Arama

Popüler aramalar

‘’UEFA Kupası bize gelmeli‘’

Galatasaray’ın 2000’de kazandığı Kupa’dan sonra UEFA bir Türk takımı için asla hayal değildir...Fenerbahçe Aziz Yıldırım’ın istifası sonrası kaybettiği 1 aylık zamanın faturasını ödedi. Sınırsız yabancı isteyen Sarı-Lacivertliler, Dinamo Kiev önünde deplasmanda 1, Saracoğlu Stadı’nda 2 yabancı futbolcuya yer verdi. Roberto Carlos, Crespo, Sol Campbell gibi büyük futbolcular astronomik tekliflere rağmen getirilemedi. Lugano ve Oliviera’da geç kalındı. Capello yerine Zico alındı. Yine de tur atlanırdı.Olsun, şimdi ise daha yakın ve çok yakın bir hedef var Fenerbahçe ile diğer takımların önünde...Lugano tamam, Oliviera yolda. Roberto Carlos ya da Zebina, olmadı bir başkası daha transfer edilecek. Fenerbahçe çok güçlenecek... Beşiktaş gerçekten sükseli bir takım olma şansına sahip... Son 2 Brezilyalı takıma sınıf atlatacak cinsten...Fenerbahçe Zaragoza’ya elendiği sene, Beşiktaş geçen sene UEFA Kupası’nı alabilirdi. Şartlar hazır değildi. 2 Rumen takımının yarı final oynadığı kupada, Beşiktaş’ın grubundan çıkan Sevilla şampiyon olmadı mı? Yine aynı gruptan çıkan Zenit çeyrek finalde Sevilla’ya elenip kupa dışında kalmadı mı?Maalesef kötü günler geçiren Trabzonspor ve ülkemizi şu ana kadar olağanüstü temsil eden Kayserispor da üstleri zorlayabilir...Yarın belki Galatasaray da UEFA’da devam edecek kim bilir? Kupanın Türkiye’ye gelmesi de 2 Türk takımının final oynaması da hayal değil!Finale kadar uzun yol var. Unutmamalı her maç, her puan Türkiye’nin UEFA’daki yeri açısından da çok değerli...Haydi bakalım, sonuna kadar!Dünya Üçüncülüğü’nün resmidirSistemin ürünü değil, defosu olan sporcumuz Mete Yeltepe’nin Dünya Üçüncüsü olduğunu yirmi küsür gün sonra duyurmuş, bu başarıyı medyayla paylaşmayan Kürek Federasyonu ile GSGM yetkililerini kınamıştık...Mete’nin Belçika’da Dünya Üçüncülüğü kürsüsündeki fotoğrafları sağ olsun dostlar yolladılar...Tarihte ikinci kez dünya Şampiyonası’nda kürsüye çıkan Mete Yeltepe’ye sportif performasından ötürü gurur duyduğumuzu bir kez daha belirtiyor, ilgisizleri ise artık kınamıyoruz bile... Çünkü onlar okumuyor, iletmiyor, yapmıyor, çözmüyor, cır cır cır cır konuşuyor!Haydi çocuklar devam. Siz yönetemeyenlerine rağmen başarı merdivenlerini tırmanan, dünyanın en kaliteli sporcularısınız!Yayınevi bu olan ülkenin taraftarı ne olsun!Vatan Gazetesi’nde “Çüşşş” başlığıyla yayınlanan haber Türkiye’de küfürle mücadele konusunda yol almamızın ne kadar güç olduğunu belirler nitelikteydi...Haber özetle şu:Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilköğretim ve ortaöğretim öğrencilerinin okumasını tavsiye ettiği “100 temel eser” listesindeki kitaplarda denetimsizlik skandalı patladı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın incelemesinden veya onayından geçmediği halde tavsiye etmiş olmasını istismar eden bazı yayınevlerinin, bakanlığın ismi kullanılarak 100 temel eserden biri olduğunu belirten ibarelerle piyasaya sürdüğü kitaplar, ortalığı karıştırdı.‘Temel Eser’den Bilmeceler* Aldım ele, vurdum yere / Tu allah belan vere (Sümük) * Karşıda oturur/ S.kini yere batırır (Körük) * Don içinde dik durur (Mum) * Dağdan gelir taştan gelir / G.tü açık enişten gelir (Keçi) * Ezirganın sürtüği (Peynir) * Gel bizim eve / Koyum k.çına (Yastık) * Bir direkli sayvan Bunu bilmeyen hayvan (Mantar) * Kara tavuk / Karnı yarık / Balta saplı / K.çı delik (Dişler)Futbol Federasyonu’nun ve küfürle savaşan tüm çevrelerin destekçisiyiz. Kulüpler federasyonun verdiği cezalardan rahatsız. Milli Eğitim Bakanlığı’nın böyle denetim yaptığı, yayınevlerinin çocuklar için böyle bayağı bilmecelerle dolu kitaplar hazırladığı bir ülkede, bir spor şölenine katkıda bulunmak değil, zafer kazanmak için giden taraftarlar ne yapmaz!Bizim zamanımızdaki Milli Eğitim’in müfredatını bile beğenmez, çağdaş bulmazdık...Dildeki yozlaşmayla Milli Eğitim Bakanlığı savaşmayacak, çocukları bu iğrenç bilmecelerle besleyenler bir de bu işten para kazanıp, elini kolunu sallaya sallaya dolaşacak, üstelik para kazanacak, TFF küfürlü tezahürat yapanlara para cezası yağdıracak...Taraftar eğitimi kadar davranabilir...Amele gibi yetiştirilen öğrencilerden kaliteli bir sporcu ya da taraftar olması ne güçtür...Küfürle savaşta TFF’nin ne kadar yalnız olduğu ortada değil mi?Sabret Ümit!Ümit Özat’a yapılan aleyhte tezahürat nasıl açıklanabilir? Ya da bir sporcu buna nasıl katlanabilir?Sen seni istemeyen Daum’u dahi kendini oynatmaya mahkum et, stoperden sol kanada geç, kaptanlığa yüksel, o kanatta Türkiye’nin milli takımda bir dönem alternatifsiz oyuncusu ol, ülkenin en başarılı pas yüzdelerinden biri sende olsun, örnek ol, profesyonel ol, sakatlanma ve taraftarının yaptığı zulümle maçı tamamla...Seni makine sanıyorlar... Haklılar, bozulma...Sol kanada bir oyuncu geldiğinde yedek kalacağını sanıyorlar... Yanılıyorlar...‘Büyük’ denilen taraftarlar seni gene yuhalar ıslıklar, ‘büyük’ olanları hem seni, hem arkadaşlarını her koşulda alkışlar...Türk futbolcusunun kaderi bu değil, umutsuzluğa kapılma...

25 Ağustos 2006, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bir sistem defosu daha!‘’

54 amatör branştaki bütün haberleri kovalamak güç, ama burada sorumluluğun ya da sorumsuzluğun ne kadarı gazetecilerin?Bir federasyon ya da bir genel müdürlük Dünya 3.’sü olan sporcusunu cümle aleme duyurmaz mı? İnternet sitesine koymaz mı? (Bu arada Kürek Federasyonu internet sitesi açılmıyor)Neyse geç olsa da Mete Yeltepe’nin dünya üçüncülüğünü sütunlarımız aracılığıyla 25 gün geç olsa da duyuralım, bu koşullarda dünya 3.’sü olan sporcumuzla gurur duyduğumuzu belirtip, Mehmet Atalay’ın veciz sözüyle tamamlayalım: Mete Yeltepe sistemin ürünü değil, defosudur!(Şu an basketbol milli takımı ile Japonya’da bulunan GSGM Genel Müdürü Mehmet Atalay bu kötü işleyen sistemin koruyucusu mu, sporcuları sahipsiz bırakanların hamisi mi, hesap sorucusu mu göreceğiz)Bu ülkenin sporcu yetiştirmesi mucize!Biliyorsunuz, artık aynısını okumaktan bıktığınız 4 tane kürek haberi yaptık... Sedat Hardal bu haberi ilk yakaladığında Temmuz’un sonuydu...Sapanca’da Balkan Şampiyonası’na hazırlanan kürekçilerimiz tekneleri olmadığı için 25 gündür koşuyor dedik. Çocuklar dün de koştu...Düşünün, futbol milli takımımız Malta maçına hazırlanıyor topları yok!Ya da boksörlerimiz dünya şampiyonasına hazırlanıyor eldivenleri yok!Ya da masa tenisçilerimizin raketi yok!Durum düne kadar buydu...Daha önceki yazılarımızda dedik ki, “Bu genel müdürlük bu çocuklarla neden ilgilenmez? Oralarda kimse gazete okumaz mı? Bu ne rahatlık? Federasyon başkanı nasıl çözüm aramaz? Bu yöneticiler bol bol konuşur da, neden iş yapmaz?Fenerbahçe veya Galatasaray, ya da bir başkası neden tekne yollamaz?Bu çocuklar kimlerin sporcuları!Falan, filan...Yaprak kımıldamadı...Nihayet bir iyi haber aldık... Düne kadar kendilerince haklı sebeplerle kampa tekne göndermeyen Fenerbahçe kürek şube sorumlusu Ozan Bayülken dün sporcularımızın antrenman yapabilecekleri bir 8 tek dümencili teknesi göndereceklerini müjdeledi. Artık antrenman yapacaklar.Sevindik...Çünkü tüm spor yöneticileri, antrenörler, genel müdürlüktekiler ve bizler sporcular için varız..Çok kötü koşullarda rakiplerini geçmeye çalışan, geçemediğinde “boğulan, batan” çocuklarımız hiç değilse 3-5 gün doğru antrenman yapabilecek...Bir parça katkımız oldu, bu arada kürek sporundaki akıl almaz başıboşluk ve başıbozuklukla ilgili pek çok bilgi edindik... Onları da size ileteceğiz...Ayrıca sporculara yapılan zulümün sorumlularını birer birer deşifre edeceğiz...Kürekte ve daha sonra diğer sporlarda hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Hiçbir şey...Bu geri kalmışlığı, boşvermişliği kabul edemeyiz...Bu sıcakta oynanır2-3 haftadır üst üste gelen kötü haberler sıcak havada futbol oynamak duygusunu o kadar pekiştirdi ki, insanın düz koşu yapmayası gelir!Maalesef yine büyük çoğunluk asıl problemin sıcak hava olmadığı, sıvı tüketimi konusunda hassasiyet geliştirilmesi gerektiğini söylemedi!Federasyonun meteorolojik hareketleri ciddiye almadığı da söylendi... Meteoroloji uzmanı ya da doktor değilim. Bu yüzden meteorolojiden hafta sonu maçların oynanacağı saatte hava sıcaklığının ve nem oranının ne olacağını bir dostumun vasıtasıyla öğrendim...Bilgiyi paylaşalım...Pazar Saat Sıcaklık Nem%Kayseri 21.00 21 37Antalya 21.00 32 58Ankara 21.00 27 25Trabzon 20.00 26 55Rize 21.00 25 80Sakarya 21.45 26 60Eskişehir 20.00 26 45Gaziantep 20.00 32 40Malatya 20.00 31 20Ankara 17.00 32 19Mardin 17.00 34 37Adana 20.00 32 60Şanlıurfa 17.00 36 50K. Maraş 17.00 36 35Cumartesi Saat Sıcaklık Nem%İstanbul 21.00 27 56Ankara 21.00 29 27Samsun 19.30 26 69Trabzon 17.00 28 68Gaziantep 17.00 37 23

24 Ağustos 2006, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Birşeyler yapmak gerek‘’

Bu arada basketbolda da Litvanya ve Avustralya’dan sonra Brezilya’yı da devirdik. Basketbol milli takımındaki iki devin özgeçmeşlerine bakmadan attıkları sayılar ve yaptıkları katkılarla sevindik. Ermal Kurtoğlu aslında Arnavutluk, Ersan İlyasova ise Özbekistan vatandaşıydı. Ermal 10 sene, Ersan 5 sene önce Türkiye’ye geldi, vatandaşlığa geçirildi. İkisi de daha önceden kendi ülkelerinin küçük yaş kategorilerindeki milli takımlarında oynadıkları için bir hayli güçlüklerin aşılmasıyla milli takıma yükseldi...Dün hiç bakmadık, maç oynanırken Arnavutluktan ya da Gürcistan’dan ithal oyuncuları milli takımda görmek istemiyoruz diye tartışmalar yapmadık... Milli takım kazandı, hep birlikte coşkulandık...Meselemiz milli takımlarda vatandaşlığımızı seçmiş oyuncuların oynayıp oynamaması değil, 30 milyonluk ülkeden bu kalitede sporcuların yetişmesini sağlayacak bir sistemi getirmeyişimizdir...Mesele spor ülkesi olmak için bir şey yapmayışımızdır...Ivankov’a 3 gol lazım İvankov’a 3 gol atmak değil, onun 3 gol atması lazım... Bahsettiğim İvankov Kayserispor’un kalecisi olan İvankov... Bulgar kaleci hakkında çoğunluğun bilmediği bir gerçeği yazmak için tam da zamanı. Önceki gün ajanslara Sao Paolo kalecisi Rogerio Ceni’nin penaltı kurtardığı maçta önce frikikten, sonra da penaltıdan attığı iki golle kariyerinin 64. golüne ulaştığı ve 62 gollü kaleci Chilavert’i solladığı haberi geldi...23’ü penaltıdan, 41 frikik ya da oyun içindeyken tam 64 gol! Dile kolay...En golcü kalecilerden Meksikalı Jorge Campos da attığı 40 golün 9’unu penaltıdan, 31’ini diğer vuruşlardan sağlamış...Şimdi Ceni ile İvankov arasındaki bağlantıya gelelim...İvankov’un Levski Sofya takımında 25 gol attığını ve dünyanın en golcü kalecileri sıralamasında 6. sırada olduğunu biliyor musunuz?Ve İvankov eğer 3 gol daha atarsa 27 gollü Alman kaleci Butt’u geçip dünyanın en golcü 5. kalecisi olacak...1.Rogerio Ceni Sao Paulo Brezilya 642.Chilavert Penarol Paraguay 623.Higuita Caucasia Kolombiya 414.Jorge Campos Puebla Meksika 405.Butt Leverkusen Almanya 276.Dimitar Ivankov Kayserispor Bulgaristan 257. A.Cornez Iquique Şili 24Adalet her zaman iyidir Beşiktaş, Galatasaray Süper Kupa Final maçında açılan ve 10 dakika duran pankartın tartışmaları yaklaşık 20 gündür sürüyor. Federasyonun en çok yıpratıldığı konu, 3 büyüklerin lehinde ya da aleyhinde çifte standart duygusu yaratan kararlar alması... Fenerbahçe’ye pankart yüzünden ağır para cezası verilirken Beşiktaş’ın haftalarca disiplin kuruluna sevkedilmemesi yeni polemiklere neden oluyor. Raporda gözlemciler küfürlü pankartın 10 dakika açık kaldığını yazmış olsa da disipline sevketmeyen hukuk kurulu üyeleri zor durumda. İhmal, bu kez cezasız kalmayacak. Bütün bu bilgiler raporda net bir ifadeyle yazılmasına rağmen ihmali bulunan hukuk kurulu üyesi ya da üyeleri görevden alınacak. Gönül, uzun emeklerle yetişmiş yetiştirilmiş hiçbir hukukçunun kaybını istemez ama 1 milyar dolarlık bir sektörde bu tür ihmaller de, “Canın sağolsun. Ne yapalım, bir dahakine dikkatli bakarsın” diyerek geçiştirilemez. Adalet her zaman iyidir. Ama geç gelen adalet, ne kadar adalettir hep tartışılır...

23 Ağustos 2006, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Irkçı mı, değil mi?‘’

‘Mehmet Olunmaz, Mehmet Doğulur’ kimi kesim tarafından esprili bir eleştiri olarak algılansa da iyi tartışılmadı.Türk Dil Kurumu’nun Güncel Türkçe Sözcük kılavuzunda ırkçılık bakın nasıl tarif edilmiş...Irkçılık: İnsanların toplumsal özelliklerini biyolojik, ırksal özelliklerine indirgeyerek bir ırkın, başka ırklara üstün olduğunu savunan öğreti...Pekala, “Benim ırkım senden üstün, sen bizim gibi olamazsın” anlamı da taşıyor...Bu konuda önce taraftar, sonra da yöneticilere büyük görev düşüyor. Taraftarlar şirinlik olsun diye dahi bu tür bıçak sırtı parkartlar hazırlamayacak, tezahüratlar yapmayacak, yöneticiler de statlarına hakim olup bunları tribüne sokturmayacak.Çünkü federasyon temsilci veya gözlemcileri bu kadar dikkatsiz, hukuk kurulu üyeleri bu kadar hoş görülü olmayabilir... Siz birilerini aşağılamak için bu kadar ‘yaratıcı olursanız’ size birşey olmaz da, kulübünüzün sahada kazandığını siz tribünde sildirirsiniz. Ayrıca ülkemizin tanıtımına çok da kötü etki edersiniz.(Bu pankartın ırkçı olup olmadığı konusunda görüş ayrılıkları var. Sizlerin görüşlerini de bekliyorum...)Aurelio ve Nobre’nin askerlik sorunu!Bu konuda da çok yorum yapıldı; ‘vatandaş oluyorlarsa askerlik yapmalılar’ diye...Askerlik kanunumuz net, ecnebi vatandaşlar kendi ülkelerinde askerlik görevini yapmışlarsa Türkiye’de bu görevden muaf oluyorlar. Ancak ulusal bir seferberlik ilan edilirse bu muafiyet ortadan kalkıyor.Aurelio’nun kendisinden istenmese de askerlik belgelerini ibraz ettiğini öğrendik.Nobre’nin durumunu Beşiktaşlı bir dosta sorduk, “Bilmiyorum, ama yapmadıysa Tümer’le birlikte gidip bu kutsal görevi yerine getirir” cevabını aldık.Sonra öğrendik ki, Nobre de askerliğini yapmış.Büyük bir dertten daha kurtulduk!İbrahim’in kendisine ettiğiİbrahim Akın genç yaşta Beşiktaş formasını giyme şansı elde etmiş şanslı bir kaç yüz futbolcudan biri. Çok yetenekli, ama gelişmiyor. Daha uzun süre bulmak istiyor, bulamıyor. Her fırsatta kendisini bir daha kanıtlamaya çalışıyor. Sonrasında da İzmir’deki gibi tepki görüyor. Üstelik o kadar çok kendini düşünüyor ki, Delgado maçı bitiren golü atıyor, o kendi kaçırdığı golde takılıp kalıyor, dövünüyor...Bir pozisyonda Fahri’yi, bir pozisyonda Burak’ı topla kaleye sokabilirdi, kendi vurmayı yeğledi. En sonunda Delgado’nun golünde üzüntüsü çok net bir biçimde ekrana geldi...Eskiden şans oyunlarını sevdiğini duymuştum. Bir abisi, “Oynama oğlum bunu. Büyük ikramiye çıktı sana. Beşiktaş’tasın, adam gibi yaşarsan 12-13 sene oynayacaksın” demiş. Şimdi kötü alışkanlıklardan vazgeçmiş. Ancak, yalnız kendisi için oynarsa, büyük ikramiye gider, farketmemiş. Kredisi var, bitirmek de yücelmek de kendi elinde...Hep beraber izleyeceğiz. İnşallah kendisini hatalarından arınmış göreceğiz.Küfür yasak beddua serbest mi?Televizyondan maç izlemek oyunun tamamını analiz etmeyi engellese de, çok sayıda kamerayla yapılan çekimler bir çok detayı yakalamamıza yarıyor.Manisa Vestel-Galatasaray maçının ilk yarısında Ayhan faul bayrağı kaldırmayan hakeme çok net bir biçimde, “Allah belanızı versin” dedi. Hakem duydu mu duymadı mı, gördü mü görmedi mi bilmiyorum, o ekrana yansımadı. Ancak bir futbolcu size hararetli bir şekilde isyana geliyorsa yanınızdan 20 metre uzağa gidene kadar (4 saniye) takip edeceksiniz...Biliyorum ki, beddua küfürle eşdeğer. Bir futbolcu ancak böyle haklıyken haksız duruma düşer. Ayhan da, hakemler de dikkatli olmalı...

22 Ağustos 2006, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bu nikah düşer‘’

Yöneticiler Lazaroni’yle konuşmuş. Lazaroni Hüsnü hocanın katkısından çok memnun olduğunu söylemiş ancak eklemiş: “Maç toplantılarına tabii ki almam. Orası benim yatak odam. Bizim özelimiz...” Böyle bir habere yalanlama beklerken Lazaroni’nin bu tutumda ısrarlı olduğunu öğrendik! Bir teknik adamın yardımcısına güvenmemesinden, bunu açık açık söylemesinden daha tüyler ürperten ne olabilir. Eğer Trabzonspor bir aile değilse bu birliktelik karşılıklı saygı, sevgi ve inanç üzerine kurulmamışsa bu iş bitmiştir. Herhalde biri gider. Önce hangisi gider bilemiyorum. Normal şartlarda ezdirilen Hüsnü hocanın, sonra Lazaroni’nin gitmesini bekliyorum. Ama burası Trabzon. Her şey olabilir...Sergen’le 5’te 0!Sergen Yalçın, benim hayatım boyunca seyretmekten en keyif aldığım birkaç futbolcudan biri. Önceki hafta Türkiye Süper Ligi’nde oynanacak olan 5 karşılaşma için tahminlerde bulunmuş. Sergen’in futbol bilgisine ve vizyonuna güvenerek kupon dolduranlar sıfırda kaldı. Bu da şunu gösterdi: Sergen’i sadece seyredeceksiniz, keyifleneceksiniz, Şekerspor’un maçlarına gideceksiniz, o kadar... Bu arada faal futbolcuların müşterek bahis oynaması resmen yasak ancak tahminde bulunmaları suç değil. Suç değil ama ahlaki de değil. Manipülasyona açık bu konunun da gözden geçirilmesine ve futbolcuların dikkat etmesine gerek var.Maç Tahmini /SonuçG.Birliği-Fener 1-0 /2G.Saray-Kayseri 0 /1Denizli-Konya 1 /2Sakarya-Antalya 1 /0Trabzon-Manisa 1 /0Timuçin’e yakışırGiray Bulak onun için “1.67 boyu var, tamamı kalpten yapılmış” derdi. Bir teknik adam, bir sporcuyu ancak bu kadar yüceltebilir ve ancak karakterli futbolcular böyle övgüler alabilir. Kalitesini ve terbiyesini istikrarlı bir şekilde koruyan Timuçin’in sanki bir teknik direktör ya da yönetim kurulu üyesi gibi takımın huzurunu bozan, disiplinsizlik yaratan futbolcuları kadrodışı bırakma yetkisinin olduğunu biliyor musunuz... Bu yetki futbolculara yazılı olarak tebliğ de edilmiş. Timuçin’e de bu yakışır...Karakter transferi...Timuçin’i yazmışken Ümit Bozkurt’u yazmamak olmaz. Ümit Bozkurt için çalıştığı neredeyse tüm teknik adamlar “Adam” der. Adamdır, kişiliklidir, beyefendidir, dürüsttür, sonrasında da futbolcudur. Sezonun başlamasına sayılı günler kala Konyaspor’dan ekonomik nedenlerle yollanan Ümit, Vestel Manisaspor’a geldi ve Avni Aker’de sonradan oyuna girdi. Vestel şüphesiz ki sadece bir futbolcu almadı. Genç kadroya krizli anlarda sahip çıkacak takım arkadaşlarının sosyal yaşamlarını planlayacak dargınlıkları önleyecek bir lider aldı. Belki de en doğrusunu yaptı. Sahada ya da kulübede farketmez... Timuçinler, Ümitler’den hiçbir kulüp zarar görmez.

17 Ağustos 2006, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bu ve benzer tüm sorunlar ÇÖZÜLECEK!‘’

Ancak, ailelerin bildiğimiz üzüntüleri dışında bir takım gerçekleri de öğrendim ki, aileler incinecek bile olsa paylaşmak zorundayız... Çünkü hayat böyle. Maalesef dostluklar sahte...Sedat Balkanlı da, İsmail Gökçek de makineye bağlı yaşıyorlar. Solunum cihazıyla mideden besleniyorlar... İsmail ve ailesinin aylık geliri 500 YTL... İkisinin de okula giden ikişer çocuğu var. Birikimler hastalıkla birlikte eriyor gidiyor, bir kaç dostun desteği aileleri ayakta tutuyor...500 YTL malül aylılığı! Hepsi budur...Üzgün üzgün seyredecek miyiz? Göz görmüyor diye gönlümüz katlanacak mı?Sevindirici olan şu. Federasyon yönetim kurulu üyeleri bu iki değerli ailenin mecburi giderleri ve ihtiyaçları ile ilgili bir çalışma başlattı. Muhtemelen, Balkanlı ve Gökçek ailelerinin maddi sıkıntıları çözülecek.. Ancak bu da yetmez... Mesele bundan sonra yaşanabilecek sıkıntılara da şimdiden çözüm üretmek... Bir hastalıkla 7 yıl, 9 yıl mücadeleden sonra değil, anında el uzatmak gerek...Ümitle bu tür sıkıntılarla karşılaşacak herkes için şimdiden bir çözüm üretilmesini bekliyorum...Futbolcular unutmayın!Ne oldum demeyin! Hastalıklar, kazalar insanlar için... Hepimizin, hepinizin başına gelebilir, Allah korusun herkesin ailesi bu tür sıkıntılar çekebilir. Birincisi birikimlerinizi iyi değerlendirmeli, ikincisi birer profesyonel olarak bir takım sosyal güvenceleriniz için mücadele etmelisiniz. Hem kendi ailelerinize, hem gelecekteki profesyonel kardeşlerinize borçlusunuz. Hayatın kime ne getireceğini kimse bilemez...Bülent YavuzAnkaragücü’nden tek kuruş aldıysam...Geçen hafta yazdığım yazılara bazı tepkiler geç de olsa geldi. Bir yazıda eski MHK başkanı Bülent Yavuz’un Ankaragücü’nde ne sebeple CEO olduğunu anlamadığımı ve bu görevinden rahatsızlık duyduğumu belirtmiş, yanıt istemiştim. Bülent Yavuz dün sabah aradı ve Ankaragücü’nün CEO’su olmadığını açık açık söyledi. Ve ben hocanın ağzından hiç kimsenin etmesini istemediği türden bir yemin de duydum. Bakın Yavuz ne dedi: “Cemal Aydın benim arkadaşım. Bu teklif bana yapıldığında Türkiye’de beni arayıp da soran tek gazeteci sendin. Ben de, ‘Böyle bir teklif var. 15 gün sonra karar vereceğim’ demiştim ve kabul etmedim. Ankaragücü Kulübü’ne arada sırada gittiğim doğru. Ancak makam odam yok. Oradaki bir masa ve iki sandalye 10 senedir var. MHK başkanlığı yapmış biri olarak CEO’luğu kabul etmem mümkün değil, hiç bir hakemin böyle bir görev yapmasını da tasvip etmem. Benim makam adam olsa emin ol ki kapımda bir sekreter, içeride de misafirlerimi ağırlayacağım 3-4 şık koltuk olur. Cemal Başkan’la takımın yurtdışı kampına uğradığım doğru ama CEO olduğum, ya da maaşlı çalıştığım doğru değil. Ankaragücü’nden tek kör kuruş aldıysam çocuklarım ölsün...”Florya’dan Fikirtepe’ye Can AratHayatımızı belirleyen ne kadar çok rastlantı var... Şu an belki Can, Song’la beraber oynayacaktı, belki Tolga alınmayacaktı. Belki de Can kaybolacaktı. Can Arat Fenerbahçe kadrosunda değilken Fatih Terim’in A Milli Takım’a aldığı stoper... Terim ona güveniyor ve formayı uzun süre taşıyacağından emin görünüyor... İnşallah iki büyük kurumun formasını da sırtından çıkartmaz... Onun Fenerbahçe altyapısından yetiştiğini, önceki sene Sivaspor’la şampiyonluk yaşadığını herkes bilir de, Galatasaray’ın elinden alındığını kimse bilmez. Yeniköysporlu Can Arat... Takımdan ayrılıyor, Galatasaray alt yapısında antrenmanlara başlıyor. Ancak bonservisini almamış. O zaman Fenerbahçe altyapısında olan Tamer Güney de bu çocuğu istiyor. Yöneticisi Dursun Ekşioğlu, altyapı delisi yazarımız-kardeşi Yemen Ekşioğlu ile Yeniköy Başkanı Ali Düşmez’in yolunu tutuyor. Pazarlık sabaha karşı bitiyor, 3,5 milyara bonservis alınıyor. Ertesi gün Florya’ya gidiliyor. Can alınıp Fenerbahçe’ye götürülüyor. Sonrasını biliyorsunuz...(Kulüpler Birliği toplantısında şike ve şaibe yorumu yapılırken söz alan bir başkan bunu demiş)BU YALAKTAN HEPİMİZ SU İÇTİK

16 Ağustos 2006, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Lazaroni ile olmaz‘’

Hafızamızı tazeleyelim...Trabzonspor önce Can Çobanoğlu ile prensip anlaşması yapıyor. Sonra da bu hafta kendilerini çok hırpalayan Manisa Vestel’in teknik direktörü Ersun Yanal’la görüşmeler başlıyor. Hoca 1.400 istiyor, Trabzonspor 1.200’e çıkıyor. Tazminat sorunu nasıl aşılır, ona bakılıyor... Son bir kaç aydır küstürülen İkinci Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu devreye giriyor. Osman Terzi ile konuşuyor. Terzi 15 dakika sonra kendisine dönüyor, “Vestel’den Ömer Yüngül’le konuştum. Kendisi, “Hocamız gitmek istiyorsa tazminat istemeyiz. Trabzon bizim şirketler grubumuz için çok önemli. Yanal bize kamptan sonra kullanmayacağı bir iki oyuncu versin yeter” diyor. Tam iş bitecek, Laz fikralarındaki gibi bir teklif yapılıyor. “Sana 1 milyon Euro verelim, 750 bin dolarlık bonservis sorununu sen hallet!” Diyorlar ki aslında, “Sen 1.100 milyonunu bırak bizde 400’e çalış”...Ama başkan illa ki yabancı diyor! Futbolculara soruluyor, “Ersun Yanal, Ziya Doğan ve Aykut Kocaman” isimleri çıkıyor... Hacıosmanoğlu Ferrer’le pazarlıktayken Lazaroni çağırılıyor. Son 20 senede 18 takım çalıştırmış, daha önce 300 bin dolardan fazla para kazanmadığı ileri sürülen Brezilyalı hoca ile 1.200 bin dolara sözleşme imzalanıyor. 600 bin dolar yardımcılara. Önümüzdeki sene için de 1,450 hocaya, 600 yine yardımcılarına... Tazminatı da 800 bin dolar... Bugün göndersen 4.650 bin dolar!Ciddi bir ekonomik yanlış... Trabzonspor tarihinin en şaşalı günlerinde kahramanlardan biri olan ve 16 yıldır teknik adamlık yapan, Türk Futbolu’nu ve kulübü yakından tanıyan Hüsnü Özkara yardımcı olarak verilince ortalık duruluyor... Ama perde arkasında yönetimin zaafiyetinden kaynaklanan büyük teknik adam yanlışları yapılıyor...Lazaroni, Hüsnü Özkara’ya tek bir görev vermiyor, maç toplantısına dahi almıyor. Bilgisayardaki rakip takım analizlerine ihtiyaç duymuyor... Futbolcular Hüsnü hocaya antrenman programı soruyor, hoca yutkunuyor, çünkü bilmiyor. İnanılmaz ama malesef gerçek... Hüsnü Özkara kan kusuyor, kızılcık şerbeti içtim diyor. Çünkü yöneticiler bakıyor, dramı, başıbozukluğu göremiyor... Bu Trabzonspor’dan taraftar başarı bekliyor!Türkiye’nin en büyük 4 kulübünden birisinde işler çok kötü gidiyor...Onlar ölümü, aileler yaşamı yenmeye çalışıyor Türk futbolcusunun sosyal güvenlik meselesi hala çözülmedi ve eğer rahmetli Gökmen’in vefatından sonra sıcağı sıcağına bir şey yapılmazsa uzun süre de çözüleceğe benzemez. Geçen hafta vefat etmiş profesyonellerin ailelerinin sosyal güvenlik problemlerinin halledilmesi için bir çağrı yaptık ama malül durumdaki futbolcularımızı neden sonra hatırladık...Sedat Balkanlı ve İsmail Gökçek uğraşılması güç bir rahatsızlığın pençesindeler... Sedat, eşi ve can dostu Saffet Sancaklı’nın, İsmail de dünyanın en vakur eşi Adalet Gökçek ile bu konuyu kendi derdi edinmiş gazeteci kardeşimiz Tahir Kum’un maddi manevi destekleriyle ayakta duruyor...İsmail o hasta haliyle ALS rahatsızlığına yakalananlar için bir dernek de kurmuş, uzunca bir zamanını konteynırda harcamıştı...Çocukları var, gelecek korkusu var, ilaçları var ve yalnızca 350 milyon lira olan aylık ilaç masraflarını karşılamakta zorlanıyorlar...Ne arayanları var ne soranları...Olabilir, insanlar arayamayabilir, soramayabilir ve unutulmamalı bu insanlar dilenci değil...Profesyonel Futbolcular Derneği yemekler düzenlesin, rakip futbolcuya belki de hayatındaki tek hatayı yapıp tekme atan teknik adama ödüller versin, onlar ölümle, aileleri yaşamla pençeleşiyor...Türkiye Futbol Federasyonunun Vakıf hesabında milyonlarca dolar faizde beklesin dursun!Buna adalet, buna adil düzen, buna spor yönetimi diyen bir kişi varsa bana gelsin, birlikte gidelim bu insanları ziyaret edelim...Bu sorunu çözeceksiniz... Bu insanların da, çocuklarının da... Mevcudiyetinizin sebebi, koltuklarınızın hikmeti budur...

15 Ağustos 2006, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Söke Söke Arda‘’

Arda evet çok genç ama çok da deneyimli... Arda, Gerets’i acımasızca eleştiren ve Arda oynar diyen yazarların keşfettiği biri de değil...Arda, Türkiye’de yapılmış en büyük altyapı yatırımının (hala bazı eksikleri de olsa) ürünü. 15 yaşından bu yana milli takımlarda...Belki ilk kez Galatasaray A takımıyla Avrupa Kupası maçında sahne aldı ama o milli formayı ilk sırtına geçirdiğinde yıllardan 2002, Temmuz’un 16’sıydı. Milli takıma gelene kadar geçen mesai de var üstelik...O 19 yaşında ve çok tecrübeli...Kaybolabilir ya da daha geç sahne alabilirdi.Kariyerinin en doğru kararıyla gençlere ve iyi futbolculara inanan Ersun Yanal’ın yanına gitmese belki bu sene de forma bulmakta zorlabilirdi... “Yaşlı ya da genç futbolcu yoktur, iyi futbolcu vardır” ama gençlerin hele ki iddialı takımlarda oynayabilmeleri için sağlam bir karakter eğitimi ile beklemeye tahammülü olmalıdır...Ankara’da Ferhat 11’deydi, bu hafta 18’de yoktu. Mehmet 11’deydi, bu hafta yedekti. Geçen yıl şampiyonluğun mimarlarından Aydın çok formda olmasına rağmen 2 maçta da yoktu...Bu kardeşlerimizin beklemeyi öğrenmesi gerek. Ferhat’ların küsmemesi gerek...Ergün ağabeylerine bakacaklar, iyi profesyonel olacaklar... Kariyerleri zaferlerle dolu bir çok A milli ağabeylerinin yedek kaldığı, ilk 18’e alınmadığı takımda yedek kaldılar diye içlerine kapanmayacaklar...Oynama şansını bu sene için az görenler Arda gibi, oynayabilecekleri takımlara gönderilmeli. Tek başlarına ayakta durmak öğretilmeli...Geçen seneye kadar yaklaşık bir milyar lira maaş alan idealist hocalar A takıma yaptıkları bu katkılardan dolayı tekrar tekrar ödüllendirilmeli...Bir Heinz’a 2,5 yılBu nasıl başlık demeyin ben de beğenmedim.Galatasaray’ın son 2 senesinde profesyonel olan Arda, Aydın, Ferhat, Özgürcan, Cafercan, Mülayim, Mehmet ve diğerleri hepsi Florya patentli...Heinz vitrin içindi, kadroya güç içindi. Yalvar yakan toplanan paralar, binbir ricalarla geldi. Toplam maliyet 2,5 milyon euro... Yaklaşık 5 milyon YTL...Galatasaray’ın geçen sene yüzlerce oyuncuya eğitim verdiği altyapı için harcadığı para 2 trilyon... Futbolcuların eğitimi, sigortası, elektrik-su, saha bakım parası, en iyi altyapı antrenörlerinin mütevazı maaşları, deplasman ve konaklama masrafları ve malzemeler: Hepsi 2 milyon YTL...Neymiş bir Heinz alınmasa altyapı için 2,5 sene kaynak yaratmaya çalışmak gerekmezmiş.Ve üstelik 2 milyon YTL’yi bugün herkes ayırabilir. Belediye başkanlarına yalvarıp transfer peşinde koşmaktansa, uzun vadeli bakın, iyi ahlaklı, becerikli, nitelikli adamlar yetiştirin...Heinz iyi de, Aydın, Arda ve diğerlerini seyretmek çok daha keyifli.İbrahimoviç Türkiye’ye gelirdiSantrafor arayan Fenerbahçe için golcü falı bakanlar, Juventus’un küme düşmesiyle transfer yapacağına kesin gözüyle bakılan İbrahimoviç’i Fenerbahçe’ye yakıştırdılar...Bu günkü ekonomik koşullarda onu bir tek Fenerbahçe alabilirdi belki ancak yalnız onun için bir senelik yayın geliri yetmzdi.İnter’e gitti İbrahimovic. Tam 24.8 milyon euroya...Fenerbahçe de diğerleri de, hatta Gençlerbirliği de onu alabilirdi oysa. Tam 6 yıl önce... Malmö’deki son senesinde kulüp yetkilileri 2,5 milyon dolar istemiştiler yalnızca...İlhan Cavcav ödemedi o kadar parayı, pazarlık derken oyalandı. İş yattı. 1 yıl sonra İbrahimoviç Ajax’taydı... 7,5 milyon dolara..Keramet bir Türk takımı için vitrindekini, bitmek üzere olanı getirmek değil, İbrahimoviç ve Ribery’leri çıkarken yakalayıp, iyi paralara göndermek...Federasyonun en önemli görevlerinden biri yabancı transferine kriter koymaktır...Tokat atmak, kafa yapmakAppiah’a 3 maç ceza geldi. Disiplin Kurulu’na sevkedilirken yardımcı hakem M.Emre Eyisoy’un yazdığı rapor belirleyiciydi: Appiah tokat attı... Tokat atmakla, yüzü sıkmak arasındaki farkı bilmemek bir dert, kafa atmaya teşebbüsü değerlendirmemek başka bir dert, Fenerbahçe’nin salı günü yaptığı açıklamaya ve Lig TV’nin görüntülerine rağmen bu savunma yapılmamış gibi ‘tokat’ yüzünden 3 maç ceza vermek başka bir dert. Çünkü tokat yok ama birileri kafa yapıyor. Polemik istemiyoruz. Appiah kafayla vurmaya teşebbüsten ceza almalıydı ama tokattan değil. Herkes kafa yapmayı bıraksın...

11 Ağustos 2006, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI