‘’Melli tam isabet‘’
Melli, Antiç’in yerine alınabilecek en doğru isim. İtalyan dört numara sürekli kendini geliştiren, çalışkan ve Obradoviç’in sevdiği tarzda bir oyuncu.
İyi bir şutör, saha görüşü yüksek ve dolayısıyla pas yeteneği üst seviyede. Ayakları da çabuk olduğu için Antiç’in aksine potaya da gidebiliyor.
Makedon basketbolcu gibi savaşçı ve mücadeleci. Fenerbahçe’ye katkı vereceğini ve doğru bir transfer olduğunu düşünüyorum.
‘’Udoh, Fener'i bırakmaz‘’
Fenerbahçe, Euroleague şampiyonu olduktan sonra, yıldızların talipleri çoğaldı. Geçen yıl da mevcut kadroyu korumak için fazlasıyla efor sarfeden ve bunu başaran Sarı-Lacivertliler’in şimdi eli daha da güçlü. Doğuş sponsorluğunda, fazla maddi sıkıntı da yaşamayacaklar.
Ortada teklif yok
Bogdanoviç’in, Sacramento Kings’le anlaşmasının ardından, şimdi de Udoh’un Minnesota Timberwolves’a gitmesi söz konusu. ABD medyasında bu tip haberler çıkıyor ama ortada net bir teklif yok. Udoh’un, New York Times’a verdiği röportajın bir bölümünde, ‘NBA’i kim istemez ki’ cümlesinden de bu çıkarımlar yapılıyor. Ama röportajın geri kalanında, Udoh’un Türkiye’de ne kadar sevildiği, daha önce Türkiye’de forma giyen binlerce vatandaşından çok farklı bir konumda olduğu da belirtiliyor.
Mesajı açık
Udoh da, gerek sosyal sorumluluk projeleri, gerek geleceğe yönelik planları, gerek taraftar ve takipçileri ile kurduğu bağ dolayısıyla, ‘Burada yapacak daha çok şey var’ açıklamasını da yapmıştı. Amerikalı, hayatında hiç olmadığı kadar mutlu. Ayrıca Fenerbahçe Yönetimi’nin artık, NBA’den gelecek teklifleri karşılamasa bile, yüksek kontrat önerme lüksü de bulunuyor.
Rol oyuncusu!
Burada tercih paradan çok Udoh’un, ‘NBA’de rol oyuncusu olmak ile Euroleague’de süperstar olmak’ arasındaki seçimi olacak. Fenerbahçe, gerekirse Udoh için yüksek rakamlara çıkacaktır. Çünkü başarılarda büyük pay sahibi oldu ve her şeyi hak etti.
Bence kalacak
Kişisel görüşüm, Udoh’un kalacağı yönünde. Eğer NBA’den kontrat dışında Udoh’un rolü ve alacağı dakikayla ilgili çok farklı bir teklifle gelmezse, ABD’li yıldızı seneye de Sarı-Lacivertli forma altında izleriz.
‘’Unvan korumak daha zor‘’
Fenerbahçe, yıllardır Türk basketbolunun lokomotifliğini eline almış durumda. Sponsor olmadan elde edilen Euroleague şampiyonluğu, aynı zamanda büyük bir yönetimsel başarı. Dünkü sponsorluk anlaşması da Fenerbahçe’nin Türkiye’ye ve taraftarına daha uzun yıllar büyük heyecan yaşatacağının kanıtı. Unvan korumak, bana göre şampiyon olmaktan daha da zor. Son 15 yılda sadece Maccabi ve Olympiakos üst üste iki kez şampiyon olabilmeyi başarabilmiş.
Doğuş’un desteği ile en azından Fenerbahçe’nin unvanı korumak adına yarışmacı bir takım oluşturacağı kesin. Gerisi Obradoviç ve oyunculara kalacak. Basın toplantısında Başkan Aziz Yıldırım şikayet ettiği konuyu bir kez daha dile getirdi. Devletin, amatör branşlara vereceği desteğin önemine dikkat çekti. Beşiktaş gibi Türkiye’nin üç büyük kulübünden birinin kadın basketbol ve erkek voleybol şubelerini kapatacağı konuşuluyor.
Tabii ki yıllardır kötü yönetilen, doğru bütçe planlamaları yapılmayan amatör şubelerin kapanma aşamasına gelmesinde yöneticilerin de büyük yanlışları var ama devlet desteği de çok önemli. Bir an önce kulüp yönetimleri ile bakanlığın bir araya gelip, çözüm konusunda görüş alışverişinde bulunması gerekiyor. Yoksa her branşın ‘Doğuş’ gibi bir sponsor bulma ihtimali çok az.
‘’Malumun ilanı‘’
Seyircisizdi belki ama serinin en müthiş maçıydı... Beşiktaş, her zamanki gibi Fenerbahçe’yi çok zorladı, hatta 38. dakikada Strawbery’nin üçlüğü ile ‘kazandım’ dedi maçlar Fenerbahçe ‘bitti’ demeden bitmiyordu bu sene... Kenan, kariyerinin en iyi maçını oynarken, ona Strawberry, Stimaç, Roll, Weems ve Clark eşlik edince Siyah-Beyazlılar, bütün maçı önde götürdü. Fenerbahçe, 3- 0’ın da rahatlığı ile oyuna fazla motive olamamış gözüktü. Yaptıkları 19 top kaybı onlar için alışılagelmiş bir durum değildi.
Sonun başlangıcı oldu
Beşiktaş çok istedi, tam 18 hücum ribaundu aldı ama kazanan yine Fenerbahçe oldu. Strawberry’nin üçlüğü ile fark 14 olduktan sonra, Weems’in yaptığı ‘fahiş’ hata, sonun başlangıcı oldu Beşiktaş için. Bogdanoviç’in üçlüğü sonrası Kaliniç’e centilmenlik dışı faul yaptı Weems. İki serbest atış sonrası Fenerbahçe Bogdanoviç’le 3 serbest atış daha bulunca bir hücumda 7 sayı üretti. Ardından Bobby top kaptı bir üçlük daha attı. 25 saniyede 10- 0’lık seri yakaladı Kanarya. Beşiktaş’ın da eli ayağı titremeye başladı. Top kayıpları devam etti, hatta 5 saniye kala Fenerbahçe normal sürede kazanma fırsatı yakaladı ama 3 denemede sayı çıkaramadı. İnanılır gibi değildi. Her zaman ‘basketbol için çok uzun bir süre’ klişesi kullanılır ama ben 1.48 dakikada 14 sayıdan gelip kazanan takım görmedim. Büyük bir mucizeyi gerçekleştirdi Sarı- Lacivertliler. Tabii Beşiktaş’tan da fazlasıyla yardım aldı.
Kupaları haketmişlerdi
‘Malum’un ilanı’ydı aslında Fenerbahçe’nin şampiyonluğu. Bu yıl, özellikle son iki ayda gösterdikleri performansla kupaları sonuna kadar hak etmişlerdi. Çok enteresan bir maç sonunda da zafere ulaştılar. Hem de hiç yenilmeden. Yakın geçmişte Play-Off’ta yenilmeden şampiyon olan bir takım da hatırlamıyorum. Beşiktaş, Euroleague şampiyonunu en çok sıkıntı çıkaran takım oldu. Hiç kazanamadı ama 4 maçı da kazanma noktasına getirdi. Biraz şansları olsa, biraz o büyük hataları yapmasalar, seri bu kadar erken bitmeyebilirdi. Hele evlerinde uzatmada kaybettikleri iki maçı resmen kendi elleri ile verdiler. Ufuk Sarıca ve Beşiktaş da bence başarılı bir sezon geçirdi. Bize son derece keyifli Play-Off serileri izlettiler. Onları da tebrik ediyorum
‘’Türk işi boşanma!‘’
Ayrılıkları beceremeyen, krizleri yönetemeyen bir toplumuz. İlişkilerde her boşanmanın, her ayrılığın ardından kirli çamaşırlar ortaya dökülür, yıllarca yürütülen birlikteliğe bir gram saygı gösterilmez, arkasından karşılıklı kötülemeler yapılır. Kulüplerinde sembol olmuş oyunculara, teknik direktörlere arkasından teneke bağlanır. Klasik bir Türk ayrılığı yaşandı dün Galatasaray’da...
Onları niye söylemedi?
Arkasından iş çevrilen Ergin Ataman, usulen görüşmeye çağrıldı. Ataman ‘parasız bile çalıştırırım’ kozunu oynayıp yönetimi köşeye sıkıştırdı, onlar da ipe sapa gelmez suçlamalarda bulundu. Şube Sorumlusu Can Topsakal, panik halinde demiş ki, “Ergin Ataman’ın bize 5 yıllık zararı 55 milyon Dolar’dır’. 5 yılda kazanılan Eurocup şampiyonluğundan, Türkiye Ligi şampiyonluğundan, bir tane de şampiyonluk şansı yönetim tarafından engellenen finalden bahsetmemiş.
Zararın sorumlusu yönetim
Coachlar kulüpleri zarara sokmaz. Yönetimler sokar. Ergin Ataman o parayı kulüpten çalmadı ya da zorla almadı. Bütçeyi belirleyen ve o parayı takım kurması için Ataman’a veren Galatasaray yönetimi, yani Can Topsakal. Sonuçta Ataman kulübe kupalar kazandırdı, yönetim ise kulübü zarara soktu. Bu kadar net... Ataman’ın bu 5 yılda Galatasaray tarihine geçti ama fazlasıyla yıprandı.
Hep gündemi meşgul etti
Geçen yıl yaptığı transfer hatalarını ve başarısızlığı bir kenara koyalım. Ergin Ataman, coachluğu kadar söyledikleri ve yaptıkları ile gündemi hep meşgul etti. Hep kendi alanı dışına çıktı, gerektiğinde yöneticilik, gerektiğinde taraftarlık yaptı. Sivri dili nedeniyle dosttan fazla düşman kazandı. Ataman’ın samimiyetine inanıyorum. Hep inandığı şeyleri söyledi. Hiç politik davranmadı. Lafları eveleyip, gevelemedi. Bir gazeteci için de harika bir figürdü. Her konuştuğunda gündem yaratacak malzeme veriyordu basına. Ama bu durumdan zarar gören de hep kendisi oldu.
Kendiyle kavga ediyor
Gittiği tüm salonlarda kendisine tepki oluyor. Kimseyi bulamayınca kendi kendiyle kavga eden biri imajı veriyor dışarıya. Son olarak rakip taraftarlar, yöneticiler, kulüp başkanları yetmedi, kendi taraftarı ile de kanlı bıçaklı oldu. Üç yıl önce neredeyse Türkiye-Sırbistan arasında savaş çıkarıyordu, diplomatik kriz yarattı. Ama Ataman böyle biri. Hep böyleydi, bundan sonra da değişmeyecek. Ergin Ataman, hep vizyonu olan, iddialı ve güçlü kadrolar istedi ve kurdu. Hep zirveyi hedefledi. Şimdi Galatasaray, 4 milyon Euroluk bütçe ile büyük işler yapma peşinde. Zaten kulübün vizyonu ile Ataman’ınki yan yana gelmiyor.
Türkiye için yetmez
Yönetim 10-15 gün önce Erman Kunter’le anlaştı. Kunter son olarak benzer bir ortamda Beşiktaş’ın başına geçmişti. Büyük kulüpler, büyük başarılardan sonra küçük hedefler koyarak, taraftarını mutlu edemez. Hiçbir Galatasaray taraftarı durumdan memnun değil. Kunter çok tecrübeli bir coach. Bu bütçe doğru kurgulanmış bir kadro ile Eurocup için yeterli olabilir ama Türkiye Ligi’ndeki rakipleri gözönüne aldığımızda, çok zorlanacakları aşikar.
‘’Fener artık şampiyon‘’
Serinin kadereni etkileyecek en kritik maçtı. Beşiktaş kazanırsa şansını devam ettirecek, Fenerbahçe galip gelirse şampiyon belli olacaktı. İki takım da hazırdı dünkü savaşa. Beşiktaş'a en büyük darbeyi kendi taraftarı ve Bogdanoviç vurdu.
Hala şu anons olayını anlamayan, bilmeyen taraftarlar var. Hakem 1 kere anons yaptırıyorsa, diyor ki 'Ne yapıyorsanız yapmayın'. Yani torpil mi patlatıyosunuz, küfür mü ediyosunuz, sahaya bişey mi atıyorsunuz; yapmayın. İki anons yapıldı, akabinde bir tane aklı az çalışan ya da maçı, takımını, kulübünü sabote etmek isteyen biri, bir torpil daha patlattı. 3 anons demek, bir sonraki maç kesin seyircisiz demek. Dün Beşiktaş kazansaydı bile, 4. maçı boş tribünlere oynayacaktı. Nitekim geriden gelip öne geçtiler, ama tribün olayları sonrası onların da moralleri bozuldu, oyundan düştüler. Onlar da biliyordu bir sonraki maçta taraftar desteği olmadan Fenerbahçe'yi yenmenin ne kadar zor olacağını. Nitekim son hücuma 74-71 önde girmelerine rağmen, aynı kenar oyununda iki kere üst üste faul yapamadan Fenerbahçe'ye üçlük pozisyonu verdiler. Bogdanoviç ilkini bomboş kaçırdı, ama ikincisinde attı. Uzatmada da işi bitirdi Sırp yıldız.
Obradoviç yine müthiş bir kenar oyunu çizmişti. Haydi ilkinde rakibi yakalayıp faul yapamadın, aynı oyunu iki kez yemek savunma acizliğiydi. Bogdanoviç de cezayı kesti. Fenerbahçe'nin geriden gelmesinde 3. periyotta Melih'in 3/3 üçlük atması, Vesely'nin 4, takımın toplam 15 hücum ribaundu almasının payı büyüktü. Beşiktaş 3 maçı da kazanabilecek noktaya getirdi. Dün yine Strawberry dışında çok iyi oynayan ismi yoktu belki ama, takım halinde direndiler. Ama önce taraftarın çıkardığı olaylar, ardından kenar yönetimin gereksiz yere aldığı teknik faul, son olarak da savunmada yaptıkları kabul edilemez hata, onların bu şansını elinden aldı. Artık Fenerbahçe şampiyon diyebiliriz. Aylardır yenilmeyen bir takımın 4 kez üst üste mağlup olması, mucizenin de ötesinde birşey olur.
‘’Fenerbahçe'den geçit yok!‘’
İlk maça benzer bir senaryo vardı Ülker Arena’da. Beşiktaş Sompo Japan direnebildiği kadar direndi ama son sözü Fenerbahçe’nin yıldızları söyledi. Beşiktaş, Fenerbahçe’nin verimliliğini en aza indiren takım. Sarı-Lacivertliler, Final-Four’da bile daha akıcı, tempolu basketbol oynayabilmişti. Ama Beşiktaş bunu yaparken, kendi de hücumda verimden düşüyor. Daha doğrusu, Fenerbahçe’nin sert ve konsantre savunması buna neden oluyor. Siyah-Beyazlılar, uzun süre Fenerbahçe’yi istediği skorda tuttu ama ilk maçtaki gibi çok düşük bir yüzdeyle şut attı.
Dün Erkan ekstra katkı yaptı ama bu kez Kenan sahada yoktu. İki dört numara Weems ve Clark toplam 4 sayı atabildi. En istikrarlı isim Stimaç. Herşeyi yapıyor, ekmeğini taştan çıkarıyor ama Beşiktaş’ın kazanabilmesi için ona 2-3 değil, tüm oyuncuların yardım etmesi gerekiyor. Fenerbahçe’de ise en istikrarlı isim Nikola Kaliniç. Euroleague Play-Off’larından bu yana inanılmaz oynuyor Sırp forvet. Tamamlayıcı rolden, hücumdaki bir numaralı opsiyon haline gelmek üzere. 6/9 isabet oranı ile 15 sayı attı, 6 ribaunt aldı, 3 de asist yaptı. İlk gün attığı kritik üçlükle maçı getiren isimdi, dün de sahanın yıldızlarından biri oldu.
Kanarya cevap verdi
Bogdanoviç bu kez daha yüksek yüzdeyle aynı skorlara ulaştı. Vesely yine son derece enerjikti, bu kez skora da büyük katkı yaptı. Siyah-Beyazlılar, sete set kaldıkları zaman skor bulmakta çok zorlanıyor. Nitekim son 15 dakika karşı sahaya çabuk gidip, geçiş hücumlarından sayı üretmeyi denediler. Daha başarılı oldukları söylenebilir. Ama Fenerbahçe’nin de buna cevap verecek çok fazla silahı vardı. Sonuçta skor adına değişen bir şey olmadı.
Seri şimdi Akatlar’a taşınıyor. Siyah-Beyazlılar, evinde daha rahat hissedecektir. Hücum yüzdeleri artabilir. Ama bu durum kazanmalarına yetecek mi, hep beraber göreceğiz.
‘’Zor da olsa Fenerbahçe‘’
Final serisinde Fenerbahçe’nin daha kolay bir galibiyet alacağı bekleniyordu belki ama Beşiktaş fazlasıyla zorluk çıkardı Euroleague şampiyonuna, hatta bir kaç kez de maçı kazanabilecek noktaya getirdi. Siyah-Beyazlılar’ın, kazanabilmesi için Fenerbahçe’yi şaşırtması, onları ritmden çıkarması, hücumda da ekstra birşeyler yapması gerekiyordu. Ufuk Sarıca’nın hazırladığı 3/4 sahada başlanan zone pres sonrası yapılan ikili sıkıştırmalar, Fenerbahçe’yi oldukça zor durumda bıraktı. Devamında uzun süre denenen alan savunmasına Fenerbahçe’nin iyi üçlük atamadığı dönemlerde Siyah- Beyazlılar hep oyunun içinde kaldı. Ama Bobby Dixon, Kaliniç ve Melih’in attığı dönemlerde Fenerbahçe çift haneli farklarla skoru önde götürdü.
Dixon’ın üçlüğü çözdü
Nitekim son periyotta Beşiktaş yine gelmişti ama 38’de Dixon’un daha hücumun başında kullandığı cesur üçlük sonrası Beşiktaş çözüldü ve Fenerbahçe Play-Off’taki galibiyet serisini sürdürdü. Jan Vesely yine takımın en enerjik ismiydi. Çok yukarılarda oynadı, smaçlar, ribauntlar, kritik yerde yaptığı bloklar kötü oynanan bölümlerde Fenerbahçe için can simidi oldu. Udoh da 4. periyotta, Beşiktaş’ı sırtlayan ve takımın geri gelmesinde önemli rol oynayan Clark’a yaptığı iki kritik blok, rakibin umutlarını da söndürdü.
Savunmayla gelen galibiyet
Fenerbahçe hücumda Datome dışında herkesten katkı alırken, asıl galibiyete yaptığı savunma ile ulaştı. İyi oynamadıklarının farkındaydılar ve savunmadan vazgeçmeyerek istediklerini aldılar. Beşiktaş’ta dün Kenan’ın çok ekstra katkısı vardı. Stimaç ve Clark galibiyeti çok istedi ama onlara eklenen 4. bir oyuncu çıkmadı. Beşiktaş da savunma hamleleri ile ayakta kalmaya çalıştı ama Fenerbahçe’yi yenmek istiyorlarsa böyle kötü yüzdeyle şut atarak kazanamazlar. Efes serisinde parlayan Sertaç, Erkan ve Thompson üçlüsü dün toplam 2 sayı atabildi. Yüzde 50 ile de serbest atış kullandılar. Bu şartlara rağmen yine de iyi direndiklerini söyleyebilirim.









































