Arama

Popüler aramalar

‘’Çekirge‘’

Başlığı hocanın tabiriyle check-up mı yapsam yoksa çekirge mi karar veremedim. Sonra hocanın tabirini hocaya bırakalım diye düşündüm. Dünkü maçtan sonra kazanmanın verdiği rahatlıkla bu tabiri kullandı ancak henüz Ekim ayı bitmeden maç kapatmayla ilgili artık çanlar değil tüm şehrin kiliselerinin çanları çalıyor. Dün şayet bir kaza yaşansaydı, Beşiktaş maçının psikolojisini ne hoca, ne oyuncular ne de taraftar için hayal dahi edemiyorum. Galatasaray dün iyi oynadı, Kasımpaşa ya da RFS maçları gibi tabi ki değildi ancak ne olursa olsun öne geçilen maçlarda gemiyi limana yanaştırmakla ilgili konsantrasyon problemi olduğu net bir şekilde ortada. Maçtan sonra, basın toplantısında sorulan, maçların son bölümde yenilen goller, son 15 Avrupa maçında da Galatasaray’ın kalesini gole kapatamaması ile ilgili soruya da yine agresif bir şekilde hocanın cevap vermesini anlamlandıramadım. Guardiola bile eleştirilebiliyorken, Galatasaray teknik direktörü hayli hayli eleştirilebilir. Hocanın belli alanlarda haksızlığa uğradığını düşünüyorum ama özellikle son 8-9 ayda oluşan kibrini acil bir kenara bırakması lazım. Takımın bazı bölgelerinin derinliği ve kalitesi çok iyi ve geniş olmasa da Türk futbol tarihinin en iyi forvet rotasyonuna ve personeline sahip bir takımın hocası olarak yarıştığını da unutmamalı. Oyun ve skor olarak dün her şey güzeldi ancak uyarılara da almak gerekir, nitekim bundan sonraki 5 Avrupa maçı şu şekilde; Tottenham (E), AZ Alkmaar (D), Malmö (D), Dynamo Kiev (E) ve Ajax (D). Gözünüz kapalım evde Kiev maçı hariç hiçbirine 3 puan yazamayacağınız bir fikstüre giriyor Galatasaray. Bu periyot kibirle değil, alçakgönüllülük ve eleştiriye açık bir şekilde geçilmeli. Çekirge sıçrama hakkını bu sezon çok erken tüketiyor Galatasaray, ligi bir şekilde idare eder ancak artık Avrupa’da başarı için çekirgenin sıçrama kuvvetine bel bağlamamak lazım.

Bir garip sevk…

Haberi aldığımda önce inanmadım, sonra tedbirli sevk olduğunu öğrendiğimde konunun az çok kamuoyu baskısından kaynaklandığını düşündüm. Ama ne olursa olsun, tribünlerde küfür bile sayılmayacak ve hatta sayılmayan bir tezahüratı, içerik paylaşımının sadece son kısmında istemli ya da istemsiz bir şekilde yer aldı diye, Yunus’u PFDK’ya sevk etmek pek mantıkla açıklanabilecek bir durum değil. Tabi bu gibi tartışmaların hepsi, ülkede hiçbir kuralda ya da uygulamada standart olmamasından kaynaklanıyor. Bu sevkinde kamuoyu baskısıyla yapıldığı çok belli. Fakat buradaki esas tehlike şimdi tüm taraftarlar rakip futbolcuların sosyal medya paylaşımlarını müthiş bir hata ve hakaret/küfür detektörü ile takip edecek. Aynı seneler önce Caner Erkin’in cezasında olduğu gibi, aynı Melo’nun tweetinde olduğu gibi, aynı Batshuayi’nin şapka sevki gibi, bazıları bu hikayede yanacak, bazıları hakem bile dövse elini kolunu sallayarak hayatına devam edecek. Maalesef bu ülke, herkesin adaletini kendi kendine araması ve bulması gereken bir yere dönüştü.  

Söylemeden olmaz…

Milli ara sebepli son dönemde yazılara biraz ara girdi. O sırada da ülkede akla mantığa ve en önemlisi vicdana sığmayacak birçok hadise yaşandı, hala da yaşanıyor. Burası bunları konuşacağımız ve tartışacağımız yer değil ancak, tarihe not düşmek adına, bu ülkenin bence tek değeri ve kutbu veya kıblesi ned emek istiyorsanız adına, olması gereken Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’sinden bir bölümü hatırlatmak isterim.

“Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”

 

24 Ekim 2024, Perşembe 16:04
YAZININ DEVAMI

‘’Avrupa Aynası‘’

Bu hafta Avrupa turnesinde, ligimizle ve takımlarımızla bir kez daha dev bir aynayla karşı karşıya geldik. Tabi 4 takımımızın oynadığı bir tane maçı hepsinden ayırmak gerekir. Hem Başakşehir, Fenerbahçe ve Beşiktaş’a haksızlık olmaması hem de Galatasaray’ın bence tarihine geçen rezilliği net ortaya koymak adına; RFS’ye puan vermeyi hiçbir sonuçla bir tutamayız. Rotasyon maçı olarak belirlenen ve yine büyük hüsranla tamamlanan Kasımpaşa maçından sonra RFS deplasmanına elindeki oyunculara göre tam kadro çıkan Galatasaray, 2-0 öne geçtiği maçta, gerçek anlamda bir köy takımı olan RFS’ye 2 puan bırakarak hem ilk 8 yolunda sahip olduğu acayip bir avantajı kaybetti hem de sezonun geneli için facia kredisini çok erken tüketmiş oldu.

Maçı konuşmanın hiçbir manası yok. Galatasaray’ın yedek takımıyla çıksa yenmesi gereken bir maçta puan kaybetti. Artık şunu net bir şekilde söyleyebiliriz; Galatasaray’da ciddi bir konsantrasyon ve rehavet problemi var. Bunun en temelinde de yönetim ve
teknik heyetin sorumluluğu var. Özellikle 55’te 2-2 olduktan sonra neredeyse pozisyon üretememek çok ciddi bir alarm. Bunların hepsinin kazanılan Fener ve PAOK maçlarında sonra “gerekli ama yeterli değil” başlıklı yazıda belirtmiştim. Savunması büyük alarm veriyordu Galatasaray’ın ve dün akşam RFS gibi bir takımdan 2 gol yiyerek bunu resmen ilan etmiş oldu. Tüm takımlar artık bu zaafın net bir şekilde farkında ve buna çözüm bulunmazsa Okan Buruk’u çok zor günler bekliyor. Hoş gerçi çözüm bulunacak çok sorun var ama her şeyden önce bence, birinci sırada Okan Buruk’un maç sonu açıklamaları geliyor. Belki de artık konuşmamalı çünkü RFS gibi bir takıma puan kaybettikten sonra, Osimhen’i anıyorsanız bazı şeylerin çözümsüz ve geri dönülemez şekilde tamir edilemeyeceğini düşünmeye başlarsınız. Okan Buruk için artık her maç bir sınav, her maç kendini kanıtlama mücadelesi. Durumun bu hale gelmesinde Türk futbolunun toksik eleştiri ortamının katkısından daha çok, Okan Buruk’un performansının ve açıklamalarının payı var. Kimse kusura bakmasın ama Galatasaray’sanız 3-0’dan geriye gelen rakibinize karşı ikinci yarı şut çekemeden maç
bitirip sonra köy takımına 2-0’dan puan veremezsiniz.

Şimdi geçelim biraz daha açıklanabilir ve anlaşılabilir aynaya… Rapid Wien’in Trabzonspor’dan sonra Başakşehir’e de bu kadar üstünlük kurması, Fenerbahçe’nin Hollanda’nın ortalama bir takımına zorlanması ve puan bırakması, Beşiktaş’ın evinde Frankurt’a direnememesi... Hemen belirtmek lazım ki Beşiktaş’ı dün top biraz sevseydi daha farklı olabilirdi. Ama buradaki kritik nokta şu, biz kendimize kupa, final gibi hedefler koysak da sanki artık gerçek rakiplerimizin kim olduğunu kabul edip ona göre yapılanma kurma vakti geldi de geçiyor. Biz Şampiyonlar Ligi’nde boy gösteremeyeceksek, iyi ki bu sene katılmamışız diyeceksek, Frankfurtlara, Twente’lere zorlanacaksak, RFS’lere puan vereceksek, biz niye dünya yıldızları getiriyoruz ve bu kadar para döküyoruz. Yapılanalım, bu ülkenin gençlerine ve yurtdışından gençlere şans verelim. Yetiştirici olalım, en azından gerçekçi hedeflerimiz ve destekleyeceğimiz, umut bağlayacağımız gençlerimiz olur.

04 Ekim 2024, Cuma 14:41
YAZININ DEVAMI

‘’Halet-i Ruhiye‘’

Normalde bu yazıyı Avrupa maçlarından sonra milli ara öncesi yazmak istiyordum ama Okan Hoca’nın açıklamalarına ve giderek bozulan iletişim kabiliyetlerine değinmeden geçemedim.  

Maçlar kazanılır, kaybedilir. Kötü puanlar son anlarda bırakılabilir, mucizevi galibiyetler son anda alınabilir. Futbolu güzel yapan, bize izlettiren bu anlar zaten. Büyük takımları diğerlerinden ayıran bu gibi anlarda verdikleri tepkilerdir, bu anları nasıl karşıladıklarıdır. Fenerbahçe ve PAOK maçıyla yakaladığı havayı kaybeden, lig maçında kötü bir oyun ve hiçbir büyük takıma yakışmayacak şekilde evinde Kasımpaşa’ya 3-0’dan 3-3 yakalanarak minik bir mental düşüş yaşayan Galatasaray’ın hocasının böyle anlarda ne dediği, ne diyeceği çok önemlidir. Her şey yolundayken, güzelken herkes her şeyi yönetebilir. Ocak ayından bu yana bence Okan Buruk’la ilgili en büyük problem kötü sonuçlardaki maç sonu açıklamaları. Okan hoca ile alakalı çok yazdık çizdik ama esas gözlemlediğim şey iletişim konusunda inanılmaz geri gitmesi. İlk yarısında ligin çok üstünde olan iki forvet oyuncusu ve hatta belki Avrupa’nın sayılı forvet hatlarından birine sahip olmanın getirdiği lüks ile 3-0 öne geçilen, sonrasında şut bile çekilemeyen ve bağıra bağıra gelen bir beraberlik, belki de yenilgi olabilecek bir maçtan sonra çıkıp fikstür demek önce Okan Buruk’a sonra da Galatasaray hocasına hiç yakışmıyor. Hedefini kurulurken bile “Türk olmayan takımları yenmek” olarak koyan bir camia için Avrupa standartlarında ve sıklığında maç yapmak bir bahane olmamalı. Kaldı ki Avrupa’da Çarşamba günü iç saha maçı oynayan birçok kulüp Galatasaray ile ya aynı gün maç yaptı ya da deplasmana gitti. Daha önce burada da yazdım, Beşiktaş’ın çok adaletsiz fikstürü var, acilen değişmeli diye. O zaman Beşiktaş ne yapsın, Federasyonu protesto mu etsin? Hayır,  çıkıp topunu oynuyorlar ve bahane üretmiyorlar. Kusura bakma Okan hocam ama sen böyle dersen sonra da Ajax deplasmanından dönüp Kayseri’yi 3’leyen Beşiktaş kulübü de sana lafını söyler. İşin en üzücü tarafı bu sene başlayalı daha 2 ay oldu, biz şimdiden stat bahanesi, fazla hazırlandık bahanesi gibi akla mantığa sığmayacak şeyler duyduk. Umarım Okan Hoca sonucu fikstüre, hakemlere bağlamadan ikinci yarı neden şut çekilemediği veya Kerem Demirbay, Jelert gibi isimler performansı üzerinden analiz ediyordur. Yoksa burada daha çok yazacağımız orijinal bahaneler duyacakmışız gibi geliyor. Okan hoca ne kadar başarılı bir hoca olduğunu, bunların hiçbirine ihtiyacı olmadığını, futbolun içinde her sonucun olduğunu zaten hepimizden fersah fersah iyi biliyor, eminim kendi içinde her muhakemeyi yapıyordur. Ama bunları biraz da taraftar ve kamuoyu görmeli, duymalı. Sorumluluğu üstleniyorum diyip, federasyona, yayıncı kuruluşa ya da hakemlere söylenmek ne geliştirir ne de ilerletir. Çok yakınlarda bunların örneklerini gördük, görüyoruz… Bu tutan bir yöntem değil. Okan hocanın halet-i ruhiyesi umarım bir an önce düzelir ve tamamen sahaya odaklanır.   

01 Ekim 2024, Salı 17:05
YAZININ DEVAMI

‘’Gerekli ama Yeterli Değil!‘’

Okan Buruk ve Galatasaray’ın en çok eleştirildiği yerlerden biri de geçen seneki fena olmayan Şampiyonlar Ligi performansı üzerine nitekim kötü sayılabilecek Sparta Prag eşlemesi, yani Avrupa karnesiydi. Sparta Prag eşlemesiyle ilgili biraz fazla eleştiri yapıldığını düşünsem de, futbol sonuçlar oyunu. Kağıt üstünde rakibini ikinci maçın 80.dakikasına ve 10 kişi kalana kadar eliyor vaziyette olsan da, insanlar Galatasaray’ın eleyebileceği bir takıma son 16’da elendi diye konuşacak ve hatırlayacak. Tüm bunların ışığında, Fener derbisini görkemli bir şekilde geçmiş olsa da Okan Buruk ve Galatasaray camiası için yeni Avrupa sezonuna galibiyetle başlamak en az Fenerbahçe maçı kadar kritikti. PAOK takımı da çok dişli ve eşleşmesi zor bir takım olduğunu maçın neredeyse tamamında hissettirdi. Futbolu takip edenler tarafından kolay geçmeyeceği bilinen maçı Galatasaray kısmen kalite farkı, kısmen son dönem elde ettiği olumlu hava ile ve en önemlisi İcardi’nin dönüşüyle +2 averaj ve 3 puan ile kapadı.

Özellikle Young Boys maçlarında gördüğümüz Galatasaray’ın tempo probleminden eser kalmamış. Galatasaray bir Avrupa maçı için oynanabilecek iyi bir seviyede maçı oynamış olsa da, hem ilk 8 için hem de sonrası için vites yükseltmesi gerektiği aşikar. Fenerbahçe ve PAOK maçlarında, Muslera ve Günay’ın maçı dengede veya Galatasaray’ı önde tuttuğunu unutmamak gerek. Bunlar futbolun içinde tabi ki var ancak Galatasaray defansif anlamda geçtiğimiz iki sezonun bir hayli uzağında. Kırılma anlarında rakibin bulduğu pozisyonlar bugün kaçar ama yarın bir anda 0-2 de bulabilirsin kendini. Okan Buruk’un tıpkı ilk seneki Beşiktaş & Başakşehir sekansına benzettiğim, Fenerbahçe & PAOK sekansını müthiş geçtiği doğrudur.  Galatasaray iki maçı da hak etti ama birçok da uyarı verdi diye düşünüyorum. Eğer bunlar doğru okunursa, Galatasaray’ın hem ligde hem de Avrupa’da Mart-Nisan aylarında birden fazla hedefi olması muhtemel. 

Hafta içi Dostluğu…

Ali Koç’un dünkü açıklamalarını okurken acaba bir rüyada mıyım diye düşünmeden edemedim. Uzun zaman sonra Avrupa için tüm takımlara isim vererek teşekkür etmesi önemliydi. Hafta sonu rekabetlerimizi düzgün ve marka kimliğini arttırıcı şekilde yaşamıyoruz kabul, bari hafta içi bunu becerebilelim. Bugün Fenerbahçe, Beşiktaş, haftaya da Başakşehir için Avrupa sezonu açılıyor. Her galibiyet, her puan çok önemli. Umarım 4 takımımız bir üst tura adını yazdırır. Hem ülke puanı sıralamasındaki ilk 10’u perçinleştiririz, hem de belki 8.lik için bir umudumuz olur. Her takımımızın başkan ve teknik direktöründen benzer açıklamalar bekliyoruz, istiyoruz. 

26 Eylül 2024, Perşembe 14:44
YAZININ DEVAMI

‘’Okan Hoca’nın Dönüşü‘’

Dün gece oynanan derbi iki taraf için de farklı anlamlar barındırıyordu. Fenerbahçe için matematiksel olarak çok kritikti ve Mourinho’nun ilk derbiye çıkması ve bunun Kadıköy’de oynanması ayrıca bir önem taşıyordu. Fakat bence Galatasaray için her şey bir yana çok önemli mental bir dönemeçti. En başta Okan Buruk için… Neredeyse son 1 senede sürekli büyük maç performansı eleştirilerine bir kartvizit bırakması gerekiyordu, tam olarak da öyle oldu. Tabiri caizse Okan hoca yememiş içmemiş bu maça hazırlanmış. Geçen haftanın aynı dizilişi ile sahaya çıkacağını öğrendiğinde eminim birçok insan orta saha savaşını Fenerbahçe’nin kazanacağını ve yine Galatasaray için büyük maç hüsranının yaşanacağını düşünmüştür. Tam tersi oldu, Sara ve Torreira net bir üstünlük kurdu ve ikisi de şahane oyunlarını 1’er golle süsledi. Ama bence Galatasaray için dün akşamın en büyük kazanımı, Okan Buruk’un taraftarla güven tazelemesinden sonra Yunus Akgün’dür. Naçizane maçın adamı, en çok etki eden isimlerinden biriydi. Okan hocanın her sene dokunduğu, büyüttüğü bir isim oluyor. Bu senenin ismi de şimdiden belli oldu. Yunus’un senelerdir beklenen performansını ortaya koyduğu bir sezonun içine girmiş olabiliriz. Dün akşam formayı kolay kolay vermeyeceğini net bir şekilde gösterdi. Tek eksik goldü, onu da atmış kadar oldu. Fenerbahçe açısından bakarsak da, ben dün akşamdan beri Fenerbahçe’nin çok fazla eleştirildiğini düşünüyorum. Fener ezildi vs. gibi laflara kesinlikle katılmıyorum. Özellikle ilk yarı devreye farklı skorlarla gidilebilirdi. Bence en kritik eleştiri Saint-Maximin dışında bir çözümü olmaması ve böyle bir maçta hamle konusunda zayıf kalmasıydı. Daha ligin çok başı, her şey olabilir. Avrupa fikstürü yeni başlıyor takımlar mutlaka sarsılacaktır, ancak ne olursa olsun rakibinizin evine gidip oynayacağınız bir maç daha varken, 5 puan geriye düşmek artık hata hakkınızın 6.haftadan dolması anlamına geliyor. Bunu yönetecek bir kadrosu ve hocası var Fenerbahçe’nin, sadece biraz artık saha içinde kalmalı önce Jose Mourinho sonra da Fenerbahçe yönetimi. Beşiktaş’ı da kimse yabana atmasın, bu sene 3 takımlı bir yarış bizleri bekliyor…

Maçtan Kısa Kısa…

  • Umarım verilen penaltı akıllardan bir an önce silinir ve emsal olmaz. Komik, rezalet bir penaltı.
  • Penaltı dışında her karar doğruydu.
  • Çağlar, Osimhen’ın fiyakasını biraz bozdu desek yalan olmaz. Yine de Osimhen tarihe geçecek bir asist ile görevini yaptı.
  • Djiku geçen seneden çok uzak.
  • Osayi’nin acil dönmesi ve sözleşme sorununun çözülmesi lazım.
  • Galatasaray negatif enerjilerinden kurtulunca bir takım haline bürünmüş.
  • Sallai iyi bir ekleme olduğuna dair sinyal verdi.
  • Son 1 senedir kusursuz oynayan İsmail, Fener’de gördüğüm en kötü maçlarından birini oynadı.
  • En-Nesyri… Bu filmi daha önce izledik diye düşünebilirsiniz, bir yerde formu dönecektir. Ama sonradan girip maçın en kötülerinden biri olmayı başardı. Trabzon maçına kadar iyi oynayıp sonra da o maçı alması lazım. Yoksa taraftarla durumu zor.
  • Syzmanski…Çok yükleniliyor ama artık skor katkısı vermek zorunda.
  • Mert Hakan…Mert Hakan…ne diyelim.
  • Sezon başından beri unutulan ve görev verilmeyen Cengiz’in sahaya kurtarıcı olarak atılması. Olmadı Jose.
  • Son olarak İcardi…Metin Oktay’ın oğlu olsa bu kadar taraftar anca olurdu. Çok entersan, çok büyük şans. Döndüğünde Osimhen ile neler yapacak şimdiden merak ettik.
  • “Attack Fener”… Çok acayip bir iletişim hatası.

Ezcümle; Mourinho’nun biraz Okan hocayı küçümsediğini, hala biraz ligi küçümsediğini düşünüyorum. Çok fazla saha dışına kaymasının ve Okan hocanın da tekrar saha içini hatırlamasının bir sonucu bence bu maç. Yol uzun, bu maçtan iki taraf da büyüyerek, güçlenerek çıkabilir, birinin bu olumsuz havayı çevirip çeviremeyeceğini, diğerinin de buradan aldığı rüzgarı fırtınaya dönüştürüp dönüştüremeyeceğini göreceğiz.

 

 

22 Eylül 2024, Pazar 12:43
YAZININ DEVAMI

‘’Osimhen Öncesi & Sonrası ‘’

Galatasaray camiasına, en azından şimdilik, ilaç gibi gelen tüm havayı pozitife döndüren bir isim var. Tarihin en kötü transfer dönemini geçiren Galatasaray, Victor Osimhen hamlesini yapmamış olsaydı, şu anda mental anlamda nasıl bir durumda olurdu tahmin etmesi güç. İcardi’nin de sakat olduğu dönemde, özellikle Rize maçında sahaya çıktıktan sonra neler izletebileceğiyle ilgili kupleler sunmasıyla birlikte şu an tüm Galatasaraylılar, Fenerbahçe derbisini pozitif bir havada bekliyordur. Gerçekten bu ligin çok çok üstünde olduğunu birçok maçı tek başına alacağını Rize maçında resmen ilan etti Osimhen. Haftasonu alınan sonucun hiçbir şekilde kıstas olamayacağını düşünsem de, bugün alınan Gaziantep galibiyetiyle beraber rüzgarı en azından kendi açısından olumluya çevirmiş durumda. Takım iştahını geri kazanmış, 3.bölgede az çok ne yaptığını bilen bir görüntüde. Fikstür avantajı vardı doğru, ancak bunu avantaja çevirmeniz için sahaya çıkıp kazanmanız gerekiyor. Galatasaray dünkü galibiyetiyle beraber Cumartesi derbiye 2 puan önde ve kısmen kaybedecek daha az şeyi olarak çıkacak. Alınacak bir beraberlik ve üzerine gelebilecek bir PAOK galibiyeti kongre seslerini büyük oranda kısacaktır. Kongre üyesi olmadığım bir kulübün siyaset mekanizması ve iç dinamikleri ile ilgili yorum yapmak çok istemesem de, bu yönetimin Galatasaray’ı temsil edemediği, etmemesi gerektiği çok net ortada. Transfer dönemindeki müthiş beceriksizlik, karaborsa skandalının yönetiliş şekli ve son olarak sırt sponsoru hadisesi bence her şeyi özetliyor. Tüm eleştiriler ve gözler yönetimin üzerindeyken, bu sebepten gerçekleşmiş istifa varken, birçok şey yanlış yapılıyorken ve bir de tartışmaya çok açık KAP ve kulüp açıklaması birbirinden farklı bir sponsoru takımın sırtına geçirmek nereden baksan büyük rezillik. Paranın boyutu, sponsorun işlevi vs. her şeyi bir kenara bırakalım, diyelim bunların hiçbirinde sorun olmasın, o yazı biçimini, düzensizliği, formanın sırtına basarken hiç kimse mi biz ne yapıyoruz demedi?  Hadi orada gözünüz kapandı, sponsorluk bedeli için estetik kaygıları bir kenara bıraktınız; bu sponsorun ne olduğu, ne yaptığı ortada. Senelik 7 milyon dolar için tüm kamuoyunun ağzına laf olmaya değer miydi? Ağustos ayında açılan ve  içinde 15 tane haber olan bir haber sitesinin gerçekten kendi sermayesi ve doğal biçimde sponsor olduğuna mı inanmamızı mı bekliyorsunuz? Ülkede zaten herkes birbirinin aklıyla dalga geçiyor, bari siz yapmayın. Zaten ilgili yerler dün suç duyurusunda bulununca sponsorluk hemen askıya alındı. 100 küsur yıllık camia böyle yönetilmeyi hak etmiyor.

Mourinho Seviyesi Bu Değil

Yarı profesyonel şekilde uzun yıllar spor yaptım ve takım sporları içerisinde yer aldım. “Trash talk” dediğimiz rakibin ayarını ve düzenini bozmaya çalışan söylemlerin, diyalogların bu sporun içinde olduğunu anlayacak ve bilecek yaştayım. Hele bir de adınız Jose Mourinho ise gittiğiniz her ligde bunları bolca yaptıysanız, bu sizin üzerinizde asla eğreti durmaz. Ancak….Ligin henüz 5.haftası yeni bitiyorken, daha ortada tüm ülkeyi ayağa kaldıracak ne bir pozisyon, ne bir skandal yaşanmamışken, şimdiden bu tondan konuşmak bana biraz Fenerbahçe, iletişimini Mourinho üzerinden yürütmeye çalışıyor hissiyatı verdi. Her maç önü, her maç sonrası ya hakem ya Galatasaray ya da Okan Buruk konularında açıklama yapma ihtiyacı hissetmek sadece Mourinho ile açıklanacak bir konu değil. Mourinho’nun bunlara ihtiyacı da yok, tarihin gelmiş geçmiş en büyük 5 teknik direktöründen biri olduğu birçok kişi tarafından kabul gören, kolunda sadece ona ait olabilecek 3 Avrupa kupalı bir dövme varken; “biz bugün sarı kart görmeyeceğiz çünkü dün Galatasaray görmedi” demesini ya da 6 oyuncu değişikliği konusunu konuşmasını bu adam sivri dilli diye açıklayamayız. Gayet sağlam ilerleyen ve kadro genişliği olarak bence açık ara önde olan Fenerbahçe’nin bunlara ihtiyacı yok. Bir de esas şu soru akıllara geliyor, 5.haftadan bu açıklamaları yapan Mourinho/Fenerbahçe 20’de 30’da ne açıklama yapacak? 

 

18 Eylül 2024, Çarşamba 10:19
YAZININ DEVAMI

‘’Büyük Başarı (!)‘’

Sonda söyleyeceğimi en baştan söyleyeyim; Osimhen’i bu yaşta, bu maliyete getirmek Türk futbolunda bu zamana kadar yapılan transferler arasında zirvedir ve büyük başarıdır. Ancak Osimhen’in takıma alındığı transfer döneminde, elindeki en değerli kanat oyuncuları gönderip yerine kimseyi alma ihtiyacı duymamak ya da almamak da büyük başarıdır. Türk futbol tarihinin en sükseli transferini yapıp taraftarın büyük çoğunluğunu mutlu edememek de büyük başarıdır. İki haftadır Galatasaray yönetimini ve hocasını eleştirdiğim için artık tekrar tekrar sıralamayacağım. Galatasaray tarihinin belki de en kötü planlanan sezonuna; yönetime neredeyse “0” güven, son 2 sene şampiyon olmuş hocasına neredeyse 2-3 maçlık krediyle giriyor. Pep Guardiola, milli ara öncesi bir açıklama yaparak, hazırlık kampının yeni bittiğini milli ara dönüşü gerçek sezonun başlayacağını belirtmiş. Arka arkaya sıkışacak fikstürler, sakatlıklar, cezalar vs. her şey şimdi başlıyor ve Galatasaray alternatifsiz sol beki, tamamen belirsiz bir orta saha kurgusu, sistem değişikliği tartışmaları altında sezona esas şimdi giriyor. Son olarak da hem yönetim hem de Okan Buruk 2025’e Galatasaray ile girerlerse o da büyük başarıdır.

Fikstürü Düzeltin!

Son 1-2 gündür kamuoyunda çok haklı bir tepki var. Tarihimizde ilk kez 3 takım aynı Avrupa Kupasında yer alacak ve dolayısıyla fikstür konusu her zamankinden daha zor. Çünkü 8 maç var ve ocak sonuna kadar yayılan bir lig formatından bahsediyoruz. Bu durumda 3 takımın da Lig-Avrupa fikstüründe adalet her şeyden daha önemli hale geliyor. Geçtiğimiz senelerde farklı turnuvalarda olan takımların Avrupa dönüşleri aynı değildi, olması da imkansızdı. Geçmiş karşılaştırmalar hiçbir işe yaramaz. Birazcık adalet duygusu olan herkesi rahatsız eden bu fikstür konusunu TFF umarım bir an önce çözer. Fenerbahçe ve Galatasaray’ın 8 tane Avrupa maçından sonra 1 tane deplasman oynayıp, Beşiktaş’ın aynı süreçte 7 tane deplasmana gitmesi hakkaniyetli değildir, rekabetin etik kurallarına uygun hiç değildir. Üçünün de yarışta olacağını düşünürsek, bu müthiş geçmesini beklediğimiz yarışın hakkaniyetine soru işareti koymayın, koydurmayın.

Yüzleşme…

Gündem yoğunluğundan tam alanımla ilgili olan konuya giremedim. Hazır milli aradayken konuyla ilgili bir iki şey söylemek lazım diye düşünüyorum. Öncelikle Arda Turan’ı cesaretin dolayı kutlarım, herkesin yapamayacağı, yapmaktan kaçınacağı bir dizi söz söylemiş. İşin algı tarafında ise futbolcu Arda dönemini kapatan, teknik direktör/hoca Arda dönemini açan bir iş olmuş. Fakat bunu bir basın toplantısıyla da yapsa çok bir şey fark etmeyeceğini söylemeden geçemeyeceğim. Çok basit bir kurgu, “belgesel” kıvamında hiçbir şey yok. Arda’nın kamera karşısına geçip söylemek istediklerini insanlar daha az sıkılarak dinlesin diye oluşturulmuş bir akış gibi geldi bana. Ne olursa olsun bence amacına hizmet eden, iyi bir iş olmuş. İlk maçından son maçına Arda’yı izlemiş biri olarak onun adına hem mutlu oldum hem de gurur duydum. Özeleştiri yapması ve bunu cesurca ortalıkta yapması da umarım herkese örnek olur…

06 Eylül 2024, Cuma 15:44
YAZININ DEVAMI

‘’Nakavt!‘’

Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belliydi sözü herhalde daha fazla hayat bulamazdı. Galatasaray’ın bu sene Perşembe maç oynayacağı geçen Çarşamba’dan az çok netleşmişti. Çünkü maalesef sorunun temeli ne seçilen oyuncular, ne belirlenen taktik, ne de suni çim vs. Geçen hafta da yazdığım gibi Galatasaray’daki odanın içinde kocaman bir fil var ve bu fil dün gece Seyrantepe’de bolca görüldü.

Eminim ki ciddi bir süredir maç seyreden futbolu az çok takip eden herkes 5.dakikada Galatasaray’ın bir mucize olmazsa Young Boys’u eleyemeyeceğini anlamıştır. Lise son sınıf öğrencileri, lise 2 öğrencileriyle maç yapıyor gibi bir fizik farkı, birkaç oyuncu hariç ekstra motivasyona sahip olmayan oyuncular, belki de kariyerinin en formsuz dönemini geçiren Okan Buruk…

Bunların hepsi bir bütün parçası ve sezon sonundan bu yana Galatasaray’daki beceriksizliğin, liyakatsizliğin, plansızlığın bir sonucu. O yüzden bir hesap çıkacaksa ki çıkmalı, bu tüm Galatasaray planlamasını ve dolayısıyla yönetimini bağlar. Erden Timur sürecinin yönetilememesinden, Florya-Kemerburgaz planlamasına, transfer ve kadro yapılanmasından, kaptanlık krizinden, bilet-karaborsa iddialarına her şeyin payı var. Tüm bunlar yaşanırken bir de iletişim konusunda olumsuz anlamda literatüre girecek bir anlayışa sahipseniz, Ağustos sonunda çömlek patlatmak hayırlı bile olabilir. Dün akşam maç öncesi Galatasaray yönetim kurulunun yaptığı açıklama zaten her şeyi belli ediyor.

Yakın tarihin kırılma maçlarından birine ve belkide kulübün önündeki 1-2 seneyi belirleyecek bir maça çıkarken böyle bir açıklama yapma gereği duymak kısaca biz yönetmeyi beceremiyoruz, takımın durumundan bağımsız kendimizi düşünüyoruz demek. Maçtan sonra kötü sonuç gelince, “transfer gündemimizde yok” söylemini 24 saat geçmeden “2 bölgeye transfer yapacağız” söylemi biz yönetemiyoruz demek. Rekor oyla göreve geldik bir argüman oluşturmak, Okan hocanın sürekli şampiyon ve rekorlar kıran takımız demesinden hiçbir farkı yok.

Hocanın maçtan önce eleştirilere sinirlenip Real Madrid taraftarı olmasını önermesi zaten kendisini ne kadar kaybettiğinin göstergesi. Kaldı ki o Real Madrid La Liga ve Şampiyonlar Ligi’ni kazandıktan sonra Mbappe’yi transfer etmiş bir kulüp. Biz şampiyonuz her şeyi kazandık diyerek sezona girmediler. Yani öyle beyanatlar var ki hem yönetimin hem hocanın, sadece 1 ay bunların üzerine yazıp konuşabiliriz. Özetle Galatasaray’ın elenmesinden daha sorun olan şey, nasıl elendiği konusudur. Büyük bir çaresizlik içinde bağıra bağıra elendi Galatasaray. Bunun üzerine İcardi’nin pozisyonu gol olsaydı, dönüşü yemeseydik, toparlanıp hedefimizi Avrupa Ligi’ni kazanmak koyacağız, final oynayacağız gibi söylemler hem sizi hem de kulübü komik duruma düşürüyor, benden söylemesi…

Geçelim işin ülke puanı ve boy aynasına… Şampiyonlar Ligi başladığından bu yana 4.kez gruplarda olmayacağız. Yeni formata geçilen ve en çok avantajın olduğu sezonda 2 takımla olabileceğimiz yerde evde oturup maçları izleyeceğiz. Nispeten çok daha zor bir kura çeken Fenerbahçe’yi ayırmayacağım çünkü başında tarihin en başarılı 5 hocasından biri ve kadrosunda birçok önemli oyuncu yer alıyor. Fenerbahçe yönetiminin en pahalı kadro diye övündükleri kadro da çıkıp Şampiyonlar Ligi’ne kalamıyorsa bu başarısızlıktır, hatırlatmakta fayda var.

O zaman bu aralar çok sık gördüğüm şu soruyu tekrar ve yüksek sesle sormak lazım o halde; biz Young Boys’a, Lille’e eleneceksek, neden 200 milyon euroluk kadrolar kuruyoruz? Artık boy aynasına bakıp, Avrupa Ligi’nin kazanmayı veya finali hedefliyoruz demeden önce ülke futbolumuzun kalitesini, hakemlerimizi, hocalarımızı, altyapılarımızı, çimlerimizi geliştirmeye odaklansak daha iyi olacak. Biraz gerçek hayata, Avrupa’nın ne seviyede futbol oynadığına, hangi oyuncularla oynadığına, hangi hızda oynadığına bakmalıyız. Belki 3-4 sene Avrupa sahnesinden geri düşüp, her şeye baştan başlamak seçeneği bile düşünülebilir.

Dün sadece Galatasaray için değil, tüm Türk futbolu için çok ciddi bir uyarı ve bence uçağa binmeden önceki gördüğümüz “last call” benzeri bir şeydi. Acilen mantığımızı, takımlarımızın yapısını, yukarıda kısaca bahsettiğim her şeyi gözden geçirmemiz gerekiyor. Eğer yine şu oyuncu oynasaydı, hoca bu taktikle çıksaydı diye konuşursak böyle hüsranları daha çok izleriz. Son olarak, kibire ve plansızlığa boğulmuş Galatasaray yönetimi ve hocasına son lafım, “Young Boys” gibi bir takıma elendikten sonra final ve kupa hedefi koyduğunuz Avrupa Ligi’nin katılımcılarına bir bakın derim…

28 Ağustos 2024, Çarşamba 11:38
YAZININ DEVAMI