‘’Cepten yediler‘’
Ülkemizi, bizleri korumak için sınırda görev yapan gencecik kardeşlerimiz şerefsizce saldırıların ardından şehit olurken bir maça konsantre olup onu yazmak o kadar zor ve kimi zaman da o kadar anlamsız ki. Allah’tan şehitlerimize rahmet, ailelerine ve halkımaza sabır diliyorum.
Galatasaray, milli maç dönüşü konsantrasyon problemini aşamadı. Ligde son sırada bulunmasına rağmen yüksek bir potansiyele sahip Ankaraspor, Necati, Mehmet Yılmaz ve Tita ile Sarı-Kırmızılı takımın defansını oyuna sokmadı. Hürriyet ve Adem göbekteki Galatasaraylılar’a nefes aldırmadı ve Galatasaray 30 dakika boyunca inanılmaz etkisiz kaldı. Lincoln ve özellikle Hakan Şükür’ün ilk 30 dakikadaki etkisizliği Ankaraspor’un ekmeğine yağ sürdü. Ne zaman Song oyuna girmeye, Barış ekstra sorumluluk almaya başladı, Arda ile Lincoln’ün sahne alması zor olmadı. Galatasaray 33. ve 50. dakikalar arasında harika oynadı. Ama iki kez Lincoln, bir kez Ümit, bir kez Hakan müsait pozisyonları kullanamadı. 55. dakikaya kadar oyun Ankaraspor’un aut çizgisi ile 30 metre mesafede oynandı. Ancak Sarı-Kırmızılılar, son pas beceriksizliği ve son vuruşlardaki kalitesizlik yüzünden sonuca ulaşamadılar. Önümüzdeki sene Galatasaray’da oynayacak olan genç Özer, oyun zekası, tekniği ve klası ile takımının yıldızı olarak göze çarparken, kaleci Orkun, Bilal’in şutunu müthiş kurtararak Galatasaray’ın bir puanına imza atan adamdı.
Maçın başında Lincoln’ün kendini, rakibe 1 metre mesafede iken yere bırakarak penaltı arayışı büyük ayıptı. Oktay Demiray vasattı ama Lincoln’ün kullandığı frikikte düdüğü gösterdiyse Brezilyalı’yı ikinci sarı karttan göndermeli, göstermediyse atağı kesmemeliydi.
‘’Adil sonuç‘’
Işte Lincoln’ün farkı bu! İlk yarıda takımını neredeyse yalnız bırakan, çok top kaybı yapan Brezilyalı, bonservisinin neden bu kadar pahalı, ücretinin neden bu denli yüksek olduğunu attığı gol pasında gösterdi. Basiti yapmak, süslü işler aramaktansa her an şuurlu olmak, insanın değerine değer katıyor. Linderoth’un pasında topu sol kanatta aldı, kafasını kaldırdı; bir futbolcu Hakan’ı almış, Ümit Karan da Aydın ve Toledo’nun arasında bomboş kalmıştı.
Lincoln ortaladı, Karan’a dokunmak kaldı.
Sion maçının onbiri, karşısında İsviçre temsilcisi kadar güçsüz bir rakip bulmayınca bocaladı. Lincoln’ün durgunluğu, Kayserispor’a yaradı. Ne var ki, Ragıp’ın etkisizliği de misafir takıma yaradı. İglesias’ın kenarda olması Kayserispor’un hücumunu sıradanlaştırırken; Arda, Hakan, Ümit Karan ve Lincoln müsait pozisyonları harcadı. 69. dakikada Mehmet Eren bomboş pozisyonda topu auta vurmasaydı, Cim Bom o fırsatları çok arardı. Barış, Linderoth, Song, Ümit Karan ve Orkun Galatasaray’da; Ali Turan, Aydın, Gökhan ve Mehmet Topuz da Kayserispor’da göze batanlardı.
Tüm takımların korkarak gittiği bir deplasman haline gelen Kayseri, artık sınıf atlamak üzere olan bir takıma sahip. Dün de Galatasaray’a kan kusturan Mehmet Topuz ve Gökhan Ünal’ın yanına bu değerde bir-iki oyuncu daha eklenbilirse, 4 büyükler bu kadar kötü yönetilirken 5. büyüğün Kayseri olması mucize olmaz.
Hakem Zafer Önder İpek de, dün sahanın yıldızıydı.
‘’Taraftarı özlemişiz‘’
Uzun zamandır Avrupa Kupaları’nda bu kadar kolay ve eğlenceli bir maç seyretmemiştik. Türkiye Ligi’nde herhangi bir takımın yenebileceği Sion’a, İsviçre’de 3-2 yenilmek, iş kazasını bir yana bırakın ancak bir futbol mucizesi ile açıklanabilir.
Muhallebi kıvamındaki Sion, Sarı-Kırmızılı ekibi maçın neredeyse hiçbir anında tehdit edemedi.
Yaklaşık 30 dakika vasatın üstünde futbol oynayan Galatasaray’ın ustalığı, rakibin acemiliğiyle birleşince, maç ilk yarıda bitti.
Bundan çok daha zorlu Beşiktaş maçı öncesi kadro dışı bırakılan Hakan Şükür ve Lincoln sahadaydı.
Ama en önemlisi stadyumdaki taraftardı. Fenerbahçe maçındaki utanç verici tepki, takımın taraftardan uzun zaman uzak kalmasına neden oldu. Eğlenmek için gelmeyen, intikam için gelen taraftar, o gün belki de hem maçı hem Şampiyonlar Ligi iddiasını kaybettirmişti. Bu kez ise bütün maç coştular. Ümit Karan’ın ilk golünden sonra sahaya atılan bir, tribünde yakılan üç meşale dışında harikaydılar. Futbol, taraftarla güzel. Uğur, Servet, Song ve Volkan’lı dörtlü zorlanmadı. Kaleci Orkun, skor 3-0 iken mutlak bir gol kurtardı. Linderoth, rakibe göz açtırmadı. Barış oyununun iki yönünü de oynarken, hücumda biraz aksadı. Lincoln ve Hakan vasat, Ümit ise şuurlu, ne yaptığını bilen, ihtiyaç duyulan golleri atan adamdı. Arda, her gün biraz daha üstüne koyacak. Dördüncü goldeki ustalığı tekrarlanınca, aranan marka olacak. Galatasaray’ın zayıf da olsa, Avrupa’daki bir rakibini sürklase edişini özlemişiz.
Not: Tek problem yan toplarda defans pozisyon almayı, adam paylaşmayı beceremiyor.
‘’Hakem kararıyla‘’
Dünya’nın seyircisiz ilk derbisi başlamadan şok bir haber geldi. Hakan Şükür ve 4 yıl için 20 milyon Euro harcanan Lincoln kadro dışıydı.
Önce inanamadık, sonra anladık haber doğruydu. Herhalde birbirini ya da hocalarını yumruklamış olmalılardı. Hayır, öyle değilmiş. Biri kızı ile diğeri Brezilya’dan gelen dört misafiri ile kampta fazla vakit geçirmiş!
İkisi dün tribünde, bugün saat 11.00’de antrenmanda. Disiplinli Aslan’ın beyni, zerafeti, sürati, vitrini Lincoln tribünde. Alman disiplini böyle! Ceza futbolcuya değil, camiaya. Olaylardan dolayı seyirci yoktu. “Yumruğumuzu vurursak ne MHK kalır, ne de Federasyon” diyen cezalı Beşiktaş Başkanı Demirören ve yöneticileri de yoktu. Mel’un bir hastalığa yakalanan Canaydın da yoktu, futbol da yoktu. İki takım da oyunu maksimum elli metrede oynadı. Yaratıcılıktan uzaktı, yalnız Galatasaray biraz daha farklıydı.
Çünkü onlar ilk toplara bastılar, Beşiktaşlılar bekleme futbolu oynadılar. Stoperler Gökhan ve İbrahim’in geriye yaslanması, takımı orta sahaya çıkarmaması Siyah-Beyazlılar’ı eski günlerdeki gibi gösterdi.
3. bölgede Nobre ile Bobo çaresizce bekledi. Ve maalesef kötü maçın sonucunu yine hakem kararları belirledi. Galatasaray, ilk golünü auta çıkan topun korner olmasıyla kazandı. Gerçi o pozisyonda kaleci Hakan topu tutmalı veya uzağa vurmalıydı, ama karar hatalıydı. Penaltı ise yüzde 100 yanlıştı, Toraman topu Arda’nın önünden kapmıştı. Kalli’nin kumarına rağmen Galatasaray kazandı.
‘’Golün kralı‘’
Çok sıkıcı maçta futbolseverlerin tek güzel anısı Ümit’in röveşatası!
Futbolsuz, temposuz, coşkusuz... Çok iyi direnen, defans prensiplerini hatmetmiş Kasımpaşaspor’a karşı Sion yorgunluğunu üstünden atamamış, konsantrasyonu bozuk bir Galatasaray. Sarı-Kırmızılı ekip 30 ve 45. dakikalar arasında yaptığı pres dışında hiç de iyi bir görüntü vermedi. Eskiden olduğu gibi defanstan şişirilen uzun toplar, dönen topları kazanmaya çalışıp pozisyon aramalar bir istisna dışında, işe yaramadı. O istisna da gol oldu!
Ümit önce Lincoln’ün kafasına indirdiği topu kötü bir zamanlama ile auta yolladı, ardından penaltıyı kötü kullandı, son olarak da Hasan’ın pasında ters kademeye gelen Fatih’i pozisyon dışında bırakmayı başaramadığı için topu kaleye yollayamadı. Bir de Lincoln’ün 20 metreden Ümit’e doğru attığı pas var ki, gol pası falan değil. 3 müsait fırsatı harcayan Karan ekmeğini taştan, Galatasaray’ı tartışmalardan çıkardı. Kaleye sırtı dönükken sıçrayarak göğsüyle kontrol ettiği topu şahane bir röveşatayla ağlara yolladı.
Hakan Balta, Volkan, Bouzid, Servet kadar katkı sağlayamadı. Song, Barış, Linderoth, Lincoln ve Hasan arkadaşlarından biraz daha farklıydı.
Kasımpaşalılar’ın ise birbirlerinden farkı yoktu. Fatih ve Özgür’le sağ, Ünal ve Alparslan’la sol kanadı iyi kapatan, defans 5’lisini bozmayıp Cihat ve Jens Bertel’le kuş uçurmayan ev sahibi golcüsü Theoue’nun yokluğunda, hücum da yoktu! Oyunun yalnızca bir yönüyle başarılı olmak çok zor.
Not: Bugün yüzlerce yazar Olimpiyat’taki rüzgârı yazacak, kimse o yetkililer, rüzgâr panellerinin tamamlanması için kılını kıpırdatmayacak. Bu otoritenin beceriksizliği kadar, futbolcuların da kadersizliği. Ya da Türkler’in kaderi bu!
‘’Kalli borçlu‘’
UEFA sıralamasında 157. dahi olsa Sion’a karşı tek ön liberolu bir düzenle başlamak, üstüne kağıttan bir sol koridor hazırlamak bile teknik adama eleştiri yağdırmaya yetecek hatalar manzumesi değil midir. Üstelik sol stoper Servet, kırık kaburga ile oynar, sağa-sola dönemez, hava topu alamazken!
Feldkamp bu tercihleri yapınca Beşiktaş’ın elediği Zürih’in hem de deplasmanda beşlediği Sion yürüye yürüye geldi, 30 dakikada Galatasaray’ı üçledi. Ne zaman Carrusca ile Ayhan değişti, Hasan biraz içeri girdi, Galatasaray’ın oyunu nispeten bir şeye benzedi. İsviçreliler 3 gol buldular, Galatasaray’ın turunu riske sokacak bir o kadar da net pozisyon harcadılar. Sol koridor iptal, defans bu kadar dağınıkken elde edilen bu skor hem turun müjdecisi, hem de ne yapmamak gerektiğinin örneğidir. Tek adamla duruyordu Sarı-Kırmızılılar orta sahada ve ayakta. Lincoln’ün iki adamla kontrol edildiği, oyuna yön veremediği dönemde Linderoth taşıdı takımı. Son derece sağlam karakterli İsveçliyi kesici biliyorduk. O, hem rakibi karşıladı, hem atakları hazırladı, bir gol attı, 2 gollük şut daha atarken 3 de gol olabilecek pas yaptı. Aynı zamanda temponun en yüksek olduğu dönemde rakibin müthiş kontratağını kesen son adamdı. Galatasaray zayıf rakibini 3-2’den sonra yıkabilecek pozisyonlar da yakaladı. Hakan’ın vurmadığı 2 pozisyon dışında Lincoln 2, Hakan ve Ümit Karan da birer fırsatı değerlendiremediler. Herkesin Hakan’dan beklediği, topa basıp pozisyon harcamasındansa vurması! Vursa kaçabilir ama golde olabilir, biraz güven!
Feldkamp, bu kaliteli kadro ile yaşattığı mağlubiyetten sonra ülkeye puan, Galatasaray taraftarına ve camiasına prestij borçlu.
‘’Çok kolay oldu‘’
Kariyerinin en kötü maçlarından birini oynayan El Saka’nın ikramıyla kazanılan penaltı, Konyaspor’un oyun planını alt-üst ederken, daha maçın başında öne geçen Galatasaray’ı da oldukça rahatlattı. Konyaspor, Galatasaray’ın beyni Lincoln’ü Batista ve Sedat’la değişerek kontrol ederken, Sabin’in üzerine kurduğu hücum planını uygulamaya çalışıyordu. Lincoln’ü durdurdular, ama Türkiye’deki gerçeklerden habersiz, Sabin’i sahada tutamadılar. Siyahi futbolcunun itirazdan gördüğü ilk sarı kart ağır, protesto gerekçesiyle kendisini oyun dışı bırakan ikinci sarı ise ‘teknik’ olarak doğruydu.
Oysa Bülent Yıldırım, maçın başında bariz gol şansı olan Hakan’ı düşüren El Saka’yı atmalıydı. 27’de Sabin ihraç edildi. 28’de Nonda’nın golü geldi. 31’de, daha önce bir penaltı yaptıran Hakan, Carrusca’ya şahane bir de gol attırdı. Konyaspor 65 dakika 10 kişi oynamasına rağmen, sahadaki mücadele, seyircinin de eksikliğiyle, çetin bir lig maçından çok antrenmana benziyordu. Havayı Nonda tercihiyle haksızlığa uğradığını düşünen Ümit Karan ve idmanda, maçta, sokakta aynı coşkuyla oynayan Hasan değiştirdi. Yorgun Konyalılar, Murat Hacıoğlu da tamamen bitince, sağdan Uğur’un ataklarında yelkenleri tamamen suya indirdi. Uğur şüphesiz gole aç Hakan, Ümit ve Hasan’ın en sevdiği isimdi. Ancak bu maç, Sion karşılaşması öncesi hiç bir şekilde ölçü değildi. 65 dakika 10 kişiyle oynayan Konyaspor’un 4 net pozisyon bulması üzerinde düşünülmesi gereken bir problem.
Galatasaray, sahada 1 kişi fazla oynasa da Hakan, Nonda, Carrusca ve Lincoln’ün top rakipteyken defansa yardım etmemesi, Sarı-Kırmızılılar’ın güçlü rakipler karşısında çok gol yemesine sebep olabilir.
‘’Hoşgeldin Başesgioğlu!‘’
Adı futbol endüstrisi olan kaotik dünya bir can daha aldı. Bağıra bağıra gelen cinayetler, tribünde bitmeyen şiddet, futbolun yaşaması için kalıcı uygulanabilir çözümler istiyor. Dünkü FANATİK’te gördüğünüz gibi 4 büyük kulüp yöneticisi de ‘biz bilet dağıtmıyoruz’ diyebiliyor. Ankara’da, Bursa’da ya da ülkenin başka bir yanında taraftara bilet veren zaten yok! Taraftara bedava bileti ecinniler dağıtıyor.
Samimiyetsiz, taraftara dayalı olmayı da geçmiş, taraftara teslim olmuş, yasa tanımaz yöneticilere ceza vermeyen bir sistem, şiddeti bitirmez, körükler. Gerçekten futbolu ve kulübünü seven taraftarlar yerlerini holiganlara terk ediyor. Galatasaray ve Trabzonspor’un 5’er maçlık seyircisiz oynama cezaları, Fenerbahçe tribünlerinde (hem İstanbul’da hem Bursa’da) 15 taraftarın bıçakla yaralanmaları, senede 30’a yakın maçın seyircisiz oynanması, seyircili oynanan maçlarda da tribünlerin boş kalması, şiddetle mücadele etmemenin bir sonucudur. Şiddetle, şikeyle, teşvikle mücadelenin evrensel yöntemleri bellidir. Yeni Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu enkaz devralmıştır. Ama tribündeki şiddeti bitirmek kolaydır. Sorumlulukları düzgün paylaştıran, hangi ihlalde hangi suça ne ceza vereceğini açıklayan, Avrupa Birliği’nin tavsiye kararlarına uygun bir yasa, kısa vadede stadyumları gerçekten futbol alanına çevirecek ve insanları futboldan soğutan bu yazılar da bitecektir. Eski bakanlar bu işi başaramadı. Biraz tanınmış ‘karanlık önderlerinin bana görelerini’ ciddiye aldı ve eksik yasalar çıkartıldı. Tablo ortada!
Başesgioğlu, tarihe geçebilir. Bu ülkenin her yaş grubundaki insanına spor yaptırmayan, sporu tabana yaymayan, şike, teşvik ve şiddetle mücadele konusunda yasaları çıkartmayan bir bakan gittiğinde hiçbir iş yapmamış sayılır. İlk kez sporun değil ama futbolun gerçekten tam göbeğinden gelen bir bakanımız var. Onun için, o belki de şikeyle ya da teşvikle hakkı yenen sporculardan biridir. İşi zor ama bu onun işi... Diliyoruz ki; görev süresi bittiğinde şiddetle mücadele yöntemleri yerleşmiş olsun. Kendini kurtarmak için söylenen yalanlar son bulsun. Spor sayfaları futbol yorumlarıyla dolsun...