‘’Alkışlar Fenerbahçe'ye‘’
Yine çok konuşulacak bir Fenerbahçe-Trabzonspor maçı izledik. Tribünleri tamamen dolduran seyircisinin desteği ile Fenerbahçe maça çok iyi başladı. İsmail Kartal, Mesut’u, Pelkas’ı kulübede bırakmış, Rossi’ye sol önde görev vermişti. Topa sahip olan, kazanma arzusunda olan ev sahibinin hesapları 20 dakika dolmamıştı ki, alt üst oldu. Çok tartışılacak bir pozisyonda İrfan Can bir ikili mücadelede Siopis’in ayağına bastı, maçtan önce çok tartışılan hakem Zorbay Küçük “faul” dedi. VAR (Mete Kalkavan) “gel izle” dedi. Hakem pozisyonu izledi, İrfan Can’a kırmızıyı çıkardı, maçın şekli şemali gidişatı değişti. Ardından Nwakaeme’nin golü gelince, ‘Fenerbahçe dağılır, Trabzon rahat kazanır’ denildi. İşte ne olduysa o golden sonra oldu. 10 kişi kalmış Fenerbahçe’de Serdar Aziz, Kim, Osayi, Szalai defansta, Crespo, Zajc, Mert Hakan orta alanda ikişer kişilik oynamaya başladılar. Hele oyunun ikinci yarısında Fenerbahçe rakibine baskı yapıp top göstermedi.
İkinciliğin en büyük adayı
Oyunu rölantiye alan, ve skora razı Trabzon’a bu defa Fenerbahçe’nin sürprizi vardı. Kazanılan sebest atışta, Mert Hakan ortaladı, Zajc mükemmel yükseldi ve eşitliği sağladı. Sahadaki Sarı-Lacivertli futbolcular eksik olmalarına rağmen galibiyeti bile kovaladılar. Bu yarıda Trabzon adına sadece iki net gol pozisyonu izleyebildik. İsmail Kartal’ı bu maç için çok fazla eleştiremeyiz. Ancak Mesut Özil’in bitime 5 dakika kala oyuna girişini yine çözemedik. Maç bittiğinde galip gelmemesine rağmen Fenerbahçe tribünlerinden protesto değil, alkış tufanı geldi. İşte taraftarın görmek istediği takım buydu. Koşacak, mücadele edecek, yenilgiyi kabul etmeyecek bir takım. Dün ortaya koydukları mücadeleden dolayı biz de “Alkışlar Fenerbahçe’ye” diyoruz. Bu takım böyle oynamaya devam etsin, şampiyoluk kaçtı ama lig ikinciliğinin en büyük adayıdır.
‘’Sezonu kurtaracak maç‘’
Şampiyonluk yarışına havlu atmış, kupadan elenmiş, Avrupa’ya veda etmiş Fenerbahçe kısacası sezonu kurtarabilecek bir maça çıkıyor. Fenerbahçe-Trabzonspor maçları her zaman ilgi çeker, heyecan uyandırır. Bu geçmişte genellikle şampiyonluk yarışının iki takım arasında geçmesinden kaynaklanır. Taraflardan biri yarıştan kopsa bile mutlaka rakibini yenmek ister.Camiaları ve taraftarları da bundan mutluluk duyar, keyif alır. Fenerbahçe şampiyonluğunu ilan etmeye günler kala evinde Trabzonspor’u devirmek arzusunda. Mümkün mü? Mümkün ama, hiç kolay değil. Ev sahibinin en büyük avantajı, bu defa dolu tribünler ve müthiş taraftar desteği olacak. Sarı-Lacivertli futbolcular maça çok iyi motive olacaklar. Ancak karşılarında moralli, istekli, güçlü bir takım var.
