‘’Pes etmek yok!‘’
UEFA’nın beklenmedik şekilde Fenerbahçe ile ilgili dosyayı disiplin kuruluna göndermesi kulübün yeni sezona ilişkin çalışmalarında gecikmeler yarattı. Başkan Aziz Yıldırım ve yöneticiler transferlerin bitirilmesi konusunda yoğun çaba sarf ediyorlardı. Hatta aynı durum teknik direktör arayışları için de geçerliydi. Her ne kadar bazı isimlere imza attırılmış olsa da, hedeflenen çalışma takvimi ile yapılanlar ister istemez uygunluk göstermedi. Şimdi gözler UEFA’nın kararında olacak. Hatta belki de siz bu satırları okurken karar açıklanmış bile olacak. Kulüp hem A planına hem de B planına sahip. Fakat bir gerçek var ki başkan Aziz Yıldırım sonuna kadar gitme konusunda çok kararlı. Olumsuz bir karar çıkması halinde ise her türlü yargı yoluna başvuracak. Bu uzun yol sırasıyla şöyle: Önce UEFA’da tahkime itiraz edilecek. Buradan istediği sonuç çıkmaz ise tekrar CAS’a başvurulacak ve hak arama mücadelesinde hiçbir ayak eksik bırakılmayacak. Olmadı mı? O zaman Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidilecek! Aynı anda İsviçre Yerel Mahkemeleri’nde de hak arama savaşı başlatılacak. Disiplin komitesi karşısında da bu net bir şekilde ifade edildi. Başkan Aziz Yıldırım çok kararlı. Zaten pes etmesini beklemek sürpriz olur.
‘O penaltı bizde olmaz!’
Fenerbahçe, izleyeceği yol haritasını, UEFA yetkililerine de açık bir şekilde anlattı. Yapılan savunmada, “Biz masumuz ve hiçbir şey yapmadık. Şu maç görüntülerini bir izleyin bakalım. İncelemeye bile gerek görmediğini Belhanda’nın penaltısı gibi bir pozisyonu bizim maçlarımızda göremezsiniz. UEFA ciddi bir kurum ve aldığınız karar da ciddi olmalı. Fenerbahçe, dünya çapında taraftarları olan bir kulüp ve buradan çıkacak sonuç tüm bu milyonların vicdanına hitap edecek. Hakkımızı aramak için sonuna kadar mücadele edeceğimizden şüpheniz olmasın” ifadeleri bu durum net bir şekilde ortaya konuldu.
Olumsuz karar çıkarsa...
Öte yandan çıkacak karara göre arka planda bekleyenler var. Olumsuz bir karar halinde hem kulüp içerisinde muhalafet hareketlenecek, hem de Trabzonspor başta olmak üzere kulüp dışı etkenler de Fenerbahçe’yi uzun bir mücadelenin içine çekecek. Kulübün en önemli iki kozundan birisi Yıldırım’ın yukarıda bahsettiğim kararlılığı. Diğeri ise; 3 Temmuz sürecinden bu yana tek vücut olmayı başarabilmiş, ağızlarına ‘yeni Türkiye düzeni’ lafını dolayarak sözde demokrat ama özde ‘bizden değilsen ötekisin’cilerin, futbol topu görse bomba diye karakola götürecek. Sözde spor yorumcusu ama özde sistem virüslerinin karalamalarına aldırış etmeden, kulübünün arkasında duran taraftarlarıdır. Ayrıca, “Eğer Fenerbahçe Avrupa’dan men edilirse başkan bu kez artık direnemez” diyenler ve bu tabloya göre hesap kitap yapan, geleceğe yatırım yapan, kulüp üzerinde strateji oluşturan muhalefet, anlaşılan o ki istediği tabloyu o kadar kolay bulamayacak.
Can Gebetaş
‘’Şov devam etmeli‘’
Özellikle Alex'in de ayrılması sonrasında ortasahanın önemli derecede yükünü üzerini alacak olan Meireles'in gelir gelmez sakatlanması yukarıdaki durum için önemli bir etki oluşturmuştu kuşkusuz. Dün akşam hem Meireles'in geri dönmesi hemde takım halindeki inanmışlık sahaya yansıdı. Haftalardır eleştirilen Fenerbahçeli oyuncular oyuna ağırlığını koyarak,geçen haftalara göre daha olumlu ve taktisel anlamda da ne istediğini bilen bir görünüme bürünmüştü.
Sarı lacivertlilerin takım halinde çok fazla sorunları bulunuyrdu. Defansif anlamda bireysel hatalardan verilen pozisyonların fazlalığı, ortasahanın topu ileriye taşıma konusundaki yetersizliği ve kanat oyuncularının düşük performansı sebebiyle, Aykut Kocaman'ın futbol devriminin temelinde yatan modernizasyonun çokta fazla gözlenemediği maçlar ortaya çıkıyordu. Genellikle duran top organizasyonlarından bulunan goller, hasbelkader galibiyetleri getiriyordu. Problemlerin net olarak göze çarptığı noktalarda ise Kocaman'ın 'takım hüvviyetini kazanamak için zamana ihtiyacımız var' sözleri basın toplarının ana konusunu oluşturuyordu. Limassol maçı Kocaman'ın haklı çıkabileceğine dair önemli göstergeler taşıması açısından anlamlıydı öte yandan.
Limassol maçında Fenerbahçe'nin bu hüvviyete bürünmesi açısından önemli yol katettiğini görmüş olduk. Daha hazır bir takım, daha hırslı ve istekli oyuncular grubu ve en önemlisi iki farklı galibiyete rağmen geriye yaslanmadan hala rakibine gözdağı vermeyi başaran oyuncular. Gelecek adına bu maç Fenerbahçe adına iyi sinyalleri beraberinde getirdi. Yeterli mi? Evet değil ama iyi futbolun temellerinin atıldığı bir maç olması açısından önemli. Meireles'in dönüşüde onun bu takım için ne ifade ettiğinin çok açık göstergesi oldu.
‘’Sadece 3 puan‘’
Akhisar'ın maça kapalı bir savunma ile başlayıp aynen geçen hafta Antalyaspor'un yaptığı gibi kontralarla gol arayacakları beklentisinde olanların yanıldığı, daha ilk dakikalardan belli oldu. Ev sahibi ekip, maça başlar başlamaz Fenerbahçe kalesinin önünde bitiverdi. Bu sarı lacivertli oyuncuları da şaşırtmış olacak ki, onlar da bocalayarak başladılar oyuna. Bu haleti ruhiyede ilk golde gelmiş oldu. Akhisar Belediye duran bir top organizasyonda öne geçince, Fenerbahçeli oyuncular ancak kendine gelebildi. Golden sonra Akhisar adam adama oynayarak oyunu kilitlemek yerine açık oynamaya devam edip, birde Fenerbahçe'nin Kuyt, Sow gibi etkili oyuncularını unutunca ard arda goller geldi. İlk golde boş pozisyonda Kuyt ikinci golde de kendisini unutturan Selçuk oyunu çevirdi. İkinci yarı ise evsahibi ekip iyice oyundan düştü. Ne oyunu ilk yarının başlangıcında olduğu gibi rakip kalenin önüne yığabildi, nede Fenerbahçe'yi üzerine çekerek hızlı çıkmayı başarabildi. Buna karşılık sarı lacivertlilerde cılız ataklarla skordan memnun gibi bir oyun ortaya koydu. Skor üstünlüğü Fenerbahçe'li oyuncularda rehavet yaratıyor. Bu sebeple, canı geçen sezon çok yanan, bu sezonda birçok kez bu sorunla karşılaşan sarı lacivertlilerin uyarılması gerekiyor. Rakibi zayıf anında yakalamışken skor üstünlüğünü avantaja çevirmek gerekli. Tek farklı üstünlük her zaman tehlike arz eder, ve bana kalırsa sadece bitiş düdüğü çalındığında avantajdır maç esnasında değil.
‘’Sorunlar çözüm bekliyor‘’
Yeni sezon hazırlıkları için yeniden start veren Sarı-Lacivertli takım, Topuk Yaylası’nda daha çok pasa dayalı, kanat organizasyonları, oyun yönünü değiştirme konusunda yoğunlaştırılmış bir çalışma programıyla yeni sezon hazırlıklarına merhaba dedi.
Gol yollarında sıkıntı
Bu esnada kadrosundan Dia ve Emre gibi iki önemli oyuncu ayrılmış yerlerine ise Egemen, Mehmet Topal, Kuyt ve Salih Uçan gibi transferler yapılmıştı. Hazırlık kampının ardından Avusturya’da yapılan 3 hazırlık maçında oynanan futbol, takım halinde iyi sinyaller verse de Fenerbahçe, gol yollarında önemli sıkıntılar yaşadı. Sow, Bienvenu ve Semih’in yetersiz oluşu bu bölgede alternatif arayışlarına itse de, Kuyt’un forvetteki performansı yüzleri güldüren etki oldu. Krasiç transferi ile sağ kanadına takviye yapan Kanarya, Kuyt’u forvet bölgesine kaydırınca gol sorununa çözüm bulmuş gibiydi. Vaslui ve Galatasaray maçlarında Hollandalı’nın attığı goller, büyüyen golcü yarasına merhem olmuştu. Ancak bu iki maç gösterdi ki, orta saha ve defans bölgesinde de sıkıntılar yaşanıyor.
Yük Alex’e biniyor
Sezon öncesinde tüm bu sıkıntılara Volkan’ın beklenmedik sakatlığı eklenince, işler iyice arap saçına döndü. Şimdiki durumda orta saha problemli, defans problemli ve kalede sıkıntı yaşanıyor. Mert kaliteli ve yetenekli bir oyuncu ancak tecrübe eksikliği kafalarda ciddi soru işareti bırakıyor. Defansta Yobo’nun dönüşü merakla bekleniyor. Yobo, partneri Egemen ile henüz yan yana oynamadı. Şimdi sadece Elazığ maçında oynayacak ikiliyi, hataların telafisinin zor olacağı kritik bir Moskova maçı bekliyor. Emre’nin yeri doldurulamadığından orta sahanın yükü Alex’e biniyor. O da gününde değilse işler forvetler adına daha da zorlaşıyor. Bir yandan Süper Lig başlıyor ama öte yandan Vaslui maçında zorlanan, Galatasaray karşısında bocalayan takımda sorunlar da çözümlenmeyi bekliyor.
‘’Topuk Yaylası moral deposu‘’
Topuk Yaylası’ndaki kampın ilk günlerinde daha çok kondisyona yönelik çalışmalar yapıldı. Sarı-Lacivertliler, Aykut Kocaman’ın bugüne kadar çalıştırdığı her takımda futbol felsefesinin temelinde yatan, çabukluk ve pas antremanlarına yöneldiler. Oyuncularıyla zaman zaman toplantılar da yapan başarılı hoca geçen sezon istatistiklerini de hiç elinden düşürmedi. Bir maçta Ortalama 30 dakika ayağında topu tutan Fenerbahçe’de bu sezon beklenti 35 dakikaya çıkmaktı ve bu hedef çalışmaların temelini oluşturan unsur oldu.
Gençlere ilk uyarı
Kanat hücumları, çabukluk ve pas çalışmaları neredeyse tüm programı belirliyordu. Bu yüzden futbolcuların her zaman daha fazla sevdiği çalışma şekli olan topla antrenman keyifleri yerine getiriyordu. Kadro genişliğinin çetin bir forma savaşına dönüşeceği de Topuk Yaylası’nda belli oldu. Keza antrenmanlar bir hayli sert geçti. Zaman zaman sertlikten yakınan genç oyunculara ise Kocaman şu yanıtı verdi: “Dünya’nın en sert liglerinden birisinde şampiyonluk mücadelesi vereceksiniz. Buna alışın, burası dikensiz gül bahçesi değil!”
Alex bildiğiniz gibi
Çalışmalarda ön plana çıkan oyuncular olduğu gibi beklenenin uzağında kalanlar da vardı. Özellilkle Kaptan Alex, attığı jeneriklik goller ve gösterdiği performans ile yine gözdeler arasındaydı. Onu Stoch izledi. Slovak yıldız geçen sezon bıraktığı yerden devam ediyor. Bienvenu de kızışan forma savaşının farkındaydı, çok hırslı bir çalışma dönemi sergiledi. Gökhan da istikrarsız bir yılın ardından son virajlarda açılmıştı, bu sezona mental olarak daha hazır gibi göründü. Bekir ise aynı Bekir... Hep görev sorumluluğunun bilincinde. Mehmet Topuz’da pek bir değişiklik yok geçen sezon bıraktığı yerden devam ediyor ancak Kuyt’tan formayı alması da zor görünüyor.
Sezer’in işi zor
Sezer hâlâ geçen sezon yaşadığı ağır sakatlığın izlerini taşıyor. 18 kişilik kadroya girmesi için bile zamana ihtiyacı var. Özer çalışkan ve hırslı ama kafasında bir huzursuzluk var gibi. Gönderileceği şeklindeki haberler oyuncuyu çok etkilemiş görünüyor. Caner çok hareketli, yeni transfer Hasan Ali ile rakibe göre bazen de Stoch’la forma yarışında olacak gibi görünüyor. Cristian geçen sezon ortaya koyduğu iyi performansın üzerine çok şeyler katıyor. Serdar Kesimal tam bir soru işareti. Ancak bunda önemli etki kamp sırasında ara ara kasıklarından yaşadığı sakatlık. Geçen sezon devre arasında alınan Özgür Çek ise ilk etap çalışmalarında göz dolduramayan oyunculardan birisi. Forma savaşında ‘varım’ demek istiyorsa, Viyana’da çok daha fazla çalışmak zorunda. Altyapıdan kadroya davet edilen genç oyuncular da henüz Fenerbahçe kadrosu için yeterli değiller.
Egemen uyum sağladı
Yeni transferlerden Egemen için söylenecek pek bir şey yok. Takıma o kadar hızlı uyum sağladı ki, kimse onun için yeni transfer diyemez. Salih Uçan kampın en göze batan oyuncusu oldu. Genç olmasına rağmen özgüveni son derece yerinde. Mehmet Topal adaptasyon sürecini hızla geçiyor. Hasan Ali kalitesini ortaya koyuyor, ancak forması garanti denilecek bir düzeyde henüz değil.
Can Gebetaş
‘’Tesadüf‘’
Normal sezonun lideri Galatasaray için, 5 puanlık fark bazı kesimlerde erken şampiyonluk havası yaratmış gibi... Ancak tüm takımların 18 puanlık yeni bir yarış içine gireceği unutulmamalı. Sarı-Kırmızılılar, Fenerbahçe’ye karşı büyük avantaja sahip olsa da Süper Final’de ilk iki hafta dengelerin değişmesine sebep olabilir. Ayrıca Trabzon karşısında, kendi seyircisi önünde başlamak da Fenerbahçe için avantaj. Sarı-Lacivertliler, Süper Final’in ilk maçında taraftarı önünde başarılı olursa, 2. haftada, deplasmanda Galatasaray’a karşı oynayacağı maçta ibreyi kendi lehine çevirebilir. Galatasaray ise ilk haftada Beşiktaş’a konuk olacak. Beşiktaş da en azından erken havlu atmamak için kazanmak adına sahaya çıkacaktır. İlk haftada Fenerbahçe, Trabzon’u yener, Galatasaray da Beşiktaş’a karşı puan kaybederse; 2. haftadaki Galatasaray-Fenerbahçe derbisi, önemini 10’a katlar.
Kadıköy’e dikkat!
Fenerbahçe adına önemli olan başka bir konu ise Kadıköy’den hep zaferle çıkması gerektiğidir. Bu arada fikstürdeki en dikkat çekici konuyu en sona bıraktık. O da maçların dizilişi... Tesadüfe bakın ki; Trabzonspor iki maçlık ‘seyircisiz cezasını’ Beşiktaş ve Galatasaray maçında çekiyor. Süper Final’deki tek cezasız maçı ise Fenerbahçe ile oynayacağı.. Ve yine tesadüfe bakın ki; Beşiktaş’ın kırmızı kart cezalısı oyuncuları Almeida ve Egemen, cezalarını Trabzonspor ve Galatasaray maçlarında tamamlayacaklar. Yani Beşiktaş da Fenerbahçe’ye karşı sahaya çıkarken, tüm cezalarından arınmış olacak!
‘’Silivri'yi arattılar‘’
Silivri’ye gelen binlerce taraftar bu kez başkanlarına Çağlayan’da destek vermek amacındaydı. Dava saatine yakın tutuklu aileleri de gelmeye başlayınca, mahkeme kapısının önünde yaşanan tartışmalar arttı. Silivri’deki büyük salondan sonra buradaki küçük salon tam bir kaosa sebep oldu. Her aileden bir kişinin alınacağı duyurulunduğunda ise kıyamet koptu. Bazı tutukluların aileleri hiç salona alınmak istenmedi. Bunlardan biri de Cemil Turan’ın eşiydi. Salona alınmayacağı söylenince göz yaşlarına hakim olamadı. Araya kulüp yetkilileri girince salona alındı. Görevlilerin sert tutumu hem gazetecileri hem aileleri çileden çıkarıyordu. Hal böyle olunca akıllara Silivri geldi. Geçen hafta hiçbir aile ya da basın mensubu en ufak bir sorun bile yaşamamış, subayların yaklaşımı herkesi memnun etmişti. Bazı gazetecilerin salona girememesi üzerine Başkan Mehmet Ekinci, sorunu çözmek istedi ve duruşma salonunun yan koridoruna bir plazma ekran koydurtup gazetecilerin davayı buradan takip etmesini sağlamak istedi. Ancak plazma, kurulduktan sonra teknik sorunlar sebebiyle çalışmadı. Aziz Yıldırım savunması sırasında kararlı bir duruş sergiledi. Kendisinden çok Fenerbahçe’yi savunuyordu. Bir kez bile ‘bana yapılan haksızlıktır’ demedi. Fenerbahçe’ye yapılanlar, diye başlayan cümlelerini sıralayarak veriyordu hukuk mücadelesini. Şimdi bu sabaha kilitlendi gözler. Bakalım neler olacak...
‘’Alex'siz Fenerbahçe‘’
Alex, tartışmasız bir yıldız ve istatistikler de zaten bu tezi kanıtlar sonuçları gözler önüne net bir şekilde koyuyor. Fenerbahçe’ye geldiği günden beri kazandırdığı puanlar, attığı jeneriklik goller hep futbol zevkinin maksimuma ulaşmasını sağlamadı mı? Bazen varlığı çok tartışıldı, bazen de yokluğunda ağıtlar yakıldı “Alex olsaydı bunlar olmazdı” şeklinde. Ama yaptıklarıyla ve yapmadıklarıyla hep o vardı maç öykülerinde. Dün akşam, başlama düdüğü çaldıktan fazlaca da zaman geçmeden, kırmızı bir renk, şok edici ses dalgasıyla Sarı-Lacivert renktaşların üzerine kara bulut gibi çöküyordu. Hakem Aytekin Durmaz’ın tartışmalı kararıyla birlikte oyun dışı bırakılan Alex, soyunma odasının yolunu tutarken, Aykut Kocaman’ın yüzündeki tedirgin ifade kameralara yansıdı. Ancak ilerleyen dakikalarla birlikte, Sarı-Lacivertli oyuncuların topu, sahayı ve mücadeleyi özümseme katsayısındaki artış on kişi kalan takımın Fenerbahçe mi yoksa Karabük mü olduğu konusunda kuşkuları beraberinde getiriyordu. Fenerbahçe’nin etkili paslarla rakip kalede fırsatlar yaratma çabası ve neredeyse her oyuncunun verdiği iki kişilik mücadele bir anda kaptanın eksikliğini unutturuyordu. Sanki takım daha önce “nasıl olsa Alex birşeyler yapar” havansındaymış da, bu kez sorumluluğu eşit paylarda üstlenmişler gibiydi. Evet bu maçtan sonra yine Alex’li Fenerbahçe mi Alex’siz Fenerbahçe mi tartışması başlayacak gibi.
Kaptanın atılmasıyla şokunu atlatan Kanarya’da ilk önemli pozisyon 16’da Bienvenü’nün kaçırdığı golle yaşadı. Gökhan’ın pasını alan Binevenü kalenin önünde ayaklarının ucundaki topa dokunamayınca skorda denge değişmedi. 17’de bu kez Mehmet Topuz, nefis bir pas çıkardı. Kalecinin ileri çıktığını gören Bienvenu, aşırta bir vuruşla ağları havalandırdı:
1-0. Skor avantajını alan Kanarya hazırlık paslarıyla rakip sahaya inmeye çalışıyor ve kontrolüde rakibe asla vermemeye kararlı görünüyordu. Karabük ise mücadele etmeye çalışan bir takım gibiydi. 40’ta Cristian’ın pasını Mehmet Topuz direğe nişanlayınca mutlak bir gol şansı daha söndü. İkinci yarıda savunma güvenliği ön planda bir Fenerbahçe ile atak sayısını artıran bir Karabük vardı. 64’te Shelton, Volkan ile karşı karşıya kaçırınca beraberlik şansı yarıda kaldı ve Kanarya sahadan üç puanla ayrıldı.