Arama

Popüler aramalar

‘’Güzel kura‘’

Destansı şampiyonluk yürüyüşünde Galatasaray’ın iki kere 4’lediği Sion bu turdaki kolay rakip. Slaven kapalı kutu olduğu için daha endişe vericiydi. Artık aşağı yukarı her takım futbol oynuyor, mücadele ediyor, ama ciddi bir konsantrasyon problemi yoksa ve maç içinde olağanüstü gelişmeler yaşanmazsa Tromso gibi felaketler 7 yılda bir yaşanıyor. Galatasaray’ın, Sion’u 10 sene önce 2 maçta da 4’er golle geçmesi ölçü değil. Ölçü; Şampiyonlar Ligi’nin ön elemesinde Beşiktaş’tan evinde son dakika golüyle 1 puan alan, İstanbul’da da tarihi farktan kurtulan eski Zürih’in iki hafta evvel Sion’u 5’lemiş olması. Beşiktaş’ın elediği Zürih’e 5’lenen Sion, elbette saygı değer bir rakiptir, ama korkulacak bir takım değildir, olamaz! Eğer Sion da geçilemeyecek bir rakip ise Leverkusen, Villarreal, Zenit ve Everton’lı olası gruptan nasıl çıkılacak, Devler Ligi gruplarında 3. olup yarışa UEFA’da devam edecek 8 takımla nasıl yarışılacak!
Galatasaray’ın meselesi rakipleri değil, kendi oyun felsefesidir, kadro derinliğidir. Yıllar sonra yeniden hem klas, hem deneyimli, hem de başarıya aç bir kadro oluşturuldu. şablon 3 aşağı 5 yukarı belirlendi. İlk maçların aksine defanstakiler hücuma çıkmaya, Hakan oyunu daraltmaya başladı. Lincoln gibi dünyanın her takımında oynayabilecek olağanüstü yetenekli bir beyin var. Nonda ile hücumdaki alternatif sayısı ve kalite de arttı. İş, Feldkamp ile futbolculara kaldı. Yolları açık...
Otoritelerin büyük çoğunluğu tarafından Türk futbol tarihinin gelmiş geçmiş en büyük futbolcusu olarak gösterilen şükür, Avrupa kupalarındaki 37. golünü kariyerine yakışır şıklıkta filelere gönderdi. Kırılmadık tek rekor var; Tanju Çolak’ın Süper Lig’de attığı 240 gol. Hakan, taraftarın ve gazetecilerin 1.5 senedir beklediği o golü bugün ya da yarın atacak ve herkes onu kutlayacak. Gazeteciler niye mi kutlayacak? Çünkü 241 gol tarihi bir olay. Bir senedir “Kral’ın rekor günü” anonsu yapılıyor, beklenen olmuyor. Öyle görkemli bir kariyere yakışacak ve rekor kırmayı sağlayacak gol de, Tanju’nun, Yusuf’un çizgide bıraktığı topa dokunmasıyla attığı gol gibi değil, en azından Slaven maçındaki gibi olmalı. Ya da Hakan’ı dünyaya tanıtan kafa vuruşlarıyla. Rekora jeneriklik bir gol yakışır.

01 Eylül 2007, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’İzin ver Arda‘’

Vestel’e transferi, dönüşte Gerets’in ona forma verişi, hepimizi etkileyen, Galatasaray’ı Şampiyonlar Ligi’ne taşıyan futbol gösterisi kendisini takımının da spor sayfalarının da başrol oyuncularından birisi yaptı. Onu birkaç ayda dünya yıldızı ilan eden çark kısa bir dönemde hırpalamaya da başladı. Bordeux maçında sahada büyük bir hata yaptı, rakibine kafa attı, manşetler hazırdı: Arda şımardı!Ben onu oyunculuğundan öte verdiği röportajda farketmiştim. Milli Takımlar’da bir alt kategoride beraber oynadıkları Fabregas’ın Arsenal 11’inde banko oynatılmasını örnek gösteriyor, kendilerini oynatmayan teknik adamları eleştiriyordu. Akıllı, kendini bilen, sisteme dönük eleştiriler üretebilen farklı bir sporcu. Geçen hafta da maçtan iki gün önce bir gece kulübünden geç bir saatte çıkması nedeniyle eleştiri yağmuruna tutuldu. Hala 20 yaşında. Bu noktaya gelmek için 8 senede binlerce antrenman yaptı. O kulübü için de, taraftarı için de çok önemli. Akranları 1 milyar maaşla çalışabilmek için senelerce masa başlarında dirsek çürütür, mezun olduğunda iş bulabilmek için referans ve torpil peşinde koşarken, bulamayıp anne baba evinde yaşar ve ‘Arda’ların başarılarıyla mutlu olabilirken, “bu yüzden onlar için futbol bir oyun değil hayatın ta kendisiyken”, Arda neler yapmayacağını bilir! O üstün yeteneklerinin, zekasının ve emeğinin karşılığını daha şimdiden büyük paralar kazanarak alıyor. Ve Türkiye’de şöhretin bedeli ağır. İngiltere’de futbolcular kampa girmez, maçtan üç saat önce bir araya gelirken, bizde maçtan iki gece evvel, bulunması gereken saatten iki saat geç eve gitmek suçtur! Çay kahve ya da yalnızca su içsen bile... Arda çocuk değil!Arda şımarık da değil..Arda bu konuda uyarılacak kadar düşüncesiz biri hiç değil.En iyi bildiğin ve zevk aldığın işi yaparken, bir kaşık suda fırtına koparttırmak yerine izin ver de futbolunu konuşalım Arda.

25 Ağustos 2007, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Cim Bom'a piyango‘’

Cumartesi günkü yazımızda; ‘Kaleci Vega cepheden müthiş. Egemen ve Ömer yine cepheden atılan yüksek toplarda çok iyi. Ancak yan toplarda pozisyon ve yerleşim hatası yapıyorlar. Dörtlünün sağında da Cihan var! Ön liberolar Mustafa Sarp ve Sumulikoski formda. İlk Denizli maçında kale önünde pas alamayan Tum, top saklayan iyi bir santrfor. Sinan da son maçtaki Song ve Servet için ciddi bir tehdit. Galatasaray özellikle sağ kanadı iyi kullanabilir ve etkili orta üretebilirse zor maç kolay olur. Saygıdeğer bir rakiple zorlu bir maç.’ demiştik.Anormal sıcak bir havada öngördüklerimizin hepsi gerçekleşti. Lincoln ve Linderoth’suz Galatasaray ne yaptığını bilmez bir halde çırpınırken, coşkulu, tempolu ve ne yaptığını bilen Bursaspor’du. Galatasaray teknik heyeti bir spor yazarı olarak bizim gözlemlediklerimizi bilmiyor mu! Bütün bu gerçeklere rağmen Bursaspor’un kilidini kıracak taktik anlayışından uzak, tamamen Bülent Korkmaz’ın istediği gibi oynadılar. Lincoln’ün görevine soyundurulmuş Arda Turan eski günlerinden uzak, orta saha ve defans oyuncuları gol ümitleri Hakan Şükür ile Ümit Karan’dan çok ıraktı. Taktik ilkeldi. İlk yarıda Hakan Şükür’e orta sahadan oniki uzun top şişirildi, Ömer onbirini kafayla, birini ayakla arkadaşlarına verdi. Ne zaman top yere indi, çok net olmasa da pozisyon üretildi. Hocasının her istediğini bilinçli bir şekilde yapan Bursaspor’un dört pozisyonundan birini kaleci Orkun önledi, Tum iki fırsatı değerlendiremedi. Hele kafayla kaçırdığı golü anlatabilmek mümkün değil. Gol yine sağ kanattan, yerden bir pasla geldi. Hakem Yunus Yıldırım, karşılaşmanın son dakikalarına doğru Ümit Karan’a yapılan net penaltıyı vermedi çünkü bitmişti, çünkü pozisyona çok uzaktı.

20 Ağustos 2007, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’4701‘’

Fenerbahçe 27 bin, Beşiktaş 13 bin kombine bilet satarken, Galatasaray’da sayı 4 bin 701! Taraftarlığın niteliği sayıyla, parayla ölçülmez ki! Samimiyetle, kulübe katkıyla, oyunculara destekle, coşkuyu da üzüntüyü de asil bir şekilde yaşamakla büyük taraftar olunabilir.Adnan Polat’a ‘Hepimiz çapulcuyuz’ pankartları açanlar Fenerbahçe maçında yapılanları onayladıklarını belirtirken, bir yandan ‘çapulcu’ diye tarif edilenleri desteklediklerini gösteriyor, diğer yandan sözüm ona yönetimi protesto ediyordu.Galatasaray taraftarı yönetimini protesto etmeli. Ama şiddetle mücadele etmedikleri için, Galatasaraylı futbolcuları ‘futbolsever’ Galatasaraylılar’dan, taraftarı futbolculardan koparan iğrenç organizasyonda rol alan insanlardan hesap sormadığı için! Yoksa kulübe büyük zararlar veren insanlara ‘çapulcu’ dendiği için değil. 5 maç seyircisiz oynama önemli puan kayıplarına neden olabileceği gibi, kulübün maddi kaybı en az iki trilyon! En büyük taraftar, futbolcular sahtekâr!Lincoln’e, Linderoth’a, daha pek çoğuna rağmen satılan kombine sayısı. Tribünde duygularını kontrol edemeyenler, alışverişte olabildiğince akıllı!Bir dostum, 1 milyarlık kombinenin pahalı olduğunu, zaten 5 maçı seyredemeyeceğini, 1 milyarlık harcamayla sezon içinde 10 önemli maçı en güzel yerlerden seyredebileceğini söyledi. Haklı! Taraftarın taraftara, taraftarın kulübe yaptığı bu... En büyük taraftar! Geriye kalan sahtekâr! Bursa’ya giderkenRizespor’u 4-0 yenmek elbette önemli, ama abartıldı. Lincoln’ün olağanüstü güzel golü, hem Lincoln, hem Linderoth’un kalitelerini sergilemeleri ve skor güzel olsa da, oyun vasat, sezona en hazır olmadan giren rakip de felaketti. Bursa farklı. Öncelikle ‘kariyerinde’ Galatasaray’a hiç kaybetmemiş, 2 kez yenmiş bir Bülent Korkmaz var. Kaleci Hernandez cepheden müthiş. Egemen ve Ömer yine cepheden atılan yüksek toplarda çok iyi. Ancak yan toplarda pozisyon ve yerleşim hatası yapıyorlar. Dörtlünün sağında da Cihan var! Ön liberolar Mustafa Sarp ve Sumiloski formda. İlk Denizli maçında kale önünde pas alamayan Tum, top saklayan iyi bir santrfor. Sinan da son maçtaki Song ve Servet için ciddi bir tehdit. Galatasaray özellikle sağ kanadı iyi kullanabilir ve etkili orta üretebilirse zor maç kolay olur. Göbekte yapılacak bol pas ise her geçen dakika Cim Bom’u oyundan düşürecektir. Saygıdeğer bir rakiple zorlu bir maç.

18 Ağustos 2007, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’En iyisi Sivas‘’

Sezon başlamadan aynı günde 4 takım daha seyretme şansı bulduk. Konya’da yapılan Hoşgörü Turnuvası’nın ilk maçında Sivasspor Ankaragücü’nü penaltı atışları ile geçerken sergilenen futbol, futbolseverlere pekala işkence niyetine seyrettirilebilir nitelikteydi. Ankaragücü ideale yakın bir kadro ile maça başlamıştı ama Sivasspor Teknik Direktörü Bülent Uygun’un tercihleri yedekleriydi. Yedekler, yedekliği o kadar içselleştirmişler ki, yedekliklerinin nedenini hocalarında değil kendilerinde aramalılar. Ön libero Mohammed Ali ile forvet hattı arasındaki fark “durarak yapılan hücumda” 30 metreydi. Durum buysa daha çok beklerler, forma da verilmez alınır. Ankaragücü’nde geçen sene pek forma şansı bulamayan Yasin göbekte oynadığı ilk yarıda oldukça başarılıydı. Yeni transferler Elyasa ve her ne kadar golü atsa da Cem Can hazır gözükmezken stoper Emre’nin yanındaki Andre Da Silva iyi bir izlenim bıraktı. Sivasspor’da ikinci yarıda Yasir ile başlayan ideal kadroya dönüş harekatı neticesini çabuk verdi. 60. dakikadan sonra Sivas her hattıyla üstündü. Yeni transferler Abdurrahman ve Musa hiç yabancılık çekmedi. Balili ve Mehmet Yıldız’ı kullanmayan Sivasspor ilk yarıda tamamen duran Chetkov’un şahane frikiğiyle beraberliği buldu. Penaltılarda Ankaragücü kalecisi Serkan’ın kurtardığı iki penaltı işe yaramadı. Çünkü Sivas kalecisi Akın da üç penaltıyı başarıyla çıkardı. Sözün özü Sivas hazır, Ankaragücü’nün yolu uzun.Günün ikinci maçında ligin yeni takımı Kasımpaşa 5 yeni yabancısıyla ev sahibi Konya önündeydi. Daha yeni birlikte çalışmaya başlamalarına rağmen oldukça başarılı bir performans sergiledi. Konyaspor’da Nurullah Sağlam yeni bir sistem deniyor. Mustafa Er, Konya’nın yeni sisteminin en kritik elemanı. Bekleri hücuma sokan Nurullah Sağlam Mustafa Er’i stoperlerin arasına çekerek bir fazla kişiyle hücumda oynamanın formülünü bulmuş. Hem oyunu daraltacak hem de hücumda bir fazla oyuncuyla oynamayı sağlayacak bu sistem kaymalarda problem olursa çizgiden gelen ataklarda rakibin bir çuval gol bulmasını sağlayabilir. Çok riskli. Sağ bekte kullandıkları yeni transferleri Gomez hücumda çok katkı sağlayacak bir oyuncu olacağını gösterdi. Eski sisteme dönerlerse fazla sıkıntı yaşamazlar. Ama bu sistem tutarsa çok spekülatif sonuçlarla maçlar da kazanırlar. Kasımpaşaspor’un yeni transferlerinden kaleci Halit Sinouh çok kritik iki pozisyonda başarılıydı. Stoper Jens Askou çok iyi, zaten teknik direktör Kadir Özcan’dan beklenecek en son şey stoper transferinde yanılması olur. Yalnız forvetteki güçlü fiziğiyle George sakatlanmadığı müddetçe tam bir bela olacak. Çok süratli, çok güçlü, devamlılığı yüksek. Diğer iki transferin ise zamana ihtiayıcı var. Kasımpaşa’da sağ kanatta oynayan ve golü bulan Özgür ile Ömer’in uyum ve yardımlaşması mükemmeldi. Sol kanatta ve Yasinli göbekte problem var. Ama “peşin peşin Kasımpaşa düşer” diyenler büyük ihtimalle yanılırlar. Günün en güzel anı Konyasporlu taraftarların Kasımpaşalıları maç başlamadan tribünlere çağırmasıydı.

04 Ağustos 2007, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Denge bozuldu‘’

Beşiktaş bu sene genç ve deneyimsiz yöneticileriyle transferde aşırı efor sarf edip bir çok önemli oyuncuyu kadrosuna katsa da, büyük hatalar da yaptı. Çünkü bu denli büyük camialarda yapılan transferlerde her ne kadar kadro kalitesinin artırılması, seyircinin heyecanlanması gözetilse de, korunması gereken ilk öge kurumsal yapı, ikincisi takım içi dengedir...Takım içi dengeyi bir kez bozarsanız, bunun bedelini aylarca belki de yıllarca ödemek zorunda kalırsınız.Rüştü de, Mehmet Yozgatlı da, Tello da, Cisse de önemli futbolcular ve inşallah özellikle Avrupa Kupaları’nda Siyah-Beyazlılar’a önemli katkı yapacaklar. Ancak;Mesela Rüştü. Türk futbol tarihinin gelmiş geçmiş en büyük kalecilerinden biri, belki de birincisi... 3 sene önce Beşiktaş’a Barcelona’dan gelecekti. 600 bin Euro garanti, 500 bin Euro maç başı karşılığında prensipte anlaşılmış olsa da, Del Bosque’nin Barcelona’daki performansını beğenmeyişi, Murat Aksu’nun da “O Fenerbahçe’nin sembolü. Büyük sıkıntılar doğabilir” deyişi üzerine transfer edilmemişti. Rüştü artık Beşiktaş’ta... 13 sene hizmet ettiği Fenerbahçe tarafından 750 bir euro senelik ücret teklif edilen milli kaleciye Beşiktaş senede 1,5 milyon Euro veriyor. 750 bin Euro’su peşin, kalan 750 bin Euro’su garanti. Sözleşme de 3 sene... Rüştü’yle 750 bin Euro’su garanti 750 bin Euro’su maç başı sözleşme yapılamaz mıydı? İmzalamaz mıydı Rüştü? Ya da 1+1 yıllık sözleşme neden yapılmadı? Aceleden, acemilikten ve sözleşme imzalayanların cebinden hiçbir “hibe” gelmemesinden.Rüştü teknik olarak yüzde yüz transfer başarısıdır, ticari olarak değil... Fenerbahçe genç kalecilerinin formsuz dönemlerinde Rüştü’yü mumla arayabilir, ama Rüştü’ye 750 bin Euro peşin öderseniz, Gökhan Zan’la hangi ücret ve hangi peşinatla anlaşacaksınız?Beşiktaş’ın geçen sene takımı Süper Lig’de 2. yapıp, Türkiye Kupası’nı kazanan oyuncularının yaklaşık 2,5 trilyonluk alacağına karşılık ellerinde Ağustos ayına verilmiş senetleri var! Onlar verdikleri emeğin karşılığını daha 1 ay sonra alacakken, yeni transferinize sözleşmesinin yarısını peşin ödeyeceksiniz, olmaz.28 yaşındaki Tello ile senelik 900 bin Euro’ya garanti anlaşma yapıp, 4 yıllık sözleşme yapar, 500 binini peşin verirseniz, 600 bin dolara oynayan takımınızın golcüsü Bobo ile sözleşmenizi uzatırken sıkıntı çekersiniz!Beşiktaş yönetimi geçen sene Murat Aksu, Kenan Öner ve Ertunç Soğancıoğlu ile oldukça emek sarf etmiş ücretlerin yüzde 30’unu garanti, yüzde 70’ini maç başına çevirmişti. Mehmet Yozgatlı ile 840 bin YTL’lik garanti anlaşma yaparsanız, İbrahim Toraman veya diğer Türk oyunculara bunu açıklamakta zorlanırsınız...Bir de menacer ücretleri var ki, neredeyse Anadolu kulübü bütçesi... Geçen sene Delgado, Ricardinho, Burak, Serdar gibi 4 önemli futbolcu alınırken kasadan yaklaşık 350 bin Euro ödeyen yönetimin, bu seneki menacer faturası neredeyse 2,5 milyon YTL’yi buluyor!Sezon boyu yatıp, transferi 1 ayda tamamlama paniği ciddi zararlara sebep oluyor. Futbolcular arasındaki ücret dengesini bozan yönetim ne yapıp edip ödemeleri 1 gün geçirmemeli ve futbolculara para konuşturmamalı. Beşiktaşlı meslektaşlarının durumundan haberdar olan Rüştü ve Mehmet Yozgatlı ekstra çaba sarf edip, ekstra katkı sağlayacaklardır. Sağlamalıdır...Beşiktaş eğer futbolcu takip komitesinin yıl boyunca dünyanın her yerinde takip ettiği futbolculardan bir tanesini almıyorsa, Bobo gibi bir tane genç oyuncu bulmuyorsa bu komiteyi de lağvetmelidir. Çok ciddi bir ekonomik değer haline gelen Bobo’yu da Zago’nun tavsiye ettiği ortadayken, tüm kulüp yöneticileri bu işleri profesyonellerine ve teknik heyetlerine bırakmalılar...

08 Temmuz 2007, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bitmedi‘’

Yaklaşık 1.5 senedir süren yoğun muhalefet ve seçim çalışmalarına rağmen FIFA’nın önceki gün gönderdiği muhtıra niteliğindeki “tavsiye” Genel Kurul’a damgasını vurdu.Ulusoy ve ekibi, Divan Kurulu Başkanlığı seçiminde aday gösterdiği Ata Aksu ile gövde gösterisi yaparak başladı. Yine bir takım tartışmalar yaşandı, Özhan Canaydın Kulüpler Birliği Başkanı sıfatıyla, seçim için toplanan 80 tane imzanın gündeme alınmamasını, “Bizim bu Genel Kurul’da işimiz yok demek ki” diye sitem vari bir ifadeyle açıkladı. Divan Başkanı Ata Aksu, “Oylasaydım da, bu önergenin ezici bir çoğunluğukla reddedileceği ortadaydı. Ama, FIFA’nın uyarısına rağmen böyle bir oylama yapmam önümüzdeki senelerde Divan Başkanlığı için emsal teşkil ederdi” dedi.‘Bitmedi’ dedik. Çünkü, her ne pahasına olursa olsun, futbolu yönetmek isteyenler, buradan vazgeçmeyecektir. Temmuzda genel seçim var. Öncelikle 3813 sayılı yasanın FIFA’nın istediği şekilde düzenlenmesi lazım. Genel kuruldan çıkan tavsiye mecliste grubu bulunan partilere iletilecek, sonra komisyonlara inecek, ardından hükümet tarafından TBMM’nin gündemine sunulacak. Yasa çıktıktan sonra Cumhurbaşkanı’nın onayına gidecek. Minumum 6 aylık bir süreç. Bu arada da kulisler, pazarlıklar, öfke ve şikayetler devam edip gidecek. FANATİK Gazetesi, bundan bir ay önce FIFA’nın Türkiye’de seçime müsaade etmeyeceğini yazmıştı. Geçen hafta kulüpler birliği toplantısı ertelendiği gün 1-2 kulüp başkanıyla konuştuk, haberleri yoktu. Şenes Erzik 2 adım uzaktaydı, keşke FIFA’nın ne tutum takınacağını harıl harıl çalışıp kulis yapan başkanlara açıklasaydı. Boş yere havanda su dövüldü. Önerge gündeme alınmadı, Ulusoy salondan güç kaybetmeden yeni bir zaferle ayrıldı. Bu genel kurulda bir tek kişi kaybetti; Şenes Erzik. Türk futbolunun Onursal Başkanı, artık muhalefet tarafından da asla aday gösterilmeyecektir.Liglerin bitiminden bu yana kocaman bir süre iktidar savaşına heba edildi. Ne yabancı sınırlamasına ilişkin, ne yapısal sorunlara ilişkin, ne tahkim, disiplin, hukuk ve MHK’daki sıkıntı ve taleplere ilişkin tek bir çözüm tartışması yapıldı. Genel Kurul’da da durum farklı değildi. Futbol konuşmayan, birbiriyle selamlaşmayan, tokalaşmayan, sporu değil, galibiyeti seven haksız da olsa kendi çıkarlarını koruyan kalabalık bir kitle salondaydı. Futbol konuşulmadı. Geçen mali genel kurulda da nedereyse isyan etmiştim, “Kaderimiz mi bu?” demiştim. Galiba kader...

27 Haziran 2007, Çarşamba 04:35
YAZININ DEVAMI

‘’Kurtların Valsı‘’

İki ileri bir geri klasik dans biçimini aşalı çok oldu. Ustalaştılar! Normal ülkelerde, normal federasyonlarda yapılan mali genel kurullarda o ülke federasyonunun bir sene içinde yaptığı harcamalar incelenir, izah edilir, eleştirilir. Ama futbol konuşulur. 2004’ten beri yapılan her genel kurulda seçim yapılsın mı yapılmasın mı onu tartışıyoruz. Bu günün en önemli konusu seçim kararının alınıp alınmayacağı. ilk kapışma Divan Başkanlığı seçiminde yaşanacak. Ulusoy ve ekibi Ata Aksu’yu, Melih Gökçek ve ekibi ise Tanju Güvendiren’i aday gösterecek. Divan Başkanlığı tartışmalarının götürülmesi açısından çok önemli. Minimum 46 imza ile delegeler, ‘seçim istiyoruz’ diyecek. Ulusoy ve ekibi de bir o kadar imza ile başka bir önerge verecek ve seçimin kapalı zarf ile yapılmasını isteyecek. Statünün 12. maddesi; önergeler gelir ve divan başkanı tarafından oylanır derken, açık oylamayı işaret ediyor ama divan başkanının da yetkileri geniş. Ata Aksu’nun divan başkanlığında oylama kapalı zarfla, Güvendiren’in başkanlığında ise el kaldırarak yapılacaktır. Bekleyip göreceğiz.Şenes Erzik konuşsun Her ne kadar seçim yapılacak mı, yapılmayacak mı tartışması süredursun en önemli konu FiFA’nın 207 ülke federasyonundan yapmasını istediği düzenlemeler. Muhalif kanat Ulusoy’un hazırladığı uyum maddelerinin FiFA’nın isteğine uygun olmadığını hatta aykırı olduğunu ileri sürüyor. Ulusoy ve ekibi ise “FiFA hazırladığımız uyum paketini onayladı” diyor. Ancak biz de biliyoruz ki, FiFA istediği düzenlemelerin genel kuruldan geçirilmesini istiyor. Bu düzenlemeleri genel kuruldan geçirmeyenlerin üyeliğini askıya alıyor. şaka da değil, oyun da! Bu yüzden FiFA ve UEFA’da 2. adam rolünü kazanmış şenes Erzik oylamadan önce çıkıp konuşmalı ve tüm doğruları delegelerle paylaşmalı. Kişilerin iktidar hırsları bize telafisi mümkün olmayan yeni yaralar açmamalı.Melih Gökçek’in sınavıSon haftalarda Melih Gökçek’in kulüp başkan ve delegelerini arayarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da ismini kullanarak seçim kararı çıkartmak için çalışmalara başladığı gazetelere yansıdı. Hiçbiri yalanlanmadı. Melih Gökçek geçen seçimin şüphesiz ki başrol oyuncusuydu. Başbakan’ın evinde yapılan o meşhur toplantıdan sonra evden ayrılırken ayak üstü Haluk Ulusoy’un adaylığı konusunda Erdğan’ı ikna ettiği biliniyor. 7 oyla Ulusoy’un lehine biten seçimde Ankaraspor 5 oyunu Ayhan Bermek’e vermiş olsaydı, Bermek şu an başkandı. Gökçek’in yanında bu kez 2004 seçimlerini kazandıran Murat Aksu yok. imza kampanyasının lideri Levent Kızıl yok. Geçen seçimde Haluk Ulusoy’u desteklemesini gerekçe olarak gösterdiği Hasan Doğan yok. Yük de risk de, sorumluluk da Melih Gökçek’in sırtında. Mali Genel Kurul’da istenen başarı sağlanmazsa Gökçek’in futbol dünyasındaki varlığı ciddi bir biçimde tartışılacaktır.İbre Ulusoy’dan yanaGeçen seçimde Gökçek’in desteğine rağmen 7 olan fark bu seçimde açılmışa benziyor. Süper Lig’den Fenerbahçe, Kayserispor, Ankaraspor, Konyaspor, Vestel Manisaspor, ist Belediye, Kasımpaşa toplam 37 oyluk bir blok yaratsa da, Galatasaray’dan 3 ya da 4 fire bekleniyor. Trabzonspor, Sivas, OFTAŞ, Gaziantep, Ankaragücü olduğu gibi Ulusoy’un yanında. Gençlerbirliği, Bursa, Denizli ve Rize gibi kulüplerden her iki tarafa da oy çıkacak. Blok oylarla birlikte Süper Lig’de aşağı yukarı bir eşitlik var. Keza 2. ve 3. liglerde de durum aynı. Ama bir de 6. sandıkta oy kullanan delegeler var ki, muhalefet için felaket. Melih Gökçek her ne kadar, “işi bitirdik” diye konuşuyorsa da, buradaki 52 oyun yaklaşık 40’ı hala Ulusoy’un yanında. Fazlası var, azı yok. Çünkü hiçbir kulüple bağı olmayan futbol emekçileri, seçimden seçime hatırlanmak istemiyor. Kendisini arayanlara soranlara, işverenlere sıcak davranıyor.Keşke yetkim olsaydıDelegeler bugün önergeler karşısında bol miktarda el kaldırıp indirecekler. Keşke yetkim olsaydı da sorsaydım; muhalefettekine de iktidardakine de. Ne istiyorsunuz deseydim temiz futbol mu? Sonrada söyleseydim teşfik gönderdiniz mi? Hakem etkilemeye çalıştınız mı, direk yada dolaylı şike teklif etmeye çalıştınız mı? Hakem dövdünüz mü? Sözleşmesi süren futbolcuları ayarttınız mı? Vergi kaçırdınız mı? Ekleseydim hayır diyenler el kaldırsın. Sonra da gidip el kaldıranı yanaklarından öpseydim. Bu güne kadar hep filler yetişti, çimenler ezildi. Bugünde farklı birşey görmeyeceğiz.

26 Haziran 2007, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI