Arama

Popüler aramalar

‘’Penaltı yanlış 2 kırmızı atlandı‘’

Maçın 15. dakikasında Khalili’nin Mehmet Topal’ın tendonuna yaralayıcı şekilde bastığı pozisyonda çıkan sarı kart hatalıydı. Kartın rengi kırmızı olmalıydı. 73. dakikada Claro’nun İsmail’le girdiği mücadelede; Claro’nun penaltıyı gerektirecek bir temasını göremedim, penaltının hatalı bir karar olduğunu düşünüyorum. 27. dakikada Sow koluyla gol atınca, haklı bir sarı kart gördü. Bu kez 86. dakikada Issah’ı hızlı hücuma çıkarken, sportmenliğe aykırı şekilde çekerek durdurdu. Sow’un ikinci sarı kartı görmesi gerekirken, hakem oralı bile olmadı.

23 Mayıs 2017, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Galatasaray'ın penaltısını vermedi‘’

Hakem Ali Palabıyık’ın maçta tartışılan bazı kararları vardı. Mücadele 1-0 iken Osmanlıspor’un ofsayt gerekçesiyle iptal edilen golünde yardımcı hakem Serkan Olguncan hizasını kaybetmişti ve sağlıklı karar verecek durumda değildi.

Bifouma kafayla topu Webo’ya gönderdiğinde, Webo savunma oyuncusuyla aynı hizada veya çok az farkla önde görünüyordu. Bu pozisyondan dolayı yardımcı hakemi eleştiremem ancak durduğu yer konusunda eleştirebilirim. 52. dakikada Ndiaye, ceza sahası içinde Sneijder’in ayağına basarak topu kazandı.

Karar Galatasaray lehine penaltı olmalı ve Ndiaye sarı kart görmeliydi. ndiaye’ye ikinci sarı 55’te Eren Derdiyok’a faul yapan Ndiaye’nin bu pozisyonda da sarı kart görmesi gerekirdi. 56’da Buruma-Carlos mücadelesinde faul yoktu. Hakem bu hatalı düdüğü çalmasa, Bruma, Karcemarskas’la karşı karşıya kalmış, belki de topu ağlara yollamıştı...

20 Mayıs 2017, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Lens'e yapılan penaltı‘’

Uzatmalara kalan maçta fizik, kondisyon olarak başarılı bir performans sergileyen Halil Umut Meler’in kullandığı kartlar yerindeydi. Bazı faul değerlendirmelerinde hata yapsa da genel performansı kabul edilebilir düzeydeydi. Maçın 33. dakikasında Uğur Uçar- Hasan Ali mücadelesinde, bana göre sarı kartı gerektiren bir durum yoktu.

Uğur’un ayağı Hasan’ın sırtına geliyor ancak basmamak için azami gayret sarf ediyordu. Hakemin faul çalmaması eleştirilebilir ancak ikinci sarı kart ve kırmızı kart beklentisinin gereksiz olduğunu düşünüyorum. 81. dakikada Başakşehir ceza sahasında Epureanu, Lens’le girdiği mücadelede, Lens’in ayaklarını makasa alarak düşürdü.

Maç içerisinde bu pozisyon için çok fazla tepki oluşmasa da, ben bu pozisyonun penaltı olduğunu düşünüyorum. İki uzatma devresi arasında mola verilmez ama Meler verdi. Soyunma odasına giden Volkan’ı beklemesini de hiç anlayamadım. Sakatlanıp saha kenarına gelen oyuncuyu beklemeden maça başlanıldığına göre, soyunma odasındaki oyuncu neden beklenir ki?

18 Mayıs 2017, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ricardo Quaresma atılmadan olmaz!‘’

Quaresma’nın kartlık pozisyonlarını; hakemin göremediğini, açısının uygun olmadığını varsayalım; her hataya mantıklı bir gerekçe bulalım. Peki, alkışlama olayına ne diyelim? Bu kadar aleni... Bu kadar net... Stadın her yerinden görülebilecek şekilde... Peki, bu kart neden çıkmaz, bunun sorumlusu kim? Çıkmayan bu kartın sorumlusu, TFF yönetiminde hakem işlerine müdahil olan kişiler varsa, onlardır. Öyle birisi yoksa o halde sorumlu Yusuf Namoğlu’dur. Eğitimden sorumlu MHK üyesi Murat Ilgaz’la beraber; kurulun diğer üyeleridir.

Bülent Yıldırım, TFF yöneticilerine rağmen, Namoğlu’na rağmen, kurul üyelerine rağmen Quaresma’yı sahada tutmaz, tutamaz... Onlara rağmen böyle bir maç yönetemez... Böyle bir maç yöneten hakem sezonu kapatacağını hatta hakemlik hayatını tehlikeye atacağını bilir... Yıldırım; dünyayı takip eden, okuyan, eleştiren, kendini geliştiren, entelektüel birikimi yüksek, hakem kadrosunun en eğitimlilerinden biridir. Hatta yakın zamana kadar TC devletinin değerli bir bürokratıydı. Bazı hatalar vardır ki ona yakışmaz, o bu hataları yapmaz, yapamaz... Yıldırım da biliyor ki, Quaresma atılmadan olmaz...

“Ne yaparsan yap, arkandayız!”

İlk yarıdaki Beşiktaş-Bursaspor maçını yine Bülent Yıldırım yönetmişti. Harun’un ayağına acımasızca basan Marcelo’ya sarı kart göstermekle yetinmiş; Beşiktaş maça 11 kişiyle devam etmiş ve 2-1 kazanmıştı. Galatasaray-Beşiktaş derbisinde maç 0-0 iken Galatasaray lehine doğru bir penaltı çalmış, daha sonra penaltıdan vazgeçerek aut vermiş; Galatasaray lige havlu atarken, Yıldırım görev almaya devam etmişti. Hemen ertesinde görev yaptığı Gaziantep- Kasımpaşa maçını imkânı olanlar izlesinler. Özetten değil, tam bir 90 dakika... Neler yaşanmış görsünler.

Rizespor-Başakşehir maçında çaldığı düdükler ligin hem altını hem de üstünü farklı bir yöne çevirmişti. Netice itibariyle; Yıldırım’ın performansı bu maça atanması için uygun değildi ama Bülent Yıldırım her şeye rağmen bu maça atandı. Yani Yıldırım’ın amirleri: “Senin yaptıklarını destekliyoruz ve onaylıyoruz!” dediler. Gelelim asıl konuya... Bu alkışı hakem görmemiş olsa bile, diğer 3 hakemden biri Yıldırım’ı kesin uyarıyor. Hakemin beden dili bunu söylüyor. O sırada Yıldırım amirlerini düşünüyor ve bu uyarıyı duymazdan geliyor ya da alkışı kendince farklı yorumluyor.

17 Mayıs 2017, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Quaresma 3 kez atılmalıydı!‘’

Bülent Yıldırım’ın bu maça atandığını gördüğümde, çok şaşırmıştım. Yıldırım’ın sezon performansı, en son görev yaptığı Rize-Başakşehir maçındaki yönetimi; bu maça atanabilmesi için başlı başına engeldi. Namoğlu her şeye rağmen Yıldırım’ı bu maça atadı. Çünkü Namoğlu Yıldırım’ı bu maça “yönetsin” diye değil, “idare etsin” diye atadı. Yıldırım da maçı “yönetmedi”, “idare” etti.

Atılmak için her şeyi yaptı

Maçta Quaresma atılmak için her şeyi yaptı ancak Bülent Yıldırım onu atmamak için direndi. Daha 18. dakikada anlamsız bir şekilde Jorquera’nın sırtına kramponu ile bastı. Kabul ediyorum, müdahalede şiddet ve acımasızlık yoktu, sarı kart yeterliydi ama sarı bile çıkmadı. Sonrasında Bilal Kısa ile mücadelesinde bir kez daha sarı kartı hak etti ama Yıldırım yine oralı olmadı. İlk yarının sonlarında Q7, hakemin elini cebine atmamasından cesaret alarak, Şamil’in ayak bileğine; acımasız, şiddetli, yaralayıcı bir şekilde bastı ve Şamil’in kendini savunma şansı da yoktu. Net bir kırmızı kart olması gerekirken, Yıldırım ancak sarı kart gösterebildi. Bu kararı dahi beğenmeyen Q7, hakemi açık bir şekilde alkışladı. Bunu da değerlendirmeyen Yıldırım 3. kez Q7’yi atmamış oldu.

Gol öncesi faul, ancak..

Beşiktaş golü öncesi, Cenk’in faul yaptığı yönünde itirazlar oldu. Evet, pozisyonda net bir faul vardı ancak 7 pas sonra gol olan bir pozisyonun tüm sorumluluğunu hakeme yüklemek benim fikrime göre doğru olmaz. 29. dakikada Sivok’a gösterdiği sarı karta itiraz etmem ancak bana göre o pozisyon bariz gol şansıydı. Aboubakar Sivok’u geçse, Erdem kademesine giremeden net bir gol şansı yakalayacaktı. Kırmızı daha iyi olurdu.

16 Mayıs 2017, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Cim Bom'un penaltısını atladı‘’

Maçtaki tek hatalı hakem pozisyonu bir pozisyon dışında tartışılacak karar verilmedi. O tek hatalı pozisyon 49’da yaşandı. Sneijder’in şutunda top savunmadaki Fatou’nun açık olan sağ kolunun dirseğinden döndü. Fatau’nun sağ kolu vücudundan ayrılmış, top da bu açık olan kolun dirseğine temas etmişti.

Karar penaltı olmalıydı ancak Göçek “devam” dedi. Geçtiğimiz hafta oynanan Kasımpaşa maçında da Galatasaray’ın bir penaltısı verilmemiş ve dönen top Galatasaray kalesine gol olmuştu.

Bu maçta da aynı senaryo tekrarlandı... Dursun Özbek hafta içinde, “MHK bizi ciddiye almıyor” demişti. Aslında şöyle ifade etmek gerek: “Bu MHK sesi az çıkan ve koltuğunu tehdit etmeyen hiçbir takımı ciddiye almıyor!”

15 Mayıs 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Böyle atama mı olur!‘’

1.Lig’de sona yaklaşılırken şampiyonluk, play-off ve kümede kalma mücadelesi kıran kırana devam ediyor. Takımlar, fmutbolcular, yöneticiler, teknik direktörler her zamankinden daha çok dikkat kesildiler. En ufak bir hatanın bütün bir sezonu yok sayacağını biliyorlar. Bizim Merkez Hakem Kurulu (MHK) ise hâlâ aynı kafada. Önlerinde ne bir ajandaları var, ne de planlamaları. Kafalarına göre hakem atamaya devam ediyorlar!

Kişiliğine kefilim ama...

İşte son örnek: Kardeşi (Erce Kardeşler), Altınordu kalesini koruyan Arda Kardeşler, Göztepe maçına görevlendirildi. Kısa bir hatırlatma; Altınordu ve Göztepe play-off’a kalmak için birbirleriyle yarışıyor. Biri tökezlese, diğeri ilk 6’ya kalacak. Şunu ifade edeyim...

40 hakem içinden

Arda Kardeşler’in kişiliğine ve karakterine en başta ben kefilim. Kardeşinin de ondan en ufak bir beklentisinin olduğuna ihtimal vermem. Anlamadığım nokta; 40 hakem içinden neden Arda tercih edilmiş. Bana göre bu sadece, ‘iş bilmezlik, yeteneksizlik ve bilgisizlikle’ izah edilebilir.

Senaryolar yazılır

Hatalı bir penaltı kararıyla Göztepe yenilse, ne senaryolar yazılır, ne tartışmalar yapılır... Hakemi böylesine zorda bırakmak MHK’ye ne kazandırmıştır acaba!

13 Mayıs 2017, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Talisca'da ‘politik' karar!‘’

Dünkü yazımda “Hukuk Müşavirliği, Talisca’yı PFDK’ya sevk ederse, bu karar hukuki değil ‘politik’ olur” demiştim. Çünkü talimatlarımız çok net: “Hakemin görüş alanında olan ve hakemin görüp değerlendirdiği olaylarda disiplin kurulları işlem yapamaz” İmkânı olanlar o pozisyonu tekrar izlesinler... Olayın olduğu yere Aydınus yakın ve olaya hâkim. Pozisyonu izliyor. Hatta top o bölgeden uzaklaşırken, iki oyuncu arasındaki kontağın farkında ve başını çevirerek iki oyuncuyu kontrol ediyor. “O mesafeden o parmağı göremez” diyenler de olabilir. Konumu gereği görememişse de bu hakemin sorunudur. Alınan bu kararla, TFF Hukuk Müşavirliği kendisini hakem yerine koymuş; hakemin bakıp da göremediği bir pozisyonda, hakem yerine karar vermiştir. Henüz uygulama başlamamış olsa da; “Video Yardımcı Hakem” görevi üstlenmiştir.

Daha önceki örnekler ne olacak!

Hukuk Müşavirliği geçmişte yaşanan şu iki olayda, tam aksi yönde karar almıştır. 2013-2014 sezonunda, Galatasaray- Karabükspor maçında; LuaLua, yardımcı hakem Muhittin Gürses’e itiraz ederken, Talisca’nın hareketinin aynısını yaptı. Sahada hakemler bunu görmediler. Yayıncı kuruluş kameraların olayı tespit etmesine rağmen, hakemlerin görüş alanında olduğu için LuaLua, Disiplin Kurulu’na sevk edilmedi. Muhittin Gürses, bu olayı mahkemeye taşıdı. Mahkeme bu davranışı hakaret olarak kabul etti ve LuaLua’yı Gürses’e 12.000 TL maddi tazminat ödemeye mahkûm etti. Geçtiğimiz sezon Kasımpaşa-Beşiktaş maçında aynı hareketi Oğuzhan, Tita’ya yaptı. Bu kez de Oğuzhan’ın PFDK’ya sevkine gerek görülmedi.

Hep aynı nakarat!

Ligin boyu iyice kısaldı. Şampiyonluk yarışı son haftaya kadar süreceğe benziyor, düşme hattı biraz daha rahat. 1.Lig’de durum çok daha farklı. Düşenler, çıkanlar, Play-Off’a kalacak olanlar arasında kıyasıya bir yarış var. Sonuç son haftaya kalacak ve bu yarışın içinde belli ki birçok takım yer alacak.

Dolayısıyla, “Birbirini ilgilendiren maçlar aynı saatte başlasın” tartışmaları yine alevlendi. Her sezon aynı tartışmalar olur, nedendir bilinmez bu konuda net bir tavır geliştirilmez. Avrupa’nın 5 büyük liginin durumuna baktım. Bazıları son iki haftayı aynı saatte oynatırken, bazıları sadece son haftanın aynı saatte oynanacağı yönünde planlama yapmış. O ülkelerde de aynı saatte oynanması yönünde ses yükseltenler çoğunlukta.

Kulüplerin baskısına boyun eğip...

TFF tüm bu tartışmaların yaşanacağını bile bile, 33. haftaya kadar olan maç programını açıkladı. Belli ki maçların aynı saatte oynanması fikrine sıcak bakmıyor. Çok değil... Geçen yıl da aynı tartışmalar yaşandı. TFF yetkilileri, son haftaya kadar böyle bir değişikliğe gitmeyeceklerini deklare ettiler. Sonrasında ise kulüplerin baskısına boyun eğip, iki hafta kala programı değiştirerek, birbirini ilgilendiren maçları aynı saate aldılar.

İşte bu işin çözümü!

Bir hususu gerçekten merak ediyorum. Bir maçı, karşısında maç olmadan yayınlamanın getirisi ne kadardır? Yayıncı kuruluş aynı saatte oynanan maçlardan ne kadar maddi zarara uğramaktadır? Bu meblağ; oyuncuların diğer maçın sonucuna göre yaşadığı stres, rehavet ya da özgüven, motivasyon gibi psikolojik unsurların sağladığı haksız rekabeti gözardı edecek kadar büyük bir rakam mıdır? Bu konuda yayıncı kuruluşun dahli varsa; yayın sözleşmesine “Son 4 hafta maçlar aynı gün ve saatte oynanacaktır” diye hüküm koymak çözüm olmaz mı?

10 Mayıs 2017, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI