‘’Fener büyük oynadı‘’
Real Madrid uzak ara lig lideri. İlk iç saha yenilgisini geçen hafta Panathinaikos karşısında almışlardı. Bu maça biraz daha konsantre olup, reaksiyon göstermeleri bekleniyordu. Ama Fenerbahçe Beko öyle kararlı bir başlangıç yaptı ki, son şampiyonu bir an için olsa maçın içine sokmadı. Evinde 90’lı sayılara rahat ulaşan Real Madrid’i ilk yarıda sadece 33 sayıda tutmuştu Fenerbahçe savunması. Ne Campazzo, ne Musa, ne Tavarez oyunun içine giremedi. Calathes önderliğinde hücum organizasyonları ise harika işledi. Hayes-Davis istikrarlı oyununu Real karşısında da sürdürdü. Sertaç, sonrasında da Motley pota altında ciddi hakimiyet kurdu. Tavarez ve Fournier gibi iki pivotu olan ve pota altının kralı konumunda bulunan Real’e karşı ribauntlarda kurulan 45’e 30’luk üstünlük takımın ne kadar istekli ve ne kadar dominant olduğunun da bir göstergesiydi. Son dönemde çok formda olan Biberoviç, yine kenardan gelen Wilbekın ciddi skor katkıları verdi. Böyle bir deplasmanda 30 üçlük kullanıp, bunlarını 22’sini kaçırmak ve buna karşın kazanmak da büyük beceri ister.
Tebrikler Fenerbahçe
Bu kadar kötü bir şut yüzdesine rağmen hücum ribauntlarını kovalamak, geriye iyi koşmak, top kayıplarını sınırlamak galibiyetin anahtarı oldu. Daha çok isteyen, daha çok mücadele eden, daha çok konsantre olan taraf Fenerbahçe Beko’ydu ve Madrid deplasmanında sonuna kadar hak ettiği bir galibiyet aldı hem de tam 6 yıl sonra. Yaklaşan Play-Off öncesi puanın yanı sıra mental olarak da kritik bir eşik atladı bence Sarı-Lacivertliler. Şu ana kadar çıktıkları 14 deplasman maçının 10’unu kaybetmişlerdi. Böylesine büyük bir dış saha galibiyetleri yoktu. Şimdi özgüven kazanımı ve mental olarak güçlenme anlamında da önemli bir iş başardılar. Tebrikler Fenerbahçe Beko...
‘’Rekorlarla gelen zafer‘’
Çok çılgın bir maç izledik Ülker Arena’da... Baskonia basketbolu oynandı ama kazanan Fenerbahe Beko oldu. İki takım da o kadar rahat skor üretti ki, zaten ortaya çıkan 111-96 ile Euroleague tarihine geçecek bir oynandı... İlk periyottan belli oldu maçın seneryosu. Daha çok atan kazanacaktı. Periyot 34-32 Baskonia lehine sonulandı. Rakibin en önemli skoreri Howard 3 dakikada 3 faul alınca hiç oyunun içine giremedi. Ama Diez çok ekstra üçlükle attı. Bizde de Sertaç ve Sestina hiç kaçırmadan üçlükleri gönderdi Baskonia potasına. Üstünlük sürekli el değiştirdi. Maç içinde bir çok hikaye vardı. Dönem dönem bireysel performanslar ön plana çıktı. En ilginçlerinden biri de Biberoviç’in üçüncü çeyrekte 5/5 üçlük atmasıydı. Ama buna rağmen oyunu bir türlü koparamadı Fenerbahçe Beko.. Taa ki 4. çeyreğin ortalarına kadar. Son periyoda 78-78 berabere girildi. Ama 4. çeyreğe 10-0 ile başlayan Kanarya, sonunda Baskonia’nın direncini kırmayı başardı.
Kötü gününde olmasına rağmen...
Konuk ekip Theodore ve Moneke ile son bir kez daha gelmeye çalışsa da DavisGuduriç ikilisinin üçlükleri, Motley’in pota altındaki harika performansı ile 33-18’lik seri yakalayan Kanarya iç sahadaki harika çizgisini sürdürmeyi başardı. Bu galibiyetle de ilk 4 yolunda önemli bir engeli daha aşmış oldu. Maccabi karşısında 109 sayı ile kulüp rekoru kıran Sarı-Lacivertliler, 111 ile bu rekoru geliştirirken, 29 olan asist rekorunu da 32 asiste çıkardı. Mükemmel bir hücum maçı oynadı Fenerbahçe Beko. Tam 19 da üçlük isabeti buldular. Hem de 5’te 0 atan Wilbekın’ın kötü gününde olmasına rağmen!... Tabii ki sıradışı, Euroleague ayarlarında oynanmayan bir maçtı. Taraftar ve izleyenler için de çok keyifliydi...
‘’Tarık ipten aldı‘’
Neredeyse Türk basketbol tarihine geçecek bir yenilgi alıyorduk İzlanda karşısında. Neyse ki, Tarık Biberoviç çok ama çok zor bir şutta isabet buldu, prestijimiz de kurtuldu. Tamam iki idman yapıp bu tip maçları oynamak ve motive olmak kolay değil. Rakip zayıf İzlanda. Ama salon tıklım tıklım dolu. Basketbolseverler, herkesten fazla değer vermiş bu maça. 5 dakika üst düzey basketbol oynasak İzlanda’nın direnci düşecek ama beceremedik.
5 dakikada 17 sayı yedik
Kötü hücum ettik, kötü savunma yaptık. İkinci yarının başında skor üstünlüğünü ele aldık. Ama İtalya maçındaki gibi top kayıplarımız İzlanda’nın ekmeğine yağ sürdü. Pota altında Sertaç ve Ercan büyük üstünlük kurdu ama rakip kısaları durduramadık. Nitekim tam zamanında bitime 5 dakika kala 10 sayılık farka ulaştık: 65-56. Ancak İzlanda kalan 5 dakikada 5 üçlük buldu. Bitime 4 saniye kala da Gudmudson’un basketiyle 73-72 öne geçti. İnanılır gibi değildi. 5 dakikada tam 17 sayı yemiştik.
Biberoviç imdada yetişti
Neyse ki imdada ikinci kez Ay-Yıldızlı formayı giyen Tarık Biberoviç yetişti. Önce bir yere düşer gibi oldu, geri dönüp el üstü zor bir şutta isabet buldu, galibiyeti de Milli Takım’a getirdi. Kaybetsek bile bir şekilde bu grupta ilk üçe girer, Avrupa Şampiyonu bileti alırdık ama böylesine bir İzlanda karşısında düşülen durum oldukça düşündürücü.
Herkesin düşünüp ders çıkarması gerekecek
Tamam NBA oyuncularımız yok ama Euroleague forması giyen bir tecrübeli isme sahibiz. Bu maçtan sonra herkesin düşünüp fazlasıyla ders çıkarması gerekecek. Bir sonrası milli ara Aralık ayında. O zamana kadar daha önce de yazdığım gibi devşirme bir oyun kurucu bulup, takıma adapte etmemiz gerekiyor...
‘’Kötü başlangıç‘’
A Milli Basketbol Takımımız, 2025 Avrupa Şampiyonası Elemeleri’ndeki ilk maçta İtalya’ya deplasmanda mağlup oldu. Gruptan 3 takımın çıkacağı formatta, Avrupa Şampiyonası’na katılmak büyük başarı sayılmasa da derece yapmak katılacağımız torbayı belirlemek açısından önemliydi. Rakip de grubun en güçlü takımı İtalya’ydı. Maça ilk kez Ay-Yıldızlı formayı giyen Tarık Biberoviç’in üçlükleri ile başladık.
İtalya da Melli ile yanıt verdi. Bu iki oyuncunun karşılıklı düellosu şeklinde geçen periyot 24-24 sona erdi. İkinci periyottan itibaren yapılan basit top kayıpları, ibreyi İtalya lehine çevirdi. Bu seviyelerde bu kadar kolay top kaybı yapmak maçı hediye etmek demek.
Onların seviyesine çıkamadık
Konsantrasyonumuz yeterli değildi, bir de savunma sertliğimiz... Nitekim İtalya kaptığı toplarla farkı açtı. İkinci yarıda fark bir ara 15 sayıya kadar çıktı. İtalya çok agresif savunma yaparken biz onların seviyesine hiç ulaşamadık. Nitekim ikinci yarıda onlar da rahat üçlükler bulunca skoru hep önde götürdüler. Melih, can havliyle arka arkaya 4 üçlük atınca umutlanır (79-73) gibi olduk ama bu saman alevi gibi parlama, İtalya’yı deplasmanda yenmemize yetmedi. Mağlubiyetin 3 ana nedeni şuydu; 1- Yapılan 17 top kaybı, 2- Savunma yumuşaklığı, 3- Hücumda çok fazla organize basket bulamamak.
Kazaya yer yok
Sonuçta gruptaki en büyük rakibimize deplasmanda 7 sayıyla yenildik. Burada İzlanda ve Macaristan karşısında kazaya kurban gitmememiz gerekiyor. Oyun konsantrasyonumuzu daha fazla arttırmamız gerekecek. 17 top kaybının 10’unu oyun kurucularımız yaptı. Bir sonraki pencere neredeyse 1 yıl sonra. Bu zamana kadar bir devşirme oyun kurucuda karar kılıp onu sisteme monte etmeye çalışmak gerekecek. Gecenin iyi yanlarından biri ilk kez milli olan Biberoviç’in sanki 40 yıldır bu takımda oynuyormuş gibi 27 sayı üretip, taşın altına elini koyması oldu...
‘’Şampiyon Fenerbahçe‘’
Konya’de düzenenlen Türkiye Kupası Dörtlü Final organizasyonunda şampiyon Fenerbahçe Beko oldu. Yarı finalde Beşiktaş’ı müthiş bir oyundan sonra sürklase eden Fenerbahçe, Konya’ya en motive ve hazır gelen takım olduğunu göstermişti.
Beaubois yerine Thompson seçimi
Nitekim finalde de Anadolu Efes’e hiç şans tanımadılar ve sonuna kadar hak ettikleri bir şampiyonluğa ulaştılar. Kanarya, finale Beşiktaş maçı kadrosu ile çıkarken, coach Mijatoviç, Beaubois yerine Darius Thompson’u sahaya sürmüştü. Bu tercih de finalin kaybedilmesinde önemli rol oynadı bence. Fenerbahçe’nin maçı Efes’ten daha çok istediği ribauntlardan da belliydi aslında. Sarı-Lacivertliler, ilk yarı tam 9 hücum ribanudu alan, bu ribauntlar sonrası da büyük oranda basket bulan Kanarya devreyi 43-35 önde bitirdi.
Savunma kusursuzdu
İkinci yarının başında da yine iki hücum ribaundu sonrası buldukları basketler ile kontrolü iyice ellerine aldılar. Savunma 40 dakika boyuncu kusursuzdu. Çok agresif ve konsantre savunma yapan Fenerbahçe, aynı Beşiktaş maçında olduğu gibi Efesli oyuncular bir tane bile kolay basket imkanı tanımadı. Bu savunma karşısında çok yıpranan Lacivert-Beyazlılar, ribaund da alamayınca tamamen teslim oldu.
Tüm oyunculardan büyük katkı
Coach Mijatoviç son çeyreğe 5 kısa ile başladı. Efes 6-0’la umutlanırken, takımını kupada çok iyi yöneten Jasikevicius 5 kısaya anında cevap verdi ve SarıLacivertliler rakibin son hamlesini de etkisiz hale getirdi. Tüm oyuncular hem savunma, hem hücumda takıma büyüt katkı verdi. Çok istiyorlardı, kararlıydılar ve kazandılar. Tebrikler Fenerbahçe...
‘’Klasik bir final!‘’
Bu yıl Konya’da düzenlenen Türkiye Kupası’na ligin ilk ilk 4 sırasını paylaşan, 4 güçlü takım iddialı geldi. Gözler tabii ki Fenerbahçe Beko-Beşiktaş Emlakjet derbisindeydi.
Fenerbahçe Beko, normal sezonda yenildiği Beşiktaş karşısında öyle bir başlangıç yaptı ki, neredeyse iki dakikada maçı bitirdi. Coach Jasikevicius, sürpriz bir şekilde Emre Ekşioğlu ile maça başladı. Emre’nin Needham’a baskı yapması planlanıyordu. Ama sadece Emre değil, tüm oyuncular öyle üst düzey bir müdafa yaptılar ki, Siyah-Beyazlılar bırakın şut atmayı yanındaki takım ardaşına pas bile veremiyordu. Sarı-Lacivertliler, tüm oyuncularıyla çok rahat skor üretti. Periyot 31-8 sona erdi. Uzun süredir oyunu bu kadar domine eden bir takım görmemiştim. Alimpijeviç daha ilk çeyrek iki molasını da kullandı ama denediği hiç bir hamle kar etmedi. Fenerbahçe, 2. çeyreğin ortalarında tam 35 sayılık farka ulaştı: 47-12.
Konya’da 15.30’da...
Maçın geri kalan 25 dakikası ise formalite icabı oynandı. İlk yarı final maçında ise Anadolu Efes, Pınar Karşıyaka’yı son çeyrekte devirip adını finale yazdıran ilk takım oldu. İlk üç periyotta skor sürekli el değiştirdi. Ama 4. periyotta hücumlarını çeşitlendiren, Larkin ve Pleiss ikilisine Clyburn’ü de ekleyen Lacivert-Beyazlılar, kritik anlarda daha iyi savunma yapıp sonuca ulaştı. Efes, böylece Tomislav Mijatoviç yönetiminde çıktığı 6. maçı da kazanma başarısını gösterdi. Final yarın saat 15.30’da Konya Karatay Spor Salonu’nda oynanacak...
‘’Coach farkı!‘’
İlk yolunda çok kritik bir maçtı. Burada sonucu belirleyen coach performansları oldu. Ergin Ataman, Sloukas'ın da yokluğunda, Mitoglou ve Grigonis'in de son derece verimsiz olduğu bir maçta, Fenerbahçe Beko gibi kendisinden daha hücum potansiyeli olan bir takımı 63 sayıda tutup çok önemli bir galibiyete imza attı.
Zaman ilerledikçe Jasikevicius basketbolu da Fenerbahçe'ye yerleşmeye başlıyor. Bireysel performanslar da dibe vuruyor. Takımın yıllardır en önemli hücum aktörlerinden biri olan Guduriç, bu sistemde dibe vurdu. Dorsey bir ara parlamıştı ama 4 maçtır yokları oynuyor. Madar, Jasikevicius'un planlarında hiç yok gibi.
Bu üç oyuncu dün de toplamda sıfır sayı attı. Wilbekın ve Davis'in ellerinde yükseliyordu Fenerbahçe hücumları. Ama Ergin Ataman, bu oyunculara da kilit vurunca 65 sayıda kaldı Fenerbahçe Beko...
Fikstürde Real Madrid, Barcelona ve Olympiakos deplasmanı gibi maçlar var. Eğer Jasikevicius'lu Fenerbahçe Final-Four adayı olduğunu göstermek istiyorsa bu zor maçlardan galibiyetler çıkarmak durumunda.
Yoksa geçen hafta Monaco deplasmanının son bölümü ve Panathinaikos deplasmanının tamamında olduğu gibi sıkıntılı durumlara düşerse takım için umudumuz azaltabilir..
'Ver Miçiç'e, ver Larkin'e üçlük atsınlar. Bu yıldızlarla ben de maç kazanırım' gibi sığ eleştirilere maruz kalan Ergin Ataman, yine en güzel cevapları veriyor ama anlamak istemeyen de anlamıyor. Panathinaikos'ta Miçiç-Larkin yok. Dün de Sloukas yoktu. Öyle ahım şahım bir hücum potansiyeli de yok takımın.
Ama bu kez ligin en iyi savunma yapan takımlarından biri oldu Ergin Ataman'ın Panathinaikos'u... Nasıl kazanılması gerekiyorsa öyle kazanıyor Panathihaikos. Sonuçta Ataman OAKA'da sönmeye yüz tutan alevi harladı. Atina yıllar sonra tekrar heyecan yaşıyor. Maçlar tıklım tıklım doluyor. Şimdiden önemli bir misyonu tamamladı Türk hoca...
‘’Çifte kavrulmuş zafer‘’
Anadolu Efes, Euroleague’de nefes almaya devam ediyor. Erdem Can ile yolları ayırdıktan sonra 14 yıldır kulüpte yardımcı antrenörlük yapan Tomislav Mijatoviç’e görevi veren Efes, Milano’dan sonra Maccabi Tel Aviv’i de devirip Play-in iddiasını sürdürdü.
Potalar Kaunas’tan geldi....
İki hükümetin ortak kararı nedeniyle maç güvenlik sebepleri nedeniyle İstanbul yerine Letonya’nın Başkenti Riga’ya taşınmıştı. Potalar da, Kaunas’tan gelmişti. Buna rağmen çok iyi bir organizasyon yapan Lacivert-Beyazlılar, tribünleri doldurmayı başarıp Letonyalı taraftların da desteğini alarak başladı maça. İki takım da çok rahat hücum ederek başladı maça. Efes, Larkin önderliğinde skor bulurken, Maccabi Baldwin’le kafa tuttu. Üstünlük sürekli el değiştirdi, ilk periyot 29-27, devre ise 50-51 sona erdi.
Ercan Osmani’den kariyer maçı
Ama ikinci yarıdan itibaren daha kararlı oynayan, kazanmayı daha çok isteyen bir Efes seyretmeye başladık.Ercan Osmani, çok ekstra katkı verirken kariyer maçını oynadı. Pleiss’in iki kritik üçlüğü psikolojik üstünlüğü de Efes’e getirdi. Son çeyrekte ise maça noktayı koyan Larkin-Beaubois ortaklığı oldu. Belgrad’da oynanan ilk maçı 9 farkla kaybeden Efes, son çeyrekte yakaladığı ritmle maçı 105-91 kazanıp hem Maccabi ile arasındaki galibiyet farkını azaltırken, ikili averajı da eline geçirmeyi başardı. Larkin’in bu yıl gösterdiği liderlik, sahada ortaya koyduğu özveri en azından Play-İnn, ardından da Play-Off oynamasını hak ediyor bence. Takım da elli ki Mijatoviç’i çok seviyor. Tabii ki yol uzun ve engebeli ama deplasmanda alınacak bir Partizan ya da Baskonia galibiyeti tüm rüzgarın Efes’in arkasından esmesini sağlayalabilir...