‘’Trabzon'un işi zor!‘’
“Nuri Albayrak’ı, kongre sürecindeki vaatleri sıkıştırmaya başladı. Çok havalanmaya gerek yok. Bu sezon hedefi 3’lük olan bir takımın uçuk rakamlarla riske girmesi yanlış”Seçimli Olağan Genel Kurul’un propaganda sürecinde yaptığı büyük vaatlerle taraftarın transfer konusundaki beklentilerini yükselten Başkan Nuri Albayrak ve ekibinin, resmen açılmamış olsa da start verilen bu transfer döneminde henüz beklenen performansı göstermemesi kafalarda soru işaretlerinin oluşmasına yol açtı. Mevcut yönetimin transfer çalışmalarında somut gelişme sağladığı tek isim camianın pek de sıcak bakmadığı Fatih Akyel oldu. Bir Fenerbahçe maçı sonrası yaptığı hareketler nedeniyle kamuoyunun tepkisine yol açan bir gün sonra da Trabzonspor camiasından özür dileyen Fatih’e halen tepki var. Ancak bonservisinin elinde olması ve maç başı ücretle anlaşılması halinde bu futbolcunun Trabzonspor’da ciddi bir açığı kapatacağı gerçeği de ortada. Eğer koşulları böyleyse Fatih’in camiayla barışması sağlanabilir.Yabancı konusu muammaYönetimin üzerinde ciddi biçimde durduğu diğer transferler Gençlerbirliği’nden Uğur Boral ve kaleci Gökhan, Sivassspor’dan Hayrettin, Ankaragücü’nden Umut. Gençlerbirliği, bu iki oyuncudan Uğur Boral’ı Mehmet Yılmaz’la takasta kullanmak istedi, görüşmeler tıkandı. Ayrıca Uğur Boral ile ilgili raporlar da pek olumlu çıkmadı. Hayrettin’i Gerede kampında Sivassporlular Trabzonspor’a önermişti, kabul görmedi, şimdi hedeflerini büyüttüler ve kesinlikle vermiyorlar. Halilhodziç’in düşünmediği Emrah, Hasan Sönmez ve İbrahim Ege ile ayrılmak isteyen Mehmet Yılmaz’a talip çok ama bu futbolcuların Trabzonspor’dan aldıkları yüksek ücretleri kendilerine talip olan kulüplerde bulmaları mümkün değil. Trabzonspor’da yabancı konusu tam bir muamma. Fabiano Eller ve Tomas Jun’un talipleri var. Ama bu futbolcular konusunda iki taraf da birbirlerinin hamlelerini bekliyor. Eğer Trabzonspor yabancı oyuncu alacaksa bonservislerini ücretsiz ya da çok düşük bir miktarla alma umutları olduğu için beklemedeler.Dengeler bozulmamalıBu gelişmeler de gösteriyor ki Nuri Albayrak ve yönetimi, çok hazırlıksız yakalandı. Albayrak’ı yaptığı vaatler bağlıyor. Ancak yanında Haşim Sayitoğlu gibi deneyimli, Türk ve Trabzon futbolu konusunda yeterince donanımlı bir kişinin olması büyük bir avantaj. Albayrak’ın, bu avantajı iyi kullanması ve “Paralı Başkan” olarak kendinden beklentiler yüksek olsa da, seçim kazanmaya yönelik söylem ve vaatlerini bir kenara bırakarak, Trabzonspor’un gereksinimine yanıt verecek akılcı bir transfer politikası izlemesi, kurumun yeni bir maceraya sürüklenmesine engel olur. “Paralı Başkan” sıfatıyla coşmak demek, borçlandırılacak kulübün hüsranı demektir. Seçim söylemlerinin altında ezilip, “Söz verdim yerine getirmeliyim!” amaçlı hamleler, kurumun dengelerinin bozulması, yeni sorunların ortaya çıkması demektir.Bu takım iş yaparMevcut kadroda gözden çıkarılan, kendi gitmek isteyen ya da varsa kulüplerin renklerine katmak istediği oyuncularla bu takım, geçen sezon Süper Lig’de ikinciliği yakalamış, oynadığı futbolla da taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazanmıştı. Eğer iyi kullanılırsa bu futbolculardan aynı verim alınamaz mı? Uçuk rakamlarla riske girmektense, mevcudu verimli hale getirmek, en büyük hedefi lig üçüncülüğü olan bir takım için daha akılcı bir yol değil mi?
‘’Sessiz kalmak!‘’
Neden ateşten gömlek? Çünkü; Trabzonspor Başkanlığı süresince oluşturduğu imajla taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazanmasına karşın Atay Aktuğ, aynı tribünlerde her ne kadar paralı askerlerce olsa da- en değerli varlıklarını küfürlere muhatap etti! Sessiz kalındı!Neden ateşten gömlek? Çünkü; kulübü borç batağından alıp, “Parasız başkan” sıfatıyla borçsuz duruma getirirken üstelik, oluşturulmasına katkıda bulunduğu takımı son iki sezonda kıl payı şampiyonluğu kaçıran, iki de Türkiye Kupası alan ve yeniden milli takımın en önemli kaynağı konumuna getiren Özkan Sümer, her Trabzonspor üyesi gibi demokratik hakkını kullandığı seçimi kaybettikten sonra tebrik için gittiği Albayrak’ın destekleyicilerince hakarete uğradı. Sessiz kalındı!Bu durum son günlerde, Rektör Aşkın Başbakan Erdoğan TÜSİAD üçgeni nedeniyle sıkça gündeme gelen Martin Niemoeller’in şiirini anımsattı bize: Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım, çünkü sosyalist değildim/ Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım, çünkü sendikacı değildim/ Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım, çünkü Yahudi değildim/ Sonra beni almaya geldiler, benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı! Neden ateşten gömlek? Çünkü; Aktuğ ve Sümer örnekleri ortada. Trabzonspor, başkanlığı kolay bir iş değildir. Kulüp performansınız ne olursa olsun, takım performansınız düşükse başarısız kabul edilirsiniz. Takım performansının düşüklüğünün bedeli ağırdır. Kimlikleri değişen paralı askerler tribünde yerlerini almakta gecikmezler. O kadar ilgisiz kişi muhalefet bayrağını açar ki, şaşırırsınız, “Ne oluyor!” demeye kalmadan, eleştiri okları en can alıcı yerlerinize saplanır. Bir avantajınız var Sayın Albayrak, üstelik öyle az boz da bir avantaj değil bu! Bu seçim; daha doğrusu bu seçimin sonuçları, siyasilerin “duruma el koymasına” sona erdirdi. Ya da erdirir umarız, tabi ki parti içi dengelere kurban gitmezseniz eğer- İktidar partisinin il başkanı artık basın toplantısı düzenleyip de yönetiminizi istifaya davet etmek, milletvekilleriyse, kendi internet sitelerinde, “Bu yönetim gitsin mi kalsın mı?” diye anket düzenlemek zorunda kalmayacak. Naylon ürün çıkarıp devleti hortumlarken, “etik dersler” verenler, olmadık varyasyonlarla, en azından bu yönetimin gidiş sürecini hızlandırmayacak.Bütün bunlara karşın eğer başkanlığınız döneminde takım performansı düşük olur ise Sayın Albayrak, sizi de benzer son bekliyor. Kimsenin umurunda olmayacak, kendi deyiminizle “ailenizin sizi Trabzonspor için (!) feda etmesi.” Sessiz kalınacak! Tıpkı dün sizin yaptığınız gibi.
‘’Oynamadan kazanılmıyor‘’
Diyarbakırspor, her ne kadar son haftalarda düşüşe geçse de Trabzonspor maçıyla başlattığı süreçte gösterdiği performansı dikkate alındığında kolay kazanabileceği maçta, rakibi ciddiye almadığı için zor anlar yaşadı. Oysa ki 2. Lig B Kategorisi’nde korkulu rüyalar görmekten son haftalarda kurtulan Giresunspor, rakibini güçlü görüp, dersine iyi çalışmanın karşılığını iki basit savunma hatası nedeniyle alamadı. Ev sahibi ekip ileride Okan Çebi’yi tek bırakıp, “haddini bilerek” savunma ağırlıklı anlayışla başladığı maçta dakikalar ilerledikçe rakibinin zayıf yönünü, yani işini ciddiye almadığını görünce strateji değiştirdi. Okan’ın yanına Şerif ve Cihan’ı sürerek ve onları deneyimli oyuncusu Yusuf ve Ali Sakal ile besleyerek golü kovaladı. Kısa sürede de Yusuf’la amacına ulaştı.Yenik duruma düşmenin bile kendine getiremediği Diyarbakırsporlu futbolcular, belli ki devre arasında Nejat Biyediç’in fırçasıyla normale döndüler. Nitekim eşitlik golünü bulduktan sonra rakip yarı alana yerleştiler. Bu sıralarda savunma güvenliğini fazlasıyla riske etmenin bedelini ödemekten Okan Çebi’nin direkten dönen vuruşuyla kurtuldular. Sonrasında da İlyas’ın bitirici vuruşuyla son dakikalarda galibiyeti yakalayıp, rakip kim olursa olsun bir maçın oynanmadan kazanılamayacağı gerçeğini bir kez daha görmüş oldular.
‘’Giden, gelen, kazanan!‘’
Tüm bunlar çizdiği kişiliğiyle özdeş Trabzonspor imajını zedelese de, kötü saha sonuçları nedeniyle geride buruk bir kitle bıraksa da, Atay Aktuğ, özlemi duyulacak düzgün bir spor adamı kimliğiyle gitti. Genel kurul deyimiyle ‘ibra edilerek’ bilineniyle ‘aklanarak’ geldiği İnönü Stadyumu’ndaki veda maçından mutlu ayrılmanın keyfini yaşadı.Aktuğ’un ‘eski başkan’ sıfatıyla Şeref Tribünü’nde oturduğu saatlerde Trabzon’dan beklenen haber geldi: “Selefiniz Nuri Albayrak” Çok olgun bir ortamda geçen seçim sürecinin ardından Trabzonspor Başkanlığı’nın çok deneyimli rakiplerinden ezici bir sonuçla alan ve kurumun önümüzdeki iki yılına yön verecek olan Nuri Albayrak’ın iki ciddi handikapı var. İlki Atay Aktuğ imajı. Sonrası verdiği iddialı sözler. Kendini bağlayacak o kadar sözü ve vaadi var ki! Beklenti çok büyük, işi çok zor.Büyüklük zoru başarmaktır. ‘Büyük Başkan’ sloganlarının altında ezilmeyeceği umudunu taşıdığımız çiçeği burnunda Başkan’ı; takımı, kendini mutlu eden-başarılı kılan ilgili skorun açıklandığı dakikalarda, zor bir maçın skoru için büyük bir mücadele veriyordu. Geçen hafta kolay bir maçı bir dakikada veren, son dönemde zaten aldığı skorları büyüklüğüyle çelişen Bordo-Mavili takımın kendisiyle aynı kategorideki rakibine karşı mücadelesinin ilk yarısı, iki tarafın da içine sinmedi. Her ne kadar Beşiktaş baskılı gözükse de, iki kritik pozisyon Trabzonspor’dan geldi.Sergen-Tümer değişikliğinin ilk teknik adam müdahalesi olduğu ikinci yarının başlarında Szymkowiak-Yattara mükemmel işbirliğinin gol olan sonucu maçın havasını değiştirdi. Tigana’nın ıslıklanan ikinci müdahalesiyle Beşiktaş’ta bir çok oyuncunun görev yeri saha içinde değişti. Ama Beşiktaş’ın, karla karışık -çoğu kar- yağışın ağırlaştırdığı sahada rakip alanda çoğalması çok da sık gerçekleşmiyordu. Gerçekleşenlerinde de beceriksizlik faktörü ön plana çıkıyordu. Tıpkı Fatih’in takımını rahatlatacak ikinci gol fırsatını harcadığı gibi. Beceriksizlik desen değil, acemilik desen değil, her neyse!Futbol maçlarında, yenik takımın hocası hücum zenginliğini artırdıkça, galip takım savunmasına takviye yapar. Bu basit durum amatör maçlarda da böyledir. Halbuki Beşiktaş’ın gelecek gücü yok. Ama Halilhodziç de öyle yaptı. Neyse ki, bu kez Yattara’yı sonuna kadar tuttu! Tuttu da ilk yarı tatiline takımının mutlu girmesine en azından bu yönde büyük katkısı oldu. Ayrıca, çok önemli; kazanan haklıdır! Hakkını verelim.
‘’Liste değil, lider‘’
Atay Aktuğ’un dün düzenlediği basın toplantısında, “Yapamadıklarımız” kategorisine koyduğu 4 ana maddenin ağır yükünün önemine, bu yükü kaldırmaya talip adayların yoğun seçim çalışmaları nedeniyle belli ki fazla kafa yoramadıkları gözlendi. Atay Aktuğ yönetiminin sunumunda, yapılamayanlar şöyle sırlanmış: 1- Futbol AŞ’de yapılanamamak, 2- Stadyum Projesini gerçekleştirememek, 3- İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 3 gün önce reddettiği Kartal’daki benzin istasyonu projesi, 4- Şampiyonluk.Özkan Sümer, son basın toplantısında bu konuya ilginç bir bakış açısı getirdi.Dedi ki; “Sportif başarı eksikse yönetimlerin başarısı söz konusu değildir.” Mevcut yönetimi genel kurul gündemine seçim maddesi koymaya zorlayan tek unsur da budur. Bunu sağlamak,”Göreve seçilirsek bir yıldız alacağım” demekle olanaklı değil. Sistemli bir çalışmayı, transferde öncelikli ihtiyaçları doğru belirleyip, isabetli tercihlerle sonuç almayı gerektiriyor. Bu konuda mevcut yönetimin Halilhodziç ile bir çalışması var. Gelecek yönetimin kararı ne olacak bilmiyoruz ama bildiğimiz bir şey var ki Özkan Sümer, Başkanlığa aday olan ancak dillendirmese de en yakınındaki insanların ihaneti nedeniyle kararından vazgeçen Hayrettin Hacısalihoğlu’nun olası adaylığı halinde transfer konusunda çok önemli bir çalışma yapmıştı. Hacısalihoğlu çekilince, onun da desteğini alarak aday oldu ve bu çalışmaları bizzat kendisi hayata geçirme fırsatı buldu.3 adayın listesi açıklandıktan sonra kamuoyunda listeler konusunda yapılan değerlendirmelerde, karne notu “genel olarak zayıf” çıktı. Ancak insan kapasitesi sınırlı kurumlarda 3 listenin varlığı, hem kaliteli adayların dağılmasına, hem de listelerde seçim oy telaşı yaşanması nedeniyle bazı yararlı isimlerin dışarıda kalmasına neden olabiliyor. Karne notunun zayıflığı buradan geliyor. Bu durumda liderlerin yani başkan adaylarının kişisel durumları belirleyici unsur olacak. Bu açıdan bakıldığında Özkan Sümer daha avantajlı gibi gözüküyor. Basın toplantılarındaki performansı daha iyi. Konusuna hakim ve iyi bir hatip. Seçim günü konuşmasında da bu durum avantajı olacak. Sırtındaki kambur, “Neden bırakıp gittiği?” sorusuna tatmin edici yanıt verememesi. İskender Önal, camiada düzgün karakterli olarak biliniyor. Ancak Hayrettin Hacısalihoğlu ile ilişkisini ikna edici bir dille açıklayamadı. Bir diğer sıkıntısı da, son 4 genel kuruldaki tavır ve tutumları. Bilindiği gibi bu genel kurullarda ya aday oldu çekildi, ya da girdi kaybetti. Nuri Albayrak’ın kişiliğiyle ilgili tek olumsuz söz yok. Kişisel ekonomik gücü avantajı. Sokaktaki vatandaş için bu durum önemli. Ama delege farklı düşünüyor. Örneğin liman konusunda delegeleri tam ikna edemedi. “Yıldız” vaadi, tutmadı. Albayrak ve Önal’ın en önemli handikapları ise siyaset. Albayrak’ın Başbakan’a yakınlığı nedeniyle, arkasında kendisi gibi Oflu Milletvekili Kemallettin Göktaş’ın, Önal’ın da ortağı Bayındırlık Bakanı Faruk Özak’ın bulunduğu ve Göktaş ile Özak arasında bu konuyla ilgili siyasi bir hesaplaşmanın yattığı iddiaları, muhatapları tarafından reddedilse de konuşuluyor ve kendilerine puan kaybettirdi.Gelelim giden Başkan Atay Aktuğ’a. -Kendisi kabul etmese de- son dönemdeki transfer ve iyileştirme yanlışları dışında genel olarak başarılı bir grafik çizdi. Taraflı - tarafsız herkesin beğenisini kazandı. Veda konuşmasında dün, “Ne yaparsan yap ama kazan anlayışının, temiz futbol ilkesiyle çeliştiğini” anlatarak Türk Futbolu’nun içinde bulunduğu garip durumu tek cümleyle özetledi. “Elini masaya vurma, acır” diyerek Albayrak’a, “ağabeylerin yaptığı listeyle kulüp yönetilemez” diyerek de Önal’a gönderme yaptı ve böylece Sümer’e bizce destek verdi.
‘’İşini doğru yapmak!‘’
Eksik kadrolu Ankaraspor’un teknik direktörü, 2 farklı yenik çıktığı ikinci yarının başlarında takımına ilk müdahaleyi, hücum gücünü zenginleştirmek için, Ersen Martin’i sokarak yaptı. Golü bulduktan sonra son yarım saati 10 kişi tamamlamak zorunda kalınca da eksik savunmasını kötü günündeki Erman’ı dışarı alarak Mustafa ile takviye etti. Mustafa Çulcu’nun da göz yumduğu sert futboluyla amansız presi birleştirerek bir kişi eksik olmasına karşın Trabzonspor’a adeta göz açtırtmadı. Uzatmanın son saniyelerine kadar oyun disiplininden kopmayarak da arzuladığı sonucu hak edip aldı.Önce şu durumun altını özellikle çizelim. Bu skoru yaratan en önemli unsur, takım ve takımdaşlık ruhu. Yani Trabzonspor’da olmayan, Ankaraspor’da büyük bir arzu ve çabayla ortaya konan şeyler, ilginç!Ve gelelim işini kötü yapanlara: Önce Halilhodziç. Bu sahada aynı hatayı Szymkowiak ve Yattara’yı birlikte oyundan alarak Rizespor maçında yapmış, son dakikada çizgiden çevrilen top rakip kalede gol olunca kurtarmıştı. Dünkü maça bakalım şimdi: Ankaraspor’un baskısı her an gol getirebilecek bir görüntü veriyor. Topu rakip kaleye taşıyabilecek iki oyuncuyu aldığında skor 2-1. Hasan tekniği zayıf, Thomas ise ağır ve de verimsiz oyuncu. Fatih silik. Rahatlayan Ankaraspor, Trabzonspor kalesinde kalabalıklaştı ve Halilhodziç’e ders verdi. Bu da ilginç!İlk yarıda yaptığı 3 kritik kurtarışla işini iyi yapanlar kategorisine sokmayı düşündüğümüz Jefferson, kapattığı köşeden tutabileceği topu elinden kaçırınca maçı zora sokan ilk adam oldu. Ufukhan diyecektik, ilk yarıda rakibe bizzat iki pozisyon hediye etti, Ankaraspor’un ilk golünde Musa’yı sadece izledi. Lee Young, Szymkowiak’ın gol kadar estetik hareketiyle doğan pozisyonu skor 2-1 iken harcadı. Tek başına takım kurtarabilecek oyuncu Fatih, gezindiği sahada Yattara’nın mükemmel pasında artistik gol atmayı deneyince, topu direğe çarptırıp takımının yenilgisinde direkt rol oynadı. O golü atsa Trabzonspor 3-1’i bulacak maç kopacak. Gerçekten çok ilginç!Gidiyor artık, son maçıydı Mustafa Çulcu’nun. Olumlu şeyler söyleyerek uğurlayalım dedik, bırakmadı ki! Ne faullerde ne de kartlarda standardı vardı. Tayfun’a sarı kart gösterdiği pozisyonun aynısını 5 dakika sonra Şenol yaptı, izledi. Mustafa Yalçınkaya son adam Yattara’yı indirdi, sarı değil kırmızı çıkmalıydı. Musa’nın sarı kartı varken kendini geçen Lee’yi arkadan indirmesi ikinci sarı. Bütün bunlar olurken skor 2-1’di. Bu da en ilginci!
‘’‘Trabzonspor, sadece Trabzonspor değildir'‘’
“18 yaşıma kadar oturduğum Ankara’ya dedem, babam 6 yaşındayken yerleşmiş, gecekondularını kendi elleriyle yapmışlar. Kendimi bildiğim ve bugün de hatırladığım yıllarda, Trabzonspor’um Türkiye’de bir destan yazmaktaydı. Fenerbahçe 9 sene üst üste bizi yenememişti. Trabzon’un Ankara’ya her gelişi benim için bir bayramdı. Zevkle, daha 5 yaşındayken maçlara gider, eve hep kısık sesle dönerdim. Sonra apartmana taşındık. 4 dairede Trabzonlular vardı. Diğerlerinin maddi durumu iyi değildi. Ben şanslıydım. Kolej’de okuyordum. Babam ve annem yıllarca çektikleri onca eziyetten sonra çocuklarına, kendilerinin sahip olmadığı böyle bir imkan yaratabilmişlerdi. Bu dört dairedeki çocuklardan başka Trabzonsporlu yaşıtım yoktu. Onlarla da oynayamıyorduk. Çünkü onlar benim okula gittiğim saatlerde, akrabaları olan müteahhitlerin inşaatlarında çalışmaya gidiyorlardı. Trabzonspor ne zaman Ankara’ya gelse, gider maraton tribününde yerimizi babamla beraber alırdık. Ve ne zaman tribünde olsak, gündüzleri inşaatlarda çalışan arkadaşlarım da maratona gelirlerdi. Trabzonspor aynı zamanda bir kimlikti. Sadece bir futbol takımı değildi. İşte o zamanlardan kalma bir duygusallık bulaştı yüreğime. Ne zaman Trabzonspor sahaya çıksa tüylerim diken diken olur. İçimden ağlamak ve sahaya inip o formayı giyenlere sarılmak gelir. En sevdiğim arkadaşlarımın, hayatın en zorlu yollarında başları dik ve gururlu yürüyüşlerini gördüm en sevdiğim çağımızda. Okulda hep tek ya da iki Trabzonspor’ludan biri olurdum. Ama maç günü olup da tribüne gittiğimde, aynı benim gibi, mahalle arkadaşlarım gibi hayatta yalnız olan Trabzonspor sevdalıları, 30 bin kişi beraber oluverirdik. Ve o mekanlarda KRALDIK! Şenollar, Necatiler, Ali Kemaller, Turgaylar, ve niceleri sayesinde. İşte o zaman anladım; Trabzonspor’un sadece Trabzonspor olmadığını. O bordo mavili forma sadece onu giyen futbolcularımızın bedenlerini değil, bizim hepimizin yüreğini kaplıyordu. Bizi bir araya topluyor, hayatta onca eziyetle sindirilmiş ruhlarımızı bir araya gelmenin gücü kamçılıyordu. Ne zaman ki Trabzonsporlu bir kalabalık görsem hep içim coşar, ağlamak gelir, mahalledeki çocukluk arkadaşlarımı hatırlarım. Bu nedenle Trabzonspor sahaya çıkınca gözlerim dolar. Bilirim; Trabzonspor sadece Trabzonspor değildir.-Şimal Yıldızı-
‘’Baş döndüren trafik!‘’
Yetişebildiğimiz kadarıyla bu süreci kısaca özetleyelim: Atay Aktuğ ve ekibinin gene kurulu gündemine seçim maddesinin ekleneceğine dair açıklamasıyla yaşanan kısa süreli şokun ardından adaylık için ilk ciddi çalışmayı yapan kişinin, eski genel kaptanlardan Hayrettin Hacısalihoğlu olduğu gözlendi. Hacısalihoğlu, aynı üye profiline hitap ettiğini düşündüğü eski asbaşkanlardan her Trabzonspor kongresinin potansiyel aday adayı İskender Önal’la da konuşarak, aday olmayacağının sözünü aldıktan sonra çalışmalarını hızlandırdı. Bu sıralarda Atay Aktuğ’un yeniden adaylığı da ciddi ciddi gündeme geldi ve arkadaşları bir takım çalışmalar yaptı. Son iki gündeki gelişmeler ise baş dödürücü düzeyde geçti. Atay Aktuğ, adaylığı düşünmediğini kulübün resmi internet sitesinden açıklarken, Nuri Albayrak adı daha çok konuşulmaya başlandı. Bu süreçte dik ve tutarlı bir duruş sergileyen Hayrettin Hacisalihoğlu tamamlama aşamasına geldiği çalışmalarını bir basın toplantısıyla kamuoyuna açıklamaya hazırlanırken, İskender Önal, üzerindeki baskıları (!) ve arkadaşlarının kendinden habersiz (!) topladıklarını iddia ettikleri 245 imzayı gerekçe göstererek adaylıkta ısrarcı olduğunu belirtince çekilme kararı aldı. Önal’a bu çekilmenin onun lehine olmadığının altını da özellikle çizdi. Önal, dün sabah saatlerinde adaylığını yazılı bir açıklama yaparak bildirdikten sonra, “Ben aday olursam asla aday olmaz” dediği Nuri Albayrak, Valilik, Belediye Başkanlığı, Tugay Komutanlığı ve Ticaret ve Sanayi Odası’nı ziyaret ettikten sonra adaylığını açıkladı.İki adaydan Nuri Albayrak’ın AKP’ye yakınlığı, İskender Önal’ın da Bayındırlık Bakanı Faruk Özak’la ortaklığı nedeniyle oluşan duruma tepki olarak dün öğle saatlerinde ortaya atılan Özkan Sümer ismi büyük heyecan yarattı. Camianın içinden çok sayıda kişi Sümer’e ya giderek ya da telefonla baskı kurunca Sümer de adaylık için yeşil ışık yaktı. Şimdi ikisi resmen açıklamış, biri de yeşil ışık yakmış 3 adayı var Trabzonspor’un. İskender Önal, hemen her genel kurulda olduğu gibi aday olurken yine zik-zak çizdi. Bu kez Hayrettin Hacısalihoğlu gibi bir güç de karşısında. Hacısalihoğlu, kendi adaylığı söz konusu olduğunda, “Ben Hayrettin Hacısalihoğlu’na söz verdiğim için değil, bu işi iyi yapacağına inandığım için desteği sonuna kadar sürdürdüm” diyen Özkan Sümer’e o da “iyi yapacağına inandığı için” haklı olarak destek verir. Sümer’in deneyimi ve spor adamlığı kimliği kendisi için büyük avantaj. Aynı anlayıştaki insanların destekleme olasılığı söz konusu olan Önal ve Albayrak’tan biri diğeri için feragat edebilir. Olayın siyasal boyutu ve bugüne kadarki Trabzonspor’a ilgisi(zliği) bir yana Nuri Albayrak, Trabzon Limanı’nı Trabzonspor’un elinden aldıktan sonra adaylığını kabul ettirmekte zorlanır. “Ticari!” diye savunsa, yarın ticari bir faaliyeti nedeniyle yine Trabzonsporla karşı karşıya gelip gelemeyeceğinin hesabını veremez.Bu dengeler bugünden yarına değişir mi bilemeyiz ama bildiğimiz ürküten bir gerçek var Trabzonspor’da: Halilhodziç’in yalnızlığı. Kafası karıştı, öyle ya, eski yönetimle bir transfer çalışması vardı bu takımın geleceğine dönük umut ve beklentileri deÖ Sahi ne olacak onlar?