‘’Darüşşafaka'ya çok yakıştı‘’
Türk basketbolunun en köklü kulüplerinden Darüşşafaka... Tarihinde ilk kez Euroleague oynayıp Play-Off oynadıktan sonra, bu yıl da EuroCup’ı kazanıp, tarihinin en önemli başarısını elde ederken, bu kupayı Galatasaray’dan sonra Türkiye’ye getirme onurunu yaşadı. Bu şampiyonluk Darüşşafaka’ya çok ama çok yakıştı... Sezon boyun kupayı domine ettiler. Lokomotiv Kuban 20 maçı kazanmıştı ama onlar da 21 maçın 18’inde galip gelerek finale yükseldiler. Aslında şampiyonluğun müjdesi, Rusya’da bitime 11 saniye kala Sant-Ross’un kaptığı top ve sonrası Wilbekin’ın attığı üçlükle gelmişti. Sezonun MVP’si Wilbekin de, İstanbul’da noktayı koydu. ‘Buranın kralı benim’ dedi.
Adeta ders verdi
Dördüncü periyotta tam 7 dakika sayı atamamıştı Daçka. Ama savunma yaparak rakibin yaklaşmasına çok izin vermedi. 2 dakika kala fark 4’e inmişti ama Wilbekin 8 metreden attığı üçlükle, sımsıkı tuttukları kupayı bırakmayacaklarını gösterdi. Genel Menacer Mithat Demirel, düşük bütçeyle de nasıl değerli bir takım kurulurun dersini verdi. David Blatt, bu takımı sezon başından bu yana harika yönetti. Kupaya çok konsantreydi ve kazandı. Nasıl kazanılacağını zaten en iyi bilenlerden. 6 Türk oyuncu bu takıma çok katkı verdi. David Blatt de onlara güvendi, finalde bile sorumluluk verdi.
Gönülden tebrikler
Tabii ki bütün sezon duran ama finalde coşan Cummings ve diğerleri. Yıllardır bu takıma sponsor olan, bu yıl ismini vermese de desteğe devam eden Doğuş Grubu. Baştan sona hak edilen, son olarak kendilerinden çok büyük bir bütçeye sahip olan Lokomotiv Kuban’ı devirip kazanılan bir şampiyonluk. Herkesi gönülden tebrik ediyorum.
‘’Bi daha‘’
Darüşşafaka, uzatmada mağlup ettiği Lokomotiv Kuban’ı İstanbul’da ağırlıyor. Yeşil-Siyahlılar, bugün kazanırsa Eurocup şampiyonluğuna ulaşan ikinci Türk takımı olarak tarihe geçecek.
Türk basketbolu için tarihi bir gün daha geldi çattı. Lokomotif Kuban’ı Rusya’da yenip rakibine bu yılki ilk mağlubiyetini tattıran Darüşşafaka, bugün de Volkwagen Arena’da kazanırsa, Eurocup Şampiyonluğu’nu elde edecek.
İlk maç tahmin ettiğimiz üzere, kıran kırana, çok sert geçti. Kupa’nın en efektif savunma yapan ilk iki takımı finale kalmıştı. Bu özelliklerini de fazlasıyla sahaya yansıttılar. Sonunda pes etmeyen Darüşşafaka, mucize eseri uzatmaya götürdüğü maçı kazanıp, 1-0 öne geçti.
Rakibe tam 21 hücum ribaundu vermişlerdi. Tam 10 serbest atış kaçırmışlardı. Ama buna karşın savunmadan ödün vermeden, rakibi yüzde 39 iki sayı, yüzde 40 üç sayı yüzdesinde tutup, saha avantajını ellerine geçirdiler.
Farklı bir maç beklemiyorum
İstanbul’da da farklı bir maç beklemiyorum açıkcası. Sonuçta finale gelene kadar oynadığı 20 maçı da kazanan, 21.’yi ise uzatmada kaybeden bir takım olacak Daçka’nın karşısında. David Blatt ve takımı da bunun fazlasıyla farkında olacak.
Aslında iki takım da sezon boyunca gösterdiği performansla bu şampiyonluğu hak etti. Darüşşafaka, mütevazı sayılacak bir bütçeyle nasıl ‘değerli’ bir takım kurulurun en güzel örneğini de verdi aslında.
Darüşşafaka için artık şampiyonluğa sadece bir adım kaldı. Deplasmanda kazanıldığı için bu maça ‘çantada keklik’ gözüyle bakılmaması gerekiyor kesinlikle. Zor olacak ama işi buraya kadar getiren Blatt ve öğrencilerinin artık geri adım atmayacağını düşünüyorum.
İki yıl önce Galatasaray bu kupayı Türkiye’ye getirmişti. Şimdi sıra Darüşşafaka’da... Umarım o kupa bugün İstanbul’da kalacak.
‘’Darüşşafaka destan yazıyor‘’
Son yıllarda izlediğim en güzel, en keyifli, en kıran kırana maçta belki. Tabii ki sonucundan son derece mutluğu olduğumuz bir maç. Lokomotif Kuban ve Darüşşafaka’nın, finale bileğinin hakkıyla geldiğinin kanıtıydı belki de...
Bir tane kolay pozisyon vermediler. Takımlar basket bulabilmek için, ekmeği resmen taştan çıkardılar. Emek harcadılar, savaştılar, normal sürede yenişemediler ama biri kazanmak zorundaydı o da temsilcimiz Darüşşafaka oldu...
Sezonun MVP’si Wilbekın’a önlem alan ligin en iyi savunma takımı karşısında, ligin en iyi ikinci savunmacısı Daçka aynı karşılığı verdi. Hücumda ise bu sezon beklentilerin çok altında kalan Cummings kendini hatırlattı. 19 sayı atarken, uzunlarımız pota altında hiç etkili değilken tam 8 ribaunt aldı kısa Amerikalı. Eğer Darüşşafaka şampiyon olacaksa, artık onun da büyük katkısı var. 1.49 kala Kuban 70-63 öndeydi.
Bütün maçı harika oynayan Daçka son çeyrekte rakibine yeniliyordu. Ama Blatt’in öğrencileri asla pes etmeyen karakterlerini bir kez daha ortaya koydular. 11 saniye kala 72-69 gerideyken, top da onlardayken işimiz mucizelere kalmıştı. Ama Sant-Ross, Kuban kenardan oyuna başlarken topu kaptı.
O panikle gidip turnike atabilirdi belki ama Wilbekin’ı gördü. O da en iyi yaptığı işi yapıp üçlükle maçı uzatmaya götürdü. Uzatmada da geriden gelmenin avantajını kullanan Darüşşafaka, oynadığı 20 maçı da kazanan Kuban’a ilk yenilgiyi çok da güzel bir zamanda tattırdı. Tabii ki herşey bitmedi. İstanbul’daki maç da kolay olmayacak ama hem saha, hem psikolojik avantaj Darüşşafaka’da...
‘’Kupa aşkına!‘’
Avrupa’nın en büyük kupasında, bir yıl aradan sonra bir Türk takımı şampiyonluğa çok yakın. Galatasaray’ın kazandığı Eurocup’tan sonra Türk takımları bu kupaya katılmamış, bir yıl aradan sonra geri dönmüşlerdi. Dönüşümüz de muhteşem oldu. David Blatt yönetimindeki Darüşşafaka, oynadığı 21 maçın 18’ini kazanıp, tarihinde ilk kez finale kalma başarısı gösterdi. Rakip ise Lokomotif Kuban. Onlar ise 20 maçın tamamını kazandılar. Tıpkı 2006’da David Blatt’in Dinamo Moskovası gibi. Bu serinin finalde son bulacağını umut ediyoruz. Finaldeki iki takım, ‘Hücum maç kazandırır, savunma ise şampiyonluk’ klişesini fazlasıyla doğrular bir performans sergiledi bu yıl. Kuban, yüzde 0.849’luk savunma etkinlği ile Eurocup’ın birincisi. Darüşşafaka ise yüzde 0.877 ile ikinci sırada. Rakibini en düşük yüzdede tutan iki takım, savunma başarıları ile finale kalmayı başardı.
Broekhoff sakat
Kuban, Elegar, Qvale, Lazaric Jones gibi Türkiye’de orta karar takımlarda oynamış ve başarılı olamamış Amerikalılar’la, coach Sasha Obradoviç yönetiminde iyi bir takım kimyası oluşturdu. Darüşşafaka da benzer bir yapıda. 6 genç yerli ve 6 orta karar yabancı ile David Blatt yönetiminde çok önemli bir iş yaptılar. Finalde saha avantajı Kuban’dan yana. Ama Darüşşafaka’nın çok başarılı deplasman performansı, bizi fazlasıyla umutlandırıyor.
‘’Sıkıysa yakala!‘’
Play-Off’ta şu ana kadar oynadığı 9 maçı da kazanan, Maccabi, Real Madrid ve Panathinaikos’u süpüren Fenerbahçe’nin yeni rakibi Baskonia. Geçen yılın aksine bu kez saha avantajı da Kanarya’da... Bu zamanları çok seven Obradoviç ve takımı, turun yine büyük favorisi...
Baskonia, Fenerbahçe Doğuş’un bu yılki Play-Off rakibi. Şampiyonluğu yok belki ama, 2001 yılından itibaren tam 6 Final-Four’u, 2 de finali var. Geleneği, geçmişi, tecrübesi Fenerbahçe’ye oranla daha fazla belki, tıpkı Fenerbahçe’ye Play- Off’larda 3’er 0 kaybeden Maccabi, Real Madrid ve Panathinaikos gibi...
Baskonia, bu üç takıma göre daha kolay bir eşleşme gibi görünse de, maçlar oynanmadan kazanılmıyor.
Diğer kulüplere göre değişik bir yapısı var Baskonia’nın... İstatistik ekibi müthiş. Dünya’nın her yerinden, özellikle de Güney Amerika’dan adı sanı duyulmamış oyuncuları alıp, bir yılda yıldız seviyesine ulaştırabiliyor.
Yıldız fabrikası
Son 5 yılda, Fabian Causeur, Adam Hanga, Nemanja Bjelica, Mike James, Darius Adams, Kim Tillie, Johannes Voigtmann gibi isimleri parlatıp Avupa basketboluna hediye ettiler. Bu yıl da Vincent Poirier, Baskonia mutfağından geçti. Bu yıl da, 2 sezon önce Fransa 2. Ligi’nde oynayan Vincent Poirier sunumunu gerçekleştirdiler.
Sezona 4’te 0’la başlayınca efsane oyuncu, tecrübesiz coach Pablo Prigioni’nin yerine Pedro Martinez gelince, takımın çehresi de değişti.
Her zaman olduğu gibi kadroyu tamamen yenilemişlerdi. Zamanla, kendilerine has basketbolu oynamaya başladılar, son 7 maçın 6’sını da kazanarak Play-Off’a 7. sıradan girdiler.
Granger, Beaubois, Huertas, Vildoza gibi 4 kaliteli oyun kurucu, Timma, Jenning gibi keskin şutörleri, Voigtmann ve Poirier gibi uzun, çabuk ve şutu olan 5 numaralarının yanı sıra Shengelia gibi süperstar olma yolunda hızla ilerleyen 4 numaraları var.
Deplasmanda zayıflar
Potansiyelli, ligin en iyi hücum eden 3. takımı konumundalar. Takım istatistikleri Fenerbahçe ile birbirine çok yakın. Savunmaları hariç.
Bir de 15 deplasmanda sadece 6 kez kazanabildiler. İspanya dışında ise sadece 3 galibiyetleri var. Efes, Kızıl Yıldız ve Zalgiris’e karşı.
Fenerbahçe Doğuş, Baskonia’yı bu yıl iki kez mağlup etti.
Tabii ki Play-Off havası farklı olur. Ama Play-Off, Obradoviç ve Fenerbahçe’nin işi. 3 yıldır böyle oluyor, rakip kim olursa olsun, ‘süpürülmekten’ kurtulamıyor.
Bu yıl da aynı senaryo gerçekleşir mi bilemem ama Obradoviç’in başında olduğu bir takımı, 10 gün içinde 3 kez yenmek, değil Baskonia, CSKA Moskova için bile çok ama çok zor.
‘’Fener kendini sıkmadı‘’
Fenerbahçe Doğuş ve Malaga açısından bir anlam taşımayan bir maçtı. Sezonu galibiyetle bitirip, Play-Off’a moralli girmek de açıkçası son şampiyon için çok da önemli değil. Her ne kadar prova niteliği taşısa da bu tip maçlara konsantre olabilmek zor. Nitekim, Fenerbahçe Doğuş hiç alışık olmadığı bir şekilde, ilk periyotta 22, ikinci perioyotta ise 25 sayı yedi Malaga’dan. Bir hafta önce Olympiakos’u yenen Malaga, Fenerbahçe Doğuş’a karşı da, aynı ciddiyette oynadı. Euroleague klasiği bu aslında. Hiç iddiası kalmayan takımlar, can alıp can veren rakiplerini yeniyor, oyuna ve lige saygısını gösteriyor.
Geri adım atmadı
İkinci yarıda geri dönmeye çalıştı Fenerbahçe. Döndü de... Çok iyi savunma, Nunnaly ve Sloukas ile arka arkaya üçlüklerle gelen 4. periyodun başındaki 13-0’lık seriyle öne de geçtiler. Bir ara 16 sayı geri düşmüşlerdi (18-34), 5 sayı öne fırladılar: 64-59. Ama geri adım atmadı Malaga. Sahanın yıldızı Nedoviç olaya el koyarken, Guduriç çok fazla savunma hatası yaptı o anlarda... Belki kopacaktı maç ama yine ortaya geldi.
Nedoviç’ten müthiş veda
Fenerbahçe kazansaydı, Sloukas’a destanlar yazılacaktı belki. 26 sayı ve 7 asist yaparken, son saniyede devlerin arasından topu tipleyip maçı uzatmaya götürse de, uzatmada Sloukas’tan da daha iyi olan, 31 sayı ve 8 asistle kariyer rekoru kıran Nedoviç, kendi adına Euroleague’e bu yıl için müthiş bir veda etti.
‘’Hesaplar karıştı‘’
Euroleague'de son haftaya girilirken, Play- Off'a kalan takımlar belli oldu ama eşleşmeler henüz net değil. Hatta 1. sırada bitirmeyi garantileyen CSKA Moskova ve 2. Fenerbahçe Doğuş dışındaki diğer 6 takımın sıralamadaki yeri de belli değil. Hal böyle olunca, takımların özellikle de Fenerbahçe Doğuş'un kiminle eşleşeceği merak konusu. Özellikle dün Olymipakos'un Malaga'ya kaybetmesi, Zalgiris Kaunas'ın da CSKA Moskova'yı yenmesi, bütün dengeleri değiştirdi.
Peki 4 ve 8. sıralar nasıl şekillenecek?
Eğer Olympiakos, son hafta Zalgiris'e kaybederse 3'lü averajda Real Madrid dışarıda kalacak. Bu durumda Zalgiris 6, Baskonia 7, Khimki ise 8. sırada yer alacak. Fenerbahçe'nin rakibi Baskonia olacak. (Bütün olasılıklarda Baskonia'nın evinde Anadolu Efes'i yeneceğini varsayıyoruz) Eğer Olympiakos evinde Zalgiris'i mağlup ederse, Real (evinde Bamberg'i yeneceğini öngörüyoruz) dördüncü, Panathinaikos da (Milano'yu İtalya'da mağlup edeceğini öngörüyoruz) 5. sırada yer alacak gibi gözüküyor. Bu olasılıkta, Khimki, deplasmanda Barcelona'yı yenerse üçlü averajda Zalgiris 8, Khimki 7, Baskonia da 6. olacak. Yani Sarı-Lacivertliler, Khimki ile eşleşecek. Eğer Khimki Barcelona'ya kaybederse, bu kez Baskonia 6, Zalgiris 7, Khimki ise 8. bitirecek. Ekibimizin rakibi ise Zalgiris Kaunas olacak.
‘’Fener rakip tanımıyor‘’
Play-Off’ta muhtemelen eşleşecek iki takımın mücadelesini izledik Moskova’da... Play-Off’a doğru çıkışa geçen Fenerbahçe Doğuş, ilk sekizi garantiledikten sonra motivasyonu düşen Khimki’yi, Rusya’da mağlup etti. Rusya’da 9 maçtır kazanıyor Sarı-Lacivertliler. CSKA, Khimki, Kuban, Novgorod farketmiyor. Son hafta normal sonuçlarla biterse, rakip yine Khimki olacak. Fenerbahçe sevdiği deplasmana gidecek. Dün takımın bu yılki en etkili ismi Vesely yoktu. Onlarda da Honeycutt, Anderson, Todoroviç ve Sokolov sakattı. Fenerbahçe, yine bildiği oyunu oynadı.
Çaresiz kaldı
Tempoyu kendi ayarladı, iyi savunma yaptı. Rakibi yüzde 40’ın altında tutup potalarında 64 sayı gördüler. Shved tek başına birşeyler yapmaya çalıştı ama takım halinde oynayan Fenerbahçe’ye karşı çaresiz kaldı. Kızıl Yıldız maçının yıldızı Bobby Dixon, ikinci yarıda oyuna girdikten sonra, yine fark yaratan isim oldu. Devreyi 38-37 geride kapayan Kanarya, Bobby’le beraber rüzgarı arkasına aldı. 3. periyodu 59-53 önde bitiren Fenerbahçe, Wanamaker, Sloukas, Melli ve Nunnally’nin istikrarlı katkıları ile kontrolü eline alıp, maçı da 73-64 kazandı, normal sezonu ikinci sırada bitirmeyi büyük oranda garantiledi.
Kim gelirse gelsin!
Haftaya her şey belli olacak. İlk sekize kalan takımlar belli ama daha bir eşleşme bile belli değil. Normal şartlarda rakibimiz Khimki olacak gibi duruyor. Ama saha avantajının yanı sıra giderek artan formuyla, aşağıdan kim gelirse gelsin Sarı-Lacivertliler, yine Final-Four’un en büyük favorisi olacak









































