Arama

Popüler aramalar

‘’Kazanırken eksikleri görmek‘’

İlk maçın sonucuna bağlı olarak Şenol Güneş’in sahaya, ülkede kabul gören o yanlış tabirle, ‘yedek ağırlıklı kadro ‘yla çıkması bekleniyordu. Ancak harcanan pozisyonlar sırasında ekrana öfkeyle hoplayıp sıçrayan görüntüleri yansıyordu teknik adamın. Yaşamın bir çok alanında olduğu gibi futbolda da bilgi, disiplin ve ciddiyet asıldır. Güneş de biliyordu ki sahada bulunan her oyuncunun gerek lig gerek UEFA yolundaki katkısı kritik önemde. O nedenle sahada kimse ‘yedek lüksü’yle davranamazdı. Mevcut Beşiktaş kadrosu da 25-35 arası periyot hariç bu konuda titizdi. Sanıyorum Güneş, bu periyot konusunda İnler ve Necip başta bazı oyuncularla ciddi bir görüş alış verişinde bulunacaktır.

Tezahürat saçmalığı!

Aboubakar ’ın imrenilecek gol vuruşu, Beck ’in asiste dönüşmeyen muazzam pası, 5-6 dakika hariç İnler ve Necip’in savunma titizliği ve hücum katkısı ilk yarının akılda kalanlarıydı. Keza Talisca’nın kaleyi gördüğü her yerden yaptığı yoklamalar da... Benim aklımda ise tribünle ilgili başka bir şey kaldı. 30. dakikada Galatasaray ’a küfürlü tezahürata kalkışma saçmalığı!.. Takımın galip, anın tadını çıkarıp, sahadakileri ileri iteceğine geleneksel lümpenliğe sapmaya çalıştı bir grup. Neyse ki tribün olgunluğu işi fazla uzatmalarını engelledi ve susturdu...

O top gol olsa...

Bizim ligin su götürmez en iyi futbol oynayan takımı Beşiktaş. Bunu ikinci yarının ilk 10 dakikasında bir kez daha gösterip üst üste pozisyon ürettiler ama maçı koparacak o golü bulamadılar. Lakin ‘ciddiyet ve disiplin asıl ‘dır demiştik. İlk yarıda olduğu gibi bu kez de 60-70 arası uyku moduna girince golü yediler. Eğer bir dakika sonra o top Marcelo ’nun kafasından sekmeyip gol olsa geri kalan 25 dakika nasıl geçerdi varın siz düşünün!.. Tolgay, Oğuzhan ve Cenk girince kopar gibi olan bağlar yeniden güçlendi ve galibiyet geldi. Şenol Güneş her maç sonrası kısa bir analizden sonra sahadaki eksiklere dikkat çeker. Bu maç, bu uyarıların gerek takım gerek oyuncular açısından ne denli önemli olduğunu bir kez daha gösterdi sanırım.

24 Şubat 2017, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Anahtar ‘yedek kulübesi'nde!‘’

Geçen sezon şampiyon takımdan iki önemli kaybı olsa da özellikle dört eski oyuncusu; Atiba, Oğuzhan, Quaresma ve Cenk ile bu yıl geçmişi aratmayacak seviyede Beşiktaş. Başlarda bocalar görünüp, “Acaba geçen yıl seviyesine çıkabilirler mi?” türünden sorulara muhatap olsalar da Şenol Güneş’in takımı ligi beklenenden daha iyi götürüyor ve UEFA’da da son 16’yı garantiledi gibi... Bu durumda ‘aslan payı’ muhakkak Şenol Güneş’in. Ancak hayli tartışmalı borçlar konusu bir kenara, ‘kiralama formülleri’ ile kadroyu takviye eden yönetimi de atlamamak gerek. Özellikle hücum bölgesinde Talisca, defans alanında Adriano, Gökhan Gönül, Caner oynadıkları sürelerde takıma hatırı sayılır katkıda bulundular.

Tecrübe faktörü ağır basıyor

Beşiktaş’ın takım bütünlüğünü süratle tesis etmesindeki en önemli etki kuşkusuz ki tecrübeli oyuncu sayısının fazlalığı. Olgun futbolcular teknik adamın taleplerini uygulamakta zorlanmazken Güneş de planlı rotasyon, hakkaniyetli forma dağıtımı ile onları her daim diri tutmayı başardı. Gerçi gözü kapalı sayılacak kadrosunun yaş ortalaması 30’a dayanmış durumda ve bu, gelecek sezonlar için can yakan maliyetlerin habercisi ancak bugün konumuz başka.

Necip, bambaşka hale getirdi

Bir takımın gerçek gücü sahada olanlar kadar kenardan dahil olanların performansıyla doğru orantılıdır. Çünkü kenarda bekleyenler dahil olduklarında oyunu bambaşka yönde çevirebilir ve rakibi şaşırtarak maçı getirebilirler. Hem lig hem de UEFA daha sert ve daha yüksek dikkat ve performans gerektiren bir sürece girerken ‘yedek kulübesi’ hayli önemli... Bu bölümde girilecek türbülans çokpahalıya patlayabilir. O nedenle örneğin, son Beer Sheva maçında her daim takımın en üst seviye performansı olan Atiba’ya eşlik eden Necip’in maçı bambaşka hale getirmesi dikkat çekiciydi.

Yönetime ciddi görev düşüyor

Ligdeki rakiplerinden Galatasaray, teknik adam tartışmaları, Fenerbahçe, oyuncu performansları, Başakşehir ise ‘metal yorgunluğu’ ve yenilerin adaptasyonu türü sorunlarla boğuşurken, evet Beşiktaş da maç kaybedebilir!... Lakin mevcut performansıyla en büyük engel ‘kendi yapacakları(!)’ gibi görünüyor. Kupadaki Fenerbahçe maçında olanları akılda tutmak yeterli. Bu tip ‘sakin kalma’ durumlarına karşı başta teknik heyet olmak üzere yöneticilere ciddi görevler düşüyor!..

Kolektif kurguyla ligin en iyisi

Beri yandan her maç sonrası Şenol Güneş’in dikkat çektiği takımın eksikleri de bir o kadar önemli. Onlar da çoğunlukla işin defansif yanıyla ilgili problemler oluyor; defanstaki yerleşim hataları, topun rakibe bırakılması, çıkarken kaptırılan toplar, yorulan oyuncuların pratik oynamayıp topla gereğinden fazla haşır neşir olması gibi... Ancak Beşiktaş gerek gösterişli bireysel özellikli oyuncu çokluğu, gerek topun kullanımındaki kolektif kurgusuyla şu an ligin en iyisi durumunda.

Cenk Tosun umut verici

Mevcut formlarıyla Atiba, Quaresma zaten ‘elde var bir!..’ Bu turdan sonra UEFA’nın tıpkı Şampiyonlar Ligi gibi başka bir seviyeye evrilecek olması nedeniyle özellikle majör liglere açılma potansiyeli yüksek Cenk ve Oğuzhan’ın yapacakları kritik önemde... Keza25 milyon Euro’luk satın alma opsiyonu bulunan Talisca’nın icraatı da... Cenk’in yüksek formu umut verici... İmza töreni sırasında bonservisi alındığı açıklanan Aboubakar’ın bu periyottaki performansı ile gerek Oğuzhan gerek Talisca’yı yedekleyen Tolgay’ın yapacakları işin püf noktası olacak...

Metin Albayrak ve ‘Burası Türkiye’!

Ülke futbol kültürü vıcık vıcık... Nereye elini atsan yapış yapış... Büyük çoğunluk bu gidişe rıza gösterdiğinden değiştirmek neredeyse imkansız gibi. Bakın şimdi olanlara!... Dilinden, sloganlarından ‘duruş’u, ‘efendi’yi eksik etmeyen bir takım Beşiktaş. Gelin görün ki, 4 ay 15 gün hak mahrumiyeti alan yöneticisi Metin Albayrak sanki hiçbir şey olmamış ve çok mühim şeyler söylüyormuş gibi her yerde boy gösteriyor. TFF; mevzuaatı gereği bir şey yapmıyor, yapamıyor... Polemik peşinde koşan medya, yöneticilerden suya tirit demeçler almayı gazetecilik sanıyor... Taraftar iştahla bu içi boş lakırdıyı tüketiyor...

Peki, Beşiktaş Yönetimi ve hak mahrumu yönetici Albayrak? Onlar da konuşturmamayı, konuşmamayı beceremiyor... Hal böyle olunca kimse ‘ceza’nın, ‘hak mahrumiyeti’nin dönüştürücü niteliğine güvenmiyor. Yani durum tıpkı Alex’in hatıratında Aykut Kocaman’ın kendisine söylediği şeye benziyor; “Burası Türkiye, burada işler böyle yürüyor!...”

22 Şubat 2017, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Zorlanmadan kazanmak!‘’

Böylesi bir maçta neler olabileceğini öngörmek için kahin olmaya gerek yoktur sanırım. Bütün futbol hadisesini, “Rakibe pozisyon vermedik” önermesine dayandıranlardan Tolunay Kafkas’ın takımı ile akışkan ve tempolu oyunla ile oyuncu yükselten Şenol Güneş anlayışı karşı karşıya. İlk devre sonundaki ‘olumlu pas sayısı’ istatistiğinin 372/98 olması çok şey anlatıyor kuşkusuz. Bu zamanda topla ilişki kurmadan kendini savunmak o kadar da kolay değil. Savunuyorsan bile bu bir iki maçı geçemiyor. Hele ki oyunu çözebilecek ‘özel oyuncular’ın yoksa!..

Bizim, vasatı hayli düşük ligimizde Atiba gibi hem dinamo hem oyun aklı, Quaresma ve Talisca gibi fark yaratan, Cenk gibi bitirici, Oğuzhan gibi yaratıcı, Gökhan ve Adriano gibi tek hamleyle sonuca etki edecek oyunculardan kurulu bir takıma karşı böylesi savunma anlayışı iş yapmaz.

Savunma da önemli

Yaparsan, sıfıra inmeden gelen bir orta ya da geliştirilmiş beceriye sahip bir oyuncunun düşünmeksizin attığı bir şut işinizi bitirir. Beşiktaş baskı kurmada, topu kullanmada bu ligin tartışmasız en iyisi. Onları bu ligde durdurmak için sadece plan yetmez ayrıca en az onlar kadar atletizm de gerekir. Karabük’de olanlar gibi!.. Beşiktaş kendi sahasında bunu tribününün heyecanı ile birleştirdiğinde rakiplerinin işi iyice zorlaşıyor. Hele ki bu verilerle kendini savunabileceğini zanneden rakipleri için!... Evet, futbolda savunma olmazsa olmaz bir durum ama hücum bilgisi de öyle. Hücum ve savunma arasındaki diyalektik ilişkiyi kavrayamayan yönetici ve teknik direktörün bu kadar çok olduğu liglere sahip bir ülkede futbolunun seviyesi zor yükselir..

Akhisar sorunu kendi çözemez

Beri yanda daha ciddi bir meseleyi de gözden kaçırmamak gerek. Beşiktaş’ın rakibi Akhisar’ın formasının önü boş!. Bu ‘maddi olumsuzluk’ sadece Akhisar kulübünün çözebileceği bir sorun değildir. Oyunun sağlığı açısından federasyonun bu meseleye dair de dört başı mamur planının olması gerekir. Yoksa bu denli eşitsiz bir ekonomi içinde eşit yarışma mümkün olamaz. Olmayınca da o çok sözü edilen ‘ligin marka değeri’ ne yaparsanız yapın, yükselmez.

20 Şubat 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Doğru plan doğru uygulama‘’

Beşiktaş kadrosunda çoğu insana şaşırtıcı gelen değişikliklerin iki nedeni vardı kanımca. İlki, rakibin de tıpkı kendi gibi tempo oynama becerisine karşı Necip ile iyice sertleştirilmiş orta saha düzeni zorunluluğu... İkincisi, üst üste alınan mağlubiyetler esnasında girilen türbülansta en çok yıpranan Oğuzhan ile Talisca gibi hücum nitelikli oyuncuları hem korumaya alıp hem de maçın son bölümünde yaratabilecekleri etkiden yararlanma planı...
Şaşırtıcıydı
İlk 20 dakikadaki Beer Sheva ataklarını karşıladıktan sonra önce tempoyu istediği seviyeye çekti Şenol Güneş ’in takımı. Ancak öndeki Cenk ile diğerlerinin mesafesini kısaltmayı beceremeyince oyun Necip/Atiba hattına sıkışıp kaldı. Adı bile rakibi tedirgin etmeye yeten Quaresma’ya daha çok orta sahayı desteklemekle görevlendirilmiş görünen Babel de hücumda katkı verebilse Beşiktaş ayarladığı tempoyu lehine yükseltebilirdi. Neyse ki Quaresma’nın adrese teslim gönderisini Cenk rakip katkısıyla da olsa golle süsledi. Bu gol ne kadar pratikse bir dakika sonra Tosiç/Mitroviç ikilisinin ‘maliyetli acemiliği’ne diğerlerinin de katılımıyla yenilen gol bir o kadar şaşırtıcıydı. Oysa rakibin baştan bu yana gol arayan tek oyuncusu o golü atan Barda’ydı ve oralarda gözden kaçmaması gerekiyordu.

Güvenlik ihmale gelmez

Beşiktaş biraz yüklenince kalite kendini hemen gösteriyordu. Bu arada ‘güvenlik’ hiç ihmale gelmezdi, gelmedi de...
Cenk ikinci kez rakip katkısıyla golü yapınca takım üzerindeki o sinik baskı da ortadan kalktı. Artık sahada daha rahat, daha bildik Beşiktaş vardı. Böyle zamanlar Mitroviç ya da Babel gibi yenilerin takıma montajını hızlandırır lakin sahaya sürülen kadronun en önemli handikapının Quaresma’ya fazlasıyla bağımlı oluşu da gözden kaçmamalı. Bu bağımlılık bundan sonraki maçlarda rakip hocaların Beşiktaş hücumlarına karşı önlem almaları için önemli bir ayrıntı olacak.

Bir kez daha...

Beşiktaş doğru uygulanan doğru planıyla turu büyük oranda garanti altına aldı. Talisca sonrası iyice rahatlayan oyunun baştan sona uygulanıştaki en önemli karakter ise sahada bir tür ikinci Atiba efekti yapan Necip Uysal’dı. Top arası da yaptı, öne gidip baskı da, oyun yönünü de değiştirdi, temponun düşmesi gerektiği yerde maçın gazını da kesti!... Her ne kadar taraftarlarının büyük bölümünün kalbine giremediyse de böylesi maçlarda ne denli iş görür olduğunu bir kez daha gösterdi.

17 Şubat 2017, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Her şey ‘normal' ben miyim ‘anormal'‘’

Gariplikler ülkesi Türkiye!.. O kadar çok şeye şaşırıyoruz ki, bir süre sonra neye şaşıracağımızı şaşırıyoruz!.. Ve bu insani niteliğimiz körelmeye başladığından şaşkınlık vermesi gereken durumlara da ‘normal’ gözüyle bakar hale geliyoruz...

-Fenerbahçe maçında sahaya atlayan Bursaspor taraftarı üniversite öğrencisine şaşmıyoruz örneğin... Transferiyle Bursa’ya 2.5 milyon Euro kazandıran Volkan Şen’e ulaşıp bir şeyler söyleyen genci karakoldan alıp sağ salim ailesine emanet ettiğini (!) Twitter’dan duyuran Bursaspor Asbaşkanı Avukat Hakan Dinçtürk’e hiç şaşmıyoruz!... “Acaba genç evinin yolunu mu bilmiyor” ya da “Başına bir şey mi gelecekti de sağ salim evine ulaştırıldı” diye sormak aklımıza gelmiyor!...

Kendi zemini için eleştiride bulunuyor

-Milli takımın Kosova maçının ardından Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim, “Emre Mor’un cezalı olduğunu bilmeyen adamlar beni eleştiriyor” diyor. Sözünü ettiği kişi o maçı televizyona yorumlayan Sergen Yalçın. O Sergen Yalçın, takımının Galatasaray’ı 2-1 yendiği maçın ne önünde ne ardında maça dair açıklama yapamıyor. Çünkü, 2008’den bu yana çeşitli kademelerde fiili teknik adamlık yapan Yalçın’ın hâlâ UEFA pro lisansı yok!.. Oyunu yönetme ve planlama iddiasındaki TFF ve Türkiye Futbol Direktörü Terim bu duruma sessiz, şaşırmıyorlar... Biz de artık onlara şaşırmaz olduk ki, “Normal” deyip geçiyoruz.

*Konya Büyükşehir Stadyumu, 2014 yılı Eylül ayında açıldı. 1-1 biten Konya-Antalya maçı sonrası Aykut Kocaman, “Stadyum zemini topun ileri taşınmasında işlerimizi aksattı” diyor. Bir teknik adam üç sezonluk stadyumun, hem de kendi takımının stadyumunun zemini için bunu söylüyor, şaşırmıyoruz...

Passolig geldi ama...

-Antalyaspor Başkanı Ali Şafak Öztürk ve yönetim kurulu üyeleri maçı aileleriyle izledikleri locada bir grup Konyalı taraftarın saldırısına uğruyor. Konyaspor Başkanı Ahmet Şan olan bitene şöyle yaklaşıyor; “Ne olduysa tek taraflı değildir, bu olaylar. Ben tam vakıf değilim. Taraftarla yüz göz olursan, sonucu da budur. Niye sen o işin içindesin, önce onu sorgulamak lazım.” Sayın Şan’ın yaklaşımına şaşmıyoruz!.. “Passolig’le istenmeyen taraftar dışarıda kaldı” diyen TFF Başkanı Demirören’e ise hiç şaşmıyoruz!..

-Sayın Demirören aynen böyle söylemişti, hafızalarda ve arşivlerdedir... Gelin görün ki, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın da ikinci devresini izlediği Gümüşhane-Ankaragücü maçında ortalık karışıyor. Haberlere göre 19 insan yaralanıyor. Maddi zararı bilmiyoruz. Şaşırıyor muyuz?..

Çalımbay'ın yaklaşımına şaşırmıyoruz

-2001’den bu yana kimini bir kaç kez olmak üzere 11 farklı takım çalıştıran ve yendiğinde gıkı çıkmayan Rıza Çalımbay 1-1 berabere kaldıkları Konya maçı sonrası yine uzun uzadıya hakem eleştirisine girişiyor. Hakem Deniz Çoban ile canlı yayında yaşadığı diyaloğu da hatırlıyoruz ama üslup ve yaklaşımına hâlâ şaşırmıyoruz!...

-Bu hafta sonu başta Manisa olmak üzere çeşitli stadyumların zeminlerinde futbolcular çime ya da toprağa takılarak sakatlandı ya da sakatlık riski yaşadı. “Futbolun fıtratında var” diyoruz ve şaşırmıyoruz!..

Bu kadar şaşkınlığın ve daha fazlasının ‘normal’ bulunduğu bir iklimde oyunu, oyuncuyu, oynatanı, izleyeni geliştirmek mümkün mü?... Hadi, Bülent Ortaçgil abimizle kapatalım bu bahsi; “Biri anlatsın hemen, nedir bu normal canım sıkıldı artık, yoksa ben miyim anormal?”

14 Şubat 2017, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tek kanatla bu kadar uçulur!..‘’

Akıl almazlıklar ülkesi’nin bir cuma gününde saat 19.00’daki maça yetişmek için işleri halledip, evin iaşesini tedarik ettikten sonra koştur koştur televizyonun karşısına geçtiğimde
başlama vuruşu yapılmıştı. Fikrine güvendiğim insanlara “Maç neden bu saatte?” diye sordum. Soruma soruyla karşılık aldım; “Bilmem! Neden?” Sahi neden?

Orta sahasını stoper özellikli oyuncularla tahkim eden Karabük, Tanase’nin organizatörlüğünde Latovlevici üzerinden kendi sol tarafını sürekli sıcak tuttu. O sıcak anların
ikisinde Yatabare ile Ceyhun’u çerceveyi görür pozisyonda bıraktılar ama son hamleler berbattı. Devre boyunca Quaresma/Oğuzhan/Gökhan üçlüsü bu kanadı savunmayı başaramadı. Hal böyle olunca Quaresma üzerinden hücum da mümkün olamadı. Ters kanattaki Babel ise doğru pozisyon alan Dany’yi aşamadı. İlk 10 dakikadaki imrenilecek tempoyu devre ortasına doğru artan seri fauller aşağı çekince de maç, anında ‘ülke vasatı’na geriledi. Geri kaldı ‘duran toplar’. Onların da sadece biri heyecan vericiydi,
Quaresma’nın korneri. Son derbinin başat aktörlerinden Oğuzhan, sert Karabük orta sahası arasında çözüm üretmekte zorlanınca Beşiktaş o bildik ritmine ulaşamadı.

Oğuzhan’la olacak gibi değildi

İkinci devreye sakatlanan Tanase yerine Ermine Zec girince Tudor oyun içinde değişikliğe gitti. Bu da ilk devre alıştığı düzen değişen Beşiktaş’ın bocalamasına yol açtı. Orta sahada yedikleri baskıda kaptırılan top, dengesi bozulmuş savunmanın arasına sızan Zec tarafından incelikli bir vuruşla gol yapıldı. İşler bu maçta Oğuzhan’la olacak gibi görünmüyordu. Tamer Tuna ofansif yanı daha güçlü Tolgay’ı gönderdi oyuna. Ancak Beşiktaş, sadece Quaresma üzerinden tek yönlü beslenme sorununu halledemedi. Bireysel özelliklerine güvenilen Cenk, Talisca ve Babel de ‘iyice görünmez’ hale gelince sıkıntı büyüdü. Son seçenek, doğaçlaması güçlü Aboubakar’dı ki o sahaya adım attığında kafa bilardosu marifetiyle ikinci golü yediler. Son 15’te gardı iyice düşen Beşiktaş’ı çizgiden vazgeçip içeri yönelen Quaresma yeniden oyuna çağırdı ve Aboubakar’a Zec’inkini çağrıştıran golü hazırladı.

Gelecek için sıkıntı işareti

Beşiktaş’ta bu sonucu, kupada yaşanan travmatik gelişmelere de bağlayabiliriz kuşkusuz. Ne var ki Olcay, Kerim gibi sol kanat seçeneklerini aynı anda kaybetmiş olmayı da
akılda tutmak gerek. Kullanılamayacak transferlerle medyada bol bol yer kaplarken sol kanadın sadece Babel’e kalması Beşiktaş’ın gelecek günleri açısından ciddi bir sıkıntıya
işaret ediyor.

Karabük, sınırlı kadrosuyla ülke ortalamasının üzerinde futbol oynama gayreti içinde. Atletizmi haliyle mücadele gücü yüksek bir takım yaratan Igor Tudor, bu oyunu taktiksel
düzeyde daha ileri taşıyamıyorsa nedeni ülkedeki ‘bağnaz oyun anlayışı’nın bir türlü kırılamayışından. Ancak devre sonunda saha içinde Barış’a yaptığı da anlaşılır birşey değil.
Soyunma odası ne güne duruyor! Orada ne dedi acaba Barış’a?!!..

11 Şubat 2017, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Akılla değil öfkeyle oynamak!..‘’

‘Oynama zamanı’ ile ‘kazanma zamanı’nın yer değiştirdiği bir gece. Maç önü istatistiklerin çoğunda önde görünen Beşiktaş ‘klasik kadrosu’ ile sahada.. Kendi yarı alanına gömülü oynayacağı öngörülen Fenerbahçe ise Van Persie ve Sow’u öne göndererek Beşiktaş müdafaası ile Oğuzhan/Atiba arasındaki ilişkiyi bozmayı hedeflemiş... Geri kalanlar ise Beşiktaş’a toplu ya da topsuz koşu yaptırmamak üzere sahadalar. Bu arada pür dikkat arkada boşluk gözlüyorlar. İlk ciddi hücumu da Beşiktaş’ın arka alanındaki boşlukta onlar buluyor. Lens çaprazda Fabri ile karşı karşıya kalıyor.

Van Persie kurnazca gerdi

Beşiktaş ise, Babel ve Quaresma ile oyunu enine genişletip Cenk ve Talisca’yı pozisyona atmaya uğraşıyor. Dakika 30’a geldiğinde artık ipleri iyice ele almış görünüyorlar. Ancak ülkemiz futbolunda sahada beceri, plan, yetenekle oynamak yerine hakemi etki altına almaya çalışmak her daim ilk hedeftir. Hatta öyle ki, bu plan tüm lig boyunca devrededir. Bu maçta da Van Persie çoğunda kart dışı fauller yaparak maçı ‘kurnazca gerdi’. Başta Oğuzhan olmak üzere Beşiktaşlı oyuncular ise kolayca gerildi. Kendi sahasında oynayan bir takım için anlaşılabilecek bir durum değil. Madem bu kadar kolay gerileceksin saha avantajının anlamı nedir?

Cenk, faul almaya çalıştı

Mesele ‘hakemi etkilemek’se o kadar taraftar, ‘mabed’ dediğin yeni stad ne işe yarar?.. Ve ilk yarının sonuna doğru Tosiç’in ‘kafa atma efekti’yle de durduk yere eksik kaldılar ve tüm kurguları bozuldu. Oysa oyunu ele almışlardı... Şenol Güneş, beş dakika oyunu süzüp ikinci yarının başında sadece ofansif etkisi olan Talisca’yı kenara alıp Mitroviç’i sahaya sürdü. Devamında görüldü ki başkasını değil de Talisca’yı kenara almak hücum oynayan bir takım açısından üzerine düşünülmesi gereken bir hamle. Bu değişiklikle birlikte maç tamamen Fenerbahçe’nin temel planı ‘savun, bekle, fırsat gözle oyunu’na döndü.

Ve o fırsat maçın hemen başında olduğu gibi bir kez daha Fenerbahçe’nin ayağına geldi. 71’de Cenk ayakta kalmak yerine faul almaya çalışınca topu yegane hücum adamı Lens’e
geçiren Fenerbahçe golü buldu. Tribün, eskiye rahmet okutuyor Van Persie’nin ikinci yarıdaki sükuneti Beşiktaşlı oyunculara gelecek maçlar için çok şey öğretmiştir sanırım. Diğer yandan, Beşiktaş statı kapasite olarak artık daha büyük ama tribün etkisi eskiye rahmet okutuyor. Yenilen golden sonra onlar da maçı terk etti!

Ve şimdi ne yazık ki, bizim payımıza düşen de oyun planları ve performanslar yerine hakem kararı tartışmak, öfkeli yönetici beyanatları okumak olacak...

06 Şubat 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Stratejiler belirleyici olacak‘’

Futbolda ‘kağıt üzerindekiler herşeyi anlatmaz’ elbette ama çok şey anlatır. Hazırlığını ‘kağıt üzerindekilere’ göre yapmazsan kağıt da sana dünyanın kaç bucak olduğunu gösterir!

Kağıt yani benim elimdeki OPTA verileri, hafta sonu taraftarı önünde oynayacak Beşiktaş’ı çoğu veride önde gösteriyor. Öncelikle son haftalardaki gelişme ve skorlar nedeniyle moral üstünlük açık farkla Beşiktaş’ta. Üstelik; Quaresma, Talisca, Babel hayli uyumlu ve etkin. Buna ceza sahası içinde buluştuğu altı toptan birini gol yapan Cenk Tosun’un skor katkısı da eklenince Beşiktaş ön bölgede fark yaratan bir takıma dönüşüyor.

Ancak maçın kilidi iki takımın da en güçlü olduğu yerde... Savunma gücüyle ‘hedef maçlar’ı kaybetmemiş Fenerbahçe hava toplarına hakim. Beşiktaş ise bu sezon gollerini ağırlıklı olarak ortalarla bulmuş bir takım. Yani düğüm Kjaer/Skrtel bölgesinde...

Favoriyi yendiler ama...

Beri yandan tek maçlık bir karşılaşma olacağından ‘kağıt üzerinde’ dezavantajlı görünen Fenerbahçe’nin bu maçı nasıl kazanabileceği iki takımın stratejilerinin de belirleyicisi olacak. Beşiktaş’ın hücumda ne yapacağı üç aşağı beş yukarı belli ama aynı zamanda kendisini yenmek zorunda olan rakibini nasıl enterne edeceği de bir o kadar önemli. Çünkü bunu Şampiyonlar Ligi’nde hem acı hem tatlı biçimde tecrübe ettiler. En zor takım görünen ve grup birincisi çıkan Napoli’den 4 puan alırken en zayıf görünen ve grup sonuncusu olan Kiev’e 4 puan verdiler!

Savunma yapmadan...

Topun daha çok kimde olduğundan ziyade oyunun nerede oynandığının belirleyici olacağı bir maç görünüyor ufukta. Kritik ‘hava topu’ mücadelesinin dışında bir o kadar önemli yarış da ‘sahipsiz top kapma’da yaşanacak. Geride durarak kazanan Fenerbahçe’de bu işi iyi yapan Topal, Josef ve Şener’in etkisini kırabildiğinde zaten Atiba/Oğuzhan ikilisinden başlayan hücum aksiyonlarında sorunu olmayan Beşiktaş maçı iyice eline alacaktır. Aynı zamanda böylece Fenerbahçe’nin skor üretme koridoru olan Lens ile Sow’un bağı da kopartılmış olur ki, ‘kağıt üzerindeki’ avantajlar gerçekleşebilsin. Çünkü, savunma yapmadan maç kazanılmaz!...

04 Şubat 2017, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI