‘’Şimdi kaza yapılır mı?‘’
Çok değil, iki gün önce yazdık... Başlığını da ‘Son viraj’ koyduk. Futbolu bitiren Olimpiyat Stadı’nın rüzgârını, kötü atmosferini, olumsuzluklara dikkat çektik. Büyükşehir’in ligdeki durumu, ‘bu maçı onlar için önemli kılıyor’ dedik; şampiyonluk yolunda her futbolcu Kara Kartal için gerekli, lüzumsuz kart görülmemesi için uyardık. Ne oldu?.. Az seyirci, İnönü’ye benzemeyen atmosfer, bilenen Büyükşehir, 1 hafta önceki sorumsuz kartın benzeri ile Bobo’nun atılması, erken kalınan 10 kişiyle kaybedilen 3 puan. Önlemini alması gerekenler şimdi eminim, ‘Ders çıkarmalıyız’ diyorlardır. İyi de; ligin sonu gelirken ders çıkarmak değil, ders olacak işler yapmak gerekmez mi?
6. dakikada Necati’nin iki aksak stoperin arasına bıraktığı top ile İbrahim Akın’dan gelen gol. İyi bakan göze, Siyah-Beyazlılar’ın zayıf yerini gösterir şekildeydi. Cisse’nin sakatlığı, Torama’nın işgüzarlıktan gördüğü kart ile boşalan göbek; maç boyunca stoper olup olmadığını anlamadığımız Gordon’un da hatalarıyla Büyükşehir için define adası gibi oldu.
Son haftaların formsuzu Serdar Özkan’ın çabası yeterli değildi. İlk 15 dakika alan daraltarak ve yakın oynayıp yardımlaşarak mücadele eden Büyükşehir karşısında, Beşiktaş zorlandı. Biraz da panikten oyun disiplinini kaybeden rakibi boş alan bırakınca, Beşiktaş istediği golü bulabildi. Kanadı çalışmayan, kaleye direkt paslarla gidemeyen Kara Kartal’da bunları yapacak futbolcu Delgado olmalıydı, onun da canı oynamak istemiyordu. Öne çıkanı olmayan takım halinde kötü oynayan Beşiktaş, bizim beklediğimiz ama başkalarına sürpriz gelen sonuçla kötü bir Cumartesi geçirdi.
‘’Son viraj‘’
Tek tek haftaların geçileceği, her maçın ayrı önemde, ayrı stratejide ve ayrı düşünülmesi gereken haftaları geldi artık ligin. Bugüne kadar oynanılan maçların getirdiği liderlik, bundan sonraki maçların sonuna kadar gidecekse eğer ve de şampiyonluk isteniliyorsa, en önemli engel hep bir önündeki ilk maç olarak görülmelidir. Anlatmak istediğimiz, bir sonraki haftanın ve ondan sonra geleceklerin hesabını, stratejisini, taktik hazırlığını teknik ekip yapmalı futbolcular çıkacağı ilk maça konsantre olmalıdır. Biraz dağınıklık, dikkat bozukluğu, biraz umursamazlık çoğu geride kalan ligin ‘emek haftalarında’ akıtılan terin yazık olabileceği bir şampiyonluk yolu gişesi var bu dönemde Siyah-Beyazlılar’ın önünde. Üstelik bu gişeden geçiş; parayla değil, akılla, tecrübeyle, inançla, dayanışmayla, birbirine güvenle oluyor. Bunları yan yana koyduğunuzda ödemeyi de bu şekilde yaptığında Kartal, gişenin bariyeri kalkar şampiyonluk otobanında, bitiş çizgisinde de damalı bayrağı görür. Bu kadar lafı peş peşe niye sıraladık şimdi ona gelelim.
Bu haftanın ertesinde malum; ya hep, ya hiç derbisi var. O derbinin anlamlı olması içinde, bu hafta sonunda herkesin bildiği gibi bir maç var. Rakip Büyükşehir. Ligdeki durumu rahat değil. Kadrosunda Necati, İbrahim Akın, İlyas, Sertan, Tjikuzu gibi hem kaliteli, hem tecrübeli futbolcular, başlarında da benim yakından tanıdığım teknik adamlığına güvendiğim Abdullah Avcı ve yanında tilki gibi kurnaz Arif Erdem var. Ne istediklerini iyi biliyorlar, hesaplarını da büyük takımlarla oynadıkları maçlarda genelde tutturuyorlar. Derslerini iyi çalışıyorlar, girdikleri sınavdan da iyi notla çıkıyorlar kısacası.
Beşiktaş ise; zorlu bir cumartesiye sakat ve ceza dertleriyle giriyor. Kulağı ve dikkati çekilenler var. Rico gibi ligin sonu gelirken hala form durumu tartışılanlar da işin cabası. Maçın oynanacağı stat ise bildiğiniz gibi futbolun beline kazma vurulan yer. Bu tabloya bakınca, bu hafta sonunun en önemli görevinin yine 12. adama düştüğünü herhalde görmemek mümkün değil. Yolu uzak, sesi dağınık, rüzgarı bol garip statta Kartal’ın gür sese ve durumdan vazife çıkaran, ona sevdalı taraftarına her zamankinden çok ihtiyacı var. Kartal ile ağlayıp, Kartal ile sevinenler için bir hatırlatalım istedik testi kırılmadan, kaza olmadan...
‘’Şov devam ediyor...‘’
Dün gece Kara Kartal şampiyonluğa giden yolda, 12. adamıyla hem tribün şovu yaparak hem de hedefi onikiden vurarak önemli bir engeli daha aştı. 5. dakikada gelen gol ile morali ve oyun dengesi bozulan Trabzonspor karşısında, Kara Kartal ilk yarı boyunca rakibinin de taktik yanlışıyla istediği gibi oynadı. Trabzonspor’un bozulan oyun savunması, en arkadakiyle en uçtaki futbolcunun arasının uzaması, tam da Beşiktaş’taki usta ayakların istediği ve beklediği yanlışlardı. Holosko’nun böyle koşu alanlarını nasıl sevdiğini herhalde Trabzonlular unutmuş olacaklardı ki, bir türlü birbirlerine yakınlaşarak ve yardımlaşarak oyun bütünlüğünü sağlayamadılar. Bunda Kara Kartallar’ın aşırı kazanma istediği ve maça tam anlamıyla konsantre olmalarının da etkisi vardı. Delgado’nun derin pasları, Holosko ve Tello’nun doğru yerlere süratle gidişleri ve gol noktalarının ‘kurnazı’ Nobre’nin golü de böyle geldi. Oysa ki Trabzonspor, İbrahim Toraman yanlızlığına teslim edilen orta alanı o kadar rahat geçiyordu ki, gol bölgesinde final vuruşlarını yapacak futbolcusu olsaydı, sonuç da onlar açısından daha değişik olabilirdi. Hüseyin ve Ayman’lı bölgeye, İbrahim Toraman Serdar Özkan’ın da yardımıyla olağanüstü çaba göstererek bastırınca, Trabzonspor’un oyunu yönlendirebilecek iki ayağı da kilitlenmiş oldu. Büyük takımlar, büyük futbolcuların zor anlarda ortaya çıkmasıyla maç kazanıyorlar. Beşiktaş, kaliteli futbolcularının çokluğuyla ve Rüştü gibi bir tecrübenin varlığıyla, tribünlerdeki seyircisinin muhteşem desteğiyle şampiyonluğa emin adımlarla yürüyor.
‘’Tünelin ucu‘’
Altı ateş, üstü dört kardeşlikte. Beşiktaş arkadan gelmenin motivasyonu ile en öne geçince hedef oldu aniden. Son dakikada kazanılan puanlarla ilgili yapılan hesaplamalardan, neredeyse Kara Kartal’ın liderlikte durmaması gerektiği söylenecek ortam oluşturuldu. Rakiplerin, ligdeki tartışılan kararlar ve aldıkları şanslı puanlar bir kenara bırakılıp, tartışmalar anlamsız bir platforma çekildi kısacası. Şimdiki durum tam şampiyonluğa varmanın stratejisini, politikalarını iyi planlamayı gerektirecek durumdur. Öncelikle bunu belirtelim. Beşiktaş’ın İnönü’de çıkan sesi, İnönü’nün dışında da haklarını korumak için çıkmalı ve rakiplerin yaratmaya çalıştığı, suni hak etmeden orada duruyorlar havası dağıtılmalıdır. 100.yıl şampiyonluğunun ardından Beşiktaş son senelerde tünelin sonunda şampiyonluk ışığını görebildiği en önemli seneyi bu sene yaşamaktadır. Siyah-Beyazlılar bu şansı zora sokacak her türlü engeli aşmayı bilmelidir.
Tavrı, iletişimi, yönetim ağırlığı, karşılaşılacak olaylar karşısında verilecek tepkinin tarzı ve ağırlığı, soğukkanlı ve sağlam duruş, yönetenler için yol haritası olmalıdır son 9 haftada. Saha içinden çıkan liderliğin devamının önemli ölçüde ‘yönetsel beceriyle’ bundan sonra sağlananabilirliğidir anlatmak istediğimiz... Tabi ki anlayana! Ve tünelin ucundaki ışığın daha net görülebilmesi hafta sonundaki maç ile ilgili uyarımız: Kamp yapılan tesisler takımların karargahıdır. Kulüplerde karargah komutanı da başkandır. Mücadele edenler komutanlarını görünce kendilerini güvende hissederler. İşin ölçüsü kaçarsa, komutan çok ortalarda olursa, o zaman da ciddiye alınmaz, aradaki mesafe kalkar, durumlar ‘enseye tokat’ halini alır. Gelelim hafta sonuna; önemli maçın enteresan çelişkisi hücumu seven Ersun hocanın en önemli hücum silahını bu maçtan önce kaybetmiş olması, hücum gücünün azalması. Garanti oyunu tercih eden Ertuğrul hocanın ise defansının defolu olması, elinde çok iyi hücumcuların bulunması. Anlaşılan herkes sevdiğinle değil, elde bulduğunla yemek yapacak bu hafta sonunda.
‘’Bir Alex yapımı‘’
Fenerbahçe, gol oldu yağdı dün gece. Futbol doğrularının çoğunu yapan da Sarı-Lacivertli futbolculardı Saracoğlu’nda. Doğru zamanlama ile topa basan da onlardı, doğru yere pas atan da, hücum çeşitliliği yaratarak çabuk çıkan da, üst düzey de yardımlaşan da hep Sarı Kanaryalar’dı.
Ama dün gecenin en önemli tarafı, Fenerbahçeli futbolcuların profesyonelce sahada sergiledikleri iş disipliniydi. Sevılla gibi bir maçtan sonra psikolojik olarak bu kadar boşalıp, sonra bu maça böyle konsantre olmak Fenerbahçe’nin artık hakikaten Avrupa’nın 8 büyüğünden biri olduğunun göstergesiydi.
Zico, hastalık ve ceza harici kadroda bir değişiklik yapmamıştı. Daha önceki denemelerinden herhalde çıkardığı sonuç buydu. Fenerbahçe koşuyor, koştukça iyi oynuyor, oynadıkça neşeleniyor, neşelendikçe de rakiplerinin neşesini kaçırıyor. Kalitenin yanısıra mücadele isteği ve çok koşup, çabuk düşünüp, düşündüğünü de uygulayarak oynayınca Kanarya, diğer takımları kıskandıracak görüntü çıkıyor. Bu güzelliğin süsü de ‘Usta Alex’ oluyor. Sazı eline alıp çalarsa Brezilyalı, rakipleri için durum ‘Şinanay’ vaziyette hüsrana dönüşüyor. Manisa, Fenerbahçe’nin ekmeğine yağ sürecek şekilde oyunu yetmiş metreye açınca, Kanarya hiç beklemediği kadar rahat hücum edecek alan buldu. Manisa defansının da sürekli pozisyon hatası yapması, gol sağanağının olmasına sebep oldu.
Birinci yedikleri golde, Alex frikiğinde Aurelio kafayı vururken, beş Fenerbahçeli Ufuk’la, Manisa defansının arasında piknik yapıyordu. Allah Yılmaz hocaya yardım etsin. Fenerbahçe’ye böyle oynarsanız, o da gereğini yerine getirir, bir Alex yapımı film seyredersiniz, baş rol oyuncusu da Uğur Boral olur. Tıpkı dün geceki gibi...
‘’Kolay oldu‘’
Öncelikle yazalım: Ali Sami Yen’e giriş ızdırap. Zaman zaman biz de, ‘Şampiyonluğu kovalayan takıma destek böyle mi olmalı?’ sitemi yapıyoruz ama gelmeyenler de haklı. Maraton’un giriş karanlığı, açıkların turnike darlığı, VIP’nin uzayan giriş kuyrukları, tarih yazmış stadın zorlukları.
Bizce bir yönetici bunlara mutlaka bakmalı, önümüzdeki maçlarda çok ihtiyacı olan taraftarında maçlara rahat girişini sağlamalı.
Gelelim maça: Yazının başlığı gibi, Galatasaray açısından maç kolay oldu. Zoru kolaya çeviren ise, Galatasaray’ın aşırı kazanma isteğiydi. Beklenen onbir dışında Cim Bom sahadaydı. Ayhan-Şükür kulübede, makas yiyen Barış ve Barrusso, sakat Song ile beraber tribünde. Sahada ise Sabri önünde Mehmet Güven tercihi ve Topal’ın dizilişteki göbek yalnızlığı,
ilk görüntüdeki soru işaretleriydi. İki takım da benzer oyun planıyla sahadaydı. Topal’ın karşılığı Kayseri’de Saidou oldu. Mehmet Topuz’un yardıma geldiği anlarda Kayseri daha etkili olabildi ama o kadar çok top kaybıyla oynadı ki, Galatasaray’ın ekmeğine yağ sürdü. Cim Bom’un her yerine yetişen Mehmet Topal’ın üstün performansı, Servet’in savaşçı ruhu, Ümit Karan’ın golcü kalitesi Galatasaray’ı geceden 3 puanla çıkardı.
Cim bom adına topa basıp, oyunu yönlendirecek ve acemice çıkışlar yapan Kayseri’yi arkada eksik yakalatacak futbolcuyu, Lincoln olarak Kalli düşünmüştü. Ama Lincoln istiktarı(!) bozmadı, yine kendinden bekleneni veremedi. Taksit taksit oynadı, diğer maçlara göre daha çok koştu ama sonuca etkisi yoktu. Kayseri’nin hücum etkinliğini Servet ve Emre ile, orta sahadaki agresif baskısını Mehmet Topal’ın mücadelesiyle ve rakibinin defansını da Nonda-Ümit Karan ustalığıyla Sarı-Kırmızılılar aşmasını bildi.
‘’İnanmıştı çocuklar‘’
Böyle maçların taktiğini tekniğini yazmak, saha içinde yapılanıyla yapılmayanını anlatmak, teknik adam ve oyun analizi yapmak, insanın içinden gelmiyor. O muhteşem atmosfer, sahaya gönül koyan cesur yürekler, maç sonunda havaya kalkan eller, çeyrek final güzelliğine kavuşturan emekler, gecenin tüm futbolseverler için güzellikleriydi. Cehennem olacağını söyleyen İspanyollar’a Fenerbahçe önce cenneti, sonra da cehennemi gösterdi. Yanlışları baştan yaptık, doğruları sona sakladık. Volkan berbat iki gol yedi, muhteşem üç penaltı çıkardı. Yani fazlası vardı.
Son iki senenin UEFA Şampiyonu, aslında ‘malumun ilanı’yla oyuna başladı. Yani bilineni tekrarladı. Herkesin konuştuğu ve beklediği ilk onbeş dakikasında baskı kurucaklardı, kurdular. 9. dakikada 2-0 geriye düştük. Ama inanmıştı çocuklar, yılmadılar; çünkü cesurdular. 20. dakikada gelen gol, turun sinyali gibiydi. 41. dakikada yediğimiz ise bizi adeta çökertti.
Enteresan bir gece oldu. Kalbimiz bir gitti, bir geldi. Aynı maç gibi. Rakibi ceza sahamızdan uzakta tutmadığımız bölümlerde hep tehlikeyi biz yaşadık. Sevilla’nın tempoyu düşürdüğü anlarda ise bizim üstünlüğümüz ortaya çıktı. Fenerbahçe’nin biraz şansı olsa, bu maç bu kadar uzamazdı, hak ettiğini daha çabuk alırdı. Bütün futbolcuları alınlarından öpmeli, hiçbirini ayırt etmemeli. Hepsi verebileceklerinin en fazlasını verdiler. Hem kendilerini hem camialarını tarihte altın bir sayfayla çeyrek finale taşıdılar.
Onlar futbolun, Fenerbahçeliler’in ve Türkiye’nin gururu oldular. İnanmıştınız çocuklar, başardınız...
‘’Koltuk sevdası‘’
Maç saatine yakın açan havayla, stadı dolduran her iki takım seyircisiyle, 90 dakika boyunca temposuyla, futbol oynamaktan başka bir düşüncesi olmayan futbolcularla İnönü’de zevkli bir derbi gecesi yaşandı. Bünyamin Gezer için, hep birlikte öyle şeyler yazdık ki; futbolularda, teknik adamlarda herhalde onun etkisiyle hakemle oynamayı da bir kenara bırakmışlardı futbol gecesinde.
Bu maç öncesinde evinde oynadığı son 4 maçını kazanmıştı Kara Kartal. Cim Bom ise son 3 deplasmanından galibiyetle dönmüştü. Fener maçının morali, puan cetvelindeki ‘avans’ Sarı-Kırmızılılar’ı rakibine karşı biraz rahatlatmıştı anlaşılan. Eksiği, sakatlığı çok Kartal, maçın her anını, rakibine nazaran daha çok kazanma istediğiyle oynadı. Puana ve galibiyete alkışlanacak şekilde konsantre olmuşlardı. ‘Ekmek aslanın ağzında’ sözünü hatırlatacak zorlu gecede, Aslan’ın midesinde duran 3 puanı hakederek kazandılar. İki takım da beklenin kadrolarıyla maça çıktı. Beklenmeyen ise; göbeği sorunlu Beşiktaş’a karşı Galatasaray’ın ısrarla kanatlardan oynamayı tercih etmesiydi. ‘Kanat’ savaşında Kartal, daha üstündü. Maçın adamı Tello; hızlı, Sabri ve Barış’ın kulvarını onlardan daha etkili kullandı. Bunu yapmakla kalmadı, aldığı toplarla içeri kat ederek Beşiktaş adına Galatasaray kalesinde en çok tehlike yaratan Siyah-Beyazlı futbolcu da o oldu. Beşiktaş olağanüstü yardımlaşarak orta sahadaki ilk toplara iyi bastı, kazandıkları topları da akıllıca forvetlerine çabuk çıkardı. Arda’yı önde iyi kontrol edip, olması gereken bölgeden daha geride oynattılar. Ümit ve Hakan Şükür’e gelecek pas yollarını tıkadılar. 46. dakikada Hakan’ın yapamadığını 5 tane peş peşe kornerden 56. dakikada Galatasaray’ın belalısı Nobre yapınca, 137 haftalık liderlik koltuğu sevdası mutlu sonla ve hakederek Kartal’ın oldu.