‘’Maç tatil edilmeliydi‘’
Cüneyt Çakır’ın, Janssen’in golü öncesi faul vermesi ve ele gelen toplardaki devam kararları doğruydu. Belhanda’nın yanı sıra Denayer da atılmalıydı. Tarık Ongun’a gelen maddelerin ardından ise maç tatil edilmeliydi.
Derbide hakemlerin doğru ve takdir edilecek kararları yanında, hataları da oldu. 8’de Serdar’ın, 56’da Neto’nun, 59’da Hasan Ali’nin eline gelen toplarda hakemin devam kararları doğruydu. Bu hafta arası eğitim için Riva’ya gelen Rosetti, bu ve buna benzer pozisyonların kesinlikle penaltı olmadığını hakemlere gösterdi. Kısa mesafeden ele gelen topların ve yere vücudun dengesini sağlamak için destek yapılan kolların penaltı olmayacağını söyledi.
UEFA’nın tavrı belli
6. dakikada Fenerbahçe’nin iptal edilen golünde topla oynamaya daha yakın olan Serdar Aziz topa ayağını savurduğunda, Janssen topla Serdar’ın savurduğu ayağının arasına, kendi ayağını
koyuyor. Serdar Aziz de uzanan bu ayağa vurarak düşüyor. UEFA’nın bu pozisyonlardaki tavrını bildiğimden, faul kararının doğru olduğunu düşünüyorum.
Avrupa’da oynansaydı...
24’te Denayer’in, Janssen’e kayarak yaptığı müdahalenin karşılığı kırmızı olmalıydı. 73’te Belhanda’nın aldatma dolayısıyla ikinci sarıdan atılması da bir o kadar doğru karardı. 59’da Tarık Ongun’a yapılanlardan sonra bu maç asla devam etmemeliydi. Bu maç Avrupa’da oynanan bir maç olsaydı kesinlikle tatil olurdu. Bu tür olayların Türkiye’de normalleşmesi, kimsenin garibine gitmemesi
bizleri bu noktaya getirdi. 2010’da Gaziantep-Bursa maçında benzer bir olayda maçı tatil edip, soyunma odasına gitmiştim. Hala doğru olanın benim yaptığım uygulama olduğunu düşünüyorum.
‘’Hakemlerin kafası artık rahat!‘’
Geçtiğimiz hafta içi Süper Lig hakemleri TFF’nin Riva Tesisleri’nde seminer için bir araya geldiler. Seminerde hakemlerin kafasını kurcalayan iki konu netliğe kavuştu. İlki hakemlerin profesyonel sözleşme karşılığı alacakları ücretler, bir diğeri de Video Hakem konusu.
Nihayet imzalandı
Hakemler seminer sırasında 2017-2018 sezonu için Profesyonel sözleşmelerine nihayet imza attılar. Hakemlerin aylık ücretlerinde geçen yıla oranla yüzde 20 oranında indirime gidildi. 3 gruba ayrılan 22 hakemden; FIFA hakemi olanlar ve daha önce FIFA kokartı taşımış olanlar 16 bin 500, bu grubun dışında kalan tecrübeli hakemler 14 bin TL, Süper Lig’e yakın zamanda terfi eden hakemler ise 10 bin 700 TL ödeme yapılacağına dair sözleşmelere imza altına attılar. Bu ücretler geçen yıl 20 bin, 17 bin, 13 bin TL olarak ödeniyordu. Yardımcı hakemlerin ücretleri ise aylık; 3 bin 300, 4 bin 100, 4 bin 800 TL olarak 3 grup halinde belirlendi. Önümüzdeki günlerde yardımcı hakemlerin de sözleşme imzalamaları bekleniyor.
Mahkeme hakkı yok
Sözleşmelerde “Taraflar 15 gün öncesinden karşı tarafı bilgilendirerek sözleşmelerini tek taraflı fesih edebilirler” maddesi de bulunuyor. Fesih halinde tarafların tazminat talep etme ve mahkemeye müracaat etme hakları da eklenen bir madde ile engellenmiş. Hakemler bu aylık ödemeleri yıl içinde 10 ay alabilecekler. 1 Ağustos 2017’de başlayıp, 1 Mayıs 2018’e kadar sürecek dönemde her ayın son iş günü ödemelerin yapılacağı sözleşmelerde belirtilmiş.
Yüzde 75 zam
Ayrıca sözleşmelerde hakemlerin herhangi bir sosyal hakkından bahsedilmiyor, sosyal güvenceleri bulunmuyor. Maaşlarında yapılan bu indirime karşılık, iki hafta kadar önce hakemlerin maç başı 5 bin 700 TL olarak aldıkları ücretler yüzde 75 oranında artırılarak 10 bin TL yapılmıştı.
Ocak’a video hakem hayal
Seminerde ayrıca sadece 45 dakika Video Yardımcı Hakem (VAR) sunumu yapıldı. İtalyan eğitimci Rosetti, İtalya Ligi’nde uygulanan VAR sistemde yaşanan olumlu ve olumsuz yönleri 15 kadar pozisyonla hakemlere analiz etti. Video Hakem Sisteminin 28-29-30 Ekim tarihlerinde ligin 10. haftasında oynanacak 3 ayrı maçta off-line (Çevrimdışı) olarak deneneceği öğrenildi. Bu maçlardan birisinin Fenerbahçe-Kayserispor maçı olacağı belirtildi.
6 ayda bir!
Denemelerin 3 aşamada (Çevrimdışı-yarı çevrimiçiçevrimdışı) yapılması gerektiği, her bir aşamadan diğerine geçiş onayının IFAB tarafından verileceği ve Almanya, İtalya gibi ileri futbol ülkelerinin bile bu aşamaları 6 ayı aşkın sürelerde ancak geçebildikleri düşünüldüğünde; Ocak ayında VAR sistemine geçmemizin imkansız olduğu da açıkça ortaya çıkmış oldu.
‘’Acımasız ve yaralayıcı bir müdahale‘’
Maçın 12. dakikasında Sosa, Yalçın’ın en savunmasız bölgesi olan tendonuna, kramponunun çivileriyle acımasız ve yaralayıcı bir müdahalede bulunmuştu. Bu pozisyonda kartın rengi sarı değil, net bir şekilde kırmızı olmalıydı. Maçın 31. dakikasında Sosa ikinci sarı kartı görerek oyundan ihraç edildi. Hakem beden diliyle; Pereira’nın yönünün rakip kaleye dönük ve önünün açık olduğunu, sarı kartı “Umut vaat eden atağı önlemekten” gösterdiğini oyunculara anlatıyordu.
Bana göre bu sarı kart hatalıydı. Çünkü Pereira, Sosa’ya çalım atarken topun yönünü kendi kalesine doğru çevirmişti. Yani atağının yönü değişmiş, hızı azalmıştı. Sosa faul yapmasa bile kaleci dahil 7 Trabzonsporlu oyuncu Pereira’nın gerisine geçerek savunmadaki yerini almıştı.
Uzatmalarda Yusuf’un gördüğü kırmızı kart doğruydu. Top Turgut Doğan Şahin’e daha yakındı ve düşürülmemiş olsa, Onur’dan önce topa sahip olup, gol atma şansı hayli yüksekti.
‘’Bu maçın altından o kalkar‘’
Çarşamba günü bu sütunlarda derbinin hakeminin kim olacağıyla ilgili “Favori Çakır, Aydınus Plase!” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Öyle de oldu, Namoğlu beni yanıltmadı. Dev derbide Çakır ve ekibini görevlendirdi. “Fenerbahçe’nin Çakır’ı istemediği, Çakır- Aydınus pazarlığının yapıldığı” yönünde birçok tartışma oldu. Her ne olursa olsun, Namoğlu sağduyuyu elden bırakmadı. Maçın adına ve zorluğuna en uygun hakemini bu maça atadı.
Tartışmalar bitmeyecek
Daha önce de ifade ettiğim gibi; maç saatine kadar tartışmalar bitmeyecektir. Kamuoyu Cüneyt Çakır’ın geçmişte yönettiği her iki takımın maçlarındaki olumsuz hatıraları gündeme getirecektir. Maalesef günümüzün vazgeçemediğimiz bir ritüelidir bu...
Bu atmosferi çok yaşadı
Derbi maçları ligimiz için özel maçlardır. Hakemlerinin de özel olması gerekir. Gerektiğinde takımların ve oyuncuların üzerine çıkabilecek; oyunun gidişatına göre önlemler alabilecek; bazen diyalogla, bazen kartlarıyla oyunu kontrolünde tutabilecek; bu atmosferleri birçok kez yaşamış bir hakem bu zor maçın altından kalkabilir. Bu tarife Türkiye’de en çok uyan 2-3 hakemden biri de Cüneyt Çakır’dır. Sayısız üst düzey turnuvalarda bulunmuş, Şampiyonlar Ligi’nde final yönetmiş, 2018 Dünya Kupası finalinin en büyük adaylarından biri olan Cüneyt Çakır; eğer gününde olursa bu maçın altından da rahatlıkla kalkabilecektir.
‘’Favori Çakır, Aydınus plase‘’
Dünyanın en iyi 5 hakeminden birisi olarak gösterilen Cüneyt Çakır, bu maçın en büyük adayıdır benim gözümde. Macera aramaya gerek yok. Ancak Namoğlu’nun aklında her şartta Fırat Aydınus alternatifinin olduğunu düşünüyorum.
Türkiye’de adı Galatasaray-Fenerbahçe olan her maç, önem derecesi en yüksek maçtır. Bu mücadelelerde kamuoyunun ilk merak ettiği konu, karşılaşmanın hakeminin kim olacağı... Maçtan sonra ise kamuoyunu tek meşgul eden konu, derbi hakeminin müsabakada yaptığı hatalar...
Hedef tahtasına oturacak
Bugün gelinen nokta Türk hakemliğinin içinde bulunduğu çıkmazı çok net izah eder durumda. Süper Lig’de maç yöneten 22 hakemimiz var. Bu 22 hakemin 7’si uluslararası arenada maç yönetiyorlar. Ayrıca geçmişte uluslararası tecrübe yaşamış, Bülent Yıldırım, Fırat Aydınus ve Barış Şimşek gibi tecrübeli hakemlerimiz de var.
Bu hakemlerden derbiyi kim yönetir diye düşündüğümüzde; her biri hakkında takımların geçmiş olumsuz hatıraları gündeme geliyor ve maça atanan hakem, henüz ilk düdüğü çalmadan hedef tahtasına yerleşiyor.
Namoğlu’nun işi bu anlamda oldukça zor. Hangi ismi atarsa atasın, bir takımı memnun edemeyecek. Takımları memnun etme arzusunda olursa, bu kez uygun ismi seçemeyecek. Tam bir kısırdöngü...
UEFA’da bir görevi yoksa...
Dünya’nın en iyi 5 hakeminden birisi olarak gösterilen Cüneyt Çakır, bu maçın en büyük adayıdır benim gözümde... UEFA’da bir görevi yoksa ve bir sakatlığı söz konusu değilse, görev ona her zaman daha yakındır. Öyle de olması gerekir. Macera aramaya gerek yok. Namoğlu ve kurulu başka hesaplara girmezse bu maça Çakır’ı atar...
Ancak Namoğlu’nun aklında her şartta Fırat Aydınus alternatifinin olduğunu düşünüyorum. Namoğlu’nun; eline kalemi aldığında, her türlü zor maça Aydınus’u atamak gibi bir tavrı var. Aydınus’un derbi karnesi ve Namoğlu’nun tavrını da düşündüğümde, Fırat Aydınus ismi beni şaşırtmaz.
O pranga artık kırılabilir
Her derbinin arifesinde hep Çakır ve Aydınus isminin öne çıkıyor olması bence çok ciddi bir problem. Her zor maça bu iki ismi atamak, onları kamuoyu önünde Ali Palabıyık örneğinde olduğu gibi aşırı yıpratabilir. Sadece günü kurtarır. Oysa lig uzun bir maraton. Bu iki isme daha çok ihtiyaç olacak.
Halis Özkahya ve Mete Kalkavan da son dönemlerde derbilere uzak kaldı. Keşke Namoğlu bu haftayı bir milat olarak görebilse ve bu iki ismi de derbiye düşünebilse... Halis Özkahya’nın Fenerbahçe vetosu ve Mete Kalkavan’ın “kıymık-kıymık” engelini düşünmeden hareket eden bir Namoğlu; Türk hakemliğinin en büyük prangasını bu maçla kırabilir... “Sizin istediğiniz değil, benim tavrım önemli! ” diyebilir. “Bunu söyleyebilir mi?” derseniz... “Umutsuz yaşanmaz!” derim...
‘’Zeki de atılmalıydı‘’
Maçın 45. dakikasında Babel’in gördüğü kırmızı kart yüzde 100 doğru bir karardı. Her ne kadar Babel’in hamlesi topa doğru olsa da; kafa seviyesine ayağını kaldırdığında, daha dikkatli davranmalıydı. Kramponun tabanıyla rakibinin yüzüne yaptığı bu acımasız müdahalenin karşılığı kırmızı karttı ve Özkahya bu pozisyonda yanılmadı. Fakat Özkahya aynı dikkati oyunun son dakikasında Zeki Yavru’nun hareketinde gösteremedi. Zeki Yavru’nun Tolgay’ın kafasına yaptığı hareketin şekil olarak Babel’in pozisyonundan farkı yoktu. Zeki’nin kramponun tabanıyla, ayağı dizden gergin, yerde savunmasız yatan rakibinin kafasına darbesi de acımasız bir müdahaleydi. Karar sarı değil, kırmızı kart olmalıydı. Gençlerbirliği’nin ilk golünde ofsayt itirazları gereksizdi. Beşiktaş penaltısında ise Mehmet’in dizden rakibine bir teması vardı. Penaltı doğru karardı.
‘’Bir kural iki yorum!‘’
“Hakemlere Hakaret Serbest” başlıklı yazımın ardından, dün öğlen saatlerinde Fenerbahçe’nin Hukuk işlerinden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Sayın ™ekip Mosturoğlu beni aradı. Türkiye’nin spor alanında değerli hukukçularından biri olan Mosturoğlu; yazdıklarımın aksine, yapılmış olan değişiklikle, hakemler için yapılan “Kötü maç yönetti” gibi bir açıklamanın dahi, bu madde kapsamına alınarak, ilgililerin hemen her konuda cezalandırılmak istendiğini savundu.
Mosturoğlu’na göre
Tabi ki, bir hukukçunun yapmış olduğu değerlendirmeyi dikkate almak gerekir. Sayın Mosturoğlu’nun düşüncesi şu şekilde: “Bir önceki talimat maddesi detaylı değildi. Yeni talimatta ise hakemlere özel ayrıntılı açıklamalar kullanılmış ve ‘hakemleri etki altına almaya yönelik’ ifadesiyle yoruma açık bir madde ilave edilmiş. Bu şartlarda hakemi eleştiren her türlü masum açıklamalar dahi suç kapsamına girebilir.”
Bana göre...
Ben de kendi bakış açımı izah etmeye çalıştım. “Hakemi etki altına almaya yönelik” ifadesi eklenmiş olsa da; eski talimatta yer alan “Sportmenliğe, spor ahlakına, fair-play anlayışına aykırı” ifadelerinin de aynı kapsam içine girdiğini ve değişen bir durumun olmadığını söyledim. Dolayısıyla suçta bir değişiklik olmadığını, sadece cezaların alt sınırının hafifletildiğini belirttim.”
Tahkim’e gidecekler
Mosturoğlu: Uygulama hayata geçtiğinde, değişikliğin hangi düşünceyle yapıldığının daha net anlaşılacağını, bir hukuk maddesinin, iki farklı yoruma fırsat vermemesi gerektiğini söyledi. Disiplin Kurulları’nın yorum konusundaki sicilinin pek parlak olmadığını, bir yönetici olarak bu değişikliğin aleyhlerine hüküm doğurması ihtimalinin yüksek olduğunu düşündüğünü, bugün (dün) yönetim kurullarında bu konuyu görüşeceklerini ve gerekli görürlerse ilgili talimat maddesinin iptali için Tahkim Kurulu’na gideceklerini söyledi.
Herkesin yorumu farklı
Daha önce Disiplin Kurulları’nda görev yapmış üç, halen görev yapan bir hukukçu ile de görüştüm. Bana hak veren de oldu, Sayın Mosturoğlu gibi düşünen de... Daha uygulanmaya dahi başlanmadan bu kadar tartışma yaratan bir madde, TFF Hukuk Kurulu ve Disiplin Kurulu tarafından ne şekilde yorumlanacak, önümüzdeki günler ne tür tartışmalara gebe olacak, bekleyip göreceğiz.
SPORTMENLİĞE AYKIRI AÇIKLAMALAR (Eski)
Basın ve yayın organları aracılığıyla;
Sportmenliğe, spor ahlakına, fair-play anlayışına aykırı,
TFF’nin saygınlığını zedeleyen,
Futbolun değerini düşüren,
Sporda şiddet veya düzensizliği teşvik eden, Taraftar eylemlerine sebebiyet verebilecek,
Spor müsabakalarının taraflarını, HAKEMLERİ, spor kulübü veya TFF yöneticilerini rencide edebilecek ya da bu kişilere husumet duyulmasına neden olabilecek şekilde açıklamada bulunan; *
Futbolculara 2-6 maç, * Kulüplerin yöneticilerine 45-120 gün, * Teknik görevliler 3-7 maç arası ceza verilir.
SPORTMENLİĞE AYKIRI AÇIKLAMALAR (Yeni)
(Eski maddenin içinden “HAKEMLER” çıkartılarak yeni bir bent eklenerek ifadeler ve ceza sınırları değişmiş)
Hakemler hakkında,
Etki altına almaya yönelik,
Dürüstlüklerini veya tarafsızlıklarını sorgulayan,
İtibarsızlaştırmaya çalışan, Bu kişileri rencide edebilecek nitelikte herhangi bir yorum ve açıklama yapan;
*Futbolculara ihtar, para cezası, en fazla 6 müsabakadan, *Yöneticilere ihtar, para cezası, en fazla 120 gün, *Teknik görevlilere ihtar, para cezası, en fazla 7 maç ceza verilir.
‘’Hakemlere hakaret serbest!‘’
6 EKİM 2017 Taihini bir kenara not edin! TFF Yönetim Kurulu Disiplin Talimatının 38. Maddesinde yaptığı değişiklikle; hakemlerini kendi eliyle değersizleştirmiş, onları yerle bir etmiştir. Basın yoluyla hakemlere hakaret etmek, onların onurunu kırmak serbest bırakılmıştır! İşte detaylar;
Kesinlikle abartmıyorum, şaka da yapmıyorum! Bir maç sonrası, mikrofonların karşısına geçen; kulüp başkanı, teknik sorumlu ya da futbolcu; hakem hakkında ağır eleştirilerde bulunsa, hakaret etse, “tetikçi, eyyamcı, emek hırsızı, talimatla maç yönetti!” ifadelerini kullansa; 6 Ekim’e kadar bir yaptırım görmesi muhtemeldi. Bu açıklamaları bir yönetici yapmışsa en az 45 gün hak mahrumiyeti, bir hoca yapmışsa en az 3 maç, bir futbolcu yapmışsa en az 2 maç ceza alıyordu. Disiplin Kurulunun vereceği ceza her şartta “maçtan men” cezasıydı.
Para kadar hakaret!
6 Ekim tarihi itibariyle bu tür açıklamaların karşılığında verilen cezaların alt sınırı “ihtar” olarak değiştirildi. “İhtar” cezasının bir üst yaptırımı “para cezası” oldu. “Hak mahrumiyeti” ya da “men cezası” en sona bırakıldı. Disiplin kurullarımızın alt sınırdan ceza verme aşkını (!), takdiri nedenlerle indirime gitme alışkanlığını da göz önüne aldığımızda; yöneticiler, hocalar ve futbolcular için “Parasını veririm, hakemlere de istediğimi söylerim!” dönemine geçiş yapıldı! Bundan böyle herkes hakemlere parası kadar hakaret edebilecek!
Yalnızca hakemlere...
Hakemlere yapılan hakaretlere bu ayrıcalık(!) getirilirken, hocalara, futbolculara, kulüp ve TFF yöneticilerine; basın yoluyla “onur kırıcı ve spor ahlakına uymayan sözler” sarf etmenin karşılığında verilen cezalarda ise bir değişiklik olmadı. Yani Mahmut Uslu’nun Caner’in aile yaşantısı hakkında söylediği sözlerde yaptırım aynı kalırken (45 gün hak mahrumiyeti), bu ifadeleri bir hakem için kullanması halinde alacağı ceza “ihtar”, bilemediniz “para” cezasına düşürüldü.
Sözün bittiği yer
Yöneticiler, futbolcular ya da teknik direktörler bu değişiklikten hangi gerekçelerle muaf tutuldu, çözemedim. Suçun büyüklüğü, takdir edilen ceza ile ölçülür. TFF yayınladığı talimatla hakemlere hakaret edilmesini sıradan bir mevzu haline getirmiştir. Bu günden sonra, herhangi bir TFF yetkilisinin, MHK Başkanı’nın hakemlerin ağır şekilde eleştirilmesine söyleyeceği söz kalmamıştır.









































