‘’Emeklere yine yazık oldu‘’
Milli takım yine çok çabaladı, çok efor sarfetti, çok mücadele etti ama sonucu Bogdanoviç ve kaçan 9 serbest atış belirledi. Maça Semih’i mümkün olduğu kadar korumak için Sertaç’la başladı Ufuk Sarıca. Ama Sertaç çok hata yapınca, Semih erken girmek zorunda kaldı. Bizim yapmamız gerekenleri de Sırbistan yaptı oyunun başına. Pres yapıp rakibi top kaybına zorlamak en büyük özelliğimizdi. Ama ilk çeyrekte 8 top kaybı yaptık. Üstüne üstlük geri de koşamadık. Sırplar hızlı hücumlarla farkı 12 sayıya kadar çıkardı. Fakat bu takımın en hoşumuza giden tarafı asla pes etmemesi. Genciz, tecrübesisiz belki ama mangal gibi yüreğe sahibiz. Doğuş oyuna girince savunmayı ateşledi, Melih de Sırbistan potasını üçlük bombardumanına tutunca 12-0’lık seriyle bir anda maça ortak olduk. Seyirci de havaya girmişti.
Joviç’in atacağı tuttu!
İkinci yarıda yine geriden geldik ama en büyük sorunumuz olan ribaunt alamamak nedeniyle, yakaladığımız ivmeyi devam ettiremedik. Cedi’nin üçlüğü sonrası öne geçerken, bütün tribünler de ayağa kalkmıştı. Ama yaptığımız harika savunma karşılığında kritik hücum ribauntlarını rakibe verince, o çabanın meyvesini toplayamadık. Tam 15 hücum ribaundu aldı Sırbistan. Ufuk Sarıca, savunma stratejisini Joviç’i riske etmek üzerine kurmuştu. Onu tutan adam, ikili oyunlarda perdelemenin altından geçerken, uzunlara da yardıma gidiyordu. Ama Joviç’in atacağı tuttu. 15 sayı ve 9 asistle oynadı, Sırp oyun kurucu, kariyerinin en iyi milli maçını çıkardı.
Ribauntları alamadık
21 yaşındaki Furkan ve Cedi NBA yıldızı gibiydi. Melih, bu salonun ‘patronu benim’ der gibi oynadı. Semih, rakip uzunlarla çok iyi savaştı, Kenan elinden geleni yaptı ama bunlar yeterli olmadı. 26 kez çizgiye gittik 9 faulu kaçırdık. En kritik savunma ribauntlarını alamadık. Son bölümde Erkan’la Bogdanoviç’i savunmayı denememiz ise tercih hatası oldu. Bogdanoviç, 2 dakikada 8 sayı attı. Belki o bölümde Doğuş denenebilirdi.
Dönüm noktası...
İlk maçta Sarıca’ya teknik faul çalan, maçı katleden İtalyan Mazzoni’nin bu maça verilmesi ya da verilmesine izin verilmesi de düşündürücüydü. Yine kritik bir anda rakip fileye değmesine rağmen basketimiz verilmedi, dönüşte Bogdanoviç üçlük atmadan önce Erkan, Kuzmiç’e faul yapmasına rağmen hem o basket verildi, hem de Sırplar oyuna kenardan başladı. Bu anlar da dönüm noktalarından biriydi.
‘’Devler hata yapmadı‘’
Rusya maçından farklı olan, bu kez daha özgüvenle oynamamız, daha az top kaybı yapmamız ve telaşa kapılmamamızdı. Hal böyle olunca, 7’si Melih’ten olmak üzere 12 üçlük bulduk, 15 serbest atışın 14’ünü sayıya çevirip 80’li sayıları geçmeyi başardık. Tabii ki bunda Büyük Britanya’nım grubun en zayıf takımı olması ve kötü savunma yapmasının da payı var. Ama Cedi’nin yanına bu kez Melih, Semih, Furkan ve Sinan’ın eklenmesi sevindiriciydi.
Rusya maçının sonucu farklı olabilirdi
Turnuvaya Rusya yerine Britanya maçı ile başlasak belki o maçın da sonucu farklı olabilirdi. Turnuvanın şu an için en çok top çalan takımıyız. Maçın büyük bölümünde baskı ve ikili sıkıştırmalar yapıyoruz. Bu da çok efor sarfetmemize ve yorulmamıza neden oluyor. Ufuk Sarıca da dakikaları mümkün olduğunca dağıtmaya çalışıyor. İlk gün 12, dün de 11 oyuncu forma giydi.
Umarım ilgi artar
Fakat 16 sayıdan Britanya gibi bir takıma yakalanmamız, gecenin kötü yanlarından biriydi. Bu takımın ‘nasıl olsa kazanırım’ diye düşünme lüksü yok. Mücadele ederse her maçı kazanabilecek noktaya getirebilir. Ama savunmayı bıraktığı zaman da, Britanya gibi bir takıma bile yenilebilir. Konsantrasyonu 40 dakika boyunca sürdürmeleri gerekiyor. Dünkü galibiyetten bu dersi çıkarabilirler. Bizde olduğu kadar bütün takımlarda önemli eksikler var. Grupta Sırbistan büyük favori gibiydi ama mevcut kadroları ile vasatın biraz üstü görüntüdeler. Rusya’nın yendiği Sırbistan’ı bir ihtimal biz de devirebiliriz. Bir günlük ara takımların dinlenmeleri ve hazırlanmaları için fırsat olacak. Tribünler hala boş. Hala ülkemizde bir Avrupa Şampiyonası havası yok. Umarım dünkü galibiyet sonrası, ilgi biraz daha artar.
‘’Çok çabaladık ama olmadı‘’
Kapasitesi sınırlı bu takımın, neler yapacağını kestiremiyorduk belki ama sonuna kadar mücadele edip, savaşacağını çok iyi biliyorduk. Nitekim zaten dar bir rotasyona sahipken, Ersan’ın gelmemesi, takımın en önemli skor gücü Bobby Dixon’ın sakatlığı, işimizi iyice zorlaştırmıştı. Ama coach Ufuk Sarıca, kulüp takımlarında da bu tip sıkıntılarla çok iyi başa çıktığı için hiç yakınmadı, ekibiyle beraber eldeki malzemeyle ‘en iyisini nasıl yaparız’ın çarelerini aradı. Dün de sonuna kadar mücadele ettik, efor sarfettik, çok koştuk, çok da yorulduk. Bu yorgunluktan ve tecrübesizlikten belki son dakikalarda fazlasıyla turnike kaçırdık. Savunmadaki gayret karşılığı kaptığımız topları malesef sayıya çeviremedik. Bu takımın yapacağı şey, sürekli tam saha baskı sonrası ikili sıkıştırmalarla rakibi düzenden çıkarmak, kapılan toplarla hızlı ve çabuk sayılar bulmak. Nitekim bunları fazlasıyla yaptık. Ama iş yarı saha basketboluna kaldığında fazlasıyla zorlandık.
İnanılmaz üçlük
15 top çalmışız, rakibi 22 top kaybına zorlamışız. Ama telaş ve heyecandan biz de topun kıymetini çok iyi bilemedik. Cedi takımın lideri gibi oynadı yine. Ona zaman zaman Semih eşlik etti, Erkan hem savunma, hem hücumda beklenmedik katkılar yaptı. Takımın en tecrübeli ismi Sinan biraz daha dikkatli olsa, kolay turnikeleri kaçırmasa geriden gelip öne geçtiğimiz anlarda rüzgarı arkamıza alabilirdik. Maç kere maç elimize geldi ama Shved’in süre dolarken attığı inanılmaz üçlük, skoru belirledi. FIBA’nın elinde hakem kalmadı. Taa Filipinler’den, Kanada’dan hakem getirmişler. Basketbol aynı basketbol ama her kıtanın ruhu farklı.
Çok kötü hakemler...
Nereden gelirse gelsin, FIBA’nın elinde kalanlar çok kötü hakemler. Dün bırakın evsahibi avantajını kullanmayı, onlarca aleyhimizde yanlış düdük aldık. Hem de kırılma anlarında. Ufuk Sarıca’ya çalınan teknik faul, başka hiçbir ev sahibine çalınmaz. Rusya tam 40 kez serbest atış kullanmış. Biz ise sadece 23. Böyle yakın bir maçta bu kadar fark olmaz. Sadece Mozgov 17 kez çizgiye gitti. Onu NBA yıldızı zannetti (!) sahadaki hakemler.
‘’İyi başlasın iyi bitsin‘’
2001 ve 2010’da kazanılan madalyalardan sonra 12 Dev Adamımız yine ev sahibi olarak Avrupa Şampiyonası serüvenine başlıyor. Ancak eskiye göre, yıldızlarla dolu bir kadromuz yok ve favori değiliz. Her şeye rağmen coach Ufuk Sarıca ve ekibi, potansiyeli sınırlı olsa da hazırlık maçlarında iyi bir tablo çizen takım oluşturmayı başardı. ..Ve şimdi millilerimiz ilk sınavını bugün Rusya karşısında verecek.
12 Dev Adam için yeni bir macera başlıyor. 2001 ve 2010’da İstanbul’da kazanılan madalyalardan sonra, bir kez daha evimizde parkeye çıkıyoruz. Ama bu kez durum biraz oldukça farklı. NBA ve Euroleague yıldızları ile dolu kadro bu kez yok. Yani evimizde olmamıza rağmen favori değiliz. Üstüne üstlük skor sıkıntısı çekmesi beklenen bu takımın en önemli hücum silahlarından biri olan Bobby Dixon da, iyileşemedi ve kadro dışı kaldı. Ufuk Sarıca ve ekibi hiç şikayet etmeden eldeki mevcut kadrodan nasıl verim alacaklarını düşündü durdu yaz boyunca. Bunun üzerine
çalıştılar. En önemli faktör ise birlikte hücum edip, birlikte savunma yapmak. Potansiyeli sınırlı bir takımız belki ama hazırlık maçlarında, çok da sıkıntı çekmedik.
İkili sıkıştırmalar önemli
Uzun rotasyonumuz dar. Rakibi pota altından oynatmamak için 40 dakika boyunca tam saha pres yapıyoruz. Genç ve enerjik olmamız burada bize avantaj sağlıyor. Bu sayede çok top çalıp, kolay basket bulabiliyoruz. -Ki bu bizim turnuva boyunca olmazsa, olmazımız. Keza bu ikili sıkıştırmalar kendi sahamıza döndüğümüzde de devam ediyor. Hazırlık maçlarında savunma kaynaklı çok sayı bulduk.
Boş geçme lüksleri yok!
Rakip sahada da sete kalmadan geçiş hücumlarını mümkün olduğunca kullanmayı deniyoruz. Olmazsa, seti tempolu ve çabuk oynuyoruz. Bobby’nin yokluğunda Cedi’nin ve Furkan’ın istikrarlı olarak skor üretmesi gerekecek. Sinan, Melih, Semih’in boş geçme lüksü yok. Kenan ve Sertaç’tan da ekstra sayılar bulduğumuz maçlar oldu. Bu şekilde devam edersek, gruptan çıkma
ihtimalizin olduğunu düşünüyorum. Rusya kilit maç olacak Rusya maçı da bu anlamda büyük önem taşıyor. Rus basketbolu son dönemde düşüşte. Ama Shved, Mozgov, Vorontsevich gibi oyuncularla bizden daha kapasiteli olduklarını söyleyebilirim. Kazanırsak, Letonya ile finali yapacağız. Bence Letonya, grubun değil, turnuvanın da sürpriz takımı olmaya aday. Şu ana kadar taraftarın turnuvaya çok ilgi göstermediği görülüyor. Biletler hala satışta. Eğer Rusya’yı yenersek, geri kalan maçlarda taraftar desteği de artarakdevam eder.
‘’Devler'den farklı tarife!‘’
Ufuk Sarıca yönetiminde A Milli Basketbol Takımımız, hazırlık dönemindeki istikrarlı oyunu Karadağ karşısında da devam etti. Bobby Dixon’un yine oynamadığı maçta 84 sayıya ulaşmak, 3 periyot rakibi 20’li sayıların altında tutmak önemliydi. Tanjeviç’in yönettiği Karadağ maça çok sert başladı.
Hücumda organize olamadık, 16 sayı (4-20) geri düştük ama 2. periyottaki 33-14’lük müthiş seri maçın rengini tamamen çevirdi. Bu bölümde Cedi’nin önderliğinde hücumdaki sıkıntıyı çözen 12 Dev Adam’da Sinan ve Furkan Korkmaz’ın skora yaptığı katkıyla skoru önde götüren Milliler, 16 sayıdan gelip, bir ara 17 farkla öne geçip salondan 84-70 galip ayrıldı.
Yine tam sahada başlayan, yarı sahada yapılan değişken ve kombine savunmalar rakibin ritmini bozdu. Karadağ’ı 21 top kaybına zorladık. Bu Milli Takım’ın Avrupa Şampiyonası’ndaki en büyük kozu olacak gibi görünüyor. Her ne kadar üst düzey takımlarla oynamasak da, kendi ayarımızdaki bütün takımları yenebileceğimizi gördük.
‘’Devler'den farklı prova‘’
A Milli Basketbol Takımımız’ın bu turnuvada başarılı olabilmesi için, asla vazgeçemeyeği, 40 dakika boyunca kusursuz yapması gereken şey savunma. Hücum kapasitesi sınırlı olan bu takımın, savunma kaynaklı sayılar bulması, savunma sonrası geçiş hücumlarını iyi yapması, top çalması, yani sete kalmadan çabuk skor üretmesi gerekiyor. Ufuk Sarıca ve ekibi de takımı bu yönde iyi hazırlamış göründü. Takım Çekya, İsrail, Slovenya ve Karadağ’dan sonra dün de Ukrayna’yı farklı yendi: 79-55.
14 top çaldık
Öyle savunma yaptılar ki, rakibin aklı çıktı. Sarıca, neredeyse 40 dakika rakibi tam saha presle karşılıyor, sahanın her yerinde de sürekli ikili sıkıştırmalar uyguluyor. Dün tam 14 top çaldık. Bunların çoğunda ‘fast break’ bulduk. Ukrayna’nı 22 top kaybına zorladık. Böyle olunca Karadağ’ı 60 sayıda tutan Milliler, Ukrayna’ya 59 sayı imkanı tanıdı.
Uzun rotasyonunda sıkıntı
Hücumda da topu paylaştık, set hücumunu çabuk oynadık, ekstra paslar yaptık. Kenan’ın özgüven kazanması, ilk kez A Milli olan Sertaç ve Furkan’ın yıllardır bu seviyelerdeymiş gibi oynamaları, Cedi’nin liderlik yapacağını göstermesi, 21 asist gecenin güzel taraflarıydı. Uzun rotasyonunda sıkıntımız olacak. Ribauntlarda 43’e 25’lik yenilgi canımızı sıkan şeydi. Yendiğimiz takımlar bir Sırbistan, bir İspanya, bir Fransa değil belki ama, şu an için takımın beklenenden daha iyi durumda olduğunu söyleyebilirim.
‘’Nowitzki'yi, Gasol'u, Parker'ı örnek alın‘’
Teknik olarak iyi sporcular yetiştirebiliyoruz o kadar. Milli takıma bağlı, aidiyet duygusu ile hareket eden, vefalı oyuncular yetiştiremiyoruz demek. Özellikle NBA’e gideni tamamen kaybediyoruz. Enes efendi daha Fetocu değilken iki kez gelmemişti milli takıma.
Sen kimsin ki seni yetiştiren, basketbolcu yapan, eğiten bir ülkenin formasını giymek istemiyorsun. Ersan da Özbek asıllı. Ama burada basketbolcu oldu. Onu bu ülkenin antrenörleri, öğretmenleri, kulüpleri, federasyonu Ersan yaptı. NBA’da milyon dolarlar kazanıyorsan, Türkiye sayesinde kazanıyorsun. Tamam bir iki geldin ama 2013’ten beri ortada yoksun. Gelmiyeceksen de iki ay önceden söyle, teknik kadro planlarını ona göre yapsın. Son dakikada yokum ‘demek’ yakışık almaz. Cedi ve Furkan. Şimdi siz de NBA’e gidiyorsunuz. Size tavsiyem Dirk Nowitzki’yi, Tony Parker’ı, Pau Gasol’u örnek alın, milli forma için neler yaptıklarını iyi öğrenin...
‘’Olan oyunculara olacak‘’
FIBA ve Euroleague geri adım atmayınca, maç takvimleri çakıştı. Kasım ayında Dünya Kupası eleme maçları oynanacak. Türkiye 23 ve 26 Kasım’da iki maça çıkacak. Fenerbahçe’nin 24, Efes’in ise 23 kasımda Euroleague maçı var. Aynı durum şubat ayında da tekrarlanacak. 23 Şubat’ta hem milli maç hem Efes’in Euroleague maçı var. Fenerbahçe ise 22 Şubat’ta Milano’da olacak.
Türkiye Basketbol Federasyonu’nun milli davete gelmeyen oyunculara ‘ceza verme’ yetkisi var. Yürütmelik bunu emrediyor. Türkiye gibi bazı Avrupa federasyonları da ‘Milli Daveti’ mecbur kılıyor.
Sadece Fenerbahçe’de Türk, Sırp, İtalyan, Yunan ve Çek Milli Takımı’nda yer alacak bir çok oyuncu var. Bu durum bütün Euroleague takımlarını kapsıyor.
Kulüpler oyuncuları göndermek istemeyecek, federasyonlar ise çağrı yapacak. Olan yine oyuncuya olacak.
Bu saatten sonra iki tarafın da kararından vazgeçmesi beklenemez. Bazı oyuncular ne olursa olsun ‘milli formayı’ giyerim diyerek rest çekecek. Bazıları ise ceza almamak için kulüplerin kararına saygı duyacak. Avrupa basketbolunu bir kaos ortamı bekliyor.
Euroleague, haklı olarak ‘NBA oyuncuları gelmeyince ceza verilmiyor. Euroleague oyuncularına neden ceza verilecek’ gibi mantıklı bir yaklaşım içinde.
FIBA da, milli maçlara olan ilgiyi artırmak için, yıllar sonra futboldaki sezon içinde pencereler açtı ve Dünya Kupası elemeleri oynatmak istiyor. Ama futbol tek elden yönetilirken, basketbolda çift başlılık hakim.
Şu an için gözüken o ki, Euroleague oyuncuları kendi Milli Takımları’nda oynamayacaklar. Bu da favori olmayan ülkeleri şanslı kılacak gibi. Bizim gibi ülkelerin şimdiden çalışmalara başlayıp, Euroleague dışındaki takımlardaki oyuncuları milli takıma hazırlamaları gerekiyor.









































