‘’Yorumsuz!‘’
Temel olarak en yüksek önem arz eden ve diğer başarı kriterlerini olumlu etkileme imkanı bulunan sağlam mali yapının oluşturulması ilkesi ise; ancak kulüplere gönül veren taraftarların kulüplerine sağladıkları destekle olabilir. Bu destek sanıldığı gibi yalnızca sözde kalan “ben şu kulübün taraftarıyım” diyerek değil, kulübün ortaya çıkardığı ürünleri talep etmek ve satın almak yoluyla olabilir.(Burak Gürdal-Trabzonspor Genel Müdürü)Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’ın, Avrupalı rakiplerine göre çok geç keşfettikleri “lisanslı ürünler satışı” bu kulüpler için dev bir kazanç kapısı oldu. 3 kulübün geçen yıl bu yoldan elde ettikleri gelirlerin toplamı tam 35.5 milyon doları buldu. Fenerbahçe 16 milyon dolarla en fazla ciro yapan kulüp olurken, Galatasaray 14 milyon dolar, Beşiktaş ise 5.5 milyon dolar ciroya ulaştığını açıkladı. (Hürriyet- 18 Ocak 2004)Lisanslı ürünlerin satışına başlanıldığı 2003’te 140 bin, 2004’te 500 bin dolar ciroya ulaşan Trabzonspor’un hedefi; 2005’te 2 milyon, 2006’da 7 milyon dolar ciroya ulaşmaktır. (Genel Kurul Faaliyet Raporu)Dikkat ediniz; lisanslı ürünler satışından Fenerbahçe 16 milyon dolar, Galatasaray 14 milyon dolar, Beşiktaş 5.5 milyon dolar, Trabzonspor ise 500 bin (yazıyla beş yüz bin) dolar ciro yapmış. Unutmadan; bu yıl ve 2006 için hedefleri bayağı büyük koymuş! (Ergun ATA)“Bir transfer dönemi daha bitiyor, elin oğlu Alex’le yetinmedi, Anelka’yı da alıyor. Bırak yaa, bunlar tavuk bile alamazlar!” (Bir Trabzonspor taraftarı)“Parasız yönetim istemiyoruz!” “Para için futbolcu satanı biz de satarız!” “Paranız yoksa çekin gidin!” vs (Trabzonspor’un bazı maçlarda atılan sloganlar)Trabzonspor’un bir şehir takımı olmasına rağmen, kombine bilet satışından yalnızca bir milyon dolar, bilet satışından ise yalnızca 1.2 milyon dolar gelir elde etmesi sorgulanması gereken konudur. Rakiplerinin kimi zaman bir maçta elde ettikleri geliri, bütün sezonun toplamında elde edebilen Trabzonspor; buna rağmen aynı rekabeti sürdürebilmektedir.(Genel Kurul Faaliyet Raporu)“Yönetimle bedava bilet konusunda anlaşamayan taraftar grupları sessizliğe büründü. Tiyatro seyreder gibi maç seyrettiler!” “Bilet konusunda Başkan Atay Aktuğ ile tartışarak küfreden bir grup taraftar Ziya Bey Sitesi’ndeki lokal ile Avni Aker Tribünü altındaki TS Clup’ın camlarını kırdı!” çeşitli tarihlerdeki gazete haberleri)“Özgür resmen Trabzonsporlu!” “Trabzonspor 2 Polonyalı’dan biriyle anlaştı. Diğerinin bonservis bedelinden indirim bekliyor.” “Öncelik Brezilya’ya verilecek. Güneş, Polonyalı’yı bu nedenle beklemeye aldı.” (Transfer haberleri)Pek bayramlık olmadı, farkındayız. Trabzonsporlular kusura bakmasın ama bunlar birer gerçek...İyi bayramlar dileğiyle...
‘’Son prova tatsız!‘’
İlk yarıda oynadığı başarılı futbol ve topladığı puanlarla önümüzdeki sezon için Süper Lig’in bir numaralı adaylarından olan Sivasspor’un daha organize ve tempolu gözüktüğü maçta Bordo - Mavililer, pozisyon zenginliği açısından da rakibin gerisinde kaldı. Yine aksayan Trabzonspor savunması karşısında çok rahat pozisyonlar bulan İkinci Lig ekibinin gol girişimleri üç kez direk engeline takıldı. Ancak Trabzonspor, yakaladığı ilk önemli pozisyonu deneyimi ile gole çevirmesini bildi. Bu golde Fatih’in taşıdığı topu Mehmet Yılmaz’ın yaptığı gol vuruşu gerçekten de izlenmeye değerdi. Şenol Güneş son hazırlık maçında Gökdeniz’i dinlendirirken bu oyuncu dışında kadroyu genel olarak ligde kullanabileceği biçimi ile sahaya sürdü. Petkoviç’i 90 dakika ile kalede tuttu. Savunmanın sağında Emrah, solunda ise Volkan’ı kullandı. Volkan ve önündeki Celalettin zaman zaman kendi aralarında yer değişikliği de yaptılar. Savunmanın merkezinde ilk yarıda ise Tolga ve D’Haene oynadı. İkinci yarıda burada Tayfun kullanıldı. Volkan ise ikinci devrede yerine Lee’yi bırakınca Celalettin sürekli önde oynadı. Yattara, görev alanı olan sağ tarafta hiçbir varlık gösteremedi. Gezindi, durdu. Dolayasıyla ikinci yarıda yerini Hasan’a bıraktı. Savunma özellikleri üstün olmasına karşın Hasan, Hüseyin ve Adem’li orta alan, Sivasspor’un bu alanda rahat top kullanımını engelleyemedi. Mehmet Yılmaz yine yıpratıcı yine etkili oldu. Fatih tek klas hareketiyle işi bitirdi. Sonuç olarak; bu kadroya eğer antrenman eksiği yoksa Özgür ve tabii ki, Gökdeniz girer. Bu durumda savunmanın merkezinde Tolga - D’Haene ikilisinden biri ve dünkü performansına bakılırsa Yattara’ya kulübe yolu gözükür.
‘’Değerlere sahip çıkmak!‘’
Devrim, futbolcu ve teknik adamlara maddi ve manevi açıdan gerekli katkıyı sağladı ama Türk Futbolu’nda tarihin akışını değiştiren özellikle idari kadrolardaki bir çok değer, mütevazı kişilikleriyle daima arka planda kaldı. Bunlardan biri olan dönemin Asbaşkanı Utku Bozoğlu, geçtiğimiz günlerde Trabzon’da yayınlanan Güne Bakış Gazetesi’ni ziyaretinde tevazu gösterip, kendi maddi ve manevi katkılarını gündeme getirmeden, Trabzonspor’a ticari yaşamını riske edebilecek kadar ekonomik katkı sağlayan Efsane Başkan Şamil Ekinci’nin özverisini anlattı: “Çek defterlerini imzalayıp kulübün gereksinimlerinin karşılanması için bize teslim etmişti. Böyle bir başkandı o. Ama biz onun hakkını yeterince veremedik.” Sonra ekledi: “İlk genel kurulda bu durumun dikkate alınması için önerge vereceğim.” Bu konu ne zamandır aklımızdaydı ama Gökdeniz’in dünkü açıklamaları tetikleyici unsur oldu. Her transfer döneminin en popüler ismi olan ve Trabzonspor’dan koparılması için inanılmaz ayak oyunları yapılan -maalesef taraftar kimliğiyle kendisini bir şekilde rahatsız ederek bu duruma çanak tutan küçük bir azınlık var - Gökdeniz, dünkü açıklamalarıyla milyonlarca Trabzonsporlu’nun gönlünde bir kez daha taht kurdu: “Ben Trabzonsporluyum. Futbolu bıraktıktan sonra Trabzon’da yaşayıp Trabzonspor’un maçlarına gideceğim, bunu niye anlamıyorlar, bilmiyorum.”Trabzonsporlular, Ekinciler’e, Bozoğluları’na, diğerlerine ve de Gökdeniz Karadenizler’e sahip çıkmalı, Trabzonspor Yönetimi de Şamil Ekinci için, “Ahde vefa” gereği, Bozoğlu’nun girişimini beklemeden ilk adımı atmalıdır. Çünkü yarın böyle bir beklentiye kendileri girecektir.
‘’Bremen dersi‘’
Bu maç bir kez daha gösterdi ki, Trabzonspor’un rakiplerine karşı hücum etkinliği gibi bir sorunu yok. Güneş’in Dünya Üçüncülüğü’ne ulaştırdığı milli takımdaki pivot santrafor uygulaması, ikinci yarıda çok takımın canın yakar. Mehmet Yılmaz, gole çok yakın özelliklerinin yanı sıra bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle Bremen maçında olduğu gibi rakip savunmaların pestilini çıkarır. Fatih Tekke ve Gökdeniz de onun yarattığı boşlukları çok rahat değerlendirebilecek yeteneklerini kısmen bile kullansalar, üçüncü bölgede sorun tümüyle biter. Bu sisteme katkıda bulunacak en önemli unsurlardan biri de kanat organizasyonları. Güneş’in kafasındaki biçimiyle sağda Yattara, solda ise Lee veya Celalettin bu işler için biçilmiş birer kaftan. Ancak böyle bir oluşumda göbekte rakibe basacak, kademeye girecek çok iyi bir Hüseyin gerekiyor. - Adem ve ibrahim Ege çok iyi alternatifler ama bu bölgede asla Hasan olmaz.- Burada ayrıca top tutacak, oyunu rahatlatacak, yönlendirecek ve üçüncü bölgeye iyi servis yapacak bir isme ihtiyaç var. Güneş’in kısa vadeli transfer arayışı zaten böyle bir yeteneğe yönelik.Bremen maçında orta alandan daha çok S.O.S. veren bölge savunma oldu. Tayfun, Samsun maçından sonraki şansını da iyi kullanamadı. Emrah rakipsiz gibi gözüküyor. D’Haene, kötü Tolga’nın yanında zor durumlara düştü. Tolga’da inanılmaz olumsuzluklar var. Bu oyuncunun kafası karışık. Her açıklamasında son transferinin olduğunu ve gitmek istediğini söylüyor. Form düşüklüğünün nedeni buysa onunla yola çıkmak zor. Çok iyi bir oyuncu ama asla iyi bir profesyonel değil. Yarışmacı bir takımın formasını giyiyor ve bu formayla, kendi ifadesine göre futbol yaşantısının sonuna geldiği bir dönemde milli takıma yükseldi. Aldığı ücret tartışılabilir ama ortada bir akit var ve bunun gerekleri yerine getirilmeli. Eğer performansını yükseltirse - bu bir arz talep meselesidir - kalmak için isteyeceği miktarı yüksek tutar. Ama bugün görevini en iyi şekilde yapmalıdır. Biz form düşüklüğünü yine de bu duruma bağlamak istemiyoruz. Erdinç geldiğinde Tolga’yla olduğu gibi D’Haene ile de uyum sağlarsa, savunmanın merkezinde sorun yaşanmaz. Tayfun alternatifi de var. Solda grafiği giderek yükselen Volkan doğru tercih. Volkan savunma, Celalettin ise hücumda daha etkili olur.Kaleciler Bremen maçında 3’er gol yedi. Rakip o kadar pozisyon yakaladı ki, çok bunaldılar. Ancak kurtardıklarında ne kadar ustaysalar, yediklerinde o kadar acemi davrandılar. Hem Petkoviç hem de Hasan’ın birer golü, Süper Lig’de yarışmacı bir takımın kalecilerine yakışmadı. Onlar da toparlanmalı.W. Bremen maçı moral bozmamalı ama mutlaka verdiği dersler alınmalı. Salı günü sona erecek kamp çalışmalarında arzulanan gelişmenin genel olarak sağlandığı söylenebilir. Eksik; transfer. Yönetim, transfer çalışmalarını da bir an önce sonuçlandırılmalı. Atay Aktuğ’un kampı ziyaretinde verdiği, “Kampa yetiştiremedik ama takıma yetiştireceğiz!” sözünün takipçisiyiz!
‘’Transfer işi sıktı‘’
Bütün bu olumsuzlukla biten girişimlerin taraftar psikolojisi üzerindeki doğal sonucu; yeni bir hayal kırıklığı.Yeni yönetim, Dünya Üçüncülü’ğü apoletli bir teknik adam, yeni bir heyecan, yeni bir vizyon. Buna bağlı olarak daha da yükselen çıtaya ve büyüyen beklentilere karşın Trabzonspor cephesinde bu durumu tetikleyecek transfer çalışmaşlarında bildik gelişmeler dışında somut bir şey yok. Belli ki, gerçekten iyi niyetli ve masum, çok da üstün gayretli, ama kamuoyunda artık sonuçta, “çaba sarfettik, gördünüz, olmadı!” savunmasını yaptıracak zemini oluşturma havası veren ve de giderek inandırıcılığını yitiren çalışmalar iyice sıktı.Trabzonspor taraftarı somut gelişmeler bekliyor. “En iyisini alacağız, kimse merak etmesin!” sözlerini artık “masal” diye niteliyor. Her transfer döneminde oyalandıklarını, sonuçta yarım sezon bile dolmadan gönderilen isimlerle yetinilmesini istemiyor.Süre kısalıyor... Giderek transfer olanakları yavaş yavaş ortadan kalkıyor. Bugün Aktuğ da, Güneş de, böyle bir şeye olanak yok ama “Merak etmeyin, bu kadro şampiyon olur!” garantisini verseler bile taraftar en yetkili organlarca eksikliği dile getirilen mevkilere takviye yapılamadığı takdirde ikna olup beklenen coşkuya ulaşamaz. Çünkü onlar hâlâ 1996’dan korkuyor. Haklılar da!
‘’Güneş'in iki yorumu!‘’
Devre arası kampının geride kalan bir haftalık süresi gösterdi ki; Güneş, durum teklif aşamasındayken öne sürdüğü çekincelerinden tümüyle kendini soyutlamış. Tamamen gerçekçi bir anlayışla işi büyük bir hararetle sahiplenmiş. Kampın ilk 3 gününü değerlendirirken oluşan yargılarımızın daha da olumlu biçimde geliştiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Olayın teknik yönü çok farklı. Ziya Doğan’ın istifa gerekçelerinden biri olan transfer konusunda henüz somut bir adım atılamamış olsa da Güneş, olası olumsuzluklara karşı bu durumu bir “neden” olarak gösterme yolunu kendi kapadı. Yine de transferle ilgili ciddi bir beklenti içinde. Ama kendi ifadesiyle “Geridekilerden kaçmak, öndekileri yakalamak”, şampiyonluk ve Avrupa kupaları gibi hedefleri kovalayacak kadronun kamuoyunda tartışılmasını çok mantıklı bulmadığı gerçeği de yadsınmamalı.Biz bugün için Güneş’in başarılı olup olmayacağı tartışmalarını bir kenara bırakıp, ülke futbolunda bunca yozlaşma ve kokuşmuşluğa karşı ders olarak nitelenebilecek iki konuyla ilgili yorum ve uygulamalarına, “İnsanların hatalı ve eksik yönlerini eleştirirken, iyi yaptığı şeyler konusunda da haklarını vermek gerek” mantığından hareketle değinmek istiyoruz. Basın toplantısında bir soru: “Giray Bulak, Trabzon’da antrenörlük yapmak zordur” dedi, nasıl yorumluyorsunuz?Yanıt: Belli ki, bir kırgınlıkla söylenmiş söz. Kitlelerin önemli desteği olan biz profesyoneller, azınlıkta olan bu tür olumsuzluklara ve haksızlıklara karşı daha dirençli olmalıyız. Bulak da bunlara kulak tıkayıp, Türk Futboluna ve ileride Trabzonspor’a daha çok katkı yapmak için kendini hazırlamalıdır. - Birkaç serseri eşine, küçük bir grup da saha içinde kendisine tepkili oldu diye alınganlık gösteren Gökdeniz’e de duyurulur. -Güneş dün Milli Takımlar Teknik Direktörü Ersun Yanal’ı ve ekibini konuk etti. Bir çok teknik adam, bugün olduğu gibi onun döneminde de - şu an görev yaptığı kendi takımı da dahil - bu tür ziyaretleri sahte tebessüm ve davranışlarla ya da rahatsız olduğunu belli etmekten çekinmeyip geçiştirirken, o Mili Takımlar Teknik Direktörü’ne VIP uygulama yaptı. Futbolcularını tek tip giydirip, huzura çıkarak bizzat kendi takdim etti. - Belli şeyleri aşmış insanların doğal davranış biçimi olarak ama ülkemizde alışılmadık biçimiyle tabi! -Sonra medyaya açıklama ve bir soru: Görevdeyken size yapılan ağır eleştiriler, bugün Ersun Yanal’a yapılıyor, ne dersiniz?Yanıt: Yükseklerde fırtına sert eser! Orası Türk futbolunun zirvesi, olabilir. Ama Milli Takım hepimizin takımı. Başındaki kimse bizim için çok değerlidir. Yanal’a güveniyorum, başaracaktır, puan farkını mutlaka kapatacaktır . - Dünya üçüncülüğünü bir tesadüf olarak niteleyen anketi anımsayınız! -Eee ne yaparsınız, Şenol Güneş’ler kolay yetişmiyor! Harcamaya çalışırken biraz dikkat edelim!
‘’Üst düzey mücadele‘’
Fatih, Hüseyin ve Yattara’dan mahrum kadrosunda Gökdeniz’i tek devre kullanan Şenol Güneş’in arayışının özellikle kanatlarda olduğunu gözledik. İlk yarıda sağ kulvarı Emrah - İbrahim Ege, ikinci yarıda Tayfun - Emrah ile kullandı. Solda önce Volkan - Celalettin, sonra Volkan - Lee görev yaptı. Emrah Tayfun’un önünde, Volkan da geride daha verimli gözüktü. Savunmanın göbeğinde Erdinç - Tolga ikilisinin yenilen golde yerden sert gelen topa müdahalede gecikmeleri iyi bir sinyal değildi ama genel olarak vasatın üzerinde gözüktüler. Gökdeniz ilk yarıda kendi toplarıyla çabuk çıkarak takımını tek başına hücumda etkili kılan isim oldu. Mehmet Yılmaz istediği şekilde topla iki kez buluştu. Birbirinin kopyası olan bu pozisonların ilkinde Gökdeniz’in pasında Kerem’e takıldı, ikincisinde Emrah’ın asitsiyle golü buldu. İkinci yarıdaki partneri genç Ufuk çok fazla etkili olamadı.Samsunspor ise kaybettiği isimlerin yerini doldurmakta zorlanıp, ekonomik sorunlarla uğraşırken, özellikle teknik direktör Ertuğrul Sağlam ve genel menacer Süleyman Hurma’nın çabalarıyla bu durumu takım performansına yansıtmamayı başaracak izlenimini verdi. Celil ve Serkan’ın yokluğunda her iki yarıda da önemli farklılıklar içeren kadroyla mücadele etti. Savunmada Trabzonspor gibi güçlü bir rakibe fazla pozisyon vermedi. Yeni transfer Ercan uyumlu gözüktü, denenen gurbetçi Önder, İvanov’a asist yaptığı pozisyondaki ısrarı ve direnciyle dikkat çekti. Musa her iki yarıda kullandığı farklı kulvarlarda görevini iyi yaptı, Tamer de sağda yerinin her zaman olduğunu gösterdi. Sonuçta mücadele arzusu ve hazırlık maçı da olsa kazanma hırsının iki takım için de eşit olduğu karşılaşmada bu durum skora da yansıdı.
‘’Neden transfer?‘’
İlk yarıdaki Trabzonspor’u izleyen herkesin ortak kaygısı da orta alandaki bu sıkıntıya yönelik. Ama Güneş’in açıklamalarında dikkat edilmesi gereken en önemli nokta şu cümlede saklı: “... Kamuoyunun beklentilerini karşılayabilecek yıldız bir oyuncu arayışındayım.” 1996’da şampiyonluğun kaçırılmasına herkes kendince bir takım nedenler buldu. Ali Şen yıllar sonra dedi ki; “Bir taşı kullandım, şampiyon oldum!” Demek istedi ki yani, “Trabzonsporlular’ın, şu ya da bu nedenlerle birbirlerini yemelerine gerek yok!”Ama Trabzonsporlular halâ oraya takıntılı. Bir kesimi, “2-1’den sonra savunmaya ağırlık verilseydi böyle olmazdı!”, bir başka kesimi de, “Eğer orta alana bir oyuncu alınsaydı, Trabzonspor o sezon Fenerbahçe maçını kaybetse de şampiyon olurdu!” vs diyor. İşte Güneş de belki de takımın bu mevkiye olan gereksiniminden çok, ileride benzer yakınmalarla karşı karşıya kalmamak için böyle bir transferi istiyor.Şenol Güneş iki nedenden ötürü de çok haklı. Çünkü bakın o dönemde yönetici olan Mehmet Ongan neler yazmış: “7 Yıl önce, devre arası gerçekleştirilen Antalya kampında kafile başkanıydım. O dönemde kaptan Ünal’ın sakatlığı sonucu iyice zayıflayan orta sahaya Giorgi Kingladze’nin alınması çok tartışıldı. Bu transfer teknik heyet tarafından istendi ancak gerçekleşmedi. Bugün ise Trabzonspor 37 puanda ve yine o sezonda olduğu gibi en az bir orta saha oyuncusuna ihtiyacı tartışılıyor. Bugün yönetimde olan arkadaşlarımız eminim ki, şampiyonluğun kaçtığı o dönemde birçok taraftar gibi, transfer yapmayan yöneticileri haklı olarak eleştirmişlerdi. Yarın kendilerinin aynı şekilde, aynı nedenle eleştirilmemeleri için, zor da olsa takım içi dengeleri bozmadan bu katkıyı yapmaları gerekmektedir.” (5 Aralık 2004- Güne Bakış)Sorunu en iyi yaşayan bilirmiş ama Ongan’dan ayrıldığımız bir nokta var: Takım içi dengeleri bozma riski olsa da böyle bir transfer mutlaka gerçekleştirilmelidir.