‘’En keyifli maç olmaya aday‘’
İki takım da teknik adamlarının etkisiyle ülkedeki hakim tarz olan, ‘durağan futbol’a karşı bakış açımızı değiştirmeye gayret ediyor. Puan cetvelindeki yerlerinden bağımsız olarak söylemem gerekirse, tıpkı Trabzon- Beşiktaş karşılaşması gibi ligin en izlenesi maçlarında biri bizi bekliyor diye düşünüyorum. Talisca, Abobubakar, Quaresma, Oğuzhan, Tolgay gibi fark yaratan oyuncularının yanı sıra ve maçların ikinci yarılarını yüksek tempoda oynayan Beşiktaş ligin tartışmasız en zevk veren takımı. Maç içinde sık sık düzen değiştirseler bile arzularından ve tempolarından bir şey kaybetmiyorlar. Bu ayrıca rakibin önlem almasını da güçleştiriyor. En büyük handikapları stoper mevkiinde yaşadıkları istikrarsızlık...
Sadece skor değil...
Başakşehir ise geçmiş yılların ‘bekleyerek oynayan’ takımında çok uzakta. Değişen kadro yapısıyla birlikte hücumda her an herşeyi yapabilecek bir yapıdalar. Rize’de yaşananların ardından çıktıkları Fenerbahçe maçında bu bir kez daha gözlendi. İki takımın da goller atıp, yiyebileceği tempolu bir maç bizi bekliyor. Umarım, skor değil ama tempo ve arayış konusunda beni yanıltmazlar!...
‘’Başakşehir ucuz kurtuldu‘’
Başakşehir’in iki oyuncusunu kadro dışı bırakması önleyici ceza oldu. Yani onlar gibi daha vahşiyane davranmayan Volkan Babacan’a 1 maç ceza verilmesine neden olmuş bu.
Kulübün iyi niyet göstergesini baz almışlar. Volkan Babacan kupanın ilk ayağında yok. Bütün tartışmaların temel meselesi Emre ve taraftar arasındaki küfürleşme. Bu cezalar çok akla yatmayabilir. Ama hukuk cezaları verilirken veriler soğukkanlı değerlendirilir. Her ne kadar ülkede bu kararlar hep kafa karıştırsa da durum böyle. Yalçın Ayhan’ın yokluğu sıkıntı olacak ama Abdullah Avcı daha büyük hasarlar alabilecekken bu onarımı bir şekilde halledecektir. Başakşehir genel olarak bu olaydan ucuz kurtuldu
‘’Tek rakibi kendisi!‘’
Kartal, oyun istikrarını sağlayamayıp, ezberlenmiş oyunları uygulamasa da eforu sayesinde kazanmayı bildi. Beşiktaş’ın moral seviyesi, oynama becerisi, puan cetveli diyor ki: “Beşiktaş’ın elinden şampiyonluğu ancak Beşiktaş alır”.
Kadrolar açıklandığında görüldü ki, Beşiktaş ‘tek kanatlı’ydı, sadece Babel. Ancak uzun süredir yan yana görmediğimiz Oğuzhan/Tolgay ikilisinin sahada oluşu oyun merkezinin her zamankinden daha öne taşınmasına yol açtı. Bu da Quaresma’nın yokluğunda Gökhan Gönül’ü, en azından maçın ilk 25 dakikasında, etkili iş yapamasa da bir kanat oyuncusuna dönüştürdü. Elbette ‘oyun merkezi’nin önde oluşu rakip üzerinde baskı kurmanızı kolaylaştırıyor ancak bunun için güvenli bir defans bloğu da aynı oranda ihtiyaç. Çünkü arkada ister istemez geniş alanlar kalıyor. Marcelo, geriden oyun kurma işini üstlenince arta kalan o koca alanı Atınç’ın savunmasını ummak fazla iyimserlik olurdu ki,
Magaye Gueye pasından gelen Roni golü de bunu kanıtladı. Harcadığı efora, attığı gole, sahada işgal ettiği alana rağmen Beşiktaş’ın ilk 30 dakikada oyunu ele alabildiğini söylemek zor olurdu.
Quaresma’yla tempo arttı
Bu nedenle ilk golü kuran Tolgay ile Oğuzhan pozisyon değişikliğine gitti, Talisca da Gökhan’ın önüne sağ açığa!.. Yani Oğuzhan’ın yeri hariç ‘bildik düzeni’ne en yakın haline. Ancak baskılı, arzulu, arayıştaki oyununa rağmen ilk yarı verimli ve yaratıcı olduklarını söylemek güç. Adana ise o baskıya rağmen sükunetle kendini savunup yakalayabileceği fırsatları gözledi... İkinci devreye ‘geminin temel direği’ Atiba yerine Quaresma ile başlayınca oluşan yeni düzen Beşiktaş’a biraz daha tempo yükledi ve bu da ilkinde olduğu gibi golü getirdi. Tolgay’ın müdafaaya sırtını yaslamış bekleyen Talisca’yı görmesi yetti. Ancak savunma hâlâ sıkıntılıydı hele ki Atiba’nın yokluğunda. 65’e kadar Fabri neredeyse kurtarış yapmadı ama iki gol yenmişti bile. Attığı iki golü de ortadan gelen organizasyonlardan bulmuşken ikinci devreyi sürekli kenarlardan oynamaya çalıştı Beşiktaş. Üstelik Babel de ‘görünmez oynarken’. Ne var ki, topu Aboubakar’a indiremedikçe zaten sükunetle oynayan Adana’yı iyice oyuna ortak etti. Beşiktaşlılar, “Kayseri maçına döner mi
acaba?” diye düşünmeye başlarken duran toptan arka unutulan ya da diğer deyişle oraya sızan Tosiç, bir stoper için pek övünülecek bir yanı olmasa da gözü kapalı halde kafa vurarak (!) golü yaptı.
Savunma zaafiyetleri
Saha içi gelişmelere göre oyuncuları sürekli pozisyon değiştirdiğinden Beşiktaş ‘oyun istikrarını’ sağlayamayıp ‘ezberlenmiş oyunları’ uygulayamadıysa da eforu sayesinde maçı
kazanmayı bildi. İki takımın ligdeki yerleri göz önüne alındığında Adana’yı bu kadar oyunun içine çeken tavrın Beşiktaş’ın savunma zaafiyetleri olduğu açık. Bir tercih yapıyor Şenol Güneş; beceriyi, tempoyla birleştiriyor ve savunma eksiklerine rağmen her maça talip oluyor. Bu da Beşiktaş’ın ligdeki farkını oluşturuyor. Ama unutmayalım bu lig de buna fazlasıyla izin veriyor!.. Ligdeki gelişmeler, Beşiktaş’ın moral seviyesi, oynama becerisi, puan cetveli diyor ki, “Beşiktaş’ın elinden şampiyonluğu ancak Beşiktaş alır!”
‘’Beşiktaş ruhuyla‘’
Bir teknik adam için ‘maçı kazanacak tek kadro’ya sahip olmak zor bir durum. Beşiktaş ve Şenol Güneş ne yazık ki bu vaziyette. Kazanmak zorunda olunan bir maç ve kenarda ofansif katkı verecek nitelikte oyuncu yok! Yani ne yapacaksan sahadakilerle yapacaksın. Oyunu Atiba/Oğuzhan’ın önünde ve skora dönük oynamak mecburiyetinde. Çünkü iki takım da ‘gol atar ama gol yer’ görüntüde.
Problem çözme ustası
İlk 15 dakika içinde öyle de yaptı Beşiktaş, üç kez kaleyi yokladı. Ancak Tollisso’nun gol yapamadığı pozisyonun ardından Lyon, Beşiktaş’ın müdafaa hattına santim santim yaklaşmaya başlamıştı ki, bu sezonun problem çözme ustası Talisca’nın golü geldi. Bundan sonra Beşiktaş’ın ipleri ele geçirmesi beklenirken Lyon en iyi bildiği hücum organizasyonunu gerçekleştirdi. Beşiktaş’ın güvenli bölgesi Atiba/Oğuzhan ile tedirginlik duyulan stoperler arasındaki ‘havuz’da Gonalons ile girilen ‘al-ver’ler sonunda Lacazette’le golü buldu. Oysa ilk maçta bu alan Mitroviç öne sürülerek uzun süre başarıyla savunulmuştu. Devamında golün de güveniyle daha rahat hücum etmeye başladı rakip ve devre bitimine kadar iki üç ciddi pozisyon buldu.
Özel oyuncu Talisca
Bilinir, Beşiktaş, ligde genellikle ikinci devreleri daha iyi bir takımdır. Şenol Güneş, Talisca’yı biraz öne, Cenk’in yanına gönderince devreye heyecan veren ataklarla başlandı. Özel oyuncu Talisca da Adriano’nun ortasında maçı bir kez daha süslemekte gecikmedi. Beşiktaş öne geçince oyunu ‘söndürmeyi’ başardı. Bunu da elinde tuttuğu topu hücum bölgesine istediği gibi aktaramasa bile başta Talisca olmak üzere ön oyuncularının her an skor yapabilme potansiyelleriyle sağladı. Bu tehdidin kendisi bile rakibi geri itmeye yetti!. Tam da bu nedenle o çok korkulan Beşiktaş müdafaası Diakhaby’nin öne çıktığı bir iki pozisyon hariç ciddi pozisyon hatası yapmadı. Evet, Lyon pozisyon buldu ancak bunu daha çok defansın hatasına değil onların becerisine bağlamak doğru olur. 90’da Lacazette’le buldukları pozisyon da buna dahil elbette!..
Mecburen kontratak pususu
Maç uzayınca ‘gençlik’ ile ‘olgunluk’ arasındaki fark belirleyecekti sonucu. Fiziksel olarak güçlü Lyon orta sahaya yerleşip oyuna el koymaya çalışırken kaslardaki son enerjiyle direnen Beşiktaş mecburen kontratak pususuna yattı. Onlardan birinde de sahanın en iyisi, Talisca, en kötüsünü yaptı!.
Bu, seçeneği sınırlı kadroyla Beşiktaş tarihiyle, ‘ruh’uyla, aklı, cesareti, temposu, heyecanıyla yapılmaması gereken ne varsa hepsini yapmaya çalıştı. Fabri kurtarır, Mitroviç korkulan seviyenin üzerinde kalır, Atiba her zaman olduğu seviyeyi korur, Talisca bonservisinde neden o kadar para yazdığını gösterirken diğerleri de onlara eşlik etti. Son olarak penaltılar gerekiyordu, onu da yaptılar, iki stoperinki hariç!.
‘’Göz Göz yaralı‘’
Geçen haftalarda Mustafa Denizli, “Bu ligdeki heyecan Süper Lig’de yok” mealinden bir şeyler söylemişti. Hedefler ve yarışanlar açısından düşünüldüğünde Denizli’nin haklılık payı olduğu söylenebilir. Ancak ‘beceri’ ve ‘oyun kalitesi’ açısından düşününce aynı şeyleri söyleyebilmek mümkün değil. Dün ‘kümede kalma mücadelesi veren’ bir takım olarak Bandırma, ilk devre boyunca bu ‘mücadele etme’ sözünün hakkını erdi. Mustafa Uğur ile ilk maçına çıkan takım önce Göztepe’nin sadece sağ kanadı kullanmasına izin verdi. Rakibini burada etkisiz hale getirip, ikinci bölgeyi tek toplarla geçerek Göztepe ceza sahasına çok adamlı hücumlar düzenledi.
Devrede fark olabilirdi
15 ve 20. dakikalarda bulamadığı golü 22’de Üstün’le buldu ve devamını da arayıp durdu. Bandırma devreyi 3-4 golle tamamlayamadıysa bu doğrudan ‘beceri’ ve ‘kalite’ ile ilgiliydi. Buna karşın bir pozisyon hariç devreyi neredeyse rakibinin peşinden koşarak geçiren Göztepe ‘takım bütünlüğü’ ve ‘oyun aklı’ndan çok uzaktı. Benim açımdan en tuhafı ise devreyi beklemeyip sakat gibi görünmeyen Tayfur’u 44. dakikada oyundan alarak ‘mini bir otorite gösterisi’ yapan Yılmaz Vural’ın tutumu oldu!
Kaleciler konuştu
İkinci devrenin hemen başında Doğan’la ikinci golü bulan Bandırma o andan sonra anlaşılmaz bir telaşa kapıldı! Yine de fark olmadıysa bunu Beşiktaş’tan tanıdığımız Günay’ın performansına bağlamak gerek. Aynı oranda kurtarış yapmasa da kritik müdahalelerle gole izin vermeyen diğer kaleci Okan Kocuk’u da bir kenara not etmeli. Puan durumunu bilmeden maçı izleyen biri hangi takımın düşmemeye hangisinin ‘Play- Off’a oynadığını şaşırabilir. Öyle ki yukarıyı zorlayan Göztepe maç boyu bu ligin vasat takımı görüntüsündeyken, Bandırma daha arzulu ve disiplinli görüntüsüyle rakibine karşı fark yarattı.
‘’En iyisi değil ama...‘’
Birçok konuda olduğu gibi futbolda da ‘nasıl anıldığınız’ bazen ‘ne olduğunuz’dan daha önemli oluyor. Örneğin, Avrupa Şampiyonası’ndaki İzlanda gibi; hem sahada hem tribünde... Lyon’daki ‘güvenlik zaafiyeti’nden elbette söz edilebilir ama bu bizim de yapmamamız gereken şeylerin gözden kaçırılmasına gerekçe olmamalı. Maç öncesi neler olduğunu tam olarak öğrenememekle birlikte Babel golünün ardından yakılan meşale ve patlayıcılar artık çok şey anlatmalı!.. Ya maç?.. Çok önemli eksiklerine rağmen Şenol Güneş sahaya mecburen ‘kazanmayı bilen’ oyunculardan kurulu bir kadro sürdü. İlk devre topa sahanın her santimetrekaresinde talip olan Beşiktaş böylece tempolu oyuna alışmış rakibinin ezberini bozdu. Üstelik kaleci Lopes’in çıkardığı Marcelo yoklamasının ardından Talisca’nın ‘tuzaklaması’yla gelen Babel golü Lyon’a rakibin ne denli ciddi olduğunu gösterdi.
Direnç yükseldi
Golü attıktan sonra Talisca ve Cenk de dahil yarı alan çizgisinin gerisine çekilen ama bunu bir düzen içinde yapan Beşiktaş, Adriano ve Tosiç’iligdeki yerlerine Mitroviç’i de onların önüne atarak işi iyice sağlam kazığa bağladı. Atiba ve Oğuzhan’ın çekip çevirdiği takım bilinç, sakinlik ve düzen içinde rakibin sızmayı planlandığı her metrekareyi kapattığından devre boyunca kalesinde ciddi bir gol tehlikesi de yaşamadı. İkinci devreye de aynı güven ve ‘ayarladığı tempo’yla başladı Beşiktaş. Müdafaa göbeğine kurduğu Marcelo/Tosiç/Mitroviç üçgenine saldıran Lyon eli boş döndükçe direnç yükseldi ancak top ele alınamadığından öne taşınamadı. Bu nedenle de Cenk’i ya da Talisca’yı fazlaca göremedi Beşiktaşlılar. Kenardan oynamayıp ısrarla cepheden yüklenen Lyon 50. dakikadan sonra oyuna tempo vermeye başlayınca Şenol Güneş ‘küçük bir dokunuş’ yaptı. ‘Kesici’ Mitroviç’le Necip’i değiştirip topa yeniden talip olmak istedi. Ancak dar bir kadroyla oynamak zorundaydı ve sahadaki ekibin bu durumda ofansif anlamda yapabilecekleri bundan fazla olamazdı.
Hatayı golle ödedi
Enerjiyi efektif kullanma esasına dayalı düzene mecbur kalan Beşiktaş, defansif anlamda 80’e kadar istediklerini yaptıysa da topu öne taşıyamamanın faturasını bir karambol bir de kaleci hatasından gelen golle ödemek zorunda kaldı. Yine de rövanş için gereken o ‘bir gol’ü bularak dönüyor İstanbul’a. Marcelo ve Aboubakar’ın yokluğu kuşkusuz ki ciddi problem lakin bu takım, düzenini oturttuğunda neleri yapabileceğini gösterdi. Skordan bağımsız olarak Beşiktaş dün akşam eksiklerine rağmen yapabileceğinin en iyisini değilse de ‘iyi’sini yaptı.
‘’Özlemişsinizdir... Buyrun maça!‘’
Bizim lige ‘düzen’ler değil çoğunlukla ‘kişi’ler etki ediyor çünkü bu memlekette ağırlıklı tercih, ‘oyun bozmak’tır. Böyle olunca da sonuçları ‘bireysel beceri’ ya da ‘basit hatalar’ belirliyor. Ligin epeydir kazanan iki takımı karşılaştı. Genel çerçevenin dışında bir maç beklenirdi ama yine bireysel beceriler/hatalar öne çıktı. İlk 15 dakika Beşiktaş elindeki sazı çaldı durdu ama tek gol çıkarabildi. 20. dakikadan sonra saz el değiştirdi!. Trabzon topu ele alır almaz golü buldu ve devre sonuna kadar bununla yetinmedi ve arayıp durdu ama muvvaffak olamadı.
En övülmesi gereken takım
Kimler katılır bilmiyorum ama bence Beşiktaş ligin tempo konusunda en övülmesi gereken takımı. Ancak bu biraz da rakiplerin temposuyla karşılaşmadığı için böyleydi. Trabzon ele geçirdiği maçta Aboubakar’dan bir beceri golü yediyse de oyundan kopmayıp tersine Beşiktaş’a tempo dayatınca ortaya fantastik bir karşılaşma çıktı. İki dakikada iki gol buldular ve bize ‘’Özlemişsinizdir!.. Buyrun size futbol maçı’’ dediler... Geçen hafta Eskişehir’in usta hocası Mustafa Denizli, ‘’Bizim ligde maçlar daha heyecanlı’’ mealinde bir şeyler söylemişti. Dün akşam adeta hocayı tekzip etti iki takım. Bir futbol maçında ne olması gerekiyorsa her şey oldu dün akşam!.. Gol... Hata... Fırsat... Beceri... Maça gidenler de, televizyondan izleyenler de, özetlere takılanlar da bu oyundan ne bekliyorlarsa hepsinden bir parça bulmuşlardır eminim.
Güneş ve Yanal yükseltecek
Evet, bu övülesi coşkudaki Trabzon tribünleri açısından Gökhan Gönül ortasından gelen son dakikadaki Atiba’nın kafa golü, şüphesiz dramatik bir son oldu. Lakin bu oyun, bu gayret bu samimiyetle oynandığında kim kazanırsa kazansın hepimiz açısından izlenir oluyor. Hem Ersun Yanal hem Şenol Güneş, bu ülkenin ‘futbol kültürü’ onlara yardım ederse onlar da bu ‘kültür’ü yükseltecek kişiler. Uzun süredir böyle bir maç izlemediysek, bu maçı izlememize bu hocalar, bu oyuncular, bu tribünler yardımcı olduysa emeği geçen herkese teşekkür etmek boynumuzun borcudur. Evet, Beşiktaş şampiyonluk yolunda atacağı en uzun adımı attı ancak izlediğimiz oyun bu sonucun çok çok ötesinde bir kıymetti...
‘’Hocasıyla şampiyonluğa‘’
Süper Lig’in oyun kalitesi düşünüldüğünde görünen o ki, Beşiktaş 101. yıldakine benzer ‘dışsal/içsel etkiler’e maruz kalmazsa büyük ihtimalle bu yıl da şampiyonluk ipini göğüsleyecek. Çünkü...
Kendi oyunlarını diğer takımlara göre daha maharetle çeşitleyebiliyorlar... Kimi zaman öndeki oyuncularla kimi zaman bekleriyle, duran topta ya da akan oyunda ligin gol becerisi en yüksek takımı onlar.
*“Sakin” kalabildiklerinde özellikle maçların ikinci devrelerinde lig ortalamasının çok üzerinde bir tempoya ulaşıyorlar ki, bu da en büyük farkı yaratıyor.
*İhtiyaç duyulduğu anlarda Oğuzhan/Tolgay, Aboubakar/Cenk gibi değişikliklerle oyunun biçimini değiştirebiliyorlar.
*Atiba gibi hiç eksilmeyen bir güce, Talisca ve Quaresma gibi tek dokunuşla gidişatı değiştirebilecek oyunculara sahipler.
*İki kalecileri de iyi...
*Devre arasında gelen Babel’den tahmin ettiklerinin üzerinde verim alacaklar gibi görünüyor.
*En önemli kozları ise çoğu insan için “Yeterli” bulunanları “Yeterli” bulmayan, takımını gelişme yönünde sürekli yukarı iten bir hocaya sahip olmaları.
Gelelim yarıştaki rakiplerine...
BAŞAKŞEHİR: Emre Belözoğlu’nun olmadığı maçlarda ne denli zorlandıkları ortada. Bir oyuncuya bu denli bağımlı oluşları üretkenliklerini kendi ortalamalarının çok altına indiriyor. ‘Adebayor katkısı’ onları alıştıkları düzenden çıkarmış gibi görünüyor. Mustafa Pektemek’in her zaman olduğu gibi gayretli ama oyun bilgi ve sezgisinden uzak tarzı Beşiktaş’a yaklaşmalarına yardımcı olmuyor.
GALATASARAY: Gerek kadro gerekse hoca düzeyindeki kararsız arayışlar onların performansını da belirsiz kılıyor. Kalıcı bir çizgiye sahip görünmüyorlar ve bu, bir takım için hiç de arzulanacak durum değil!.
FENERBAHÇE: Onlar da tıpkı Galatasaray gibi yönetim merkezli tartışmalar nedeniyle ciddi anlamda yıpranmış durumda. Bu nedenle de ‘ortak tempo tutmaları’ zor görünüyor.
Tüm bunların ışığında, Beşiktaş yöneticisi Ahmet Ürkmezgil’in ağırbaşlı, ölçülü ama aynı oranda da gerçekçi sözleri durumun en doğru özeti oluyor; “Avantajlı değiliz demek ukalalık ve şımarıklık olur. Kesinlikle avantajımız var ama ‘bitti’ demek söz konusu değil.”









































