Arama

Popüler aramalar

‘’Gerets gülüyor mu?‘’

Alaylı ile alay etmek, mektepliye burun kıvırmak olmamalı, Galatasaray’ın derdi. Bu kadar problemin olduğu yerde. Necati, Hasan, Song yokları Galatsaray’ın, ama soru işaretli sorunları takımın. Kendileri mi yarattılar sorunu, yoksa ithal bir çözümsüzlük mü, yönetsel bir beceriksizlik mi? Araştırılmalı, soruşturmalı yarınlar için. Biri sormalı; madem yok olacaklardı baştan, niye varlardı, veya madem varlardı sonra niye yok oldular diye. Oyuncu kaybetmekse eğer yaşanan bunu herkes yapar, mühim olan kaybolmuşu canlandırmaktır bilinmeli. Fenerbahçe Stadı’ndaki ağır sonucun soyunma odasındaki matemini dağıtan, yeniden mücadele gücü veren cesur yürek Hasan’a ne oldu? Anlaşılmalı bir dünya yıldızı niye kayıyor, anlatılmalı. Maç günü demeçleri tartılmalı. ‘Gülüyorum iddialara’ cevabı Gerets’in, bütün gazetelerde çıkarken, Konya maçı da konuşulmalıydı. Konya alışıldık mücadelesinden uzak olunca, Aykut da iyi oynayınca, maç Galatasaray’a geliyormuş gibi oldu. Uzun toplarla Cim Bom’un havadan geleceğini düşünen Nurullah hoca, değişik olarak geçen haftadan santrfor olarak oynattığı Tayfun’u El Saka’nın olmamasından Ömer’in yanına çekip, Hakan’ın hava hakimiyetini kesmek istemiş. Onun bu düşüncesine Hasan Kabze’nin sağda oynamasıyla Galatasaray da yardımcı oldu. Kabze sağ kanat oyuncusu değil. Üstelik El Saka’da cezalı oynamıyor, Hakan’la ikili santrfor oynatsa Kabze’yi, Galatasaray, İliç’in üzerine gelen stoperi de engellemiş olur ve daha çok pozisyon bulur. Sabri’nin zaten tek kaldığı sağ tarafta, bu kadar tehlike yaşamaz orta saha dörtlemesinde. Maçın başı, son günlerin moda uğurlu rakamı 07.07’de Neca’nın o ana kadar ve daha sonra hiç çalışmayan ayağından çıkan müthiş güzellikteki golüyle şenlendi. Konya’da Mustafa Er, Sedat yardımlaşarak orta sahayı iyi paylaşınca, Erman ‘Özgür’ oynayıp tehlike yaratmaya başladı Konya adına. Eder’in indirdiği toplara koşu yapması gereken Neca ve Eren pasif kalınca Nurullah hocanın planı Sabin değişikliği ile tuttu. Galatasaray golünde Arda’nın ısrarcılığı, İliç’in takipçiliği ve Galatasaray adına Kabze’nin ikinci goldeki ustalığı gibi güzeldi. Arda’nın çıkması ise Galatasaray adına gecenin şanssızlığı oldu. Trabzonspor maçının ikinci yarısındaki istekli görüntüsü, bu maçında ikinci yarısında ortaya çıkınca, Galatasaray Gerets’in yüzünü güldürecek 3 puana çok yaklaşmışken, Nurullah hocanın daha akılcı değişiklikleri ile yaralanan ve somurtan! taraf Aslan oldu.

17 Mart 2007, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Karışık ve kırık‘’

Bir karışıklıktır gidiyor Galatasaray’da. Yönetim içinde, antrenör işinde, sakatlık çeşidinde, oyuncu seçiminde ve hatta tribünde. Pek alışılmadık manzara camiada, belli ki bir sorun var ortada. Ne kadar kapatılsa da, yok sayılsa da gerçeklerden kaçmak, büyüyerek geri gelmesine dertlerin davetiye çıkartmaktır hatırlatalım. Maçta her iki takım da aynı oyun anlayışında, Hakan’ın karşılığı Trabzonspor’da Umut, onların arkaları da üçlü kurgulanmış oyunda İliç, Necati, Arda Galatasaray’da, Ceyhun, Gökdeniz, Mustafa Bordo-Mavililerde. Galatasaray’ın üstün tarafı bu oyunda Ayhan. Arda kendi kanadını Ergün ile kullanırken, Gökdeniz’i de kontrol ederek gecenin futbolcusu olma sinyalleri veriyordu. Özellikle Umut, Ceyhun, Gökdeniz hücumlarının Ayhan ilk hamlesi ve Emre Tomas ikilisiyle bastırınca Cim Bom, oyun rahatlığı geldi ilk yarıda. İstediği zaman oyunu sıklaştıran, gönlü kırık olduğu zaman kendini pasifleştiren İliç oynamaya başlayınca Galatasaray’ın işleri kolaylaşıyor, oyunu renkleniyor. Necati’nin çok kenara kaçması golü geciktirse de, Hakan’ın kafası ve Arda’nın takipçiliği Galatasaray’ın umudu oldu. Gol sevinci sonrası ibretlik bir kırık görüntüsüyle gölgelendi. Musa idi ama sağlık adına esas kırık 10 dakikada yanına gelip, dışarı çıkarmaya çalışan ambulans tuhaflığıydı. Ziya hoca’nın alışıldık Keçeli-Ersen değişikliği Trabzon adına oyunu heyecanlandırsada, faul kokan golü yiyen Galatasaray seyircisine hayal kırıklığı yaşattı. Taktik değişikliği değil, futbolcuların gönül istekleri ve seyircinin itici gücü ile Galatasaray ikinci golü buldu. Necati-Kabze değişikliğinin oyunun erken bölümünde olması rekor bekleyen Hakan’ı da rahatlatacakken, Gerets Kabze değişiklini Arda ile geç de olsa yaptı.Biraz karışıklık, bolca kırık, futbolu çarpık, heyecanı mücadelesi şık maç, Galatasaray galibiyetiyle noktalandı.

12 Mart 2007, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Senin eserin!‘’

Enteresan bir hafta yaşadı Fenerbahçe. Ve arkasından da başı hayli korkulu, sonu mutlu maç oynadı. Sivas maçından arda kalan ‘Bu takım senin eserin’ protestoları ve ‘Şampiyonluk tehlikede mi?’ kuşkuları, hem sinirleri gerdi hem de panik başlattı geride bırakılan haftada. Yönetim iyi bir değişiklik yaptı stratejisinde, önce gündemi zorladı daha sonra uzun bir süredir kapalı olan Samandıra’nın kapılarını açtı. Taraftar inandığını anlattı, futbolcu da zaten inanıyordu. Maç öncesi tablo böyleydi Kanarya’da...Merak edilen Kezman’ın yanında kimin oynayacağı, yoksa tek santrafor olarak mı oyuna başlanacağıydı. Zico’nun tercihi, Kezman’ın tekliği, orta sahanın çokluğuydu. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Özellikle Marco ve Deniz kendi defansına yakın oynayınca, çıkışlar hep kekeme gibi oldu. Konya’nın isteği de buydu. Orta sahayı beşleyen Konya, Mustafa Eri’nin iyi oyunu ile istediğini yaparken, defansta Ömer Gündostu’nun şahsi hataları ile tehlike yaşadı. Fenerbahçe’nin bu hafta geçen haftadan tutamadıkları Mehmet Yıldız’ı, yıldız tipinde oynayan Tayfun’u, Edu’nun ilk hamlelerde hep sindirmesiydi. Konya oyun planın önemli silahı olan ileri vurulan topları, Edu başta olmak üzere Fenerbahçe lehine durdurunca, avantaj Fenerbahçe’ye geçti.Bu tip takımları yenmek için topa daha fazla sahip olmalı ve az top kaybı ile oynamalı büyükler. Oyun Konya’nın istediği gibi giderken kilidi açan Özden’in kalecilik hatasıydı. 45’te gelen gol Fenerbahçe adına gecenin müjdecisi, Konya’nın mağlubiyetinin habercisi oldu. Serkan’ın üstün mücadelesi, Alex’in ustalık kokan oyunu ikinci yarının ateşleyicisi, puan isteyen Konya oyununu açınca, Fenerbahçe taraftarının da gözü gönlü açıldı. Kanarya’nın isteyen ayaklarının önünde Konya duramayınca, gece Sarı-Lacivert oldu. Haftayı stresli bitiren şüphe ile başlatan Fenerbahçe, yönetiminin kavga hariç, yerinde yaptığı iletişim stratejisi ile önemli bir kırılma noktasını geride bırakmayı bildi ve ‘Yönetim senin eserin’ dedirtecek avantajı elde etti.

11 Mart 2007, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Şaka gibi‘’

Önceki gün bir derbi oynanmış karşı yakada. İki takipçiden, puanda uzak olan sana daha yakın olanı yenmiş. Öyle veya böyle... Yani avantaj sende. Rakip Sivasspor’un oynadığı oyun belli. Mehmet Yıldız ileri uzun toplarda, topu saklayan, duvar yapan, Balili de aralara koşu yapan şablonda. Geri kalanı ise Sivas’ın bütün yüreği ile alan savunması yapıp, oyunu daraltarak topu kazanır taktikte. Kadrosunu başka türlü kullanması zaten zor olan Sivasspor’un karşısında her türlü zenginliğiyle Fenerbahçe sanki miras yedi. İç sahada puan almakta zorlanan Sivas’ın dış sahadaki başarısı, kontratak futbolunu deplasmanda daha iyi oynamasıydı. Sivas’ın istediğini oynayabilmesine imkan veren Fenerbahçe’nin oyun yanlışıydı. Çok ve kısa paslarla çıkmaya çalışan Sarı-Lacivertliler, Sivasspor’un defans ve orta sahasına hep yerleşme imkanı verince, mücadeleyi daha sert yapan konuk takımın ekmeğine yağ sürüldü. Ayrı bir gariplik de duran topların adam paylaşımıydı. Hafta içi analizlerinde ve en sonunda soyunma odasında kim kiminle duran toplarda eşleşecek futbolculara anlatılır. Fenerbahçe’de herhalde içeride ezberletilen, sahada unutuluyor. Yoksa her duran topta zaten iki kafa vurabilen adamı olduğu bilinen Sivasspor’da Servet ve Mehmet Yıldız bu kadar boş bırakılır mı? Defanstaki bu yanlışa, yan ortalara ön ve arka direk paylaşımındaki hatalar eklenince hücum etkinliği de köpük gibi oldu. Zico’nun Mehmet Yozgatlı tercihi diğer yanlışlarının yanında doğrusuydu. Attığı gol ile ızdırap çeken taraftarı tekrar maça inandıran adam oldu. Geçen haftalarda rakip puan kaybederken, kendi de puan kaybeden Fenerbahçe için ‘bir musibet, bin nasihattan iyidir’ takım toparlanacak derken, daha çok nasihatın(!) gerekli olduğunu anladığımız şaka gibi bir geceyi, tatsız puan kaybı ve Zico yanlışlarıyla geride bıraktık.

05 Mart 2007, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’İş bilenin...‘’

İkisi sahada, birisi İstanbul’un karşı yakasında herkesi ilgilendiren maç, derbiye yakışan heyecanda, futbol kalitesi ise vasat geçti.İki teknik adam için de zor olan gecede, Tigana bildiğimiz kadrosu, Gerets ise bilmediğimiz kadro ve değişik sistemi ile sahaya sürdü takımlarını. Maçın orta sahada çözüleceğini anlayan Gerets’in mücadele gücü yüksek oyunculardan kurduğu dörtlü orta sahası genç Mehmet Güven’in topu oyuna sokmasındaki acemiliği dışında olumlu gibi gözükse de, oyunu iyi okuyan İliç’i oynatıp, Okan’ı Sabri’nin önünde oynatması Galatasaray adına daha doğru olurdu. Beşiktaş’ın problemi ise top kendinde olduğu zaman değil, rakipteyken başlıyor. Beşiktaş’ın topu aldıkları zaman kullandıkları ustalığı top kapmak için göstermediğinden Serdar ve Koray’a çok işi düşüyor. Gerets’in planı 25. dakikaya kadar Beşiktaş’ı ileri ucundan kopartacak, orta saha çokluğu ile rakibi durdurmak adına tuttu. Ama kazandıkları toplarıda yanlız kalan Necati-Kabze ikilisine arkasından destek gelmeyince boşa harcamış oldu. Tigana’yı kurtaran Ricardinho ve Delgado’nun kendi kanatlarında orta sahaya yardım etmeye başlamalarıydı. Oyunun dengesi de bu andan itibaren Beşiktaş lehine usta ayakları ile döndü. Uzun süredir oynamayan Ergün ve Emre’nin sırıtmadıkları defans kurgusu, Okan ve Ayhan’ın olağunüstü mücadelesiyle Galatasaray’ı defansı adına kurtardı, İnamoto’dan vazgeçen Gerets’in doğrusu kendinden mi yoksa başka yerden mi bilemem! Ama Hakan Şükür ve Hasan Saş yokluğuna iyi bakmak gerekli. Dengeli giden oyunun değişiklilklerinde Gerets yanlışı, Tigana’nın yanlışından daha azlaydı. Skoru korumak adın atOlga’yı alması, Ümit Karan’la tek forvete dönmesi ve yazımızın başında da genç Mehmet Güven’in tecrübesizliği ile gelen penaltı şampuyonluk yolunda Galatasaray’ı yaraladı. Son söz iyi bir iş, düşünceden daha değerlidir. Sadece düşünürseniz, iş bilenin, kılıç Kartal’ın olur.

04 Mart 2007, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kına, jöle işte böyle!‘’

Daha önceleri kimse bu kadar bilmezdi jöleyi canlı rengiyle, albenisi olan jöle değil anlatılan Volkan’ın kafasında ünleneni. Varsa yoksa kafa ve kafadaki jöle. Bir zamanlar da kına ünlü idi. Olmayalım kaba, ama bu kına başka tarafa. Şimdi karıştı jöle ile kına, nereye ne için sürüleceği de karışmaz inşallah. Neden mi bunları yazdım? Bakın anlatayım: Fenerbahçe hava alanında karşılanırken, haklı olarak taraftar sitemini dile getiriyor. Ama jöle ile. Sonra Kezman jöleli saçları ile AZ Alkmaar maçında ayna ve dolapları kırıyor. Jölesiz Lugano, bir diğer yabancı ile tartışıyor. Alex’e laf söylenince ortalık karışıyor. Sonra Alex, ‘Zico garanti belgesi’ ile sahada dururken, bir anda teknik servise arıza nedeniyle yollanıyor. Sezon başı antrenmanlarını yaptıran İrfan Saraloğlu, Daum’dan kalan mı yoksa Zico’nun posta ile yolladığı program mı bilmediğim bir hazırlık dönemiyle takımı sezona hazırlıyor. Ve iyi de yapıyor. Fizik gücü iyi olan takım, daha sonra Zico’nun kardeşi ile çalışıyor, durum da karışıyor. Kemal, Selçuk, Serkan, Can, Olcan ve Kerim, bir var olup bir kayboluyor. Emekler heba oluyor, taraftar kahroluyor. Özlemesine rağmen Ankaralı Fenerbahçeliler de az sayıda maça geliyor. Gelse de istediği futbolu göremiyor, göremeyince de sinirleniyor. Bunları kupanın tur gecesinde yazmak, kayıplı bir gecede yazma işgüzarlığı olmasın diye şimdi paylaşıyorum. Maça gelince: Gençler cezalı Eren dışında, tur isteyen kadrosu ile Fenerbahçe de geri kazanmaya çalıştığı gençlerin motivasyonu ile sahaya çıktı. Yedek kulübesi Fenerbahçe’nin kadro zenginliği tartışmasını bitirir nitelikteydi. Önemli dersi bu maçın, koşan ayakların galibiyeti ancak yakalayabileceğini Fenerbahçeli futbolculara göstermesiydi. Semih-Deivid ikilisi ve mecburcu stoper Can’ın oyun içi performansı teknik heyete test sonucu verir gibiydi. Marco neden oynaması gerektiğini anlatabilmişse Zico’ya ne mutlu, maç eksiği olan Önder’in oynanamaması ise büyük sorun. Maçın kalitesi, Ankaralı takımlara ‘Allah sabır versin’ dedirtecek bir kötü zeminde ne kadar olabildiyse, o kadar oldu. Kritik etmeye değmez maç, kına-jöle derken kupa yoluna devam ile işte böyle bitti.

02 Mart 2007, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’İmza ve kaza!‘’

Bir tutup, bir bırakınca, tam yakaladım derken kaçırınca, konsantrasyonun da dağılır, akıl sepetin de... Aslında kupa, Avrupa’ya çıkmanın kestirme yolu. Uzun lig maratonunun hem sigortası hem de yanında garnitürü gibi lig kupasının. Bir de rakibinle aynı kulvarda yarışa devam etme, el mecburiyetini eklemek lazım kupa gecesinin heyecanına. Galatasaray da, Erciyes de eksikliklerden zorlanmış olmalı. Büyük takımlarda sahaya çıkan 11’de çıkmayanlar kadar değerli olmalı, eksiği aratmamalı. Galatasaray’da ‘Okan-Ayhan oynar’ diye ısrarcı olanlara göbekte Mehmet Güven ve İnamoto ile cevap vermiş Gerets Hoca, ama mecburiyetten. Yani sakatlıktan. Geri kalanlar bildiğiniz gibi. Tolga, Tomas’ın yanında ‘iki yabancı’ şarkısını söylüyor sanki. Ama şansına Cenk gibi fırsatçı bir golcü ile D’Jaloviç gibi oyuncular yok gecenin sahnesinde. Lazarov önde tek, solu Timuçin, sağı Mehmet Eren ile hareketlendiren Bülent Korkmaz, Serge Die sürpriz çıkışları ile kupanın turunu almaya çalışmış. Galatasaraylı futbolcular da ilk topa basma üstünlüğünü Erciyesliler’e verince, iş yapacak ayaklar, yapamaz oldular, boş yere koşup durdular. Emre Toraman ve Mustafa Sarp, ortada oyunu kontrol etmeye başlayınca, sabaha kadar oynansa berabere bitebilecek görüntü çıktı ortaya. Herhalde hakemin de canı sıkıldı ki, durağan havayı dağıtmak için birinci yardımcının uyarısı ile verdi penaltıyı, onu da Ümit Karan, Orkun’la paylaşınca Galatasaray kolay golden oldu. Kabze-Mehmet Güven değişikliğinin iki enteresan yanı var. Birincisi İnamoto kadar oynayan, Mehmet Güven’in öncelikli çıkan olması, ikincisi ise oyun süresince sadece Hasan Kabze ısınmaya gönderildiğine göre teknik heyetinin beraberlik ihtimali öngörüsü. Erciyes’in ne yapacağı daha önce belli olduğuna göre baştan Hasan Kabze ile başlamak doğru olmaz mıydı, sorusu geliyor akla. Top kaybının çok, pas trafiğinin bol yanlışla devam etmesi, topa ve takım oyununa yabancılaşan futbol çeşidi, Galatasaray’ın üzüntü sebebi. İlhan’ın giriş nedenini çözmesi gerekenler, çözemeyince hangisi Galatasaray dedirtecek kadar kontra oyun ortaya çıktı. Sabaha kadar oynansa berabere bitecek maç yine berabere biterken, daha kurumayan Gerets imzası ve kupa kazası ile Galatasaray kupaya veda etti.

28 Şubat 2007, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Trabzon kondu, Kartal dondu‘’

Futbolu iliklerine kadar hisseden Trabzon’un yaşam sebebi Trabzonspor ile deplasman hovardası Beşiktaş karşı karşıya.Kağıt üzerinde Beşiktaş kadrosu daha kaliteli görünse de, kağıt ile yeşil saha tutmaz birbirini böyle günlerde. Yattara’nın son dakika sakatlığı, şansı belki Beşiktaş’ın, belki de Trabzonspor’un.Takımların iki önliberolu sistemi ve tedirgin başlaması ilk görülen. Bu ikililerden Hüseyin-Ayman daha ağır, Koray-Serdar’dan. Ceyhun da alanı daraltılarak oynatılmayınca ilk yarı zor oldu Trabzonspor için. Delgado, Ricardinho, Bobo, Nobre ilk 45’te sert oyuna rağmen sağlam basınca kalite farkı çıktı ortaya. Trabzon oyun planında Ceyhun’un araya attığı toplara girmesi gereken Umut ve Gökdeniz de iyi marke edilince iş zorlaştı. İki takım da çabuk çıkışlarda zorluk yaşadı. 2. yarıda Trabzonspor bu eksikliği iyi kullandı. İki takım içinde bu zaaflar defans kötülüğü değil, savunma eksikliği idi.Devre Trabzon’un yavaş, Kartal’ın hızlı futbolu ile öfke homurtuları arasında ve Bordo-Mavililer’in bol top kaybıyla bittiğinde, Trabzon’da sorunun gelenler değil gidenler olduğu görülüyordu. 2. yarı için Trabzon’un yapacağı taktik değişikliğin Ceyhun’a alan yaratmak olduğu gözüküyordu. Ziya hoca 4-4-2’ye dönüp, birbirini marke eden Ayman ve Hüseyin’i rakiple oynar hale getirince ve çift santrfora dönünce Beşiktaş çözüldü. İlk yarıdaki sorun yaşanacağı yer olan defans arası toplarla Trabzon 2-2’yi buldu. İlk yarı gözüken bu resmi Tigana ve öğrencileri daha önce görmeliydi. Şaşkınlığı da yaşamamalıydı. Tigana’nın oyuna geç müdahalesi Trabzon’a 3. golü getirdi. Beşiktaş’ı da şampiyonluk yarışından götürdü. Yazının başlığındaki ‘kondu’ ve ‘dondu’yu ikinci 45 için koydum. Siz ilk 45 için yerlerini değiştirin.

25 Şubat 2007, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI