Arama

Popüler aramalar

‘’Beşiktaş kazanır‘’

Baba Recep’ten gelme, rahatsızlık derecesinde Beşiktaşlılık var ya, ben bu işi hep yapıyorum. Adama demezler mi? “Londrada hava raporu güzel, otur evinde topla tayfaları, yak mangalı keyfine bak. Hadi maçı seyretmeye gidiyorsun, havayı teneffüs etmek istiyorsun, onu anladık da, neden maçtan sonra yazmıyorsun. Hadi yazdın yazmasına, neden bu kadar iddialı başlık” Bu sorunun cevabını bir türlü veremiyorum. Diyelim Beşiktaş kaybetti, önce hakeme, sonra federasyona yuklenirsin, ardından sanki elinde 36 kişilik kadro varmış gibi Ertuğrul’un nasıl yanlış tertiple sahaya çıktığını anlatırsın. Bu arada sanki 40 milyon Dolar’ı bankadaki özel kasasına gidip, her gün sayıyormuş gibi, başkanın nasıl yanlış transferlerle kulübü ne hale getirdiğini yazarsın olur biter. Beşiktaş kazanırsa “Ben demiştim defansta Baki şart” diye başlarsın. Sezon başından beri söylüyorum, “Kartal iki on liberoyla oynamalı” diye devam edersin. Hızını iyice alıp “Gördünüz mü kanat organizasyonlarının ne kadar önemli olduğunu” deyip oyuna hiç girmeyen Alex’in, Ertuğrul’un dahice taktiğiyle nasıl perişan olduğunu anlatırsın iş biter. Beraberlikte de üç puanlı sistemde herşeyin olabileceğini iki takımın da şanslarının devam ettiğinin altını çizerek, görevini layıkıyla yapmış olursun.
Ben bu yazdıklarımın hiç birini yapmadan “BEŞİKTAŞ KAZANIR” diyorum. Gerekçem şu:
Beşiktaş her maçını değişik oynayan bir takım. Kimin nerede, ne zaman kaleye yüzünü doneceğini kestirmek güç. 2-0 önde götürdüğü maçta bile büyük sıkıntılar yaşıyor. Zaman, teknik konuların, tavsiyelerin zamanı değil. Tekmeye kafa uzatılarak kazanılan Galatasaray maçının bir benzeri veya tekrarı olmaz mı? Bal gibi olur. Şiir gibi futbolu zaten kimse beklemiyor. Uğraşsan da olmaz. Bu takım bana 1966-1967 senelerindeki şampiyon takımı hatırlatıyor. Son dakikalarda Kuzman’ın atıp, Beşiktaş’ın kazandığı çok maç vardı.
Fenerbahçe, kağıt üzerinde favori. Kafalar Chelsea’de, Beşiktaş mutlak kazanmak zorunda. Bende maçı “Beşiktaş kazanır” diyorum.

29 Mart 2008, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Drogba-Anelka‘’

Stamford Bridge’de 41 bin 824 kişinin izlediği Londra derbisinde Chelsea, kötü başladığı oyunu Drogba’nın mükemmel futbolu ve attığı iki golle kazandı. Maçta Chelsea Kulübü’nün 250 güvenlik görevlisinin yanısıra, 50’si atlı olmak üzere sadece 200 polis görev yaptı. Chelsea’nin Teknik Direktörü Avram Grant, takımını sahaya 4-3-3 taktiği ile sürdü. Önliberoda Makelele, onun önünde Ballack ve Lampard, ileride Didier Drogba yer aldı. Drogba’nın sağında Joe Cole ve solunda ise Kalou görev yaptı. Kaleye arkası dönük çok iyi oynayan Drogba, 25 ve 26. dakikalarda markajdan kurtulup iki kere Arsenal kalecisi Almunia ile karşı karşıya kaldı.
İşte Fenerbahçe savunmasının en dikkat edeceği şey; Drogba’nın kendisini kaybettirip defansın arkasına sarkması. Eğer top gelmeden markaja girilmezse, muazzam suratiyle geçemeyeceği savunma yok. ‘Şampiyon olmak istemiyorum’ diyen Arsenal’e karşı ikinci devre sahneye İsrailli hoca Avram Grant çıktı. Önce 59. dakikada Fabregas’ın kornerinde Arsenal’i Bacary Sagna 1-0 öne geçirdi. İşte bu sırada benim gözüm de Chelsea yedek kulübesindeydi. Avram Grant önce Makalele ve Ballack’ı oyundan aldı. Yerlerine 70. dakikada Bellet ve Nicolas Anelka’yı sürdü. Böylece sağbekten başka hiçbir yerde oynayamayan Belleti de yerine kavuşunca bu kez 4-4-2’ye döndü. Tam tribünlerden Mourinho sesleri yükselmişken, Drogba 72’de takımına beraberliği getirdi. 80’de ise ceza sahasına atılan uzun pasta Anelka, Drogba’ye pasını verdi. Fildişi Sahili’li oyuncu takımına galibiyeti getirdi.
Bu maçtan Fenerbahçe’nin çıkaracağı bazı dersler olmalı. Geçtiğimiz çarşamba günü Tottenham karşısında kaybedilen 3 puan ve Avram Grant’ın yanlış oyuncu tercihleri bir anda Türkiye’de günlük güneşlik bir havanın yaratılmasına yol açtı. Dün akşam Stamford Bridge’de çok da iyi başlamadığı maçta Chelsea’nin, Arsenal gibi bir takıma, yediği golden sonra ‘Şampiyonluk gidiyor’ diyerek nasıl saldırdığını ve Drogba-Anelka ikilisinin oyuna nasıl bir etki yaptıklarını herkes gördü. 79 maçtır ligde evinde kaybetmeyen Mavililer’e karşı Fenerbahçe, sahaya kendi oyununu en iyi şekilde koyarak ve bunun dışına da çıkmayarak son derece disiplinli oynamak zorunda. Çünkü karşısındaki rakip, en ufak hatayı affetmeyen yıldızlar topluluğu. Schevchenko’nun bile forma şansı bulamadığı bu takıma karşı temsilcimizin İstanbul’da son derece dikkatli oynaması, golsüz beraberliğin bile Londra’ya taşınmasının dünyanın sonu olmadığını bilmesi gerek.

24 Mart 2008, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Avram Grant'a güveniyorum!‘’

Çarşamba gecesi White Hart Lane’de Avram Grant bir teknik adamlık sınavına çıktı. Maçın 68. dakikasında Tottenham teknik direktörü Juande Romas, defansın bel kemiği Ledly King’i çıkarıp yerine santrfor Darren Bent’i alıyor. Mourinho’nun isminin geçtiği yerde eziklik duyan Avram, 71. dakikada sahneye çıkıyor. Takımın hücum oyuncusu Kalou’yu yanına alıp defansa Alex’i sokuyor. Bu İngiltere futbolunda bugüne kadar görülmüş bir olay değil. O sırada Chelsea deplasmanda oynadığı mücadelede 3-1 önde. Önce 3-2 sonra 3-3’le skora eşitlik geliyor. Sahanın en iyi oyuncusu Joe Cole, Chelsea’nin 4. golünü atıyor. İki dakika sonra Cole çıkıyor ve yerine Ballack giriyor. Ballack sahaya girerken sıkı sıkı uyarıyor, “Kesinlikle ileri çıkmayacaksın” diyor. El kol hareketleriyle gitmeyeceksin dediğini ben tribünden görüyorum. İşte o an Zico’nun bu maçta olmasını çok isterdim. Yardımcısı maçı seyredebilir. Defalarca kasetten izleyebilir. Fakat bir hoca gözüyle meslektaşının hata üstüne hata yaparken, içine düştüğü paniği ve zor durumu çıplak gözle izlemesini isterdim. Bunlar kasetten görülen ya da başkasının anlatmasıyla çözülecek olaylar değil. Chelsea 6’lı defansa döndü. 10 dakika dayanamadı ve 88’de Robbie Keane’in attığı golle durum eşitlendi. Bu sefer denize düşen yılana sarılır gibi Shevchenko’yu oyuna aldı. Fakat Berbatov’un şutunu önleyen Cudicini, Grant’ı kurtardı.
Beni en çok sevindiren olay Daily Mirror’dan John Cross’un, “Yarı finalde Arsenal’i mi Liverpool’u mu istiyorsunuz” diyerek bana takılması oldu. Sevgili Zico, Pazar günü seni Londra’ya bekliyorum. Chelsea, Arsenal’le oynarken Grant’ı iyice izleme fırsatını bul. İsrailli hocanın ne yapacağını yakından gör. Böylece yarı finaldeki muhtemel diğer rakibini de bir kez daha izleme zahmetinden kurtulmuş olursun!

21 Mart 2008, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Şeytan çıkmasın‘’

* Temsilcimizle eşleşmesini istemediğim tek takım Manchester United. Bu gerçekleşirse işimiz zor
* Herkes Schalke’yi istiyor ama ben tam tersini düşünüyorum. Arsenal, Fener için ideal bir takım
* Chelsea’de iç karışıklıklar onların huzuru bozmuş durumda. İstikrarsız bir futbol oynuyorlar
* Liverpool’un Inter karşısındaki cesur mücadelesi, onları en iyi 4 takım arasına koyabilir

Fenerbahçe’ye bugünkü kurada çıkması muhtemel 7 takımdan 4’ünü Manchester United, Liverpool, Arsenal ve Chelsea oluşturuyor. Genel olarak herkes Alman Schalke’yi istiyor. Ancak benim son istediğim onlar. Çünkü hiçbir İngiliz takımı, karşısındaki ekibi çok iyi analiz etmez. Galatasaray’la oynanan UEFA Kupası finalinde Arsenal’in hocası Arsene Wenger’e “Onları izleyecek misiniz?” diye sormuştuk. O da “Kasetini çocuklar bulursa izleyeceğim” cevabını vermişti. Benim gönlümden Arsenal geçiyor. 1979 yılında Fenerbahçe’nin Londra’da 2-0 kaybettiği karşılaşmayı izlemiştim. Yenildik ama iyi bir mücadele ortaya koymuştuk. Şimdi gelin 4 takımı inceleme altına alalım:

Manchester United
Kesinlikle sona bırakılacak bir takım. Kırmızı Şeytanlar lakaplı ekip Fenerbahçe’ye çıkarsa işimiz çok zor. Çok iyi oyuncuları ve dünyanın bana göre en iyi teknik direktörü olan Sir Alex Ferguson’a sahipler. Şampiyonlar Ligi’nin kuşkusuz en büyük favorisi. Manchester United’ın 2004-05 sezonunda Devler Ligi’nde Old Trafford’da Fenerbahçe’yi 6-2 yendiği maçtaydım. Fenerbahçe farka rağmen ezilmedi ve bugün devlerin arasına girmeyi başardı. Yine de eşleşmesi gönlümden geçmiyor. Ronaldo, Tevez ve Rooney ile inanılmaz bir hücum üçlüsü kurmuş durumdalar.

Arsenal
Fransız teknik direktör Arsene Wenger, Ada’da en çok kredisi olan antrenörlerin başında geliyor. İngiltere Premier Ligi’nde şampiyonluğu hatta ikinciliği tehlikede. Benim ise Fenerbahçe’ye çıkmasını en çok istediğim takım. Çünkü halı gibi sahada çok pas yapan takımlardan daha fazla pas yapmaya çalışıyorlar. Bu da onların oyun düzenini direk olarak etkiliyor. Herkes temsilcimizde Alex’i etkisiz hâlâ getirip Fenerbahçe’yi bitirmek istiyorsa, onlarda da Cesc Fabregas’ı oyundışı bırakmak Arsenal’in sonunu hazırlamakla aynı anlama geliyor. Genç bir kadro olmalarından dolayı eşleşmemizi isterim.

Chelsea
Rus milyarder Abramovich, Avram Grant’a ültimaton verdi; “Ya İigi ya da Şampiyonlar Ligi’ni kazanacaksın.” Bence ikisi de olmaz. Zaten futbolcular Avram Grant’ın yardımcısı Henk Ten Cate’ye de karşılar. İdman sistemini beğenmiyorlar. Başta Chelsea’nin kaptanı John Terry ve Frank Lampard olmak üzere Londra temsilcisinde bir karışıklığın olduğu belli. Drogba ayrılmak, Shevchenko ise Milan’a geri dönmek istiyor. Makalele 35’ine dayandı. Şu an istikrar olarak Chelsea’nin düşük bir seviyede olduğu çok açık.

Liverpool
Seyircisi tarafından çok sevilen takımın teknik direktörü Benitez’in en büyük rakibi, yine kulübün içinde. Liverpool’un Amerikalı sahipleri Tom Hicks ve George Gillet’in kulübü Dubaililer’e satıp satmayacağı merak konusu. Takıma baktığımızda ise Atletico Madrid’de harikalar yaratmasının ardından Liverpool’a transfer olan Fernando Torres formunun zirvesinde. Ligde dördüncü olmaları hemen hemen garanti. İtalyan ekibi İnter’e karşı 2. turda oynadıkları cesur futbolla İstanbul’da 2005’de kazandıkları Şampiyonlar Ligi başarısını tekrar edebilirler. Tabii ki Steven Gerrard’ı da unutmamak gerek.

14 Mart 2008, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’İmaj her şeydir‘’

Bu galibiyet hepimizin mi acaba, yoksa bu işe hayatını koyan ve ülkeyi sevince boğan Aziz Yıldırım’ın mı bilemiyorum? Bunun kararını siz verin. Bildiğim bir şey var o da; Şampiyonlar Ligi’nde oynanan sekiz maçtan sadece Fenerbahçe’nin kendi sahasında attığı 3 gol. “Barcelona, Celtic karşısında 3 gol attı” diyenler olabilir. İşte Başkan’ın 90’lı senelerdeki vizyonu buydu. Dünya devleriyle Fenerbahçe’yi aynı lig ve aynı cümle içine sokmak. Fenerbahçe, 3 gol atmanın keyfini çıkarmaktan çok, neden 2 gol yediğinin sebebini arar duruma geldi.

Deivid’in golünü anlattı
Dünyada yankı uyandıran galibiyete “Buruk galibiyet” diyenler var. Şimdi bir nostalji; Yıldırım ailesi 90’lı senelerin başında Londra’da. Yakamda Beşiktaş rozeti, Ali Yıldırım’a takılıyorum. “Siz Beşiktaş’a ne zaman korner atacaksınız.” Yürüyor ve hiç cevap vermiyor. Sene 2008, Liverpool sahasında İnter ile oynuyor. İyi oynamasına rağmen, dakika 80 bir türlü gol atamıyor. İngiltere’de Sky Televizyonu spikeri hemen araya giriyor. “Fenerbahçe’nin, İnter’i 1-0 yendiği maçta Deivid’in o süper golünü hatırlayın.” Yine bir Avrupa devi Fenerbahçe ile aynı cümlede.

Herkesin favorisiydi
İlkokul çocuklarının bile (Büyüyünce önlibero olmak istiyorum. Hatta sıra arkadaşımla iyi anlaşıyorum. İki ön libero bile oynarız) dediği bir ülkede her an her şey olabilir. Ben olsam Zico ile uzun seneler çalışırım. “Hayır, daha iyisini getiririz derseniz” karar Fenerbahçe kurmaylarının. Yalnız bir ricam var. Lütfen adamı gönderip, 70’inde geri getirmeyin. Geçen perşembe Sky’da her saat başı Şükrü Saracoğlu tribünleri, Fenerbahçe’nin golleri gösterilirken, özellikle tezahüratlardan çok stattaki kadın ve çocukların fazla olması yorumcuların dikkatinden kaçmadı. Böyle bir görüntü bizim için her açından önemli bir imaj. Özellikle, her maçın ardından ‘Allah’a şükür olay çıkmadı’ diye dua ettiğimiz Türkiye’nin bu şekilde dışarıda tanıtılması artı bir puan oldu. Saracoğlu’ndaki maçtan önce Ada’da favori Fenerbahçe’ydi.

Sounes’tan büyük övgü
İngiltere’de canlı olarak yayınlanan mücadelenin yorumcuları ve stüdyodaki Galatasaray eski Teknik Direktörü Graeme Souness, takımımızı favori olarak gösterdi. Fenerbahçe sadece maçı kazanmadı, 3 gol atarak Souness’ın da ne kadar haklı olduğunu ortaya koydu. Çünkü İskoç hoca, “Son senelerde Fenerbahçe’nin çıkışını yakından takip ediyorum. Bu eşleşmeden turu geçecek olan takım Fenerbahçe’dir” dedi.
Son olarak; 32 senedir İngiltere’nin Başkenti Londra’da ömrüm maç seyretmekle geçti. Bir İngiliz gazeteci arkadaşımın telefon edip, Fenerbahçe’nin galibiyetinin ardından beni tebrik edeceği hiç aklıma gelmezdi. Bu benim için bir ilkti. Ve bana, “İki golü kendi kalenize attınız. Eğer Fenerbahçe olduğunu bilmesem, Premier Lig’de oynayan bir takım derdim” deyince, ben de rövanş maçına Sevilla’ya gitmeye karar verdim.

23 Şubat 2008, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Arsenal-Chelsea‘’

60.139 seyircili 8 sari kartli ust duzey futbolun oldugu bir mac izledi Emirates’e gelenler. 50'si atlı olmak uzere toplam 350 maç polisi gorev yapti derby’de. Mac polisi de neymis demeyin. Bu polisler stadin giris kapılarından tuvaletlere,tren istasyonundan FIRST AID’e kadar bilgili ve iki takimi da ezbere sayabilecek insanlar. Çıkabilecek olasi kargaşalarda sogukkanlı ne yapacaklarını biliyorlar.. Paraları Arsenal tarafindan ödeniyor. Gecen sene Arsenal-Tottenham maçından önce polis şefiyle kısa bir konusmam oldu. Ben göğsüme gere gere ‘Bizde derbileri 3800 polisle oynuyoruz’dedim. Cevap çok acı ve anlamlıydı. 3800 polisi gerektirecek herhangi bir maci potansiyel tehlike olarak Kabul ederiz ve diger vatandaslara zarar vereceğinden dolayı ya seyircisiz oynatırız ya da tarihini değiştiririz .Pazar günü 3000 Chelsea taraftarının etrafında şerit halinde tam 40 polis vardi. Bu seyirci sayısı deplasmana gelen takımların isteğine bagli. Ayrıca her kulüp bilet fiyatlarını belilemekte serbest. Yuzde beş, yuzde on veya seyirci almiyoruz gibi komiklikler yok. Basın tribününde dün 38 değişik ülkenin gazetecisi vardi. Görev yapan 750 stewart icinde bir de türk var. Maçtan önce ‘Gel senle bir röportaj yapalım, dedim kesinlikle olmaz Arsenali ilgilendirdiği için müdürlerimden izin almam lazım cevabıyla karşılaştım. Ben yine de ısrar ettim o da müdürlerine iletti bekliyorum. Mac biter bitmez yayıncı kuruluş SKY TV Arsenal'den Gallas ve Clichy’yi canlı yayına aldi. Maçın oyuncusu seçilen Clichy’ye kaptani Gallas tarafindan sampanya verildi. Ardından Arsene Wenger’le kısa bir konusma yapıldı. Sıra basın toplantısına geldi. Önce Avram çikti son derece kotu İngilizcesiyle Terry’nin sakatlıgından bahsetti. Man.United ve Arsenale yenilen Chelsea’nin şampiyonluk şansını zora soktugundan dert yandi. İçimde ‘Kaldir elini Edip bu adama üç puanlı sistemi hatirlat’demek geçti. Hani bizde başkanlar insanlari sığır zannedip öyle diyorlar ya. Sorulan bir soru üzerine golde Cech’in büyük hatasını kabul etmekle beraber faturayı defansına kesti. Ardindan Arsene gülerek toplantıya geldi. Ashley Cole her topu aldığında ıslıklandı yorumuna ‘Çok normal’ giderken bunun olacağını biliyordu cevabını verdi. Basın toplantılarında fotoğraf çekmek ve kamera kullanmak yok Arsenal’de. İstiyorsan 600 pound’u bastırıyorsun o da üc dakikalığına. . Sorulan bütün sorular Arsenal çalışanları tarafindan tesbit edilip ertesi gün başına nasıl yansıdıgı inceleniyor.Yalan yazma şansin yok. Maçtan çıktım. Karı koca ve iki çocuklu bir aile resim çekmemi istediler. Nereden geldiklerini sordum maç için Finlandiyadan gelmişler ve karaborsadan 4 bilete 1200 Pound vermisler. Türkiyede bu maçi spikerin bilgi dolu anlatımıyla Amerikayi 4-5 kere keşfeden yorumuyla bayıla bayıla seyrettiginizi biliyorum. Ben de teferruatlara dokundum.

19 Aralık 2007, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’En arkadaki kim?‘’

Maç başlıyor. Henüz dördüncü dakika. Liverpool sahasına geçtiğimiz ender anlardan biri. Bobo’nun yanından Hyypia net bir şekilde topu kornere atıyor. Yardımcı hakem aynı fikirde değil. Bobo’da çıt yok. Arkasını dönüp uslu uslu saklanmaya devam ediyor. Bu yanlış karar ‘Süper’ dediğiniz Türkiye Ligi’nde verilse ilk tezahürat ‘Bilmem ne federasyon, bilmem ne hakemler’ olur. Bobo kendini yere atar iki elini açar ve hakemi daha dördüncü dakikada seyircinin kucağına bırakır. Bu mantaliteyi Türkiye’de değiştirecek merci yok. Binlerce insanin ayağa kalkmadan, küfür etmeden, sigara içmeden maç seyrettiği Premier Lig’i 202 ülke izliyor. İnsanlar taca çıkan topu alkışlarken bizdeki tezahürat ‘Ayağa bütün stat ayağa’ olur... Adam para verip bilet almış keyfini niye bozuyorsunuz.
Maç devam ediyor. Beşiktaş’a geldiği günden beri devamlı arkasında durulan Hakan Arıkan’ın bacakları titriyor. İlk yarıyı iki golle bitiriyor.Sevgili kardeşim Ertuğrul konuşurken hep bizli konuşuyorsun da, ikinci devre sizlerin aklına hiç mi gelmedi Rüstü’yü oyuna sokmak? Sen antrenör olarak hamleni yaparsın tutar veya tutmaz. Ricardinho’nun bir bacağı kırık olsa, alçıyla oynatman lazım neden adama en büyük hakareti yaparak Mehmet Sedef’i tercih ediyorsun?
Beşiktaş’ta uzun zamandır işler iyi gitmiyor. Duygu sömürüsü ve eyyam doruk noktada. Takımın hala belli bir iskeleti, şablonu yok. Her sene yapılan yama transferlerden uyum almak tamamen şansa bırakılmış. Biri çıksa Sergen gittikten sonra Beşıktaş’ın kaç frikik golü var dese cevabınız nedir?
İngiltere’de okul takımından Premier Lig’e kadar herhangi bir futbol takımı şut atamadan sekiz gol yese, antrenör hemen istifa eder. Ertuğrul da en doğrusunu yaparak istifasını sundu. Ama burası İnönü, buradan çıkış yok. Hocamızın da, Baskanımız’ın da arkasındayız. Ben de en arkada hangi delikanlı var onu merak ediyorum...

09 Kasım 2007, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI