‘’Rövanş böyle alınır‘’
Fenerbahçe için çok dramatik bir şekilde bitmişti 2015-16 sezonu. Harika geçen bir yıl sonrası Euroleague finalini, uzatmada kaybetmişti Sarı-Lacivertliler CSKA Moskova’ya karşı.
Bu sezona da iki takım favori olarak başladı. CSKA, 13 maçın 12’sini kazanmıştı. Fenerbahçe ise 5 yenilgi almış, kötü basketbol oynuyor, Dixon, Vesel, Datome gibi yıldızlarının geçen
yılki performanslarından çok uzak oynadığı bir dönemden geçiyordu. Rus ekibi büyük favoriydi. Evinde 90’ın üzerinde sayı atıyordu. Ama Obradoviç, bütün maçı adeta nakış gibi işledi.Udoh, onun saha içindeki komutanıydı. Amerikalı 17 sayı attı, 11 ribaunt aldı, tam 5 blok yaptı. Melih kenardan gelip 8 sayı atarken, Teodosiç’in dengesini bozdu. Nunnaly 3/4 üçlük isabetiyle oynadı.
CSKA iki kere çift haneli farklara ulaştı ama Fenerbahçe savunmasıyla ayakta kalmaya başardı. Sonunda Udoh’a, Bobby Dixon da eşlik etmeye karar verdi. Rus ekibi, Vorontsevich, Antonov ve Kurbanov’la beklenmedik ekstra üçlükler buldu ama Dixon maçı uzatmaya götürmeyi başardı.
Uzatmada ise tüm psikolojik üstünlük Kanarya’ya geçti. Fenerbahçe, uzatmada kaybettiği Euroleague finalinin rövanşında CSKA’yı uzatmada adeta ezdi geçti. Bobby Dixon şov yaptı, 5 dakikada 20-4’lük seri yakalayan Fenerbahçe, hem kötü gidişi durdurdu, hem de kaybolmak olan özgüvenini geri kazandı.
Datome ve Vesely de geri dönerse, herşey çok daha güzel olabilir.
Daçka’dan müthiş dönüş
Önce Real Madrid’i, ardından Fenerbahçe’yi yenip büyük avantaj yakalayan Darüşşafaka Doğuş az kalsın büyük bir fırsatı elinin tersiyle itiyordu. İlk yarıda felaket oynadılar. Tam 17 sayı geri düştüler. Ama pes etmeyen karakterleri onlara hedefleri doğrultusunda çok önemli bir zafer getirdi. Fenerbahçe’yi tek başına yenen Wilbekin, 3 sayıyla bitirdiği ilk devrenin ardından ikinci yarı tam 20 sayı attı. Son iki galibiyette onun payı çok fazla. Blatt’tan özel bir teşekkürü hak ediyor genç Amerikalı...
‘’Efes, Aslan'ı çarptı!‘’
Micov ve Daye’den de yoksun olarak oynayan Galatasaray Odeabank, iç sahadaki 4 maçlık galibiyet serisini sürdürmek, Zalgiris karşısında beklenmedik bir yenilgi alan Anadolu Efes de, bu durumu telafi etmek için çıkmıştı sahaya. Efes, Zalgiris Kaunas maçından farklı başlamadı oyuna. Hiç konsantre değillerdi, hiç istekli değillerdi.
Galatasaray ise tam tersine son derece agresif başladı. Oyunun başında ikili oyunlarda Tyus’ı pota altında çok iyi kullandılar. Ardından geri koşmayı ‘zul’ gören Efes’e karşı geçiş hücumları ve fastbreak’lerden buldukları sayılarla farkı 11 sayıya kadar çıkardılar: 38-27. Kazan maçında ortalarda görünmeyen Schilb takımı sırtlıyordu. Ama Galatasaray, devre sonunda basit hatalar yapınca skor Efes için makul bir seviyeye geldi: 44-38.
İkinci yarıda ise Brandon Paul bir karar verdi. İlk kez Euroleague oynayan Amerikalı, 19 sayı atarken, savunmada takımını ateşleyen isim oldu. 5 top çaldı, uyuyan takım arkadaşlarını da uyandırdı. Ona Granger ve Derric Brown da eşlik edince, oyunun gidişatı tamamen değişti. Zaten dar bir rotasyonla oynayan Galatasaray’da yorgunluk başgösterirken, girmeyen üçlükler inançlarının da kaybolmasına neden oldu. Cim Bom, kullandığı ilk 17 üçlüğün tam 16’sını kaçırdı. Geri dönmek için yine de efor sarfettiler ama felaket üç sayı yüzdesi buna engel oldu. Bir önceki Türk derbisinde olduğu gibi hakemlerin kötü kararlar verdiklerini söyleyebiliriz. Ama skora da etki etmediler.
Gökhan German
‘’Fener'e, Daçka darbesi‘’
İki takımın birbirini çok iyi tanıdığı, rakip silahlara fazlasıyla önlem aldığı bir maç izledik Ülker Arena’da. Basketbol kalitesi çok yüksek değildi belki ama çekişme ve heyecan vardı.
Çıkan gerginlik sonrası da oyun iyice soğudu.
İyi savunmalar nedeniyle hücumlar işlemeyince bireysellik ön plana çıkacaktı. Burada da avantaj Darüşşafaka’ya geçti. Darüşşafaka’nın hücum stratejisi daha çok birebirlere dayanıyor. Zaten ligin en az asist yapan takımı. Fenerbahçe ise daha çok düzen üzerinden sayı bulmaya alışık bir takım. Düzenler işlemeyince potayı görmekte çok zorlandılar.
Darüşşafaka cephesinde ise Wilbekin, adeta maçı tek başına kazandı. Aslında iyi de savunuldu ama el üstü uzak üçlükler, potaya gidip attığı çok zor turnikelerle farkı yarattı. 71 sayının 22’sini attı Amerikalı oyun kurucu.
Basketbolda bireysel performansların da gerektiği günler oluyor bazen.
Fenerbahçe’de bu tip bir oyuncu çıkmayınca, adeta savaş halinde geçen maçtan zaferle ayrılan taraf Darüşşafaka oldu.
Zorlu fikstürde dünkü sonuç Fenerbahçe’yi ağır yaraladı. Panathinaikos’tan sonra dünkü yenilgi ve bekleyen CSKA ve Olympiakos deplasmanları. Olası bir galibiyet, Fenerbahçe’yi ikinci yarıda fikstür avantajı da düşünüldüğünde biraz olsun rahatlatacaktı. Darüşşafaka, şok yenilgiler sonrası Real Madrid’den sonra Fenerbahçe’yi de yenerek önüne daha güvenle bakacak artık. Vesely’nin pozisyonunu net göremedim. Ama sürekli bu tip gereksiz işlerin içine giriyor. Dün de en kritik anda takımını yalnız bıraktı. Hiç de kabul edilecek bir davranış değildi.
‘’Fener yine sıfır çekti‘’
Fenerbahçe, OAKA’ya 9’da 0’la gelmişti. Obradovic ve öğrencileri şeytanın bacağını bu kez kırmak istiyordu. 17 bin 500 taraftarın bağrına bastığı Obradovic, bu salonda ilk kez bu kadar agresifti. Hatta hakemlere sürekli itiraz edince teknik faul aldı, rakip coach Pasqual ile maç içinde tartıştı. Ama sahadaki oyuncular, onun kadar agresif ve istekli değildi. Oyun planında ağırlıklı olarak pota altını kullanmak olan Fenerbahçe’ye, Panathinaikos çok iyi önlem aldı. Maçın başında toplar Udoh ve Vesely’ye inemedi. Kanarya, ilk periyotta bulduğu 3 üçlükle sadece 14 sayı üretebildi.
Basit hatalara yer yok
15’e (33-18) çıkan fark, ikinci çeyrekte Nunnally’nin hiç kaçırmadan attığı 10 sayı ile 4’e kadar indi ve devre 41-37 sona erdi. Fenerbahçe için maçın kilit noktası, yapılan top kayıpları ve kaçan serbest atışlardı. Panathinaikos daha rahat hücum ederken, Nichols’la çok kritik üçlükler attı. Cevap verilmesi gereken anlarda Udoh bütün sahayı topla geçip top kaybetti. Bu tip deplasmanlarda, böyle basit hatalara yer olmuyor maalesef. Nitekim Kanarya maçı 12 top kaybı ve sadece 2 top çalma ile tamamlarken, Panathinaikos sadece 3 top kaybetti, tam 10 top çaldı. Savunmadaki bu agresiflik ve motivasyon farkı, skora da yansıdı. Hücumda bu kadar zorlanılırken, kaçan 9 serbest atış da işin tuzu biberi oldu.
‘’Fener zirveye ortak‘’
Banvit, Darüşşafaka, Anadolu Efes ve Galatasaray gibi üç Euroleague takımını yenerek çıkmıştı 4. Euroleague takımı Fenerbahçe karşısına...
Fenerbahçe, rakibin en önemli ismi Theodore’u, önce Kaliniç, sonra da Melih’le son derece etkisiz hale getirdi. Muriç ve 1/7 ile şut atan Chapell’in de yokları oynadığı maçta Banvit inatçı karakteri ile yine son ana kadar oyuna tutundu. Oysa Sarı-Lacivertliler, son 1.5 aydır yaptığı üst düzey savunmayı yine tekrarlamıştı. Rakibi tam 16 top kaybına zorlamıştı. Banvit’in silahlarını da susturmasına rağmen bir türlü oyunu koparamadı.
Pota altında Udoh etkili olurken, Kaliniç savunma performansının yanı sıra hücumda da takımın en skoreri oldu. Zaman zaman Dixon ve Datome kritik üçlüklerle hücuma katkı verdi ama maçın kilidi yine savunmada gösterilen agresiflik oldu.
Müthiş savunma zaferi getirdi
15. dakikada Banvit 30-23 öndeyken ve hücum ederken, Theodore’u iki, Vidmar ve Maxim’i üst üste 4 top kaybına zorlayan Fenerbahçe, kaptığı toplarla 32-30 öne geçti.
Kanarya, 4 hücum üst üste Banvit’e şut atma imkanı tanımadı.
İkinci savunma hamlesi de 36. dakikada gerçekleşti. Fenerbabahçe, 65-63 öndeyken önce Datome top çaldı, ardından Kaliniç, bomboş turnike atan Can Maxim’e geriden gelip müthiş bir blok yaptı, skor bir anda 70-63 oldu. Bu savunma kaynaklı sayılar, Orelik ve Maxim’in üçlükleri ile ayakta kalan Banvit’in de son direncini kırdı. Sarı-Lacivertliler, 10 maç oynadı, sadece 1 maçta 80’in üzerinde sayı yedi. Euroleague’de de 3 maçtır rakiplerini 70’lerde tutuyorlar. Bu savunma performansı, son dönemdeki çıkışın anahtar noktasını oluşturuyor.
‘’Efes fırtınası‘’
Anadolu Efes’in en önemli sorunu maç içi istikrarı. Ritmi bulduğu zaman, hücumda müthiş oynuyor. Ama kontrolü kaybettiği zaman da, top kayıpları ile maçtan kopuyor. Dün 30 dakika harika oynadılar. Fark 16’lara çıktı (48-32), Barcelona’nın oyuna tutunmaya niyeti bile yoktu sanki.
Ama Efes, rakibi durduk yere işin içine soktu. 28. dakikada skor 54-39 olduktan sonra, iyice havaya giren Lacivert-Beyazlılar, ‘hızlı hücum edeceğim’ derken tonlarca top kaybı yaptı. Barcelona da, üçlüklerle 13-0’lık seri yakalayıp yavaş yavaş yaklaştı. Özellikle son 1.5 dakika içinde Renfroe, Doelman ve Rice ile arka arkaya 3 üçlük bulan İspanyol ekibi 68-66 öne geçti.
Savunma istikrarı
Salonu dolduran binlerce taraftar, galibiyet şarkıları söylerken şoka girmişti. Ama son hücumu çok akıllı kullanan Efes, Dunston’la bulduğu basket faulle, sonuna kadar hak ettiği maçı, zor da olsa kazanmayı başardı.
İlk üç periyot tüm istediklerini sahaya yansıtan, Granger, Heurtel, Cedi ile skor bulup oyunu kontrol eden Lacivert-Beyazlılar son periyotta 23 sayı yemesine rağmen, yavaş yavaş takım savunmasını da yukarı çekiyor. Son üç maça kadar potasında ortalama 90 civarı sayı gören Efes; Kızıl Yıldız, Maccabi ve Barcelona’yı 70’lerde tutmayı başardı. Savunma istikrarı da, beraberinde üç önemli galibiyet getirdi.
‘’Yıpranmadan kazandı‘’
Fenerbahçe, geçen yıl da Strasbourg karşısında alınan farklı yenilgi sonrası, müthiş bir reaksiyon göstermiş sezonun geri kalanını da sürekli oyununu geliştirerek tamamlamıştı. Bu yıl da üç maçlık bir yenilgi serisinin ardından, özellikle takım müdafaası ve konsantrasyonu çok yukarı çıktı. Dün de oyun koptuktan sonra oynanan son periyodu saymazken, agresif ve saldırgan bir savunma vardı sahada. Fenerbahçe’nin bu yıl hücum planında ilk olarak pota altını kullanmak var. Özellikle oyunun başlarında her top ya Udoh’a ya Vesely’e iniyor. Kızıl Yıldız karşısında buradan sayı bularak başladılar ama tekdüze hücum, dışarıdan deneme yapılmaması, oyunu sıkıştırdı. Bunlara 5 top kaybı da eklenince konuk ekip 14-9 öne geçti.
Bobby Dixon girince
Ama Bobby Dixon ve Antiç oyuna girince, Fenerbahçe hücumları zenginlik kazandı. Bu ikilinin üçlükleri ile pota altına konsantre olan Kızıl Yıldız savunması açılınca, Sarı-Lacivertliler daha kolay hücum etmeye başladı. Antiç-Dixon ikilisi toplam 6 üçlük isabet buldu maç boyunca. Makedon forvet, sakatlıktan iyi bir dönüş yaptı.
İkinci yarıda Datome de beklenen katkıyı yapınca, savunma da aynı düzeyde devam edince fark 18’lere çıktı ve Fenerbahçe çok da efor sarfetmeden önemli bir Euroleague galibiyetine daha imza attı. Obradoviç de, Melih’in yanı sıra Ahmet ve Minchev’e de süre verme fırsatı buldu, as oyuncular çok fazla yıpranmadı.
Gecenin önemli yanlarından biri de, futbolda sezonun en kritik maçlarından biri oynanmasına rağmen tribünlerde 9 binin üzerinde taraftar bulunmasıydı. Belki sıradan sayılabilecek bir Euroleague normal sezon maçına, aynı saatte hayati bir futbol karşılaşması olmasına rağmen bu kadar ilginin gösterilmesi, Fenerbahçe basketbolunun nerelere geldiğinin de bir göstergesiydi.
‘’Basketbola verilen değer‘’
Fenerbahçe basketbolunun son yıllarda geldiği nokta ortada. Modern bir salon, dolu tribünler, Avrupa’nın en iyi coachu, en iyi genel menaceri, yönetim tarzı ile Sarı-Lacivertliler ‘Türk basketbolunun lokomotifi’ konumuna geldi. Kulüpte bir basketbol kültürü oluştu ve Obradovic’le atılan 3 yıllık imza ile de, taraftarın da söylediği gibi ‘bu yoldan geri dönüş yok’ mesajı verildi.
Son iki yıl oynanan Final-Four, şampiyonluğun uzatmada kaybedilmesi, her ne kadar sponsoru olmasa da, yönetimin yatırımı istikrarlı olarak sürdüreceğini göstermesi, sadece Fenerbahçe için değil, Türk basketbolu için de çok önemli bir hamle.
Tabi bu durumu sürdürülebilir kılmak için en önemli faktör maddi kaynak. Euroleague’de zirveye oynayabilmek için bir çok faktörün yanyana gelmesi gerekiyor ama para da olmazsa olmazlardan.
Sponsor şart
Başkan Aziz Yıldırım dünkü basın toplantısında, Türkiye’de sponsorların diğer kulüplerin tepki gösterebileceğinden Fenerbahçe’ye sponsor olmaktan çekindiklerini ama çalışmaların sürdüğünü söyledi.
Maddi kaynak olmadan Obradovic’le 3 yıllık imza atmak, yani en az 3 yıl daha Avrupa’da iddialı takım kuracağının garantisini vermek, yönetim adına belki risk. Ama basketbola verdikleri değerin de bir göstergesi.
Transfer gerekir mi?
Euroleague’in yeni formatında en zorlanan kulüplerin başında Fenerbahçe geliyor. Fenerbahçe; Darüşşafaka, Efes ve Galatasaray’a oranla çok ama çok dar bir rotasyon kullanıyor. Konu, basın toplantısında da gündeme geldi. Obradovic, transferi düşünmediklerini, yeni formatta her takımın eşit şartta mücadele ettiğini söyledi. Kağıt üstünde durum belki böyle ama, bizim ligin zorluğunu gözönüne aldığımızda, Yunan, İtalyan hatta VTB Ligi takımları, kolay rakiplere karşı haftayı ‘aktif dinlenme’ ile geçirebiliyorlar. İspanyol ve Türk ekiplerinin ise böyle bir şansı yok. Sadece 2 galibiyeti bulunan Tofaş, Fenerbahçe’yi yenebiliyor. Her maç kıran kırana geçiyor. Coach belki oyuncuların psikolojisini düşünüp, ‘Planlarımızda transfer yok’ dedi ama, yerli oyuncuların neredeyse hiç dakika almamasını, olası sakatlıkları gözönüne aldığımızda, Euroleague hedefi için 9. yabancının düşünülmesi gerektiği fikrindeyim.









































