Arama

Popüler aramalar

‘’Tek kanatla bu kadar uçulur!..‘’

Akıl almazlıklar ülkesi’nin bir cuma gününde saat 19.00’daki maça yetişmek için işleri halledip, evin iaşesini tedarik ettikten sonra koştur koştur televizyonun karşısına geçtiğimde
başlama vuruşu yapılmıştı. Fikrine güvendiğim insanlara “Maç neden bu saatte?” diye sordum. Soruma soruyla karşılık aldım; “Bilmem! Neden?” Sahi neden?

Orta sahasını stoper özellikli oyuncularla tahkim eden Karabük, Tanase’nin organizatörlüğünde Latovlevici üzerinden kendi sol tarafını sürekli sıcak tuttu. O sıcak anların
ikisinde Yatabare ile Ceyhun’u çerceveyi görür pozisyonda bıraktılar ama son hamleler berbattı. Devre boyunca Quaresma/Oğuzhan/Gökhan üçlüsü bu kanadı savunmayı başaramadı. Hal böyle olunca Quaresma üzerinden hücum da mümkün olamadı. Ters kanattaki Babel ise doğru pozisyon alan Dany’yi aşamadı. İlk 10 dakikadaki imrenilecek tempoyu devre ortasına doğru artan seri fauller aşağı çekince de maç, anında ‘ülke vasatı’na geriledi. Geri kaldı ‘duran toplar’. Onların da sadece biri heyecan vericiydi,
Quaresma’nın korneri. Son derbinin başat aktörlerinden Oğuzhan, sert Karabük orta sahası arasında çözüm üretmekte zorlanınca Beşiktaş o bildik ritmine ulaşamadı.

Oğuzhan’la olacak gibi değildi

İkinci devreye sakatlanan Tanase yerine Ermine Zec girince Tudor oyun içinde değişikliğe gitti. Bu da ilk devre alıştığı düzen değişen Beşiktaş’ın bocalamasına yol açtı. Orta sahada yedikleri baskıda kaptırılan top, dengesi bozulmuş savunmanın arasına sızan Zec tarafından incelikli bir vuruşla gol yapıldı. İşler bu maçta Oğuzhan’la olacak gibi görünmüyordu. Tamer Tuna ofansif yanı daha güçlü Tolgay’ı gönderdi oyuna. Ancak Beşiktaş, sadece Quaresma üzerinden tek yönlü beslenme sorununu halledemedi. Bireysel özelliklerine güvenilen Cenk, Talisca ve Babel de ‘iyice görünmez’ hale gelince sıkıntı büyüdü. Son seçenek, doğaçlaması güçlü Aboubakar’dı ki o sahaya adım attığında kafa bilardosu marifetiyle ikinci golü yediler. Son 15’te gardı iyice düşen Beşiktaş’ı çizgiden vazgeçip içeri yönelen Quaresma yeniden oyuna çağırdı ve Aboubakar’a Zec’inkini çağrıştıran golü hazırladı.

Gelecek için sıkıntı işareti

Beşiktaş’ta bu sonucu, kupada yaşanan travmatik gelişmelere de bağlayabiliriz kuşkusuz. Ne var ki Olcay, Kerim gibi sol kanat seçeneklerini aynı anda kaybetmiş olmayı da
akılda tutmak gerek. Kullanılamayacak transferlerle medyada bol bol yer kaplarken sol kanadın sadece Babel’e kalması Beşiktaş’ın gelecek günleri açısından ciddi bir sıkıntıya
işaret ediyor.

Karabük, sınırlı kadrosuyla ülke ortalamasının üzerinde futbol oynama gayreti içinde. Atletizmi haliyle mücadele gücü yüksek bir takım yaratan Igor Tudor, bu oyunu taktiksel
düzeyde daha ileri taşıyamıyorsa nedeni ülkedeki ‘bağnaz oyun anlayışı’nın bir türlü kırılamayışından. Ancak devre sonunda saha içinde Barış’a yaptığı da anlaşılır birşey değil.
Soyunma odası ne güne duruyor! Orada ne dedi acaba Barış’a?!!..

