‘’Hatalar gecesi‘’
Maçın hakemi Ümit Öztürk, oyun genelinde verdiği kararlarla maçın gidişatını önemli ölçüde etkiledi. Verdiği doğru kararların yanında hatalı kararları da vardı. Henüz böyle maçlar için ciddi tecrübe eksiği olan Öztürk, başarısız bir maça imza atmış oldu. Dakika 24: Maçın hakemi Skrtel-Rantie mücadelesinde; Gençlerbirliği lehine faul kararı verip, Skrtel’e sarı kart gösterdi. Burada kurallar dâhilinde bir mücadele vardı. Faul vermek yerine oyunu devam ettirmek daha doğru olurdu. Eğer faul kararı verilmişse, bu bir bariz gol şansıydı. Rantie Skrtel’i geçse Volkan ile karşı karşıya kalacaktı. Faul çalındığına göre kartın rengi sarı değil, kırmızı olmalıydı.
Penaltı kararı doğru değil
Dakika 34: Ceza sahası içerisinde Skrtel-Ahmet kafa topu mücadelesinde hakem penaltı düdüğünü çaldı. Kafaya yükselmiş ve topa vurmuş olan Ahmet’e, arkadan gelen Skrtel kafasıyla bir darbe de bulundu. Böyle ciddi bir darbe olmasa pozisyon için penaltı der miydik? Bence diyemezdik. Skrtel, burada Ahmet’in topla oynamasına engel olacak bir müdahalede bulunmadığını düşünüyorum. Bu pozisyon için hakemin penaltı kararını ağır eleştiremiyorum fakat ben kararın hatalı olduğunu düşünüyorum. Diğer bir konu ise, hakemin penaltı kararı verdiğini, tedavisi tamamlanınca öğrenen Skrtel’in, yerde duran bir cisme, hakemi protesto için tekme atmasının affı olmaz. Burada Skrtel ikinci sarı kartla oyundan atılması gerekirdi. Dakika 41: Hasan Ali, hızlı hücuma çıkan rakibi Rantie’yi sarılarak durdurdu. Bu duruma sinirlenen Rantie de eliyle, Hasan Ali’nin yüzüne bir müdahalede bulundu. Hasan Ali’nin gördüğü sarı karta söylenecek bir şey yok. Rantie’nin kırmızısını ise tartışanlar olacaktır. Bence kırmızı kart yüzde yüz doğru bir karardı. Bu tür pozisyonlarda hareketin hangi uzuvla, rakibin vücudunun hangi bölgesine yapıldığı önemlidir. Yüze yapılan müdahalelerde daha hassas olmak gerekir. Rantie’nin top için mücadele etmezken; bilinçli olarak, rakibin yüzüne yapılan bu hareketin affı olmaması gerekirdi. Hakem de öyle yaptı.
Hakem hassas davrandı
Dakika 57: Fenerbahçe atağında ceza sahasında soldan gelen ortaya hareketlenen Giuliano’yu Uğur, omuzundan bastırarak ve kayarak ayağına müdahalede bulunarak düşürdü. Karar penaltı olmalıydı. Hakem devam dedi. Dakika 85: Zaman geçirdiği gerekçesiyle daha önce sarı kart gören Murat Duruer’in ikinci sarı kartı doğru idi. Rakibinin ayağına basmıştı. Ancak ilk sarı kartında hakemin çok hassas davrandığını bu kartı göstermemesi gerektiğini düşünüyorum.
‘’‘WAR' mısın yok musun!‘’
Sezonun ilk haftasından itibaren hakem hatalarıyla birlikte, yöneticiler ve teknik direktörler; VAR sisteminin kısa sürede hayata geçmesini beklediklerini ifade etmeye başladılar. Gerçi 2. haftada hakemlerin genelde tartışmalardan uzak yönetimler sergilemesi, harareti biraz düşürse de; ileriki haftalarda yaşanabilecek hatalar yine VAR konusundaki umutlu bekleyişi alevlendirecek görünüyor.
Bu süre yetmez
Yetkililere göre ocak ayında sistem Türkiye’de uygulanmaya başlanacak ya da planlama o yönde. MHK Başkanı Namoğlu da birçok kez Ocak ayını işaret etti. Haziran başında Başakşehir stadyumunda ilk çevrimdışı (Off-line)* deney gerçekleştirildiğinde, işaret edilen Ocak ayına 7 ay vardı. O gün de ifade etmiştim, “Bu 7 aylık süre bile eğitimleri ve denemeleri tamamlamak için yeterli değil” diye.
Eğitim yapılmıyor
Fakat yetkililer bu tarihte ısrarcıydılar. Namoğlu ise yaz aylarında hakemlerin eğitimi için yoğun çalışmalar sürdüreceklerinden bahsetmişti. O günden bu güne 3 ay geçmesine rağmen VAR sistemiyle alakalı hiçbir çalışma ve planlama yapılmadı. Tek saat hakem eğitimi icra edilmedi. Ayrıca ocak ayında bu sisteme geçiş planlanıyorsa; hakem kadrolarının da ona göre şekillenmesi gerekirdi. Temmuz ayında açıklanan hakem kadrolarında bu yönde bir hazırlık ve planlama göremedik.
Hazırlık bile yok
Diğer taraftan, IFAB’ın yaptığı açıklamada çevrimiçi (online)** denemelere başlaması için onay verilen 11 ülke arasında Türkiye’nin adını göremedik. Bu sistemi maçlarında çevrimiçi denemek üzere onay almış ülkeler: Belçika, İtalya, Almanya, Portekiz, Amerika Bileşik Devletleri, Avusturya, Fransa, Brezilya, Kore, Hollanda ve Polonya olarak açıklandı. Türkiye ise; Çek Cumhuriyeti, Katar ve Suudi Arabistan ile birlikte gelecekte sistemi çevrimiçi denemek için hazırlık aşamasındaki ülkeler arasında gösterildi. Henüz Türkiye’de herhangi bir adım atılmamışken, IFAB’dan onay çıkmasını beklemek de fazla iyimserlik olurdu zaten.
Demirören karşı
VAR sistemin faydasına inanan ve sistem için en fazla çaba sarf eden kişi Sayın Göksel Gümüşdağ’dı. Yakın zamanda Kulüpler Birliği Başkanlığı görevinden ayrıldı. VAR sistemi planlaması ve hayata geçirilmesi aşamasında bu ayrılığı önemli bir kayıp olarak görüyorum. Ayrıca Sayın Demirören katıldığı bir televizyon programında, “Ben futbolda teknolojiye karşıyım. Futbolun zevki, hata. Futbol hata oyunu olduğu için çok seviliyor” diyerek; bireysel olarak sisteme karşı olduğunu ancak kurumsal olarak sistemi desteklediklerini ifade etti.
Adım atılmıyor
Yukarıda saydığım gelişmeler ve açıklamaları tek tek değerlendirdiğinizde, ocak ayında VAR sistemine geçişin mümkün olmadığına rahatlıkla ikna olabilirsiniz. Sistemi “sözde” destekleyenlerin, “özde” hiçbir adım atılmadıklarını anlayabilirsiniz. *ÇeVRİMDIşI: Sahadaki hakemle bağlantının olmadığı, sadece pozisyon inceleme çalışmalarının yapıldığı deneyler. **ÇeVRİMİÇİ: Sistemin tüm yönleriyle test edildiği deneyler.
‘’Talisca kırmızı kart görmeliydi‘’
Geceye damga vuran tek pozisyon 31.dakikadaki Talisca-Veysel mücadelesiydi. Beşiktaş’ın serbest vuruş kullanacağı bir pozisyonda Veysel yüzünü tutarak yerde kaldı. Talisca da yaptığı hareket dolayısıyla sarı kart gördü.
Öncelikle belirtmeliyim ki; pozisyon hakkında karar vereceğimiz iki açı ekrana geldi. Gördüğümüz bir açıda, Talisca sol dirseği ile Veysel’in yüzüne vuruyor gözüküyor. Bu tartışmasız kırmızı kart olmalı.
Ancak diğer açıda ise sol dirseğinin teması yok gibi görünüyor. Bu açıda ise Talisca sağ eliyle, bilinçli bir şekilde Veysel’in yüzünden itiyor veya vuruyor. Rakibin yüzüne karşı bilinçli şekilde yapılan bu hareketlere de mutlak kırmızı kart gösterilmesi gerekir.
Her iki açıyı da izlediğimde: “Bence her şartta bu pozisyon kırmızı olmalı.” diyorum ancak iki farklı açının, bize iki farklı fikir veriyor olması da; hakemin işinin ne kadar zor olduğunu gösteriyor.
‘’Bizim mahallede her şey aynı‘’
Yeni sezon başladı, hakemlerimiz yine gündemde…
Evvelki sezonlarda ilk hafta açıklamaları: “Hakemlerimiz de insan, takımlarımız gibi onlar da henüz hazır değiller, daha dikkatli olmalılar” şeklinde iken…
Bu sezon demeçleri çok sert başladı. “Düdüğünü asmalı!” açıklaması daha ilk haftadan geldi…
Deme ki; artık hakemlere karşı “tahammülün” “t” si bile kalmadı!
Çok Şaşırdım!
Hakemlerimiz sezona çok kötü başladılar…
Konyaspor hakem kararlarıyla mağdur oldu…
1.Lig dâhil, ilk haftadan oynanan maçlarda ortalamanın üzerinde hatalar yapıldı…
Daha ilk haftadan hakemlerin kazanan takımı belirlediği maçlar oldu…
Şaşırdım mı? Hem de çok şaşırdım!
Yanlış anlaşılmasın… Ben bu olanlara şaşırmadım…
Ben; hakemlerin kötü bir başlangıç yapmalarına, şaşıranlara şaşırdım!
Hepimiz farkındayız
Geçtiğimiz sezon hakemler adına nasıl geçmişti? Çok kötü!
MHK her hafta yapılan çok büyük hakem hatalarına önlem alabilmiş miydi? Hayır!
MHK’nin idari ve teknik anlamda yaptığı yanlışlarına dur diyen olmuş muydu? Hayır!
Yeni bir sezona başladık, hakemlerin başında kim var? Yine Namoğlu!
Yapılan hatalardan dersler çıkartılmış mı? Hayır!
Sezon başı hakemler ne kadar eğitime tabi tutulmuş? Sadece 1,5 gün!
Hakemlerin aynı hatalara düşmemesi adına ne tür talimatlar verilmiş? Hiç verilmemiş!
Görevdeki Namoğlu ve onun kurulu bu krizleri çözecek yetenekte mi? Cevabını siz verin!
Problemsiz bir sezon!
Son hakem seminerinin açılış konuşmasında Başkan Namoğlu ne demişti? “Hakemlerimiz geçtiğimiz sezonu problemsiz bir şekilde tamamladılar.”
Namoğlu’nun bu tespitinin bir dayanağı var mı? Bence hiç yok!
O halde hazır olun, bunlar şimdilik iyi günlerimiz.
Çok daha problemsiz(!) bir sezon bizi bekliyor…
‘’Burak'a penaltı Trabzon'a 2 kırmızı‘’
Maçın 17. dakikası oynanırken; yere düşen Fofana’nın baldırına, Pereira; hedefinde top yokken tabanıyla bastı. Hakemlere verilen talimata göre, ‘Topsuz alanda yapılan bu tür müdahalelerde şiddet aranmaz’. Pereira bu pozisyonda kırmızı kart görmeliydi ancak Göçek sarı kart dahi göstermedi. 19. dakikada Moke’nin Burak’ı koluyla itmesi, penaltıydı. Ancak Burak’ın vücudu hakemin görüş açısını kapatıyor. Bu yüzden hakemi fazla eleştiremem. 52. dakikada Durica’nın, ayak bileğini kırdığı pozisyonda Göçek sarı kart gösterdi ama aslında Durica’yı atmalıydı. Çünkü Durica hız alarak, şiddetli ve acımasız şekilde rakibinin bileğine basmıştı.
‘’Devam kararı verilmeliydi‘’
Dün gece seyircisiz ve aşırı sıcakta oynanan maçın genelinde Çakır başarılı bir görüntü verdi. Kararlarında ve kartlarda standardını korudu. Bir pozisyon dışında başarılıydı. O pozisyon da 63. dakikada yaşandı. Beşiktaş lehine çaldığı penaltı düdüğü Çakır’ın kalitesine yakışmadı. Cenk-Diego mücadelesinde; Diego’nun Cenk’e penaltıyı gerektirecek önemli bir teması yoktu. Cenk kendini kolay yere bıraktı. Çakır oyunu devam ettirse, daha doğru olurdu.
‘’Fırat Aydınus sorunsuz yönetti‘’
Maçın hakemi Fırat Aydınus ve ekibi, tıpkı iki takım gibi bu sezon ilk kez görücüye çıkmış oldular. Maç ilk dakikadan itibaren, seyirci taşkınlıklarını saymazsak; oyuncular açısından sakin ve centilmence oynandı. Aydınus ’un yapmış olduğu ufak, tefek hatalar vardı ancak bunlar sonuca tesir edecek ve ağır eleştiri gerektirecek hatalar değildi. Aydınus yılların verdiği tecrübe ve futbol bilgisiyle tartışmalara mahal vermeden maçı tamamlamış oldu.
Tek hatası sarı kart!
Henüz 5. dakikada Traore-Beck mücadelesinde Traore net bir şekilde Beck’in ayağına bastı. Karar sarı kart olmalıydı ancak Aydınus elini cebine götürmedi. Burada 4. hakem Umut Meler, Aydınus’u uyarmalıydı. İlk yarının uzatma dakikaları oynanırken, Babel’in şutunda top; savunmada Ali Turan’ın önce vücuduna, devamında kapalı olan sol koluna çarptı. Beşiktaşlı futbolcular bu pozisyonda penaltı beklediler. Ancak Aydınus ’un devam kararı doğruydu.
Umarım böyle gider
Maçın 90. dakikasında Pepe ’nin, Jonsson’a müdahalesi net bir penaltıydı. Aydınus son dakikada kritik ve doğru bir düdükle kupanın sahibini belirlemiş oldu. Fırat Aydınus’un sezonun ilk önemli maçının sorunsuz atlatması ve lige iyi bir başlangıç yapması; umarım tüm hakemlere moral olur.
‘’Hakemler İhsan abisini kaybetti‘’
*Türkiye Futbol Direktörümüzün adı bir kavgaya karışıyor. “Benim ailem ve ülkem çok büyük değerdir. Onların hiç birine laf söyletmeyeceğimi bilmeniz gerekir. Bu değerlere laf söylendiğinde gereğini yapmadığım olmamıştır. Bugün olsa yine aynısını yaparım.” diyor.
*Milli kalecimiz Volkan Demirel, milli maçı terk ediyor: “Eşime ve 10 aylık kızıma edilen küfürler beni çileden çıkardı!” diyerek kendini savunuyor.
*Milli takımımızın kaptanı, uçakta bir gazeteci abimize saldırıyor: “Ben futbolu bırakırım ama aileme, şerefime laf söyletmem!” diyor. Yaptığı yanlışı “aile” kavramını kullanarak haklı gerekçelere bağlıyor.
*Emre Belezoğlu, maç bitimi stattan ayrılırken bir taraftara saldırıyor, olay takım arkadaşlarıyla birlikte gazeteci tartaklamaya kadar gidiyor. Emre: “Adam gelmiş yüzüme karşı anneme, aileme küfür ediyor. Buna karşılık ne yapmamı bekliyorlar?” diyor.
*Tosic, kırmızı kart görüyor: “Van Persie aileme küfür etti.”, Sabri kavga ediyor, oyundan atılıyor “Volkan anneme ağıza alınmayacak küfürler etti” diyerek haklılıklarını dile getiriyor.
Kim ya da kimler!
12 Eylül 2015 tarihinde oğlunun yönettiği Galatasaray-Mersin İdman Yurdu maçını tribünde izlerken, ailesine edilen küfürlere çok içerleyen İhsan Kalkavan (Mete Kalkavan’ın babası) 80. dakikada stadı terk ettikten sonra bindiği takside kalp krizi geçirerek hastaneye kaldırılıyor. Maalesef İhsan abi, 2 yıldır sürdürdüğü hayat mücadelesini geçtiğimiz Pazar günü kaybediyor. İhsan abinin kalp krizi geçirmesini tetikleyen bu küfür olayı kamuoyuna yansımasına rağmen; “Şeref tribününde bu küfrü eden kim ya da kimler, neden müdahale edilmedi?” gibi sorular o gün de sorulmadı, bu günlerde de sorulmuyor. Yukarıda sıraladığım olayların hiçbirisi kadar mevzu edilmiyor.
Unutulmaması gerekir ki, hakemlerin de bir ailesi var ve küfrü asla hak etmiyorlar. Hakemlerin aileleri de en az diğer aileler kadar değerli. 20 yılı aşkın süre hakemlik yaptım. Annem, babam, eşim, çocuklarım tribünden bir tek maçımı dahi izlemediler. Daha doğrusu izleyemediler. Ben böyle bir şeye cesaret edemedim. Eminim Mete Kalkavan da babasının bu maça gelmemesini babasından istemiş ama sonuç alamamıştır. Bu ölümün arkasındaki saklı olan dram, kolayca kabul edilecek bir olay değildir. Yukarıda sıraladığım “aile ve küfür” mevzularından daha önemsiz de değildir. Bir cana sebep olmuştur. Volkan Demirel’e küfür eden şahıs nasıl tespit edilip, cezalandırılıyorsa; Kalkavan ailesine küfür eden kişi ya da kişiler de tespit edilip cezalandırılmalıydı. Belki de geç kalınmış sayılmaz, halen gereken yapılabilir.
Sevilen ve saygı duyulan...
İhsan abinin vefatına çok üzüldüm. Kalkavan ailesine sabır, merhum İhsan abiye rahmet dilerim. Hakemler arasında çok sevilen ve saygı duyulan bir kişiydi, hakemlerin İhsan abisiydi. Hakemlere yakınlık gösterir, her konuda yardımcı olmaya çalışırdı. Mekânı cennet olsun.