‘’Su molaları‘’
Maçın kaderini, hakemin su molaları tayin etti. İlk su molası 30. dakikada oldu, ardından Djehova ikinci golü attı. Tam Beşiktaş, oyundan düştü derken 75. dakikada ikinci su molası geldi. Bu sefer Siyah-Beyazlılar’ın lehine oldu ve durum: 3-2.
Beşiktaş’ı bu maçtan sonra yerden yere vurmamak lazım. Karşılaşmanın başında Tello, Sivok ve Gökhan Zan’ın bu kadar uyumsuz oynayacağı tahmin edilemezdi. Aydın Karabulut, Tello’ya hiç yardıma gelmedi. Sol taraf tamamen düştü. Maliyeti 100 bin Euro olan Djehova, Beşiktaş’ın sol kanadını felçe uğrattı. Birinci su molasından sonra su içmek için kenara koşan Kara Kartal ilk defa tam bir takım havasındaydı. Abdullah’ın attığı frikiği Rüştü çıkardı. Yine Abdullah’ın kornerinde Serge durumu 2-0 yaptı. Beşiktaş’ta değişen fazla bir şey yok. Sivok-Gökhan Zan uyumsuzluğu bu karşılaşmada affedilebilir. Ancak Beşiktaş’ın karşısına her zaman Antalyaspor gibi, son derece tecrübesiz bir takım çıkmaz. Skor 2-0 iken, Djehova yakaladığı gol pozisyonunu Rüştü çıkarmasaydı, Beşiktaş’ın bu maçı 3-0’dan çevirmesi zor olurdu.
Son olarak, bu hava şartlarında 2-0’dan karşılaşmayı çeviren Beşiktaş’ı kutlamak gerek. En az 3-5 maç daha Siyah-Beyazlılar’ın uyum kazanması açısından çok önemli. Bu uyum yakalandıktan sonra, ben Beşiktaş’ta bir ışık görüyorum... Yakalanırsa eğer!
‘’Arsenal, Wenger ve Flamini‘’
Haftalık basın toplantısında az konuşmasıyla tanınan Fransız çalıştırıcı Arsene Werger bu kez çok çarpıcı açıklamalar yaptı. Aynen aktarıyorum. "Kendisine önerdiğim haftada 50 bin Pound'luk teklif icin Çarsamba'ya kadar zaman verdiğim Flamini düşünmek için Pazartesi'ye kadar izin istedi" diye söze başladı Wenger. Fransız çalıştırıcı "Bizi çok saf zannediyor. Arsenal'de kalmak isteyen imzayı atar. Giderse para icin gidecek. Kulübün 360 milyon Pound borcu ve belirli bir maaş sınırlamamız var. Bu yüzden önce kulübü düşünmek zorundayım. Önce kulübü düşünmezsem batarız. 360 milyon Pound'luk borcu rakam olarak görürseniz batarsınız ciddiye alırsanız maaş bordronuzu iyi ayarlamanız gerekiyor. Chelsea ve Manchester United futbolcularina haftada 120 bin Pound verebilir. Biz bir karar aldık bunu 10 sene devam ettirmek istiyoruz bu yüzden gelir gider tablomuzu değiştirmemiz olanaksız. Aksi takdirde sınırsız parayla birileri paraşütle bahçenize iner ve siz kulübü bu insanlara teslim edersiniz. Bu bence etik değil. Kimse bu şekilde çalışmak istemez."
"Her şirket kendi kaynaklarıyla çalışmak zorundadır. Ya parayı veren adam olursa o zaman ne yapacaksınız. Maaşları kim ödeyecek. BİZ CHELSEA değiliz. Bizim ABRAMOVICH’imiz yok! Gerçekten Flamini'nin kalmasını istiyorum fakat kendi bilir ve serbesttir istediği yere gidebilir. Hala en iyi takım olduğumuzu iddia ediyorum. Fakat çok gol yedik ve defans olarak Manchester bizden üstündü. Eğer Manchester United'ı yenseydik ki olabilirdi yine şampiyonduk. Maalesef maçlar kağıt üzerinde oynanmıyor sahada oynanıyor." dedi.
Sizlere bunları aktarmamın birden çok sebebi var. Öncelikle onlar iyi biz kötüyüz demem mümkün değil. Çünkü ben Londra'ya Beşiktaş Köyiçi'nden geldim. Danimarka veya Norveç'ten değil. Ülkemizin şartlarına göre uygulama alanlarımızı ve işe nereden başlayacagımıza karar vermemiz gerektiğini biliyorum. Kulübün dengesini bozmamak uğruna gerçek bir teknik direktörün sözlerinden bazı dersler çıkarmamız lazım.
Size bir soru: Mesela transferi Beşiktaş'ta Başkan mı yapsın? Sinan mı, yoksa transfer komitesi mi? Yoksa Ertuğrul Sağlam mı? Buna karar vererek işe başlayabiliriz diyorum. Demedi demeyin sonra.
‘’Frank Lampard'ın gecesi‘’
Maç 1-1 bitmiş uzatmalara geçilmişti. 98. dakikada kazanılan penaltı için 6 gün önce annesini kaybeden Frank Lampard vardı topun başında Stamford Bridge’de. 48 saat sonra annesinin cenazesinin olması bile onun için mazeret değildi. Pazar günü tek başına ilk idmanını yapmış hazır olduğunu hocasına bildirmişti. Salı günü basın toplantısında "Hayatta futboldan onemli değerler var" diye söze başladı Avram Grant, "Frank'ın tercihine saygım var karar onundur" diyerek kendisini yerden yere vuran İngiliz basınına attığı gol ile ters köşeye giden Lampard'ın penaltısıyla eş değerdeydi.
Reina’yı ters köşeye yatırdıktan sonra kolundaki siyah bandı çıkardı. Önce Frank sonra kafasını kaldırdı tribündeki babasıyla göz göze geldi, Annesi Pat Lampard’ın onları uzak bir yerlerden izlediğini ikisi de biliyordu.
Maç bitti Chelsea ilk defa Sampiyonlar Ligi finalindeydi. O anda soğukkanlı Avram Grant çıktı ortaya. Önce ceketini çıkardı, iki dizi üzerine çökerek yumruklarını havaya kaldırdı. Hiç alışık olmadığımız bu hareketi maçtan sonra şöyle açıkladı:
"Benim ülkemde bügün HOLOCAUST günü yarın AUSHWITZ’de olacağım" diye söze başladı İsrailli çalıştırıcı, "Bügün benim için çok özel bir gündü, babam büyükbabamı kendi elleriyle toprağa vermişti. Hayatta tanıdığım en ileri görüşlü ve kuvvetli insandı, böyle bir günde Şampiyonlar Ligi'nde finale kalmak benim için büyük mutluluk ve çok anlamlı. Bana en kötü günümde sahip çıkan kulübün sahibi Roman Abramovich ve çalışan herkese sonsuz teşekkürler.
Çarşamba gecesi Stamford Bridge’de duygu yüklü bir gece yaşandı. Rusya vizesinin 95, uçak biletlerinin 900, otellerin 250, biletlerin 700 pound olmasi hiç kimsenin umurunda değildi. Hatta Drogba'nın attığı iki golle Chelsea’nin unutulmaz oyuncusu Peter Osgood’un Avrupa'da en çok gol atan futbolcu rekorunu 18 gole ulasarak kırması bile, kimseyi ilgilendirmiyordu. Onlar için Chelsea tarihinin en önemli gecesiydi ve bu geceye ismini yazdıran iki kahraman vardı.
‘’Ben de adayım‘’
Testi kırılmış, etraf yol gösterenlerle dolu. Kulübü onlara verseniz, sanki üç İbrahim’den üç Fabregas, yabancılardan Ronaldo, Kaka falan yaratacaklar. Hata yapılmış, bugunkü durum ortada. Hanginiz çıkıp, ‘sistem değişmeli’ dediniz, hanginiz reformlardan, kulüp yapısından, branşlardan futbol şubesi ve menacerlik sisteminin bir daha gelmemek üzere kapatılmasından bahsettiniz. Hiçbiriniz. Tek isteğiniz, o gitsin biz gelelim... Muhalefetin, insan karalama ve karşınızdakinin zayıf anında, beline vurmak olduğunu zannediyorsunuz. Hiçbir alternatif sunmadan ‘Yıldırım Demirören gitsin, biz gelelim’ diyorsunuz. Neymiş efendim Ertuğrul Sağlam’la, Sinan Engin’le bu iş olmazmış. Onu manav Hikmet de biliyor. Üç metreye pas veremeyen, kesinlikle en ufak bir aşama yapamayacağı belli olmuş, kısıtlı kabiliyetli futbolcuların başına Alex Ferguson’u getirseniz ne olur? Ne olacak, takımın ağabeyleri onu da kovdurur. Hanginiz, en az üç sene bu takım şampiyon olamaz diyebiliyorsunuz? Diyemezsiniz çünkü oy vermezler. Başkanı hedef göstermek en kolayı.
Gerçek Beşiktaşlı üzgün, Köyiçi’ndeki bir avuç kalmış, Beşiktaşlı perişan. Bu insanların karşısına her yerde ismim geçsin diyen 20 kişilik bir yönetici ordusuyla çıkarsanız, bu kulübe ihanet etmiş olursunuz. Avrupa’da kulüpler nasıl yönetiliyor, alt yapı nasıl kuruluyor, bunları masaya yatıracağınıza ‘O gitsin biz gelelim’ diyorsunuz. Beyler, 2010 senesine kadar Yıldırım Demirören bu kulübün başkanıdır. O gün gelir, takım hala birinci ligdeyse, Yıldırım 3 bin oy farkla yine seçilir. Bunu sakın unutmayın.
Takım liderken, ne olur ne olmaz deyip, naftalinli formalarınızı sandıktan çıkardığınızı tahmin edebiliyorum. Şampiyonluk yemeğinde, başkanın yanında poz vermek için birbirinizi ezerdiniz. Aralarında değerli iş adamlarının bulunduğu Beşiktaşlılar’ın, kulübün düştüğü bu duruma üzülmelerinden doğal bir şey yok. Sadece aralarından birine takıldım. Tarih bilgisi fevkalade. Fakat idareci olmak için başkan, “Boğaz Köprüsü’nden atla dese” hazırdı. Şimdi en büyük düşmanı.
Başlık doğrudur. Ben de adayım. Doğru olmasına doğru da, ufak bir problem var. Dün Baba Recep’i aradım, 40 milyon dolar istedim, “Şu anda üzerimde yok evladım” dedi... Hiç olmazsa, ben elimden geleni yaptım.
‘’Maçın ardından‘’
Fenerbahçe, Devler Ligi macerasına Londra’da noktayı koytu. Ancak bu sezon elde ettikleri başarıtakdire değer. Darısı gelecek yıllara..
İngiliz basını, maçtan önce hatta sezon başından beri Grant’ı yerden yere vurdu. Dikkatinizi çekerim, Chelsea Şampiyonlar Ligi’nde son dörtte, ligde ikinci ve Manchester United ile evinde oynayacak. İki kupadan birini alamazsa işi yine zor. 1-0 galipken bile seyirci tepki verdi. Avram, bu sezonu kupayla bitirirse her fırsatta Fenerbahçe’ye teşekkür etmeli.
Bizim basına gelince, bir soruyu kırk kere sorup, rekor kırdık. Ahbap-Çavuş ilişkisini denedik yemediler. Sahanın ortasına kamera, tribüne yayın arabası sokmak istedik. Ne yazık ki, İngilizler müsade etmedi! 150 kişinin ortasında söylenenler hep ‘Bize özel’ oldu. Kimlik sordular, günde 30 Pound kazanan gorevliye kafa atmaya kalktık.
Chelsea-Liverpool maçına akredite olmak icin fax gönderdim, hemen telefon geldi. ‘Aman Allahım bir kâbus gibiydi’ cümlesiyle özetliyorum.
Fenerbahçe Kulübü ve taraftarları, Londra’ya güzellikler getirdiler. Bütün lokantalar ve mağazalar takımımızın turu geçmesini yürekten isterken, şikayetçi olan kesim Londra’da yaşayan Fenerliler’di. Bütün biletler Turkiye’de satılırken, bir anda kuşlar tarafından Fulham Broadway istasyonunun hemen yanındaki karaborsacı Chris ve tayfalarının önüne düştü! Onlar da yanlışlıkla 200-250’den satınca, biraz ayıp oldu. Bu uygulama Fenerbahçe’nin notunu kırdı. Söz verdiğim için yazmak zorunda kaldım. Seneye görüşmek üzere hoşçakalın.
‘’Ders çıkarmak lazım‘’
Chelsea’yi iyi tandığımdan erken gol atacaklarını biliyordum. Fakat duran toptan gelen bu golü Premier Lig’de yiyen fazla bir takım yok. Hiç müdafaası olmayan Alex orta sahayı eksiltirken, yalnız kalan Semih hiç etkili olamadı. Aurelio topu her aldığında Essien ve Ballack basınca üstünlüğü rakibe verdik. Maldonado da üç metreye pas vermeye başlayıp, defansın içine gömülünce Chelsea kalesinde etkili olamadık.
İkinci devre Chelsea 57. dakikada Kalou-Belletti değişikliğiyle skora razı oynamaya başladı. Zico yapacağı bütün değişiklikleri bana göre son derece yerinde yaptı. Bir gole ihtiyacı olan Fenerbahçe 81’de Gökhan Gönül’le gole çok yaklaştı. Bu tip takımlara karşı eğer gidip, geri dönemezsen kalende tehlike görmen ve ikinci golü yemen kaçınılmaz olur. Yine böyle bir atakta Lampard’ın golü geldi ve Fenerbahçe yarı final umudunu seneye bıraktı.
Burada eğri oturup, doğru konuşmamız lazım. Eksiklerimizi görmeliyiz. Fenerbahçe bu sene Avrupa’daki başarısıyla, buraya kadar gelmesiyle çıtayı yükseltmiş oldu.
Maçın genelinde Fenerbahçe ezilmedi ama kendi oyununu bir türlü oynayamadı. Rakip de Chelsea olunca sonuç da kaçınılmaz oldu. Yine de Türkiye’ye yaşattıkları bu çeyrek final başarısından dolayı Fenerbahçe’yi tebrik ediyorum.
‘’Chelsea'de panik‘’
İstanbul’da neyin ne olduğunu gördükten sonra, Fenerbahçe Chelsea’yi önlem almaya zorladı. Manchester City’yi nasıl ciddiye aldıklarını herkes gördü. Bir bakıma da 6 önemli oyuncusunu oynatmayarak maçı riske de attı. Dün gerçekten çok baskılı oynadılar. City karşısında konsantrasyonu üst seviyede tuttular. Anelka’nın mükemmel oyunun ardından salı akşamı için “Formayı kaptı” diyebilirim. Drogba’yı da Fener’e saklayarak dinlendirdi. Şükrü Saracoğlu Stadı’nda Frank Lampard oyundan alınınca, hocası Grant’a gösterdiği tepki yenilir yutulur cinsten değildi. Ancak sahadaydı. Rövanşta Stamford Bridge’de savunma değil, golü düşünen bir Chelsea karşımızda olacak.
Grant için “Bu antrenör kesinlikle kovulur” deniliyor. Bu hoca hiçbir yere gitmez. Abramovich’in çok yakın arkadaşı. En az bir sene daha Chelsea’nin başında. Gelelim Fenerbahçe’ye... Maç için İstanbul’daydım. Bugüne kadar birçok futbolcunun basın toplantısını izledim. Ancak Uğur Boral kadar kelimeleri düzgün kullanan bir oyuncu görmedim. Bu arada Ada’da herkes altyapısı olan tecrübesiz bir futbolcunun, nasıl Chelsea’nin ofsayt tuzağına yakalanmadan attığı o müthiş golü konuşuyor. Kazım’dan bahsediyorum... Şans verilmesi halinde göstereceği performans, Fenerbahçe’nin turu geçmesini sağlar. Bizi bugünlere getirip 8-0’lardan sonra Chelsea karşısında tur arayan Fenerbahçe’yle, her Türk gibi ben de gurur duyuyorum.
‘’Fenerbahçe: 2, Chelsea: Who?‘’
Öncelikle Chelsea seyircisinin maça başlarken yaktığı maytaplara değinmek istiyorum. Herhalde bunları kendi ceplerinden, İngiltere’den getirmediler. Eğer Stamford Bridge’de bunu yapsalardı Chelsea sahası 3 maç kapanırdı.
Maçtan önce, “Sizi tanımıyoruz” dediler, ardından “Fenerbahçe daha iyi takım”. Sonunda da karşılarında Premiership tecrübesi olan Colin Kazım’ı buldular. Fenerbahçe’nin Beşiktaş ile oynadığı maçta fevkalede oynayan Colin Kazım yine ortaya çıktı ve attığı mükemmel golle eşitliği sağladı. Ardından Fenerbahçe, Chelsea’nin üzerine gitmeye başladı. Birinci devrenin tam aksine ikinci yarıda fevkalade bir Fenerbahçe izledik. Birbirleriyle yardımlaşan ve maçı kazanmak için ellerinden gelen her şeyi yapan bir takım vardı sahada. Deivid’in golü Fenerbahçe’nin bir üst tura çıkmasına ışık tuttu. Teknik konulara fazla girmek istemiyorum fakat ben hayatımda bu kadar kazanmak isteyen bir takım görmedim. Fenerbahçe’nin bütün ümitleri Stamford Bridge’e taşımasını büyük bir başarı olarak kabul ediyorum. Çok kötü başladığı bir maçta yenik duruma düşmesine rağmen maçı kazanan Fenerbahçe’yi canı gönülden tebrik ediyorum.
Şimdi düşünme zamanı. Herkesin son derece sakin olması lazım. Son 4 uzak değil ve Fenerbahçe’nin bunu yapacağına gönülden inanıyorum. Kötü futbolcu denilen Colin Kazım son derece güzel bir ortamda, anlamlı bir gol attı. Bence bu onun için bir başlangıç. Fenerbahçe yavaş yavaş başladığı Avrupa serüvenine kuvvetli adımlarla devam ediyor. Bravo Fenerbahçe.