11 Şubat 2017, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Akılla değil öfkeyle oynamak!..‘’

‘Oynama zamanı’ ile ‘kazanma zamanı’nın yer değiştirdiği bir gece. Maç önü istatistiklerin çoğunda önde görünen Beşiktaş ‘klasik kadrosu’ ile sahada.. Kendi yarı alanına gömülü oynayacağı öngörülen Fenerbahçe ise Van Persie ve Sow’u öne göndererek Beşiktaş müdafaası ile Oğuzhan/Atiba arasındaki ilişkiyi bozmayı hedeflemiş... Geri kalanlar ise Beşiktaş’a toplu ya da topsuz koşu yaptırmamak üzere sahadalar. Bu arada pür dikkat arkada boşluk gözlüyorlar. İlk ciddi hücumu da Beşiktaş’ın arka alanındaki boşlukta onlar buluyor. Lens çaprazda Fabri ile karşı karşıya kalıyor.

Van Persie kurnazca gerdi

Beşiktaş ise, Babel ve Quaresma ile oyunu enine genişletip Cenk ve Talisca’yı pozisyona atmaya uğraşıyor. Dakika 30’a geldiğinde artık ipleri iyice ele almış görünüyorlar. Ancak ülkemiz futbolunda sahada beceri, plan, yetenekle oynamak yerine hakemi etki altına almaya çalışmak her daim ilk hedeftir. Hatta öyle ki, bu plan tüm lig boyunca devrededir. Bu maçta da Van Persie çoğunda kart dışı fauller yaparak maçı ‘kurnazca gerdi’. Başta Oğuzhan olmak üzere Beşiktaşlı oyuncular ise kolayca gerildi. Kendi sahasında oynayan bir takım için anlaşılabilecek bir durum değil. Madem bu kadar kolay gerileceksin saha avantajının anlamı nedir?

Cenk, faul almaya çalıştı

Mesele ‘hakemi etkilemek’se o kadar taraftar, ‘mabed’ dediğin yeni stad ne işe yarar?.. Ve ilk yarının sonuna doğru Tosiç’in ‘kafa atma efekti’yle de durduk yere eksik kaldılar ve tüm kurguları bozuldu. Oysa oyunu ele almışlardı... Şenol Güneş, beş dakika oyunu süzüp ikinci yarının başında sadece ofansif etkisi olan Talisca’yı kenara alıp Mitroviç’i sahaya sürdü. Devamında görüldü ki başkasını değil de Talisca’yı kenara almak hücum oynayan bir takım açısından üzerine düşünülmesi gereken bir hamle. Bu değişiklikle birlikte maç tamamen Fenerbahçe’nin temel planı ‘savun, bekle, fırsat gözle oyunu’na döndü.

Ve o fırsat maçın hemen başında olduğu gibi bir kez daha Fenerbahçe’nin ayağına geldi. 71’de Cenk ayakta kalmak yerine faul almaya çalışınca topu yegane hücum adamı Lens’e
geçiren Fenerbahçe golü buldu. Tribün, eskiye rahmet okutuyor Van Persie’nin ikinci yarıdaki sükuneti Beşiktaşlı oyunculara gelecek maçlar için çok şey öğretmiştir sanırım. Diğer yandan, Beşiktaş statı kapasite olarak artık daha büyük ama tribün etkisi eskiye rahmet okutuyor. Yenilen golden sonra onlar da maçı terk etti!

Ve şimdi ne yazık ki, bizim payımıza düşen de oyun planları ve performanslar yerine hakem kararı tartışmak, öfkeli yönetici beyanatları okumak olacak...

06 Şubat 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Stratejiler belirleyici olacak‘’

Futbolda ‘kağıt üzerindekiler herşeyi anlatmaz’ elbette ama çok şey anlatır. Hazırlığını ‘kağıt üzerindekilere’ göre yapmazsan kağıt da sana dünyanın kaç bucak olduğunu gösterir!

Kağıt yani benim elimdeki OPTA verileri, hafta sonu taraftarı önünde oynayacak Beşiktaş’ı çoğu veride önde gösteriyor. Öncelikle son haftalardaki gelişme ve skorlar nedeniyle moral üstünlük açık farkla Beşiktaş’ta. Üstelik; Quaresma, Talisca, Babel hayli uyumlu ve etkin. Buna ceza sahası içinde buluştuğu altı toptan birini gol yapan Cenk Tosun’un skor katkısı da eklenince Beşiktaş ön bölgede fark yaratan bir takıma dönüşüyor.

Ancak maçın kilidi iki takımın da en güçlü olduğu yerde... Savunma gücüyle ‘hedef maçlar’ı kaybetmemiş Fenerbahçe hava toplarına hakim. Beşiktaş ise bu sezon gollerini ağırlıklı olarak ortalarla bulmuş bir takım. Yani düğüm Kjaer/Skrtel bölgesinde...

Favoriyi yendiler ama...

Beri yandan tek maçlık bir karşılaşma olacağından ‘kağıt üzerinde’ dezavantajlı görünen Fenerbahçe’nin bu maçı nasıl kazanabileceği iki takımın stratejilerinin de belirleyicisi olacak. Beşiktaş’ın hücumda ne yapacağı üç aşağı beş yukarı belli ama aynı zamanda kendisini yenmek zorunda olan rakibini nasıl enterne edeceği de bir o kadar önemli. Çünkü bunu Şampiyonlar Ligi’nde hem acı hem tatlı biçimde tecrübe ettiler. En zor takım görünen ve grup birincisi çıkan Napoli’den 4 puan alırken en zayıf görünen ve grup sonuncusu olan Kiev’e 4 puan verdiler!

Savunma yapmadan...

Topun daha çok kimde olduğundan ziyade oyunun nerede oynandığının belirleyici olacağı bir maç görünüyor ufukta. Kritik ‘hava topu’ mücadelesinin dışında bir o kadar önemli yarış da ‘sahipsiz top kapma’da yaşanacak. Geride durarak kazanan Fenerbahçe’de bu işi iyi yapan Topal, Josef ve Şener’in etkisini kırabildiğinde zaten Atiba/Oğuzhan ikilisinden başlayan hücum aksiyonlarında sorunu olmayan Beşiktaş maçı iyice eline alacaktır. Aynı zamanda böylece Fenerbahçe’nin skor üretme koridoru olan Lens ile Sow’un bağı da kopartılmış olur ki, ‘kağıt üzerindeki’ avantajlar gerçekleşebilsin. Çünkü, savunma yapmadan maç kazanılmaz!...

04 Şubat 2017, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Temposuyla nefes kesiyor!‘’

Futbolun ‘alan yaratma’ ilkesini bu ülkede en iyi uygulayan takım kuşkusuz ki Beşiktaş. Bunu da topu ele geçirdiklerinde yükselttikleri tempolarına borçlular. Çünkü tempo takımın alan yaratma seçeneği açısından futbolun olmazsa olmazı. Öyle ki, rakipleri için karabasana dönüşen kimi hücumları izleyenlere de bir o kadar ‘basit’ geliyor.
Örneğin dün akşam takımın Babel’e attırdığı ilk gol. Konya gibi müdafaa tutarlılığıyla tanınan bir takım haniyse idmanda atılabilecek bir gol yiyorsa bunu başka nasıl açıklayabiliriz?.. Tabii burada her durumda hakemlerden şikayet etmeyi ‘tutarlılık’ belleyen Aykut Kocaman’ın kendi tezlerini gözden geçirmesinin kendi ve takımı adına ciddi faydası olacaktır.

Beşiktaş, attıkça coştu

Keza Oğuzhan’a attırılan ikinci golü de sadece ‘kontra’yla açıklamak mümkün değil. O gol de tempoyla yaratılan boş alanların katma değeri... İki gol arasında 20. dakika sularında rakip ceza yayı içinde Atiba’nın baskıyla kaptığı top keza... Oyunun boyunun kısaltılmasını da takımın belirli bölgelerdeki kolektif gücünü de alanların verimli kullanılmasını da gösteriyordu. Ya da Ricardo Quaresma’nın ilk yarı boyunca seçenekleri varken kaleye gönderdiği ve tabelayı değiştiremeyen vuruşlarında olan biten... Daha maçın 60’ıncı dakikasına ulaşılmamıştı ki, ligin ‘en sert takımlarından’ Konya’nın sürklase edilişine şahit olduk hepimiz. Attıkça coşan, coştukça oynayan bir takım Beşiktaş. Ligin oyun istikrarı ve gösterişi açısından uzak ara en iyisi. Evet, Başakşehir de bu konuda hatırı sayılır mesafe kat etti ancak Beşiktaş her hattıyla çok farklı.

Aslan payı Oğuzhan ve Atiba’ya

Bu tempo için sahada ‘aslan payı’nı Atiba/Oğuzhan’a vermek gerekiyor. İşin savunma yanına verdikleri güçlü destek bir yana top ele geçtiğinde sade ve işlevsel tarzlarıyla takımın özellikle Quaresma üzerinden anında rakip müdafaa üzerine çökmesini sağlıyorlar. Babel güçlü, Cenk güçlü ve net, Quaresma sıklıkla varyeteye kaçsa da iş bitirici... Oyunda daha az görünen Talisca topla her buluştuğunda verimli... Arkada Gökhan Gönül, tecrübesiyle enerjisini verimli kullanırken kritik müdahalelerle defansın güvenini sağlama alıyor. Adriano her çıkışında tedirgin edici. Marcelo/Tosiç oyunu öne taşımada güvenilir.

Güneş sorunları aştı

Bir parantez de bu işin düşünsel mimarına... Şenol Güneş, tempo oynayarak hem bir çok sorunun kolaylıkla aşılabileceğini hem bu tarzın daha izlenir olduğunu ve bunun da oyuncu gelişimini beraberinde getirdiğini bilecek kadar tecrübeli. Trabzon ve Bursa’da bu durumu tecrübe ederken çok oyuncu geliştirdi. Geçmişten farklı olarak Güneş’in elindeki kadrodan bazı isimler özel olarak sivrilmediyse bu ancak kolektif oyunun ve dayanışmanın gücünü gösterir. Bu da hem takımın hem Güneş’in geliştiğine işarettir. Güneş’in diğer iki takımla değil de Beşiktaş’la şampiyonluk yaşaması da bunun en güçlü kanıtıdır.

31 Ocak 2017, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ülke normalleri!‘’

Ülkemizde nadir görüldüğünden özlemini çektiğimiz ‘öne oyun’u kendi ölçütlerinde uygulamaya çalışan iki takımın maçı... Yükün kaleciler Hopf ile Karce’ye düşmesi beklenirdi ancak kaygan zemin rol çaldı! İlk 20 dakika içinde gol olabilecek pozisyonlarda iki takım oyuncuları kritik anlarda ayakta kalamayınca gol göremedik. Futbol, bizde ‘adam eksiltme’ ya da ‘sorumluluk alma’ ile açıklanır. Oysa bu oyun ‘alan yaratma’ oyunudur. Diğerleri ikincil işlerdir. Osmanlı, ‘alan yaratabilmek’ için topu kapma konusunda ihtiyaç duyduğu klasik ikilisi Mehmet Güven/Musa Çağıran’dan birinden yoksundu. Mehmet Güven’in yokluğunda tahmin edilebilir etkiden uzak kaldılar. Yine de başta Regattin olmak üzere Webo’ya top indirmek için ciddi zorlamalar denediler.

Rantie atsa...

Gençler ise Aydın/Serdar koridorunu gösterip uzun ters toplarla kendi sağını kullanmaya gayret etti ilk yarı. Onların birinde Rantie’ye hamle yapabilmesi için ‘alan yarattıldı’ ve o da ‘adam eksiltme’ özelliğini devreye sokup penaltıyı kazandırdı. İkinci devrenin başında öne taşan Musa’nın neredeyse tüm Gençler takımını uyutarak attığı muazzam şutla gelen gol maçın havasını değiştirir dedim, olmadı. Beraberlikle birlikte maçı kaybetmeme arzusu uzun süre önde kalınca maç ‘ülke normalleri’ne döndü. İki takım birbirini orta sahada karşılamaya başladı. Ülkeye özgü “Rakibe pozisyon vermedik” oyununa geçilince de Selçuk, Numan, Musa, Issah, Koray, Adam Maher adları daha sık duyulur oldu. Nadir heyecan anlarının birinde, ki dakika 70’ti Pinto yokladı, 75’te daha rahat pozisyonda Rantie ‘atamayarak’ karşılık verdi.

Seviye artabilirdi

Ancak 80’den sonra Osmanlı, orta sahadaki o darlık içinde oyunu enine genişletip vites yükselterek rakibini iyice geriye itti. Bu bölümde yarattıkları alanlardan birinde önce penaltı noktasında Regattin sonra altı pas içinde Delarge kaçırdı. Tamamında değilse de iki takım da bölüm bölüm doğru işler yaptı. Doğrusu ya, ezberi daha güçlü olan Osmanlı’nın önemli kayıplar veren Gençler karşısında bu seviyenin daha üzerinde olmasını beklerdim... ÖZEL TEŞEKKÜR: Saygı duruşu anonsu yapılırken protokol tribündeki İlhan Cavcav portresinin önünü ani bir hamleyle kapatarak ‘hatıradan rol çalan’ büyüğümüze saygılar! Abimizin maçın en anlamlı görüntüsüne engel olurken önünü ilikleme gayreti ise ayrıca takdir edilesi bir davranıştı...

30 Ocak 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ritmini bulunca...‘’

Ligin topla öne doğru oynama eğitimi en yüksek takımı Beşiktaş. Böyle bir takımın, bu ritmi yakaladığında 4 gol atmasına da şaşırmamalı.

Alanya karşısına geçen sezonki kadrosuna beş takviye yapmış olarak çıksa da ülke ölçeğinde oyun ritmi ve kazanma iştahından en az kaybeden takım Beşiktaş. Dün de maça bu duruma sadık bir başlangıç yaptı. Önce oyunu neredeyse çizgiye basarak oynayan Quaresma ve Babel’e kadar genişleterek Alanya’yı kendi ceza sahası içine büzüştürdü. Bu düzenin riski, arkada oluşacak boşluklar nedeniyle ‘hızlı çıkış’lara gebe olması ise savunması da güçlü ve hamleli stoperlere ihtiyaç duyması. Bu anlamda Wagner Love da Alanya adına ilk yoklamayı 5. dakikada yaptı. Lakin sağ tarafta denedikçe deneyen Quaresma’nın iştahı yerindeydi. Oğuzhan’dan aldığı nitelikli pası aynı nitelikle Cenk’in kafasına ulaştırıp onun da ‘nitelikli vuruşuyla’ zincir tamamlanınca Beşiktaş 13. dakikada huzura erdi. Bundan sonra oyunu istediği ton ve ritimde oynama hakkını da eline almış oldu.
Ancak 30’lu dakikalarda Efecan devreye girdi.

Yumuşak bilek hareketleriyle rakiplerini geçerek kendi için yarattığı alanları zarif paslarla süsledi ve takımını yeniden maça çağırdı. Ne var ki bu anlarda Love ile Donald Guerrier
topları gönül rahatlığıyla ezdi. Siz yine de varın bu durumu ‘14 yabancı kuralı’nın cilvesi olarak yorumlayın! İşte bu anların coşkusu Alanya’yı ‘öne çağırınca’ başlarda Beşiktaş
için var olan ‘arkadaki riskli boşluklar’ bu kez onlar için oluştu. Ve Cenk’in yerine oyuna giren ‘marifetli Tolgay’, boş alana koşu kopartan Babel’in önüne topu göndererek
devreye de maça da noktayı koydurdu.

‘Her maçın en etkilisi Atiba’

Beşiktaş’ın bu maçtaki en etkili oyuncusu sezondaki ilk golünü atan Quaresma’ysa da ‘her maç en etkili oyuncusu’ yine değişmedi; Atiba Hutchinson. Şenol Güneş, ‘oyuncu yükseltme’ konusunda haklı bir şöhrete sahip kuşkusuz. Beşiktaş’ta bu sihrini henüz istenilen düzeyde gösteremediyse bile Atiba gibi kilit bir oyuncunun Güneş’in ‘ilk şampiyonluğu’nu tatmasındaki rolü çok büyük. Bunu çoğu maçta olduğu gibi bu maçta da gösterdi Kanadalı. Ligin topla öne doğru oynama eğitimi en yüksek takımı Beşiktaş. Bunu gerek tek tek gerekse takım olarak yapabiliyorlar. Böyle oynayan bir takımın ligin en çok gol yiyen takımına karşı bu ritmi yakaladığında dört gol atmasına da şaşırmamak gerek.

Son olarak. Bu ülkenin yönetici, teknik adam, futbolcu, gazeteci, yorumcu ve taraftarının önemli bölümü futbol becerisini geliştirip birlikte oynama kabiliyetini yükselterek değil, ‘hakemi kuşatarak’ kazanmaya koşullu durumda. O nedenle sahada koşanlar hakemlerin de kendi peşlerinden koştuğu inancıyla oynuyor!.. İlk golü atan Cenk de dahil liglerde ya da amatör seviyede oynayan bir çok futbolcunun hakemlere yersiz itirazlarının altında bu ‘öğretilmiş inanç’ yatıyor sanırım. Bu durumun oyunun kalitesini ve kitlelerin oyuna katılımını düşürdüğüne ikna olduğumuz gün, iyi ve doğrunun başlangıç günü olacaktır.

24 Ocak 2017, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Talisca ve Atiba keyif veriyor‘’

Saha içi kültürü itiş kakış, saha dışında ise bağırış çağırışın egemen olduğu ülkemizde futbol oyununu hatırlatmaya namzet bir maçtı Osmanlı-Beşiktaş karşılaşması... Ne var ki maç zemine takıldı! Musa ve Badou Ndiaye gibi iki önemli oyuncusu yoktu M.Reşit Akçay’ın. Bu durumda orta sahaya Koray Altınay’ı monte etmişti. Koray fizik gücü yüksek ancak topu kullanma konusunda sınırlı bir oyuncu olduğundan bu bölgede marifetli oyuncu sayısı fazla Beşiktaş avantajlı başladı maça. Gerçi zemin, marifeti tek kelimeyle emdi! Biraz da bu nedenle ilk 15 dakika hariç Beşiktaş, ‘akışkan oynayan takım’ görüntüsünden uzaktı. İyi bir ‘hızlı hücum’, takımı Osmanlı’ya karşı ikinci bölgenin başlangıcına çekilip beklediler ve Quaresma’ya uzun toplarla arkaya sarkmaya çalıştılar, olmadı.

Zemine rağmen...

Futbolda ‘beceri’ her şey değil ancak kilit özelliktir. Osmanlı kendi sahasından çıkarken işte tam da bu özelliğin kurbanı oldu. Bir an kontrolden çıkıp ‘başı bozuk’ hale gelen top, boş alanları radar titizliğiyle gözleyen Oğuzhan’ın önünde kaldı. O topu bedeninde bütünlediği ‘otomatik kod’lar sayesinde ince ayarı yapılmış nazik bir vuruşla Talisca’nın koşusuna gönderdi. Gerek koşu gerek vuruş kalitesi yüksek olan Talisca bir ‘ikinci beceri’ olarak devreye girince zemine rağmen gol geldi.

Tolgay girene dek denge vardı

Görüldü ki, Şenol Güneş ikinci devre de güvenliği ön plana almış düzeninde ısrar ediyordu. Böylece Osmanlı’yı oynamayı en iyi becerdiği hızlı hücumdan mahrum ederken
Tolgay girene kadar oyunu dengede tutmayı başardı. Ve böylece Güneş ‘tam zamanı geldi’ diyerek oyuna el atmış oldu. Quaresma/Tolgay değişikliğiyle düzen değiştirip hücum tehdidi takınan Beşiktaş, oyunu da kontrollü biçimde öne taşımaya başladı. Bu değişiklik özellikle 80. dakikada gole sonuçlanmayan ‘seri üretim’de kendini ayan beyan ortaya koydu. Oyuncu ve hocaları içine çektiği gerek düşünsel gerek zemin türü olumsuzluklarına rağmen oynamaya, kazanmaya uğraşan ve bunu da futbolun öğretisi içinde yapmaya çalışan iki takımın maçını izledik. İki takım oyuncu ve hocalarına kendi adıma teşekkür ederim. İki oyuncu üzerine yazacağım kısa bir analizle bitireyim yazıyı... Atiba bu takımın ‘herşey’i değilse de çok şeyi. Bu bölgede oynamaya aday genç futbolcular için sade, pratik ve işlevsellik açısından muazzam bir olumlu örnek. Beşiktaş’ın önde yaptığı, yapmaya çalışıp sonuçlandıramadığı ne varsa çoğunun sebebi! Sahada az görünen ama ‘iş bitiren’ Talisca’nın anti tezi adeta.

Bambaşka bir zevk

Biri yetenek/beceri diğeri bilgi/dayanıklılık timsali... Birinin melekelerinin her futbolcu adayında olabilmesi zor (Talisca). Ancak diğerinin (Atiba) zihinle inşa edilmesi pekala mümkün. Ve unutulmasın ki, biri (Talisca) diğeri gibilerin olduğu takımlarda daha da görünür hale geliyor... İkisi bir arada olunca da oyunu izlemek bambaşka zevkleri beraberinde
getiriyor.

17 Ocak 2017, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Takıma transfer yöneticiye akıl!‘’

Futbolda transfer dönemleri geldiğinde taraftarın içini çocuksu bir heyecan kaplar. Umar ki, “Biri/birileri gelecek ve makus talihimiz değişecek.” Ancak bu ‘olumlu hava’dan yararlananlar daha çok menacerler, simsarlar, ‘görünmez aracılar’, ‘karşılıklı çıkarcılar’ ve futbolcular olur. Teknik adamlar, takım ve taraftarlar için ise ‘atılan taş tutulan kuş’ oranında başarı yüzdesi hayli düşüktür. Ülke futbolu stadyum yapma dışında dişe dokunur bir gelişme kaydetmezken, hâlâ akıl almaz paralar ortalığa saçılıyor ve adına da ‘transfer politikası’ deniyor. Ne federasyon ne kulüp düzeyinde denetlemesi gereken denetlemeyip zaten iştahlı olan taraftarlar da gidişatı umursamayınca, ortaya acıklı bilançoların çıkması da kaçınılmaz oluyor.

Onarmak için almış

Kulüplerdeki savurgan hatta takımı iflasa sürükleyebilecek bu ‘bilinçli politikaları’ açık kaynaklardan -KAP, kulüp resmi siteleri, internette kolaylıka ulaşılabilecek transfer marketler ya da basın gibi - rahatlıkla takip edip, sonuçları derleyebilirsiniz. Ben de öyle yapıp, arkadaşların da yardımıyla hafıza yoklaması, arşiv taramasıyla Beşiktaş’ın 2012 yılından itibaren içine düşürüldüğü transfer sarmalına kabaca şöyle bir göz attım... Gördüm ki, durum ciddi anlamda tedirgin edici... 2012-16 yılları arasında 50 (elli) oyuncu transfer eden Beşiktaş, bunlardan 22’sini, teknik adamların da sıklıkla şikayet ettiği defans bölgesini onarmak için almış. Dağılım şöyle; 4 kaleci, 3 sağ bek, 9 stoper, 6 sol bek. Bu bölge için yapılan harcama miktarı (kabaca) 27 MİLYON EURO.

Toplam 129.5 milyon Euro

Aynı yıllar arasında 5 ayrı teknik direktörle çalışmış Fikret Orman yönetimleri. Şimdi... 50 oyuncuya ödenen ve ödenecek olan toplam rakam (kabaca) 129.5 MİLYON EURO. Bu oyuncuların kulüpleri için ise Beşiktaş’ın altına girdiği taahhüt (kabaca) 54 MİLYON 600 BİN EURO. Beş teknik direktör için fesih ve tazminatlar dahil ödenen para (kabaca) 11 MİLYON 300 BİN EURO. Harcamaların toplamı ise (kabaca) 195 MİLYON 400 BİN EURO. Eklenmesi gereken not da şu; futbolculardan üçü ile 2017, altısı ile 2018, beşi ile 2019 üçü ile de 2020 yılına kadar sözleşme yapılmış. Beşiktaş 2012-17 yılları arasında ise Demba Ba, Atınç Nukan, Ersan Adem Gülüm, Jose Sosa’dan 32 MİLYON 500 BİN EURO, kiralık gönderdiği Gökhan Töre’den ise 3 MİLYON EURO gelir elde etmiştir.

Bu hesaba dahil değil

Özetle, 2012-17 arasındaki teknik adam ve futbolcu alışverişlerindeki fark Beşiktaş aleyhine (yine kabaca) 159 MİLYON 900 BİN EURO’dur. Bizim parayla yazmak gerekirse yaklaşık 659 MİLYON TÜRK LİRASI’dır... Burası kabaca olsa da olur olmasa da!.. Eminim bu kabaca verilere “Ama şu da şöyle bu da böyle” diyerek minimal düzeltmelere gidip ‘temel tezi’ boşa çıkarmaya çalışan ‘Büyük Beşiktaşlılar’ da olacaktır. Onlara da şunu öneririm; ‘maç başı ücretler’, ödenmiş ya da ödenecek menacer payları ya da yeni moda uygulama olan ‘imza paraları’ bu hesaba dahil değildir. O minimal düzeltmeleriniz için bu paraları ‘harcanmamış, yok sayabilirsiniz!’

Ülkenin genelini kapsıyor

Ve hâlâ okuyoruz ki Beşiktaş’ın bir sol bek ile bir de ‘pivot santrfor’a ihtiyacı var!.. Şimdi... Bu verileri yorumlamak ister misiniz?.. Beri yandan sanmayın ki gittikçe derinleşen bu acıklı tablo sadece Beşiktaş ile ilgili. Değil!.. Üretmeden tüketebileceğini sanma hovardalığı az sayıda takım hariç ülkenin genelini kapsıyor. Temel sorun ise elbette ‘denetimsizlik.’ Oyunu yönetme iddiasındaki federasyon bu harcamaları denetleme ve haliyle disiplin altına alma kabiliyetinden maalesef yoksun. Nasıl olsun ki? Federasyon Başkanı ile Beşiktaş arasındaki alacak/verecek meselesi hâlâ netleşmemişken böyle bir denetim mümkün olabilir mi?

13 Ocak 2017, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI