‘’Yıldırım da kaybetti!‘’
Ve her haberi titizlikle inceleyip, genellikle yalanlayan Fenerbahçe internet sitesinden tek bir açıklama gelmiyor.Aziz Yıldırım’ın en büyük başarısı taraftarına sağladığı mükemmel konfor, taraftar- kulüp arasındaki çıkar ilişkisinin bitirilmesi, küfre son verilmesi olduğunu söylemedik mi? Hakkını hep ve keyifle teslim ettik. İddia, yönetimin kendilerini protesto etme ihtimali bulunan taraftarlara karşı bu organizasyonu yaptığı yönünde. Fenerbahçe yalanlamasa da doğruluğuna inanamıyoruz, inanmak istemiyoruz. Çünkü eğer doğruysa, çağdaş bir yapı kurmak için gecesini gündüzünü harcamış Aziz Yıldırım, bu maçı kaybetti demektir.Not: 5149 sayılı sporda şiddeti önleme yasasına göre taraftara bedava bilet vermek suç. Suç da, bu suç nasıl tespit edilir? Yöneticiler gidip ‘biz verdik mi’ der, taraftar gidip, ‘biz aldık mı’ der, birisi ihbar eder de, biri mi araştırır. Hiç bilmiyoruz. İl Güvenlik Kurulu’ndan, federasyondan,bilen kimse, ondan açıklama bekliyoruz.Ah taraftar olmasaBen seyircisiz maçtan nefret ediyorum... En kötü seyirciyle oynanan maç, seyircisiz maçtan daha iyi...Kulüpler Birliği küfürle mücadelede federasyona, küfür yüzünden aldıkları ikinci cezada seyircisiz oynayalım teklifini götürmüş...Bu ne demek biliyor musunuz?“Biz 20-30 kişilik taraftar gruplarını kontrol edemiyoruz. Emniyetle işbirliği yapamıyoruz” “Biz ceza sebebiyle başka sahaya gittiğimizde “kötü taraftar” yine orada olacak. Bir daha ceza alacağız o yüzden anlamı yok”İnanamadım...Başkanlar diyor ki, “Seyircisiz maça razıyız!”Önlemleri konuşmuyor, Spordan Sorumlu Devlet Bakanı, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı’nın kapısında yatmıyor, seyircisiz maç istiyorlar... Temiz, formasını, biletini alan, 2 hafta takımının maçını bekleyen iyi taraftarını, kötü taraftara kurban ediyorlar...Talebeler olmasa maarif nasıl yönetirdim diyen bakan gibi!Bilmem bakanlarımız ne diyor! Çok yazık...10 senede 1 senelik yol alamıyoruz...Hangi gözlemci hangi temsilciİkinci Lig B Kategorisi’ndeki bir teknik direktörümüz maç esnasında kendisinden çok şey beklediği, ancak beklediğini alamadığı futbolcusuna kızmış, “Senin oynayacağı topu s......m” demiş. Yardımcı hakem umursamamış ama sahaya çok yakın olduğu için duyan gözlemci raporuna yazmış. Hocaya iki maç ceza. Uygulama doğru mu, doğru. Yardımcı hakemin yaptığı yanlış. Hocanın yaptığı da yanlış. Küfür gündelik hayatımıza o kadar yerleşti ki, bu çirkin sözler çoğumuzu rahatsız bile etmiyor. Çoğunluk gözlemcilerden, temsilcilerden şikayet ediyor. Ağustos sıcağında havada hiç bulut dahi yokken, stadyumda paratoneri kontrol eden temsilci ne kadar rahatsızlık veriyorsa, hocanın futbolcusuna ettiği küfrü raporuna yazan gözlemciden de şikayet ediliyor...İşini bütün detayıyla ve gerekleriyle yerine getiren gözlemci ve temsilcilerden şikayet edilirken, stadyumda gözünün önünde binlerce çirkinliğe rağmen raporları temiz gönderen temsilcilerden şikayet edilmiyor!Şimdi size soruyorum: Hocanın küfrü masum mu? Bunu raporuna yazan gözlemci hata mı yapmış, doğru mu? Futbolda kirlilikle mücadeleye hangi noktadan bakacağımızı gösteren cevap olacak?
‘’Ulusoy'dan Çulcu'ya faul‘’
Çulcu neredeyse bütün medyanın, hepimizin, en azından benim inandığım, korkmayan, inandığını söyleyen ve yapan, üstelik camianın içinden çıkmış bir başkandı...Hataları tekrarlamamaya asgari özen gösterdi. Hakem arkadaşlarını elinden geldiğince korudu. Baktı yolunda gitmeyen işler ve kabul edilemeyecek hatalar yapılıyor, bazı hakemlerle o günden sonra çalışmak istemediğini net olarak açıkladı...Ancak 2 gün önce FIFA listesi de açıklandı. Ve FIFA listesinde Çulcu’nun iradesine taban tabana zıt bir isim de vardı: Kuddusi Müftüoğlu!..Bir Beşiktaş-Gençlerbirliği maçında yaptığı kural hatasıyla çok önceden taktığı FIFA kokartı alınan, bu sezon da Sakaryaspor - Fenerbahçe maçındaki çok kötü yönetimiyle haftalardır maç alamayan Kuddusi Müftüoğlu...Maç alamayan Müftüoğlu, FIFA kokartı aldı!Duyuyoruz ki, Haluk Ulusoy, Müftüoğlu’nun FIFA kokartı alması için bastırmış. Çulcu’ya yakın kaynakların söylediğine göre, “Federasyon başkanlarının bu listelerin belirlenmesinde bir isim hakkı olurmuş!”Müftüoğlu iyi hakem mi? Evet... Kondisyonu, dil bilgisi, kural bilgisi çok iyi... Maçları bu donanımına uygun yönetiyor mu? Hayır!Geçmişte kural hatası yaptı mı, yaptı...Sakaryaspor - Fenerbahçe maçında Tuncay’ı düşüren son adama net kırmızı gerekirken, “yardımcılarının hiç kabahati yokken”, “sarı” çıkarttı mı? Çıkarttı...Dinlendirildi mi? Dinlendirildi!Müftüoğlu ayrıca kendi komitesiyle konuşmak varken, onlarla konuşmadan şikayetlerini eski MHK Başkanı Bülent Yavuz’a iletti mi? İletti...Haluk Ulusoy, Hürriyet gazetesinde çıkan haberle ilgili bizzat bana demeç verirken, “Ülkeye dönüşte hakemlerle son kez konuşacağım. “Bir daha hata yapan olursa yollarımızı ayıracağımı söyleyeceğim.” Diyeceğim ki, “Bu arkadaş bu kadar bilgi birikim ve sınırsız desteğimize rağmen kendisine yakışmayan hatalar yapmaktadır. Bir daha kendisine görev vermeyeceğiz. Genç arkadaşlarım için destek istiyorum” diyeceğim dedi mi? Dedi!Peki bu ne!Başkanın FIFA listesinde yetkisi varsa ve bunu kullanıyorsa, hakem ataması konusunda yetkisini kullanmadığına kamuoyu nasıl inanacak!Çulcu’ya çok güveniyorum. Ufuk Özertem dahil en güvendiğim MHK Başkanı... Muhtemelen idealist ve “kimsesiz” hakemlerin de en sevdiği başkan...Onu sakatladılar...Görüyorum ki bunu sineye çekti. Bir sonraki müdahalede tepkisinin “susmak” olmayacağına eminim. Yazık...Orduspor Tahkim’e niye gitsin?Bursaspor ve Sakaryaspor benim de seyrettiğim ve cezaların en ağırına çarptırıldıkları maçta oyuna tesir edecek hiçbir şiddet üretilmedi... Belki maç sonrası çıkan olaylar seyircisiz cezası için haklı ve yeterli bir gerekçedir de, mesela oyun hiç durmadı. Oyun alanına yabancı madde atılmadı.Antalyaspor-Bursapor maçında da olaylar çıktı. Yabancı madde yağdı. Oyun durdu. Ceza 60 milyar açıklandı. Belki de haklıdırlar! Ceza adildir...Federasyona bir çağrı yaptık. “Temsilcilerin raporlarında herkesin gördüğü olaylar yer alıyor mu, almıyor mu görülsün, kapalı kapılar ardında iş bitirilmesin” dedik. “Dünyanın neresinde açıklanıyor ki?” dediler...Orduspor-Erciyesspor maçının raporunu görmedik. Erciyessporlulardan dinledik... Hakem Serkan Çınar karşılaşmada ikisi kırmızıya dönen toplam 10 sarı kart göstermiş. Skor 2-1 Orduspor lehineyken, 67. dakikada ve 78. dakikada 2 Ordu’luyu atınca, tribünler galeyana gelmiş...Küfür edilmiş, koltuklar kırılıp sahaya gönderilmiş. Önce oyun 3-4 dakika durmuş. 89’da gelen beraberlik golünden sonra oyun bir 4-5 dakika daha durmuş.Hakem, yardımcısını yabancı madde yağdırılan tribünün önünden alıp diğer yardımcısının yanına getirmiş...Maç bitmiş. Orduspor elenmiş... Yönetici Ali Mertan hakeme saldırmış. Hakemler stadyumdan “sahanın içine getirilen” bir arabayla çıkartılmış. Erciyessporlular 1 - 1,5 saat sonra bir gurbetçinin minübüsüyle, önde panzer, camların önüne polislerin oturduğu bir şekilde çıkabilmiş. Disiplin Kurulu Orduspor’a 20 milyar ceza vermiş!..Hakem iyi yönetmiştir, kötü yönetmiştir bilemem (ki yorumuna çok güvendiğim bir hakem Çınar’ın 2 sarı dışında çok iyi bir maç yönettiğini söyledi) ancak Erciyesporluların anlattığı olaylar bunlar...Ordu’lu bir yönetici dostum da büyük ceza almaktan korktuğunu ama bu olaylara hakemin sebep olduğunu söylemişti...Ceza 20 milyar!Disiplin Kurulu’nun verdiği bu karar emsaldir! Raporda bu bana anlatılanlar yazıyorsa, çifte standartın emsali! Bir temsilcinin rapora bunları yazmaması düşünülemez... Eğer yazmadıysa o insan temsilcilik yapamaz!Disiplin Kurulu açıklamalıdır, “Bursaspor ve Sakaryaspor’a şu şu şu sebeplerle seyircisiz oynama cezası verdik. Antalyaspor’a bu sebeplerle 60 milyar, Orduspor’a de bu yüzden bu kadar.” Demezlerse bu tartışmaların göbeğinde kalmaya devam edecekler ve muhtemelen bir başka iradenin baskısıyla karar aldıkları konusunda suçlanacaklar...Şeffaflıktan korkanların, gizleyecekleri bir şey muhakkak vardır!Bir kuruma güven böyle biter... Kurum yöneticilerine güven biterse, ne olursa olsun yönetenler gider...Not: Bu bir Orduspor aleyhtarı yazı değildir. Adalet, Ordusporlular da dahil herkes için gereklidir...
‘’Tarih hesap sorar‘’
Kimse, “Olaylar ne kötü, olay çıkmasa” demiyor. Çoğunluk, olayları ben çıkartmışım, mailleri kendi kendime yazmışım gibi eleştiriyor. Ve maalesef kimse olaylardan rahatsızlık duymuyor. “Büyük olaylar olabilir, insanlar birbirinden nefret ediyor, bizi kötü günler bekliyor” denmiyor. Taraftarlar açık açık deklare ediyor. Devleti yönetenler, şiddeti bitirmekle sorumlu olanlar, kulüp yöneticileri gık demiyor, parmağını kıpırdatmıyor.Tabloyu ortaya koyduk, bekliyoruz. Kulüpler Birliği, taraftarlık duygusuyla haklarını gasp edenlerden hesap soracaklarını söylerken, Kulüpler, tam bir teslimiyet içerisinde federasyonun kapısına dayanıp, “Lütfen bizim taraftarımız eğitimsiz bilgisiz, kötü niyetli, bizden para alamadıkları için küfredip ceza almamıza neden oluyor, yarın puanımız silinecek uygulama değişsin” diyor. Kimse elini taşın altına koymuyor. Yarın başka statlarda, İnönü Stadı’nda daha önce olduğu gibi ‘münferit’ diye açıklanan, ölümler olursa, sorumlu; sorumlu koltuğuna oturup, sorumluluklarını layığıyla yerine getiremeyenlerdir. Şakası yok, göreve...Bizim sorumluluğumuz evrensel çözüm yöntemlerini yönetenlere duyurmak. Aynı zamanda gazeteci olarak gerçekleri ortaya koymak. Taraftarların maillerinden sansürleyerek duygularının fotoğrafını koyduk.‘Yazmasaydınız’ diyorlar, ‘Olaylara sebep olur.’ Taraftarın yaşadığı nefret duygusunu saklasa mıydık? Gencecik çocukları bekleyen tehlikelerden, bakanları, emniyet görevlilerini, kulüp yetkililerini haberdar etmese miydik? Bu internet sitelerinde, taraftar forumlarında körüklenen nefreti görmezden gelip önümüzdeki günlerde gazetemizi felaket haberleriyle mi doldursaydık? Tablo budur...Tablo kötü...Spordan Sorumlu Devlet Bakamınız bu yazılardan sıkılıyor olabilir. Maalesef sporda şiddeti önleme yasamız eksiklerde doludur. Taraftar sitelerine ben müdahale edemem. Emniyet yetkililerine ben görev veremem. Şiddet uygulayan taraftarın stada girmesini ben önleyemem. Taraftar ile kulüplerin organik ve maddi çıkarlara dayalı bağını ben kesemem. Şike soruşturmalarını ben yürütemem. Stadyumda şiddete maruz kalan masum taraftarı ben koruyamam. Devlet olayları bitirmek, çözmek ve engellemek amacıyla duruma el koymadığı müddetçe, barış hayalden başka bir şey değil.Biz uyarırız, sorumlular gereğini yapar.Ve tarih hesap sorar...Adalet mülkün temelidirŞiddeti doğuran en önemli nedenlerden biri de adaletsizliktir. Disiplin Kurulu, seçimle değil adaletle gelir ve Disiplin Kurulu’nun vermiş olduğu kararlar Türkiye gibi kirlilikten beslenmiş, bozgunculara teslim edilmiş bir düzende idare edenin talimatıyla karar alınıyormuş duygusunu verir. Futbol Federasyonu Yönetimi, hakemlerin notlarının açıklanmasında olduğu gibi, “Dünyada bunu yapan yok ki kardeşim” zihniyetiyle Disiplin Kurulu raporlarını açıklamıyor. Galatasaray-Beşiktaş Süper Kupa maçında, Fener’e hakaret eden bir pankart açılıyor, hukuk kurulu temsil raporunda görmediği için kimse ceza almıyor.Bursaspor-Sakaryaspor maçında oyun hiç durmamış olsa da, iki kulüp birer maç seyircisiz oynama cezası alıyor.Antalyaspor-Bursaspor maçında oyun 7 dakika duruyor, Ömer’e yabancı maddeler atılıyor, maçtan sonra Yılmaz Vural taraftarlara para vermedikleri için olayların bilinçli çıkarıldığını söylüyor. Antalyaspor’a 60 milyar ceza geliyor.Orduspor-Kayseri Erciyes kupa maçında taraftarların sahaya yabancı madde yağdırdığı söyleniyor, Ordusporlular sahalarının 2 maç kapatılmasından korkuyor ama Disiplin Kurulu’ndan 20 milyar ceza çıkıyor. Kamu vicdanı rahatsız oluyor. Kararların olaylara değil ilişkilere göre verildiğinden endişe ediliyor. Temsilcilerin herkesin gördüğü olayları olanca netliğiyle yazmadığı düşünülüyor. Ancak hiç kimse hiçbirşeyi net olarak bilmiyor. İnsan, “Gemisini yürüten, kaptan” diye düşünüyor. Raporlar en azından bir müddet açıklanmalı... Televizyonlardan, gazetelerden yayınlanan futbol dışı çirkinliklerin tam ve adil olarak yansıyıp-yansımadığı anlaşılmalı. Ondan sonra cezaların adil olup-olmadığı tartışılmalı.Şeffaflıktan kimseye zarar gelmez. Şeffaflık olmazsa neticesinde futbola zarar veren dedikodular önlenemez.Bu yolla biz de görelim, kim işini iyi yapıyor, kim yapmıyor... Kim adaleti sakatlıyor, kim futbolu ve işini seviyor...
‘’Çok geç olmadan Barış‘’
Okurlardan tepki aldım, ama cam gibi ortada duran büyük sorunla ilgili olarak cevap veren ya da endişesini dile getiren yok! Bakanlarımız bakıyor, emniyet müdürlerimiz bakıyor, federasyon bakıyor, şiddetle mücadele etmesi gereken herkes bakıp, daha feci olayların yaşanmasını bekliyor.Gelen mailler Türk Futbolu’nu bekleyen tehlikenin büyüklüğünü gösteriyor. Gelen tepkiler bugüne kadar yapılan çalışmaların ne kadar yetersiz, derinliksiz ve faydasız olduğunu gösteriyor...Görene!Okur maillerine geçmeden, önceki günkü yazımda yer verdiğim 3 maddi hatayı düzelteyim...Emniyet görevlileri öbür türlü söylese de, Bursa’dan otobüs kalkmamış birincisi. Birkaç Bursa taraftarı münferit olarak gelmiş...İkincisi; pankart olaylarla eşzamanlı hazırlanmamış...Üçüncüsü taraftarları taşıyan otobüsler gelmeden aranmış! Ama zaten herkesin bildiği gibi döner bıçaklarının saklandığı havalandırmalara bakılmamış... (Döner bıçağıyla “maça” gelmişler!)Kavgayı ve döner bıçaklıların saldırılarını haklı gören çok, “Ya Tigana yaralansaydı?” sorusuna cevap yok!Adı taraftar olanların Beşiktaş takım otobüsüne saldırması dahi normal karşılanıyor...Akil adamlar “akılla”, “bilgiyle” duruma el koymadıkça kara kara sayfalar yazmaya devam ederiz...İşte gelen mailler...(Küfür, küfür, küfür)... ama İstanbul Bursa’ya 3 saat uzaklıkta. Arkanızdan ansızın bir levyeyle vurulunca, bitkisel hayata girince anlarsın neyin ne olduğunu***(Küfür, küfür, küfür) Karalama kampanyalarınız başladı değil mi? Çünkü 100 gram g.. yok Bursa’ya gelmeye. Gelmeyin zaten gelemeyeceksiniz! Orhangazi’den geçemeyeceksiniz, tek çareniz helikopterle stada girmek o zaman da TÜRKİYE’deki en büyük linç olayına maruz kalacaksınız! Çarşı pazar fark etmez, Texas affetmez!.. * * *Aşağıdaki mesajı ağabeylerine bir zahmet iletiver: Oğlum, biz delikanlı gibi on gün önceden ilan ettik “12 otobüs şu gün geleceğiz” diye, geldik mi geldik. Çarşınızın adını “Top oğlanı meydanı” yaptık mı yaptık. Siz de “Biz şu gün şu kadar kişi geleceğiz” deyin ve gelin ama sizde ne gezer delikanlılık? Bizim bir kişimizin delikanlılığının zekatı 3 İstanbul güzelinin toplamı kadardır.(Okur beni önce şiddeti tetiklemekle suçluyor, sonra “Bursa taraftar siteleri Beşiktaş’ın adını “Jimnastik” diye yazıyor” cümlemi alıntılayıp,) Zaten yeterince araştırmamışsınız da. Beziktaş, eziktaş, beŞİKEtaş.. daha var da bunlar da benden size olsun.* * *Olayların ortasında kalan biri olarak şunları söylemek istiyorum: Öncelikle tam olaylar başladığında ben Alkım Kitapevi’nin oradaydım. Yanılmıyorsam 5 otobüs BURSANKARA (biz onlara artık böyle diyoruz) taraftarı semtin ortasından geçerken adeta camlara yapışarak dışarıdakilere el kol hareketi yaptı ve özellikle Bursa atkıları sallandı. İftar vakti olduğu için semt neredeyse bomboştu, bunu fırsat bilerek üst geçidin altında otobüsü durdurdular ve ilk olarak 18-19 yaşında bir bayanı koluna vurarak yere yatırdılar. Döner bıçaklarının parıltısı hala gözümün önünde, ardından esnafın camları inince olaya maçla alakalı, alakasız herkes müdahale etti. Şairler parkı, Köyiçi ve Balık Pazarı’nın oradaki kafelerde olan Beşiktaşlılar da olaya dahil olunca sağa sola saldıranlar bir anda taş yağmuru altında kaldı ve olanlar oldu. Taraftar forumlarında diğer takım taraftarları için en çok dile getirilen şey ‘Kazan Birahanesini basmak” tır. BURSANKARALILAR da semtin boş olmasını fırsat bilerek bunu denedi ama üzülerek söylüyorum ve kesinlikle övünmüyorum inanılmaz bir tepki ile karşılaştılar. Pek çok yazı ve programda yine suçlu Beşiktaşlılar gösterildi. Sizde biliyorsunuz ki bazı yerler ve değerler kutsaldır, Pazar günü çok büyük bir provokasyon yapıldı ve gerçekten ucuz atlatıldı. Eğer Kazan Birahanesi, Ramazan nedeniyle kapalı olmasa ve Beşiktaş Çarşısı’nın önündeki alanda her zamanki gibi en az bin kişi olsa (maalesef %70’i alkollü ya da haplı oluyor) gerçekten orada ölüm bile yaşanabilirdi. bizim kendi aramızda “Çarşının abileri” olarak tanımladığımız insanlar kimse taş atmasın diye adeta yırtındılar, ama yine de biber gazı ve copları onlar yedi. * * *Siz hiç Macunköy Stadı’na gittiniz mi, ya da neresi olduğunu biliyor musunuz? İşte biz 2 sene boyunca sizin bile ismini bilmediğiniz statlarda süründük. Peki ya neden jimlastık (kendi tabiriyle) yüzünden. Biz bunları hak etmemiştik. Biz düşerken kimin sesi çıkmıştı? Kimsenin... Şikenin belgeleri çıktı, devlet ne yaptı? Hiçbir şey. Federasyon ne yaptı? haksızı savundu ve bizi düşman aldı kendine.. * * *Bursa’nın ve Bursa taraftarının büyüklüğü hiçbir zaman tartışılamaz. Bunu iyice kafana sok tamam mı yazar bozundusu. Olaylara gelince, afferin iyi yapmışlar. Bunlar daha birşey değil. Hele Eziktaş-Bursa maçı gelsin de son o zaman gör kavgaları. Bakalım o zaman da böyle yazı yazabilecek misin? Şiddeti tetikleyen ve nefret besleyen taraftarların görüşlerine yer vermek elbette istemem. Bir daha da vermeyeceğim. Bu kez bu mailleri yazmamdaki sebep, sporda şiddeti önlemlekle yükümlü olanların ne denli büyük tehlikelerle ve sorumluluklarla karşı karşıya olduğunu göstermek içindir. Biline!.. Bursa’da da, Ankara’da da maç seyretmeye devam edeceğim.
‘’Ya Tigana yaralansaydı?‘’
Yanılırsınız... Maça değil savaşa gelmişler!Kimse farkında değil ama tarihi bir ayıp “mucizevi” bir biçimde atlatıldı.Beşiktaşlı futbolcu ve teknik adamları taşıyan otobüse saldırmış adına taraftar dediğimiz, gerçek taraftarı stadyumdan uzakta tutan futbol düşmanları...Döner bıçakları ve tuğlalarla otobüsün karşısına çıkan futbol düşmanları...Tigana koşa koşa otobüsün arkasına kaçmış, Ali Tandoğan kendini yere atmış!Tabii ki kaçacak Tigana, otobüsten inip manyaklarla kavga edecek hali yok ya...Düşünsenize Tigana’nın yara aldığını! O ruhsal olarak aldı yarayı gerçi ama ya bir de fiziksel olarak alsaydı!Sonra ne oldu? Barbaros Bulvarı bir uçtan bir uca cam parçaları ile doldu ve kaldırım çalışmasında kullanılan tuğlalar da ekstra silah.Yaklaşık 400 taraftarın 140’ında bilet varmış...Bütün taraftarlar “polis eşliğinde” stada getirilmiş. Maç başladıktan sonra önce biletliler, sonra diğerleri de tribündeydi!Maça gelmeyen Ankaragücü Başkanı Cemal Aydın, Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören’i aramış, “Lütfen emniyet yetkilileriyle konuşun. Bu insanlara otobüsü kiralayan, bilet alanların isimlerini öğrensinler” demiş...4 kişi gözaltına alınmış!..Bir avuç insanın ve olayların tetiklediği ve kimsenin ‘dur’ demediği düşmanlığa rağmen 5 otobüs taraftar Beşiktaş’a gelene kadar hiç aranmamış!Ankaragücü taraftarlarından biri hastaneye zor yetiştirilmiş...Gelirken üstü başı aranmayan holiganlar maçtan sonra Yalova’ya polis eşliğinde götürülmüş!.. Çünkü atışma vardı maç esnasında, “Maçtan sonra kaçanın anasını ...” diye. Gözaltına alındığı ileri sürülen 4 taraftarı almadan dönmüşler şehirlerine...Beşiktaşlılar “Bursa’dan erkek çıksa dünya yerinden oynar” pankartını, olaylardan sonra hazırlamış...Kimsenin umurunda değil ama Garanti Bankası’nın, Şampiyon’un, Kazan Birahanesi’nin camları kepenkleri indirilmiş. Yoldan öylesine geçenlerin arabalarına hasar verilmiş...Bursalı ve Ankaragüçlüler maça gitmiş! Beşiktaşlılar da maça gitmiş!Eşkiya, futbolu ve İstanbul’u esir almış...Tigana otobüste arkaya kaçmış, Ali Tandoğan koridora yatmış, futbolcular Ali ile yere yattığı için kafa yapmış...Maç öncesinde, maçta ve sonrasında herkes birbirine küfür yağdırmış!Herkes yerinde duruyor, üzülüyor, holiganlar yaptıkları utanç verici saldırı ve kavgaları gurur nişanı olarak taşıyor, birbirlerine anlatıyor...Kulüp yöneticilerimiz, emniyet görevlilerimiz, valilerimiz, bakanlarımız “Şiddet bitmeli” demeçleri vermeye devam ediyor. Geldiğimiz nokta, “Barbaros meydan savaşı!”Holiganlar kavgayla kendini tatmin ediyor, tahriklerin hiçbiri karşılıksız kalmıyor, kulüpler 250-500 bin YTL ödemeye mahkum oluyor. Pek bir eğlenerek maç boyu küfreden Beşiktaşlılar, futbolcuların analarından emdiği süt burnundan gele gele kazandığı 3 puanlar silindiğinde ne yapacak gerçekten merak ediyorum...O kadar çok seviyorlar ki takımlarını, o kadar bilinçliler ki, o kadar olur!Onlar kazanıyor ya, onlar harcarlar...SIRADA BURSA MAÇI VAR!Bursalı taraftarlar da Beşiktaş’tan az-buz nefret etmiyor. Başkanlar Yıldırım Demirören ve Levent Kızıl iki camia arasındaki husumet nasıl biter diye kafa patlatıyor. Çünkü yalnız futbol ve insanlar değil temsil ettiği, kulüpler de yara alıyor... Taraftarlar gerilimi tırmandırıyor...Bursa taraftar siteleri Beşiktaş’ın adını “Jimnastik” diye yazıyor...Bursaspor-Sakaryaspor maçına gittiğimizde stadın yolunu sorduğumuz gayet kibar insanlar 34 plakayı gördüklerinde önce ne olduğumuzu sordular, sonra “Beşiktaşlı olmayın da ne olursanız olun” tamlamasını yaptılar.Durum vahim...Sağduyulu taraftarın, kötü taraftarı kovduğu-emniyet müdürlüklerinin de “derbi” gibi önlem aldığı günleri görmek dileğiyle!ÇETİNER’İN UYARISI“Aynaya baksınlar” diyordu Raşit Çetiner taraftarlarına. “Biz iyiyken değil kötüyken destek olmaları lazım...”Beğenmemişler bu uyarıyı.Sinan’ı yuhalıyorlardı gol atarken...Kendi oyuncularını boğanlara “büyük taraftar” demiyorlar mı, ben de bu kadar eyyama inanamıyorum...
‘’Küfür serbest olsun!‘’
Haklılar! Ankaragücü taraftarları 6500 bilet istemiş, stadyumda yer göstererek!Konya Başkanı yakın dostlarına dert yanıyor, “Bizi istemeyen gruplar 30-40 kişiyle küfür ediyorlar” diyormuş...Antalya Belediye Başkanı Menderes Türel de isyan ediyormuş. Hepsi ediyor...Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor geçtiğimiz sezon küfürden ‘20 maçın üstünde’ ceza yemiş. Ağır yaptırımlardan sonra taraftar biraz dizginlenmiş ama federasyon ilk 250’şer bin YTL’lik cezayı daha geçen hafta göndermiş... Üstelik daha hiçbir gerginlik yok neredeyse...Kulüpler şiddetle bugüne kadar ciddi hiçbir mücadele etmemiş, taraftar gruplarına başkanın lehinde bağırtmak ya da aleyhinde bağırtamamak için, ya da takımlarına destek olsun diye sürekli bilet vermiş...Daha doğrusu o çok şöhretli, güzide kulüplerin saygın başkan ve yöneticileri taraftara bilet vermemiş, yakalarını teslim etmiş.Özel güvenlikçi yetiştirmemiş, futbolu kirleten adamların stada girmesini engellemek için kılını kıpırdatmamış, biletini satın alarak gelenlerin hakkını korumak bir yana “çete” gibi hareket edenlere statların en güzel yerlerini en uygun koşullarla vermiş, seyahatler düzenlemiş yöneticiler, yönetemeyiciler, kendilerinin olmayanları ona buna dağıtanlar, federasyonun uygulanması zor kararı için tek vücut olmuşlar! Ne ala!Bu Kulüpler Birliği zaten hiçbir zaman iyi bir şey için birleşmedi ki!Puan silme uygulaması kaldırılsın çağrısı haklı bir talep olabilir ama bir “acz” ifade ettiği kesin... “Bizim berbat (bilinçsiz-kötü niyetli) taraftarlarımız var. Puan silinmesin, biz o bir avuç kendini bilmezle başa çıkamıyoruz” diyorlar...Desenize kardeşim, “Tek tek türlü sebeplerle Başbakanımız’a gidiyoruz. Bu kez hep beraber gidelim. Şiddetle mücadele yasasının şu-şu-şu eksikliklerini, uygulanamaz bölümlerini, görevlerini yapmayanları bildirelim. Aynı bilgileri İçişleri Bakanımız’a, Spordan Sorumlu Devlet Bakanımız’a iletelim. İşlerini yapmayanların gerekirse görevlerinden alınmalarını isteyelim. Biz küfüre karşı hep beraber mücadele edelim.”Öyle şey olur mu!“Bize ağır ceza vermeyin, bizim kolluk gücümüz mü var! Engel olamıyoruz” derler... Maliye Bakanı’na giderler, “Yüzde 15 stopaj uygulaması bile bize ağır geliyor, vergileri artırmayın” derler...Aslında yapmaları gereken her şeyi ihmal ederler, sonra da devlete ve federasyona giderler!Kulüpler Birliği sistemin temizlenmesi için işlerini yapmayanlara işlerini yaptırtacak bir güç olmaktansa, ağlamayı, çaresizlik ifade etmeyi iş yapmak sanıyorsa bu birlik lağvedilsin!Küfür serbest olsun!Küfreden, rakipleri döven, koltukları kıran insanların yaptıklarının o camiaya mal edilemeyecek olduğu peşinen kabul edilsin ve ceza verilmesin!Yöneticiler sağ, yönetemeyiciler selamet...Ankaragücü taraftarlarının geçen sezon kulübe bilet satışından sağladığı net gelir 4.800 liraymış! Küfürün cezası ilkinde 250, ikincisinde 500, toplam 750 bin YTL. Bu kadar katkı yapanlar iki maç küfretseler kulübün 150 yıllık bilet gelirini harcatacaklar...O kadar dolu, o kadar coşkulu taraftarın galiba büyük çoğunluğu eskiden beri bilet almış, galiba bu sene alamamış!Bu arada kulüp başkanları protokol tribünlerinde bakanlarla, emniyet müdürleri ve belediye başkanlarıyla ne güzel sohbetler ediyor! Muhtemelen çok önemli ticari bağlantılar ve hatta doyumsuz futbol sohbetleri ediliyor. Ama bu işlerin çözümü için toplanıp, çözüm üretilmiyor...2006 yılının sonunda “Aciz durumdayız” diyor kulüp başkanları, “Stadyumlarımızdaki şiddet yüzünden bizi cezalandırmayın.” Oldu!Yapılacak iş bellidir. Eksiklerle dolu ve “bence”lerle hazırlanmış şiddetle mücadele yasasının yerine, Avrupa Birliği Daimi Komitesi tarafından hazırlanmış, altında bizim de imzamız olan yasayı yürürlüğe sokmak. Yeni kanunun yönetmeliklerini eksiksiz olarak hazırlamak...Kulüpler, ülkenin-şehirlerinin gözdesi kulüpler “bir avucu aşmış” eşkiyalara teslim olacak, teslim edilecekse, kimse çıkıp da nutuklar atmasın! Ben şahsen bıktım, sıkıldım... Kulüpler Birliği de, ne birliği-neyin birliği olduğunu düzgün bir dille açıklasın!(Kulüplerin taraftarlara bilet vermesi yasal olarak suç! Bu suçu hangi sebeple olursa olsun işleyen yönetici, spor adamı değildir. Suçludur!)(Ben ne diyorum yahu... Belediye kaynaklarının profesyonel futbola aktarılması da suç. Belediye başkanlarının kulüp başkanı olması da... Belediyesinin (halkının) bütçesini futbola ayıran belediye başkanı... O da suçludur. Endişelenmeyin, yoktur yoktur! Bizim bütün belediye başkanlarımız yasalara sonuna kadar saygılıdır! Onlar sadece manevi destek veriyorlar!)
‘’4 bin 800 YTL‘’
4 bin 800 YTL Ankaragücü-Denizli maçından sonra Sarı-Lacivertli kulübün başkanı, Lig TV ekranlarına gayet öfkeli bir biçimde; görevimin başındayım. İstifa falan etmiyorum” derken, “Peki taraftarın protestosuna ne diyorsunuz?” sorusuna; “Net olarak bilmiyorum. Ancak yöneticilerle anlaşamadılar heralde” cevabını veriyordu.“Kim?”, “Hangi taraftar?”, “Ne pazarlığı?” soruları insanın aklına geliyor ve insanın aklı karışıyordu.Cemal Aydın konuyla ilgili açıklama yapmıyor, ama “Ankara’ya dönüp, yöneticilerimle görüşeceğim. Sonra gerekli açıklamaları yapacağım” diyor. Cemal Aydın’dan bir tek sorumun cevabını aldım. Ankaragücü Kulübü’nün 2005-2006 hasılatı net 4 bin 800 YTL. Ankara’da maçlarına en çok seyirci çeken kulübün yaklaşık 20 maçtan sonra hakem ve personel masraflarının ardında elinde kalan tek rakam...Yani, Ankaragücü maç başına yaklaşık 240 YTL hasılat elde etmiş. İnanılır gibi değil.Cemal Aydın’ın bu açıklaması, kulüplerin nasıl taraftara teslim olduğunun belgesidir. Cemal Aydın söylemiyor, ama Ankaragücü’ne yakın isimler Sarı-Lacivertli kulüpte 13 taraftar grubunun stadyumda, yerlerinin de kendileri tarafından belirlenerek 6 bin 500 kombine bilet istediğini söylüyor. Yine iddialara göre kulüp, taraftarlarla pazarlığa girince gruplar 30 milyar talep ediyor. Ankaragücü-Denizlispor maç biletleri 1 ve 2 YTL’ye satılmış. Taraftarın bilet talebini kırmak için yapılmış. Eğer bir kulüp taraftarı, şu kadarcık parayı cebinden verip maça gitmiyorsa, taraftarlıktan ve sevdadan nasıl bahsedilebilir.Kulüpleri büyüten taraftarının ne kadar bağırdı değil, kulübüne kattıklarıdır...İddialar insanın kanını donduruyor, ama “13 taraftar grubu bir anda mı türedi?”, “Daha önce onlara hiç mi bilet verilmedi?” soruları insanın içini kemiriyor. Yalnız Ankara’da mı böyle? Taraftarlarının ettiği küfür yüzünden 250’şer bin YTL cezaya çarptırılan kulüplerin başkanları medyaya konuşmuyor. Ancak hep bu gruplardan bahsediyor. Bilet vermiyoruz. Sadece kulübe zarar vermek için bilerek ve isteyerek küfrediyorlar. Önlem almak lazım. Karışık iş vesselam.Emniyet samimi bir destek vermez, kulüp yönetimleri şiddet üreterek takımlarının kaderiyle oynayan taraftarlarının stada girmelerini engellemezse, birçok kulübün pek çok puanının silindiği bir lig izleyeceğiz. Çözüm de bilet vermek değildir! Bekleyeceğiz, izleyeceğiz, gözleyeceğiz. Çıkar çevrelerine teslim olan kulüp yönetimlerini afişe edeceğiz.Eskişehir farkı Başkent takımı Ankaragücü’nün senelik 4 milyar 800 milyonluk hasılatına inanamadığımı söylemiştim. Gençlerbirliği’nin ekside olduğunu biliyoruz. Ankaraspor’un da bir farkının olduğunu düşünmüyoruz. Kulüpleri ayakta tutan gücün taraftarın sağladığını da biliyoruz... Cemal Aydın o sohbette Eskişehirspor Başkanı Nebi Hatipoğlu’nun, evinde oynadığı her maç 5 bin 900 kombine bilet dışında yaklaşık 100 milyar lira hasılat elde etiğini söylediğini belirtti. Taraftarlık budur. Almadan vermek üzerine kuruludur. Taraftarın bu anlayışı devam ederse, en geç birkaç sene içinde Eskişehirspor’un geleceği yer de bellidir.Cengiz’in cevabını ben çözemedim Rizespor Başkanı Ekrem Cengiz’e, Güvenç Kurtar’ın işine hangi gerekçeyle son verdiğini sorduğumda, “Hakancığım başkanın lafını dinlemedi. O yüzden” cevabını aldım. Neyi dinlemediğini sorduğumda ise, “Altını sen doldur” dedi. Aklıma çok fikir geldi ama yazamadım. Türkiye’de böyledir. Başkanın lafını dinleyen gelir, dinlemeyen gider.Yok birbirlerinden farkları Antalyaspor-Bursaspor maçında iki perdeli bir maç seyrettik. Antalyaspor taraftarları önce yaktı-yıktı, küfretti. Sonra hocasıyla futbolcularını maçın sonunda alkışlarla soyunma odasına gönderdi. İlk yarı bitişinde küfredenler, maç bittiğinde Yılmaz Vural’a yumruk şov yaptırdı. Ben bu işten anlamadım. Bu maç devrede mi bitti, maç sonunda mı bitti? Yoksa biz bu maçı tamamen mi kaybettik.Onursal Başkan Menderes Türel, gerçek Başkan Sedat Peker, duayen teknik adam; “Devre arasındaki Antalyaspor taraftarı değildi” diyecekler, bir avuç taraftarın yaptığı camiaya maledilemez görüşünü belirtecekler. Yoksa “Taraftar bizim velinimetimizdir. Hem döver, hem sever mi?” diyecekler...Bu maçı kaybeden şampiyon olsa ne yazar!Bu yazıyı Türkiye’deki bütün profesyonel kulüpler için uyarlayabilir, aktörlerin isimlerini değiştirebilirsiniz.
‘’Zico'nun suçu ne?‘’
Zico’nun sözleri bunlar. Gelir gelmez söyledi. Bu felsefi yaklaşım bir gerçeğin altını da çizdi. Zico daha bu işe yeni başlıyor, kumarı Fenerbahçe yönetimi oynuyordu... Capello, Scolari, Parreira, Hector Cuper dahil 7 teknik adamla görüşüldü. “İşadamı” Celalettin Bilgiç’in katkılarıyla Zico seçildi!..Zico suçlu değil, yetersiz...Bilinmiyor muydu?Alican Esenci’nin yazdığı gibi Japonya Asya Kupası’nı kazandığında Japon halkı oynanan futbolun kötülüğünden protesto gösterisi yapmamış mıydı?Rizico başlığını atanlara “Fenerbahçe düşmanı” yaftası yapıştırılıp, küfür yağdırılmamış mıydı?Başkanı o mu istifa ettirdi? Zamanı o mu kaybettirdi? Transferleri o mu geciktirdi? Kendisini o mu Fenerbahçe’nin başına getirdi?Sivas maçının ilk 11’indeki 4 yabancı getirildiğinde 4 hafta geçmişti. Edu, Lugano, Kezman ve Deivid toplam 10 antrenman yapmadı 3 maç oynadı.Uyum zaman alacaktır ama Zico’nun pişmesi de... Bu tabloda en az suçlu olan Zico’dur!Servet Brezilya’da olsa!Edu ve Lugano gelir gelmez göbeğe yerleştiler... Haklıydı Zico... Ne de olsa Lugano hem son 2 senenin Güney Amerika’daki yılın futbolcusu hem de Uruguaylı’ydı. Alex’in arkadaşı, Zico’nun vatandaşı Edu da yabancı kontenjanıyla haklı olarak sahadaydı...Fenerbahçe, Zico’nun hiç beğenmediği Servet’i üç otuz paraya Sivas’a yolladı.Lugano çarmıha gerilirken, Servet’e övgü üstüne övgü yağdı...Lugano’ya haksızlık yapmak istemem. Çok yoğun bir trafikten çıktı geldi. Oyun disiplini olmayan, kanatları çalışmayan bir takımda belki de konsantrasyonunu yitirdi. Ama 3 maçtır seyrediyoruz. Ne Önder’den, ne Deniz’den, özellikle de gönderilen Servet’ten daha iyi bir görüntü verdi. Sadece daha sert bakıyor!Düşünüyorum da Servet Güney Amerikalı olsa hem yılın futbolcusu seçilirdi hem de kimbilir belki bir çuval paraya Türkiye’ye transfer edilirdi...Alkışlar Toraman’a, fatura Baki’ye mi?Bu sezon Baki’ye üzüldüğüm kadar hiçbir futbolcuya üzülmedim. Sola koyuyorlar oynuyor, stopere koyuyorlar oynuyor. Bütün takım dökülüyor fatura hep ona çıkıyor...Vicdansızlık artık bu kadarı...Gökhan Zan sakat oynamıyor. İbrahim Toraman amatörce kendini attırıyor, bir tek Konya maçında değil, takımının 6 puan yitirdiği Trabzon ve Galatasaray maçlarında da yalnız bırakıyor, sahayı alkışlarla terk ediyor!Baki sürekli yuhalanıyor!Türkiye’nin gelmiş geçmiş en iyi, en güçlü santrforuyla boğuşuyor, 2 hata yapıyor, göze o batıyor..