Önce tutmak ister
Trabzonspor geri dörtlüsünde sıkıntılar yaşayabilir. (Stoperleri sakat) Rakibin bu sıkıntılarını avantaja çevirecek forvette Fenerbahçe’de yok. İsmail Kartal, her ne kadar kazanmak istese de, sahaya süreceği 11 ve oyun planı, defansif ağırlıklı olur. Maçı önce tutmak ister. Trabzonspor’un iki kanadını da çok iyi kullanıyor, geçiş oyunları mükemmel. Visca ve Nwakaeme’yi durdurmak kolay değil. Fenerbahçe’nin bu maçta en çok ihtiyaç duyacağı 2 oyuncusu (Ferdi ve Valencia) yok. Seyirci Mesut Özil ve İrfanCan’ı sahada görmek ister, bu riskli. Takımın beklerde sıkıntısı var. Serdar Dursun’da mecburen oynar. Mesut Özil ve Pelkas hamle oyuncuları olurlar.
Kartal'ın planı belli
Fenerbahçe’nin gol ümidi genelde duran toplar olur. Kısacası İsmail Kartal, “Önce durdur, sonra vur” planıyla takımını sahaya sürer. Trabzonspor, Kadıköy’de kaybederse birazcık prestijinden olur, kazanırsa şampiyonluk kutlamaları başlar. Fenerbahçe kazanırsa, taraftarına biraz olsun kendisini affettirip, sezonu kurtarır. Kaybederse mi? Onu Kadıköy’de görmek ve düşünmek bile o kadar zor ki...
‘’Fenerbahçe altın buldu‘’
Maçın başında Fenerbahçe Zajc’ın alkışlanacak golüyle öne geçiyor. Deplasmanda atılan bu golle maç Fenerbahçe adına kolay geçer diyoruz ama, nerde? Golden sonra Sarı-Lacivertli ekip geriye yaslanıyor, defanstan toplar “dan dun” çıkıyor, genç Arda, İrfan Can oynuyor diye kenara çekilmiş, Crespo ve Zajc orta alanda çabalıyor, ilk golün asistini yapan Rossi ”bal yapmayan arı” misali, Berisha var mı, yok mu, tartışılır. İlk yarıda takım tek korner atamıyor. Ancak kalede devleşen Altay sayesinde devre sonu soyunma odasına önde gidiliyor. Kasımpaşa ise üstün oynadığı 45 dakikada direkleri ve Altay’ı geçemiyor. Kötü futbol görüntüsü İsmail Kartal’a hamle yaptırır diyoruz, yanılıyoruz.
İlaç gibi gelmiştir!
İkinci yarıda da üstün oynayan Kasımpaşa. İsmail Kartal 25 dakika kala hamle yapmayı aklına getiriyor. Sahada dolaşan Berisha’yı dışarı alıp Serdar Dursun’u, kolay lokma Arda Güler’in yerine de Mert Hakan’ı sahaya sürüyor. Ev sahibi kulübesi de hamleler yapıyor, oyuna girer girmez Muleka eşitliği sağlıyor. Golden sonra galibiyeti arzulayan ev sahibi, savunma tedbirlerini rafa kaldırınca, faturayı ağır ödüyor. Uzatma dakikalarında gelen Szalai golüyle Fenerbahçe adeta “altın” buluyor. Yanlış kadro, geç hamleler ve kötü futbola rağmen alınan 3 puan hem Başkan Ali Koç’a hem de İsmail Kartal’a ilaç gibi gelmiştir. Takım son kulvarda (Süper Lig) hedefe varır mı, derseniz o biraz zor derim.
‘’Parayla saadet olmuyor!‘’
Yıllardır Fenerbahçe’yi takip ederim. Muhabirlik dönemimin başlangıcından (1978) itibaren 11 başkan gördüm. Rahmetli Emin Cankurtaran, Metin Aşık ve Allah uzun ömürler versin Tahsin Kaya, ceplerinden kulübe en çok para veren başkanlardı. Ancak ‘yiğidi öldür, hakkını yeme’ derler atasözü Ali Koç için de tartışmasız söylenir. Başkan göreve geldiğinden beri, kimsenin tahmin edemediği bir rakamı, karşılıksız kasaya koydu. Kulüp, maddi konularda kimseye boyun eğmedi.
Ama gel gör ki, parayla saadet olmuyor. Futbol takımın içler acısı hali ve hedefsizliğinin faturası, camia tarafından başkana çıkartıldı. Peki muhalefet ne yapıyor? Kimsenin sesi soluğu çıkmıyor. Neden mi? Çünkü Fenerbahçe’nin mali tablosu herkesi ürkütüyor. İşte bu yüzden başkan yeniden güvenoyu almalı, tartışmasız Koç gibi de yönetim yapıp yoluna devam etmeli. Aksini ne siz sorun, ne de ben söyleyeyim...
‘’Arda Güler niye oynamaz?‘’
Sezona büyük ümitlerle başlamıştı Fenerbahçe. Şampiyonluğun ve Ziraat Türkiye Kupası’nın en büyük favorisi idi. Bunlar yetmez, Avrupa’da da söz sahibi olunacaktı. Mesut Özil gibi bir dünya yıldızı, sakatlıktan dönen İrfan Can Kahveci verdi. Kim tutardı Fenerbahçe’yi... Hayaller böyleydi peki ama ya gerçekler? Önce takım ligden koptu, sonra kupadan. Tek teselli Avrupa idi. Pereira gitmiş, yerine İsmail Kartal gelmişti. Hoca hayal satmaya devam etti. Avrupa Ligi’nden , Konferans Ligi’ne gelindi.
Rakip rölantiye aldı
Rakip Slavia Prag ilk maçta Kadıköy’de kazandı. İsmail Kartal, “Rövanşı alırız” dedi, ümitlenenler oldu. Rövanş maçına Fenerbahçe çok tartışılan 3’lü savunma ile başladı. İlk 10 dakikada Tisserand iki kritik top kesti, üçüncüde rakibe asist yaptı. Ev sahibi ilk yarım saatte iki farkı yakalayınca oyunu rölantiye aldı. Ferdi sakatlanıp çıkınca hücum gücü iyice azaldı. Devre biterken Mert Hakan’ın sert şutuyla gelen gol, Fenerbahçe’ye yeni bir ümit oldu.
Oldu ama ikinci bölümde pozisyon ve gol bulan yine ev sahibiydi. İsmail Kartal maçı döndürsün diye Ozan Tufan’ı, eleştirilmesin diye de Arda Güler’i oyuna aldı. Takımının 2. golünün yaratıcısı Arda neden ilk 11 başlamaz bilinmez. Sonunda Fenerbahçe kazanması gereken maçı kolay yoldan kaybedip Avrupa’ya da veda etti. Unutmadan, takımın yıldızlarından Mesut Özil, İstanbul’da, İrfan Can Kahveci de kulübede kalmışlardı. Kasımpaşa’ya karşı oynarlar mı?
‘’Arda Belözoğlu‘’
Maçtan önce, 'Gençler sahaya' diye yazmıştım. Taraftar, sosyal medya baskısı mı, yoksa İsmail Kartal cesareti mi, bilemem Fenerbahçe maça ilk defa 2 genç (Çağtay Kurukalıp, Arda Güler) ile başladı. İsmail Kartal’ın gençler ile kulübedekileri de sahaya sürüşünü anlamak zordu. Mesela Ozan Tufan neden sağ bek idi, Nazım oynasa, Burak oynasa, kaptan da orta sahaya geçse ıslıklanmasaydı. Szalai, Pelkas, Valencia neden yoktu? Gençleri bu oyuncularla birlikte oynatmak daha akılcı olmaz mıydı? Neyse ki bugüne kadar övgüyle bahsettiğimiz Hatayspor sahaya futbolu unutmuş bir takım görüntüsüyle geldi. Onun cevabını Ömer Erdoğan versin diyelim, Fenerbahçe’ye dönelim. İlk yarıda çok iyi mücadele ettiler. Pozisyon bulamadılar ama, pozisyon da vermediler. İlk maçın heyecanına rağmen Çağtay ışık verdi. Arda Güler sahanın en iyisiydi. Kısa zamanda bu takımın Emre Belezoğlu’su olur. Penaltı öncesi kazandığı topla pozisyonu yoktan var etti. Devre golsüz bittiğinde takıma protesto yok, alkış vardı. İsmail Kartal’ın devre arası hamlesi şaşırtıcıydı.
Son 30 dakikada doğru hamleler
Ozan Tufan’ın yerine Berisha’yı sahaya sürdü. Neden? Son 30 dakika doğru hamleler yaptı. Szalai’yi, Pelkas’ı sonra Mert Hakan’ı oyuna aldı. Serdar Dursun’un penaltılarıyla da ihtiyacı olan galibiyete kavuştu. Galibiyette kaleci Altay ile iyi mücadele eden Crespo ve Zajc’da önemli rol oynadılar. Demek ki neymiş, sahada formasını terletenler çoksa, gerisi fasarya..
‘’Geriye kaldı Süper Lig‘’
İsmail Kartal devre arası Antalya kampına (Kısa süreli) U-19 ve U-16 kadrosundan bir çok genci götürmüştü. İstanbul’a dönüldü, maçlar başladı bu gençler yine kadro yüzü göremediler. Fenerbahçe kupadan elendi, Avrupa macerası da haftaya sona erecek gibi duruyor. Geriye ne kaldı? Sadece Süper Lig. Sarı-Lacivertli taraftarların lig umurunda değil. Ancak gerçek şu ki, önümüzdeki sene Avrupa kupasına katılmak, ligde ilk 4’e girmekle mümkün. Fenerbahçe bunu başarır mı? O da zor. Ama en azından ligi bırakmadığını, mücadele edeceğini göstermek zorunda. Bu da forma aşkıyla yanıp tutuşanlarla olur, vakit geçirip cebini dolduranlarla değil. Şimdi İsmail Kartal’a büyük bir görev düşüyor. Hatayspor maçıyla birlikte artık gençleri sahaya sürecek. Çağtay Kurukalıp sol bek oynayacak.
Gerçek futbol aklı kim?
Arda Güler maça ilk 11 başlayacak. Burak Kapacak, Bora Çuha, Arda Aksoy şans bulacaklar. Forvette Melih Bostan’a yer açılacak. Bu gençler Fenerbahçe’nin geleceği. İsmail Kartal gençleri sahaya sürsün yeter. Takım yenilse bile mücadeleyi elden bırakmaz, tribünlerden de 'Çıt' çıkmaz. O zaman, 'Gençler sahaya' diyelim ve maç saatini bekleyelim. Unutmadan Muhammed Gümüşkaya’yı, Giresun’a yollayan gerçek futbol aklı (!) kim hâlâ merak etmekteyim!
‘’3 Kulvar 3 Gol‘’
İsmail Kartal göreve geldiğinde "Biz 3 kulvarda yarışan bir takımız" dediğinde söylediklediklerine aslında kendi bile inanmıyordu. Zaten takımı kendini kısa zamanda tekzip etti. Lig ve kupadan sonra bir ümit gözler Slavia Prag maçına çevrilmişti.
Rakibin önemli silahları, en önemlisi teknik direktörü İstanbul’a gelmemişti.
Fenerbahçe mi?
Sağ beki varla yok arası, Ferdi sol bekte harcanıyor. Hücumda etkili, beraberlik golünün yaratıcısı , 2. golün sahibi.(Ben olsam çıkıp sol bek oynamam) Santrafor diye aldığın iki oyuncu (Berisha, Serdar Dursun) kulübede. Son 15 dakika oyuna giriyorlar.
Oyun planı yok
Takımın oyun planı yok. Plan olmayınca Mert Hakan, Sosa, Zajc oyuna giremiyor, oyun kuramıyor, sonra protesto ediliyorlar. Düşünün Fenerbahçe takımı koskoca bir ilk yarıda rakip kaleye ne şut atabildi ne orta yapabildi, ne de korner kullanabildi.
Osayi şaşkın, Pelkas ve Valencia yalnızları oynuyordu. Sahaya hamle oyuncusu olarak, süpriz transfer Ozan Tufan sürülüyordu. ( Neden genç Arda girmez?). Kadköy’de beraberliği yakalamasına rağmen Fenerbahçe’nin 5 dakikada 2 gol yemesini izah etmek bile zor.
Slavia Prag maçında gördük ki, bu takım teslim bayrağını çekmiş. Yeni sezon için kollar hemen sıvanmalı. Ama asıl problem kolları sıvayacak futbol akılları kimler olacak? Yazık, hem de çok yazık.