‘’Kırmızılar artık sarı!‘’
Trabzonspor-Fenerbahçe maçında Palabıyık’ın 3 kırmızı kartı atladığını düşünenlerin oranı hayli fazlaydı. Ben ise bu fikrin belli oranda karşısındaydım. Pereira-Alper ve Fernandao-Abdulkadir mücadelelerinde kırmızı karta gerek olmadığını; Kucka-Alper mücadelesinin ise kırmızı karta daha yakın olduğunu ancak sarı kart gösterilmesinin de fazla yadırganmaması gerektiğini söyledim.
Sarı bile çıkmadı
Şunu ifade etmeliyim. Bu bir hakemin hatalarının üstünü örtme yazısı değildir. Kamuoyunun “kırmızı mı, sarı mı?” diye tartıştığı iki pozisyonda sarı kart dahi çıkartmamıştır. Çıkmayan sarılar bile oyunun gidişatını belli oranda etkilemiştir. Bu haliyle hakemin savunulacak bir yanı yoktur. Kamuoyundan farklı yorum yapmamın dayanak noktası, UEFA’nın en son hazırladığı 2017-2 sayılı eğitim paketi. Bu eğitim paketini gözden geçirdiğinizde; ciddi faullü oyunlarla ilgili UEFA’nın tavrının belli oranda değiştiğini; kırmızı kart limitini biraz daha yukarı çektiğini göreceksiniz.
Risk aldığını bilmeli
Bu pakette “Şiddet Skalası” diye bir tablo oluşturulmuş. Bu skalada sarı ile kırmızı kart arasına “Borderline (limit çizgisi)” diye bir bölüm eklenmiş. Şiddetin ve yoğunluğun limitte olduğu pozisyonlar “Borderline” olarak belirlenmiş ve şöyle bir açıklama getirilmiş: “Bir futbolcu kramponunun çivileriyle rakibinin ayağına aşırı güç kullanmadan basıyor ancak güç nispeten fazla. Burada düşünülecek kart sarı olmalı ancak oyuncu yüksek risk aldığını ve atılabileceğini de düşünmeli.”
Oyuncu sahada kalacak!
Anlayacağınız hakeme bir hareket alanı veriyor. Hız içermeyen, şiddetin tartışıldığı, “Sarı mı, kırmızı mı?” düşüncesi olan pozisyonlar için sarı kartı daha uygun görüyor. Olayın ciddiyetinin sınırda olduğu pozisyonlar için “Maçın gidişatını etkilemeyin!” uyarısı da yapıyor. UEFA son yıllarda; seyircinin maçlara, oynanan futbolu ve oyuncuları izlemek için gittiğini belirterek, oyuncuları mümkün olduğu kadar sahada tutmayı önemsiyor. Bunu hakem seminerlerinde dile getiriyor. Kabul edelim ya da etmeyelim bu fikri maçlarda uygulamaya çalışıyor.
Dünya Kupası’nı bekleyin
UEFA hakemlerinden sorumlu Collina, Dünya hakemliğinden de sorumlu bir pozisyona geldi. Bu görevlendirme sonrası nasıl ki elle oynamalarla ilgili yorumlar FIFA’ya yaklaşmışsa ve çıta yükselmişse; kırmızı kartla ilgili yorumların da FIFA’ya yaklaşması ve çıtanın yükselmesi kaçınılmazdır. 2014 Dünya Kupası’nı hatırlayın. Şiddetin seviyesini ve çıkmayan kartları... Şimdi de 2018 Dünya Kupası’nı bekleyin. Böyle pozisyonların çoğuna kırmızı kartın çıkmayacağını göreceksiniz.
Eski mi, yeni mi!
Sözün özü: Ben değerlendirmelerimi en son belirlenen UEFA ve FIFA normlarına göre yaptım. Bu normların Türkiye’de uygulanmaya başlayıp-başlanmadığını, hakemlere bu yeni yorumların anlatılıp-anlatılmadığını bilmiyorum. Eski uygulamalar halen yürürlükte ise, pozisyonlara kırmızı diyenler de haksız sayılmazlar...
‘’3 kırmızı çıkmadı!‘’
Dün akşam oynanan maçta hakem Ali Palabıyık kritik kararlar vermek zorunda kaldı. Verdiği kararlar içerisinde Palabıyık’ın en net hatası, Fenerbahçe’nin golünün geldiği korner vuruşundan önceki kararıydı. Top Alper’den oyun alanının dışına çıkmıştı. Karar aut olmalıydı ancak Palabıyık korner verdi. O korner de gol oldu. Maç genelinde Palabıyık’ın kırmızı kart çıkartması beklenen 3 ayrı pozisyon oldu. 16’da Pereira’nın Alper’e, 36’da Kucka’nın yine Alper’e, 54’de Fernandao’nun Abdulkadir’e müdahaleleri limitte olan hareketlerdi. 3 pozisyonda da kırmızı kart çıksa kabul görülebilirdi.
Sarı bile yok
Kırmızı kart için gerekli olan kriterler: Acımasızlık, şiddet,yoğunluktur... Bana göre 16’daki pozisyonda net bir yoğunluk ve yaralayıcılık yok. Sarı kart yeterliydi ama sarı kart da çıkmadı. 54’teki pozisyonda ise Fernandao’nun hedefinde top var. Rakibe acımasız ve şiddetli bir temas yok. Burada da hakeme saygı duymamız gerekir.
Saygı duyuyorum...
Bu üç pozisyon içinde kırmızıya en yakın olan pozisyon 36’da Kucka’nın, Alper’in baldırına bastığı pozisyondu. Çok sınırda olan bu pozisyon için kırmızı kart diyenlere saygı duyuyorum ve itiraz etmiyorum. Ancak UEFA’nın 2018 yılı başında gönderdiği eğitim paketi ve oradaki yorumlara bakınca sarı kartın yanlış olmadığını değerlendiriyorum. Hafta arası bu eğitim paketinin içeriğine yazılarımda değinmek niyetindeyim.
‘’Skandal atama!‘’
İki takım arasındaki son 3 maçı yöneten Ali Palabıyık, 4. kez üst üste Trabzonspor-Fenerbahçe karşılaşmasına atandı. Yusuf Namoğlu eminimin bundan habersizdir! Riva’daki herhangi bir personel bile bu hatayı yapıp, kendisini komik duruma düşürmezdi!
Namoğlu’nun zor maçlara atama yaparken, performansın dışında daha önde tuttuğu; ‘iki takımın daha önce tepkisini çekmemiş, yakın tarihte verdiği kararlardan ötürü iki takım tarafından eleştirilmemiş ve iki takıma da sempatik gelecek isimleri atamak’ gibi kendine has kriterleri var!
Haberi olsa yapmaz
Ali Palabıyık Trabzonspor ve Fenerbahçe’nin arasında oynanan son 3 maçı da yönetmiş bir hakem. Bu maçla 4. kez üst üste aynı takımların kendi arasında oynayacağı maçı yönetecek. Riva’da memur kadrosunda olan herhangi bir personele bu görevi verseniz; aynı maça aynı hakemi üst üste 4. kez atamazdı. Adım gibi eminim, Namoğlu bu atamayı yaparken, bu istatistikten habersizdir. Haberi olsa bu atamayı yapmaz, kendisini bu kadar komik duruma düşürmezdi.
Gerçek dışı sözler!
Namoğlu’nun devre arasında uzatılan her mikrofona: “Türk hakemliğinin geleceğini planlıyoruz!” beyanlarının da gerçeği yansıtmadığını gösteren bir atamadır bu! Neredeyse hakemliğimizin son beş yılında söz sahibi olmuş Namoğlu’nun böylesi maçları yönetecek yeni bir hakemi vitrine koyamamış olması gizli bir gerçek değil. Ayan beyan ortada olan bir gerçek.
Gördüğünü çalarsa...
Atamayı bu istatistikten ayrı değerlendirecek olursak: Ali Palabıyık; göğsünde FIFA kokartı taşıyan, uluslararası tecrübesi olan, bu tür zor maçları daha önce yönetmiş; yetenekli, bilgili, tecrübeli ve kariyerli bir isim. Sağlıklı ve doğru bir maç planı, takımlara sempatik gelme arzusundan uzak, gördüğünü çalan ve berrak bir kafayla bu maça çıkan Palabıyık bu maçın altından rahatlıkla kalkar. Disiplinden taviz veren bir anlayış ve hatalı bir maç planı; maç atmosferini de düşündüğünüzde kendisini hayli zorlayabilir. O zaman başarılı olma ihtimali azalır.
‘’İlk gol ofsayt‘’
Maçın hakemler açısından en kritik anı, 12. dakikada Galatasaray’ın ilk golü öncesinde yaşandı. Eren’in golünde asisti yapan Rodrigues, Yasin’in pasında net ofsayt pozisyonundaydı. Tarık Ongun, gol öncesi hatalı bir devam kararı verdi. 29. dakikada ise Denayer hemen ceza sahası önünde, rakibi Umut Bulut’u arkasından iterek düşürdü. Burada Çakır’ın faul kararı vermesi gerekirdi ancak “Devam” dedi. Pozisyon sırasında Mariano, Denayer’in kademesine girebilecek mesafedeydi ve Umut topa henüz tam olarak hâkim değildi. Bu sebeple Çakır faulü çalsa, Denayer’e sarı kart göstermesi yeterli olacaktı.
‘’Özkahya'dan çifte hata!‘’
Halis Özkahya, dün akşam 2 kritik hata yaptı. 25. dakikadaTalisca’nın iptal edilen golü öncesinde Babel’in Sagane’ye faulü yoktu. İptal kararı yanlıştı.62. dakikada Medel’in eline çarpan top sırasında ise karar penaltı olmalıydı.
Dün akşam oynanan maç ligin ikinci yarısında da hakem hatalarını konuşmaya devam edeceğimizi gösterdi. Belli ki, hakemlerimiz devre arasını iyi geçirememişler ve eksikliklerini giderememişler. Maçın ilk saniyelerinde Oğuzhan’ın şutunu kaleci Ferhat güçlükle kurtardı. Bu pozisyonda yardımcı hakem ofsayt bayrağı kaldırdı ancak pozisyonda ofsayt yoktu. Bir anlamda Ferhat bu kurtarışıyla, hakemleri de kurtarmış oldu.
Omzuna basarak yükselmedi!
25. dakikada Beşiktaş’ın Talisca ile kazandığı gol, Babel’in Sagane’ye faul yaptığı gerekçesiyle iptal edildi. Babel topa yükselirken; Sagane’den güç alarak, onun omuzuna basarak yükselmedi. Sagane’nin üzerine sıçramadı ve onu itmedi. Kısaca Babel Sagane’ye faulü gerektirecek bir müdahalede bulunmadı. Halis Özkahya hatalı bir şekilde Beşiktaş’ın golünü geçersiz saydı.
Örnek pozisyon!
62. dakikada El Kabir rakip ceza sahası içerisinde topla ilerlerken top Medel’in eline geldi. Özkahya devam dedi ancak karar penaltı olmalıydı. Her ne kadar mesafe yakın olsa da top çok sert gelmiyordu. Medel’in elini kaçırma şansı varken aksine elini topa doğru götürüyordu. Bu “bilerek elle oynama” ya örnek bir pozisyondu.
‘’Hakem kararıyla!‘’
Konya’da Mete Kalkavan ve yardımcıları gününde değillerdi. 18.dakikada Ali Turan’ın Abdulkadir’e yaptığı faule doğru bir kırmızı kart çıkartan Kalkavan, sonraki dakikalarda hatalı kararlara imza attı. 67’de Burak’ın ceza sahasında yerde kaldığı pozisyonda karar penaltı olmalıydı ancak Kalkavan devam dedi.
Filipovic Burak’ın koşu yoluna ayağını engel olarak koydu, Burak da bu uzatılan ayağa takılarak düştü. 81’de Kalkavan Trabzonspor’a doğru bir penaltı çaldı. Hakemin hemen önündeki pozisyona önce devam demesi, daha sonra pozisyona neredeyse 50 metre uzaktan bakan yardımcısının ikazıyla penaltı düdüğünü çalması göğsündeki FIFA kokartına yakışmadı. 91’de Trabzonspor’un golünde, net bir ofsayt vardı. Yardımcı hakem Esat Sancaktar burada önemli bir yanlışa imza attı.
Uzatmalarda Hubocan’ın gördüğü kırmızı kartta Kalkavan’ın hassas davrandığını düşünüyorum ancak burada kırmızı kart veren hakemi de fazla eleştirmem.
‘’Yol yakınken bir daha düşünün‘’
Bilindiği üzere VAR “gol, penaltı, kırmızı kart kararlarında ayrıca bu kararlardan önce bir ihlal olduğunda” oyuna müdahalede bulunabiliyor.
Hatanın “açık ve net(clear and obvious)” olması şartı var. Gri alandaki hatalar müdahale alanı dışında.
Kime göre açık ve net, kime göre gri alan? Bu gri alanın sınırları nereye kadar olacak? Bunun sınırlarını VAR protokolü şu şekilde belirliyor:
İlk izlenim müdahale sürecinin anahtar noktasıdır. Karar hatalı bile olsa; sahada pozisyonla ilgili bir beklenti oluşmamışsa, örneğin oyuncu tekmeye maruz kalmış ve oyun devam ediyorsa, seyirci ve kulübelerden bir itiraz gelmiyorsa, oyunu akışına bırakmak gerektiği ifade ediliyor ve bu hata “açık ve net bir hata” olarak kabul edilmiyor.
İşin içinden kolay çıkılamaz
Eğer ekran başındaki VAR, hatalı olduğu düşünülen pozisyonla ilgili:
-3-4 tekrar izleyerek karar vermek zorunda kalıyorsa,
-3-4 farklı açı ve kameraya ihtiyaç duyuyorsa,
-Karar verebilmek için, Yardımcı VAR’ın fikrine ihtiyaç duyuyorsa;
Bu hata “açık ve net bir hata” olarak kabul edilmiyor.
Golden önce faul varsa!
Bir de “Atak Başlangıç Fazı” denen bir durum var. Golden, penaltı kararından önce topu kazanan takım faul yapmış ya da topu eliyle almış diye düşünelim. Bu ihlal ne kadar önce yapılmışsa VAR müdahale edebilir?
Fenerbahçe-Kayseri maçında Ozan rakibinin ayağına basarak topu kazanmıştı. Rakibi yerde yatarken o pozisyon gidip gol olmuştu. IFAB’a göre bu pozisyona VAR müdahale edemez. “Top kazanıldıktan hemen sonra taktik olarak atak başlamıyor. Birkaç yan ve geri pas sonrası atak başlıyor.” deniliyor. Anlayacağınız, içinden kolay çıkılacak bir tartışma değil.
Helmut Krug bu yüzden kovuldu
Bir diğer ve önemli konu da, Video odası nerede olacak? Stadyum yakınında bir arabada mı, yoksa merkezi olarak Riva’da mı?
Duyumlarımız doğru ise Almanya modeli uygulanacak, Riva merkez yapılacakmış. Yani Trabzon’da, Sivas’ta oynanan maçın Video kararları Riva’dan verilecek.
Almanya’da video hakemliğin başındaki Helmut Krug, maç sırasında video hakeme müdahale edip kararını yönlendirdiği gerekçesiyle görevinden uzaklaştırıldı. Yerine Michael Fröhlich getirildi. Bu nedenle “Merkez Riva olacak” fikri hiç aklıma yatmıyor.
Türkiye’de futbol yönetiminin merkezi konumunda olan, sabah akşam kulüp idarecilerinin ve ilgililerinin eksik olmadığı Riva’da; VAR üssü kurmaya kalkarsanız, “müdahale edildi” tartışmaların önüne geçemezsiniz. “Yol yakınken bir kez daha düşünün!” derim!
‘’7 hakemli lig!‘’
Geride bıraktığımız yıl içinde, 35 lig haftasında, 315 maç oynandı. 2017 yılı ile ilgili bazı istatistikleri paylaşarak, Türk hakemliğinin gidişatını rakamlarla ifade etmek istiyorum.
■ 2017’de ligde oynanan 315 maçta 25 farklı hakem görev yaptı. Sadece 1’er maç görev yapan Tolga Özkalfa, Bülent Birincioğlu ve Kutluhan Bilgiç 2017-2018 sezonunu başında Süper Lig kadrosundan çıkartıldı. Şu an 22 hakemle ligimiz devam ediyor.
■ 2017’de 26 maçla ligde en fazla maç yöneten hakem Halis Özkahya olurken, onu 25 maçla Fırat Aydınus ve Yaşar Kemal Uğurlu takip etti. Diğer bir bakış açısıyla 2017’de ligde oynanan her 4 maçtan birini, bu 3 hakem yönetti.
■ Mete Kalkavan (24), Ali Palabıyık (22), Halil Umut Meler (22), Cüneyt Çakır (20); bu 3 hakemle birlikte, 20 ve üzeri maç yöneten hakemler oldular. Ligde en fazla maç yöneten bu 7 hakem; 315 maçın 164’ünü yöneterek, oynanan her 2 maçtan 1’ini yönetmiş oldular.
■ 2017 yılında 4 büyük takımın kendi arasında oynadığı 12 maçta; Fırat Aydınus (4), Ali Palabıyık (4), Halis Özkahya (2), Bülent Yıldırım ve Cüneyt Çakır görev aldılar.
■ 2017’de oynanan Süper Kupa ve Türkiye Kupası finallerini de Fırat Aydınus Yönetti.
■ 2017 yılı boyunca Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray’ın oynadığı 99 maçın 70’inde zirvede bulanan bu 7 hakem vardı. Mesela Ali Palabıyık’ın, 2017’deki 22 maçın 15’i üç büyük maçıydı.
■ Son iki yıldır zirveyi kovalayan Başakşehir’i de, 4 Büyük takıma dahil ettiğimizde; bu 5 takımın oynadığı 140 civarı maçın 100’ün üzerinde olan bölümünü yine bu 7 hakem yönetti.
■ 2017’de en çok düdük çalan Özkahya; 7 kez Galatasaray, 5 kez Trabzonspor maçı yönetirken; bir kez dahi Fenerbahçe maçı yönetmedi
■ 2017 yılı boyunca Trabzonspor’un oynadığı 35 maçın neredeyse yarısını (16 maç) Özkahya, Aydınus ve Uğurlu yönetirken, zirvede yer alan Yıldırım, Kalkavan ve Çakır ligde Trabzonspor maçı yönetemedi. Sözün özü... Türkiye ligi geçtiğimiz yıl 7 hakemin omuzunda yürüdü. Bu isimler dışında kalan 15 hakem ise önemli sayılabilecek maçlarda görevlendirilmedi. Hatta listenin altındaki 7 hakem tamamen yok sayıldı ve birkaç görev dışında dikkate alınmadı.
Avrupa’da ise Türk hakemliğinin iki numarası Hüseyin Göçek, UEFA’nın kış seminerine davet edilmedi. Bu UEFA’nın Ocak’tan itibaren Göçek’e görev vermeyi planlamadığı anlamına gelir. 3 numaramız Halis Özkahya için 2017 yılı Avrupa’da tam bir hezimetti. Diğer FIFA hakemlerimiz Ali Palabıyık, Mete Kalkavan, Halil Umut Meler ve Alper Ulusoy, UEFA’nın açıkladığı terfi listelerinde kendilerine yer bulamadılar. Kısacası Avrupa’da Türk hakemliği bu yıl da geriye gitti.
“Hakemliğimiz iyi yolda, projelerimiz var, yeni Cüneyt Çakırlar yetiştiriyoruz!” ifadelerinin samimi olmadığını sanırım bu veriler ispatlıyor. 2017 yılında yeni bir isim hakemliğe kazandırılmadığı gibi, yaşı ilerlemiş aynı isimlerle ligimiz yürütülüyor. Maalesef aradan 10 yıl geçse bile yeni bir Cüneyt Çakır çıkarma ihtimalimiz artık hiç yok. Namoğlu sermayeden yiyor, bende söylemesi!