Arama

Popüler aramalar

‘’Anlamlı destek!‘’

Süper Lig’de ikinci yarının ikinci haftasına damgasını vurarak, Fenerbahçe’nin hesapta olmayan iki puan kaybını, Anelka orijinli gelişmelerin strese soktuğu Tuncay’ın sergilediği agresif davranışı, Trabzonspor’un “kardeş takım” Sebatspor önünde 3 puanı elde ederken sergilediği kötü futbolun, şampiyonluk yarışına olası olumsuz etkisini, kazanmaya devam ettiği için “Hagi depreminden” şimdilik etkilenmeyen Galatasaray’ın, ligin güçlü ekiplerinden Gaziantepspor önündeki gol şovunu gölgede bırakan bu kural hatası belli ki daha uzun bir süre gündemde kalacak. Gerçi olayın etkisi geçen sezonki Fenerbahçe-Rizespor maçındaki kadar belki olmayacak ama son dönemde kendi eksikliklerine dayalı olumsuz gelişmeleri ört bas için hedef saptırmayı neredeyse alışkanlık haline getirmiş olan Beşiktaşlı yöneticilerin “kelle almaya” yönelik gayretleri de ibretle anılacak.Beşiktaşlılar’ın, ilk yarıdaki Trabzonspor maçını da dayanak göstererek, camiaya karşı “kasıtlı” olmakla suçladığı Kuddusi Müftüoğlu, son dönemde hataları giderek en aza indirgenen hakem camiasının önemli isimlerinden biridir. O’nu bir kalemde silmek büyük umut bağlanan genç jenerasyon hakemlere en büyük darbeyi indirmek demektir. Hakem tabii ki, hata yapacaktır. Televizyonlarda aynı pozisyonu 5-6 kez pilot kameradan, kale arkasından, yandan, sağdan, soldan izleyip de karar vermekte zorlanılan pozisyonlarla ilgili, saliselerin sözkonusu olduğu sürelerde her daim sağlıklı karar verilmesini beklemek haksızlıkların en büyüğüdür. Beşiktaşlı yöneticilerin “kellesini” istediği Müftüoğlu’nun da aralarında bulunduğu hakemlerle, daha iki sezon önce kendileri için büyük anlam ifade eden 100. kuruluş yılında şampiyon olduğu gerçeği unutulmamalıdır.Sezonun ilk haftasındaki Rizespor- Fenerbahçe maçında unuttuğu kartların bedelini ödedikten sonra çok başarılı bir sürece giren ve formunun zirvesine ulaşan Müftüoğlu’nun, ağır doğa koşulları ve zaman zaman çirkinleşen tribün baskısının da etkili olduğuna inandığımız bu hatasından ötürü hakemliği bırakmayı dahi düşünmesi ise en büyük hatası olacaktır. Bu konuda çok net koyan Trabzonspor’un Müftüoğlu’na verdiği desteği çok anlamlı buluyoruz. Hele bunu bir basın toplantısıyla açıklayan Basın Sözcüsü İbrahim Şahin’in, kameralara özellikle bakarak ve özenle seçilmiş kelimelerle Müftüoğlu’na yaptığı “Görevine devam” çağrısını yürekten destekliyoruz.

09 Şubat 2005, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Duygusallık tribünde!‘’

3 bin 900 koltuklu tribünlerin oluşturduğu duygusal ortam, hakemin başlama düdüğüyle, yerini Trabzonspor için doğal olarak şenol GüneşÔin arzuladığı, “Kümede kalsınlar ama bize zarar vermeden” mantığına bıraktı. Güvenç Kurtar da, “Kurtarma harekatının” ilk basamağındaki fireyi kapatmaya çalıştı. YattaraÔya ilginç bir kelepçe takarak oyundan düşürdü. Selahattin, bu futbolcuyu markaj görevini başarıyla yerine getirdi. Fatih ve Gökdeniz, daha orta alanda tatlı - sert müdahalelerle durduruldu. Stratejik iki hedeften ilki, “önce durdur!” tuttu. İkincisi, yani “Sonra vur!” çabaları ise maçın tek golünün sahibi, Trabzonspor’un ve günün en iyisi D’Haene ile vasat savunmaya, onları aştığı iki kez de Petkoviç’e takıldı. Savunmada sıkıntı yaşanmayan ikinci yarıda Trabzonspor’da son iki maçın “yıldız” ismi Yattara, Selahattin’den kurtulmayı başaramadığı için sağ tarafı kullanma görevini Emrah üstlendi. İyi toplar taşıdı ama iyi yerlere servis yapamadı. Solda Lee ile zaman zaman kendini unutturup bu alana kaçan Yattara ile birkaç kez organize gelindi. Mehmet Yılmaz etkisiz kaldı, Gökdeniz - Fatih kalabalık savunmada kayboldu. Oyunun kilitlendiği anlarda sahaya sürülen Szymkowiak ile önce düzen, Gökdeniz, ilerde Fatih’e, Mehmet Yılmaz’ın yerine partner oldu ve sonra oyunun dengesi değişti. Polonyalı, buluştuğu hemen her topu iyi, bazılarını ise çok iyi kullandı. Gol ise bir savunmacıdan yani D’Haene’den karambolde geldi. Sonrasında Sebatspor, çok da fazla risk almadan beraberliği kovaladı ama gücü yetmedi.Bülent Demirlek için kolay maç oldu. Tribünden tartışılır gibi görünen Trabzonspor ceza alanındaki D’Haene - Orhan mücadelesinde pozisyona çok yakındı ve hiç tereddüt etmeden “devam” kararı verdi.

07 Şubat 2005, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tahribat büyür!‘’

Bütün bunların herbiri Süper Lig gibi, Avrupa’nın en zor liglerinden birinde mücadele eden ‘orta sıra takımı’ için en azından üst gruba girme çabasının verildiği bir dönemdi, olası bir kriz adına başlı başına bir neden. Bütün bu nedenler Rizespor’da özellikle başarılı skorlara imza atılan Atatürk Stadı’nda puan açısından da, olumsuz sonuçlarını göstermeye başladı. Gidişat o ki; tahribat büyür!Ligin en az gol yiyen savunmalarından birindeki depremi, Beshir’in yanına Ahmet ve genç Yasin’i koyarak bir hataya meydan vermeden yetiştirme çabaları, rakip forvetin beceriksizliği en önemli faktör olarak son dakikalara kadar sonuç verdi. 3’lü savunma bloğunun önündeki Fatih ve Ünal’ın geriye desteğine karşın zaman zaman basit hatalarla verilen pozisyonlar, karşılaşma boyunca süren sağanak yağışın etkisiyle olacak, ağır kalan Elvir Baliç ve Zafer Biryol ile çok erken yenilen golün ardından ilk yarının ortalarında savunmanın merkezinden forveti 3’lemek için ileri sürülen Tayfun ve de sahada kaldığı 45 dakika boyunca Ceyhun tarafından değerlendirilemedi. Ama son 10 dakikada Konyaspor’un, mücadeleyi kurtarma adına ortaya koyduğu olağanüstü çabaya karşı koymak kolay değildi. Nitekim son 2 dakikaya girildiğinde Cem Baki ve kaleci Zdravkov’un anlaşmazlığı sonucu, sahneye çıkan Mahmut Hanefi maçın skorunu tayin etti. Çaykur Rizespor da kazanması gereken karşılaşmadan 1 puanla ayrılmak zorunda kaldı.

06 Şubat 2005, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ezeli rakipleri ve Trabzon‘’

UEFA Kupası’nı hedefleyen Fenerbahçe’nin Anelka gibi büyük bir yıldıza Sarı - Lacivertli forma giydirmesi, Galatasaray’ın Murat Yakın’ın ardından Ribery ve bir ara Trabzonspor’un da talip olduğu Hasan Kabze’yi renklerine bağlaması ve onca geniş kadrosuna karşın yeni teknik direktörü istedi diye Beşiktaş’ın bir gecede Koray’ın işini bitirmesiyle ilgili haberlerin, Bordo - Mavili renklere gönül verenler üzerindeki etkisini anlatmaya gerek yok sanırız!Ezeli rakiplerinde durum böyleyken Trabzonspor, kısıtlı olanaklarıyla Özgür ve Szymkowiak’ı renklerine bağladı. Zurawski için de temaslarını sürdürüyor. Bu transferle ilgilenen Asbaşkan Ömer Sarı ve Yönetici Metin Akbaşoğlu ile uçakta sohbet ettik. İkisini de bu transfer ile ilgili umutlu, ancak genelde çok karamsar gördük. Biraz sonra nedenini öğrendik, anlatalım:Bu üç kulübün lisanslı ürünler gelirleriyle Trabzonspor’unkinin karşılaştırmasını geçtiğimiz günlerde yaptık. Fenerbahçe’nin bir büyük maçta elde ettiği hasılatın neredeyse Trabzonspor’un bir sezonki hasılatına eşit olduğunu yazdık. Anelka’nın imza töreninde Murat Özaydınlı, Fenerbahçe’nin 13 bin olan kombine biletli sayısını 30 bine çıkarmayı hedeflediklerini söyledi. Kombine biletlerin sezonluk ortalama fiyatı 2.5-3 milyar lira. AnelkaÔnın 39 numaralı forması kapışılıyor, parasının yarısı buradan gelecek. Trabzonspor’un kombine biletli sayısı 6 bin 500 dolayında. Geliri 1 trilyon lira. İlk yarıdaki toplam hasılatı da, 3 Avrupa Kupası, 3 ezeli rakiple yapılan maçlar da dahil toplam 1 trilyon lira. Sıkı durun, indirimli kampanya yapılan kombine bilet fiyatları açık tribün 20 milyon, maraton 40 milyon, VIP B 160 milyon, VIP A 320 milyon. Satılan miktar, açık ve maraton tribünleri için 700, VIP’ler için sadece 8. Şimdi daha sıkı durun, takım Şenol Güneş gibi bir markaya teslim edilmiş, Malatyaspor güzel bir oyunla kupadan elenerek çeyrek finale çıkılmış, Yattara, Fatih ve Gökdeniz gibi yıldızları döktürüyor, Özgür ve Szymkowiak alınmış, Kayserispor ile ilk lig maçı oynanıyor. Hasılat 50 milyar, hakem ücreti, stat kirası, temizlik ve güvenlik şirketleriyle diğer giderler 45 milyar. Kulübe kalan 5 milyar. Sadece o maçın galibiyet primi ise 75 milyar.Siz karar verin artık, neden Ömer Sarı ve Metin Akbaşoğlu kara kara düşünüyor diye! “Neye güvenip de Zurawksi’nin sadece bonservisi için kulübü 3 milyon Euro’luk maddi yükün altına sokalım?” diye düşünmelerine hak vermemek olası mı?Şimdi taraftarlardan yine mailler gelecek, “Gelirimiz belli, lisanslı ürün, bilet parası filan, gücümüz yok!” diyecekler. İçmediğimiz için fiyatını bilmiyorduk, öğrendik, en fazla tüketilen sigaraların bir paket fiyat 3 milyon 600 bin lira. Günde bir paket, ayda 100 milyon 800 bin lira. Açık tribün için 5, maraton için 2.5 kombine koltuk parası. 2 ay sigara içme Trabzonspor’u VIP’te konfor içinde seyret. Kimse kimseyi kandırmasın!Gelelim yönetime; bir çok konuda haklılar! Orada bulunuş nedenlerine aykırı düşmedikleri ölçüde tabi ki. Onların görevi yakınmak değil, çözüm üretmek çünkü. ..Ve onların karamsarlığı camiayı nasıl etkiler, iyice düşünmek gerek!

02 Şubat 2005, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yıldızlar devreye girince...‘’

Olası bir beraberliğin bile sinyalini verdiği son dakikalarda Celalettin, savunmadan çıkarak golü attı ve takımının 3 dakikalık uzatmalara rahat girmesini sağladı.Gelelim detaylara; 4 forvetli Trabzonspor’da, orta alanda her daim iyi bir Hüseyin’e ihtiyaç var demiştik. Ama kalabalık orta alanlı Kayserispor, Hüseyin’in yükünü daha da ağırlaştırdı ve bu oyuncunun bocalamasına neden oldu. Kendi bölgesindeki görevini iyi yapan Lee’nin ek bir yükle katkısı da sınırlı olunca, konuk ekip, ilk 15 dakikada orta alanın dolayısıyla da, oyunun da hakimi gözüktü. Bordo - Mavililer’in, vasata bile ulaştıklarında rakipleri için korkulu rüya olabilecek yıldızları Gökdeniz, Fatih ve Yattara birlikte devreye girince maçın havası da seyri de değişti. Nitekim gol de bu ekibin organizasyonu sonucu doğan penaltıdan geldi.Yattara’nın daha da etkin başladığı ikinci yarıda oyun tümüyle rakip alana yıkıldı. Pozisyonlar da ardı sıra geldi. Bu sıralarda Trabzonspor’un kronik hastalığı olan gol kaçırma yarışı başladı. Yine Yattara orjinli bir pozisyonda gelen Mehmet Yılmaz golü, ev sahibi ekipte bir rahatlamaya yol açtı. Şenol Güneş, skor avantajı nedeniyle Özgür’ü kullanmak istedi. Mehmet Yılmaz’ı çıkarıp Yattara’yı Fatih’in yanına sürdü. Özgür savunmanın sağında, Emrah onun önünde görevlendirildi. Kaybedeceği bir şey olmayan Hikmet Karaman da önce Mithat’ı, sonra Gökhan’ı sahaya sürerek hücum bölgesini kalabalıklaştırdı. Yorulan Emrah - Yattara ikilisinden değişiklik için Yattara tercih edilip, Volkan sahaya sürülünce solda bir kalabalık oluştu. Savunmada rahatlayan Kayserispor, Trabzonspor’un sağındaki boşluğu görüp bu alanı iyi kullandı. Emrah’tan katkı gelmeyince Özgür bocaladı. Gol de buradan geldi. Ama Güneş, Emrah - Hasan değişikliğini biraz gecikmeli de olsa yaparak bu boşluğu tıkadı ve ecel terleri dökülen son 5 dakika, Celalettin’in gerilerden çıkarak skoru perçinleyen golü atmasıyla mutlu bitti. Bu golde Gökdeniz’in payı da unutulmamalı.Hakem Fırat Aydınus iyi maç yönetti. Penaltı pozisyonundaki tekrar kararı, Hüseyin’e avantaj kurallarını uygulayarak birkaç dakika sonra gösterdiği sarı kartla yıldızlaştı. Gökhan’ın bize göre ofsayt golünde ise doğal olarak yardımcısının kararına uydu.

31 Ocak 2005, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Güzel şeyler oluyor‘’

Sadece 2 güne sığan bu gelişmeler, camiada yüzleri güldürdü, Bordo-Mavili renklere gönül verenlerin gururunu okşadı. Çünkü Trabzonspor’da Şenol Güneş’in Futbol A.Ş.’nin başına getirilmesiyle Türkiye’de bir ilke imza atılması, başarılı geçen bir kamp dönemi ve kupada gelen turun ardından yaşanan bu gelişmelerle kulüp performansı, deyimi yerindeyse tavan yaptı.Genel Müdür Burak Gürdal, Finans Müdürü Tayfun Erpek ve Pazarlama Müdürü Cenk Ergün, önce medya mensuplarına, ardından da kulübün bütün organlarında yer alan yöneticilere borsa ve şirketleşme konusunu çok yalın ve anlaşılır bir dille anlatıp, bilgilenmelerini sağladılar. Futbol A.Ş., Sportif Yatırımlar A.Ş. ve Ticari Ürünler A.Ş. ile ilgili çalışmaların tamamlandığını ve böylece Türkiye’de bir ilkin gerçekleştirildiğini söylediler. Burada en önemli noktanın, “Yönetim Kurulu’nun yetkilerini profesyonellere devredip, sadece yönlendirme ve denetleme işlevini kendilerine bırakmaları” olduğunu, böylece genel olarak spor kulüplerinde iştah kabartan reklama yönelik çabaların Trabzonsporlu yöneticiler için bir anlam ifade etmediği ve onlar için kulüp çıkarlarının her şeyin üstünde olduğu gerçeğinin sevindirici ve gurur verici biçimde bir kez daha ortaya çıktığının özellikle altını çizdiler. -Dikkat ediniz, seçimle gelenler yetkilerini atanmışlara devrediyor, vitrine onları çıkarıyorlar yani, pek alışık değiliz değil mi?Bu sunumların ardından sahneyi, Futbol A.Ş.’nin Genel Müdürü olan ancak bu konudaki çalışmalara henüz ağırlık vermeden kısa vadede takım performansını yükseltmek amacıyla teknik direktörlük görevini üstlenen Şenol Güneş, beraberindeki Basın Sözcüsü İbrahim Şahin ile birlikte aldı. Medya ile Diyalog Toplantısı’nın konusu, birbirini tamamlayan unsurlar olarak tarafların görevlerini en iyi şekilde yapmalarını olanaklı kılacak işleri tartışmak oldu. -Eskiden bu iş, “ben yaptım oldu” denilerek bitirilir, sonrasında ciddi sorunlar yaşanırdı. Pek alışık değiliz, değil mi?Trabzonspor’da gerçekten de güzel şeyler oluyor. Son gelen transfer haberleriyse bu durumu pekiştirdi. Szymkowiak uzun süredir Trabzonspor’un gündemindeydi. Raporlar ortada, yararlılığını zaman içinde göreceğiz ama transferi, “Bunlar transfer yapamazlar, taraftarı oyalıyorlar!” şeklindeki yakınmaları ortadan kaldıracağı için çok önemli. Eğer Zurawski’nin transferi de -kiralama yoluyla da olsa fark etmez- gerçekleştirilirse değmeyin Trabzonsporlu’nun keyfine!

29 Ocak 2005, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bir eleştirinin analizi‘’

Bu söz, Trabzonspor’a yönelik, “Takım iyi değil, eğer yıldızlar oynarsa, başka bir deyişle onlar iyi günlerindeyse Trabzonspor kazanabiliyor!” şeklindeki eleştiriye de bir anlamda yanıt oldu.Açıkçası böyle bir eleştiriyle yıldız diye nitelenen oyuncuların dışındakilere ciddi bir haksızlık yapıldığını düşündüğümüzü söylemek isteriz. Trabzonspor kadrosunda yer alan bütün oyuncuların, bu takımın başarısında pay sahibi olabileceklerine yönelik -buna Hasan Üçüncü de dahil- her hangi bir kuşkumuz olmadığıdır bu görüşümüzün dayanağı. - Neden Hasan da dahil dedik? Çünkü; bir süre önce bir oyun kurucu katılımı halinde Trabzonspor’un çok iyi Hüseyin’e her daim gereksinimi olduğunu, mevcut kadrodan ona alternatif olarak da Adem ve İbrahim Ege’nin gösterilebileceğini, onlar içinde Hasan’ın asla olamayacağını belirtmiştik. Ama Hasan dahil, Trabzonspor’da bir çok kişi bu durumu Hasan’ın kadroda dahi olmaması gerektiği şeklinde yorumlamış. Bu onların görüşüdür, bizim böyle bir iddiamız yok çünkü!-Malatyaspor maçının özellikle ikinci yarısı iyi irdelediğinde de yükün sadece yıldızların omzunda kalmadığı,, takım olarak iyi bir performans sergilendiği görülür. Güneş’in dediği gibi oldu yani; Takım oyunu oynandı, yıldızlar işi bitirdi.Takım oyununun iyi oynandığını söylediğimiz o ikinci yarıdaki sıkıntı sadece savunmada değil, hücumda da vardı. Savunmada çok basit pozisyonlar verildi. Skor 0-0 iken Osterc’in iki, 1-0 iken de Boliç’in bir kez golle burun burunda geldikleri, birinde de direk engeline takıldıkları bu maçta Yattara’nın hazırladıklarının yanı sıra, Fatih, Gökdeniz ve Mehmet Yılmaz’ın birbirlerine sundukları çok sayıda pozisyon da akıl almaz biçimde harcandı. Yani yıldızlarda da sorun yaşandı ve turu garantileyen golü, benzer pozisyonlarda Fatih ve Gökdeniz kaçırdığı halde Hasan kaydetti. -O maçta Trabzonspor yenik duruma düşse de Malatyaspor kapanıp Bordo - Mavililer’in işine gelen boş alanları bırakmasa tur bu kadar kolay olur muydu?-Bir maçta pozisyon da verilecek, fırsat da kaçacak. Bunlar normal ama bu durumda denge -Galatasaray, Ankaraspor, İstanbulspor ve Konyaspor maçlarında olduğu gibi- rakip lehine bozulursa, ciddi hayal kırıklıkları yaşanabilir. Trabzonspor’da asıl üstünde durulması gereken sorun budur ve en az orta alandaki iyi bir oyun kurucunun eksikliği kadar önemlidir. Neden Brezilya ya da Polonya’dan bir değil iki ki kişiyle dönülmek istendiğinin yanıtı da buradadır.

26 Ocak 2005, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’İkinci yarıya evet‘’

Adeta kilitlenen oyunu çözecek anahtar belliydi ve daha ilk yarının ortalarında ısınmak için kale arkasına gönderildiğinde üzerine adeta ölü toprağı serpilmiş tribünleri de canlandırdı. Isınırken geçen dakikalar bitmek bilmedi ve 2. yarı Yattara’lı başladı. Gineli oyuncu, futbolun şov yönüne katkısının yanı sıra kendine verilen “çilingirlik” görevini de layıkıyla yaptı ve ilk yarıyı pozisyonsuz kapayan Trabzonspor, onunla oyunu bir anda rakip ceza alanına yıktı. Dikkatler Yattara’nın üzerinde yoğunlaştığında kendilerini unutturan Gökdeniz ve Fatih ikilisine gerilerden gelen Celalettin de eklenerek müthiş bir organizasyon yapıldı ve önce gol geldi, sonra da cömertçe harcanan pozisyonlar. Bu durum Hasan’ın aradaki şık golü hariç son düdüğe kadar sürdü.Şenol Güneş ilk resmi müsabakasına, beklendiği gibi dörtlü savunma, önünde savunma özellikleri daha baskın üçlü bir grup, ileride Mehmet Yılmaz ve arkasında Gökdeniz - Fatih ikilisinden oluşan bir onbir çıkardı. Savunmanın sol tarafında Celalettin - Volkan ikilisinden tercih ettiği Celalettin hem iyi savunma hem de bir asistle şansını çok iyi kullandı. Skora göre oyun anlayışı, 73. dakikada Mehmet Yılmaz - Hasan değişikliğini yaptırdı. Gökdeniz - Yattara önde, Fatih arkalarında oynamaya başladı. Hasan ise rakibin felç olduğu Yattara ve Emrah’lı sağ tarafa daha yakın oynadı ve girdiği anlardaki sarı kart görmesine neden olan kontrolsüz hareketi dışında hata yapmadığı gibi Fatih ile uyumu sonucu belki de kariyerinin en şık golüne imza attı.Trabzonspor, Süper Lig’de hücum gücü en yüksek takımlardan biri ve rakibi kim olursa olsun öne geçme avantajını yakaladığında kontratak futbolunu en iyi uygulayan takım. Sıkıntısı, çok basit pozisyonlar vermesi ve kendi yakaladığı pozisyonları harcarken çok cömert davranması. Örneklerini ilk yarıda çok yaşadığı bu durumu giderememesi, başına - Konyaspor ve İstanbulspor maçlarında olduğu gibi - her zaman iş açabilir. Belli ki Güneş, önümüzdeki dönemde bu sorunu gidermeye yönelik daha çok çaba sarf etmek zorunda kalacak.

24 Ocak 2005, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI