince... Onlar gidiyorlar... Ahmet Ertürk öyle bir zamanda, öyle bir açıklama yaptı ki; onları kimse kurtaramaz...Bir de öneri... Madem yardımcılar bu kadar oyunun içinde, onlara da bir düdük verme zamanı geldi, geçiyor! Yapın şu yeniliği!

03 Mayıs 2005, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Final Haftası‘’

Fenerbahçe oldukça hırpalanarak çıktığı son 2 maçtan sonra Ankara’da sallandı, Rüştü’nün olağanüstü performansı ve Alex’in olağan füzesi ile 3 puanı kazandı... Oyun 0-0’ken yardımcının Hasan’a ofsayt kaldırması, Rüştü’nün Jaba ve Ümit Karan’ın gollük vuruşlarını kurtarması maçın lider adına kırılma noktasıydı... Fenerbahçe maçı kazandı ama üzerinde tartışılması gereken önemli bir konu ıskalandı: Denizlispor maçında takımını 103 dakika eksik oynatan Ümit Özat’ın davranışı! O maçta turu rakibin midesinden çıkaran futbolcular, bir de maç eksiği olan Mahmut Hanefi’nin oynamasıyla organizasyonda da sıkıntılar yaşadı. Haber değil dedikodu yapan gazetecilerin ‘motive ettiği’ “kaptan” Ümit Özat kişisel hesabını sahada görmeye kalkmasının hesabını vermeli... Fenerbahçe kaptanı olan sporcuların her hareketiyle örnek olması gerektiğini bildiğinden o güne kadar şüphe duymadığımız Ümit, “Şerefsiz” sıfatından daha ağır küfür olmayacağını da bilmeliydi. Çok sevdiğim kaptan, Giray Bulak’tan (dolayısıyla teknik adamlardan), takım arkadaşlarından, yöneticilerinden samimi bir özür dileyene kadar gerçek futbolseverlerin kalbindeki yerinden olacak! (Ümit Özat, şerefsiz sıfatından sonra atıldı, sonra da kendisinin de itiraf ettiği gibi küfür üstüne küfür savurdu... Bülent ve Arif gibi futbolcuların küfürlerinin senelerce cezalandırılmaması Selçuk Dereli gibi “en azından” küfür karşısında duran hakemlerin taraf tutması olarak yorumlanacaksa yazıklar olsun!)Fenerbahçe bana göre en zor deplasmanından 3 puanla dönüp final haftasına geldi. Trabzonspor maçı kazanılırsa, tarafsız sahada ya da seyircisiz oynanacak Diyarbakırspor maçı kolay aşılır. Ankaragücü deplasman değil... Galatasaray maçına en az 4 puan önde giren Fenerbahçe’den de şampiyonluğu kimse alamaz. Hafta sonundaki maç ligin kader maçı...Trabzonspor sorumsuz iki futbolcusunun gördüğü kırmızı kartların bedelini Galatasaray önünde kupadan elenerek ödedi... Hafta sonunda yine Gökdeniz ve Erdinç’siz takım sezon içinde Ankaragücü’nden gelen Adem’in çok güzel iki golü ile zirvedeki iddiasını sürdürdü... Trabzonspor bu hafta tam kadro oynayacak. Kaybederlerse lig 2.’liği sürpriz, kazanırlarsa şampiyonluk yakalanabilir bir hedef olacak... Güzel maç olacak velhasıl...Galatasaray kötü oynadığı maçta kazandığı uydurma penaltıyı, (maçtan sonra nizami bir şarjdı diyen ama çınar gibi devrilen) Hakan’la kullanamadı. Sarı Kırmızılılar kötü oynamalarına rağmen çok pozisyon kullanamadı, ya da Fadhel çok gol kurtardı. Taraftarlara Trabzonspor maçındaki turdan sonra, Diyarbakırspor önünde de galibiyet sevinci yaşatan futbolcunun Necati olması küfreden taraftara Allah’ın tokadıydı...Beşiktaş Fenerbahçe galibiyetini kutladığı (!) Konyaspor maçını takımda kalmaya çalışan Ahmed Hassan’la kazandı... Benim hafızamda kalan en güzel şey ise bir sivri zekalının çaldığı Azize şarkısının Kıvanç Oktay tarafından kapattırılmasıydı. Oynadığı futbolla, futbolcularının - teknik direktörlerinin, davranışlarıyla tüm futbolseverlerin (hatta rakip futbolcuların) ligde kalmasını dilediği Sakaryaspor Rize engelini 3 golle geçip rahatladı. Kayserispor ve hatta İstanbulspor çıkarttıkları birer puanla üzülürken, Ankaragücü ve Diyarbakırspor’un kaybetmesiyle biraz olsun umutlandı...

26 Nisan 2005, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Unutulmaz‘’

40. dakikaya kadar Fenerbahçe 7-1 önde olabilirdi, devre 2-1 Beşiktaş’ın galibiyetiyle geçildi. Çünkü maçın ilerleyen anlarında Beşiktaş’ın galibiyetinin destanlaşmasına neden olacak kaleci Cordoba kalesinde sanki bir devdi. Tümer’in slalom ve şık plase, Luciano’nun röveşata ile attıkları karşılıklı goller şahaneydi. Unutulmaz... Hep uzatmalarda, genelde duran toplarla gol bulup puan kazanan Fenerbahçe’nin uzatmalarda aynı silahla vurulması unutulmaz... Brezilyalı yıldız Alex’in gidip kafayla Cordoba’yı avlaması unutulmaz... Tam Beşiktaş oyundan düştü derken Rıza Çalımbay’ın oyuna aldığı İbrahim Akın’ın Rüştü’yü çaresiz bırakan füzesi unutulmaz... Tuncay’ın Bülent Demirlek’i kandırarak kazandırdığı penaltıdan sonra Cordoba’nın karakter savaşını kazanıp oyundan atılması unutulmaz... Oyuncu değişikliği hakkı kalmamış Beşiktaş’ta Alex’in atacağı penaltıda kaleye geçmek için Ronaldo, Ahmed Hassan ve Pancu’nun hocalarına koşması unutulmaz... Kalecisi Pancu olan, “artık yıkılacaklar” diye bakılan 10 kişilik Beşiktaş’ın kendisini 3 kez yakalayan rakibini Koray’ın bir başka füzesiyle yıkması unutulmaz... Aralarında “Rıza Efendi 2 ekmek, 1 süt” siparişi verecek kadar küçük bir kaç insan barındıran büyük Fenerbahçe taraftarlarının, büyük rakibini ayakta alkışlayarak göndermesi hiç unutulmaz... Nasıl ki; Fenerbahçe’nin Galatasaray’ı 3-0’dan 4-3 yenmesi unutulmadıysa, bu maç da unutulmaz... Beşiktaş şampiyon olmayacak, nasıl ki Fenerbahçe o sezon Galatasaray’ı eleyip kupayı alamadıysa... Netice değil hep o maç hatırlanıyorsa, bu maç da unutulmaz...Bir kaşık suda kopan fırtınılarla oradan oraya savrulan Galatasaray, ligin en gariban takımı Sebat’ı Mondragon’un kaledeki olağanüstü performansıyla geçti. “7’de 7 yapacağız, şampiyonluğu son maça kadar kovalayacağız” diyen takımın orta sahası ve defansı 3 haftadır antrenman yapmayan, sakat sakat oynayan Yusuf karşısında tek kelimeyle acizdi... Hagi haklı ya da haksız bilemiyoruz ama saçmaladı. Medya mensuplarına, “İstemiyorsanız, yarın da bırakabilirim” dedi... İnsan sormadan edemiyor; Galatasaray’da aklı başında, ne dediğini, ne yaptığını bilen, söylediği ile yaptığı birbirini tutan bir aklı selim kalmadı mı? Beşiktaş’ın prestiji için kazandığı 3 puan belki Galatasaray’ı yeniden derler toparlar ama bu yama artık dikiş tutmaz...Trabzonspor uzun zamandır ilk kez bu kadar kötü oynadı ama yine de kazandı. Kazandı ama kaybetti. Gökdeniz seyirciye öfkelenmekte haklıydı ama yapmamalıydı. Geçen hafta Erdinç, bu hafta Gökdeniz... Milli futbolcular, galip geldikleri maçların, hem de son dakikalarında küfrederek atılmalarının mazeretini bulamazlar! Galatasaray kupa maçı Erdinç ve Gökdeniz’siz oynanır kazanılırsa, zafer Şenol Güneş ve takım arkadaşlarının olur, ama kaybedilirse sorumlular kolay bulunur!Cenk senelerdir yüzdü yüzdü kuyruğuna geldi, 100. golü de Ankara Belediye maçında geldi. Cem Papila formasını çıkarttığı için kart gösterirken kendindeydi. Ancak 2. sarıyı gördüğünde dua etsin Yılmaz Hoca tribündeydi! Herkes eleştirmişti hocayı ama bu sefer sanırım çok kişi kınamazdı... Öyle bir yer ve zamanda kart gördü ki; takım 2-1 öndeyken 5-2 kaybetti.Hepsi kaybetti... İstanbulspor santraforsuzluğun, Sakaryaspor formsuzluğun, Kayserispor güçsüzlüğün bedelini ödedi... Aralarındaki en “takım” Sakaryaspor... Son 6 hafta geldi. Lig geçtiğimiz senelerdeki çirkinliklerin izini görmeden bitsin de, kim giderse gitsin. Hakeden kalsın!

19 Nisan 2005, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI