‘’Kazananı Galatasaray belirleyecek‘’
Strasbourg’un bana göre finale kadar gelmesi sürpriz oldu. Son yıllarda Fransız kulüplerinin gerek düşük bütçelerle yola çıkması, gerekse saha içi performanslarına baktığımızda, Vincent Collet’nin takımı büyük iş yaptı. Onlar da buraya kadar gelmişken, şampiyon olup gelecek yıl Euroleague’de oynama fırsatını yakalamak isteyecekler.
Collins, Campbell, Weems...
6200 kişi kapasiteli Rhenus Sports’u sezon başından bu yana neredeyse tamamen doldurdular. Bugün de zor bir atmosfer Galatasaray’ı bekliyor olacak. Sarı-Kırmızılılar’ın deplasman karnesi her kadar geçer not almasa da, Strasbourg da evinde bir o kadar kötü sonuçlar alıyor. Öyle ki finale gelene kadar geçtikleri üç turda deplasmanda kazanıp, kendi evlerinde kaybettiler. NBA’den dönen Beabeus, Olympiakos gibi takımlarda forma giymiş Collins, yıllardır Fransız kulüplerinde oynayan tecrübeli oyun kurucu Campbell ve Weems bu takımın en önemli isimleri. Tek tek baktığımızda büyük yıldızlara sahip değiller ama takım oyununu iyi beceren, disiplinden çıkmayan bir yapıya sahipler. En önemlisi de gerek kulüp takımlarında gerekse Fransa Milli Takımı’nda büyük başarılar kazanan Vincent Collet gibi bir coacha sahipler.
Akıllardan çıkmamalı!
Kağıt üstünde baktığımız zaman Galatasaray ağır basıyor. Gerek coach Ergin Ataman, gerekse tecrübeli yıldızlarıyla ekibimiz favori. Ama maçların kağıt üzerinde değil, parkede kazanıldığını bir an olsun akıllarından çıkarmamaları gerekiyor. Belli bir potansiyele sahip olan Strasbourg, istediği ortamı bulduğu anda çok tehlikeli olabiliyor. Bu nedenle Galatasaray oyunu en baştan beri kontrol edebilir, konsantrasyon sorunu yaşamazsa, Abdi İpekçi’ye şampiyonluk kutlamaları için istediği sonuçla dönebilir.
‘’Fenerbahçe'den şampiyonluk adımı‘’
Fenerbahçe çok ağır bastı. Son üç yılın finalisti, son şampiyon, yıldızlar topluluğu ancak bu kadar çaresiz bırakabilirdi. İstanbul’da 60’lı sayılarda tutulur tamam ama Madrid’de ortalama 90’a yakın bir ortalama yakalayan Real’i böyle yenmek büyük takımların işidir.
Real son kozunu oynayacaktı. Maçın başlangıcı çok önemliydi. Onlara tempoyu vermemek, kontrolü elde tutmak gerekiyordu. Obradoviç’in planı tıkır tıkır işledi. Kanarya tempoyu istediği seviyeye çekti. Set hücumunda mükemmel savunma karşısında hiç bir şey üretemeyen Real’in üçlükleri de girmeyince, umutları da tükendi. Öyle ki Llull, Fernandes, Nocioni gibi şutörler boş pozisyon bulmalarına rağmen şut atmaktan korkar oldular.
Geçen yılın 4 kupalı müthiş özgüvene sahip oyuncularının bütün güvenini yerlere bir edebilmek de büyük iş. Hem basketbol hem de psikolojik olarak da ezdi Fenerbahçe son şampiyonu. Geçen yılki Final-Four’un rövanşı, eze eze alındı.
Yakışır...
Sezon başından bu yana sürdürdüğü şampiyonluk yürüyüşünde biraz daha yol katetti Obradovic’in öğrencileri. Vesely’nin yokluğunda, bütün takım büyük bir özveri gösterdi.
Udoh, dün 37 dakika oynadı. 15 sayı ve 12 ribauntla double-double yaparken ‘buraların hakimi benim’ mesajını verdi Real uzunlarına. İlk yarı 0 sayı atan Bogdanovic ikinci yarı sazı eline aldı. Datome en kritik anlarda, el yakan şutları soktu. Kaliniç bütün seride büyük katkı verdi. Bobby Dixon ve Sloukas takımı çok iyi yönetti. Antic, Real’in bel altı çalışan oyuncularının hepsinin hakkından tek başına geldi.
Sonuçta, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da son şampiyonu ‘süpürdü’ Fenerbahçe. Bu yıl daha tecrübeli, daha güçlü, daha olgunlar. Bu performansa şampiyonluk da çok yakışır.
‘’Psikolojik savaş!‘’
Fenerbahçe, 2-0’ın rövanşına Madrid’de çıkıyor. Son şampiyon Real Madrid, kazanmak için her türlü faktörü lehine çevirmeye çalışacak, bütün kozlarını oynayacak. Ülker Arena’daki gibi olmasa da zor bir atmosfer Fenerbahçe’yi bekliyor.
Tuzağa düşme, sakin kal!
Real Madrid’li oyuncular taraftarı ve hakemi de işin içine sokmak için psikolojik oyunlar da deneyeceklerdir. Spor etiğinin dışına çıkmayı sorun etmeyen Real Madrid’li oyuncuların tuzağına düşmemek, sakin kalabilmek önemli. Maçın başlangıcı da büyük önem taşıyor. Real son derece saldırgan ve agresif olacaktır.
Kontrolü elden bırakma...
Onların sertliğine karşılık verebilirsek ve oyunun içinde kalabilirsek zaman bizim lehimize işleyecek. Onlar için baskı artacak, stresi daha fazla hissetmeye başlayacaklar. Tabii ki iç sahada daha fazla skor bulacaklardır. Obradovic yeni planlamalar yapmıştır. Fenerbahçe, onlara istedikleri açık alanı ve tempoyu vermemek için çaba sarfedecek. Bunu başarırlar, kontrolü Real Madrid’in eline vermezlerse maç sonunda avantaj ekibimizden yana olacaktır.
‘’Savaş doğru tarz yanlış‘’
Çift başlılık uzun yıllardır Avrupa basketbolunun kanayan yarası. FIBA’nın geçmişte yaptığı büyük hatalar durumu buralara kadar getirdi. Şimdi tekrar söz sahibi olmak istiyorlar. Bu doğrultuda geçen ay Paris’te FIBA Şampiyonlar Ligi’nin formatını açıklarlarken, Eurocup’a katılacak takımların bağlı olduğu federasyonlara gözdağı vermişlerdi. Dün gönderdikleri mektupla da ne kadar ciddi olduklarını gösterdiler.
Euroleague takımlarına da ceza vermelisin...
Bir kere savaş açıyorsan, topyekün yapmalısın. Bu kararla ‘Euroleague takımlarına gücüm yetmiyor, Eurocup takımlarını bünyeme alayım’ diyorsun. Ceza vereceksen Euroleague takımlarına da vermelisin ki herkes safhını seçsin. Ayrıca yukarıda ismi geçen ülkeleri Avrupa Şampiyonası’na almazsan, kendi ayağına sıkmış olursun. Lüksemburg, Arnavutluk ve Portekiz gibi ülkelerin katılacağı bir şampiyonayı kim seyreder. ULEB’le savaş ve mücadele kararına saygılıyım ama yöntemi bu olmamalı. Kulüpler Birliği toplantısında Fenerbahçe ve Efes gibi takımların, ‘Galatasaray ve Beşiktaş’ı ligden atarsanız’ biz de çekiliriz gibi söylemleri de gerçekçi değil. Televizyon ve iddia gelirlerinden kulüplere 4 milyon Euro civarı belki daha fazla gelir geliyor. Kimse bir çırpıda bu parayı gözden çıkaramaz.
‘’Obradovic'in askerleri ve ordusu!‘’
Vesely’nin yokluğunda usta coach Obradovic’in merak edilen taktiği iki maçta da Real Madrid’i şaşkına çevirdi. Tüm oyuncular, Sırp çalıştırıcının istediklerini harfiyen yerine getirip son şampiyonu bozguna uğratırken taraftarlar da Ülker Arena’yı cehenemme çevirdi.
1-Mental üstünlük
Obradovic, takımı taktik ve mental olarak çok iyi hazırlamış. Oyuncuların sahadaki duruşları bile, Madrid’in yıldızlarının moralini bozacak cinstendi. Müthiş bir özgüven ve yaydıkları pozitif enerji rakip tarafından da hissedildi. Özellikle ikinci maçtaki ezici skor sonrası psikolojik üstünlük de Fenerbahçe’ye geçti. Saha dışı işleri çok iyi yapan Real’li oyuncuların süngüleri düştü. Madrid’de mutlaka ayağa kalkmak isteyeceklerdir ama bu, Fenerbahçe’nin izin vereceği oranda olacaktır. Eğer Sarı-Lacivertliler, 3. maçın başında da aynı karakteri ortaya koyar ve ilk yumruğu indirirse, galibiyete uzanır ve bu iş Madrid’de biter.
2-Obra farkı
Vesely’nin yokluğunda, daralan bir pota altı rotasyonu, rakipte ise 14 tane hazır oyuncu vardı. Burada Obradovic’in, eski öğrencisi Laso’ya nasıl sürprizler hazırlayacağı merak konusuydu. Nitekim başa baş geçen ilk maçta belli süreler 5 kısaya döndü Obradovic. Bu yıl hiç denemediği birşeydi. Hafta boyunca hazırlanmışlardı ama Real hazırlıksız yakalandı. Pivotsuz oynarken, savunmada her pozisyonda adam değiştirip, kısa kalmalarına rağmen rakip uzunlara top inmesini engellediler. Hücumda da açılıp, kendilerine geniş alan yaratıp sayıya kolay gittiler. İlk maçın faktörü, bu hiç denenmeyen 5’le sahada kalınmasıydı.
3- Taraftar faktörü
Galibiyetlerde oyuncular kadar, tribünleri dolduran taraftarın da rolü büyüktü. Ülker Arena’da son dönemde müthiş bir basketbol kültürü oluştu. Basketbolu çok iyi bilen, maçın her anını yaşayan, hakeme ve rakibe doğru yerde, doğru tepkiyi verebilen bir taraftar kitlesinden bahsediyorum. Çalınan en ufak bir yanlış düdükte hakemin tepesine biniyorlar. Her düdüğe değil, haklı oldukları düdüklere itiraz ettikleri için çok ama çok etkili oluyor.
4-Eksildikçe çoğalmak
Vesely’nin yokluğunda, tüm takım bir oldu, tek yumruk oldu, onun yokluğunun aratmamak için herkes neredeyse çift kişilik oynadı. Forma giyen her oyuncu taşın altına elini koyunca, karşılarında durulması bir güç ortaya çıktı. İlk gün Sloukas, ikinci gün Kalinic’in ekstra performansları, sezon boyunca takımı sırtlayan isimlere fazlasıyla yardımcı oldu.
5-Savunma performansı
Euroleague’in CSKA’dan sonra en iyi hücum takımı olan Real Madrid’e karşı yapılan kusursuza yakın savunma, galibiyetin kilit noktasıydı bana göre. Laf olsun diye oynanan ikinci maçın son periyodunu saymazsak, 7 periyodun 6’sında 20 sayının altında kaldı birbirinden değerli hücum silahları olan Real Madrid. Baskılı, saldırgan savunma, her pasa, atılan her şuta gösterilen eller, Real’i ritmden çıkardı. 58 üçlüğün 40’ını kaçırdı İspanyollar. Bu yıl takımın en yüzdeli şut atan oyuncusu Llull 11 üçlüğün 10’u, Rudy Fernandez 13 üçlüğün 10’unda karavana attı. Maç başına 20 asist yapan takımın asist oranı 10’a düştü Ülker Arena’da. Müthiş savunma, Real’in hücum verimliliğini yarı yarıya azalttı.
‘’Real Madrid'i sürklase ettiler‘’
Bazen olumsuz gibi gözüken, dönüşü negatif olması beklenen aksaklıklar, son derece pozitif yansıyabiliyor. Vesely sakatlandıktan sonra, hele bir de çarprazdan Real Madrid gelince her ne kadar saha avantajı olmasına rağmen çok umutlu bir ortam yoktu. Ama Obradoviç’in Fenerbahçesi eksildikçe çoğaldı, taraftarı ile birlikte kabus gibi çöktü son şampiyonun üzerine. İlk maçta büyük bir savaş sonrası kazanılan galibiyet sonrası, dün Real’i ezip geçti Sarı-Lacivertliler. Vesely yoktu ama Antiç vardı, Udoh vardı, Sloukas vardı, Dixon vardı, Datome vardı, Kaliniç vardı, Melih vardı, Bogdanoviç vardı, Hickman vardı. Takımına ve galibiyete inanan bir taraftar vardı Ülker Arena’da.. İlk dakikadan itibaren, sürklase ettiler Real Madrid’i...
Savunmadan yine hiç ödün vermediler. İlk maçın kahramanı Sloukas bu kez 2 sayıda kalırken, tam 6 asist yaptı. Sezon boyunca eleştirilerin odağı olan Kaliniç 8/9 isabetle 17 sayı attı. Dakika alan herkes formanın hakkını sonuna kadar verdi.
Yine çaresiz kaldı Real Madrid... Öyle ki coach Laso, 3. periyot biterken ‘havlu attı’ yedekleri sürdü sahaya....
Ligin asist kralı 11 asistte kalırken, tam 15 top kaybı yaptı. Fark bir ara 30’lara kadar çıktı. Son yılların en ağır yenilgisini aldı son şampiyon...
Dünkü sonuç, galibiyetten biraz daha fazlasıydı. Mental olarak da ezdi Fenerbahçe rakibini...Tabii ki herşey bitmedi, büyük takımlar böyle darbelerden sonra ayağa kalkabilirler ama Obradoviç faktörü de burada ön plana çıkacak. Takımı Madrid’e de çok iyi hazırlayacağını düşünüyorum. Psikolojik üstünlük de enerbahçe’ye geçti artık. Madrid’de de Fenerbahçe’nin Final-Four bileti alması muhtemel ama Ülker Arena’da 21 maçtır yenilmeyen Sarı- Lacivertliler’i, burada, bu atmosferde kolay kolay hiçbir takım deviremez artık...
‘’Zaferin anahtarı savunma olacak‘’
İlk maçı adeta savaşarak kazanan Fenerbahçe için yeni bir gün. Bugün bütün bir hikaye baştan yazılacak. Kağıt üstünde Real Madrid çok daha alternatifli ve silahı bol bir kadro olarak gözükse de, parkenin üstünde galibi çok farklı kriterler belirliyor. 85 sayı ile en skorer ikinci takım olan Real, 69’da kaldı. Maç başına 20 asistle bu alanda lider olan İspanyol ekibi sadece 10 asist yapabildi. Saldırgan, konsantre ve agresif Fenerbahçe savunması, rakibin bütün silahlarını etkisiz hale getirebildi. Ta bii savunmada gösterilen bu kadar gayret sonrası hücumlar her zamanki gibi işlemedi ama şu görüldü ki, bu seride atarak değil, tutarak maç kazanılacak. Obradoviç’in 5 kısalı sistemi de Laso’nun başını döndürmüştü. İspanyollar buna bir çare bulmaya çalışacak. Obra da yeni sürprizler hazırlayabilir. Ama işin özü şu. Fenerbahçe, Ülker Arena’da Real’i iki kez yenerken, ikisinde de rakibi 60’larda tuttu. Zaferin anahtarı yine savunma olacak.
‘’Real Madrid böyle yenilir‘’
Son 3 yılın finalisti, geçen yılın şampiyonu Real Madrid’in Play-Off’ta gelmesi belki şanssızlıktı, Vesely de yoktu ama sahada inanılmaz bir mücadele örneği ortaya koyan oyuncular, tribünde de rakibe ve hakeme bir an olsun göz açtırmayan bir taraftar vardı. Ortalama 85 sayı ile oynayan Real Madrid, bu yıl bir kez 65 sayıda kalmıştı, o da Fenerbahçe maçıydı, dün de 69’da kaldı. Rakip yine Fenerbahçe’ydi.
Rodriguez, Llull, Carrol, Rivers, Reyes, Fernandes, Taylor gibi müthiş hücum silahlarına sahip bir takımı zaten böyle yenebilirsin. İlk dakikadan itibaren son derece agresif,
konsantre, sert bir savunma yaptı Fenerbahçeli oyuncular. Maç değil, adeta bir savaş izledik. Geçen yılki Final-Four’da onların sertliğine, sahtekarlıklarına boyun eğmiştik ama dün en az onlar kadar kavga ettik. Fernandes, Reyes, Nocioni yine her türlü numarayı, oyunu denedi ama bu kez sökmedi.
Vesely’nin yokluğunda, Obradoviç’in Real’e nasıl sürprizler hazırlayacağını merak ediyorduk. Dün oyunun büyük bölümünde tam 5 kısa ile oynadı. Savunmada her perdelemede adam değiştik. Real’in bütün hücum ritmi bozuldu. Sadece 25 iki sayılık denedikleri maçta tam 34 üçlük denemesinde bulundular.
Fenerbahçe zoru başardı
Onlar da en az Fenerbahçe kadar sert savunma yapmaya çalıştı. Sayı bulmak, deveye hendek atmaktan daha zordu. Ama Fenerbahçe dün zoru başardı. Sezon boyunca ortalarda görünmeyen Kostas Sloukas, ‘Ben bugünler için transfer edildim’ dedi adeta. Datome’nin pek devreye giremediği maçta Sloukas tam 17 sayı attı, 3. periyotta 14 sayıdan gelip öne geçen Real Madrid’in tüm umutlarını bitirdi. Bogdanoviç yine istikrarlı hücum performansını devam ettirdi.
İç sahadaki yenilmezlik serisi 20 maça çıktı. 21, gerekirse 22 oldu mu, bir Final-Four daha gelecek. Real gibi yıldızlar topluluğunu bu kadar kötü oyuna sürüklerken bile maçın ne kadar zor kazanıldığını gördük. İkinci maçta da savunmadan en ufak bir taviz verilmemesi gerekecek.









































