Arama

Popüler aramalar

‘’En iyisi değil ama...‘’

Birçok konuda olduğu gibi futbolda da ‘nasıl anıldığınız’ bazen ‘ne olduğunuz’dan daha önemli oluyor. Örneğin, Avrupa Şampiyonası’ndaki İzlanda gibi; hem sahada hem tribünde... Lyon’daki ‘güvenlik zaafiyeti’nden elbette söz edilebilir ama bu bizim de yapmamamız gereken şeylerin gözden kaçırılmasına gerekçe olmamalı. Maç öncesi neler olduğunu tam olarak öğrenememekle birlikte Babel golünün ardından yakılan meşale ve patlayıcılar artık çok şey anlatmalı!.. Ya maç?.. Çok önemli eksiklerine rağmen Şenol Güneş sahaya mecburen ‘kazanmayı bilen’ oyunculardan kurulu bir kadro sürdü. İlk devre topa sahanın her santimetrekaresinde talip olan Beşiktaş böylece tempolu oyuna alışmış rakibinin ezberini bozdu. Üstelik kaleci Lopes’in çıkardığı Marcelo yoklamasının ardından Talisca’nın ‘tuzaklaması’yla gelen Babel golü Lyon’a rakibin ne denli ciddi olduğunu gösterdi.

Direnç yükseldi

Golü attıktan sonra Talisca ve Cenk de dahil yarı alan çizgisinin gerisine çekilen ama bunu bir düzen içinde yapan Beşiktaş, Adriano ve Tosiç’iligdeki yerlerine Mitroviç’i de onların önüne atarak işi iyice sağlam kazığa bağladı. Atiba ve Oğuzhan’ın çekip çevirdiği takım bilinç, sakinlik ve düzen içinde rakibin sızmayı planlandığı her metrekareyi kapattığından devre boyunca kalesinde ciddi bir gol tehlikesi de yaşamadı. İkinci devreye de aynı güven ve ‘ayarladığı tempo’yla başladı Beşiktaş. Müdafaa göbeğine kurduğu Marcelo/Tosiç/Mitroviç üçgenine saldıran Lyon eli boş döndükçe direnç yükseldi ancak top ele alınamadığından öne taşınamadı. Bu nedenle de Cenk’i ya da Talisca’yı fazlaca göremedi Beşiktaşlılar. Kenardan oynamayıp ısrarla cepheden yüklenen Lyon 50. dakikadan sonra oyuna tempo vermeye başlayınca Şenol Güneş ‘küçük bir dokunuş’ yaptı. ‘Kesici’ Mitroviç’le Necip’i değiştirip topa yeniden talip olmak istedi. Ancak dar bir kadroyla oynamak zorundaydı ve sahadaki ekibin bu durumda ofansif anlamda yapabilecekleri bundan fazla olamazdı.

Hatayı golle ödedi

Enerjiyi efektif kullanma esasına dayalı düzene mecbur kalan Beşiktaş, defansif anlamda 80’e kadar istediklerini yaptıysa da topu öne taşıyamamanın faturasını bir karambol bir de kaleci hatasından gelen golle ödemek zorunda kaldı. Yine de rövanş için gereken o ‘bir gol’ü bularak dönüyor İstanbul’a. Marcelo ve Aboubakar’ın yokluğu kuşkusuz ki ciddi problem lakin bu takım, düzenini oturttuğunda neleri yapabileceğini gösterdi. Skordan bağımsız olarak Beşiktaş dün akşam eksiklerine rağmen yapabileceğinin en iyisini değilse de ‘iyi’sini yaptı.

14 Nisan 2017, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Özlemişsinizdir... Buyrun maça!‘’

Bizim lige ‘düzen’ler değil çoğunlukla ‘kişi’ler etki ediyor çünkü bu memlekette ağırlıklı tercih, ‘oyun bozmak’tır. Böyle olunca da sonuçları ‘bireysel beceri’ ya da ‘basit hatalar’ belirliyor. Ligin epeydir kazanan iki takımı karşılaştı. Genel çerçevenin dışında bir maç beklenirdi ama yine bireysel beceriler/hatalar öne çıktı. İlk 15 dakika Beşiktaş elindeki sazı çaldı durdu ama tek gol çıkarabildi. 20. dakikadan sonra saz el değiştirdi!. Trabzon topu ele alır almaz golü buldu ve devre sonuna kadar bununla yetinmedi ve arayıp durdu ama muvvaffak olamadı.

En övülmesi gereken takım

Kimler katılır bilmiyorum ama bence Beşiktaş ligin tempo konusunda en övülmesi gereken takımı. Ancak bu biraz da rakiplerin temposuyla karşılaşmadığı için böyleydi. Trabzon ele geçirdiği maçta Aboubakar’dan bir beceri golü yediyse de oyundan kopmayıp tersine Beşiktaş’a tempo dayatınca ortaya fantastik bir karşılaşma çıktı. İki dakikada iki gol buldular ve bize ‘’Özlemişsinizdir!.. Buyrun size futbol maçı’’ dediler... Geçen hafta Eskişehir’in usta hocası Mustafa Denizli, ‘’Bizim ligde maçlar daha heyecanlı’’ mealinde bir şeyler söylemişti. Dün akşam adeta hocayı tekzip etti iki takım. Bir futbol maçında ne olması gerekiyorsa her şey oldu dün akşam!.. Gol... Hata... Fırsat... Beceri... Maça gidenler de, televizyondan izleyenler de, özetlere takılanlar da bu oyundan ne bekliyorlarsa hepsinden bir parça bulmuşlardır eminim.

Güneş ve Yanal yükseltecek

Evet, bu övülesi coşkudaki Trabzon tribünleri açısından Gökhan Gönül ortasından gelen son dakikadaki Atiba’nın kafa golü, şüphesiz dramatik bir son oldu. Lakin bu oyun, bu gayret bu samimiyetle oynandığında kim kazanırsa kazansın hepimiz açısından izlenir oluyor. Hem Ersun Yanal hem Şenol Güneş, bu ülkenin ‘futbol kültürü’ onlara yardım ederse onlar da bu ‘kültür’ü yükseltecek kişiler. Uzun süredir böyle bir maç izlemediysek, bu maçı izlememize bu hocalar, bu oyuncular, bu tribünler yardımcı olduysa emeği geçen herkese teşekkür etmek boynumuzun borcudur. Evet, Beşiktaş şampiyonluk yolunda atacağı en uzun adımı attı ancak izlediğimiz oyun bu sonucun çok çok ötesinde bir kıymetti...

09 Nisan 2017, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hocasıyla şampiyonluğa‘’

Süper Lig’in oyun kalitesi düşünüldüğünde görünen o ki, Beşiktaş 101. yıldakine benzer ‘dışsal/içsel etkiler’e maruz kalmazsa büyük ihtimalle bu yıl da şampiyonluk ipini göğüsleyecek. Çünkü...

Kendi oyunlarını diğer takımlara göre daha maharetle çeşitleyebiliyorlar... Kimi zaman öndeki oyuncularla kimi zaman bekleriyle, duran topta ya da akan oyunda ligin gol becerisi en yüksek takımı onlar.

*“Sakin” kalabildiklerinde özellikle maçların ikinci devrelerinde lig ortalamasının çok üzerinde bir tempoya ulaşıyorlar ki, bu da en büyük farkı yaratıyor.
*İhtiyaç duyulduğu anlarda Oğuzhan/Tolgay, Aboubakar/Cenk gibi değişikliklerle oyunun biçimini değiştirebiliyorlar.
*Atiba gibi hiç eksilmeyen bir güce, Talisca ve Quaresma gibi tek dokunuşla gidişatı değiştirebilecek oyunculara sahipler.
*İki kalecileri de iyi...
*Devre arasında gelen Babel’den tahmin ettiklerinin üzerinde verim alacaklar gibi görünüyor.
*En önemli kozları ise çoğu insan için “Yeterli” bulunanları “Yeterli” bulmayan, takımını gelişme yönünde sürekli yukarı iten bir hocaya sahip olmaları.

Gelelim yarıştaki rakiplerine...

BAŞAKŞEHİR: Emre Belözoğlu’nun olmadığı maçlarda ne denli zorlandıkları ortada. Bir oyuncuya bu denli bağımlı oluşları üretkenliklerini kendi ortalamalarının çok altına indiriyor. ‘Adebayor katkısı’ onları alıştıkları düzenden çıkarmış gibi görünüyor. Mustafa Pektemek’in her zaman olduğu gibi gayretli ama oyun bilgi ve sezgisinden uzak tarzı Beşiktaş’a yaklaşmalarına yardımcı olmuyor.

GALATASARAY: Gerek kadro gerekse hoca düzeyindeki kararsız arayışlar onların performansını da belirsiz kılıyor. Kalıcı bir çizgiye sahip görünmüyorlar ve bu, bir takım için hiç de arzulanacak durum değil!.

FENERBAHÇE: Onlar da tıpkı Galatasaray gibi yönetim merkezli tartışmalar nedeniyle ciddi anlamda yıpranmış durumda. Bu nedenle de ‘ortak tempo tutmaları’ zor görünüyor.
Tüm bunların ışığında, Beşiktaş yöneticisi Ahmet Ürkmezgil’in ağırbaşlı, ölçülü ama aynı oranda da gerçekçi sözleri durumun en doğru özeti oluyor; “Avantajlı değiliz demek ukalalık ve şımarıklık olur. Kesinlikle avantajımız var ama ‘bitti’ demek söz konusu değil.”

05 Nisan 2017, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Övülesi bir tutum‘’

Beşiktaş Teknik Direktörü Şenol Güneş’in basın toplantısının ardından gazeteden bir değerlendirme yazısı istediklerinde kendimce şöyle basitleştirici bir formül buldum. Konuşmayı bazı başlıklara ayırdım ve o başlıklarla ilgili “Katılıyorum/Katılmıyorum” türü bir metin tasarladım. Ancak öyle başlıklar da vardı ki, onlar için ancak, “Ne denildiğini tam olarak anlayamadım” ya da kısaca “Anlayamadım” demek zorunda kaldım. Buyrun Güneş’in söyledikleri ve benim yaklaşımım;

Takımın durumu

Katılıyorum: Güneş’in hedefi oynayanlar ve izleyenler açısından sahada her daim pozitif bir takım olması. Kazansa da kaybetse de bu ilkesinden şaşmıyor ve bu övülesi bir tutum. Kazandığı maçlardan sonra bile eksikleri söylemekten geri durmuyor ki bu gerçekçi tutum, takımın daima ‘yüksek irtifa’da kalmasını sağlıyor. Bu sahadaki ‘yüksek irtifa’ya tribünler de katılınca Beşiktaş ligin en izlenesi takımı oluyor. Geçen sezon ki takım ile bu sezon arasına çektiği kalın çizgi konusunda da son derece haklı buluyorum...

Oyuncuya bakış

Katılıyorum: Olcay ve Tolga örneğinden hareketle, kazanma motivasyonu taraftar üzerinde takımda sürekli ‘yıldız görme efekti’ne -daha doğrusu kazanamasa bile bir ‘yıldıza sahip olma’ arzusuna - neden olmakta. Bu da futbolcular arasında ayrımcılığa varan bir tutum yaratıyor. Oysa, her oyuncu kişisel özelliğiyle takıma en az bir ‘yıldız’ kadar katkı verir. Beşiktaş için canlı örnek Atiba’dır... ‘Yıldız saymadığını’ hor gören taraftar esasen ‘endüstriyel futbol’un güç zehrini içmiş kişidir. kAtılıyorum: Şenol Güneş her oyuncusundan ne zaman verim alacağını bilecek kadar bilgi ve tecrübe sahibi bir teknik adamdır. Ne var ki, bazı oyuncular teknik adamlara onların kendilerine yardım ettiği kadar yardım etmez. Bu biraz da ‘öğrenme kapasitesi’ ile ilgilidir. Sakat Caner, Veli ve Ba bir yana Cenk ve Oğuzhan gibi ‘çalışma konusu’nda uyardığı oyuncuların gelişmek için bu uyarılara dikkat kesilmelerinde hem kendileri hem takım için yüksek fayda var...

Oyuncu performansları

Katılıyorum: Hoca zımnen de olsa kurada Lyon yerine daha ağır bir takım olan Manchester United’ı istediğini belirtiyor. Eğer böyle bir kura olsa Beşiktaş’ın işi şimdiye göre daha kolay olurdu. Ancak Beşiktaş bu eşleşmeden de doğru plan ve doğru oyunla çıkabilecek kapasiteye sahip bir takım. kAtılıyorum: Aboubakar’ın seri ‘kırmızı kart’ları gereğinden fazla abartıldı. Güneş, oyuncusuna hem yaklaşıp hem de sahip çıkarak ligin son diliminde ondan istediğini almayı hedefliyor. Bence de alacaktır.

Aboubakar sorunu

Katılıyorum: Aboubakar’ın seri ‘kırmızı kart’ları gereğinden fazla abartıldı. Güneş, oyuncusuna hem yaklaşıp hem de sahip çıkarak ligin son diliminde ondan istediğini almayı hedefliyor. Bence de alacaktır.

Lyon konusunda uyarıları

Katılıyorum: Hoca zımnen de olsa kurada Lyon yerine daha ağır bir takım olan Manchester United’ı istediğini belirtiyor. Eğer böyle bir kura olsa Beşiktaş’ın işi şimdiye göre daha kolay olurdu. Ancak Beşiktaş bu eşleşmeden de doğru plan ve doğru oyunla çıkabilecek kapasiteye sahip bir takım.

Yabancı oyuncu sayısı

Katılıyorum: Yabancı sayısı konusuna özellikle batı toplumlarındaki yaşama kültüründen örnek vererek yaklaşması son derece yerinde. Güneş, geçici çözümler değil kalıcı ve geliştirici hedefler için uğarışılması gerektiğini belirtirken esasen futbolun ülkemizde şu an içinde bulunduğu ‘çözümsüz görünen yapısal sorunlar’a da dikkat çekiyor. Oyuncu ve teknik adamlara sorunların çözümüne katkı konusunda yetki isteyerek önemli bir ufuk açıyor.

Video hakem uygulaması

Anlayamadım: Uygulamayı hem olumlu bulup hem de, “Futbolun akıcılığını engellemesini doğru bulmuyorum” demesini anlayamadım. Teknoloji girince oyunun özü nasıl bozulmamış olacak? Örnek verdiği en üst seviye maçta bile üst seviye hakemler ‘hata yapmış ve teknoloji tarafından düzeltilmiş’ birileri haline geliyorsa oyunun özü nasıl korunacak? Bir, iki santimlik ofsaytlar oyuna ‘adalet’ mi getirecek? Kanımca, gerçek sorun olan takımlar arasındaki güç eşitsizliğine odaklanmak konuya daha doğru yaklaşmaktır. Bu arada bizdeki maçlara ‘yabancı hakem’ isteyen arkadaşlar da sanırım Fransa-İspanya maçında olanlardan sonra iddialarından da vazgeçerler!...

Hafta sonu eğlencesi olarak futbol

KATILMIYORUM: Futbol insanların düşünme biçimlerini belirleyecek kadar ciddi bir oyundur ve basit bir hafta sonu eğlencesine indirgenemez. Çünkü insanlar takım kimliğine sadece hafta sonu izledikleri maç süresince sahip çıkmazlar. Örneğin, 3 Temmuz süreci ve Fenerbahçe taraftarının durumu... Tam tersi taraftarın büyük bölümü bu oyunu yaşamın her anında içinde hisseder. Ayrıca futbol zikredildiği gibi sadece 'seyirlik' bir oyun değildir. Maça giden insanlar hafta içinde bir biçimde maç yapan, konuşan ya da oyun üzerine okuyan birileridir ve bu anlamda yaşamlarını anlamlandırırken futbolun kavramlarını da sık sık kullanırlar.

31 Mart 2017, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Türkiye Futbol Direktörlüğü makamı artık yok!‘’

Türkiye Futbol Direktörlüğü makamı artık yok!‘deneme/yanılma’dır! Hatırlanırsa en son, ‘altı hakem uygulaması’nda denemiş ve yanılmıştık!.. Metod şimdi bir kez daha huzurlarımızda! NTV Spor ortaya çıkardı; Federasyon Başkanı Yıldırım Demirören’in “18 kulübün onayını aldık” dediği ve ‘yerli kuralı’ adını verdiği şu meşhur uygulama meğer ki balonmuş! Onay verdikleri en yetkili ağzlar tarafından açıklanan 18 kulüp yöneticisi, yabancı oyuncular için ‘kasaya konması zorunlu’ tutulan parayı fazla bulmuş ve uygulamanın o bölümünü kabul etmemişler! Haliyle para birikmediğinden ‘yerli oyuncular’ için teşvik de dağıtılamamış! Özetle, uygulamanın temel dayanağı en baştan beri yokmuş da bizim ancak haberimiz olmuş!..

Kim kimi aldatmış!

Türkiye Futbol Federasyonu, bu denli köklü bir değişiklik iddiası taşıyan projesindeki statü değişikliğini kimseyle paylaşmamaya özen göstermiş. Bu durumda kim kimi aldatmış, varın siz bulun! Yine de kuralın mucidi Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim, icadı için (!), “Milli takım, yabancı serbestisi başladıktan sonra Avrupa Şampiyonası’na gitmiştir” türünden garip bir referans göstermeyi ihmal etmedi.

Herkes hatırlıyor

Sanırım Sayın Terim, ülkede okuma yazması olan, toplama çıkarma yapmayı bilen, hatırlayan, geçmişle bağ kuran insanlar olmadığını düşünüyor. Kalkıp kendisine, “2002 Dünya Kupası üçüncüsü Türkiye Milli Takımı kaç yabancılı sistem içinden oluşturulmuştu?” diye sorsak nasıl bir yanıt verirdi acaba? Ya da, “Kendisinin de başında bulunduğu milli takım 2008 Avrupa Şampiyonası’nda yarı final oynarken yerli/yabancı dengesi nasıldı?” desek!...

‘Piyasa düşer’ hayali!

Gelin bir de bu sezonu düşünelim. Hatırlanırsa ülkemizden beş takım iki farklı Avrupa şampiyonasına katıldı; Şampiyonlar Ligi ve UEFA Avrupa Ligi. Avrupa’nın en pahalı altıncı ligi olan ülkemizden şu an yola tek takım, Beşiktaş devam ediyor, o da Şampiyonlar Ligi’nden bir alt yarışmaya, UEFA’ya gerileyerek!.. Muhtemelen Terim bu durumu da “Ama şu ülkeden bu kadar takım da bu yarışmalardan elendi” gibisinden ‘olumsuzlama’ temelli bir savunu yapacaktır. Fakat nedense, bu ‘yabancı kuralı’ uygulamasının somut olarak ne işe yaradığını açıklayamayacaktır. Çünkü... İç piyasada fiyatların düşeceği iddiası, örneğin Galatasaray’ın iki stoperi Ahmet Çalık ve Serdar Aziz’e verilen paralar düşünüldüğünde boş bir hayal olmanın ötesine gidilemediğini açıkça göstermektedir.

Denetim hâlâ yok

Beri yandan, en yetkili ağızların onca yıldır verdikleri vaatlere rağmen güçlü denetim mekanizmaları hâlâ oluşturulamadığından, örneğin “Hangi menacer, hangi oyuncudan, kaç yılda ne kadar para kazanıyor?” türü sorular yine yanıtsız kalacaktır. Burada ilk elde tartışılmaya çalışılan ‘yabancı kuralı’nın faydaları ya da zararı değil. Uygulamanın en hassas noktası konusunda kamuoyunun aydınlatılmaması hatta biraz sert ifadeyle ‘aldatılmış’ olduğudur.

Kimseye sormamışlar

Türkiye Futbol Direktörlüğü’nün bu en şaaşalı projesi bu halde iken ve makam kendi uygulamasına sahip çıkmamışken böylesi bir unvana artık gerek var mıdır? Öyle ya, belli ki Terim ve ekibi bu büyük projeyi kimseyle görüş alışverişi yapmadan tasarlamış ve hayata geçirtmiştir. Tersi olsa, 18 kulüp yöneticisi neden başta kabul ettikleri bir şeyi sonradan reddetsinler, değil mi? Fatih Terim kendi gücünü, ülkede yaşayanların önemli bölümü de Terim’in varsaydıkları gücünü fazlaca abartıyor. NTV Spor’un ortaya çıkardığı bu çarpıcı gerçeğin ardından kanımca artık ülkemizin ‘Türkiye Futbol Direktörlüğü’ adlı bir makamı yoktur. Fatih Terim bundan böyle sadece -gerçi fiili olarak hep öyleydi ya- Türkiye A Milli Takımı Teknik Direktörü’dür.

27 Mart 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sezonun en düşük Beşiktaş'ı!‘’

‘Öne doğru oyun’ konusunda donanımlı iki takım öncelikle orta sahayı ele geçirmeye çalıştığından ilk 25 dakikada dişe dokunur bir organizasyon göremedik. Bu tarz ‘öne doğru oyun’ ile ‘önde oyun’u birbirinden ayırmak gerek. Çünkü ilki ‘enerji harcamaya’ diğeri ‘enerji tasarrufu’na işaret eder.

Antalya, sahada özgür bıraktığı takımın ‘akıl küpü’ Eto’o ile arayıştayken Beşiktaş iki beki oyuna sokmaya çalıştı. Ancak Adriano’nun vasatın altında kalan performansı ters yöndeki Gökhan Gönül’ün eforuyla bütünleşemedi. Bu nedenle Gökhan devrenin ‘en görüneni’ olsa da hücumda takımdan yeterince destek alamadığından üretken de olamadı.

Yorgunluk faktörü

Son maçlarda Talisca, sadece ceza sahası civarında arayan bir oyuncu olmaktan çıkıp 10 numaraya yakın bir pozisyonda ‘top yapıcı’ gibi oynamaya çalışıyor. Ancak bu pozisyonlar beceriyle birlikte güç de istiyor. İlk devre boyunca yüksek enerjiyle oynayan Antalya orta sahası öncelikle Talisca’yı ‘eritti’! İki kenar Celutska ve Sakıp ile de Babel ve Quaresma’yı! İlk devre boyunca iki takım sahada uzun mesafeler kat etmek zorunda kaldığından ikinci devrenin belirleyicilerinin ‘yorgunluk’ ve ‘yedek kulübesi katkısı’ olacağını tahmin etmek de zor değildi.

Güneş’in eli kolu bağlandı

İlk hamleyi etkisiz Danilo ile El Kabir’i değiştiren Rıza Çalımbay yaptı. Beşiktaş’ın organize olmasını engelleyen Antalya’nın yavaş yavaş maça ağırlığını koymaya başladığını gören Şenol Güneş elini çabuk tuttu. Önce etkisiz Quresma ile Cenk’i hemen ardından da gücü düşen orta sahaya destek için Talisca yerine Necip’i sahaya sürdü. Ancak Aboubakar yine yaptı yapacağını ve zaten oyundan düşmekte olan takımını 10 kişi bıraktı. Zaten etkisiz olan Adriano bir de sakatlanıp yerine zorunluluktan Mitroviç girince kenardaki Şenol Güneş’in eli kolu bağlandı. Takımı topun peşinden koşup dururken o da kenarda durumu öylece izlemek zorunda kaldı.

Bu puana sevinmeli!

Sezon başından bu yana belki de en çaresiz oyununu oynayıp kendini savunmak zorunda kalan Beşiktaş’ın yapamadıklarını sadece ‘Aboubakar efekti’ ile açıklamak mümkün değil. Antalya’nın planlı ve eforlu oyunu, Beşiktaş yedek kulübesinin ‘maç çevirme’ etkisinin düşüklüğü, sezonu sonu yaklaşırken gözlenen yorgunluk emareleri, Atiba ve Quaresma performanlarına olan yüksek bağımlılık bu oyunu ve sonucu getirdi. Milli maç arasında kendine gelme fırsatı yakalayan Beşiktaş, bu puana sevinmeli!..

20 Mart 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Vurduğu gol oldu‘’

Kritik önemdeki Marcelo’dan yoksun Beşiktaş’ın sahaya nasıl yerleşeceği merak konusuydu. “Bildiğimiz en iyi oyunu oynayacağımız kadroyla sahadayız” diyen Şenol Güneş, topu elde tutarak oynayan takımının güçlü ofansif özelliğinden taviz vermedi. Böylece topu önde ve elde tuttukça ‘zayıf görülen’ stoper bölgesine yük binmesini engelledi.

Dalaşmanın anlamı ne?

Hücumda ise güç ve süratinden yararlanmayı düşündüğü Aboubakar’a uzun oynayıp dönen topları hedeflemişti. İlk gol de bir ‘dönen top’tan geldi. Oğuzhan çıkmaya çalışan rakibi en uçta bastırıp topu kaptı ve dengesi bozulan savunma Aboubakar için kolay lokmaya dönüştü. Keza Babel’in golünde Quaresma’yı boş alanda bırakmayı beceren Beşiktaş fişi çekecek kadar yaklaştı maça. Ancak maç goller açısından ilk karşılaşmaya göre yüksek yüzdedeydi. Beşiktaş gibi Olympiakos da ilk yakaladığını atınca hem saha hem tribünü gözle görülür bir telaş ele geçirdi. Ve o telaşın zirvesinde tıpkı Kiev’de olduğu gibi Aboubakar bir kez daha sahne aldı. Oysa, atmışsın golünü baksana eğlencene! Sahanın en genci 18 yaşındaki Retsos’la dalaşmanın ne gereği var? Tamam takımın gol yedi ama oyunu tekrar ele alacak işleri en önce sen yapacaksın, kalsana sahada!..

Goller Arena’ya saklanmış

İkinci yarıda mecburen ‘tempo ayarı’na giden eksik Beşiktaş, topu eline alan rakibine karşı ilk çare olarak ilk yarının çok top ezeni Oğuzhan’la Necip’i değiştirdi. Çünkü görünen o ki, ilerleyen dakikalarda stoper bölgesine yük binecek gibi duruyordu ve Necip bu durumu engelleyecek kenardaki yegane isimdi. Ve o da Atiba ile sırt sırta verince takımı yine dik duruma getirdi. Öyle ki, onun sahaya adım atışının ardından Beşiktaş’ın sayısal eksikliği hissedilmez oldu. Meğer deplasmandaki ilk maçta girilip atılamayan goller dün akşama saklanmış! Hani derler ya, “Vurduğumuz gol olsun” diye. Öyle de oldu. Gecenin iyilerinden Babel’in golünden sonra çözülen rakibe karşı perdeyi Talisca-Cenk işbirliği kapattı.

Aynı olgunluk sürerse...

Oyun iştahı, arzusu bir yana oyuncularının kişisel repertuvarlarını takım korosuna en doğru biçimde adapte eden Şenol Güneş, ofansif oyundan taviz vermeyerek çeyrek finale sükseli bir takım götürüyor. Bunda da en önemli etki, kazandığında bile o maç özelindeki eksiklere dikkat çekip onları onarmaya gayret eden bir donanıma sahip olması. Beşiktaş, bu olgunluğunu koruduğu sürece dün akşamkine benzer gösterişli skorlar da kaçınılmaz olarak gelecektir.

17 Mart 2017, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Quaresma'ya bağımlılık!‘’

Ricardo Quaresma gibi bağımlılık yaratan bir oyuncunun yokluğunda ilk 30 dakika Beşiktaş’ın ne yapmaya çalıştığını anlamak kolay değildi. Ancak maçın sonunda görüldü ki, bu
durum 90 dakika için de geçerliydi.

Futbol futbolcuyla oynanır’ türü klişeler her ne kadar gerçeklik payı taşıyorsa da ben bütün primi bu görüşe verenlerden değilim. ‘’Futbol akıl, bilgi, dayanıklılık haliyle atletizm- ve bol tekrar ile oynanır’’ diyenlerdenim. Dün akşam sahada Quaresma gibi ‘bağımlılık’ yaratan bir oyuncunun yokluğu nedeniyle ilk 30 dakika içerisinde Beşiktaş’ın ne yapmaya çalıştığını anlamak kolay değildi. Maçın sonunda görüldü ki, bu durum 90 artı süresince de geçerliydi. Oysa daha sınırlı bir kadroyla oynayan Kayseri’nin en azından hücum planı
basitti; bir arada oynamamış Beck/Aboubakar (Babel) hattına yüklen!

Güvenle gezdirdiler

Beşiktaş devre boyunca hatırı sayılır bir tehlike değil organizasyon dahi inşa edemeyince zaten zaman zaman hücum eden Kayseri’nin savunma direnci de yükseldi. Lawal/Rotman başta ön gruptaki oyuncular topu takip etmekte ciddiyeti kaybetmeyince ‘verimsiz maç’ orta sahada kilitlendi. İkinci devreye ilk yarının ‘görünmez’lerinden Babel’i kenara alıp top yapamayan orta sahaya Tolgay desteğiyle çıktı Şenol Güneş. Ancak bu kez de sahada ‘pozisyon oyuncusu’ kalmayınca Beşiktaş’ta işler karıştı. Ayrıca bu değişikliğin ciddi bir etkiye neden olduğunu söylemek de güç... Beşiktaş bu ‘bozuk düzeni’ nedeniyle oyuna maç boyunca hükmetmekte zorlandıkça zaten savunma direnci yükselen Kayseri topu daha güvenle gezdirmeye başladı ve belki de maç boyunca ilk kez sızdıkları sağ kanattan ikinci golü buldular.

Hedef olacak ancak...

Futbol enteresan bir oyun! Beşiktaş’ın maç boyunca en doğru oynamaya çalışan ancak önünde oynayan arkadaşı sürekli değiştiği için bir türlü ‘yerleşemeyen’ Beck golü kendi kalesine attı. Muhtemelen Beck maç sonunda Beşiktaş ‘sosyal medyası’nın hedefi olacak ancak çok az insan ‘’Biz genel olarak ne yapmaya çalıştık ve ne yapamadık?’’ diye sormayacak! Bu maçta görüldü ki, ligin en gösterişli oynayan takımı Beşiktaş ‘Quaresma bağımlılığı’ nedeniyle oyuna hükmetme fazlasıyla zorlanıyor. Yine de böylesi bir maçı ‘beceri’ sayesinde az hasarla atlattılar. Maçın genel gidişatı, Kayserispor’un planlı ve bilinçli oyunu ve de pozisyonlar düşünüldüğünde ‘’Kazanılan bir puan iyidir’’ demek doğru olur.

13 Mart 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI