Arama

Popüler aramalar

‘’Pupa yelken giderken kayalara dikkat!‘’

Sezon sonları ‘hedefi olan’ takımlar açısından her daim zordur. Sezonun sonuna doğru oyunculardan bazılarında baş gösteren fiziksel düşüş takıma yansıyabilir... Keza iklim değişmektedir ve hepimizi ‘yoran bahar’ yüksek aktivite içindeki birçok sporcuyu da olumsuz etkiler... Beri yandan zaman daraldıkça sinirler gerilir; sakin kalınabildiğinde kolayca halledilebilecek sorunlar, yükselen tansiyon nedeniyle ayağa dolanabilir...

Tüm bunlar düşünüldüğünde son beş maça hatırı sayılır bir avantajla giren Beşiktaş’ın, rakibi Fenerbahçe ya da Barcelona benzeri bir türbülansa girmemesi için en önemli şey, oynadığı oyunun gücüne güvenerek sakin kalmayı başarması olacaktır. Bu bağlamda, Aziz Yıldırım’ın ‘öfke yüklü sunumu’ bir yanıyla son düzlükte takım üzerinden baskıyı alma hedefliyse de diğer yandan kulübün içine düştüğü buhranın da göstergesi diye okunmalı.

Gerekli dersler çıkarıldı...

Akhisar maçı Beşiktaş açısından şampiyonluk için bir ‘kopuş’ fırsatıdır. Kazanmak için Bursa-Akhisar maçını doğru analiz etmek şart. Akhisar’ın en güçlü yanı ‘sabır, inat ve fırsat oyunu’ oynaması. Bursa’yı da böyle yendiler. Çok karmaşık olmayan bir düzenleri var ve bu düzende ısrar ettikleri için uzun süre UEFA’ya katılma hattını zorladılar.

Beşiktaş ise kaybettiği Kasımpaşa maçından ciddi dersler çıkartmıştır diye düşünüyorum. Lig bitmek üzereyken bir kez daha ‘kaybetmek’ travmatik etkilere yol açabilir. O nedenle Şenol Güneş’in kazanmanın yanı sıra ‘beraberlik planı’ da yapması şart. Bu denli avantajlıyken ‘Ye herrü ya merrü’ değil son Sivas maçındaki gibi ‘sonuç odaklı’ oynamaları elzem görünüyor.

Kayalıklara bindirmezse...

Akhisar zor deplasman kuşkusuz.. Lakin gerek takımın oynama ezberi, gerek yeni açılan stat, gerekse Fenerbahçe’nin durumu düşünüldüğünde Beşiktaş ‘pupa yelken’ gidiyor. Büyük bir hata yapıp ‘görünen kayalıklara’ bindirmedikleri sürece uzun süredir hasretini çektikleri ‘şampiyonluk limanı’na güle oynaya girecekler diye düşünüyorum...

20 Nisan 2016, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Şampiyonluk için geri sayım başladı‘’

Rakibi Fenerbahçe, son iki maçta girdiği türbülanstan çıkamamışken Beşiktaş’ın peş peşe oynayacağı iki deplasmandan nasıl döneceği merak konusuydu. Öyle ya, rakibi kazanamazken o benzeri maçlarda neden ‘rahat kazanacaktı’?

Kenarları boşaltan Sivas rakibi Beşiktaş’ı ısrarla ortadan oynamaya zorladı. Bu planın koca devre başarıyla işlediği söylenebilir. Kenara açılan toplar bir türlü Beck ve İsmail’in önündeki alana taşınamadı ve haliyle birkaç cılız hücum girişimi dışında maç bir tür ‘orta saha mücadelesi’ni aşamadı. Tüm sezon boyunca işi esasen ikinci yarıda bitiren takımı düşünülünce Şenol Güneş’in maçı ikinci devrede bitirmek üzere ‘demlenmeye’ bırakması hayli anlaşılırdı!

Plaka göründü goller geldi

İkinci devre de aynı rutinde başladı... Ta ki Sivas tribünü plaka numarasını skorbordda gördüğü anda yapacağı gösteriye hazırlandığı ana kadar... Bu anda kenar oyuncusu Kerim Frei içe kat edip, tahmini plana göre Sosa ya da Oğuzhan’ın olması gereken muhtemel bölgeye sızdı ve rakip ceza sahası üzerinde zarif ve ‘klas’ bir işçilikle topu Gomez’e aktardı. Ona kalan ‘tek vuruş’tu o da o vuruşu yaptı. Sivas karşılık verecek gelişkinlikte değildi ama yanıt vermeye hazırlanırken kapılan topta Beşiktaş, Gomez’i bir kez daha arkaya kaçırdı ve... Penaltı!... Güçler düşünüldüğünde esasen maç Oğuzhan’ın penaltı vuruşuyla bitti. 90+3’teki Aatif golü ise Sivas’ın lige tutunma umudu olarak kayda geçirilebilir.

Prova Kayseri maçında

Maça başlarken 5 puan avantajla önde olan Beşiktaş şampiyonluk için gereken ‘moral maç’lardan birini haniyse kalesinde pozisyon görmeden kayıpsız bitirdi. Önümüzdeki hafta Akhisar’ı geçmesi durumunda işin önemli bölümünü halletmiş olacak, ki bu durumda tüm yük Fenerbahçe’nin omuzlarına binecek. O maçı da kayıpsız geçmeyi başarırlarsa İnönü’deki -Arena- ilk maç olan Kayseri karşısında şampiyonluk turunun provasını yapacaklardır!...

17 Nisan 2016, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’‘Bir Beşiktaş tramvayı aldı bizi'‘’

Günü cıvıl cıvıl, gümbür gümbür yaşayan semtten kalkıp yıllardır yaptığımız gibi ağaçlı yolu arşınlayarak ulaşıyoruz stada. Bilirim, her başlangıç yeni bir umuttur, bu da öyle... Umutlu bir akşama yürüyoruz insanlarla. Yolda biri bağırıyor, ‘’Abi biber gazını da yaz. Çocuklara sıktılar!..’’ Yazıyorum...

Necil, Yalçın, ben yaklaşıyoruz kapıya. Gencebay diyordu ya aynen öyle; ‘’Bir kapıdan gireceksin neler neler göreceksin...’’ Giriyoruz!... Bildiğimiz stat ve henüz bazı yerleri bitmemiş. Biter elbet!... İlk maçta tam kapasite bir kalabalık... Öyle ki, ‘misafir tribün’ biletlerini bile satmış yönetim!... Gerçi o bölüm için de neresi ayrılmış anlaşılmıyor ama nasılsa orada yapılır!.. Eğleniyor, gülüyor insanlar. Atmosfer pek İnönü’ye benzemiyor doğrusu. Geçmişin bir simülasyonu olarak ‘’Alen sahaya üçlü çektir Kartal’a’’ patlıyor maç başı. Alen geliyor, hibrit üstünden geçmişten kalan coşkuyla üçlüyü patlatıyor ama eskisi gibi değil hiçbir şey!..

Halkın takımı...

Devre arası insan sesini kısmaya yeminli kolonlar gümbür gümbür bağırıyor; ‘Gücüne güç katmaya geldik..’’ Güce güç katmaya gelenler sessiz, uysal statı öven propaganda metnini dinliyorlar çaresiz. Belli tribün ilk maçın acemiliğinde. Tezahürat yüksek ama dengeli değil. İkinci devre takım gibi onlar da toparlıyor işi...

Sahada dengede giden bir maç... Başından bu yana ligin en izlenir maçlarını oynayan Beşiktaş, Kasımpaşa maçının da deneyimiyle daha kontrollü. Ancak Bursa fırsat yaratıp ‘ısırımaya’ çalışıyor. Isırıyor da... Beşiktaş 53’te korner dönüşü çıkmaya çalışan Bursa’yı baskına getirip tuş ederek ikinci golünü bulunca tribün iyice yükleniyor... Ardından Beşiktaş da yüklenip Gomez’le üçü buluyor. Tam zor görünen bir maç kolaya döndü derken Stoch’la gelen golün yarattığı tedirginlik hem takım hem tribün üzerinde açıkca hissediliyor. Ve maç bitiyor..

Yeni statta ilk maç üç puanla bitiyor... Biz de ‘Halkın takımı’ için halkın büyük şairi A.Kadir’in emek dolu, insan dolu, gayret dolu şiiriyle -ki Metin Özülkü’nün fevkalade bir bestesi de vardır bu şiirden esinle - kapatıyoruz bu açılışı; ‘’Bir Beşiktaş tramvayı’; ‘’Bahçemdeki dut ağacı/ vurdu ince dallarıyla penceremin camına, bir Beşiktaş tramvayı geldi aldı beni, bir Beşiktaş tramvayı götürdü sana. Çemberlitaş, Şehzadebaşı, Saraçhane. Almışım parmaklarını ellerime, Beşiktaş tramvayında giderim yane yane. Terzi Adem, berber Ali, dikimaneden Emine teyze ve Makbule.

Üç sarışın birader, Kapalıçarşı terlikçileri. Bir küçücük simitçi çocuk, levent bir hizmet eri. Hep iyi insanlar bunlar. Dert yüzü görmesinler. Eksik olmasınlar. Vatman ağabeyimiz de eksik olmasın. Her akşam böyle götürsünler seni evine, bir elinde gönlüm benim, bir elimde sefertasın.’’

12 Nisan 2016, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Futbol basit bir oyun değildir!‘’

Beşiktaş’ın Kasımpaşa yenilgisini Başkan Fikret Orman’ın ‘stat tanıtımı günleri’ne bağlayanların sayısı az değil!.. Onlara göre, Orman’ın yeni stadyumu takımın önüne koyan tavrı oyuncularda konsantrasyon kaybına neden oldu ve yenilgi geldi! Bu, bir mağlubiyetin nedenlerini anlamaya çalışırken duyduğum/okuduğum en absürd yaklaşım doğrusu... Fenerbahçe’nin berabere kaldığı haftada daha fevkalade bir motivasyon nedeni aramaya gerek var mı?

Neden açık; Rıza Çalımbay’ın oyun stratejisi Beşiktaş’ınkine göre daha kullanışlı ve uygulanırdı! Takımı bu planı uygularken Şenol Güneş’in oyun içi hamleleri de işleri onlar için daha kolaylaştırdı. Oysa Güneş’in kazanmanın yanı sıra bir de ‘beraberlik planı olabilseydi örneğin; ‘kanat oyuncularını sahada tutarak defansif olarak daha diri kalmak gibi’ bugün drazmatize edici tartışmalar yaşanmıyor olacaktı.

Antipati oluştu

Kabul edelim, Başkan Fikret Orman’ın ‘tanıtım günleri dizisi’ bir zorunluluktu. Sponsor bağlantıları olan bir ürünün en yaygın görünürlüğe ulaştırılması bu verili ekonomi içinde olmazsa olmazlardandır. Orman’a yönelik eleştiriler tanıtımda tutturduğu dil üzerinden olmalı. ‘Hayali Beşiktaş düşmanları’ icat ederek sürekli ‘para merkezli’ sunumlar yapması Beşiktaş’a değil bizatihi kendisine antipati oluşmasına neden oldu.

Peki, kimilerine göre avantaj Fenerbahçe’ye geçmiş görünürken -ki henüz ertelenen Galatasaray maçı oynanmamışken bunu da anlayamam- bundan sonra neler yapılmalı?

Kazanma baskısı kalkmalı, takım üzerindeki ‘kazanma baskısı’nı ortadan kaldıracak bir dil arayışına girilmeli. Eğer bu yola girilmezse hedefe bu kadar yaklaşılmışken yeni statın açılışında oluşabilecek puan kaybının sosyal reaksiyonu hem takım hem de yönetim için yıkıcı etki yaratabilir!...

Takıma gelince... Beşiktaş ‘golcü nitelikli’ bir takım. Sorunu topu kaleden uzak tutamamakta...

Güneş’in planı...

Bitime yedi hafta kala iş gören hücum planları değiştirilemeyeceğine göre ‘çökmesi durumunda’ takımı da çökertecek olan Atiba merkezli müdafaa kurgusunun sağlamlaştırılması gerekiyor. Şenol Güneş de en çok buraya kafa yoruyor diye düşünüyorum... Hem Sosa/Oğuzhan sahada olacak hem de önceki yıllarda verim alınan Atiba/Veli ikilisine yakın bir düzen tutturulacak. Denklemin düğümü burada... Bu da ya fazladan koşarak gerçekleştirilir ya da bazı oyunculardan dönemsel olarak feragat ederek... Yani, Jupp Derwall’in dediği gibi aslında ‘futbol basit bir oyun değildir!..’

07 Nisan 2016, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kötü hatıraları canlandıran maç!‘’

Kritik maçların çözümü takımın becerisine de işarettir. Bir seviyeye kadar ‘doğru ve gösterişli oynamak’ yetmez. Aslolan sürdürülebilirliktir... Fenerbahçe’nin puan kaybettiği haftada avantajlı konumdaki Beşiktaş’ın yenilmiş olması... Bu periyot bilinç altındaki Biliç dönemini su yüzüne çıkarır ki, bu akıllara ‘Yoksa yine mi?’ sorusunu düşürür... Hiç ‘şampiyon olmamış’ Şenol Güneş’in öncelikle bu ruh haline çözüm üretmesi için fazla zamanı yok...

Acemi işi gol

Evet, Beşiktaş ‘izlenir oynama’ya çalışırken ona aynı samimiyet ve dirençle karşılık veren takımlar olunca maç ligin vasatını aşıyor. Tıpkı dün akşam olduğu gibi... Kasımpaşa topu ele geçirdikten sonra planladığı hücumları gerçekleştirmeye çalıştıkça oyunun tempo/zevk katsayısı da yükseldi. İlk devre boyunca gol tehlikesi sayısı az göründüyse bu Marcelo/Necip ile Omeruo/Titi başta olmak üzere savunma kurgularının başarısına bağlanmalı. Beşiktaş ilk keskin atağını 20. dakikada seri kısa paslarla Kasımpaşa ceza sahasına akarak gerçekleştirdi ancak sonuçlandıramadı. Bu çoğalmış oyunculu hücumun tekrar edececeği muhakkaktı... Nitekim aynı ritmle 28. dakikada rakip ceza sahası önünde yine çoğalmış oyunculu usta işi hücumda usta işi bir vuruşla golü buldular. Lakin başlama vuruşu sonrası oluşan rehavet bazlı düzensizlikte ‘acemi işi’ bir de gol yediler!.. Elbette Del Valle’nin o an doğru yere sızışı ve vuruşunun hakkını da teslim etmek gerek. Devrenin son bölümünde oyunu rakip alana yıkan Beşiktaş rakibini iyice geri iterken Kasımpaşa da ‘kontra hücum planı’ için pusuya yatmış görünüyordu...

Son vuruş yetersizliği

Rıza Çalımbay ikinci yarıya öne çıktığında yeri doldurulamayan ofansif katkısı sınırlı İsmail Köybaşı üzerinden oynayarak başladı. Buradan bir gol son derece tehlikeli üç dört atak çıkarmayı da başardı Kasımpaşa. Şenol Güneş ise önce kanattan Kerim’i söküp Tolgay’ı sonra da ikinci gole reaksiyon olarak Olcay yerine Cenk’i sahaya sürerek oyunu iyice ortaya topladı. Bu durumda beklerden ‘kanat etkisi’ göstermesi beklenir. Ancak ne Köybaşı ne de Beck bu beklentiye yanıt verecek seviyede olmayınca oyun Beşiktaş için iyiden iyiye durağanlaştı!.. Sonuçtan bakınca tercihlerin işe yaramadığı açık... Yegane seçenek artık Sosa’nın şutlarıydı, onlar da olmadı... Beşiktaş bu maçta 3-4 gol yemediyse bu Çalımbay’ın doğru planladığı maçta Kasımpaşa oyuncuların ‘son vuruş yetersizliği’ ile açıklanır sanırım...

05 Nisan 2016, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Halkın değilse kimin takımı?‘’

Beşiktaş’ın yeni stadı daha açılmadan Başkan Fikret Orman ortalığı öyle bir toza dumana boğdu ki, şampiyonluğa yürüyen takımın taraftarlarından epey bir bölümü neye uğradıklarını şaşırdı! İki haftadır medyayı ablukaya alan Orman, neden olduğu kalabalıklarca anlaşılamayan bir kükreme içinde. Kendi sesinin büyüsüne kapılmış her muktedir gibi konuştukça coşuyor!.. “Bizi halk takımı diye tanıtıyorlar. Yok öyle bir şey! Türkiye’nin en klas takımı, Saray takımı Beşiktaş’tır” sözünden tutun da, ”Yalı yaptırdım kahve içmeye gelmesinler”e kadar bir dizi tuhaf, anlaşılmaz, kimi hedeflediği belli olmayan sözler sarf ediyor. Hakikaten yaptığı, tek kelimeyle ‘sarfiyat!..’ Bu bağlamda eski başkanlar Serdar Bilgili ve Yıldırım Demirören’in “Beşiktaş’ı dünya takımı yapacağız” savurmalarını hatırlayanlar var mıdır acaba?!..

Bu stat halkın parasıyla yapıldı

Bir kere Beşiktaş’a ‘Halkın Takımı’ diyenler Orman ve sınıfdaşları değil ki!... Onun üzerine alınmasına gerek yok, o koca pankartı İnönü tribünlerine onlarca yıl gerenler ‘halk’ ve ‘O’nun çocukları’ydı... Ancak birinin ona şunları da hatırlatması şart görünüyor; “Ben yaptım” diye kibir içinde konuştuğu o stat, ‘halkın parası’ ile ‘halkın arazisi’ne yapıldı!... Sanırım 1,5 milyar liraya yaklaşan Beşiktaş borcu Orman’ın şahsi borcu değil, kulübün yani dolayısıyla; bilet, kombine, forma, dekoder alacak ‘Beşiktaşlılar’ın ortak borcu’dur!.. Demogojinin de bir ayarı olmalı değil mi?

Kombine iptali hak gaspıdır

Beri yandan kombine kartlarını üç maç için iptal ettiğini açıkladığı insanlar seslerini çıkarmıyor olabilir. Onlar da kendilerini ‘saraylı’ hissediyor olabilirler... ‘Sayamayacak kadar para’ları vardır ve bu parayı gönüllü olarak ‘feda’ edebilirler, burada sorun yok! Sorun, tasarrufun hukuka uygunluğunda!... Dünyanın modern hukuk ile idare edilen hangi devletinde parası peşin verilip yıllık kiralanmış bir mülk için son üç aya ayrıca kira talep edilir?

Yani şimdi, bu sezon için peşin ödeme yaptığı kombineyi kullanmak isteyen bir Beşiktaşlı ne yapacak? Önce kulübe yazı yazıp resmi yanıt alacak. Sonra kullanamadığı kombinesi için Asliye Hukuk Mahkemesi’ne ‘tazminat davası’ açacak, öyle mi? Bu fiilen hak gaspıdır... Peki bu durumda, maça gelen insanların güvenliğini, haklarını korumakla yükümlü Türkiye Futbol Federasyonu ya da ülke futboluna yeni nizam getireceğini iddia eden Türkiye Futbol Direktörlüğü bu hukuk dışı uygulamaya sessiz kalıp, görmezden mi gelecek?.. Görmezden gelecekleri açık... Lakin o zaman da, Orman ve ekibinin gelecek sezonun yarısından sonra o sezon için satılan kombine kartları iptal etmeyeceğini kim garanti edecek?..

Bu dünyada paran kadar varsın!

Esasen bu projeyle yapılmaya çalışılan şey çok açık; tribündeki toplumsal dinamiği değiştirmek. Yani Orman sadece inşaat değil aynı zamanda ‘toplum mühendisi’ de!... Uygulamalarıyla da diyor ki; “dünya sadece parası olan ve her daim galip gelen insanların yaşayıp, eğleneceği bir gezegendir. Parasızlar, az paralılar ise ‘kaybeden’dir (İngilizcesi ‘loser’ (luzır) oluyor) ve ‘efendi ırk’a, ‘yüksek ırk’a mensup değildirler. Onlar paralılar için yapılan ‘abide stat’lara, ‘teknoloji harikası mabet’lere giremezler...” İşin hulasası budur... Beşiktaş’ın büyük kalabalığı için Arena, açılmadan kapanmıştır!

29 Mart 2016, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Gol, maçın kilidini açtı‘’

Ülkenin içinde bulunduğu iç acıtan/sıkıntılı ruh halinin etkisi altındaki maç öncesi Trabzonspor’un gerek ligdeki durumu gerek bir türlü oturtamadığı oynama biçimi nedeniyle mücadelenin Beşiktaş açısından kolay geçeceği düşünülüyordu. İki takımın durumu düşünüldüğünde böyle de olmalıydı ama en azından ilk yarı işler Beşiktaş’ın istediği gibi gitmedi.

Onarmak zorunda kaldıkları stoper bölgesine Trabzon’un yaptığı dalışlar ciddi pozisyonlara yol açtı. Eğer, takatsiz görünen son vuruşçu Cardozo topla uygun yerlerde buluşturulabilse tabelayı değiştirebilirlerdi. Keza Beşiktaş’ta Gomez... Trabzon müdafaa hattı bir ara hata yarışına girmişken pozisyonları sonlandıramadı.

Hakemlerin günü değildi

Maçın ilk yarısında forvetler kadar formsuz birileri daha vardı; hakemler. Dün akşamın ‘onların günü’ olmadığı açık... İlk yarı boyunca futbol disiplininden uzak oyunun bir o kaleye bir bu kaleye gidip gelmesindeki en büyük neden ise ‘orta sahaların aşırı geçirgen’ olmasıydı.

İkinci yarı Beşiktaş daha derli toplu daha bilinçli kurgular içindeydi. Ancak Quresma/Kerim ikilisi pratik oynamayı bireysel becerinin önüne koyamadıklarından bir çok atak olgunlaşamadan söndü... Nihayet 76. dakikada oyun kurgusunun kanatta bomboş bıraktığı Quaresma hedefi bulan ilk ortasını Gomez’i gözleyerek yaptı ve tabela değişti. Gol oyunun gidişatını da değiştirdi. Trabzon’un direnci tamamen düşünce Beşiktaş topu ele geçirip oyunu da istediği gibi genişletti. Böylece Atiba ile Sosa’nın renk verdiği Beşiktaş strese neden olabilecek erteleme maçlarından kayıpsız çıkmayı başardılar.

16 Mart 2016, Çarşamba 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Beşiktaş maçı çekip aldı!‘’

Beşiktaş maç ortalamasına vurulduğunda bu ligin en izlenir takımı... Ancak bu belirleme tek başına yetersiz; aynı zamanda ligin doğru oynayan iki üç takımından da biri.. Dün gece de sahada bu gerçeklere uygun bir takım izledik. Atiba’nın ‘temel direk’ olduğu kurgu içinde Oğuzhan ve özellikle Sosa takıma da oyuna da renk verdikçe kenarlarda kim olursa olsun zevk alıyor. Bu zevk de tabelaya yansıyor,
Kerim örneğinde olduğu gibi...

ELİNİ KOLUNU SALLAYARAK

Gerçi önemli bir noktayı atlamamak gerek. Dün gece Beşiktaş’ın bu kadar ‘elini kolunu sallayarak’ oynamasında özellikle Kweuke gibi neredeyse ‘takımının herşeyi’ olan bir oyuncunun eksikliği önemli.
Rize gibi sınırlı kadro ve az sayıda farklı beceride oyuncusu olan takımlar için bu belirleyici faktör oluyor. En uçtaki tehdit olmayınca ilk devrenin büyük bölümünde oyunun balansı da Atiba bölgesinden Rize
alanına doğru belirgin biçimde kaydı. 20 dakikadan sonra sanki Rize yokuş yukarı Beşiktaş ise tam tersine oynuyor gibiydi...

İkinci devre özellikle Oğuzhan’ın çıkışının ardından biraz da skor avantajının zorunlu sonucu olarak ritmi düşürdü ancak frene basmadı. Sosa’nın organizatörlüğünde ‘bilinçle’ öne gittiler. 75. dakikadaki
kontrada kaleciyle karşı karşıya kalan Olcay pozisyonu en net olanıydı. Evet, çalışkan ve takım savunması için önemli bir oyuncu Olcay. Ancak son vuruşlar için antrenmanlarda kendisine fazladan zaman yaratması kaçınılmaz bir durum.

VE SON NOTLAR...

● Beşiktaş taraftarının etmediğini bırakmadığı Tolga ile Rize kalecisi İtandje maçın en iyileriydi...

● Gomez, ‘forvet’ olarak önemli işler yaptı ancak ‘santrfor’ olarak çok da pozisyon ezdi!..

● Beşiktaş’ın rakip kaleye yani gole yakın oyuncularından daha çok süre alan Quaresma’nın üç (3), daha az süre alan Kerim’in dört (4) gol atmış olması ilginç!..

● Bu ülkede futbolun yükünü hakemler çekiyor. En doğru kararlarına bile - Rize’ye verilen penaltı gibi- oyuncular agresif biçimde ititraz ediyor. Penaltıya neden olan Marcelo ‘ortada yokken’, 3-4 Beşiktaşlı’nın şiddetli itirazı herhalde ‘bir geleneğin yaşatılması’ olsa gerek..

13 Mart 2016, Pazar 00:00
YAZININ DEVAMI