Arama

Popüler aramalar

‘’Topun değerini bilmedik!‘’

Çok heyecanlı, çok da umutluydu tüm Fenerbahçeliler... Madrid sokakları ve Barclaycard Center Sarı-Lacivert’ti, Kadıköy’den farkı yoktu salonun. Real Madrid’in saha avantajı vardı ama seyirci avantajı yarı yarıyaydı... İlk periyot da istediğimiz gibi başladı ama 2. çeyrekteki felaket, maçın senaryosunu da yazdı.

Real Madrid’in oyun karakteri belli. Çok koşuyorlar, açık alanı çok seviyorlar, tempoyu bulduklarında da durdurulmaları imkansıza yakın hale geliyor.

İlk devrede top kaybetmediler

Burada işin kilit noktası mümkün olduğu kadar az top kaybı yapmak, hücum ribauntlarını zorlayıp net savunma ribaundu almalarını engellemek, dolayısıyla onlara hızlı hücum fırsatı vermemek.

Ama 2. çeyrek oynanırken Fenerbahçe tam 8 top kaybı yaptı, bunların çoğu da potamıza turnike olarak geri döndü. Real Madrid’i de ritimden çıkarmak için onları top kaybına zorlamamız gerekiyordu, İspanyol ekibi devre bittiğinde ‘0’ top kaybı yapmıştı.

Hâl böyle olunca istedikleri ritmi buldular, buldukça da coştular. Efes maçında 6/6 üçlük atan Rivers dün 5/5 üçlükle başladı. Real ilk yarı tam 18 asist yaptı. Savunmamız düştükçe düştü...

2. periyotta yenilen 35 sayı ve oluşan 21 sayılık farkın da telafisi olmadı. Fenerbahçe 3 periyodu galip bitirdi, sadece 2. çeyreği ve maçı kaybetti.

Hakemler izin vermedi

Real Madrid yıllardır Final-Four ve final oynuyor. Fenerbahçe Ülker’in ilk Final-Four’u... Sadece iki oyuncunun Final-Four tecrübesi var. Bu seviyelerde de deneyim çok önemli.

Real Madrid de hiç bir hatayı affetmedi, tam 14 üçlük isabeti buldu, 11 hücum ribaundu aldı. Top kayıpları ve hücum ribauntları nedeniyle Real bizden 10 fazla hücum etti. Maçın skoruna da bakınca 5 topluk fark var.

Hesap basit aslında... 14 yerine 9 top kaybı yapsak, skor kafa kafaya gelecek.

27 sayıdan, yine de geri dönmeyi denedi Sarı-Lacivertliler... Fark 14’lere indi ama kaçan turnikeler, basit hatalar ve hakemlerin bir kaç düdüğü buna izin vermedi... Hakemler, en ufak bir riski bile göze
almadılar bu anlarda (!)...

Maç öncesi pota altında avantajlı olduğumuz düşünülüyordu.

Ama 3 pivotumuz hiç faydalı olamazken, sakatlıktan çıkan Bjelica’nın formsuzluğu takımı çok olumsuz etkiledi. Hücum düzenlerinde yeri geldiğinde oyun kurucu gibi oynayan Bjelica MVP seçildiği sezonda çok kritik bir anda sakatlanınca, Final-Four’a fizik olarak hiç hazır gelemedi.

87 sayı yetmedi

Ayon 18 sayı ile bizim uzunları denize dökerken, Nocioni de tecrübesini fazlasıyla konuşturdu.

Takımın Final-Four’a kalmasında büyük rol oynayan Zizis de dün çok etkisiz kalırken, Vesely, Goudelock ve Bogdanovic’in bireysel çabaları ile 87 sayı üretildi ama bu bile kazanmaya yetmedi.

Kazanmak için tempoyu belirlemek gerekiyordu. Sahada Real Madrid basketbolu oynandı maalesef. Fenerbahçe harika bir sezon geçirdi, Final-Four’a kalarak hepimizi mutlu etti. Ama dünkü oyun final için yeterli olmadı. Umarım bu Final-Four bizler için alışkanlık olur. Alışkanlıklar da şampiyonluk getirir...

16 Mayıs 2015, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sıra Madrid'e geldi...‘’

Beklenen gün geldi çattı. Yer Madrid. Rakip ev sahibi Real Madrid...

Son iki yıl final oynadılar ama iki finali de favori olmalarına rağmen kaybettiler. Bence bu iki finalde de sorun mentaldi. Yarı finalleri farklı kazanmanın, bütün bir sezonu domine etmenin getirdiği aşırı özgüven kibire dönüşünce elleri hep boş kaldı. İlkinden ders çıkarmamışlardı, umudumuz ikincisinden de yeterli dersleri almamış olmaları.

Ritm yakalamaları tehlike


Ders çıkarmış olsalar da, bu, yenilmeyecek bir takım olmadıklarını göstermiyor. En büyük örneği de Anadolu Efes’le oynadıkları Play-Off serisi. Son anda çeyrek finale kalan Efes, büyük favori Real’i 4 maçta da çok zor durumlarda bıraktı. Madrid’de 12 ve 17 sayıdan maç verdiler. Real istediği açık alanları bulup, tempoyu ve ritmi kendi ayarladığında gerçekten durdurulması zor bir güce dönüşüyor.

Llull, Rodriguez ve Fernandes’li kısa rotasyonu, Real’in oyun karakterinin en önemli dişlileri. Bu üçlünün efektifliğini ne kadar azaltırsak, kazanma şansımız da bir o kadar artacak. Bu kupayı en çok kazanan coach Obradovic, takımı en iyi şekilde hazırlayıp, rakibe de her türlü önlemi alacaktır. Pota altında Reyes, Bourusis gibi tecrübeli oyunculara sahipler. Biz, Bjelica, Vesely, Zoric, Semih ve Oğuz’la o bölgede daha güçlüyüz. Onların artısı tecrübe...

‘Teatral’ yetenekleri yüksek

Onların kısaları ne kadar efektifse, bizimkiler de öyle. Zizis, Kenan, Bogdanovic, Goudelock, Emir, Melih hatta Serhat en az onlar kadar yetenekli ve skorer. Ev sahibi faktörü var ama Fenerbahçe Ülker, Euroleague’in deplasman galibiyeti rekorunu kırdı. Rakip sahada yenmedikleri takım kalmadı. Şimdi sıra Real’e geldi.

Bence en çok dikkat edilmesi gereken konu, teknik-taktiğin dışında Real’li oyuncuların tavırları. Hakemi, rakibi etkilemeyi, provoke etmeyi, mental olarak oyundan düşürmeyi çok iyi biliyorlar. Spor ahlakına uymayan bu davranışlar, herkesten tepki alıyor ama onların oyun karakteri bu. Basketbol yetenekleri kadar ‘teatral’ yetenekleri herkesten üstün.

Fenerbahçe Ülker’li oyuncuların bu durumlara karşı da hazır olup, cevap vermeleri gerekecek.

Sonuçta galibi küçük nüanslar belirleyecek. Takım olarak ilk kez buradayız ama takımın başında hep burada olan Obradovic var. Zaten dünkü basın toplantısında da, ‘buraların hakimi benim’ mesajını verdi tüm Dünya’ya... Farkını orada da konuşturdu. Atina’da, Moskova’da kazanan Fenerbahçe Ülker, Madrid’de neden kazanmasın?

15 Mayıs 2015, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Heyecan tırmanıyor‘’

Final-Four’a bir gün kala, Madrid’de heyecan giderek tırmanıyor... En büyük heyecan da, tabii ki bizde. 2001 yılından sonra ilk kez bir Türk takımı Final-Four’da... Fenerbahçe Ülker, tarihinde ilk kez burada mücadele edecek. Real Madrid, Olympiakos, CSKA, Final Four’un ve şampiyonlukların gediklisi. Tabii ki her takımın hedefi burada olmak ama bu Final-Four bizler için daha fazla anlam ifade ediyor. Coach Obradovic de sanki en çok Final-Four oynamamış, sanki en çok şampiyonluk kazanan o değilmiş gibi, takımın heyecanına ayak uyduruyor. Zaten heyecanı bitse, bu kadar motive olamaz. Türkiye’ye geldiği günden bu yana sık sık, özellikle kaybedilen maçlardan sonra, “Her şeyi kazandım ama oyuncularımdan daha motiveyim” diyerek onların konsantrasyonunu artırmaya çalıştı sürekli... Şimdi de Real Madrid maçına hazırlıyor takımı. Nasıl kazanılacağını, neler yapılması gerektiğini de en iyi o biliyor şüphesiz. Bu Final Four’da, takımın açlığı ve isteği dışında en büyük artı Obradovic olacak kesinlikle. Bütün takımlar Madrid’e geldi... Herkes aynı otelde... Maçların oynanacağı Barclay Card Center’da hummalı bir çalışma var. Kent ise henüz sakin. Taraftarların çoğu, bugün ve maç günü İspanya’ya gelecek. Bugünden itibaren, Final Four heyecanı ve keyfi daha da fazla yaşanmaya devam edecek. İlk andan itibaren, takımla beraberiz. Gözlemlediğim, hepsinin mutlu, heyecanlı ve her şeyden önemlisi özgüvenli olduğu. Artık biz de sabırsızlıkla maç saatinin bir an önce gelmesini bekliyoruz...

14 Mayıs 2015, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tarihi yolculuk‘’

Fenerbahçe Ülker, tarihinde ilk kez katılacağı Final-Four için dün, İspanya’ya hareket etti. Özellikle Top 16’nın ikinci yarısından itibaren camiada, basketbol kamuoyunda Final-Four heyecanı fazlasıyla yaşandı. Takım Maccabi’yi geçip, tarihi hedefe ulaşınca bu heyecan katlanarak arttı. Real Madrid maçı yaklaştıkça o heyecan katlanarak da artıyor. Dün Fenerbahçe Ülker kafilesi müthiş bir şekilde uğurlandı İspanya’ya. Ülker ve kulübün yaptığı organizasyon, daha doğrusu jest enfesti. Oyuncular kendilerini fazlasıyla değerli hissetti, mutlu oldu. Uçakta da aynı tablo devam etti. Havalimanı personeli ve taraftarın ilgisi, uçak görevlilerinin alakaları üst düzeydeydi. Yapılan moral verici anonslara, bir de ekranlarda Final-Four için hazırlanan Fenerbahçe Ülker filmi yayınlanınca, uçakta büyük bir alkış koptu. Bu jestler oyunculara büyük moral oldu. Zaten adım adım gelişen takımda, Olympiakos, CSKA ve Maccabi’yi deplasmanda yenince özgüven duygusu da fazlasıyla oluştu. Obradoviç ve öğrencileri herkesi yenebileceklerini, o güce sahip olduklarını biliyorlar. Bunu da tavırlarıyla çevreye yansıtıyorlar. Final-Four yolculuğu mutlu başladı, umarım dönüşümüz daha da mutlu olur....

13 Mayıs 2015, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Lige yakışır finiş‘’

Basketbol Ligi’nde düğüm son hafta çözülecekti, son topta çözüldü. İnanılmaz bir normal sezon, inanılmaz bir son hafta, inanılmaz son dakikalar yaşadık. Galatasaray Liv Hospital, 20 sayıdan TED Kolej’e maçı verdi. Trabzon’da Marcus Haislip’in son saniye üçlüğü girseydi, Cim Bom dışarıda kalacaktı, o top çemberden çıkınca Beşiktaş İntegral Forex, yıllar sonra Play-Off’a giremedi. Telekom ve
Beşiktaş’ın mutlaka kazanmaları gereken maçlarda en ufak bir direnç bile göstermemeleri, kabul edilir gibi değildi. TED Kolej, Hazan Özmeriç’le üçte üç yapıp ligde kalmayı sonuna kadar hak etti. Özmeriç, 3 haftada koca bir lige damgasını vurdu. Kendisini tebrik ediyorum. Ligin yenisi Eskişehir’in de özellikle coach Greenberg ile gösterdiği mücadele taktire değerdi. Sonuna kadar zorladılar ama onlara gerçekten yazık oldu.

Ataman’a kulak verilmeli

A Milli Basketbol Takımı Coach’u Ergin Ataman, geçtiğimiz günlerde Play-Off’ların erken bitmesi gerektiğini, yoksa milli oyuncuların Avrupa Şampiyonası hazırlık döneminde sürantrene olacağını, sakatlık risklerinin çok artacağını söyledi. Bu görüşlerini de federasyon yetkililerine bildirmiş.

Bu yıl Fenerbahçe Ülker’in Final-Four oynayacak olması nedeniyle Play-Off planlanan tarihten daha geç başlayacak. Bütün maçların oynandığını gözönüne aldığımızda ligin 27 Haziran’a kadar uzaması gündemde. Baktığımız zaman Fenerbahçe Ülker ve Anadolu Efes oyuncuları başta olmak üzere, diğer Avrupa Kupası oynayan oyuncularımız 80’e yakın maç yapmış durumdalar. Dinlenmek onların hakkı ve onları dinlendirmek de TBF’nin görevi. Çünkü burada aslolan Milli Takım’dır...

Geçen yıl VTB Ligi’nde Play-Off serilerinde aynı saha maçları arka arkaya oynandı. Bir gün bile boşluk verilmedi. Bu yıl da Adriatik Ligi Play-Off’u aynı şekilde oynandı. Ayrıca VTB, Almanya, İtalya gibi liglerde Play-Off’lar saha değişimlerinde iki gün boşluk verilmeden oynanıyor yıllardır. Arka arka oynamayı geçelim, saha değişimlerinde ve yeni seri başlangıçlarında 2 gün yerine, diğer ligler gibi bir gün ara verirsek, Play-Off’un boyu bir hafta 10 gün kısalır.

TBF yetkilileri ‘yönerge böyle’ diyebilir. Ama yönergeler yapıldığı gibi değişebilir de. Sonuçta burada amaç milli oyuncuyu ve milli takımı korumak olduğu için kimsenin itiraz edeceğini de sanmıyorum. Play-Off’a katılan takım yetkilileri ile yapılacak bir toplantı sonrası onların da onayı alınır, yeni takvim belirlenir.

Yıllardır değişmesi gerektiğini belirttiğim saçma 3+2 kuralının kalkması ile harika bir lig, bu harika ligde oynayan takımlarımızın 3 kupada birden son dörde kaldığı bir sezon geçirdik. Bu ligden çıkacak oyuncular da yazın Avrupa Şampiyonası’nda boy gösterecek. Onları, şampiyonaya hazır ve sağlıklı göndermek de federasyonun görevi. Ataman’ın isyanına kulak verilmesi gerektiğini düşünüyorum.

10 Mayıs 2015, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Trabzon denedi ama olmadı‘’

Trabzonspor Medical Park, sezon boyu gösterdiği performansın yanı sıra dünkü finaldeki mücadelesiyle şampiyonluğu hak etmişti. Son saniyede, bir topla giden şampiyonluk... 12 sayıdan geri gelip müthiş bir efor sarfeden, son savunmayı da harika yapan Bordo- Mavililer, maç ribaundunu alamayınca, Fransız Nanterre’in yüzü güldü. Kaybedene yazık olacaktı, bize yazık oldu...

Yine finale kaldık, yine kazanamadık...Türk basketbolunun makus tahili olsa gerek... Nanterre, Trabzon’un bu yıl karşılaştığı en güçlü takımdı belki. Tamamı siyahi, atletik oyunculardan kurulu olan Fransız ekibi, fiziksel olarak çok güçlüydü. Nitekim ribauntlarda kurdukları üstünlük, pota altını Trabzon’a kapatmaları, uzun kolları ile pas yollarını tıkamaları ile Trabzon hücumda bu yıl hiç olmadığı kadar zorlandı.

Maçı sürekli geride götürdüler. Ama denemekten asla vazgeçmediler. Bost, Hardy, Velickovic, son olarak İvanov’la 12 sayı geriden geldiler. Onlar fizik güçlerini, biz basketbol aklını kullandık. Taraftar muhteşemdi. Onlar da hiç geri adım atmadı. Takıma müthiş destek verdi. Sonunda bitime 14 saniye kala Hardy’nin basketi ile kupanın bir kulbundan yakaladı Bordo- Mavililer. Ama son top tüm hayallerimizi yıktı maalesef...

Kupa, Trabzon’a, Trabzonspor Medical Park’a çok yakışacaktı ama olmadı. Ciddi ve planlı yatırımlarla kısa sürede basketbolda nerelere gelinebileceğini gördü Trabzon bir kez daha. Umarım bu yatırımların devamı gelir. Trabzon kenti de artık basketbolu çok seviyor. Dün şampiyonluk kaçtı belki ama gelecek için umutlarımız var.

27 Nisan 2015, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kupaya bir maç kaldı‘’

Eurochallange’de sezon başından bu yana gösterdiği performansla finali fazlazıyla hak eden Trabzonspor Medical Park, ilk hedefine ulaştı. Romanya’nın Energia Torun takımı da, Trabzon gibi ilk kez buralarda boy gösteriyordu. 7 yabancı ile hızlı oynayan, iyi savunma yapmaya çalışan bir takım görüntüsündeydiler. Oyunun başında Amerikalılar, birebirlerle yüksek yüzdeyle şut atıp, savunmada isimleri gibi ortaya enerji koyunca, Trabzon oyuna giremedi. Arka arkaya gelen top kayıpları sonrası 10 sayı geri düştüler. İşlerin kötü gittiği anlarda, taşın altına elini Hardy koydu. Amerikalı, hücumların tıkandığı anlarda inanılmaz bir hücum performansı gösterdi, ona diğerleri de eşlik edince 5-6 dakikalık periyotta maçın rengi tamamen değişti. Kalan bölümlerde, normal oyununa dönen, düzen içinde oynayıp, rakibin birebirlerine önlem alan Bordo-Mavililer, ikinci yarıda galibiyete kolay ulaştı. Velickoviç ve Marshall gibi oyuncular bu seviyeler için bir gömlek yukarıda. Sırp yıldız eski günlerine dönüş hazırlıkları yapıyor gibiydi. Oynamadığı anlarda da arkadaşlarına neler yapmaları gerektiğini söyleyip oyuna kenardan bile katkı verdi. Coach Markoviç geldiği günden bu yana fark yarattı. Takımına çok hakim, oyunu iyi okuyan bir coach. Coachluk geleceği, oyunculuk kariyerinden daha parlak olabilir. Finalde rakip Fransa’nın Nanterre takımı olacak. Geçen yıl Euroleague oynayan Nanterre, Energia’dan farklı, basketbolu düzen içinde oynayan, atletik ve kaliteli oyunculara sahip bir takım. Fransa Ligi’ni de domine ediyorlar.

Ama Eurochallange’de evinde hiç yenilmeyen Trabzon’un seriyi sürdürüp, şampiyonluğa ulaşmasını umuyoruz. Erkek basketbol tarihinde finaller çok var ama sadece 2 kupamız bulunuyor. Türkiye’ye 3. kupayı Trabzonspor’un getirmesi dileği ile finali sabırsızlıkla bekliyoruz.

25 Nisan 2015, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sadece savaşmak Efes'e yetmedi‘’

Serinin ilk üç maçında Anadolu Efes coach farkıyla üstünlük yakalamaya çalışırken, Real Madrid bireysel yeteneklerle sonuca gidebilmişti. Dünkü maçın ikinci yarısında Laso’nun savunma hamlesine, Anadolu Efes yanıt veremeyince Real Final-Four’un yolunu tuttu. İspanyol ekibi ikinci yarıda alan savunması gibi yerleşip, daha sonra adam bulurken, bütün ikili oyunlarda adam değişti. Burada ters
eşleşmede ısrarla Krstic’i bulmak isterken, normalin çok üstünde top kaybı yaptı Efes. Baskı ve stres altında olan Real, iyi savunma yapınca, moral ve özgüven kazandı. Bu özgüvenle de hücumda Llull, Rodriguez ve Fernandes gibi üç süper yıldızı ile çok zor şutlarda, çok yüksek yüzdeyle isabet buldular. Ritm değişti, momentum değişti. Efes, geri gelmek için çok çaba sarfetti ama bu kadar yetenekli yıldızların hepsinin attığı günde, sadece mücadele edip, savaşmak yetmedi.

Kader maçında 18 top kaybı yapar, rakibi sadece 4 top kaybına zorlarsan, kendinden daha güçlü bir takımı yenemezsin. Düşünün Real 44 iki sayılık hücum denemiş, Efes 27. Onlar 28 kere üçlük atmışlar,
biz 21... Ne kadar iyi mücadele edersen et, potaya atılan top sayısında bu kadar dengesizlik olursa da senden daha güçlü bir takıma karşı kazanamazsın.

Efes seriyi aslında Madrid’de kaybetti. İlk maçta 13, ikinci maçta 17 sayı öne geçmişken, rakip normal oyununun tamamen dışına çıkmışken, servis kırmalıydı temsilcimiz. Bir değil, bir çok kez fırsat geldi eline ama değerlendiremedi maalesef. Heurtel’in kötü gününde olması da skorun 63’te kalmasındaki etkenlerden biriydi. Zaten hiç savunma yapamayan Fransız yıldızın oyunda kalmasının yegane nedeni,
sayı atması ve asist yapması. Dün 7’de 1’le üç sayıda kalırken, 4 asiste karşılık 4 de top kaybı yaptı.

İvkovic son 5 dakikada Doğuş, Lasme, Draper’ı sahaya sürüp savunma hamlesi denedi ama bu kez sahada sayı atacak oyuncu kalmadı. Yine de Play-Off’un hakkını verdi Efes. Madrid’de alınacak bir galibiyet işin rengini değiştirebilirdi ama olmadı.

24 Nisan 2015, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI