‘’Çoğunluğun sesi‘’
Trabzon’a gönül verenlerin büyük çoğunluğu dün mutsuzdu, çok büyük hayal kırıklığı yaşıyordu. Hesapları, bir ara kümede kalıp kalmamaya yönelik yapmak zorunda kalanlar en uygun anlatımla bağrına taş basıyordu, bizi yakalayanlar, elektronik posta gönderenler, telefonla ulaşabilenler, “Ne olacak bu Trabzonspor’un hali!” diye soruyordu.
Trabzonspor’a gönül verenlerin büyük çoğunluğu bugün geleceğe umutla bakıyor. Şimdi ellerdeki kağıt-kalem, şampiyonluk hesapları için kullanılıyor. “TabiÓ ki hedef şampiyonluk ama olamasak da hiç değilse sonuna kadar yarışın içinde bulunalım” yorumu yapıyor. Kombine biletlerin satışa çıkarılmasını sabırsızlıkla bekliyor. Yeri gelmişken belirtelim, Fenerbahçe resmi Web Sitesi’nde 28 Mayıs tarihi itibarıyla kombine bilet alanların sayısı 21 bin 129 olarak açıklandı.
Tarzımız gereği tavrımız, üstelik onlar gibi düşündüğümüz için büyük çoğunluğun sesi olmaktan yanadır. Bu durum; yönetenlerin kimliğiyle değil, yönetim biçimi ve icraatlarıyla ilişkilidir yani, duyurulur.
Başkan Şener, “Hazırlık kampı başlamadan transfer bitirilecek” dedi. Kampın başlamasına daha bir ay var. Transfer bir-iki eksikle bitirildi gibi
Teknik Direktör Yanal resmi Web Sitesi’nden açıkladı: Kadroda daha önce belirlediğimiz değişimi sağlayabilmek adına yaptığımız çalışmalar koordineli bir biçimde sürdürülüyor. Yönetim kurulumuz belirlediğimiz isimlerin kadroya katılması doğrultusunda son derece özverili ve hassas bir yaklaşım sergiliyor. Şu ana kadar geçen sürede planlarımızda bir aksama söz konusu değil.”
Yönetim Teknik kadro uyumu adına hoş şeyler bunlar ama g önül Türk Futbolu’nun geleceği Tolga ve Onur’un önüne deneyimli, özgüveni sağlayacak, onları da yetiştirecek bir abi ile Şota ve Fatih Tekke gibi son vuruş becerisi, tekniği yüksek bir golcü istemiyor değil. Savunmayı toparlayacak Popescu, Tomas, Song, Uche tipinde bir stoperin tadınaysa doyum olmaz.
Kendimize “çoğunluğun sesi” misyonunu yükledik ya!
‘’Gözler ışıl ışıl‘’
“Gaziantep’te doğup büyüdüm. Üniversiteyi Hatay’da okudum. Bitlis’te öğretmenim. 2 yıldır insanlara neden Trabzonsporlu olduğumu açıklayamaz oldum. “Ne bağın var?” diye soruyorlar. Diyorum ki; Trabzonspor 6 şampiyonluğu olan büyük bir takımdır. Transfer çalışmaları beni umutlandırdı. Umuyorum ki, bu sene kimse bana neden Trabzonsporlu olduğumu sormayacak.” -Mehmet Çetin
“Manisaspor’un başarılı oyuncusu Selçuk İnan da alınır, genç futbolcumuz Umut Bulut’un yanına son vuruş becerisi ve teknik kapasitesi yüksek bir golcü katılırsa, yönetimin açıkladığı “yarışmacı takım” kimliğini buluruz. Ama yetmez,Trabzonspor’un hedefi şampiyonluk olmalı.”- Ali Uzun
Çok değil, daha iki ay önce Trabzonspor taraftarları, elde kâğıt-kalem kaç puan alınırsa ligde kalınırın hesaplarını yapıyordu.
Bu puslu havada pembe tabloyu yaratan faktör tartışmasız transfer çalışmalarıdır. Bir hafta öncesinde, “Gökdeniz yıldız değil” sözü ve kaleci Simon’un Trabzon’a gelip dönnmesinin yanı sıra, geciktiği düşünülen çalışmalar “eski bir filmin yeni bir versiyonu mu?” kuşkularını doğursa da, art arda atılan imzalarla yüzlerin gülmesi sağlandı.
Gözler ışıl ışıl şimdi, ellerdeki kâğıt-kalemle yapılan hesaplar değişti. Kuşkular dağıldı, 1995-96’da şampiyonluğu Ali Şen’in malum taşıyla kaçıran 8 A, üçer Ümit ve Gürcü Milli bulunan kadronun mimarları, güven tazeledi.
Her daim transferin ciddi bir iş olduğunu, tek başına teknik direktöre ya da yönetimden oluşan bir komiteye bırakılmaması veya menajerlere teslim olunmaması gerektiğini savunduk.
Trabzonspor yönetimi, teknik direktörüyle koordineli, efsane kadronun bazı isimleri başta olmak üzere bordo mavili renklere gönül vermiş teknik adam ya da eski sporcuları da işin içine katarak bir çalışma yaptı. Şu ana kadar transferler, tercih edilen mevkiler itibarıyla isabetli. 2-3 katılım daha ağlanmalı, önlibero, santrafor, oyun kurucu gibi.
Eğer uyum sorunu yaşanmaz ise ya da şöyle söyleyelim; verim aşamasında transferde isabet oranı yüzde 70-80 oranında olsa bile, biz de umutlu taraftarların gözlerindeki ışıltıyı pekiştirebilecek gelişmeler beklediğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz.
‘’Nostaljik pazar‘’
Kimler yoktu ki, Trabzon Ortak Güç Platformu’nun Swiss Otel’deki kahvaltısında; Faruk Özak’tan Volkan Canalioğlu’na, Sadri Şener’den Urbain Braems’a, Giray Bulak, Tolunay Kafkas ve Ünal Karaman’dan Şeyhmuz, Cengiz, Osman, Soner’e, Tuncay Bender’den Metin Akbaşoğlu’na ve medya grubuna girmiş Serdar Bali ve İskender Gönen’den, benzer toplantıyı Hollanda’da yapacak olan eski futbolcu Hakan Karakaş’a kadar... Çok sayıda da ismini not edemediklerimiz, bu nedenle affını beklediklerimiz, eski yöneticiler, futbolcular.
Konu Trabzonspor tabi ki; Sadri Şener medyanın ilgi odağı. Her zamanki açık yüreklilikle, tranferde gizililik esası falan dinlemeden, yönetim kurulu toplantısı slanondaymış gibi açıklamalar yapıyor. Pür dikkat dinleniyor: “Daha bitmedi” diyor ve ekliyor: “Yenileri yolda.”
Her biri iyi Trabzonsporlu olan kitleden yorumlar. Urbain Braems, Colman’ı anlatıyor: “Çok iyi futbolcu, Trabzonspor isabetli transfer yaptı.” Lemi Çelik’in, “10 yıl Trabzonspor’un solbek sorunu olmaz” dediği Cale için Serdar Bali, “Başka futbolcu için gitmiştik, o dikkatimizi çekti” diyor. Giray Bulak, Selçuk’u anlata anlata bitiremiyor. Ankarasporlu Özer ve Manisasporlu Selçuk için Trabzonspor-Fenerbahçe rekabetine geliyor konu: Birini Fenerbahçe, diğerini Trabzon alır görüşü hakim.
İlk tartışma kaleci konusunda: “Yeterli” diyenler, “yetersiz” diyenlerden daha az. “Stoperlerin hepsi genç” görüşünde olanlar, “Onları yönetecek bir abi gerek” önerisinde bulunuyorlar. İki önemli eksik daha kitleden: “Oyun kurucu ve bitirici, son vuruşlarda etkili santrafor yok, mutlaka alınmalı.”
Çoğunluğu oluşturan grup 1995-96’da kaçan şampiyonluğun acısını sahada yaşayanlardan. Aygün’ün başını ve Ali Şen’in kullandığı taşı unutamıyorlar. Serdar Bali, Özkan Sümer anılarına giriyor, Faruk Özak’la, top eline geçtiğinde bırakmama polemiği. Özak, “Serdar topu bırakmaz” diyor, Bali, “Sizden öğrendim bakanım!” sözüyle karşı atağa geçiyor. Sonuçta ihale, İskender’e kalıyor.
Sadri Şener, “Arkadaşlar kusura bakmayın erken gideceğim, bir transfer görüşmesi var da!” diyince gözler ışıl ışıl. Grup fotoğraf için toplanıyor, birçok kişi kareye sığmıyor.
Arkalardan bir ses: “Bu büyük topluluğa” diye söze başlarken, diğeri tamamlıyor: “Şampiyonluk yakışır.”
‘’Suç ve suçlu‘’
Eğer o holiganın, maçın bitmesine 17 saniye kala sahaya girip tokat attığı oyuncu ve arkadaşları tarafından evire çevire dövüldüğü deli saçması hareketi olmazsa, Trabzonspor daha başında sezonu kapatmayacaktı. Öyle ki; bugün Sivasspor, Şampiyonlar Ligi şansı yaratsaydı, kendilerini İnter toto’ya iten 3’lü averaja itiraz konumuna, “Cuma çetelecisi” teknik direktörünün iddia ettiği gibi dualarla değil, o deli saçması sayesinde gelmiş olmayacaktı. Bu bir.
İkincisi; eğer, yasak olduğu halde tribüne nasıl sokulduğu belli olmayan meşaleler yakılmasa, bunu raporuna yazmak zorunda kalan gözlemciye, VİP 1 tribününde, yüz yüze ana-avrat küfredilmese bu ceza da olmayacaktı.
Bunlar Trabzon taraftarının çuvaldızı kendine batırması gerektiği noktalar. Zira, kurumun bir sezonuna mal olan turuncu tişörtlü kişi şimdi çevresine, yediği dayağı değil, atmaya çalıştığı yumruğu anlatıyordur. VİP 1 Tribünü’ndeki kişi de, sözleri kendine iade edilse ne tepki verebileceğinin muhasebesini yaparken, Trabzon’u uğrattığı zararı da sorguluyordur kuşkusuz.
Sıra iğnede: Slovakya-Türkiye maçının bitmesine 42 saniye kala seyirciler sahaya girince hakem maçı bitiriyor. Trabzon-Sivas maçı uzatmaların bitmesine 17 saniye varken bir serbest vuruşu hakemimiz 5 dakikada kullandıramayıp, olayların çıkmasında başrol oynuyor.
Trabzonspor, son cezayı Fenerbahçe maçındaki, olmaması gerektiği halde, en az her stadyumda olduğu kadar küfür ve meşalelerden aldı. Aynı saatlerdeki Beşiktaş-Manisa maçında temsilci raporlarına göre 13 kez, federasyona, hakemlere ve rakiplere küfür yağdı, ceza yok. Trabzon’un sabıkası Sivas, Beşiktaş’ınsa birçok; 2 kez seyircisiz cezayı ve Adana’da Bursa cengini es geçtiler.
Barış’a da onca kanıta karşın ceza vermişti PFDK. Tahkim Kurulu’nun kararlarını düzeltmekten yorulduğu PFDK yani, onları bir tutabilsek, seyirci de yola gelecek. Ama çifte standart!
Deveye sormuşlar, sonra da futbolumuza...
‘’Gecikme!‘’
Sadri Şener’in, 100 gün arifesinde icraatlarıyla ilgili Fanatik için yaptığı özel açıklamalara taraftar yorumlarının kısa özeti şöyle:
Sinan Çelik, “Sabır ve istikrar şart ama ortada hiç bir şey yok” derken, Yavuz Uzun ve Sefa Gürel’in tepkileri aynı, söylemleri farklı: “İnşallah Albayrak dönemi gibi olmaz: Söz çok, icraat yok. Siz de onlar gibi olmayın ve seyirciyi küstürmeyin.”
“Başkan doğru düzgün konuşuyor. Yapmak istedikleri şeyler güzel, ancak hepsini gerçekleştiremeyecekleri aşikar. Şu an taraftarın dilinden anlayan bir yönetime sahip olduğunuzu unutmayın. Biraz sabır. Her şey güzel olacak” şeklinde yorum yapan Barış Velioğlu’na karşılık, Özgür Bıçakçı’nın tepkisi şöyle: “Sizden öncekiler de aynı şeyleri söylüyorlardı. Transfer yapacağız dediniz ama paranız yok, lütfen yapabileceğiniz şeyleri söyleyin de bizi umutlandırmayın.”
Hasan Bulut, transfere takılı kalmayanlardan: “Transfer olmalı tamam ama asıl Başkana kulak verin. Önemli olan kalıcı işler sahadaki, futbola temel oluşturacak şeyler. Trabzonspor Anadolu’nun bağrından Avrupa’ya bu anlayışla açıldı.”
Duran Şentürk, transferde daha somut adımlar atılması gerektiğini söylüyor. Birol Karali, yönetimden çok umutlu olanlardan: “Başkan çok iyi işler yapıyor, Trabzonspor’un yolu açık. Bize düşen destek olmaktır.”
Final yorumu Fatih Öztürk’ün: Bunların tümü olsun da geç olsun önemli değil, masal olmasın.”
Bu yorumlardan çıkardığımız sonuç: Taraftar yönetime güveniyor ama transfer nedeniyle kaygı duyuyor. Genel olarak Sadri Şener’in dile getirdiği icraatlar onları memnun etse de, burada takım performansının düşüklüğünün, en iyi kulüp performansını gölgede bırakacağının acı mesajı veriliyor. Dikkate alınmalı.
Trabzonspor Asbaşkanı Hayrettin Hacisalihoğlu, yorumları dikkatle okuduğunu söylüyor ve ekliyor: Biraz sabır lütfen. İstesek yarın söz konusu isimlerin tamamına imza attırırız. Ama kasamızdan 3-5 milyon Euro daha fazla para çıkmasına neden oluruz. Bu kadar sorumsuz davranamayız. Pazarlık gücümüzü sonuna kadar kullanıyoruz. Maliyet-beklenti dengesini kuramadığımız oyuncuların alternatiflerini devreye sokuyoruz.”
Taraftar tepkisi yönetici değerlendirmesi böyleyken, taraftarca adı “gecikme” olarak konulsa da, bunu dikkate almak zorunda olan yönetimin transfer konusundaki tavrına genel olarak hak verdiğimizi de söylemeden geçemeyeceğiz. Yani “Gecikiyorsunuz” değil, “Bekliyoruz” diyoruz.
‘’Duyuru!‘’
Turkcell Futbol Günleri kapsamında meslektaşımız Orhan Salkınaz’ın koordinatörlüğünde 3 gündür Kıbrıs’tayız. Üniversitelilerle buluşuyor, Avrupa Şampiyonası öncesi futbolumuzu masaya yatırıyoruz.
Öğrenciler, kulüpleri kadar olmasa da Milli Takım’a ilgili. Terim’in seçimilerine yönelik eleştirileri, genelde taraftarı oldukları kulübün kadroya alınmayan futbolcularıyla sınırlı. Her şeye karşın genel kanı iyi bir derece alınacağıyla ilgili. “Şerefli yenilgiler” döneminden gelinen dünya 3.’lüğü artık tatmin etmiyor. Süper Lig’den ve lejyonerlerden daha büyük başarılara imza atacak bir oluşumun sağlanabileceği kanısı yaygın.
Hasan Doğan ve Fatih Terim’e duyurulur. Söyleşiler sonrası öğrenciler, daha çok kendi takımlarını yorumlayan yazarlarla ilgileniyorlar. Uluslararası Kıbrıs Üniversitersi’nde Trabzonsporlu olmanın “gururunu yaşıyoruz” diyen bir grupla sohbet ettik. Salonda hakim olan forma renginin Bordo-Mavi olduğunu söyleyebiliriz. Grup Sözcüsü Kayıhan Gedikli ve Başkan Yalçın Kılıç, çalışmalarını anlattılar. Karadeniz Öğrenci Birliği, Trabzonsporlular Birliği olmuş.
“2005 yılında ilk adımını atığımız bu birlik; bugün planladığımızın ötesinde. Tek sıkıntımız saha sonuçları ve maalesef son 2 yılda bizi yerin dibine sokacak hatalar. Başarı biz Kıbrıs’tayken gelmedi, umarız bize de burada yeri göğü oynatma fırsatı doğar. Kıbrıs Üniversiteleri’nde ve halk içinde taraftarımız var. Bu bizim için bir gurur. Diğer 3 kulübün taraftarları yönetici, teknik adam, futbolcu, yazar, yorumcu getiriyor. Bu alanda geriyiz ve girişimlerimiz sonuç vermedi. Bir panel istiyoruz.” Yönetime duyurulur.
Yavuz Donat Bursa izlenimlerinde, Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı ve bir grup parlamenterle sohbetlerini yazmış. Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran, göğsünü gere gere Trabzonsporlu’luğunu anlatmış. Antalya, Kayseri, Sivas, Marmara Üniversitesi başta olmak üzere İstanbul’daki üniversitelerdeki öğrencilerden gelen e-postalar, telefonlar, son dönem başarısızlıklarına karşın Trabzonspor’a olan ilginin azalmadığını gösteriyor. Ama hepsi başarı ve kısa vadede zirve istiyor. Başkan ve Ersun Yanal ile ekiplerine duyurulur.
Türk Futbolu’nun söz konusu olduğu dünyanın hemen her yerinde 4 büyük kulübün taraftarı olduğunu söyleyen insana mutlaka rastlarsınız. Halen çoğu alt liglerde olup dönemsel küçük başarılara imza attıktan sonra “Büyüklük” söyleminde bulunan ve kendi şehirlerinde 4-5. takım konumunda olan kulüpler de var ve bunların sözcülerinin genellikle Trabzonspor’u hedef almaları manidar! Trabzonsporlular da o zaman kendilerine, 6 lig şampiyonluğu ve sayısız kupaları hatırlatıyor. “Kompleks sahiplerine” duyurulur.
‘’Sona kalan iyiler!‘’
Fenerbahçe için motivasyon sorunu yaşadığı zor maçtı doğal olarak. Son haftalara avantajlı girdiği yarışta geride kalmak, ‘futbolda olmaz, olmaz’ mantığı gereği İstanbul’dan gelecek ‘iyi’ habere bel bağlamak vs... Kolay işler değil bunlar.
Trabzon’un derdi başka. Fenerbahçe’nin motivasyonunu olumsuz etkileyecek ne kadar faktör varsa, lehine o kadar faktör var. Sezonu ezeli rakiplerden puan çıkaramadan kapatmak gibi örneğin. Kurtardılar. Futbolcularda, pazartesi son şeklini alacak olan ‘gidecekler’ kategorisinde yer almamak, varsa çıkmak gibi... Örneğin, bu Musa o listeye girmez. En önemlisi, bütün hünerlerini sergileme cömertliğini bu maça denk düşüren bir futbol sihirbazına sahip olmak, Yattara gibi... Muhteşem işler yaptı, attırmaya çalıştı olmadı, attı.
5 dakikalık elektrik kesintisi sonrasında yeniden başladığında maç, sezonun Avni Aker’deki en iyi mücadelesine ve de en iyi Trabzonspor’una tanık olacağımızı pek beklemiyorduk. Ama oldu işte, tahminler olumlu yönde yanılttı bu kez. Fenerbahçe de Trabzonspor’un en kötü savunmasını yakaladı. Kazım sağı, Uğur solu o kadar rahat kullandı ki, ceza sahasını top (!) yağmuruna tuttular. Stoperler hepsini izledi, Semih vurdu, Deivid, Kazım vurdu, kah dışarı attılar, çoğunda günün başarılılarından Onur’a, bir defa da direğe takıldılar. Ama zaten İstanbul’da Hakan’lar, ‘boşuna uğraşmayın’ demişlerdi çoktan!
‘’Rekabetin keyfini yaşamak‘’
Sezonu, 33 yıldır büyük bir rekabet içinde olduğu 3 önemli rakibinden puan alamadan kapatmama şansını son kez kullanacak olan Trabzonspor’u, bu anlamda Cumartesi günü çok önemli bir sınav bekliyor.
Puan cetvelindeki konumları ve oynandığı dönemdeki form durumları ne olursa olsun çok büyük çekişmeye sahne olan Trabzonspor-Fenerbahçe maçlarından biri olan bu mücadeleyi daha da anlamlı kılan unsur, kuşkusuz Süper Lig Şampiyonluğu’nu da, Galatasaray’ın olası bir yenilgisiyle direkt ilgilendirecek olması.
Trabzonspor cephesi, haklı olarak olayın bu boyutunu görmüyor. Aksi takdirde, büyüklüğünü inkar gibi bir gaf yapardı zaten. Yapılan açıklamalar ezeli rekabete yönelik ve de ölçülü. Zira; bugüne kadar gerek Trabzonspor’un, gerekse de Fenerbahçe’nin şampiyon olduğu ya da bu unvanı kıl payı kaçırdıkları sezonlarda genellikle birbirleriyle mücadele etmiş olmaları, rekabetin boyutunu artırdı.
Galatasaray’ın beraberliğinin bile bu maçın skorunun şampiyonlukla ilgili bölümünü nötr hale getireceği gerçeğinden hareketle, iki takıma da düşen; tribünlere Avrupa Futbol Şampiyonası arifesinde pozitif futbol seyrettirmek olmalı.
Tribünlere düşense; iki takım arasındaki rekabetin keyifli boyutunu gündeme getirmek, elbette ki maç sonuna kadar gönül verdikleri renge destek verip, sonunda da kazananı ya da kazanamayanı her neyse alkışlamak olmalı.
En azından bizim beklentimiz bu yönde.
Bu ilginç mücadele öncesinde, Trabzonspor cephesinde dün resmi WEB Sayfası’nda yalanlanmasına karşın gönderilecek futbolcularla ilgili çıkan söylentilerin ve antrenman kaçırmasa da Yanal’ın, Avrupa’da oyuncu izlemek zorunda kalmasının pek şık durmadığını da söylemek isteriz.