‘’Suç ve ceza‘’
Kimileri Vatan Millet Sakarya nutku attı. Özellikle ilk maçtaki kötü oyun sonrası gündemi değiştirmek uğruna yapılan tahrikler unutuldu. “Bizimkiler” yaptığı için bazı şeyler görmezden gelindi. Özeleştiri yapanlar, “İçimizdeki İsviçreli’ler” oldu. Neyse; sonuçta olayla ilgisi olanlar heyetler halinde İsviçre’ye gitti, ifade verdi. Şimdi ceza için beklemedeyiz.Aynı stadyumda kısa bir süre sonra Fenerbahçe Trabzonspor Süper Lig maçı oynandı. İyi futbol, güzel goller vardı. Ama hafızalarda en çok Tuncay yer etti bu maçla ilgili. Trabzonspor malzemecisi Ömer Seren’e yardımı, bize bir hafta önceki derbyde Thomas ve Anelka’nın Galatasaray ceza alanında kaçan bir pozisyondan sonra birbirlerine sarılıp ve de gülerek pozisyonu değerlendirmelerini anımsattı, çok ama çok keyif aldık. Tuncay’a tebrikler bir kez daha.Bütün bu güzelliklerin keyfini çıkarmaya çalıştığımız bir anda Futbol Federasyonu’nun Trabzonspor’a gönderdiği 07.12.2005 tarih ve 2005-2006/524 sayılı yazısı kendi gerçeğimizle bizi yüz yüze bıraktı. Yazıda özetle şunlar söyleniyor: “Fenerbahçe maçında taraftarınızın küfürleri, bengal ateşi yakması ve sahaya ses bombası atması konusundaki savunmanız...vs” Maçı stadyumda izleyen biri olarak bu küfürleri duyduk, yakılan ateşi ve atılan ses bombasını gördük.Fenerbahçe’den istenen savunmada ne var bilmiyoruz ama Trabzonspor da kendi savunmasında bu maçta Fenerbahçe taraftarının yaptıklarını ön plana çıkardı: Küfür (Uzun süre koro halinde, duyduk), yabancı maddeler (bolca ve çok çeşit), Halilhodziç’in yardımcısı Barocelli’nin kafasının yarılması (3 dikiş atıldı), Trabzonsporlu futbolcuların soyunma odasına ancak Fenerbahçeli meslektaşlarının yardımıyla gidebilmeleri, Atay Aktuğ’un stadyum çıkışında televizyon kameralarına konuşurken taşlanması (bizzat gördük). Bunları bize anımsatıp, unutturdular Tuncay’ı, Anelka’yı, Thomas’ı, yazık! Eğer bunlar bir Anadolu kentinde yaşansa, üzerine ne destanlar yazılır, ne senaryolar üretilirdi bilemiyoruz. Ama İstanbul’da olduğu için görülmedi yine, geçiştirildi ya da. Çifte standart işte. İsviçre maçıyla ilgili görüntüleri veren Avrupalı’ya tepki gösteriyoruz. Uğraşıp duruyoruz, orda da var olduğunu kanıtlamak için sonra. Vatan Millet Sakarya’ya!
‘’Ceza indirimi üzerine‘’
Futbol Federasyonu Başkanı Levent Bıçakçı, telefon trafiğiyle Kayserispor’u bir kaç saat içinde akladıktan (!) sonra iş A. Sebatspor ve birkaç futbolcunun üzerine kaldı.Sonrasında elde edilen kanıtlar doğrultusunda futbolcular konuşturuldu. Bazıları tedbirli, Gökdeniz de tedbirsiz olarak ceza kuruluna verildi. Milli Takım’ın, özel durumu (!) nedeniyle bahis şirketlerin tarafından güvensiz ilan edilen Ukrayna maçının kazanılmasının ardından Arnavutluk maçını garanti (!) görüp, bu futbolcudan artık beklentisi kalmayan Federasyonun Başkan Vekili Hasan Doğan’ın, ceza indirimi garantisi, motivasyonu ve telkinleriyle ikna edilen Gökdeniz’e bildikleri itiraf (!) ettirildi. PDFK 6 ay ceza verecek, Tahkim 3 aya indirecekti. Plan tutmadı, 15 aylık ceza indirimle 10 ay olarak PDFK’dan çıktı, Tahkim’de de 6 aya indirildi. Gökdeniz 8 Mart’ta sahalara dönebilecek. Yani eğer kendisine Milli takımda ihtiyaç olmasa da zamanında tedbirli olarak ceza kuruluna verilse ikinci yarıyla birlikte sahada olabilecekti.Diğer futbolcuların durumu popülariteleri oranında kamuoyunun ilgisini çekti. Dolayısıyla en fazla tartışma konusu Gökdeniz oldu. İndirim kamuoyunu böldü. Medya birkaç gündür bu olayı işliyor, spor programlarının ve spor sayfalarının önemli bölümü indirimin etik olma ya da olamama durumuyla ilgileniyor.Herkes indirime odaklanırken, Gökdeniz’e ceza veren sonra indiren kurulların cezai ehliyetinin var olup olmadığı konusu, dikkatlerden kaçan en önemli noktadır. Gökdeniz’in itirafları ortada. Eğer bu kurulların kendine güveni olsa, geçmişinde rafa kalkmış dosyaları bulunmasa, inanın sonuç çok farklı olurdu. Tertemiz kurulların vereceği ceza ayla değil, yıllarla ölçülürdü, çünkü itiraflar bunu gerektiriyor. Ama daha olay ortaya çıktığı anda bir tarafı birkaç saat içinde aklarsanız, itiraflara karşın hak edilen cezayı veremezsiniz. Eğer sizin oynattığınız ligde daha önce Cafer Aydın’in teşvik iddialarını sümen altı yapmasaydınız, burada kamuoyunun dikkatlerinin teşviği verenden değil alandan yana çekmeseydiniz, teşviği vereni araştırıp sorgulasaydınız örneğin. “Petkov’un ücreti” diye İstanbulspor hesabına yatan paranın gerçek nedenini araştırabilseydiniz. Bir kulüp başkanının “Türkiye’de şike var”, bir diğerinin “Teşvik primi normaldir!” sözlerinin üzerine gidebilseydiniz. Kayserispor’un, A. Sebatspor’un bu işteki rollerini daha derinden araştırabilseydiniz. Bugün bile liginizde bir takımın sürekli lehine, bazılarının sürekli aleyhine işleyen hakem hatalarının bu büyük rastlantısını açıklayabilseydiniz, Gökdeniz’e vereceğiniz ceza çok farklı olurdu. İndirimi, mindirimi geçin. Kamuoyunu bölmeyin. Günah Keçisi ilan ettiğiniz Gökdeniz olayı büyük fırsat, açın onun da dosyasını yeniden diğerleriyle birlikte, başlatın bir Temiz Eller Operasyonu. İnanın elleriniz tertemiz olur.
‘’Hakemler de hata yapar!‘’
Bütün bunlar gerçekten de çok samimi duygularımız. Ama bazen rastlantı eseri de olsa (!) üst üste gelen bir takım gelişmeler, çok saygı duyduğumuz hakemlik müessesesi hakkında kafamızı karıştırmıyor değil. Eminiz ki bir çok kulübümüz hakem hataları nedeniyle zaman zaman haksızlıklara uğramıştır. Ancak yazımızın konusu maçlarının tamamını izlediğimiz Trabzonspor. Ne acıdır ki; bu kulübün şu anda puan cetvelinin alt sıralarında olmasına neden olan faktörlerden hakem hatalarının rolünün, transfer yanlışları, idari - teknik eksiklik ve de sakatlıklar cezalılar nedeniyle kadroda yer almayan oyuncuların yokluğunun yarattığı güç kaybından daha çok olduğuna inanıyoruz. Keşke bu rastlantılar (!) kafamızda bu yargıyı oluşturmasaydı.Trabzonspor 15 lig, bir de kupa maçı oynadı. Metin Tokat’ın son yönettiği Fenerbahçe maçında aldığı not henüz bilinmiyor. Diğer 14 maçtan dördünde, Zafer Önder İpek, Oktay Demiray, İsmet Arzuman ve Fırat Aydınus haftanın en kötü hakemleriydi. Üçünde Bülent Demirlek, Cüneyt Çakır ve Fırat Aydınus en kötü ikinci hakem oldu. Serdar Tatlı ve Yunus Yıldırım en kötü üçüncü, Metin Aydoğan ve Erol Ersoy’un da en kötü dördüncülükleri var. İlginç bir ayrıntı; Fırat Aydınus 10. haftada Kayseri Erciyesspor maçında en kötü hakem seçilirken, 3 hafta sonra yine Trabzonspor’un bu kez Diyarbakırspor maçına verildi ve en kötü ikinci hakem seçildi. Trabzonspor maçlarında en iyi sıralamayı ikinci olarak Malatyaspor maçında alan Erol Ersoy, ceza alanının 3 metre dışından Bordo Mavili takım aleyhine yardımcısının uyarısıyla penaltı vermişti. 11. haftada en iyi dördüncü hakem olan Bülent Demirlek’in iki yardımcısı da haftanın en kötüleri oldu.İsmet Arzuman, Celil’in “penaltı değildi” açıklamasına karşın gördüğünü çaldı! Erol Ersoy, 3 metre ceza alanı dışından yardımcı kurbanı oldu. Konya’da Erhan Albayrak’ın Yattara’ya karatesi es geçildi. Szymkowiak’ın ayağının, sağ ayağıyla topu kurtardıktan sonra kaldırdığı sol ayağıyla kasten çelmeleyerek kırılmasına neden olan Hakan’a bırakın kartı, faul bile verilmedi. Kayserispor maçında Yattara ve Gökdeniz’e, Diyarbakır’da Mehmet Yılmaz’a çok net oldukları televizyon görüntülerinden ortaya çıkan penaltılar verilmedi. Şimdi de Metin Tokat, Trabzonspor’u kararlarıyla tokatladı. Fatih’e kalkan bayrak ve ceza alanı içinde yapılan net penaltı es geçildi.İnsanın kafası gerçekten karışıyor! Acaba diyoruz ki, bu iş geçen yıldan kalma bir hesap olmasın! Hani “Emeğin başkentinden geldiğini söyleyen” vicdanlarda mahkum Cem Papila’yı 3 hafta sonra maça veren zihniyete tepki için yürüyen 30 bin kişiyle ilgili örneğin!Açıkçası biz hala hakemlerin de hata yapabileceğine inanıyoruz. Ama bu kadar da rastlantı olmaz ki!
‘’Trabzonspor kazanabilirdi‘’
Haftalardır sıkıntı yaşanan savunmanın solu için Boşnak teknik adam risk aldı. Rizespor maçında ilk kez sahaya sürdüğü genç Ufukhan’a burada görev vermesi kadrolar dağıtıldığında tartışılır bulunsa da, maçta görüldü ki, bir gol, bir de asist yapmasına karşın Lee’nin kötü savunmasıyla artırdığı yüküne karşın Ufukhan, bu görevi de yüzünün akıyla yaptı. Sağ dışta ise Tayfun hemen hemen hatasız oynadı. Savunmanın merkezindeyse Erdinç - Kürşat ikilisi, ilk kez bu kadar uyumlu göründü.Hüseyin ve Adem ön libero olarak savunmayı rahatlatırken, Szymkowiak, “Bu maça damgasını vurur” beklentisinde olanları -biz dahil- yanılttı. Ama savunmada aksamasına karşın soldan Lee, sağdan da Yattara, taşıdıkları toplarla onun açığını kapadılar. Fatih ise Lee’nin golünde görünmeyen kahraman durumundayken, kendi de şık bir gole imzasını attı.Geçen sezon bu stadyumda, “Emeğin Başkenti’nden” gelenler maçın kaderini direkt etkilemişlerdi. Dün gece ise yardımcısı Fatih’e ilk yarıda kaldırdığı hatalı bayrakla, Metin Tokat da, aynı futbolcunun ceza alanında düşürülmesine seyirci kalarak onları pek aratmadı!
‘’Trabzon, kontrollü oynamalı‘’
Trabzonspor Teknik Direktörü Halilhodziç’in, “İstanbul’a elimizde beyaz bayrakla gitmiyoruz!” şeklindeki söylemi de, yukarıda değindiğimiz konuyu çok net biçimde özetliyor. Evet Fenerbahçe lider, Galatasaray’i deplasmanda yenmiş, puan farkını 6’ya çıkararak moral kondisyonunu üst düzeye çıkarmış. Alex, Selçuk ve Luciano’nun yokluğuna karşın kadrosunun gücü Trabzonsporla kıyaslanamayacak kadar yüksek. Ancak, Galatasaray galibiyetiyle açılan farkın bir motivasyon sorunu yaşatabileceği olasılığı ve kazanılamadığı takdirde UEFA Kupası’na bile veda edileceği gerçeği bulunan PSV maçına yoğunlaşma, Trabzonspor için avantaj olarak nitelendirilebilecek faktörler. Bütün bunları değerlendirmek için, Bordo -Mavililer’in kendi kozlarını da iyi kullanmaları gerek. En etkili oyuncular Tuncay ve Anelka’ya özel önlem sonuç verirse işin zor bölümü aşılır. Ancak Celalettin’in form durumu Anelka, Ufukhan’ın deneyimsizliği de Tuncay’a avantaj sağlayabilir. Bu nedenle savunmanın merkezindeki Tayfun ve Erdinç’e bu arkadaşlarına kademe yapma konusunda büyük görevler düşüyor. Bu oyuncuların taşıyacağı topları Nobre ile buluşturmamak da onların işi olacak. Alex’in yokluğunda bile iyi top yapma becerisine sahip Fenerbahçe’nin geniş alan seven oyuncular etkisiz kılmak için alan daraltıp, Szymkowiak’ın kullanacağı toplarla gerçekleştirilecek çabuk ataklar, bu işi iyi yapabilecek Fatih ve Yattara gibi oyunculara sahip Trabzonspor’un sonuca ulaşmasını sağlayabilir. Trabzonspor’un bu maç için mutlaka dikkat etmesi gereken bir nokta da, gol bulmak için fazla risk almaması gerçeği. Eğer gol yemezlerse zaten evinde gol atamadığı için Fenerbahçe gerilecek ve daha çok risk almak durumunda kalacak. Bu durumu da avantaja çevirmek Trabzonspor için zor olmasa gerek. Buradan çıkacak sonuç şu: Trabzonspor bu maçta haddini bilerek kontrollü oynarsa ancak, güçlü kadrolu, olağanüstü seyirci destekli Fenerbahçe ile baş edebilir.
‘’Gündemdeki konular üzerine‘’
Ola ki, bu sözü söylemişse Atay Aktuğ, yönetimlerin kaderinin kısa vadede saha sonuçlarıyla belirlenmesinin yanlışlığına yönelik kendi doğru görüşüyle çelişecekti. Neyse ki, beklenen açıklamayı yaptı ve böyle bir sözü asla kullanmadığını söyledi de bir spor adamı olarak taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazanan kimliğini korudu. Böylece biz de yanılmamış olduk.Alex’in sakatlığı, Selçuk’un ameliyatı ve Luciano’nun cezası gibi Trabzonspor açısından avantaj olarak değerlendirilebilecek gelişmelere karşın Fenerbahçe maçı, kongre gündeminin gölgesinde kaldı. Atay Aktuğ ve ekibinin, olağan genel kurul gündemine seçim maddesini eklemesine neden olan takımın son dönemde oynadığı futbol ve aldığı skorlar, açık ara lider konumundaki Fenerbahçe ile üstelik Şükrü Saraçoğlu stadyumunda oynanacak olması gibi faktörler, ezeli rekabet, büyük takımların birbirleriyle yapacağı maçların o dönemdeki form durumlarına uygun skorlarla bitmeyebileceği ve takımların bu maçlara çok farklı motive oldukları gerçeğine karşın Trabzonsporluları büyük bir beklentiye sokmuyor. Heyecanlandırmıyor da üstelik, yoksa böyle mi olurdu Fenerbahçe maçlarının havası Trabzon’da? Camianın hemen her kesimindeki diyaloglarda söz ister istemez genel kurula gelirken, kurumun önümüzdeki iki yılını yönlendirecek ekibin kimlerden oluşacağı ve bu ekibi kimin yöneteceğine yönelik görüş ve öneri sunumu, tahminler ve de tartışmalar gün geçtikçe yoğunlaşıyor. Şu ana kadar ciddi çalışma içinde olan tek kişi konumundaki Hayrettin Hacısalihoğlu’nun, kurumu çok iyi tanıması, Mehmet Ali Yılmaz, Sadri Şener ve Mahzar Afacan gibi başkanlarla çalışması, Özkan Sümer, Ahmet Suat Özyazıcı, Şenol Güneş, Giray Bulak, George Leekens, Urbaim Braems ve Metin Türel gibi teknik direktörlere genel kaptanlık yapması gibi avantajlarına ilk atağı yapan aday konumunu eklemesiyle önemli mesafe kat ettiği söylenebilir. Ayrıca biz de Hayrettin Hacısalihoğlu’nu, camianın önde gelenlerinin çoğunun söylediği gibi kurumu layıkıyla yönetebilecek yeterliliğe sahip bir spor adamı olarak tanıdığımızı belirtmek isteriz. Bundan sonraki olası başkan adaylarını ortaya çıktıkça değerlendireceğimizi belirterek, Gökdeniz ile ilgili gelişmelere dikkat çekelim. Bilindiği gibi Gökdeniz’in itirazına yönelik karar bugünlerde verilecek. Futbol Federasyonu’nun, Başbakan dostu olmak dışında bir özelliği olmayan başkanvekilinin oyuna getirdiği Gökdeniz’e verilen büyük cezada, asıl hedefin Trabzonspor olduğu gerçeği taraflı tarafsız herkesçe biliniyor. Gökdeniz, bu kadar uzun olmamakla birlikte bir cezayı hak etmiştir ama onun suçundan çok daha büyüğünü işleyenlerin dosyaları rafa kaldırılmıştır. Kamuoyu, Cafer Aydın’ın açıklamaları ve İstanbulspor hesabına Petkov için yatırıldığı söylenen paranın muhatabıyla ilgili hiçbir işlem yapılmamasının nedenini merak ediyor. Trabzonspor camiası ayrıca, tıpkı Türkiye’yi daha önüne dosya gelmeden mahkum eden Blatter zihniyetiyle, hemşerisi olduğu kulübü “Bu işle ilgisi yok” diye aklamaya çalışanların verdirdiği cezayı hala hazmedemiyor.
‘’Farklı Trabzon!‘’
Birincisi ve en önemlisi Szymkowiak’ın dönüşü. Tek kelimeyle muhteşem oynadı, iki de asist yaptı Polonyalı, üstelik fiziki yetersizliğine karşın. O her topla buluştuğunda hareketlenen Yattara, hepsinde de takımına pozisyon hazırladı. İkilinin buluşması Yattara’nın da verimliliğini artırdı.İkincisi Halilhodziç’in maçtan bir gün önce futbolculara yönelik yaptığı açıklamalar. Genelde kabul gören bu açıklamalara bir destek de tribünlerden gelince, bu durum futbolcuların motivasyonuna açıklamaları zamanlama nedeniyle hatalı bulan kesimin kaygısına inat olumlu etki yaptı. Tribünün desteğini gören her bir futbolcu, “Halilhodziç’in kastettiği kişi” konumuna düşmeme adına performansını üst düzeyde tutmak için gücünü sonuna kadar kullanmak zorunda kaldı. Bunda Boşnak teknik adamın genç Ufukhan’a da şans vererek kararlılığını göstermesinin etkisi büyüktü. Bu vesileyle Ufukhan’ın da şansını iyi kullandığını belirtelim.İki farklı skorun yakalandığı ilk yarıdaki farklı Trabzonspor, sahanın tüm bölgesini kullanma, top rakipteyken pres yapıp kazanma, kazanılan topları iyi organize olarak atağa dönüştürme ve pozisyon üretme gibi futbolun basit gereklerini önceki maçların aksine çok iyi yerine getirdi. Ama ikinci yarıda düşen tempo ve yenilen golün ardından Szymkowiak’ın zorunlu değişikliği, son yarım saatlik bölümde “kaygı veren” Trabzonspor’u sahneye çıkardı. Bu durumu fırsat bilen Rizespor’un etkili gelip eşitliği kovaladığı anlarda, savunma güvenliğini riske etmesi ciddi bir hataydı. Nitekim ani ataklarla daha önemli pozisyonları bulan taraf Trabzonspor oldu. Hele Mehmet Yılmaz’ın 2, Fatih’in kaçırdığı bir fırsat inanılır gibi değildi. Bu kaçan fırsatlar ev sahibi ekibin 90 dakikayı tedirginlikle tamamlamasına neden oldu. Hele son 10 dakika tribünler için tam bir kabustu. Son saniyelerde konuk ekip atağında çizgiden çıkarılan topun dönüşte Erdinç’e çarparak filelere gitmesi Rizespor için büyük şanssızlıktı. Yılnur Önen, maçın ilk çeyreklik bölümünde, kendisi en az 30 metre uzakta iken yardımcısının bir metre mesafedeki faul kararına uymayarak yarattığı güvensizliği, maç sonuna kadar sürdürdü. Çok basit faul ve hentbol kararlarında bile hata yaptı.
‘’Kongreye doğru‘’
Bu gerçek şu ya da bu şekilde Trabzonspor ile ilişkili olan herhangi bir kişi gibi bizi de ister istemez etki alanına aldı. Bu nedenle Rizespor ile yapılacak zorlu maçı Halilhodziç ve öğrencilerine bırakıp, seçimle ilgili spekülasyonları değerlendirmeye çalışalım, tabi ki bu maçın kazanılamaması halinde takımın puan cetvelinde düşeceği duruma da dikkat çekerek.Genel Kurul kulislerine yoğunlaşmadan önce Halilhodziç’in dünkü açıklamalarına kısaca değinmekte yarar var. Çünkü bu açıklamalar, yeni gelecek yönetimin çalışmalarına büyük ölçüde ışık tutacak. Boşnak teknik adamın futbolcular ile ilgili söylemlerini kimse yabana atmasın. Hiç kimse bu durumu, “kendi başarısızlığını kapatma gayreti içindeki bir teknik adamın hedef saptırma düşüncesi” olarak değerlendirmesin. Onun anlattığı gerçekler, son dönemde Trabzonspor’a 3 teknik adam değiştirtti. Belli ki O; işinin tam profesyoneli, ayrıca bizim gibi de düşünmüyor, yani “Darıltırım, küstürürüm! Yarın bir şekilde bir yerlerde birlikte çalışmak zorunda kalırsak sıkıntı yaşarım!” gibi bir kaygısı yok. Düşüncesini direkt söyledi, biz de zaman zaman bu konulara dikkat çekmiştik zaten.Halilhodziç’in dünkü basın toplantısının yeni yönetime sunulacak en iyi brifing olduğu düşüncesinden hareketle kulislere dönelim. Çünkü Atay Aktuğ ve ekibinin mali genel kurulun gündemine seçim maddesini ekleme kararını açıklamasının hemen ardından yoğunlaşan kulis faaliyetleri, kişilerin ve grupların beklentileri doğrultusunda yön değiştiriyor. Şu sıralarda da tamamen siyasi orijinli bir oluşum pompalanmaya ve dahası dayatılmaya çalışılıyor. Gariptir; düne kadar ülkenin bunca sorunu varken çaycıları dışında herkesi Trabzonspor ile ilgili konuşturarak kafa karıştıran ve ortamı gerip bugünkü sona ulaşılmasında önemli rol üstlenen bir siyasi anlayışın desteğini de arkasına alan ve Trabzonspor ile hemşerilik bağlantısı dışında ilişkisi olmayan birilerinin, kurumun geleceğini önemli ölçüde etkileyecek bir oluşuma öncülük etmeye çalışması gayretinin sonuçsuz kalacağını düşünüyoruz. Çünkü bu delege, Trabzon Limanı -Trabzonspor ilişkileriyle ilgili gelişmeleri çok yakından takip etmişti!Neyse geçelim ve sonuç olarak şunu söyleyelim: Madem takım performansının kötülüğüne dayalı olarak kulüp performansında bu sorunlu günlere gelindi, bu aşamada kurumun buradan nasıl çıkarılacağının çalışması yapılmalı. Bunu sağlamak ise yüksek yerlerde ilgisiz birilerine sırtını dayayıp yola çıkanlarla değil, camianın içinden gelen ve kurumu bilen, konulara vakıf, sorunların çözümünü sağlayabilecek kişi ya da kişilerle mümkün olabilir. Macera aramaya gerek yok.