‘’Birer puan çok bile!‘’
Hadi Akçaabat Sebatspor’u anlayışla karşıladık diyelim. Çünkü toplama ve yaşlı bir kadrosu var. Lige kötü bir başlangıç yapmış. Yeni bir teknik kadro, yeni arayışlar ve derken bir dizi sıkıntıyı aşmaya çalışıyor. Ogün dışında sahada ne yaptığını bilen, sistem adına bir işi bilerek yapan bir oyuncusu yoktu. Buna karşın son dakikalardaki iki pozisyon neredeyse galip gelmelerini sağlayacaktı ki, biz de şimdi futbolun adaletini yargılıyor olacaktık.Sebatspor’da durum böyleyken, Çaykur Rizepor’u tanımakta zorluk çektik açıkçası. Kürşat ve Fahri’yi saymazsak Rıza Çalımbay yönetiminde taş gibi bir takım kimliğine büründüğünü düşündüğümüz, bu görüşümüzü de şimdiye kadar oynadığı maçlar ve topladığı puanlarla doğrulayan Rizespor bizde hayal kırıklığı yarattı. Gerçi topa daha çok sahip olan ve ne yaptığını bilen, buna bağlı olarak daha çok pozisyonu olan taraftılar ama fazlasını bekledik.Bize göre iki tarafın da hak etmediği birer puanın paylaşıldığı maç küfürsüz, kötü tezahüratsız ve çok centilmence geçti. Özlediğimiz tribün görüntülerine sahne olan bu maç, Orhan Erdemir için hatasız tamamladığı kolay bir maç oldu.
‘’“Eski” olmak!‘’
Konumuz spor olduğu için de, diğer örgüt ve dernekleri bir yana bırakarak, spor yöneticilerinden, hadi işi daha da özele indirgeyerek Trabzonspor’da halen görev yapanlarla geçmişte bu işi layıkıyla yapmaya çalışanların hem birbirleriyle hem de toplumla ilişkilerinden (diğerleri umurumuzda bile değil) söz edelim Bunların hepsi; doktor, öğretim üyesi, avukat gibi, mesleğini bizzat icra etmek zorunda kalan, işinin başında olmadıklarında ticari ilişkilerinde zorluk yaşayan iş adamları, ekonomik zorluk yaşadığı halde en azından yöneticiliğinin gereği deplasmanlara gitmek için çoluk-çucuğunun rızkından kesmek zorunda kalan işçi-memur sınıfından kişiler, bu kulüple ya da başka bir kulüple işi gereği profesyonel ilişkiye girip büyük paralar kazanmak yerine yöneticiliği tercih edenler vs hemen her meslek ve gelir grubundan farklı insanlar... Trabzonspor’un mevcut yönetiminde de, aynı sorunlarla boğuşan nicelerini tanımaktayız.Geçmişte hemen hepsi bir amatör spor kulübünde çalışarak Türk Sporu’na katkıda bulunmaya gayret etmiş bu insanlara zaman zaman haksızlıkların en büyükleri yapılır. Maçlar kötü gittiğinde istifaya davet edilen, futbolcu transfer edemedikleri gerekçesiyle küfredilen, hedef tahtası olanlar onlardır. Bedava bilet-otobüs tartışmalarında iyi niyetli taraftar grupları arasına sızmış psikopatlarla onlar uğraşırlar. Çoğu kez ezilir bu insanlar.Ancak buna karşın eski-yeni yönetici kaynaşmasını yeterince göremediğimiz bu camiada belirtmek isteriz ki; eski yöneticiye, en büyük ilgiyi bugün yönetici sıfatını taşıyanlar göstermelidir ki, yarın kendileri de eskidiğinde aynısını bekleyebilsinler. Trabzonspor’da son dönemdeki iki uygulama bizi rahatsız ettiğine göre eski yöneticilerdeki etkisini varın siz düşünün! Konu şu; Daha 15 gün önce yönetime malum nedenle yapılan saldırılarda Mehmet Ali Yılmaz Tesisleri’ne ilk koşanlar eski yöneticiler oldu. Sıkışılan dönemlerde de devreye onlar girer. (Burada da art niyetlileri hiç dikkate almadığımızı yinelemek isteriz!) Ama bir seyahatte var olan eski yönetici nedense yenisini rahatsız eder. Bir futbolcuyla samimi görülen yöneticiye kuşkuyla bakılır. Seyahatlerde futbolcular için farklı, yöneticiler için farklı otellerde, aralarında eski yöneticilerin de bulunduğu taraftarlar için de başka bir otelde rezervasyon yaptırılır ne hikmetse! (Haksızlık etmeyelim, bu durum dün de genellikle böyleydi!) Gelelim son olaya. BJK-Çakıcı ilişkisi nedeniyle Trabzonspor’un yurtdışı seyahatlerinde ince eleyip sık dokuması çok normal. Ama, “Bizim onlarla bir ilişkimiz yok” dediği seyahat şirketiyle gideceklerin arasında çok sayıda eski yönetici ve Trabzon’un saygın insanları vardı ve onlar bu şekilde refüze edilmemeliydi. Hele eski yöneticiler; asla. Unutmayın sevgili yöneticiler, yarın siz de eskiyeceksiniz!
‘’İki maç çok ders!‘’
Milli maç ve sonrasındaki bedava bilet-otobüs krizini yaşatanları aranızda barındırmayın. Hakkınızdaki olumsuz yargıyı böylece kısa sürede silersiniz.Gelelim derslere; Bir takım oyun disiplinini sadece yenilme riskine girdiği ve bu nedenle panik yaşadığı dönemlerde kaybetmiyor. En tehlikelisiyle, zafer sarhoşluğu yaşarken karşılaşıyor. Eğer takım Bilbao maçında skor 3-0 iken futbolun ve elemeli maçların çok basit gereklerini yerine getirebilseydi, haftaya İspanya’ya turistik bir seyahat yapıyor olabilecekti. Ama olmadı. çünkü AB Sözcüsü’nün de TCK Tasarısı’nın hükümet tarafından geri çekilmesini değerlendirirken söylediği gibi, “Trabzonspor adeta kendi kalesine iki gol attı!” Sadece bizi değil, kendi başkanı da şaşırtan ve son yıllarda oynadığı pozitif futbol ile herkesin beğenisini kazanan Nurullah Sağlam yönetimindeki Gaziantepspor, hiç bir rakibine bu kadar mahkum oynamadı. Hiçbir maçta beraberliği kurtarabilmek için bu kadar futbolu basit kılacak çarelere başvurmadı, böyle hiçbir beraberliğe de bu kadar sevinmedi. Ama bu tutumuyla çok önemli bir ders verdi: “Evet 5’te 5 yapmış olabilirsiniz. Ama bundan sonra karşınıza çıkacak bir çok takım bu anlayışı benimseyecek. Kapalı savunmaları nasıl aşacaksınız? Önleminizi alın!”Trabzonspor’un kapalı savunmalardan dert yanarak kaybedilen bu iki puana mazeret bulma gibi bir lüksü olamaz. Gaziantep’in verdiği bu dersi iyi algılayıp, bundan sonra kilidi kıracak taktik anlayışın geliştirilmesi, futbolcuların bunları ezbere bilip, kenar yönetimin saha içinde fazla uyarısına gerek kalmadan hayata geçirmesi gerekir. Bunların ayrıntıları teknik adamların işi ama futbolu iyi bilen bir izleyicinin -ki Trabzon’da sayıları çoktur!- tribünden görebildiği çok basitleri de vardır. Kalabalık savunmaları ikiye birlerle, duvar paslarıyla göbekten delme girişimlerinin yanı sıra kanatlardan çizgiye inip kale sahasına bilinçli kesilecek toplarla aşmak mümkündür. Ölü topları -köşe vuruşu, frikik vs- iyi kullanmak gerek. Trabzonspor bunları yapamayıp, son yarım saat içinde 8 oyuncusunu adeta ceza alanına hapsettiği rakibini yenemedi.Son ders Almanya’dan mail dostu Aslan Püskül’den: Futbol bir hata oyunudur tıpkı satrançtaki gibi, birisi veya birileri hata yapacak ki siz de hedefinize ulaşasınız. Ama bu hataları en aza indiren, daima ön sıralarda yerini alacaktır. En aza diyorum çünkü dünyada hatasız ne futbolcu ne de takım ne de teknik adam vardır. Trabzonspor bize çok keyifli ve mutlu anlar yaşattı. Ama zaman zaman istemediğimiz böyle durumlar da olabiliyor. Mutlu olduğumuz zaman diliminin içinde bunu bize yaşatanları pek düşünmeyiz ve sorgulamayız, sadece doyasıya yasarız! Ama ne zamanki arzulamadığımız sonuçlar geldi işte o zaman sorumluları sorgulamaya biletlerini kesmeye ve yerin dibine sokmaya baslarız. Biz Trabzonlular bunu yapmayalım. Doğru söze ne denir!
‘’Bunlar da olacak!‘’
İki takım da şu anda ligin form tutmuş takımlarından ikisi. Biri 5’te 5, diğeri 4 yapmış. İyi futbol bekledik, hakkımız diye düşündük, göremedik. Ama ilk yarıda oynanan futbola bakıyorsunuz, keyif verecek, tribünleri heyecanlandıracak ve futbol adına olumlu diye değerlendirilebilecek tek bir organizasyon yok. Trabzonspor için tek seçenek kazanmak. Ama bunun için rakibin önlemlerini aşabilecek taktik üretmek gerek. Bu yok. Kanatlar etkili kullanılamadı, savunmanın arkasına derin toplar gönderilemedi, rakibi hataya zorlayacak pres yapılamadı, orta alandan destek göremeyen Fatih-Gökdeniz gibi isimler top taşırken sahip oldukları beceriyi iyi kullanamadı. Durum böyle olunca da gol için tek umut Bilbao maçındaki gibi yeni bir Gonzales’e kaldı. O da Gaziantep’te yoktu. Perşembe akşamı, etkisiz Thijs ve Lee Young’u değiştirmekte geç kaldığı için eleştirilen Ziya Doğan, aynı tempodaki iki oyuncuya bu kez fazla tahammül etmedi. Yorgun takımını Adem ve Volkan ile takviye etti. Diri Trabzon, Gaziantep’in üzerine daha tempolu gitti, pozisyon da bulmaya başladı. İşte bu sıralarda Jaziri oyun dışı kalınca son yarım saatte oyunu tümüyle Gaziantep yarı alanına yıktı. Nurullah Sağlam, savunmasını daha da kalabalıklaştırıp, yine hafta içi sakat (!) olan ve iyi top saklayan çabuk oyuncusu Lazarov’u oyuna sokup ileri sürdü. Öyle ki, neredeyse ölü toplarda bile üçüncü bölgede çoğalmadı. Ziya Doğan ise karşı hamleyle Celaleddin’i çıkarıp Volkan’ı geri çekerek 3’lü savunmaya döndü ve uzun boylu Tolga’yı rakip savunmanın arasına yerleştirdi. Oyunun artık tek kaleye dönüştüğü anlarda sahneye çıkan Hasegiç, kalesinde devleşti ve bir anlamda maçın kaderini belirleyen adam oldu.
‘’Yine çok şey kaçtı!‘’
Petkovic’in ceza alanına daha hakim, taç pozisyonu hariç sıfıra yakın hatayla oynayan savunmanın gedik vermediği anlarda ara sıra da olsa geriden çıkarılan uzun toplara koşan olmadı değil Bordo - Mavililer’de. Ama hepsi cılız kaldı. Hem çoğalamadılar, hem de “Mahşerin 4 Atlısından” üçü yani Gökdeniz, Fatih ve Mehmet Yılmaz, bildik özelliklerini sergileme fırsatı bulamıyorlardı. Bu durum tam 25 dakika sürdü. Gökdeniz bir uzun topu yakaladı, sağdan sıfıra inip kale sahasına gönderdi, zayıf kaleci Aranzubia kendisine ilk gelebilecek topa uzanamadı, Gonzalez bu topa dokunmasa, Fatih ve Mehmet Yılmaz’ın yapacağı bir şey yoktu. O Gonzalez ki Trabzonspor’da bir geleneği bozdu, 11. resmi maçta bu takım için gol atan 5. oyuncu oldu! O zayıf kaleci de 3 dakika sonra bir “Güzellik” daha yaptı ama bu kez 4 golcüden birine, yani Mehmet Yılmaz’a!Baskı yiyordu, gol için acele etmiyordu Trabzonspor ama bir anda 2-0 da öne geçmişti. Taraftarı geçen haftaki malum olayların aksine takımı daha baştan sahiplenmiş, gollerle coşmuştu. 5 dakika kadar sürdü Bilbao’nun şaşkınlığı, kaldıkları yerden yeniden başladılar. Etkili geldiler, önce iyi savunmaya, ilk yarının son dakikasında da klas kaleciye takıldılar.Zayıf kaleci, kötü savunma ve iki farklı skor. Tam da Trabzonspor’un aradığı bir ikinci 45 dakika. Gökdeniz, Fatih, Mehmet Yılmaz ne de döktürürdü şimdi, yeter ki Petkovic ve savunma ilk yarıdaki performansını korusundu. 50’li dakikalarda bir iki kez de yokladılar, olmadı. Bu arada rakip da golcü ismi Urzaiz ile hücum bölgesini üçledi. Bu daha çok risk almak demekti, hem de o savunma ve o kaleciyle, hem de Trabzonspor’a karşı! Bir uzun topta Gökdeniz estetik peşinde koştu. İkincisinde, “Gol olsun da nasıl olursa olsun!” tercihi işe yaradı.Bu tür maçlarda sakin olmak gerek. En tehlikeli durum zafer sarhoşluğudur. Skor ne olursa olsun oyun disiplinini kaybetmeyeceksin, sakin olacak, rakibi hafife almayacaksın. Kenar yönetim gerekli önlemleri alacak, oyundan düşenlerle kulübedekilere yer değiştirecek. O sıralarda kaybedecek bir şeyi olmayan ve panik yapmayan Vallerde, 3 hücumcusunu da değiştirmişti, dikkatinizi çekeriz! Trabzonspor bütün bunları yapamamanın bedelini çok basit bir gol yiyerek ödedi. Sonra bir ölü top ve kâbus. 3-0’dan 3-2 tribünleri sessizliğe gömdü. Bir tek penaltı-ofsayt karmaşası heyecanlandırdı, o ana kadar çok iyi maç yöneten İskoç hakem burada yardımcısının kurbanı oldu. Çünkü ofsayt değil, penaltıydı. Bir de son dakikada Fatih - Mehmet Yılmaz ikilisi tribünleri ayağa kaldırdı, ondan da teselli gelmedi!Yine çok şey kaçtı, tam “Rahat bir rövanş olacak” diyorduk, olmadı. 3-2 zor bir skor tabii ki, ama Trabzonspor bu savunmaya, bu kaleciye orada gol atamazsa, varsın elensin artık!
‘’İş rövanşa bırakılmamalı‘’
İkinci önemli avantaj, rakibinin kondisyon açısından henüz istenilen düzeye çıkamaması. Valencia maçında 2-0’ı koruyamayıp, ikinci yarıda 2 gol yiyerek bir puanla yetinmek durumunda kalmışlar. Tıpkı Trabzonspor gibi 4-4-2 oynuyorlar ve oyun disiplininden kopmuyorlar. Geçen sezon La Liga’da 5. olurken 38 maçta 15 galibiyet 12 yenilgi almışlar. 53 gol atıp (maç başına 1.4 gol düşüyor) 49 gol yemişler. Aynı sezon ilk galibiyeti 4. haftada elde edebilmişler. 1-0, 0-1, 1-1, 0-0, 2-1, 1-2 gibi maç skorları çoğunlukta. Az gol atabiliyor, az gol yiyorlar. İstikrarları yok, iç sahada da çok kolay kaybedebiliyorlar. Bütün bunlar Trabzonsporlular’ın umutlarını artırıcı istatistikler. Ama bir özellikleri daha var ki, can sıkıcı; büyük maçlara ve Avrupa Kupaları’na çok iyi motive oluyorlar. Real Madrid, Barcelona, Valencia gibi takımlara karşı elde edilen galibiyetler şampiyonluk kadar önemli. Bırakın yabancıyı, Bask bölgesi dışından bile oyuncuyu kabul etmiyorlar. Ayrıca çok ateşli taraftarı 12. adamı. (Bizimkiler de bedava bilet alamıyorlar diye kulübe ait binalara saldırmışlar!)Trabzonspor’da pek belli edilmemeye çalışılıyor ama Şampiyonlar Ligi’ne katılamamanın ezikliği henüz atlatılamamış. Ziya Doğan bir ilki başaramamış olmanın burukluğunu yaşıyor. Kaybedilen para bir yana yönetim de taraftar da aynı durumda. Camia UEFA Kupası’nı bir telafi aracı olarak görüyor. En azından bu tur ve bir grup geçmek, en büyük idealleri. Eksikleri yok. Sakatlar düzeldi. Süper Lig’in geçen sezonki en iyi savunması eksiksiz. Kiev maçlarının aksine boy avantajı Trabzonspor’un lehine. Petkoviç de gününde olursa bu takım zor gol yer. Ama orta alanda dengeli olunur, rakipten çalınan toplar iyi oyuna sokulursa, en az 3 kişiyle oluşacak hücum bölgesinde sıkıntı yaşanmaz, kolay fırsat bulunur. Önemli olan bu fırsatların Kiev’de olduğu gibi cömertçe harcanmaması. Şampiyonlar Ligi, orada kaçanlarla gitti. İş rövanşa bırakılmamalı. Gol yemeden 2 farkı biz de avantaj olarak görürüz.Taraftara gelince. Bu konudaki görüşlerimiz belli. Destek için sadece her hangi bir çıkar beklemeksizin Trabzonsporlu olanlardan umutluyuz, o kadar!
‘’Ders zamanı!‘’
Başarının ölçütü; bazı kulüplerde kümede kalmak, bazılarında orta sıralarda yer almak, ya da UEFA Kupası’na katılmaktır. Bir kupa almışlarsa, bazı kulüplerin taraftarı sevinç gösterileri yapar, yöneticisi ve teknik adamı da bunun keyfini sürer. Ama öyle kulüpler vardır ki, lig ikinciliği, kupa şampiyonluğu, Şampiyonlar Ligi’ne katılma şansı yakalamak gibi bir çok kulübün rüyasında göremeyeceği hedefler, ne taraftarı heyecanlandırır, ne de yöneticinin koltuğunda rahat oturmasını sağlar. Tek hedef; şampiyonluktur, olmamışsa “kelle” verilir. Trabzonspor Kulübü, Süper Lig’de 6 şampiyonlukla birlikte sayısız kupalar elde eden, Avrupa’da Türkiye’nin yüz akı olan, son sezonu Türkiye Kupası ve lig ikinciliğiyle kapayan, buna karşın “başarılı” sıfatını o da lütfen alan bir kulüp. Fenerbahçe şampiyon; başarılı. Galatasaray ve Beşiktaş, bu ölçülere göre zaten sınıfta kalmış! Ligin zirvesini paylaşan bu 4 takım içinde ekonomik anlamda en zayıfı Trabzonspor. Eğer Şampiyonlar Ligi’ne gidebilse biraz nefes alacaktı, olmadı. Naklen yayın geliri bir çok kulüpten iyi durumda olsa da, aynı kategoride yer aldığı rakipleriyle kıyaslanınca çok da yüksek değil. Satış, kulüp ürünleri, reklam ve hasılat geliri bakımından, bu kulüpler içinde en zayıf olanı Trabzonspor. Fenerbahçe, bir maçta Trabzonspor’un bir sezonluk hasılatını elde ediyor. Son Gençlerbirliği maçındaki hasılat toplam 21 milyar, bu maçın kazanılmasının ardından 4 maçlık periyot nedeniyle sadece futbolcuya ödenen prim ise 130 milyar. -Gürcistan maçının bilet fiyatlarını belirleyen Futbol Federasyonu Yönetimi’nin bir kez daha kulakları çınlasın!-Durum böyleyken, bir futbolcu transfer edemediler diye Dinamo Kiev maçında yöneticilere ve bugün taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazanan Atay Aktuğ’a yapılanlar da ortada. Üstelik bunu yapanların bir kısmı, bedava bilet - bedava otobüs tartışmasının odak noktasında yer alanlar.Şimdi Trabzonspor’u çıkarı olmaksızın seven, bu takımdan başarı bekleyen gerçek taraftarına büyük görev düşüyor. “Biletimi alacağım, Avni Aker’e koşacağım” sloganıyla bir hareket başlatıp, Atletic Bilbao maçında tribünleri tıklım tıklım doldurarak, “Bedava bilet” aldıklarında destek, alamadıklarında köstek olanlara iyi bir ders vermenin zamanıdır. Böyle bir ders, hem takımın başarısına katkı sağlayacaktır, hem de malum kişiler tarafından Trabzon’un bozulan imajını düzeltecektir. Unutulmasın ki, bugün kendilerine büyük keyif yaşatan, heyecan veren Trabzonspor’un bunu onlardan isteme hakkı vardır.
‘’Yıldız işi bu!‘’
Üç günde bir maç yapmaya alışan Bordo-Mavililer, milli maç nedeniyle lige verilen onbeş günlük arada paslanmış sanki! Kadrosunun darlığı nedeniyle yoğun programdan şikayetçi olan Ziya Doğanın takımı, Şampiyonlar Ligi’ne veda ettiği Dinamo Kiev maçı dahil, ilk golü bulana kadar hiçbir rakibine böylesine mahkum oynamadı, hiçbir maçta bu kadar pozisyon fakiri olamadı. Ama dedik ya sıkıştığı anda yıldızlarını devreye soktu ve 5’te beş yaparak liderliğini devam ettirdi. Sezonun flaş ekiplerinden Denizlispor, savunma bloğunun önünü kalabalık tutup hücumda Ersen Martin’i tek başına bıraktı. Güven ve Timuçin ile etkili kullandığı kanatlardan özellikle kontra toplarda çok çabuk çıktı. İlk yarıda iki önemli fırsat yakaladı, değerlendiremedi. Trabzonspor ise rakibinin bu etkinliğine önlem alamadığı gibi, “Şu işi de şu amaçla yaptı” diyebileceğimiz bir organizasyon gerçekleştiremedi. Koca bir ilk yarıyı, “İdare ederek” ve rakibin kaçırdığı pozisyonlar sonrası derin bir, “Oh” çekerek tamamladı. İkinci yarıda oyunun sıkıştığı, tarafların ise oynamaktan çok oynatmamayı amaçladığı anlarda Souleymanou orjinli hata, maçın seyrini değiştirdi. Kenar yönetimler de oyuna müdahaleyi bundan sonra yaptı. Ziya Doğan hücum bölgesinden, Giray Bulak ise savunmadan adam eksiltti. Bu; tam da Trabzonspor’un aradığı bir durumdu. Nitekim ikinci gol gecikmedi. 3 ve 4 Fatih’in ayaklarında eridi.