‘’Alkışlar!‘’
Skoruyla sağlayacağı ulusal coşku ya da vereceği üzüntü bir yana; Katar Emiri’nin eşini üzecek, üzmezse, Terim’i daha güçlü olarak “İstanbul’da hesaplaşma” moduna sokacak büyük maça, artık saatler kaldı.
3 maçta toplam 25-30 dakikalık oyunla çeyrek finalist olan takımımızın yarı final şansı için söylenecek tek söz şudur: Buraya kadar Türkiye gibi ister şansıyla, Hollanda gibi ister mükemmel futboluyla gelmiş olsun, 8 takımdan her biri, birbirini eleyebilecek güçtedir. Dolayısıyla Türkiye için bu akşam şampiyonanın sonu olursa da, yarı final yolu açılsa da, asla sürpriz olmayacaktır. Kaldı ki biz, bu anlayışla Türkiye’nin gruplardan çıkmasını da olağanüstü başarı olarak nitelendirenlerdeniz. Eğer sağlarsa avuçlarımız patlayıncaya kadar alkışlamaya, sesimiz kısılıncaya kadar bu coşkuyu yaşamaya can attığımızın bilinmesini isteriz.
Ulusal anlamda tümüyle yoğunlaştığımız Avrupa Futbol Şampiyonası, Türkiye’de yaptığı transferlerle ülkenin flaş kulübü konumuna gelen ve taraftarını inanılmaz havaya sokan Trabzonspor’un reytingini düşürdü. Buna karşın satılan 8 bin dolayındaki kombine biletle kendi rekorunu kıran camiaya Vali Nuri Okutan’ın desteği, maddi katkı bir yana manevi olarak büyük katkı sağladı. Okutan, 5 bin kombine rezervasyonuyla Trabzon Valisi görevine atandığı anda, yerel gazetelerin “Trabzon’a Trabzonsporlu Vali” şeklinde attığı manşetlere haklılık payı çıkardı ve taraftarların gönlünde taht kurdu.
Vali Okutan’ın bu noktaya gelmesi, elbette ki yönetimin çabaları ve sağladığı güvenle direkt ilişkili. Bu noktada kendisine bazı çevrelerce, “Şimdiye kadar nerelerdeydiniz?” diye sorulamayacağına göre yapılacak tek şey alkış tutmak olacaktır. Biz alkışlıyoruz.
‘’Tüzük tartışmaları‘’
Trabzonspor’da Tüzük Tadilatı Komisyonu’nun hazırladığı tüzük taslağı, kamuoyunun bilgisine sunuldu, üyelerin de tartışmasına açıldı.
Daha ilk günden, dikkatimizi tüzüğe çekmeye çalışan ilgi çekici tepkiler aldık. Diğer e-posta sahiplerinin de fikirlerini önemsiyoruz tabii ki ama hepsini yanıtlamak mümkün değil. Bu nedenle Trabzon Fikir Kulübü gibi bir etkinliğin mimarlarından Yavuz Saltık ve zaman zaman yazıştığımız Cafer Kılıçsoy’un önerileri de içeren görüşleri üzerinde fikir jimnastiği yapalım.
Öncelikle şunun altını özellikle çizdi: Açıklanan tüzük taslaktır. Genel Kurul’da oylanacak, eğer üyeler farklı taleplerde bulunursa ve oylamadan geçerse tabii ki gerekli değişiklikler zorunlu yapılacaktır.
Genel Kurul erteleme kararını hâlâ içine sindiremeyen bir kişi olarak, afet ya da benzeri durumlar dışında, çoğunluk aranmayan genel kurulun ertelenemeyecek olması bizi etkiledi. Bunun kadar bir doğru karar da, Dernekler Kanunu’nda bile müeyyidesi olmayan ‘ibra edilmeme’ durumunda üyeler içinden hukukçu ve müşavirlerden oluşan 5 kişilik heyetin iç denetim yapacak olması. Bir de yönetimlerin artık gayrimenkulleri 10 yıllığına değil 5 yıllığına verme yetkisine sahip olması.
En çok eleştiri konusu yapılan ve sevgili dostlarımız tarafından dile getirilen iki madde var. Birincisi üye giriş ve aylık ödentisi üzerine. Diğeri de Başkan adaylığını gerektiren imzalarla ilgili. Bu iki maddeye gerek Saltık ve Kılıçsoy, gerekse diğer e-posta sahibi dostlarımız gibi bakmıyoruz. Divan Kurulu halen bin 300 üyeye sahip. Daha önce yönetici olanlara bir ayrıcalık veriliyor ve 10 yılda üye olmaları sağlanıyordu. Şimdi doğru bir kararla bu kaldırıldı ve 25 yıl zorunluluğu getirildi. Şu anda 700 dolayında üyesi aktif olan Divan Kurulu’nun yüzde 10’u başkan adaylığını onaylayacak. Bu da 70 kişinin imzası demek. Bizce normal.
Üye giriş ödentisi 500, yıllık ödenti 120 YTL. Girişe sözümüz yok, ama aylık 10 YTL’ye, 2 paket sigara parasına tepkiyi garipsedik açıkçası. Burada eleştiri konusu, üye yapma sınırlamasıyla ilgili olabilir. Zira 100 Bin Üye Kampanyası’nı engeller. Ya bu madde ya da kampanyanın sonlandırılması gerekir.
Bir önemli eleştiri de, ‘Yurt içinde Trabzonspor’a rakip sayılabilecek bir başka spor kulübünde üye, lisanslı sporcu ya da görevli olmamak’ önerisinin dikkate alınmamasıyla ilgili. Güzel bir öneri, ama bu madde taslağa girse ve geçerse var ya... Gelin diyelim ki, böyle durumlarda Trabzonspor değil, varsın diğer kulüp düşünsün...
‘’Sorular üzerine‘’
Fatih Terim’in Euro 2008’e en ideal kadroyla gitmediğine inananlardanız. Bunu çokça dile getirdik. Artı kendi kadrosunu da en verimli biçimde kullanmadığı kanısındayız da. İsviçre maçının ilk yarısındaki ağır sahayı ve yağmurun devam ettiğini düşünün ve skorun istenilen gibi gerçekleşmediğini varsayın. Sorulacak ilk sorular ne olurdu, irdeleyelim: Bu ağır sahada Tümer ilk onbirde kullanılır mı? Hadi başladınız, o haliyle 45 dakika tutmanın anlamı neydi? Mehmet Yıldız gibi güçlü bir oyuncunun eksikliği hissedilmedi mi? Mehmet Topuz keza! Skor iyi olunca hiçbir şey irdelenmedi. “Arda neden ilk maçta düşünülmedi?” sorusu dışında. Futbol bu: Skor iyi olunca, top üç direğin arasından geçince her şey iyi.
Trabzonspor’da bugünlerde transfer harekâtına yoğun bir destek var. Özellikle seçilen mevkiler ve tercih edilen isimler konusunda tam bir ‘doğru’ mutabakatı söz konusu. Ama sessiz, pusuda bekleyen bir kesim var. Belli ki kılıçları bilemiş, kullanmak için olası başarısızlığı bekliyorlar. Sorularını saklıyorlar, uygun zemin ve zaman bekliyorlar.
Biz pozitif düşünenlerdeniz, tavrımızı net belli ettik. Pozitif düşünenlerin oranı olağanüstü yüksek ve bu durum kombine bilet kampanyasına yansıdı. Kişilerden sonra kurumların da işe sahip çıkması anlamlı. Birçok kurum ya da kuruluş, elemanlarına üyelerine kombine bilet çağrısı yaptı. Toplu alımlar önümüzdeki günlerde artabilir. Bu noktada konumuz; bazı kişi ya da kuruluşların temsilcilerine getirilen eleştiriler ve sorular: “Bugüne kadar neredeydiniz?” Muhatapların kimlikleri bazen bu soruları o kadar anlamsız kılıyor ki! Örneğin Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şadan Eren. Trabzonspor’un her kademesinde olmuş, Üye, Divan Kurulu Üyesi, Yönetici, amatör kulüp yöneticiliği vs. Kombine çağrısı yaptı diye bu kimliğin sahibine, “Bugüne kadar neredeydiniz?” gibi bir soru yöneltmek ne kadar mantıklı olur. Kaldı ki, Eren ve şahsında benzer eleştirileri alanlar bugüne kadar piyasada olmasa bile, şimdi ortaya çıkıp işi sahiplenmelerinde ne tür sakınca vardır, merak ediyoruz? Dememiz şudur ki; Trabzonspor Üyeleri, eğer yarım asırlık özleme son verilmesini istiyorsa, işe sahip çıkmalıdır. Bugünlerde kombine sayısı konusunda, “10 bini bulur, bulmaz” yorumunu yapanlar da var, bizim gibi “15 bin kesin geçilir” diyenler de. Bizim dayanağımız 19 bini aşkın üye. Kombine sayısı, şu ana kadar büyük çoğunluğu üye olmayan kişilerle 7 bine yaklaşmışsa haklı çıkabiliriz. Daha üyeler, mevcut ve eski yöneticiler devreye girecek çünkü...
Yarın sorarsınız, ya da sorarız!
‘’4 soru 4 cevap‘’
1- Taraftarlar çağrıya kulak verdi, kombineye akın etti. Şimdi destek iyi, ama asıl sınav ligde verilecek. Sinirlere hakim olmak gerekecek. Ne tavsiye ediyorsunuz taraftarlara?
Trabzonspor geçen sezon kazandığı iki maçtan ceza aldı. İlki Sivasspor maçı. Bir holigan ağır fatura ödetti. 5 maç ceza, sahada kazanılıp masada kaybedilen 3 puan. Kulübe para, başkana, başkan yardımcısına, basın sözcüsüne hak mahrumiyeti cezası. Türk futbol tarihinin en ağır cezası bunlar. Neden; bir kişi yüzünden, peki o kişi sahaya girerken yanındaki taraftarlar ne yaptı? Taraftarı geçtik, güvenlik ne yaptı? Trabzonspor, Fenerbahçe maçını kazandı, her stadyumda olandan az küfür vardı. Ama bir maç seyircisiz oynama cezası aldı. Neden, çünkü meşalelerin yanmasını not alan gözlemcinin yüzüne karşı VİP Tribünü’nde küfredildi. Gözlemci de her şeyi abartılı not aldı. Trabzonspor’a ceza, peki küfreden kişiye yanındakiler ne yaptı? Soruları değiştirelim, Sivas maçındaki holigan bir bedel ödedi mi? Trabzonspor’un bir sezonunu yedi. Hayır. Güvenlik şirketinin bu işteki zaafı büyük, her maç sonrası parasını peşin alan şirket, bir bedel ödedi mi? Hayır. O halde yapılacak şey şudur: Önce taraftar eğitilecek. Suç ve cezalar kendilerine anlatılacak. Buna rağmen suç işleniyorsa, bedeli suç sahibi ve zaafı olan güvenlik şirketi ödeyecek. Hatır gönül işiyle bu sorun çözülmez. Anlaşma yapılırken zaaf maddesi mutlaka eklenmeli.
2-Genç ve deneyimsiz bir oyuncu topluluğundan bahsediyoruz. Şampiyonluk beklentisi ve baskısı zarar verir mi, nasıl önüne geçilebilir?
Trabzonspor Yönetimi’nin bunca transfere karşın kamuoyuna verdiği mesaj şu: bu sezon zirve yarışının içinde olacak bir takım yaratmayı amaçladık. Gelecek sezon eksikleri tamamlayıp şampiyonluk mücadelesini adını koyarak yapacağız. Bu mesaj kamuoyunda beklentinin çok yüksek olmamasını sağladı. Dolayısıyla çok da deneyimsiz olduğunu düşünmediğim bu kadronun üzerinde bir baskı beklemiyorum. Kaldı ki, Trabzonspor rakiplerinin durumuna göre kendini zirve yarışının odak noktasında bulursa, olası baskıyı en önemli faktörün Sadri Şener ve ekibiyle artık ülkenin deneyimli teknik adamlarından biri olan Ersun Yanal ve ekibinin rahat önleyebileceklerini düşünüyorum.
3- Kadro baştan aşağıya yenilendi. Herkes kendine göre bir kadro yapar hale geldi... Mevcutlardan bir 11 alabilir miyiz?
İsim isim bir kadro yazmak en azından bu görevin asıl sahiplerine saygısızlık olur. Ama transfer edilen oyuncu kadrosuna ve Ersun Yanal ile sohbetlerimize dayanarak o sistem üzerinde fikir beyan edebiliriz. Yanal, iç saha maçlarında dörtlü savunma, iki ön libero, sağ ve solaçık ile çift santrfor oynar. Deplasmanda bizce ön libero sayısı rakibe göre üçe çıkar, ileride arkasındaki ikiliyle tek santrfor görevlendirilebilir. Kalede transferi gerçekleşirse Sylva ile Tolga ve Onur arasındaki yarışta Senegalli kalecinin deneyim avantajı var. Tayfun savunmanın sağı ve merkezi için önemli isim. Sağda Serkan-Ferhat yarışı yaşanır, Serkan biraz daha avantajlı. Merkezde Giray-Egemen ikilisini, yeni bir stoper alınmazsa Tayfun zorlar. Cale’nin soldaki alternatifi yok gibi. Sol önde de sorun var. Önliberolar Ceyhun, Selçuk ve Colman’ın arasındaki yarışa eğer kalırlarsa Hüseyin ve Hasan’ın girebileceğini sanmıyorum. Adnan da alternatif olur. Yattara sağda rakipsiz. Kaldı ki Barış ve gençler var. Umut ve Gökhan iç sahada birbirlerini tamamlar, deplasman maçları için yarışırlar.
4- Hâlâ takımda bir takım eksikler ve arayışlar olduğunu biliyoruz. Gerekli mi konuşulan bu transferler?
10 numara konusunda Yanal’a katılıyorum. Selçuk ve Colman bu işi yapar. Yattara da var. Ama sol açık gerekli. Deneyimli bir abi-stoper de. Ama asıl eksiklikler uyum sorunu yaşanması halinde ortaya çıkar. Ama gençlerin içinden de patlama yapacak isimler beklemiyor değilim. Türk Futbolu en az iki yeni isim kazanırsa hiç de sürpriz olmayacak.
‘’Yakınmalar!‘’
Trabzonspor Yönetim Kurulu’nun transfer çalışmaları her ne kadar taraftarı çok mutlu etse de, ortaya çıkan mali tablonun rahatsız ettiği bir kesim de yok değil. Bazı mevkilerde yığılma olduğu gerekçesiyle serzenişte bulunulan e-postalar da var. Bir diğer yakınma da, Ersun Yanal’ın transferlere kerhen onay verdiğine dair. Son olarak, ‘10 numara’ kaygısı. Bütün bunlar hiç de yabana atılmaması, üzerinde fikir jimnastiği yapılması zorunlu konular.
Önce mali tablo: “Bu tablo Trabzonspor’u sarsar, kaynak yaratıldı mı?” sorusunun yanıtı, bir numaralı yerden, Başkan Sadri Şener’den: “Hesap çok basit. 10 milyon YTL kombine, 5 milyon YTL lisanslı ürünler geliri. 3 milyon Dolar Opet’ten artı,1.5 milyon dolar kale arkasının altını kiraladığımız CarrefourSA’dan. Birçok sponsordan 10 milyon YTL’ye yakın gelir. Bizim hesabımıza göre bunlar 30 milyon YTL’yi aşıyor. Kalır 10 milyon YTL dolayında bir açık. Böyle bir kadro için bu kadar risk fazla mı?”
Tatmin olduk.
Transferler şöyle değerlendirebilir: Yabancılardan Colman ve Cale’ye itirazımız yok, referansları sağlam. Kaleci, deneyimi nedeniyle gerekli. Selçuk, Giray, Egemen ve tabii ki Gökhan Ünal’dan ‘fazlalık’ diye söz edebilecek kimse var mı? Gençler, pilot takım için az mı önemli?
Bizce burada sorun yok.
Ersun Yanal’ın ‘kerhen’ onay verdiğine dair yakınmalara gelince: Ersun Yanal’ın yalancısıyız, bizzat bize söyledi. İfadesine göre her şey bilgisi dahilinde gerçekleşti. “Polemik konusu yapılacak hiçbir şey yok.”
10 numara işini, teknik adamlara göre yapacak kişi var Trabzonspor’da. Alex örneği bir 10 numara Trabzonspor için lüks. Colman, Selçuk, böyle bir kadroda Yattara. Doğru tespit.
Bu da bizden yakınma: Kombine işi hız kesti gibi. Geçen sürede rezervasyonlarla 6 bin 500 beklenen düzeyde değil, daha yüksek olabilirdi. 15 bin hedefi tutturulamazsa, bu kez eleştiri oklarımızın hedefi taraftar olur.
‘’Kombine diyalogları‘’
Avni Aker’deki düzenlemeleri ve TS Clup’a getirdiği hareketlilikle dikkat çeken yönetici Mehmet Tunç, Sadri Şener’e, “Sayın Başkanım, kombine biletlerden 10 milyon YTL kaynak yaratacağız. Size söz veriyorum” dediğinde çok ağır bir sorumluluk üstlendiğinin bilincindeydi kuşkusuz.
Kombinelerin satışa çıktığının ikinci günü kendisiyle görüştüğümüzde gözlerinin içi gülüyordu adeta. “Kuyruğu bir görseniz şaşırırsınız. Sözümü yerine getireceğim” dedi ve bizi Sadri Şener Merkezi’ne davet etti.
Gittik gördük, kuyruk sokağa taşıyordu. Saatlerdir bekliyordu insanlar. Mehmet Tunç, beklemekten sıkılanlarla tek tek ilgileniyor, biraz anlayış istiyordu. Ne bir yakınma ne de tepki, “kombinemizi alabileceğiz değil mi?” diye soruyorlardı sadece. Kuyruk keyfiyle bordo Mavi’de kahve...
Faroz Mahallesi’nde eski yönetici Recep Denizer, herkesi örgütlemiş: “Deniz tarafındaki kale arkası, Efsane Faroz tribünü olacak. Herkes eşine, çocuğuna birer kombine alacak.” Farozlular, toplu alıma girdi. Deniz tarafı Yenimahalle ve Farozlu, yol, yani Erdoğdu tarafı Erdoğdulu, Boztepeli ve Arafilboyu’ndan taraftarlarla doluyor. VİP 1, VİP 2 ve Maraton tribünleri kapış kapış. VİP’ten alanlar yakınlarına Maraton ve kale arkası hediye ediyor. Bu gidişle 15 bini bulur.
Bir de çok özel tribün. 15 bin Euro’luk. Satın alan, rezervasyon yaptıran hiç de az değil.
Elektronik postaların ardı arkası kesilmiyor. Yurt içi ve dışından kombine alıp hediye etmek isteyenler o kadar çok ki!
Taraftarlar arasında şu sohbet ilginç: “Senegal Milli Takımının kalecisini de alıyormuşuz, doğru mu?” Soruya soruyla karşılık veriyor: “Kombine aldın mı?” Eğer yanıt “Evet” ise sohbet derinleşiyor, “hayır” ise “Seninle Trabzonspor konuşmam” şeklinde oluyor. “Henüz almadım ama alacağım” yanıtına tepki: “Kombineni al da gel.”
Kombine diyalogları böyle uzayıp gidiyor. Kaleciden sonra bir stoper, bir solaçık derken bir kaç gün sonra “”ticari ürünler diyalogları gündeme gelecek. Hedef orada da 5 milyon YTL.
Unutmadan, taraftar grupları, “bir futbolcu da bizden” kampanyası başlattılar, izliyoruz.
‘’Top artık bizde‘’
* Trabzonspor’un hocası Ersun Yanal da suskunluğunu FANATİK için bozdu... Yepyeni bir takım kuran deneyimli teknik adam, yeni sezon için çok iddialı konuştu:
* Başkan Sadri Şener ve ekibi üzerine düşeni fazlasıyla yaptı. Artık top bende, futbolcularım ve taraftarda. Mevcut hava her teknik direktöre nasip olmaz
Bir heyecan bir heyecan ki Trabzon’da... Yöneticiden teknik adama, eski yöneticiden kulübün duayenine, eski futbolcusundan, şimdikine, bırakılanına, kalanına... Ve tabii ki işin asıl sahibi tüm taraftara kadar...
Sadri Şener, “kuyruk istiyorum” demişti kombine için... Oldu işte, o da oldu... Geçen sezonun kombine sayısına, 9 Haziran yerine başkanın ısrarı nedeniyle bir gece önce internet sitesinden yapılan duyuruyla dün başlanan satışlarda ulaşıldı.
Esnaf keyifle indiriyor kepengini. Sabah çayları, “işler çok kötü, senet sepet” konularıyla, yakınmalarla değil, Trabzonspor sohbetiyle başlıyor.
İlköğretim öğrencileri, “Baba zayıf getirmezsem, bana bisiklet al” değil, “bana kombine al, üstelik yüzde 50 indirimli” diyor.
Üniversiteye hazırlananlar, “Biletimizi alırız, keşke kazanalım, tatillerde maçlara gideriz” diyor.
Kadınlar, ”Avni Aker tribünlerini renklendirelim. Yönetim az olur beklentisiyle yüzde 50 indirim yaptı ama talep patlaması olacak, görecekler” şeklinde göndermede bulunuyor.
Bırakılan futbolcu içinden, “Tam şimdi burada oynamak zamanıydı” diye geçiriyor. Kalma olasılığı yüksek olanı, “kadroya girmek için artık çok daha fazla çalışmak gerekiyor, forma aslanın ağzında değil, midesinde” yorumuyla gününü geçiriyor.
‘Avni Aker’i dar etmeliyiz’
Tüm bu gelişmeler en büyük sorumluluğu teknik kadroya ve futbolculara yüklüyor. Öyle ya; yönetim görevini yaptı. Kombine kuyruğundaki taraftar da ilkini! İkinci görevleri, maçlar başladığında. Burada da iki görevleri var. 1- Avni Aker’i centilmenlik sınırları içinde rakiplere dar etmek. 2- Bu mabedin kapanmasına neden olacak kişileri aralarında barındırmamak. Ona da söz verdiler.
Futbolcular görevlerini yapmaları, teknik kadronun performansına da bağlı. En büyük sorumluluk sahibi Ersun Yanal. O görevini iyi yapacak, topu kendinden atacak.
Peki bu zor görevin üstesinden gelmeye hazır mı?
Bir uçak yolculuğunda bunun sohbetini yaptık. Biz Amsterdam’dan, o Londra’dan geldik, İstanbul Trabzon uçağında buluştuk. Sohbet orada başladı, ertesi gün bir yemekte devam etti.
Bir röportaj değil bu. Sohbet. Dolayısıyla bir ayrıcalık da değil tabii ki. Bu sorumluluğun ağırlığını irdeledik, izniyle izlenimlerimizi aktarıyoruz:
Belli ki Ersun Yanal bu sorumluluğunun bilincinde... Ona göre bu ağırlığın üzerinde bir baskı oluşturması söz konusu değil. Ligler başlayınca futbolcularda da oluşturmaması için çalışmaları olacağını söylüyor; “Fanatik Gazetesi’nin haber ve yorumlarına taraftarların yazdığı yazıları dikkatle okuyorum. Nabzı oradan tutuyorum. Camia mutlu dolayısıyla biz de çok keyifliyiz. Bir teknik adam için bundan daha iyi bir çalışma ortamı olamaz.”
Her transfer döneminin en çok tartışma yapılan konusu transfer edilen futbolcular hakkındaki bilgiler. İzlenip izlenmediklerine dair yapılan spekülasyonlar. Yanal, 3-4 futbolcu izlemediklerini (!) itiraf ediyor. Örneğin Gökhan Ünal’ı, Egemen’i, Giray’ı falan. Gülüşüyoruz. Ama Colman’ı, Cale’yi, Ceyhun’u bizzat izlemiş. Yardımcısına izletmiş. Kulübe yakın teknik adamlar izlemiş. En sonunda Başkan ya da yöneticilerle de birlikte izlemiş. Anlata anlata bitiremiyor Colman’ı, Cale’yi.
‘Her şey bilgim dahilinde’
“Transferde istedikleri olmuyor, küstü” söylentilerine yanıtı resmi siteden vermiş ama tekrar ediyor: “Her şey bilgim dâhilinde. Elbette düşündüğümüz bazı futbolcular olmamış olabilir. Ama burada isimlere takılmamak gerek. Eksikleri gidermek için alınanlar diğerlerinden asla geri değil.”
Sohbetin esas noktası: Transfer tamam mı?
Bir teknik adamın transfer için “her şey tamam hiç eksiğimiz yok” demesini beklemiyoruz ama Yanal’dan “şu ana kadar yapılabileceklerin en iyisi yapıldı” havasını aldık. “Nerelere daha takviye olabilir?” sorusunun yanıtı da net değil. Edindiğimiz izlenim: Bir deneyimli stoper. Bir “sol ön dış” oyuncu. Yattara sağda, iyi bir sol ayaklı solda. Ortada maçına göre Gökhan ve Umut ya da sadece biri falan. Deneyimli bir de kaleci olsa, Tolga ve Onur’u yarışa soksa, onları geleceğe hazırlayıp en az bir sezon da kendisi bu görevi yapsa. Yanal’a biz yapıyoruz bu yorumları, “Aklın yolu birdir” yorumu her şeyi açıklıyor.
En önemlisi şunu söylüyor: Şu an Trabzon’da yönetici olmak vardı. Onlar işi gördü. Sıra bizde, onların keyif, bizim stres dönemimiz. Ama inanıyorumki, birlikte keyif yapacağız.
Yanal en çok bilgisayar kullanmasıyla ilgili esprilere, bir de “İyi başlar sonunu getiremez” yorumlarına ve “futbolcu seçiminde isabeti oranı azdır” iddialarına bozuluyor. Ama bu konulara girmek istemiyor, “siz araştırın” diyor.
Bilgisayar meselesi...
Bilgisayar işinde, “bu çağda ne kullanılır?” sorusu bizce de yeterli yanıt. Gerisi “geyik” olur. “İyi başlar sonunu getiremez” iddiaları üzerine “geyik!” yaptık bilgisayardan araştırdık: Ankaragücü: Lig dördüncüsü. Gençlerbirliği: İlk yıl lig üçüncüsü, ikinci ve üçüncü yıl kupa finalisti, üçüncü yıl Avrupa’da çeyrek final. “Sonunu getiremez” yorumuna neden olan konu Manisa. Her şey iyi giderken, ilk 11’den 9 fire. Satış, sakatlık, cezalar. Normal sonuç. Yanal, antrenman bilimi uzmanı bildiğimiz kadarıyla. Antrenman yüklemesinden kaynaklanan düşüş iddialarının haksızlık olduğuna karar verdik.
Futbolcu seçimine gelince... Örnekler kendisinden: Ali Tandoğan, Yusuf, Bülent, Ümit, Veysel, El Saka Denizli’den. Adem Dursun, Umut, Emre, Adem Koçak Ankaragücü’nden. Serkan, Okan Koç, Tomas, Youla, Deniz Barış, Ahmet Hassan Gençlerbirliği’nden. Holosko, Selçuk, Caner ve Ufuk, Manisaspor’dan. Bir de Arda, genç bir yıllık kiralık gelip Galatasaray’a milli dönmüş.
Bütün bunlar Ersun Yanal ile sohbetimizden aklımızda kalanlar. Hoşgörüsüne sığınarak aktardık.
‘’Önce güven‘’
Trabzonspor, bordo mavili renklere gönül verenleri umutlandıran-heyecanlandıran transfer harekâtında Gökhan Ünal ile tavan yaptı.
Gelinen nokta, yıllar sonra kombine bilet için satışları heyecanla bekleyen bir kitle oluşturdu. Bu durum söz konu kitleyi, büyük hedefler için yeniden ateşledi. Avni Aker’i rakip takımlar için yıllar sonra “en zor stadyum” konumuna getirme gayretine soktu. Geçen sezonki turuncu tişortlu holigan ile Fenerbahçe maçında gözlemciye küfrederek kulübün bir maç ceza almasına neden olan tiplerin aralarından ayıklanması için eğitim seferberliği benzeri çalışma başlatıldı.
Başkan Şener’in, Asbaşkan Hacısalihoğlu’nun, diğer yöneticilerin, taraftar dernek ve sitelerinin vs kombine kart çağrıları bir yana, Trabzonspor’un duayen yöneticilerinden Kenan İskender’in şu yorumu gelinen noktayı net özetledi. “Yönetim Kurulu özverili bir şekilde transferleri yaptı. Bundan sonra ise iş taraftarlara düşüyor. Kombine bilet kalmamalı.” Son seçimin başkan adayı İbrahim Hacıosmanoğlu, sorumlu yöneticilik anlayışıyla yönetimi yaptığı işler için kutladı.
Bu noktaya nasıl gelindi?
En önemlisi ve tartışmasız olanı tabi ki Şener ve ekibine olan güven. 1994 transfer sezonu kredi kartları oldu. “Kulübün bir kuruşunu dahi kendi paramız gibi harcayacağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın” sözünü, “Trabzonspor giderek popülaritesini yitiriyor. Güçlü bir kadro kurmamız için risk almamız gerekiyor. Bunun için kaynak yaratacak temaslarımız var” açıklamasıyla birleştirip güven artırdılar. Yoksa Trabzonspor söz konusu olunca siyasal kimliğini bir kenara bırakıp sportif kimliğiyle sağladığı ilişkilerini Faruk Özak’a kullandırmak mümkün olabilir miydi? Kendisini Selçuk, Giray ve son olarak Gökhan Ünal transferlerinde masaya herhangi bir güç oturtabilir miydi? Örneğin hiçbir sorumluluğu yokken, işini gücünü bırakıp transfer görüşmeleri için ülke ülke, şehir şehir dolaşan eski yönetici Fikret Yavuz ve futbolcu seyredip karar verilmesinde katkıda bulunan Serdar Bali, diğer spor ve teknik adamları oralara kim gönderebilirdi?
Bunun adı tek kelimeyle; güvendir. Önce güven yani...