Arama

Popüler aramalar

‘’Trabzon kendine geldi‘’

İlk yarıya damgasını vuran ve toplam süresi sadece 15 saniye olan bu dört güzel hareketle gelen gol ikinci yarıda maçı daha bir izlenilir kılacağının sinyali gibiydi. Nitekim Samsunspor, aksayan Ergin’in yerine Caner’i alarak hücum bölgesine takviye yaptı, Trabzonspor’un üzerine etkili de gitmeye başladı. Ama o ana kadar maçın iyisi olan Kerem’in büyük hatası herşeyi değiştirdi. Hata, Fatih gibi bir oyuncuya avantaj sağlarsa af şansı yoktur. Nitekim öyle oldu. 2-0’dan sonra Samsunspor daha çok risk aldı. Savunmasında daha büyük gedikler vermeye başladı. Trabzonspor gibi bir takıma karşı bu riskin bedeli ağır oldu. Ama Samsunspor açısından asıl acı olanı iki ve üçüncü goldeki asistlerin kendi oyuncuları tarafından yapılmasıydı. İhsan Derelioğlu yönetimindeki Trabzonspor ikinci sınavından hem skor, hem de oyun olarak yüzünün akıyla çıktı. İdari ve teknik alanda bunca sorun yaşadığı bir dönemde üstelik deplasmanda kazanmak adına hamlelerini özellikle ikinci yarıda iyi yaptı. Etkisiz kaldığı ilk yarıda ve Samsunspor’un eşitliği kovaladığı anlardaki yoğun baskısına karşın kendini pek fazla ezdirmedi. Derelioğlu’nun yorulan ve oyundan düşen Yattara’nın yerine Mehmet Yılmaz tercihi bazı maçlarda iyi savunmanın rakip yarı alanda başlatılması gerektiğine dair güzel bir örnekti. Ayrıca Derelioğlu’nun emanetçi gibi durduğu bir dönemde iyi bir zamanlama ile Volkan’ın yerine soktuğu Lee Yong’ın son iki goldeki büyük katkısı onun için bir şans oldu.Hakem Kuddusi Müftüoğlu başarılı bir maç yönetti, kartlarını yerinde kullandı, yardımcılarıyla iyi anlaştı. Musa’nın ceza alanında kendini yere bırakmasını iyi süzdü. Kerem’in Lee’ye kontrolsüz girişi de penaltıydı.

12 Aralık 2004, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Rezerv Lig maske düşürür‘’

Ne zamandır aklımızdaydı bu konu ama Trabzonspor’da Konyaspor maçı sonrası Ziya Doğan’ın istifasıyla başlayan süreçte yoğunlaşan gündem, bu durumu değerlendirmemizi şimdiye kadar olanaklı kılmadı.Rezerv Lig, Süper Lig takımlarında görev yapan teknik direktörler ve kadrolarındaki futbolcular ilgili bir çok spekülasyonu ortadan kaldıracak. şöyle ki; teknik direktörler artık yedek bıraktıkları ya da kadroya almadıkları futbolcular ile ilgili soruları yanıtlarken zorlanmayacaklar ve futbolcunun Rezerv Lig’deki performansını referans olarak gösterebilecekler. Ama bir teknik direktör de kara kaşını, ela gözünü sevmediği (!) bir futbolcuyu kişisel nedenlerden ötürü yedek bırakıp, kadroya almama gibi bir riske giremeyecek. Çünkü o futbolcu bir gün sonraki Rezerv Lig maçındaki performansıyla gerçeği ortaya çıkarabilecek.Konunun futbolcu açısından değerlendirilmesine gelince; kadroya giremeyen ya da yedek kalan oyuncu artık, “Ben iyiyim ama teknik direktör bana şans vermiyor” diyemeyecek. Eğer iyiyse çıkacak bir gün sonraki Rezerv Lig maçında performansını gösterecek, bir sonraki hafta artık teknik direktörü onu kesemeyecek.Trabzonspor’da söz konusu tartışmalar bu sezon çok yaşandı. Uzun süre yedek kaldıktan sonra son maçta şans bulan ve performansıyla dikkat çeken Volkan ve Augustine’nin yanı sıra en çok alt yapıdan yetişen gençler konusu speküle edildi. Ziya Doğan’a göre Ali Şen ve Emre gibi oyuncular yeterli çalışmıyorlardı, Selim ve Ufuk gibi gençler de henüz hazır değildi. Antrenmanlardaki performansları herkesçe bilinmediğinden de bu konuda teknik direktörün kararı mı, yoksa futbolcunun iddiaları mı doğru, açıkçası kafalar karışıyordu. şimdi bu durum ortadan kalkacak. Burada önemli olan isimler değil, Rezerv Lig’in düşüreceği maskedir.

08 Aralık 2004, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Küçük olsun!‘’

Başkan Aktuğ’un, Özkan Sümer’den, “10 kat daha despot” olduğu yönündeki müthiş tespit! Konyaspor maçı sonrası Ziya Doğan’ın soru işaretleriyle dolu şok istifası. Şenol Güneş’in 19 Aralık’a yönelik kararsızlığı. Son maçta Gökdeniz ile birkaç taraftar arasındaki diyalog. Kaptan Fatih’in bu maçın ardından, “Her türlü karışıklığa karşın biz futbolcular takımı taşımaya çalışıyoruz!” sözü... Zayıfladığı artık alenen ortada olan takım ruhu!Maalesef Trabzon’da sular bir türlü durulmuyor ve Trabzonspor, giderek taşralı küçük bir kulüp olma yolunda hızla mesafe kat ediyor. Gariptir, ilgili hemen herkes de bu duruma katkıda bulunuyor. Bakınız şimdi; yönetimin, yeni teknik direktörün belirlenmesine yönelik toplantı dışında 3 aydır bir araya gelemediği halde genel kurul tarihini, tüzüğün kendilerine tanıdığı hakkın son gününü de kullanarak belirlemesinin bir mantığı var mıydı? - Fenerbahçe maçı bahane! - Eğer Genel Kurul en erken tarihte yapılsa bugünkü belirsizlik ortamı doğar mıydı? Böylece bazı kişiler kongre hesabıyla, Fenerbahçe yenilgisi sonrası ellerini ovuşturup, Konyaspor beraberliği ve Ziya Doğan’ın istifasıyla, “şimdi işleri bitti!”, Şenol Güneş ismi gündeme geldiğinde de, “Bu, genel kurula yönelik bir hamledir!” yorumlarını yapabilirler miydi? Geçelim!Gelelim birkaç kişinin Gökdeniz’e yönelik tepkilerine; çok yanlış tabi ki, bir futbolcudan her maçta aynı performansı beklemek işin doğasına aykırı. Ama 10 bin kişinin içinden çıkan 3-5 çatlak ses, nasıl önlenilebilir ki, sevgili Gökdeniz. Başka bir kulübe gitsen, bunlar olmayacak mı? Sana ve eşine yapılanlar çirkin. Ama Rüştü’nün başına gelenleri ve bugün baş tacı edilen Alex’in performansının kötü olduğu dönemi bir hatırla. Sen profesyonelsin ve bunlara katlanmak zorundasın. Onları dikkate alıp da moralini bozana kadar, sana onlara tepki için verilen desteğe baksana. Ayrıca, “Trabzon’da mutlu değilim!” diyerek zaten kaos içindeki kulübüne karşı her türlü fırsatın üzerine mal bulmuş mağribi gibi çullananlara koz vermenin anlamı ne? (Bu arada kolasına maç yaptığın günleri özlediğini açıklamışsın. Bunu bir dil sürçmesi olarak kabul ediyoruz!)Fatih’e gelince, “Tüm karışıklığa rağmen futbolcular olarak bu işi tek başlarına” götürüyorlarsa”, kriz yaratan boş sözleşmesini kimlerin doldurduğunu, alacağı geciktiğinde bu sözleşme koşulları uyarınca takınacağı tavrın ne olacağını, kendisine sormak gerekir!Trabzon küçük yer ama Trabzonspor büyük. Görülüyor ki, o da el birliğiyle küçültülmeye çalışılıyor. Gerçek Trabzonsporlular’ın, “Küçük olsun benim olsun!” düşüncesindekilere engel olmalarının şimdi tam zamanı değil mi?

07 Aralık 2004, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Dikkat, büyük kriz var‘’

İhsan Derelioğlu ve Ziya Doğan’ın uygulamaları arasındaki en önemli fark Volkan’ın ilk onbirde düşünülmesi oldu. Bu futbolcu, daha maçın başında gelen golün asistsini yapınca kendine güven kazandı. Yorulana kadar hem ofansta hem de savunmada yararlı oldu. Bordo- Mavililer’in genel olarak dağınık, konuk Rizespor’un ise daha bir organize göründüğü maçın ilk yarısında ilginçtir daha çok pozisyon bulan taraf, savunma güvenliğini hiç riske etmeyen ve çabuk çıktığı anlarda tehlikeli olan Trabzonspor’du.Eksikleri nedeniyle eli-kolu bağlı Rıza Çalımbay, devre arasında belli ki gerekli uyarıları yaptı ve Rizespor, kontrolsüz hücum girişimlerinden vazgeçti. Trabzonspor’un üzerine gelmesini bekledi. İki kez gole çok yaklaştı Hasan’ı geçemedi. Son dakikalarda ise Fatih Tekke, penaltıyı kaçırınca, hakem triosunun genelde başarıyla yönettiği maçın başındaki gol skoru belirledi.Trabzonspor’da bazı önemli oyuncuların gerek birbirleriyle, gerekse tribünlerle ilişkileri, yeni gelecek teknik kadronun çözmesi gereken en önemli sorun olacak. Bu durum ve İbrahim Ege olayıyla başlayan krizin neden olduğu takımdaşlık ruhunun azalmaya başladığının, pas alış verişleriyle dahi tribünlerden hissedilmesi Trabzonspor’da, seçim ve teknik direktör belirlenmesi kadar öncelikli bir sorundur. Kabul etmiyor ama bize göre Ziya Doğan’ın istifasının arkasında yatan en önemli nedenlerden biri de budur.

05 Aralık 2004, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Neden Şenol Güneş?‘’

Yönetim ve teknik kadro boşluğunun birlikte yaşanması, belli ki bazı çevrelerin iştahını kabarttı. Yattara ve Mehmet Yılmaz’a talep, bu durumun sonucudur. (Üstelik bu zafiyetten yararlanmak isteyen kişi de, renklerine gönül verdiği kulüpte ne zaman etkin bir göreve getirilse “Trabzon sevgisini!” kullanarak Trabzonspor’a zarar vermeyi bir alışkanlık haline getirmiştir) İşte bu nedenle (genel kurul tarihini öne almak mümkün olmadığı için) teknik kadrodaki boşluğun bir an önce giderilmesi daha bir zorunluluk halini almıştır. Ama geçen sezon hemen hemen aynı dönemde, aynı nedenlerden ötürü yaşananlar, bu yönetimin, daha ziyade Atay Aktuğ’un hareket alanına daraltmaktadır. Aktuğ’un, görevi devraldığı yönetimin atadığı teknik kadro için, “Kucağımızda bulduk!” sözünü sarf ederken, ne kadar haksızlık yaptığı bugün daha net anlaşılmıştır. Bu söz mevcut yönetimi ve Aktuğ’u bağlamaktadır.Bütün bu gelişmeler bu yönetimin genel kurula 3 hafta kala kalıcı bir teknik kadro arayışını tartışılır kılmaktadır. Tek bir istisna vardır ve o da Şenol Güneş’tir. Çünkü Trabzonspor’da halen görev yapanlar, geçmişte bu işleri yürütenler ve gelecekte yönetmeye talip olanların hepsinin üzerinde birleşebileceği tek isim O’dur. Yani yarın göreve gelecek olanlar, Aktuğ gibi, “Kucağımızda bulduk!” diyemeyeceklerdir. Aktuğ ve ekibi gelirse zaten sorun kendiliğinden ortadan kalkacaktır.Gelelim “Neden şenol Güneş?” sorusunun bizzat kendisiyle ilgili olan bölümünün yanıtına. Kim ne derse desin Şenol Güneş, bu ülkeye, bugünkü teknik kadroyla elemeleri geçmesi bile giderek zorlaşan Dünya Kupası Finalleri’nde Dünya Üçüncülüğü gibi bir onuru tattırmıştır. Bu durum Ersun Yanal’ın anketinde sorduğu gibi ister şans, ister bilgi ve beceriye bağlı olsun değiştirilemeyecek bir gerçektir. “Olmayan karizmasına ve giyimindeki alaturkalığa” karşın da! Ayrıca, gerek kurum içinden gerekse dışından, Trabzonspor’da 1996’da kaçan şampiyonluğun faturasını tümüyle kendisine kesenler, Ali Şen’in bugün televizyonlara çıkıp, “Trabzonspor’un elinden şampiyonluğu nasıl aldığını keyifle anlatmasını” izlerken, ne kadar haksızlık ettiklerini de görmüşlerdir.Şenol Güneş, mevcut yönetimin düşündüğü “Sportif Direktörlük” için de biçilmiş bir kaftandır. Hem Trabzonsporluluğu, hem de Türk Futbolu’ndaki etkinliği, bunun için yeterli bir referanstır. Şenol Güneş’in, çalıştığı dönemde Trabzonspor’a yararlı olduğunu her fırsatta dile getirdiğimiz Ziya Doğan’ın ayrılmasında rolü olduğu iddiaları komiktir. Güneş’e yakın çevrelerden, “Bu konuda rahatsızlık duyuyor, kabul etmemesinde bu durumun rolü var” şeklindeki serzenişleri de çok yanlıştır. İşte bütün bu nedenlerden ötürü “Şenol Güneş doğru seçim” diyor ve ekliyoruz: Eminiz ki Güneş, bu teklifi değerlendirirken, bugün geldiği noktadaki katkısı tartışılmaz olan ve Milli Takım Teknik Direktörlüğü’nün son döneminde çektiği acılarda yanında kalan yegane güç durumundaki Trabzonspor camiasına borcunu mutlaka dikkate alacaktır.

03 Aralık 2004, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Neden istifa!‘’

Yani durum şu: Eğer Doğan, sezon başında bu tavrı koysa, “Adam haklı, istediği transferler yapılmadı” yorumu yapılırdı. Ara transferi beklese de, verilen sözler yine yerine getirilmese ve bu nedenle istifasını stadyumda açıklasa, tribünler destek verenlerle dolardı.“Ama neden şimdi?” sorusunun yanıtı bulunamıyor. Bir çok kişi kendine göre haklı gerekçeler öne sürüyor. İlginçtir, sadece bir Ziya Doğan’ın kendisi, “Kesinlikle haklı, daha ne yapsın!” yorumunun yapılabileceği bir neden göstermiyor. “Kulübün menfaatleri için konuşmayacağım!” sözü, menfaatlerini koruduğunu sandığı kulübü daha da zora sokuyor.Sahi Ziya Doğan Trabzonspor’dan neden istifa etti? Bu bir kaçış mıdır?Kısa süreli telefon görüşmesinden sonuç almak olanaklı değildi, yüz yüze görüşmenin avantajlarını kullanmak istedik. 11 aylık kısa süreli tanışmanın, uzun soluklu bir dostluğun başlangıcını - en azından bizim açımızdan - sağladığına inandığımız için son gelişmelerle ilgili düşüncelerimizi önce yüzüne söyledik. Dostça!Ziya Doğan özü - sözü bir kişi. Anadolu’dan gelmiş, İstanbul’da yetişmiş, tipik bir “yurdum insanı.” İçinde “şu kadarcık” fesatlık yok. Birileri gibi perde arkasında iş çevirmedi. El altından bilgi sızdırıp kendini su yüzüne çıkarmadı. Buradaki “özü - sözü bir” ilkesine aykırılığın nedeni, kendine göre “kırıp dökmemekle” ilgili. Bugün reddetse de istifasının rahatsızlığını yaşıyor. Bize göre pişman, “ama değilim” diyor.Bir defa “başka bir takım vardı da o nedenle” kesinlikle istifa etmedi. O kadar karaktersiz hiç değil. Ne o başka bir takım için istifa etti. Ne de birilerinin iddia ettiği gibi şenol Güneş onun gitmesini bekledi.Yönetimdeki kargaşadan desek; kritik bir durum. Her genel kurul arifesindeki yönetimde olabileceği gibi bir görüş ayrılığı ve bunun sıkıntısı var. Fenerbahçe maçından önce bir grup önemli yöneticinin artık görev almayacağını sanki zamanıymış gibi açıklaması korkunç bir yanlış. Parçalanmışlığa karşın genel kurul için tüzüğün olanak verdiği son günü dahi kullanılması bir o kadar yanlış. Futbolcu ve teknik kadronun kafası karışık. Ama paralar ödenmiş, işler aksamadan devam ediyor. Kendilerine yansıtılan bir sorun yok bildiğimiz kadarıyla. Ama demek ki etkileniliyor.Transfer konusunda haklı Doğan. Bu konuyla ilgili zamanında iki kez çıkış yaptı ama ikisinde de geri adım attı. Yenisi için ara transferi beklenmek zorunda, başka seçenek yoktu ki bugünkü istifaya dayanak olsun.İbrahim Ege olayı; Aktuğ’un sözünün ardından bu olayın yönetim içinde bir hesaplaşma konumuna getirilmesine karşın, Ziya Doğan taraf oldu. Başkanı iknada futbolcularını dayanak gösterdi ve bu oyuncuyu aylardır çalışan diğerlerini kulübede tutarken Fenerbahçe maçında direk oynattı. Af olayı ve başlı başına bu durum, futbolcularda Doğan reddetse de büyük sıkıntı yarattı. “Karşılıklı güvensizlik, otorite boşluğu vs bir neden midir?” sorusunun Doğan’daki yanıtı: “Kesinlikle değil!”Beşiktaş’ın etik olup olmadığını bırakın, ciddiye dahi almadığımız teklifini bir yana koyuyoruz. Onunla başlayan süreci de “Bize göre Ziya Doğan hayır dediği gün bitmişti” diyerek yok sayıyoruz.Teknik direktörlüğü, çok kritik maçlardaki uygulamaları, takım tertibinde ve oyuncu değişiklerindeki tercihleriyle ilgili görüşlerimiz belli. Şampiyonlar Ligi ve UEFA Kupası’nın kapısından dönen, şampiyonlukta iddialı rakiplerine evinde kaybeden ve yarışta 7 puan geriye düşen futbolcularına hala “selam durulması” talebi ve bu kayıplarla ilgili kendine küçük de olsa bir fatura çıkarmaması ve eleştirilere tahammülsüzlüğü de bir takım işaretler veriyor aslında.Bu nedenle diyoruz ki; Artık gelinen noktadan sonrası, bir geriye dönüşün başlangıcıydı ve bu istifa Doğan için kaçınılmazdı?

02 Aralık 2004, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Nefes kesen maç‘’

İlk devrenin hemen hemen tamamını kapsayan birinci bölümde A.Sebatspor, güçlü rakibi önünde hiç de lig sonuncusu bir takım gibi durmadı ve oynadığı futbolla haklı olarak alkış aldı. Bu futbolun karşılığının sadece alkış olması haksızlıktı ve Erman Özgür, çok şık bir serbest vuruşla bu durumun da hakkını verdi.İkinci bölüm, ikinci yarıyla başladı. Denizlispor oyuna ağırlığını koydu. Sebatspor savunmasındaki basit bir hatayla da eşitliği sağlamakta gecikmedi. Sonrasında oyunu rakip yarı alana yıkan Denizlispor, uzun süre sadece Sebatsporlu savunma elemanları ve kalecisiyle muhattap oldu. İnanılmaz fırsatlar kaçırdı.Üçüncü bölüm 70. dakikada Denizlispor’un, savunmasında az adam bulundurduğu bir anda orta alanda çok basit bir top kaybıyla başladı. Erman Ergin kaptığı topu Selahattin’e, o da maçın yıldızı Erman Özgür’e aktardı. Erman Özgür’ün attığı gol, maçın kalan bölümünün nefes kesen bir heyecana bürünmesini sağladı. Uzatmalarla birlikte o son 22 dakika izlenmeye değerdi. Bu bölümde Sebatspor, galibiyeti kaçırabileceği gibi, farkı artıracağı pozisyonlar da buldu.Giray Bulak’lı güçlü Denizlispor’a karşı alınan bu galibiyet, Sebatspor’a sağlayacağı özgüvenle, kurtuluşun hiç de mucize olmadığının sinyali olarak değerlendirilirse, bir dönüm noktası olabilir.

29 Kasım 2004, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ziya Doğan çok şaşırttı!‘’

Oyunun bir saatlik bölümü tamamlandığında Saffet Susiç, Cem Karaca’yı kullanmak için Camara’yı kulübeye çektiğinde kararı şaşkınlık yaratmıştı. Ama asıl şaşkınlık az sonra yaşandı. Ziya Doğan da takım çok baskı yediği için savunmanın yükünü hafifletmek amacıyla Lee Young’u 4. hakemin yanına gönderdi. çıkarılacak oyuncu konusundaki tahminlerin hiçbiri tutmadı ve ışıklı tabelada 11 numara yandı, yani değişiklik için Yattara tercih edildi. Savunmadaki asıl sorunlara çözüm getirilemediği için ne kadar çok takviye yaparsanız yapın boş. Nitekim Hasan, Emrah ve Celalettin üçlüsünün birbirini izleyen hataları beraberlik golünü getirdi.Asıl amacı kazanmak olan Trabzonspor, bu beklenen ama önlemi alınamayan gelişme sonrasında hücum bölgesini yeniden takviye etti. İlginçliğe bakın ki, top taşıyacak, kanatlardan servis yapacak adam bulunmadığı bir dönemde oyuna giren Mehmet Yılmaz, rakip savunmada kayboldu gitti. Sonra Augustine’i sahaya sürdü Bordo - Mavililer. 5 tane daha santrforu oyuna alsanız ne değişecek ki, top o bölgeye taşınamadıktan sonra!Böylece Trabzonspor bir maçı daha ciddi hasarla kapayıp, şampiyonluk yolunda büyük bir yara daha aldı, ama oyun içindeki tercihleri nedeniyle skorda önemli etkisi olan Ziya Doğan’ın istifa kararı hem kendine hem de takımına asıl zararı verdi. İkna edilip geri döndürülme ihtimali var olsa da. Halbu ki, bizim gibi camianın da kendisine her şeye karşın büyük güveni vardı!

28 Kasım 2004, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI