Arama

Popüler aramalar

‘’Güneş ve Yanal‘’

Neyse kabul edilmekte zorlanılsa da omuzundaki Dünya ve Konfederasyon Kupası Üçüncülüğü apoletleriyle gitti. Suçluydu; çünkü çıtayı yükseltmişti.Yükselen çıta halefini de rahatsız etmiş olacak ki; bizzat kendi tarafından düzenlenen bir ankette, “Dünya Kupası Üçüncülüğü sizce bir tesadüf müydü?” sorusuyla selefinin emeğini hiçe saydı. Bu “gafına” karşın inandık Ersun Yanal’a. -zaten anketi de kaldırdı ya kısa sürede.-İyi gidiyordu, mesajları akılcıydı. Dönemin Milli Eğitim Bakanı’nın, “Şu okullar olmasa Bakanlığı ne de güzel yönetirdim!” yakınmasını anımsatırcasına balayı bitti, Dünya Kupası Grup Elemeleri geldi çattı. Gürcistan maçındaki skor iyi değildi. Ama içlerinde bir “Trabzon hesabı!” vardı, önce onu halledeceklerdi. Yanal’ı es geçtiler, vurdular abalıya! Bayrakmış, Milli değerlermiş tozu duman ettiler, Trabzon’un “işini” gördüler, akıllarınca!Ama Milli Eğitim Bakanı’nın “Ah okullar!” dediği gibi “Ahh Yunanistan maçı!” ve Hakan Şükür olayı.Toplumu ikiye böldük; “Hakan Şükür olmalıcılar” ve “olmamalıcılar” diye. Milli takım kazandı, “olmalıcılar”, kazanamadı, “olmamalıcılar” kılıçlarını çekti. Olan Ersun Yanal’a oldu. Hele Ukrayna maçındaki farklı skor, bundan sonraki her karşılaşmayı “kader maçı” yaptı. Yönetenler Yanal’a değil, kılıç çekenlere önem verdi, arayışlara girdiler, alternatif arayışına girdirler, birilerine gizli gizli teklifler götürdüler. Yanal’ın arkasında durmadılar, dursalar da Hagi’nin dediği gibi, “ellerinde bıçaklar, kamalar” vardı.Yalnızdı, tıpkı Şenol Güneş gibi.Zordur böyle durumlarda “kader maçını” oynamak. İlki son Avrupa Şampiyonu Yunanistan ile düştü. İyi taktik, oyuna yerinde müdahaleler, iyi futbol yetmedi, çünkü gol yoktu.Olmayıcılar, sevinçten olacak, karalar bağladı, naralar attı: Ersun Yanal gitsin, Hakan Şükür gelsin. Direndi, selefi Güneş gibi. Kazakistan’la bir “kader maçı” daha: Deplasmanda tarihi zafer.Sonra komşunun hüsranı ve “sevinçten karalar bağlayıp, naralar atan” kesimin “artık hayal” dediği ikincilik koltuğu.Direnmeye devam etmeli Ersun Yanal. Birilerinin hesabı başka! Üzüm yemek değil niyetleri; bağcıyı dövmek! Şenol Güneş’i böyle gönderdiler, bakmasın onlara!O inansın, başaracak! Sitemle başladık, sitemle bitirelim, küçük ama önemli bir ayrıntı: Selefi Şenol Güneş, İstanbulspor maçında skor avantajı yakalanınca milli oyuncularını onun için kenara aldı. O da aynı jesti bugünlerde bıçak altına yatacak olan Fatih’e yapamaz mıydı?Fatih, Şenol Güneş’e de, O’na da çok lazım. Dahası Türk Futbolu’na.

10 Haziran 2005, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kader maçları oynamak zordur!‘’

Bize göre kazanmak için, bir teknik adamın yapması gereken bütün hamleleri zamanında gerçekleştirmesine karşın, skor üretilemediği için Yunanistan maçı sonrası hak etmediği halde çarmıha gerilen Ersun Yanal’ın, bu maçın özelliklerine uygun akılcı kadro tercihi, işin erken kolaylaşmasını sağladı. Evet; Kazakistan zayıf bir takım. Ama hiç bir maç, “Oynanmadan kazanılmıyor” gerçeğinden hareketle, tıpkı selefi Şenol Güneş gibi sürekli, “Kum torbası” muamelesi gören ve her maçı kendisi için “Kader” diye nitelendirilen Ersun Yanal’ın, en azından bu maç için, hakkını verelim.Maçın başında Krokhmal’ın yaptığı kafa vuruşu dışında savunma ciddi bir hata yapmadı. İstikrar abidesi Hüseyin top çalmada, fazla baskı yemeyen Emre de top kullanmada görevlerini iyi yapan isimler oldu. Yunanistan maçının Yanal gibi hedef adamları Gökdeniz ve Fatih ise skorda önemli rol oynarken, sakat sakat görevini eksiksiz yapan Fatih’i büyük özverisi nedeniyle alkışlayalım. Tuncay attığı goller ve futbolu ile yıldızlaştı. Ancak bu yarıda uzun süre izlenmesi sıkıcı bir havada geçen karşılaşmanın son 10 dakikasında coşan Milli Takımımız, bu yarışta önümüzdeki dönemde işe büyük ölçüde yaraması mümkün farka koştu.Bu farklı galibiyet Dünya Kupası Finalleri şansımızı sürdürmekle kalmadı, Ersun Yanal’a, “Yeni bir kader maçı!” yani 3 Eylül’e kadar görevde kalma kredisi de sağladı. Tabi bunu kullanırsa!..

09 Haziran 2005, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Transfere dikkat!‘’

Transferde bu sezon da benzer yanlışlarla zaman kaybedileceğine yönelik kaygıyı, Emrah ve Güven konusunda yaşananlar artırdı.Bordo - Mavili takımın bu sezon sözleşmesi sona eren tek futbolcusu, Şenol Güneş’in de kalmasını istediği Emrah Eren’le yapılan görüşmeler sonuç vermeyince, bilindiği gibi oyuncu Galatasaray ile imza aşamasından döndü.Emrah’ın Trabzonspor ile yapılan görüşmelerde, başka kulüplerle temasını koz olarak kullandığına dair kamuoyunda oluşan kanaat, kendisini büyük ölçüde rahatsız etti. Ancak görüşmelerin tıkanmasına neden olan son gelişmenin Trabzonspor’un tavrıyla ilgili olduğu ortaya çıktı ve yanlıştan dönüldü. Böylece Trabzonspor sözleşmesi sona eren tek futbolcusunu tutma başarısını gösterme yolunda ciddi bir mesafe kat etti! - Burada teknik direktörün özellikle istediği bir oyuncunun transfer piyasası için artık ‘küçük’ diye nitelendirilebilecek ücretler nedeniyle gözden çıkarılmasının yanlışlığını kastediyoruz. -Güven olayı ise üçüncü sınıf anlayışla (!) yönetilecek kulüplerde bile yaşanmayacak türden gelişmelere sahne oldu. Güven’e törenle 3 yıllık imza attırıldıktan sonra, teknik kadronun bu transferden haberi olmadığı ortaya çıkar. Şimdi bu oyuncu ve hocasıyla ilişkilerini bir düşünün, nasıl olur? Transferin ilk günlerinde yaşanan böyle bir gelişme, söyler misiniz Allah aşkına, hangi taraftarın kaygılanmasına neden olmaz!Her şeye karşın yine de Trabzonsporlular’ın bu transfer dönemine yönelik beklentilerinin büyük ölçüde karşılanacağı kanaatini taşıdığımızı belirtmek isteriz.Şenol Güneş titiz ve soğukkanlı bir teknik adamdır. Aradaki bu tür pürüzlerin bile planlamasını yaptığı çalışmaları yaşama geçirmesine engel olmayacağını düşünüyoruz. Gerekli hamleler için uygun zamanı beklemektedir. Ama bu iyimser düşüncemiz transfer komitesi ve teknik kadro arasında bir iletişim eksikliği ya da yetki kargaşası gibi olası bir sorunun varlığını tümüyle ortadan kaldırmamaktadır.Başkan Atay Aktuğ’un bu aşamada devreye girerek, varsa bu sorunları gidermesi demek, transferde arzulanan hedefe daha kolay ulaşılması demektir.

04 Haziran 2005, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Haklıya haklı!‘’

Hakan Can ile sohbetimizin konusu, daha doğrusu kendisine benim sorum şuydu; Bir takımın şiddetle galibiyete ihtiyacı varken, puan kaygısı olmayan rakibinin iyi futbol oynayarak maçı kazanmayı amaçlamasına tabi ki saygı duyulur. Ama futbolu çirkinleştirerek, ceza alanı önünde 9 kişiyle etten duvar örüp savunma yapmakla sadece rakibine çelme atma anlayışını nasıl değerlendirirsin? Bu onurlu mu, yoksa teşvikli bir duruş mudur?” Cin gibi Hakan Can; “Anladım sen sözü Trabzonspor - İstanbulspor maçına getireceksin. Ama İstanbulspor, Simko’lu, Yatttara’lı, Gökdeniz’li, Fatih’li Trabzonspor’a kapanmasın da ne yapsın? Ayrıca kapansa ne yazar, yine de 5 olur!” dedi. Tartışmayı uzatmadık!İstanbulspor maçının açık kanaldan yayınlanmasına yönelik tepkilerde -bize göre de haklı olarak- dile getirilen, “Bu hareket zaten yerleşim birimlerine uzak bir bölgede bulunan Olimpiyat Stadyumu’na gidecek seyirci sayısıyla ilişkilidir!” iddiası üzerine Avusturya seyahatinde bulunan İbrahim Can, “Trabzonspor bir markadır. Her yerde izleyicisi vardır. Avrupalı hasretle Trabzonspor’un maçlarını bekliyor, tribünler olumsuz etkilense de yayınlanmalı!” dedi. Hasan Al da, “Gerçek taraftar takımına bağlı olandır, şartlar ne olursa olsun tribündeki yerini alandır. Eğer büyük bir takım olduğunuzu iddia ediyorsanız maçınız açık kanaldan bile tribünleri dolduracaksınız.” Haklı çıktılar.Trabzonspor, Hakan’ın iddia ettiği gibi İstanbulspor’a kapanacak zaman ve alan bırakmadı. 5 oldu. Hasan’ın dediği gibi TRT maçı naklen verdi, tribünler iki hafta önceki Galatasaray - Fenerbahçe kupa finalinin en az 3 katı doldu. İbrahim’in de dilediği gibi dünyanın dört bir yanındaki Trabzonsporlular da TRT’den maçı izledi. Özellikle Avrupa’dakiler büyük coşku yaşadı.Üç sevgili dostumun da bu vesileyle hakkını vermek istiyorum.Hakkı verilecek bir başka kişi de Şenol Güneş. Genelde teknik adamlarımız bir hedefi yakaladıklarında, “İnandık, başardık. Daha büyük hedefleri kovalayacağız!” gibi beylik sözlerle günün keyfini çıkarır. Ama O, bu fırsatı “kendi” için değil, “kenti” için kullandı. Dedi ki; “Büyük bir gücüz. Bu gücün önünde durulmaz artık, hakkı verilmeli. A Milli Takıma 5, Ümit Milliye 3 oyuncu verdik. Milli oyuncularımızı sakatlık riski ve yorgunluk faktörlerini dikkate olarak şov yapacakları bir maçta kenara çektik. Ama Trabzon’u, Avrupa Şampiyonası’nın yapılması önerilen iller arasına bile almadılar.”Gülünür Federasyon’un bu kararına ve “Ulaşım - konaklama zorluğu” gibi iddialarına. Daha 7 yıl yok mu? Siz bir önerin bakalım, belki yatırım yaparlar. Bu bölge ülkenin bir parçası değil mi! Futbolun Kayserili sevgili patronu, eğer bu kararının “Gürcü - Türk bayrakları sendromu ile bir ilgisi yoksa, atsaydı ya topu Fenerbahçeli Başbakana! Bu kulüp ligin kaderini tayin eden maçta hakem kararıyla -dönemin MHK başkanından sonra siz de kabul ettiğinizi resmi yazıyla bildirdiniz- şampiyonluğu kaybetsin, 8 futbolcusunu alın milli takımlarda kullanın, eğer Almanya’ya giderse sizin başarınız olsun, ama her fırsatta bir darbe vurun, yetmedi bir yatırım yapılmasına da vesile olmayın! Tamam da, nereye kadar?

01 Haziran 2005, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’İnce hesaplara karşın...‘’

Daha önce de değinmiştik; bu sezon ligimizde bir çok kritik maç beklenen ya da başka bir deyişle, biteceği iddia edilen skorlarla tamamlanmadı. Puan cetvelindeki rahat konumda bulunan takımlar, zirve ve düşme hattında kritik durumda olan rakipleri karşısındaki duruşlarıyla haklı takdir topladılar. Bu nedenle en azından ligin son haftası için çirkin bulduğumuz şike - teşvik primi gibi etik olmayan tartışmalara girmeyeceğiz.Trabzon cephesinin de bu bağlamda İstanbulspor’un farklı motivasyonla karşısına çıkacağı söylentilerine kulak asmadığını biliyoruz. Ama camianın rahatsız olduğu iki konuda biraz fikir cimnastiği yapmak isteriz. Birincisi karşılaşmanın naklen yayınının uzun süreli uygulamanın aksine şifresiz kanala verilmesi. Trabzon cephesi, maçın ulaşım açısından ciddi zorlukların yaşandığı Olimpiyat Stadyumu’nda oynanacak olması nedeniyle taraftar desteğinin yeterli düzeye ulaşamayacağı endişesini taşıyor. Ayrıca bunun özellikle yapıldığı kanısını taşıyor. Nedeniyse son iki sezonun kupa finalinin taraftar sayısı. Hangi takımın ne kadar seyirci toplayabildiği muhabbetleri yani!Rahatsızlık duyulan ancak çok yüksek sesle dillendirilmeyen konu da hakem ataması. Trabzonsporlular, özellikle Cem Papila ve yardımcılarıyla yaşadıkları mağduriyete yönelik tepkiler sonrasında hakem konusunda sessiz kalmaya çalışıyorlar. -Ama 3 farkla kazandıkları maçtan sonra Samsunsporluların yakınmaları nedeniyle yayıncı kuruluştan kritik pozisyonların özellikle ekrana getirilmesini istemeleri dışında.- Gelinen noktada özellikle İstanbul’un büyük takımlarına (!) çok sempatik gelen, dolayısıyla genel olarak medyanın da “prensi” konumunda olan Tatlı’ya pek güven duymadığı, bu atamadan rahatsız olduğu bilinen Trabzonspor’un sürekli hakem konuşur durumuna düşmek istemediği için sessiz kaldığı biliniyor.Bu maça yönelik ince hesaplı spekülasyonlar ne olursa olsun, genel kanı şu; her şeye karşın küme düşmüş bir İstanbulspor’u yenemeyecekse; Trabzonspor varsın Şampiyonlar Ligi’ne gitmesin!

28 Mayıs 2005, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Fatih'in ameliyatı‘’

Yanıt: Fatih Tekke karın kası fıtığı oldu. Başlarda bu tür ameliyatlar için genellikle öngörülen sezon sonu için planlama yapıldı. Rahatsızlığı son dönemde arttı. Bir çok maçı ağrı kesici iğneler yapılarak oynamak zorunda kaldı.Soru: Karın kası fıtığı nedir?Yanıt: Karın kası fıtığı, karın kaslarını örten zarın yırtılması sonucu oluşuyor. Bu durum iş yaşantısını vücudunu kullanarak sürdürmek zorunda olan kişiler için sorun yaratıyor.-Tıp Dergileri- Futbolcularda durum tabii ki, daha rahatsız edici. Bazılarında derecesi küçük oluyor, egzersiz ve ağırlık çalışmasıyla düzeliyor, bazılarında ameliyat gerekiyor.Soru: Neden şimdiye kadar ameliyat edilmedi.Yanıt: Önceleri sorun küçüktü, giderek büyüdü. 2 hafta önce ağrılar arttığı için sezon sonu düşünülen ameliyat yeniden gündeme geldi. Milli Takım yetkilileriyle görüşmeler yapıldı, Ersun Yanal’ın özellikle Yunanistan maçında mutlaka kullanmak istemesi üzerine vazgeçildi. Kaldığı takdirde Şampiyonlar Ligi maçlarına yetiştirilmesinin zorluğuna karşın Milli duygular ağır bastı. Bu nedenle doğal olarak Trabzonspor’da da kullanıldı.Soru: Ameliyatı gecikirse ne olur?Yanıt: Artan ağrıları verimini zaten düşürdü. Bu durum son 2 haftada da görüldü. Antrenman yapamadığı için kilo alıyor. Milli Takımın bu önemli maçında da performansının düşük olma olasılığı söz konusu. Bu durumda alacağı muhtemel eleştiriler şimdiden rahatsız ediyor.Soru: Ameliyat olursa durumu ne olur?Yanıt: Her şey normal giderse ilk hafta dinlenir. 2. hafta pasif hareketler başlar. 3. hafta kondisyon çalışmaları. 7. haftadan sonra da takımla normal antrenmanlara katılır. Kayıp süre en az 2 ay. Şampiyonlar Ligi Ön Eleme maçlarına yetişme şansı yok gibi. Ama önce Milli takım tabi ki. - Örnek: Milli Takımın ihtiyacı olmadığı Özgür ve Tayfun, rahatsızlıkları Fatih’in boyutunda olmadığı halde aynı nedenden ötürü bugünlerde ameliyat olacak.- Sonuç: Bu aşamaya geldikten sonra Fatih Tekke ameliyat için Milli Takım maçını mutlaka beklemeli. -Yoksa hem kendisi, hem de Gürcü-Türk Bayraklarının oranı nedeniyle mimlenmiş Trabzon ve Trabzonspor camiasının milli duyguları birileri tarafından yeniden tartışmaya açılır!

25 Mayıs 2005, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Keyif veren haftalar‘’

Dolayısıyla şampiyon da -bakmayın Trabzonspor’un sondan bir önceki haftaya kadar şampiyonluğu kovalamasına- küme düşen takımlar da aşağı yukarı önceden tahmin edilebiliyordu.Bu sezon durum çok farklı. Kim derdi ki, Şampiyonlar Ligi’ni neredeyse garantilemiş iki takım; Fenerbahçe ve Galatasaray, bitime üç hafta kala aynı anda iki Ankara takımına kaybedecek ve Trabzonspor yeniden Şampiyonlar Ligi potasına girecek. Hadi Fenerbahçe Ankara’da kaybetti, kim düşünürdü ki, Galatasaray evinde Gençlerbirliği’ne kaybederek bu fırsatı değerlendiremeyeceği gibi, Şampiyonlar Ligi şansını da zora sokacak diye. Bunu da geçtik; Rizespor’un, üstelik deplasmanda Diyarbakırspor’a çelme takıp rakibini son haftaya en dezavantajlı takım konumuna getireceği, kimin aklına gelebilirdi ki? Geçen sezon olsa Ankaraspor - İstanbulspor maçının skorunun konuk ekip lehine biteceği konusunda neredeyse garanti verilebilirdi, ama tersi gerçekleşti. Ya da Kayserispor, İstanbul’da geçen sezon sıradan takımların bile yendiği Beşiktaş’tan mutlaka puan alır, ligde matematiksel olarak da kalabilirdi.Çoğunluğunda hatıra dayalı skorların alındığı maçlara pek tanık olmadık bu sezon. Son hafta karşılaşmalarında da her türlü sürpriz yaşanabilir. Örneğin küme düşmüş İstanbulspor, Trabzonspor’dan puan çıkarır, Galatasaray’a yeniden Şampiyonlar Ligi yolunu açabilir. Trabzonspor, küme düşmüş İstanbulspor maçını nasıl çantada keklik görmemeliyse, Galatasaray da Denizlispor maçında yaşaması olası bir hayal kırıklığına hazırlıklı olmalı.Ligin son haftalarını keyifli kılan bu durum nedeniyle hiçbir takım ‘hatır’a, ‘teşvik’e kanıp da, farklı beklentiler içine girmesin. İnancımız odur ki; özellikle son haftada da bu işin yolu sahadaki futboldan geçecek.

24 Mayıs 2005, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’O aslında hangi maçlara oynuyor?‘’

Artı -sadece bu maç için 500 bin bilet talebinde bulunmuş- bu büyük camia böyle bir şeye tahammül edemez. Tahribatı küme düşmek kadar büyük olur.O zaman bunca deneyimine karşın Ergun Gürsoy’un bu çıkışının ardında yatan nedir? Dilimiz döndüğünce açıklayıp yorumlamaya çalışalım. İlki; 100. yılını dolduran camiasının şampiyonluk beklentisini karşılayamamış olmanın psikolojik ezikliğini hafifletmek için gündem değiştirmek. Çünkü sormak gerek; Fenerbahçe, Gürsoy’un iddia ettiği 12-13 haksız puanı dün mü kazandı? Daha 2 hafta önce Cem Papila’nın -kendi dahil- herkesin kabul ettiği yanlış kararlarla Trabzonspor’un infaz edildiği Fenerbahçe maçından sonra neden konuşmadı? Konuşamazdı çünkü Galatasaray’ın Malatya’da kazanması, ev sahibi ekibin nizami golünün Serdar Tatlı tarafından iptal edilmesiyle mümkün oldu. Gelelim ikincisine ve bize göre asıl önemlisine!... Ergun Gürsoy da biliyor ki, Galatasaray bu aşamadan sonra Fenerbahçe’yi saf dışı bırakıp şampiyon olamaz. O zaman ne yapılmalı? Türkiye Kupası’ndan sonra Şampiyonlar Ligi vizesini de alarak, “Fenerbahçe 12-13 puanı haksız kazandı. Herkes gördü, ne yapalım, Kupa ve Şampiyonlar Ligi’yle teselli bulduk” diyecek ortam oluşturmalı. Planlar, hesapta olmayan Gençlerbirliği yenilgisiyle bozulup da Trabzonspor, Ç.Rizespor galibiyetiyle potaya hem de büyük bir avantajla girince, suskunluğunu bozmak zorunda kaldı.Şimdi üyeliğin konulan ağır koşullarla mümkün olmadığı İstanbul’daki ilk Trabzonlular Derneği’nin çok değerli Trabzonlu Başkanı Ergun Gürsoy, katıldığı takdirde gelecek parayla hem kulübün hem de şehrin ekonomisine büyük katkı sağlayacak Şampiyonlar Ligi vizesini Trabzonspor’dan kapmanın hiç de etik olmayan yollarına başvuruyor. Fenerbahçe maçından kendinin de umudu yok, O sadece Trabzonspor’un, Samsunspor ve İstanbulspor maçlarına oynuyor. Belki kabul etmeyecek ama O’nun dışındaki Trabzonlu genelde böyle düşünüyor. Ey İsmet Arzuman, ey Fırat Aydınus! Böyle garip şeyler oluyor ligimizde. Yarın akşam vereceğiniz kararlarla bu olayın bir parçası konumuna gelmeyin! Adil olun yeter! Kimseden korkmayın! Size güveniyoruz. Hata yapıp da birkaç akşam sonra emek sömürüsüyle günah çıkartmak zorunda kalmayın. Hiç inandırıcı olamazsınız!

21 Mayıs 2005, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI