Arama

Popüler aramalar

‘’Yeni bir hikaye yazabilir‘’

Usta yazarımız Cem Dizdar, 3 soru-3 cevapta Trabzonspor’un hocası Abdullah Avcı’yı değerlendirdi...

‘Baskıyı öngörmüştür’

Abdullah Avcı, baskıyla Beşiktaş’ta tanıştı. Şimdi baskının en üst seviyede olduğu yerde yeni bir meydan okumaya başlıyor. Trabzon’daki baskıyı kaldırır mı?

Bu elbette bilinemez ama sanırım o da bu durumu öngörmüştür. Tersi olsa kabul etmezdi diye düşünüyorum. Beri yandan Abdullah Avcı oyun inşa edemeyeceği bir oyuncu grubuyla çalışmazdı! Sezon başında teknik adam olarak görüşmeye gidildiğinde yaptığı ve yöneticilerin çok etkilendiğini okuduğumuz sunum da kuşkusuz karar vermesinde etkili olmuştur.

‘İmkanlar zaten belli’

Trabzonspor için bu sezon kötü başlayan hikayeyi tersine çevirip yeni bir hikaye başlatabilir mi? Özellikle bu kadroyu kendisinin kurmadığını düşünürsek...

“Kadro kurmak” bir Türkiye ezberi! Kulübün olanakları zaten belli en fazla şu değil de muadili olan diğeri alınabilir. Bu nedenle çalışabileceği ve geliştirebileceğini düşündüğü oyuncular var ki, o da takımın başında. Hikaye tersine döner mi, bilinmez. Bunun için yönetimin, takımın ve kentin katkısı da en az teknik direktör bilgisi kadar önemli. Ama yeni hikayeyi ülkede yazabilecek en güçlü karakterlerden biri Abdullah Avcı’dır.

‘Başlarda zevksiz olsa da...’

Abdullah hocayı yakından da tanıyan bir gazeteci olarak, kısa vadede takımda neleri değiştirmesini ve nasıl bir yol haritası izlemesini bekliyorsunuz ?

Önceliğinin savunma zaafiyetini gidermek olacağını düşünüyorum. Bizde savunma deyince akla ilkin stoperler gelir. Sanırım o, orta sahayı sertleştirerek bu sorunun üstesinden gelecektir. Çünkü, son yıllarda dillere pelesenk olan ‘geçiş oyunu’ için bu bölgedekiler kritik önemdedir. Topu uygun alanda kapmak ve hücuma yönelmek... Bu durum elbette fiziksel yeterliliği talep eder. Takımın durumunu gözlediği için bir sıkıntı yaşayacağını da düşünmüyorum. Oyun başlarda zevksiz görünecek olsa da mutlaka gelişecektir.

14 Kasım 2020, Cumartesi 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Tedirgin edici tablo...‘’

Güvenilir ve sürdürülebilir bir oyun tutturmayı başaramayan başat takımların derdi bitmez! Beşiktaş onlardan biri. Görülüyor ki, problemin çözümüne dair fikirleri de yok gibi!.. Gelen haberler memlekete özgü "havuç/sopa" yani "ödül/ceza" sisteminin işletileceği yönünde. Sahada oyuncu kabiliyetleri dışında bir takım oyunu henüz bulunamadığından bu cezalandırma ya da uyarı yönteminin işe yaramayacağı aşikar. Oynanan oyunun güven vermeyişi, transfer politikasının tutarsızlığı, kulübün geçmişle hesaplaşma konusundaki ürkekliğiyle birleşince ortaya tedirgin edici bir tablo çıkıyor. Artık işi sözcükler/sloganlar değil yapılacaklar çözer.

İlk elde yanıtlanması gereken kendimce formüle ettiğim üç soruyu sıralayalım...

1 - Takımın gücü yerinde görünüyorsa da oyun akışkanlığı ve devamlılıkta sorun var gibi. Bu nasıl giderilecek?

2 - Taraftara umut verecek genç oyuncularla destekli yeni bir oyunun inşaası mümkün görünmüyor mu?

3 - Başkanın açıkladığı üzre, Adem Ljajic'in parasının tamamı ona değilse nerelere gidiyormuş? Buna benzer kaygılar başka oyuncular için de geçerli mi?

Şimdilik burada kalalım...

Haberlere göre başkan ile teknik direktör arasında hafta içinde bir toplantı yapılacakmış. Diğer soru ve önerilerimi bu olası toplantıdaki gelişmelere bağlı olarak okurlarla paylaşırım...

09 Kasım 2020, Pazartesi 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Beşiktaş ne oynadı!‘’

İki kırık dökük girişim, bir direkten dönen top ve bir gol! Bunun dışında ilk devre boyunca futbol oynamak için onca zaman antrenman yapmış insanları izledik. Ne yapmış olabilir bu futbolcular? Kimler, bunlara ne çalıştırmış acaba? Sahada para saçılmış 16 yabancı oyuncu var! Peki oyun nerede? Dura kalka devre bitecek diye düşünürken sonradan giren stoper Montero’nun taçtan gelen topa baskıya gitmek için alanını boşaltmasına da bağlı olarak golü yedi.

Baskı kurayım derken...

İkinci devreye De Souza/Mensah ile başladı Beşiktaş ancak baskı kurayım derken arkada bıraktığı büyük boşluk Ersin’in atılmasına neden oldu. Yine de bir gol bulmayı başardılar doğru bir organizasyonla. Rosier’nin arka direğe gönderdiği ve bizim ülkede ‘orta açmak’ diye tanımlanan pasla... Ancak ligin en cüsseli stoperlerinden Vida’nın yaptığı tuhaflık sonucu ikinci golü yedi Beşiktaş. Peki bütün bu hücum ya da savunmadaki problemler nasıl oluyor da iyileştirilemiyor? Hani, hep ‘en bilen yabancılar’ı getiriyorduk ülkemize? Sergen Yalçın’a bir soru! Dorukhan ne yapamadı ki, Josef De Souza ile değişti? Ya da bileşik soru; De Souza ne yaptı?

Gaziantep’i tebrik ederim

Evet maç 3-1 bitti. Peki, kim ne oynamayı planlamıştı ve ne oynadı? Beşiktaş ne oynamaya çalıştı ve ne oynadı? Sondan bir önceki soru, Antep’in hocası Sumudica kendi sahasında oynarken üçüncü golü attıktan sonra kime ya da kimlere ‘sus’ işareti yaptı? Ve son soru... Antep yendi Beşiktaş yenildi ama sahi sahada bütün bunlar olurken ‘futbol ilmi’ açısından ne gördük ne öğrendik? Biri yendi biri yenildi. Peki biz ne öğrendik? Bence hiç! Ülke vasatında oynanan bir maç izledim. Yine de, pozisyon vermemiş, üç gol atmış ve maçı hakkıyla kazanmış Gaziantep’i tebrik ederim...

07 Kasım 2020, Cumartesi 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Nefes aldırmadı‘’

Siyah-Beyazlılar, ilk devrede rakibine nefes aldırmadı ve ikinci yarıda set oyunuyla golü buldu. Topu kaparken az faul yapılması da önemliydi. Kartal, fiziksel olarak da daha iyi olduğuna göre, şimdi sıra oyunu geliştirmekte...

Üç haftalık arada fiziksel olarak rakiplerinin çok önüne geçtiğini Denizli maçında eksik kalana kadar göstermişti Beşiktaş. Dün akşam da Josef de Souza’nın yokluğuna rağmen aynı fizik üstünlükle rakibine ilk devre boyu nefes aldırmadı. Ancak bu tip oyunlarda şöyle bir sorun oluşuyor. Baskı yiyen rakip geride büzüşüyor ve rakibi hareket ettirecek gelişmiş pas oyununuz ya da işi çözecek ayağına mahir (yani çalım becerisi olan) oyuncunuz yoksa iş zora giriyor. Gerçi Beşiktaş ilk devre boyunca oyunu her anlamda çeşitlemeyi becerdi, bu elbet onlar adına önemli bir olumluluk.

Kullanım açısından verimli

İkinci devre Beşiktaş’ın hücum şiddeti düşer gibi olunca davetiyeyi alan Malatya öne gelmeye başladı. İşte o anlar fırsat anlarıydı ve çok iyi örgütlenmiş bir set oyunuyla Ghezzal/Larin golünü buldular. Atiba’nın stoper arasından kurduğu oyunlar alanın kullanımı açısından verimliydi, evet. Ancak Atiba’nın geride kaldığı anlarda Ghezzal/Oğuzhan ikilisinin üçüncü bölge performansının saman alevi seviyesinde kalmasına çözüm bulmak şart. Beşiktaş’ın bir başka iyisi, topu kaparken ülke ortalamasının hayli altında faul yapıyor oluşu.

Açığı gidermek önemli

Bu oyun bilincinin gelişmesi oyunun geliştirilmesi açısından önem arz ediyor. Skordan bağımsız olarak Beşiktaş son iki maçında fiziksel olarak yükselmişti. Şimdi sıra oyunu yükseltmekte. Evet, top elde ama hücumda verimlilik aynı oranda önemli. Bu durum ülkede genellikle ‘’yetenek yoksunluğu’’ ile açıklanır.. Ve yine aynı ülkede ‘’büyük takım algısı’’ her zaman bir adım öndedir. Ancak buna güvenmemek, elde olanlara uygun şablonlarla bu açığı gidermek işin aslıdır. Yoksa her maç olası kazalara açık hale gelir ve el yürekte geçer o akşam.

02 Kasım 2020, Pazartesi 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Orta saha işi bitirdi‘’

Sağda Ghezzal, Rosier’i bir türlü oyuna dahil edemedi. Ters kanattaki N’Sakala-Larin ikilisi de benzer seviyede kalınca iş orta sahadakilerin yapacaklarına kaldı, onlar da yapmaları gerekeni fazlasıyla yaptı.

İlk yarı boyunca yüksek enerjiyle oynayan Beşiktaş, verimliliği aynı oranda tutamasa da yüzdeli oynayarak iki gol buldu. Oysa Dorukhan Toköz, Josef De Souza, Atiba Hutchinson üçlüsü rakibe nefes aldırmayarak topu kolay ele geçiriyordu. Lakin oyunu şekillendirmesi beklenen Rachid Gezzal’ın yeniliği, Valentin Rosier’i bir türlü oyuna dahil edemedi. Ters kanattaki N’Sakala-Larin ikilisi de benzer seviyede kalınca iş orta sahadakilerin yapacaklarına kaldı, onlar da yapmaları gerekeni fazlasıyla yaptı zaten.

Marrone sıkı çalıştırmış

Ancak Ghezzal/Rosier ikilisi ilk yarı oluşturamadıkları alanı ikinci yarının hemen başında yaratınca ters yönden arka direğe sızan Larin’e sadece farkı açmak kaldı. Belli ki üç haftalık arada İtalyan kondisyoner Stefano Marrone futbolcuları sıkı çalıştırmış. Denizli takımının sahada uzun süre yokmuş gibi görünmesinde Beşiktaşlı oyuncuların diriliğinin payı büyüktü. Ancak De Souza atılınca temposu aniden düştü Beşiktaş’ın çünkü orta sahadaki denge bozuldu. Önce topu kaybettiler ardından Denizli neredeyse ilk geldiğinde golü buldu.

Loca açma sevdası

Peki bir oyuncunun yokluğunu kapatabilecek bir düzeni olmaz mı takımın? Bu şaşkınlık hali normal mi? Maçı öyle ya da böyle kazanmak Beşiktaş açısından kritik önemdeydi. Olası mağlubiyet tüm taşları yerinden oynatabilirdi. Onarım için zaman kazanmış oldular ancak onarabilirler mi, bu da bir başka soru? Denizli’de zemin tam da olması gerektiği gibi fakat bir doğru yapınca mutlaka bir yanlış yapılacak ya! TFF’nin sadece ‘loca açma sevdası’ yüzünden tribüne yapılan derme çatma localara insanları dip dibe yerleştirmenin ne gereği var? Mesafeyi koruyarak tribüne dağıtılsa bu insanlar korona riski açısından daha doğru olmaz mıydı?

27 Ekim 2020, Salı 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Alanya özel çalışmış‘’

İlk devrede topu daha çok kullanan Galatasaray olsa da etkili kullanan Alanya’ydı. Bu nasıl mı ölçelim? Marcao’ya aldırdıkları sarı kart ile Etobo’yu kırmızı kartla oyun dışı bıraktıkları yer aynıydı. O alana özellikle çalışmış görünüyorlardı. Beri yandan Galatasaray’ın Belhanda/Feghouli tehditi olmayınca Falcao’yu etkisizleştirme konusunda elleri daha da rahatlamıştı. Alanya, Falcao’nun hem Emre Kılınç hem Babel ile bağı kopartmakta zorlanmadı. Eksik kalınca ikinci devreye Belhanda/Ömer Bayram değişikliği yapmış olsa da eksik takım düzeni oluşturmakta epey zorlandılar. Yine de 65 sonrası etkili çoklu hücumlar organize ettiler. Sona doğru ceza sahasına büzüşen Galatasaray’a karşı oyunu ele alan Alanya arayıp durdu ve aradıklarını finalde buldular.

Gecenin sorusu

İlk iki hafta oynayan Galatasaray nereye kayboldu? Marcao/Taylan oyun kurulumu dışında başka düzenler oluşturmak neden mümkün olamadı?

Maçın starı

Hiç hoşlanmadığım bu soru için ‘’Kim olabilir?’’ diye sordum maçı birlikte izlediğim dostum Ercan Yavuz’a… Yanıtı benimle aynıydı; Anastasios Bakasetas. Takımı için yapması gereken her şeyi yaptı maç boyu.

Maçın olayı

Galatasaray için Taylan/Marcao oyununun türevlenmesi bana sorulursa Belhanda/Feghouli ikilisini içeren bir düzenle mümkün. Elbette bunları takım içi dengeleri bilmeksizin yazıyorum. İyi organizasyon sorunları kolay çözen organizasyondur.

Kısa mesaj

Alanya geçen yıl ki düzeni koruyor, üstelik kayıplara rağmen geliştiriyor. Galatasaray da geçen yıl ki düzende ama sanırım bu durumu tercih etmezler!..

20 Ekim 2020, Salı 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Daha da yükselecektir‘’

Orta sahanın bir çok pozisyonunu (6 numara, 8 numara, 10 numara) oynayabilen hem de iyi oynayan Ozan Tufan’a kaybettirilen zaman için hayıflanmak gerek aslında! Yine de beceri ve dayanıklılığıyla hem takımına hem Milli Takım’a tuttunmayı bildi. Yoksa bu oyuncu öğüten sistemin kurbanlarından olması işten değildi. Bir oyuncunun yükselişi takımın ona yardımıyla mümkündür. Bu da teknik ekibin işidir. Şu an özellikle Luiz Gustavo ile uyumu onu da takımını da ön alanda hayli etkili kılıyor. Ben Fenerbahçe’nin yükselişine bağlı olarak gittikçe daha da yükseleceğini düşünüyorum

20 Ekim 2020, Salı 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Avrupa'da konuşulacağız‘’

Türkiye, ilk devre boyunca pas/temkin oyunuyla tempoyu düşürüp maçı ikinci devreye taşımayı hedeflemiş görünüyordu. Ancak, özellikle orta sahadaki ikili mücadeleler Rusya lehine olunca tempo ayarlanamadı. Üstelik topu kaptıkları anda yüksek hız ve doğru paslarla bizim ceza sahasının önüne iniverdi Rusya. Dzyuba gibi 1.96 boyunda bir oyuncuya tek orta atmadan onun, yardımcı koşularına dayalı hücumlarla tüm yükü bizim savunma hattına bindirdiler. Burak ile Kenan da top almaya geldikçe oyun bizim için iyice sıkışıp, oynanamaz hale geldi.

Saha içi mühendisliği...

Ancak Cengiz Ünder’le birlikte saha içi düzen, haliyle de maçın rengi değişti. Yoksa mesele, yetenekli/daha az yetenekli oyuncu değişiminde değildi. Böylece oyun ikili mücadele çekişmesinden çıktı ve Türkiye enine genişlettiği oyunda akışkanlığı sağlayıp golü de buldu. Öyle şeyler yaptık ki, Rusya biri hariç tüm ön oyuncularını değiştirmek zorunda kaldı. Futbol bir saha içi mühendisliği oyunu yoksa bize ezberletilmeye çalışıldığı gibi motivasyon/konsantrasyon oyunu değil. Bunlar sadece yardımcı parametrelerdir.

Maalesef ham hayal!

Yenemediysek de Milli Takımımız gayet iyi ve bizi Avrupa Şampiyonası’nda konuşulur bir takım yapmaya, Dünya Kupası’na da götürmeye aday. Ancak ligimiz bu manasız transfer inadını sürdürdükçe sürdürülebilir bir futbol iklimi oluşturmak da maalesef ham hayal!..

12 Ekim 2020, Pazartesi 06:58
YAZININ DEVAMI