Arama

Popüler aramalar

‘’Maç ortada!‘’

1 Son derbide yaşanan hakem olayları, oyuncuların ve Gezer’in psikolojisini nasıl etkiler?
BEŞİKTAŞ: Beşiktaş’ın oynamadığı bir maçta, oynayacağı bir maç için, önemli sonuçlar çıkarmış olmalıdır. Özellikle hakemle uğraşmak ve itirazlarla bir şey kazanacağını zannedenlerin hatalı olsalar da olmasalar da nasıl bir sonuçla karşılaştığını, kendisinin olmadığı bir maçta gördüğü için şanslıdır. Şu unutulmamalıdır ki, hakemler maçlardan önce, her iki takımın da en çok sahada kendisi için, problem olan oyuncularını tespit eder. Ve maçı kontrol altında tutmak için de öncelikle onlarla ilgilenir. İsim vermek istemiyorum ama, maçlarda Beşiktaş adına, en çok itiraz edenleri uyarmakta fayda var. Bu hakem kararlılığı genel anlamda sürecektir. Ve Beşiktaş için hayati önem taşıyan bu maçta, oyun içinde olmayan sebeplerle futbolcular, atılmamaya özen göstermelidirler. Bünyamin Gezer, Galatasaray’a ve Beşiktaş’a eşit mesafede duracağına inandığım ve bir önceki derbiden etkilenmeyecek tecrübeye sahip, kendi maçına konsantre olabilecek kabiliyette bir hakemdir.
GALATASARAY: O maçın yaşanmış olması Galatasaraylı futbolcular için, aslında bir şans. Lincoln yerine, sonuca daha fazla etki edebilecek ve Beşiktaş maçında mutlak oynaması gereken oyuncular da o maçta ihraç edilebilir veya atılabilirdi. Bu derbi de, Galatasaray için daha zor hale gelebilirdi. Alışkanlık haline gelen itirazların da neye mal olduğunu göremeleri açısından Galatasaraylı futbolcular, eğer ders çıkartabildilerse bu maç Sarı-Kırmızılılar’ın lehinedir. Bünyamin Gezer, çok etki altında kalmayan ama saha içinde futbolcularla diyaloğu az olan, yangın söndürücüsü bulunmayan bir hakemdir. İtiraz etmek Bünyamin Gezer için haklılığı kabul ettirmek değil, atılma sebebidir. Galatasaraylı futbolcular buna çok dikkat etmelidir.

2 Teknik direktörlerin bu maça etkisi nasıl olur, derbiye damgasını kimler vurabilir?
BEŞİKTAŞ: Ertuğrul hocanın şu ana kadar, ‘Şu maçı çevirdi veya çok yerinde değişiklik yaptı’ denilecek bir karşılaşmasını hatırlamıyorum. Üstelik son 3 maçtaki tercihleri, iyice tartışılabilir olanlardı. Bu maça, kendisi açısından çok önemli olduğu için, iyi hazırlandığını zannediyorum. Sonuçta Beşiktaş galip gelecek ise, teknik adamlık katkısı önemli pay almayacaktır bu galibiyette. Rüştü, tecrübesinin gereği olarak, hem kendi performansını hem de oyun içinde arkadaşlarının pozisyonlarını iyi yönetmesiyle; Tello, özellikle Galatasaray’ın kanat çıkışlarını önleyip, buldukları ölü topları iyi kullanmasıyla; Nobre de, daha önce bildiği Galatasaray defansının zayıf taraflarıyla... Ve kaptan İbrahim Toraman, göbekte oynayacağı oyunla, Beşiktaş adına maçın kilit isimleri olacaktır. Beşiktaş, Galatasaray’ın üstün olan orta saha özelliklerinin maça yansımasını istemiyorsa, mümkün olduğunca çabuk rakip kaleye gidecek pas organizasyonlarıyla orta sahayı geçmelidir. Bu takdirde, Galatasaray’ın hem ofansı hem defansı düşünebilen orta saha kurgusunu daha çok defans önünü kontrol eder hale getirmesi, maçın anahtarı olacaktır.
GALATASARAY: Doğrusuyla, yanlışıyla Kalli, öyle veya böyle Galatasaray’ın ligde geldiği bu noktaya kadar, getiren teknik adamdır. Geçen 24 haftada Kalli’nin önemli taktiksel değişiklikler ile maç kazandırdığını herhalde hatırlayan yoktur. Kalli’nin bu maçtaki en büyük katkısı, basit bir düşünceyle; takımını maceraya sürüklemeyen, oynaması gereken kadroyla oyuncularını sahaya sürmesidir. Kupa moralli takımın, şu anda ‘şapkadan tavşan’ çıkaracak teknik adama değil, Beşiktaş’ın göbekteki problemini değerlendirecek küçük bir ihtiyacı vardır. Geçen haftalarda söylediğim gibi, Galatasaray bu maçı kazanacaksa, teknik adam katkısından çok, futbolcuların aşırı kazanma istediği ve kongre öncesi kulübün iyi pozisyonda olmasından dolayı galip gelecektir. Cisse’nin olmadığı bölgede, Gökhan ve Baki’nin arasını iyi kullanacak oyun zekasındaki futbolcu; Barusso ve oynarsa Ayhan. Mehmet Topal, Hakan ve Song Galatasaray adına maçın kader adamları olur. Sadece Cisse ile iki ağır adamının önünü daha önce kapatan Beşiktaş’ta en büyük tehlike o bölgeyi kontrol edecek oyuncunun olmamasıdır. Sarı-Kırmızılılar’ın avantajı da burası olacaktır. İki stoperin arasına derinlemesine atılacak toplar, Galatasaray’a üstünlük getirir.

3 Galip gelen, ligin gidişatı için neler kazanmış olur, kaybeden yarıştan kopabilir mi?
BEŞİKTAŞ: Ligde geride olan Beşiktaş, kupa şokundan sonra, zirve yarışındaki rakibinden yenilgi alması halinde yarıştan kopar. Bu da Beşiktaş’ın iç dengelerini bozar, umudunu azaltır... Ve teknik kadronun da futbolcuların da sorgulanması başlar. Görünen o ki, bu maçın olmazsa olmazı; Beşiktaş’ın kazanmasıdır. Aksi sonuç; rakibinden daha çok Kara Kartal’ı yaralar.
GALATASARAY: Kupa moralli, ligde zirvede... Bu maçın kötü neticesinde bile, şampiyonluk yarışı için Galatasaray, çok yara almaz. Bunun hem iyi hem kötü yanı vardır. Futbolcular gergin olmadan çıkabilir ve istediklerini alabilirler. Bu durumun kötü senaryosu ise; bu rahatlığın futbolcular tarafından başka türlü algılanıp, gerekli disiplin içinde oynamamalarıdır. Takım içindeki tecrübeli oyuncular, bu noktada çok önemlidir.

4 Beşiktaş ve Galatasaray’daki sakat ve cezalıların maça yansıması nasıl olur?
BEŞİKTAŞ: Beşiktaş’ın en büyük kaybı; haftalardır takımının sigortası olan Cisse’nin bu maçta oynamaması ve onun yerine oynayacak futbolcunun da kadroda bulunmamasıdır. Bobo, özellikle fizik yapısı iyi olan iki stoperin yanında bu maçta yer almalıydı. Bu da Beşiktaş için önemli kayıptır. Serdar Özkan ve Serdar Kurtuluş, zaman zaman ön libero zaman zaman da sağ bek olarak kullanılan iki yönlü futbolcular olmalarıyla birlikte, tempoyu yükseltebilen de futbolculardır. Beşiktaş bu maçta, bu futbolcularından da yoksun olması nedeniyle talihsiz bir dönemdedir.
GALATASARAY: Barusso transferi ve Mehmet Topal’ın yükselen grafiğiyle kendisi için önemli olan Linderoth’un yokluğu Sarı-Kırmızılı ekibi etkilemeyecektir. Zaten haftalardır olmayan Lincoln’ün bu maçta da olmaması, Galatasaray’ın dezavantajı değil, avantajıdır. Ayhan’ın eğer hastalığı devam eder ve oynamassa bu maç için esas kayıp bu olur.

02 Mart 2008, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bu orduyla tanışın‘’

Stat projesinin verdiği güven ile gelen ibranın sonrasındaki rahatlık, rakiplerin ligdeki sürpriz yenilgileri ve Denizli’den alınan galibiyetle gülen yüzler Beşiktaş’ta mutluluk meltemi gibi bir esinti yarattı, kupadaki Rize sürprizine kadar... Sevinciyle, hüznüyle bu işler dün olduğu gibi yarın da olacak ve devam edecek. Hedef Türkiye’nin, saha içinde alınan neticeleriyle en büyük, saha dışında ise kurumsal kimliği ve marka değeriyle dünya kulübü olmaktır. Bunun için de Beşiktaş’ın geleceğinin umut penceresini açıp, gün yüzüne çıkmayan değerlerinden bahsetmek istiyorum. Tamamen camia sevgisinden oluşmuş, arkadaki hizmet ordusunun hakkını vermek ve onları taraftarlarla tanıştırmak görevimiz diye düşünüyorum.
Günümüz Yönetim Kurulu’nda görevli Halim Aydın sorumluluğunda çalışan bu ekip, daha önce Sinan Vardar’ın emekleri ve arkadaşım Yemen Ekşioğlu’nun gece gündüz demeden, hiç bir çıkar gözetmeksizin verdikleri destekle Beşiktaş’ın geleceğini yapılandırıyorlar. Onların isimleri her gün gazetelerde yok, resimleri de televizyonlar da görülmüyor belki ama Beşiktaşlılar, geleceği inşaa edenleri, ‘akıllarına’ yazmalılar. Çünkü yazının devamında isimlerini okuyacağınız Beşiktaş neferleri bunları hak ediyor. Mehmet Ekşi Koordinatör ve Teknik Direktörlüğü’ndeki karargahta. İdari Müdürlüğü Suat Taştan yapıyor. Yılların tecrübesi Bahattin Baydar ise Mali ve İdari Menacer. PAF takımı, Fikret Demirer, Mehmet Bulduk, Metin Uzun, Hakan Yurtvermez’e emanet. A Genç, Faruk Şahin, Sarp Yiğit, Mete Bozkurt tarafından çalıştırılıyor. B Genç, Halim Okta, Önder Karaveli ve Necmi Mutlu’da. Yıldızlar ise; Haluk Duranoğlu, Sami Şenol, Muharrem Önen ile birlikte yarışıyorlar. Ömer Gülen bütün çocuk gruplarını başarıyla yönetiyor. Gürsoy Yalçın, Muharrem Önen, Sarp Yiğit de ona yardımcı... Eğitim gruplarından Arzu Alkan sorumlu. Kondisyoner olarak Cemal Büyükerol, Nuri Şahbaz var. Ve Beşiktaş’ın geleceği için en önemli komitesi... Orada gelecek avcıları çalışıyor, kısaca ismi izleme komitesi. Siyah-Beyaz forması ile ter akıtmış, Fikret Demirer, Nejdet Ergün, Muharrem Önen, Nuri Şahbaz da 24 saat orada görevdeler ve unutulmaması gereken destek elemanları, isimsiz emekçiler; Asiye Aydaz, Gökhan Ataş, Hüseyin Kırık, Mustafa Çorum, Hasan Karlı, Erol Erdem, Veli Yücel, Mesut Şahintürk, Endercan Kaplan, Kadir Beşiktaş, Çoşkun Aydoğan, Turhan Baylan, Lütfü Erdem, Havva Kütük, Suna Atalay, Fahri Köse, Akif Eski, Hüseyin Akkoyun, Şaduman Bilmez, Avni Aşçı, İsmail Akyatan bu ordu futbol okullarına da bakıyor. Toplam 7 takım yönetiyor, bunların 6 tanesi liglerde yarışıyor. Ve A Takım’a yolladıkları oyuncular: Emre Özkan, Kenan Özer, Mehmet Sedef, Nahil Tilbaç, Aydın Karabulut, Can Erdem, Erdem Köse, İbrahim Kaş, Ali Kuçik, Batuhan Karadeniz, Bülent Uzun, Serdar Özkan. Bunların içine kiralananları da koyarsanız yapmanız gereken bir şey kalır, o da; bu hizmete şapka çıkarmak, bu başarıyı alkışlamaktır... Çarşı’ya yakışır büyüklükte beklediğim budur, benden kocaman alkış gerisi Çarşı’ya kalmış...

29 Şubat 2008, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Çiftetelli yengeci yendi‘’

Maç günü yazdığımız yazıda her iki takımdan da karşılaşmanın kaderini değiştirecek oyuncuları belirtmiştik. Zaman zaman da her iki takımın nasıl oynaması gerektiğini, tur golünün de yay üstünde takip edilen topa yapılacak vuruşla olacağını anlatmıştık. Bütün bunların yanında hakemi unutmuşuz. Karşılaşmanın başından sonuna kadar gösterdiği ve göstermediği kartlarla; maçın baş aktörü olmayı becerdi!!!
Oyunun başı, sonraki bölümü ve bitişi apayrı sahneler içerdi. Daha 1. dakikada, erken gelecek golün sinyalini veren Hakan’ın 4. dakikada Galatasaray’ı 1-0 öne geçiren golü atınca, oyunun hakimiyeti Lugano atılana kadar Sarı-Kırmızlılar’daydı. Rakibi 10 kişi kaldıktan sonra, herkesin beklediğinin tersi oldu. Galatasaray, daha üstün olacak diye beklenirken Fenerbahçe, çok adamla hücum edip, Galatasaray kalesine gelmeye başladı. 1-0’lık skor avantajı ve rakibin 10 kişi kalması; anlaşılan o ki, Sarı-Kırmızılı futbolcuları, ‘Bu işi bitirdik’ havasına sokmuştu. Oyunun ilk bölümlerinde Fenerbahçe’ye orta alanda ikili sıkıştırmalarla ve erken basarak, top yaptırmayan Galatasaray, bu oyun anlayışını bir kenara bırakınca, Fenerbahçe 10 kişi kalmasına rağmen tehlike yaratan taraf oldu.
Maçın geneline bakarsanız; ‘Her iki takımdan da kimler iyi oynadı?’ sorusuna verilecek cevap: Galatasaraylı futbolcuların isimlerini daha çok sayabilirsiniz. Alex’in etkisizliğine karşı Mehmet Topal’ın mücadelesini; Kezman ve Deivid’in bekleneni verememesine karşın; Ümit Karan’ın müthiş performansını... Tecrübeli kaptanın attığı golle maçın gidişini değiştirmesine; Arda’nın sürekli olumluyu aramasına karşın; Fenerbahçe’de o anlayışta kimsenin olmayışını göreceksiniz.

28 Şubat 2008, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kalli'ye rağmen bir umut var‘’

Galatasaray’ın orta sahası bu maçın kilidi olur. Fenerbahçe’nin pas trafiğini kesip, oyunu da önde oynatabilirse Cim Bom kazanır. Fener ve Beşiktaş maçları Kalli’ye rağmen takımın kazanma hırsıyla aşılabilir. Hem Kalli’nin hem de Aslan’ın yol haritası o zaman çizilir.

1 Önce Leverkusen sonra Kasımpaşa yenilgileri geldi. Bugün Fenerbahçe, pazar günü de Beşiktaş ile oynayacaklar. İki maçta alınacak sonuç, Galatasaray’ın geleceğe dönük yol haritasını nasıl etkiler?
Burada düşündürücü olan; Leverkusen ve Kasımpaşa maçları öncesinde müthiş mücadele gösteren kadronun direncini bu maçlarda kaybetmiş olması. Galatasaray’ın yol haritası, biraz da Kalli’ye bağlıdır. Son iki maçta Kalli, adeta Galatasaray’ın rakibi gibiydi. Yapılabilecek bütün yanlışları yaptı, üstüne üstlük, kırgın ve küsler ordusu haline getirdiği takımda birleştirici değil, sopa sallayan köy muhtarı gibi davrandı. Son maçtaki ısrarı bana, sanki Leverkusen maçındaki kadroyu eleştirenlere, “Alın size istediğiniz kadro” inadından başka bir şey değil gibi geldi. Barrusso’yu oynatacağı yer haricinde, her tarafta denemeye kalkınca, Emre’yi de alışık olmadığı yerde adeta seyircinin önüne atınca, son maçtaki seyirci tepkisine de davetiye çıkardı.
Fenerbahçe ve Beşiktaş maçları Kalli’ye rağmen futbolcuların kazanma hırsıyla kazanılabilir ve hem Kalli’nin hem de Cimbom’un yol haritası o zaman çizilir.

2 Kadıköy’deki 0-0’lık sonuç, Galatasaray adına bir avantaj. Ancak tur için de gol şart. Kasımpaşa önünde forvetlerin formsuzluğu dikkat çekti. Sizce Kalli, derbide hangi golcülerine güvenmeli?
Kadıköy’deki sonuç, Galatasaray için bir avantaj değil. Bu tip ikili maçlarda rakip sahada gol bulmak önemlidir. Fenerbahçe ile berabere kalınca bu kadar fazla sevinmenin, rakibi büyütmekten başka hiçbir görüntüsü olmaz. Kendi sahasında eğer sabırla ve 90 dakikanın sonunda tur atlamayı düşünerek oynamazsa, Galatasaray için tur tehlikeye girer. Forvetlerin formsuzluğu tespitine katılmıyorum. Birkaç hafta öncenin, bol gollü maçların aktörleriydiler. Forvetleri etkisiz kılan; Galatasaray’ın alan daraltarak, pres yaparak, göze hoş gelen futbolunun son maçlarda olmaması ve ileri uçtaki golcülerine gol yollarına pas atacak futbolcuların işlerini tam yapmamalarındandır.
Kalli’nin derbide hangi golcüyü oynatacağından daha önemli olan, oyun planıdır. Eğer Fenerbahçe’yi kalesine yakın bölgeden uzakta tutamassa ve oyunu yavaş oynarsa, Galatasaray turu zor geçer.

3 Galatasaray adına bu maçın kilit mevkileri ve kilit adamları size göre kimler olur?
Aykut, Arda, Ümit Karan, Song ve Mehmet Topal. Galatasaray’ın orta sahası bu maçın kilidi olur, Fenerbahçe’nin pas trafiğini kesip, kendi takımınıda ileri doğru çıkarır ve oyunu da önde oynatabilirse, Galatasaray maçı kazanır.

4 Ali Sami Yen’deki son Fenerbahçe derbisinin faturası hayli ağır olmuştu. Olaylar nedeniyle Cim Bom’a 5 maç seyircisiz oynama cezası verilmişti. Taraftara mesajınız nedir?
Son Fenerbahçe ile bugün oynanacak Galatasaray maçı arasında çok fark var. Geçmiş maçta, Galatasaray tribünü ile yönetim arasındaki gerginlik ve emniyetin sert müdahelesi, işi çığrından çıkarmıştı. Oysa şimdi durum farklı. Öyle bir Mali Genel Kurul yapıldı ki, sonuç ne olursa olsun hiçbir taraftarın takımı riske atacak davranışta bulunacağına inanmıyorum. Galatasaray seyircisi birlik ve beraberlik içinde olmanın zorunlu olduğu bilincindedir.

27 Şubat 2008, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Çifte avantaj Fenerbahçe'de‘’

3 skordan ikisi Kanarya’ya turu getirecek: Galibiyet ve gollü beraberlikler. Bu da ilk maçtaki 0-0’ın dezavantaj değil, avantaj olduğunu gösteriyor. Fener’de maçın kilit adamları, atacakları ve yiyecekleriyle Kezman ile Volkan; anahtar rolüyle Alex; gereksiz faul ve itirazlarıyla Lugano olur.

1 Sevilla galibiyetinin morali, Bursa yenilgisiyle bitti. Bir hafta içinde üç farklı cephede üç zorlu maça (Galatasaray, Ankaragücü, Sevilla) çıkacaklar. Sizce üç cephede başarı oranları ne?
Değişik bir kadroyla, biraz da Zico’nun teknik adam kumarıyla Sevilla galibiyetinin moralinin, Bursaspor maçında gittiği doğru. Ama esas olan, o maçta sahada olan oyuncuların beklentiye cevap verememeleri ve onların moralinin bozulmasıdır. Galatasaray karşısına çıkacak kadro, morali bozuk olan değil, tam tersine hem dinlenmiş hem de Bursa yenilgisinden ders çıkarmış bir kadro olacaktır. Fenerbahçe, Galatasaray karşısında tur atlarsa, bulduğu bu moralle Ankaragücü ve Sevilla maçlarından da istediği sonucu alacaktır. Hafta sonu tokat yiyerek geçiren Fenerbahçeli futbolcular, bir musübet bin nasihattan iyidir sözünü herhalde anlamıştır. Çıkardıkları ders, hem Zico hem de futbolcular için sezon sonunda mutlu sona ulaşmanın yol haritası olmalıdır.

2 İlk maçtaki skor, Fenerbahçe adına bir dezavantaj. Ancak Sami Yen’de atılacak bir gol bile turu getirebilir. Kezman formda, Semih iyileşti. Sizce Zico, Mecidiyeköy’de hangi santrforunu oynatmalı?
Aslında sorunun cevabı, yine sorunun içinde var. 0-0’lık skor Fenerbahçe adına dezavantaj değil, iki skoru içinde barındıran avantajdır. Gollü beraberlikler ve galibiyet, üç neticeli oyunun iki sonucu ise, 0-0’lık sonucun kime avantaj verdiğini daha iyi anlayabiliriz. Golcülere gelince; Galatasaray’ın formda ve sert iki stoperinin arasında Kezman daha şanslı gözüküyor. Ama bundan daha önemlisi Kezman’ın koşu yollarına atılacak topu ve o servisi verecek orta sahayı, Zico’nun iyi kurgulamasıdır.

3 Fenerbahçe adına bu maçın kilit mevkileri ve kilit adamları size göre kimler olur?
Kaleci Volkan, Lugano, Alex ve Kezman... Yukarıda saydıklarımızdan; Volkan ve Kezman attıkları ve yedikleriyle; istediği an maçın sonucunu değiştirebilecek olan Alex ise, bu maçın her tarafını açacak futbolcu kimliğiyle; Lugano da luzümsuz faul ve itirazlarıyla maçın kilit adamları olmaya aday isimlerdir.

4 Kendi seyircisi önünde gol bulamayan Fenerbahçe, Sami Yen’deki binlerce Galatasaray taraftarı önünde tur arayacak. Çok zorlu bu trafikte, Fenerbahçe’nin saha dışındaki çalışmaları nasıl olmalı?
Fenerbahçe’nin forvetleri, özellikle göbekten Alex, kanatlardan Gökhan ve Uğur Boral’la olumlu toplar aldıklarında gol atmakta zorlanmıyorlar. Bunun örneklerini yaşadık. Bursaspor maçını örnek almak hata olur. Kezman ve Semih’in aralarındaki rekabet, Fenerbahçe’nin gol şansı olabilir. Bu maçın golü, forvetlerden çok, dönen toplardan olacak gibi gözüküyor.
Elbette Ali Sami Yen’de oynamak zor ama bu maliyette ve tecrübeli kadronun seyirci baskısından çok etkileneceğini düşünmüyorum. Mühim olan Fenerbahçe’nin bu zorlu virajda, önündeki üç maçı tek tek düşünüp, hem mental olarak hem de fizik olarak teknik heyeti, futbolcusu ve camiasıyla ne olursa olsun hazırlanmasıdır. Bir maçın galibiyeti veya mağlubiyetinin, çok ince ayarla diğer maça etki etmemesini sağlamalıdır tüm yetkilileriyle Kanaryalar.

27 Şubat 2008, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bu lig n'olacak!‘’

Çarşamba gününün coşkulu kalabalığı tribünlerde yoktu, Sevilla maçının heyecan veren 11’i de sahada... Kadroya bakınca; Bir de maç öncesi sahada ısınanlara, üstüne üstlük seyircinin azlığına, stadın havasının aldırmazlığına kaza olacağı belliydi. Bu havada Sevilla maçının ‘hoşluğu’, Bursa maçının nahoşluğuna döndü. Oysa ki bu tip ‘ailece’ değişiklikler daha önceki Gaziantep maçında da yapılmış ve ızdırap romanı gibiydi. Bu tip değişiklikler kenarda oturtuklarınızı; şans vermeden önce, motive edip hazırlarsanız yapılabilir.
Samet Hoca’nın hafta boyunca hazırlandığı rakibinin kadro değişikliği onu da, futbolcuları da şaşırtmıştı. Fenerbahçeliler kendilerinden bekleneni veremeyince, Samet Hoca rahatladı. 5. ve 6. dakikada İlhan becereksizliği, sanki kaçan Fenerbahçe’nin şalterini indirdi, elektriğini kesti. Fenerbahçeli futbolcular pas trafiğini işletemedi.
Bursa’nın tuzağına düşüp ‘oyun boyunu’ uzattılar. Bursa’ya boş alan bıraktılar, Serkan’ın erken sakatlığı ile oyuna giren Sinan da tam istediği pozisyonları bulmuş oldu. Samet Hoca, Sinan’ın karşısında dağınık Fenerbahçe’yi görünce cesaretlenip Volkan’ı alınca, ızdırap dolu anlar başladı. Hadi Zico buna önlem almadı, peki şans verilen futbolcular niye bu duruma aldırmadı.
İlhan ve Semih üzerinden oynama ısrarı, Fenerbahçe’nin yanlışıydı. Egemen ve Ömer, bütün toplarda onları ezdi. Kanarya kanatları oyuna taşımaya çalıştığında Önder ile Vederson, içeri katederek başka bir yanlış yapmış oldular. Ve seyredenlere sordurdular: Şampiyonlar Ligi tamam da, bu lig n’olacak?!!

24 Şubat 2008, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Matador Semih‘’

Sanki deplasmanda oynarcasına ürkek başladı Fenerbahçe maça... Oysa ki, rakip de iki ayaklı eleme maçının birincisinde, kazaya uğramamayı düşünmüştü. Gökhan-Deivid kanadının iyi işlediğini düşünüp, öncelikle oraya tedbir almıştı. Ofansı iyi, defansı zayıf tehlikeli genç Capel’in yerine Duda’yı burada kullanıp, öncelikle çıkışlarını kontrol etmeyi düşünmüştü. Deivid’in iyi gününde olmamasıyla Duda, o kanatta, Sevilla adına başarılı oldu. Roberto Carlos ve Uğur’un önünde oynayan Alves ile Navas’ın bütün etkili oyununu Uğur çıkana kadar önlemeye çalıştı. Gol de Uğur’un aslında kullanamadığı ayağıyla yaptığı güzel ortadan geldi. Saracoğlu’nu bayram yerine çeviren bu gol, Fenerbahçe’nin kötü başladığı maçta, ona oyun üstünlüğünü de getirdi. Aslında Şampiyonlar Ligi’nde farklı olması gereken Alex, Deivid ve Carlos bekleneni veremedi.
Maçın başında çıkış toplarını çok kaybeden Kanarya, biraz daha az hata ile oynamaya başladı. İki ağır stoperi olan Sevilla’nın o bölgesini daha fazla kullanmalıydı. Aurelio’nun 44. dakikada vurduğu kafanın, kaleciden dönüşüne Alex, yakın mesafeden düzgün vursaydı, maçın skoru Fenerbahçe lehine daha açık farklı olurdu. Geçen senenin UEFA Kupası Şampiyonu Sevilla, Fenerbahçe’yi kendi ceza alanından mümkün oldukça uzak tutmaya çalıştı. Usta ayakların, oradan kazanılacak ölü toplarda etkili olacağını bilen İspanyollar, hep önde basmaya çalıştılar. Moskova’dan sonra ikinci Şampiyonlar Ligi golünü kendi kalesine Edu atınca, Kanarya adına ikinci maç için tehlikeli skor ortaya çıktı. Sevilla’nın Capel’i oyuna sokup, maçı koparmak istemesi, Fenerbahçe’nin direnip karşılık vermesi, matador Semih’in golüyle öne geçmesi hepimizi sevindiren sonucu getirdi.

21 Şubat 2008, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Delikanlı Beşiktaş‘’

Hava karlı olunca, görülsün diye; genelde kırmızı topla oynanılır. Peki, dün bizim tribünde, televizyondakilerin de herhalde ekranda göremedikleri sarı-mor renkli topun hikmeti neydi? Önce onu anlatalım: Nike, Süper Lig takımlarına, 200’er adet top vererek, ligimize sponsor oldu. O dönemde, bu anlaşma yapılırken bugünleri düşünmeyenler; kırmızı topu da anlaşmaya koymayı unutunca, dünkü gibi hep beraber sahada topu arar olduk. Şimdi gelelim maça...
Bazı yeri buz, bazı yeri balçık, rüzgarı değişken... Kısacası; futbolu zorlaştıran her türlü şartın varolduğu maçta az daha, ‘Kısmetsizin işi, muhallebi yerken kırılır dişi’ gibi bir durum ortaya çıkacaktı. Üstelikte Siyah-Beyazlılar’da saçma sapan tartışmalarla geçen haftadan sonra, bu zor maçta öncelikle, her şeyleriyle kazanmak için sahada olan 2 takım futbolcularının da kara kışa aldırmadan yaptıkları mücadeleden dolayı kutlamak lazım.
Ankaraspor’un alışık olduğu, Beşiktaş’ın ise alışmadığı saha şartlarına rağmen Kartal, 70 dakika boyunca; topa basan, rakip alanda çoğalan, kötü zemine rağmen pas yapan ve gol arayan takımdı dün gece. Ankaraspor, kendi sahasında oyunu kabul ederek, kaptığı toplarla, hızlı hücum yaparak Gordon ve Gökhan Zan ikilisinin ağırlığından faydalanmayı düşünmüştü. Ama evdeki hesap, 75. dakikaya kadar çarşıya uymadı. Beşiktaş’ta özellikle Cisse, oluşabilecek her Ankaraspor atağına zamanında bastı. Hürriyet ve Adem Koçak’ın yapamadıklarını o, tek başına yaptı. Nobre, Holosko ve İbrahim attı, şampiyonluk yolunun önemli 3 puanını delikanlı Beşiktaş kaptı.

17 Şubat 2008, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI