Arama

Popüler aramalar

‘’Yiğit 'O'‘’

iki takımında yönünü belirleyecek kader maçını, çok isteyen Kara Kartal hak ederek aldı öncelikle bunu belirtelim. Ve bu mücadeleyi yapan futbolcuları da yürekten alkışlayalım. Delgado gibi bir ustanın yokluğu, Serdar Özkan çalışkanlığının sahada olmaması, Baki’nin sakatlığı, Bobo gibi önemli bir silahın cezaya takılması, Rico’nun dışlanması Beşiktaş’ın dertleriydi maç öncesinde. Siyah-Beyazlı futbolcular o kadar iyi motive olmuşlardı ki, dertleri zevke çevirdiler. Sivassporlular da, Beşiktaş’ın galip gelmesi için yapmaması gerekenleri yaptılar. Erken yedikleri golle oyun disiplininden koptular. Daha önceki maçların, çok koşan ve yardımlaşan, birbirine yakın oynayan Sivasspor, bu maçta aynı görüntü de değildi. Golü yeyince şuursuzca işler yapmaya başladılar. Birbirinden kopuk oyanayan Sivaslılar’ın arasına, Beşiktaşlı futbolcular akıllıca girdiler. Özellikle Holosko’nun bayıldığı boş alanlar ortaya çıktı. O da maçın kaderini değiştiren adam oldu. Rüştü doğru işler yaptı.Maçın adamı genç Aydın, Abdurrahman’ın çıkış anındaki boşlukları iyi değerlendirdi. Nobre Sivas stoperlerini dengesizleştirdi, top indirdi, top sakladı. Tello alışık olmadığı yerde, Delgado kalitesinde belki değil ama çok çalışarak iyi işler yaptı. Cİsse ise oyunu öne taşıyarak, Sivaslılar’ın kendi bölgelerinde kalmasını sağladı. Rakibini fizik gücüne aynı şekilde karşılık veren, kalitesini de üstüne koyan Kara Kartal, Yiğidolar’ın şehrinden Yiğit ‘O’ dedirtecek 3 puanla ayrıldı.

07 Nisan 2008, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Akıl ayağa kalk!‘’

Evet... Sonuçlar kötü geldi son haftalarda. Önce İstanbul Büyükşehir Belediye’ye, sonra Fenerbahçe’ye kaybedilen puanlar, çıkan çatlak sesler, istenmeyen gelişmeler... Hepsi Beşiktaş’ı, sezon başındaki hedefinden çevirecek tuhaf işler. Sonrasında, bunlara çare bulacak kişiler, hisleriyle hareket edip akıllarını bir adım geriye çekince, esas tehlike o zaman başladı Siyah-Beyaz için.
Liderin gerisine düşülebilir bu devam eden ligde, önümüzdeki haftalarda hatta yeniden lider de olunabilir, bu da mümkündür. Ama şartı, aklın geride durması değil, bir adım öne çıkmasıdır.
Uğur diye değiştirilen koltuklar, ‘motive ediyorum’ zannedilerek, motivasyonu bozacak saçma sapan laflar olmamalıdır bundan sonraki yol haritasında Kartal’ın. Gazetelerdeki haberlerden prim yaptığını zanneden boş konuşanlar da susmalıdır, işine bakmalıdır; bilebildiğince, becerebildiğince!.. ‘Kerameti kendinden menkul’ zannetmemelidir çok bilmiş görünenler. Orası Beşiktaş kulübüdür ve ‘büyüktür’.
Büyüklüğün içinde, küçük konuşmamalıdır iyi görenler. Az lafa çok iş sığdıracak kafalar gereklidir kısaca Kartal’da. Derbi öncesinin başı bozuk haberleri, ‘paramızı alamadık’ sızlanmasındaki yabancıları ve onlara verilecek cezayı açıklayarak, kabadayılık yaptığını zannedenler olmamalıdır Beşiktaş içinde.
Şimdi aklın ayağa kalkması gerekir. Hedef Şampiyonlar Ligi’ne katılmak ise eğer, sağduyuyu akılla birleştirenler bunu başarabilirler. Başkanlar ve kaptanlar, fırtınalı denizlerde belli olurlar. Sığ kafalar, sığ denizde yüzdürdükleri geminin önemli olduğunu zannederler. Beşiktaş okyanustur, fırtınaları olan, iyi idare edildiğinde bilenlerin elinde dalgalarla coşan, anlayan için 100 senelik büyüklüktür Siyah-Beyaz. Anlamayanı, tsunami ile götürecek, bir dal üstünde kâbus gösterecek günler gelmeden son kez söyleyelim; akıl ayağa kalkmalıdır.

04 Nisan 2008, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Londra'da şenlik var‘’

Devler Ligi’nin yeni devini dün gece Saracoğlu’nda gördü herkes. Gökhan’ın yokluğu, tecrübeli Carlos’un sol taraftaki eksikliği hep kafalarda soru işaretiydi. Ne de olsa rakip Avrupa’nın devi, hem de zengini Chelsea’ydi. Ama maç da Kadıköy’deydi. 55 bin seyircisiyle sahada 11 cesur yürek, kötü başlasa da müthiş bir finish yaptı. Grant’ın daha önce oynamadıkları yerde oynattığı Essien ve Joe Cole, bizim için avantaj oldu. Şampiyonlar Ligi’nin 8 maçta 2 gol yiyeni, 9. maçta 2 gol birden Kadıköy’de kalesinde gördü. Oyunun ilk yarısında zorlandık, tempoyu düşük tuttuk. Çabuk çıkamadık, çabuk da dönemedik. Futbolun doğrularını Chelsea yaptı. Üstümüze çabuk geldiler, önde pres yaptılar. Kaptırdıkları anda da çok çabuk kapandılar. İlk şutu 22. dakikada Aurelio ile, ikincisini 64. dakikada Alex ile atabildik. Golü yedik, bozulduk. Ama işte büyüklük burada oluyor. Kendi kalesine golü atan Deivid’ten başlayarak tüm Fenerbahçeli oyuncular, büyük olmanın gereğini yerine getirdiler. Yılmadılar, durmadılar, oyundan düşmediler. Zico’nun, Kazım ile ateşlediği, Deivid’in ‘Ben buranın kralıyım’ dercesine uzun mesafeden çıkardığı füze, hem Türk futboluna hem de Fenerbahçe’ye ilaç gibi geldi. Devrilmez denilen dev... Kadıköy’de tuş oldu.
Evet... İki ayaklı eleme maçı oynuyoruz. Bu doğru. Ama evindeki bu galibiyetin tadını tüm Türkiye çıkarmalı. Kendine güvenen İngiliz’e, Fenerbahçe’nin Saracoğlu’nda verdiği dersi, herkes ayakta alkışlamalı, şapka çıkarmalı. Şimdi Londra’da şenlik var şenlik. Buradaki inancı oraya taşıyoruz, taktiği bir kenara bırakıyoruz. Kalbimizle İngiliz çimlerine çıkmaya hazırlanıyoruz. İnanıyoruz ki, şenlik olacak ve Fenerbahçe, bu turda herkesin şapkasını uçurtacak. Başkanı’ndan, malzemecisine herkesin eline; futbolcuların yüreğine, bileğine sağlık.

03 Nisan 2008, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kalli gelmeseydi!‘’

Zaten seyircisi yok maçın, tadı kaçık anlayacağınız. Şampiyonluğu kovalayan iki ezeli rakipten biri ağır yaralanmış dün gece İnönü’de, iş başa düşmüş. Cim Bom’un kendi biletini kendi keseceği bir maç vardı dün Sami Yen’de. Herkes inanmış, zor durumdaki Antep kafalarda aşılmış, Fenerbahçe’yle yarışta yanlız kalınmış diye düşünülürken kadrolar geldi elimize, bulmaca çözer hale geldik hepbirlikte. Arka taraftaki beş kesiciği nereye yerleştireceğimizi şaşırdık. Volkan soldaydı tamam, ee Servet de bugüne kadar yerinde herkesten en iyi. Geriye kalan Sabri, Song ve Emre’ye yer ararken maç başladı. Anladık ki herkesin yerleştiremediğini, Kalli yerleştirmiş Galatasaray’a. Nereden aklına geldiğini anlayamadığımız tuhaflıkla Servet’i koyuvermişti önliberoya. İlk beş dakikada, 4 gol pozisyonu buldu Antep, üstelik biri de çizgiden çıkan.
Galatasaraylılar’ı çileden çıkaran dağınıklığı yaratan Kalli ‘taktik saçmalığı’ 45.dakikada da ikinci kere çizgiden çıktığında top herhalde ikinci yarı bir çare üretilir diye düşünenler avuçlarını yaladılar. Zor durumdaki Antep’e beş kesici ve uçta da üç geri dönmeyen Hakan, Lincoln, Ümit ile oynayan Galatasaray’da, Mehmet Topal’ı kalabalık orta sahada yanlız bırakmak, hangi futbol zekasının ürünüydü anlayamadık. Antep’te Beto’nun yalnızlığı, Cim Bom da Hakan-Ümit Karan pas çaresizliği maç boyunca sürdü. Arda sakatlığı, Hasan’ın kulube hapsi, Barusso, Nonda, Bouzid kadro dışılığı şampiyonluk yolunda takımı yönetenlerin yanlışlarıydı.

31 Mart 2008, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’İki perdelik oyun‘’

İlk 20 dakikasında Fenerbahçe istediklerini yaptı maçta, Beşiktaş ise yapmaması gerekenlerle sahadaydı. Her iki takımda iki önliberosuyla orta sahada oluşabilecek tehlikeleri önlemeyi düşünmüştü. Hazır olmayan Cisse ile asıl yeri önlibero olmayan Serdar Özkan’a karşılık, Fenerbahçe’de Aurelio-Maldonado ikilisi doğru saha paylaşımı yaparak Sarı-Lacivertliler’in oyunun ilk bölümünde üstün gözükmesini sağladılar. Alex’in boşalttığı yerleri Aurelio, hem tecrübesi hem çalışkanlığı ve doğru zamanlamasıyla kapattı. Maldonado ise, biraz daha geride defansın önünde basit ama doğru hamlelerle sigorta görevi yaptı.
Hem Beşiktaş’ın hem de Fenerbahçe’nin sağ taraftan hücum etme planları ilginçti. Tello’nun ileri çıkışı ve İbrahim Üzülmez’in haftalardır süren formsuzluğunu Sarı Kanaryalar, Deivid’in yokluğunda Uğur ve Kazım ile çok iyi kullandılar. Kazım kendinden beklenilenin üstünde performans ile sahadaydı. Yine de aldıklarını daha çabuk görebilse ilk 20 dakikada oyun Fenerbahçe lehine farklı skora ulaşabilirdi. Sarı-Lacivertliler, her çabuk çıkışlarında göbeği delik-deşik Beşiktaş’ı elini kolunu sallayarak rahatlıkla geçebildiler. Beşiktaş, Uğur Boral çıkışlarını ve Vederson yalnızlığını kullanmak istese de, sağ tarafı bu oyun planını tam olarak uygulayamadı. Delgado ve Nobre, geri gelerek top almak isteyince, gol bölgesinde ilk yarıda Beşiktaş bir türlü çoğalamadı.
İkinci perdede Fenerbahçe, rakibine adeta gol davetiyesi çıkardı, Beşiktaş da bu daveti geri çevirmedi. Usta Alex sahneye çıktı, şampiyonluk yürüyüşünün son sözünü İnönü’de söyledi.

30 Mart 2008, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ah Bobo, vah Deivid!‘’

Gereksiz yere oyundan atılan Bobo, bu maçta oynamalıydı. Kilit oyuncular Delgado ile Cisse olur. Beşiktaş kaybederse değişim yaşar

Beşiktaş’ın kilit oyuncuları kimler olur?
Matias Delgado ve oynarsa Cisse olur. Hücumcularını etkin olarak kullanabilmesi için Matias Delgado’nun mutlaka bu maçta ekstra işler yapması gereklidir. Şu andaki futbol yapısına bakarsanız da Delgado’dan başka bunu yapacak kimse yok gibi görünüyor. Cisse ise özellikle çok koşmaya başlayan, iyi mücadele eden ön liberolar savaşının baş aktörü olmalıdır. Aksi takdirde, Beşiktaş’ın orta sahası düşer. Sürpriz adamı Tello olacaktır maçın. Kayıbı ise bu maçta oynamayacak olan Bobo’dur.

-Bobo’nun eksikliği Kartal’ı nasıl etkiler?

Deivid gibi lüzumsuz yere oyundan atılan Bobo, bu maçta Holosko ile birlikte olmalıydı. Özellikle Lugano ve Edu ikilisini, yaslanarak, fizik olarak rahatsız edebilecek ve Holosko’ya koşu açabilecek oyun rahatlığını Beşiktaş istediği gibi bulamayacaktır Bobo’nun yokluğunda. Holosko ve Nobre iki gezen santrfor tipi olduğu için Bobo tipinde duvar yapabilecek sağlam bir santrfor eksikliği, Beşiktaş için derbi öncesi şanssızlıktır.

-Ertuğrul Sağlam nasıl bir taktik izlemeli?
Beşiktaş kendi sahasında geri düştüğü puan cetvelinde öne çıkmak, bıraktığı liderliği geri almak istiyorsa, takımı birbirine mutlaka yakın oynatmalı. Compact bir oyun planı uygulamalı. Fenerbahçe’de, Alex’den çıkacak takım savunmasını bozacak toplar ve orta sahada iyi pas yapan oyuncuların arasına, kendi oyuncularını sokarak pas alışverişini bozmalı.

-Fenerbahçe’nin Chelsea sınavı, Beşiktaş’ı etkiler mi?
Beşiktaş, Fenerbahçe’nin maçlarıyla ilgilenmez. Şu anda bulunduğu durum itibariyle, mutlak kazanmak ve kaybettiklerini geri almayı düşünür. Chelsea maçına yönelik herhangi bir düşüncesi olur ise Beşiktaşlılar’ın, büyük yanılgı olur. Beşiktaş, kendi ipini kendi kesmek için sahaya çıkacaktır.

-Beşiktaş kaybederse ne olur?
Beşiktaş kaybederse, değişim olur. Kimse ligdeki hedefinden de uzaklaşmış ve diğer hedeflerini kaybetmiş bir Beşiktaş’ta, değişim olmayacağını iddia edemez. Yapılan transferler, harcanan paralar ve konulan hedefe bakarsak, ne demek istediğim daha iyi anlaşılabilir.

Deivid, derbi için en büyük kayıp. Aurelio, takımın sigortası, Kezman da maçın adamı olabilir. Yenilgi Fenerbahçe’yi fazla etkilemez
-Fenerbahçe’nin kilit oyuncuları kimler olur?
Kezman, Alex’in oyun içindeki etkinliğine göre Fenerbahçe’de maçın adamı olabilir. Aurelio baskı altındaki Fenerbahçe’nin sigortası olacaktır. Gökhan ise, önünde Deivid olmamasına rağmen Tello-İbrahim Üzülmez arasını çok iyi kullanacaktır. Sol taraftaki Beşiktaş çıkışlarını, kendi avantajına çevirebilecek

-Fenerbahçe, cezalı Deivid’i arar mı?
Nereden çıktığını anlamadığım o tuhaf el temasıyla Deivid atıldığında, derbi için ‘işte büyük kayıp’ demiştik. Kanarya’nın oyun planına baktığımızda, bu konuda ne kadar haklı olduğumuzu daha iyi anılıyoruz. İbrahim Üzülmez’in son haftalarda düşen performansı, Tello’nun öne çıkınca yarattığı tehlikeleri, Gökhan-Deivid ikilisi hem önler, hem de Kartallar’ın ağlanacak tarafı olarak kullanılabilirdi. Deivid’in zaman zaman içeriye girerek açtığı boşluktan, Gökhan’ın getireceği etkili topları Fenerbahçe arayabilir.

-Zico’nun taktiği ne olmalı?
Her iki sonucun yarayacağı bir maça çıkıyor Fenerbahçe. Galibiyet kaymaklı ekmek kadayıfı olur ama beraberlik de deplasmanda alabileceği iyi bir sonuç. Holosko’nun koşu alanını daraltırsa, Nobre’nin final vuruşlarına önlem alırsa ve Tello’nun gol bölgesine taşıdığı toplara önceden basarsa, Alex de hata yapan iki stoperin arasına Kezman’ın koşu yoluna pas atabilirse Fenerbahçe istediği sonucu alır.

-Chelsea sınavı, Fenerbahçeli oyuncuları etkiler mi?
Eğer derbi olmasaydı belki Chelsea maçının düşünce dağınıklığı oluşabilirdi. Futbolcular da biliyorlar ki, Chelsea maçındaki herhangi bir istenmeyen sonuç, ellerinde sadece Süper Lig’i bırakacak Ne olursa olsun ezeli rakipleriyle oynayacakları bilinciyle önceliği Beşiktaş’a vereceklerdir.

- Fenerbahçe yenilirse ne olur?
Geçen senenin şampiyonluğu, bu senenin Şampiyonlar Ligi Çeyrek Finali ve yapılacak büyük transferlerle önümüzdeki sene Devler Ligi’nde iddialı olunmasıyla ilgili haberlerin çıkması, mutlak bu debiden galip ayrılmak istemesine rağmen, Fenerbahçe’nin mağlubiyeti de onun ruhunu okşayacak artılardır. Rakibi gibi ya hep ya hiç maçı değildir, bu maç Kanaryalar için.

29 Mart 2008, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Başkan'a mektup...‘’

Geldiği gün dağıttığı kitapçıktaki hedefleri ‘ıskalayan’ Özhan abinin gelişi gibi, başkanlık süresince yaptıkları ve gidişi de camiada hava boşluğu yarattı. İyisiyle kötüsüyle, doğrusuyla yanlışıyla uzun sayılabilecek bir periyotta başkanlık yapan Özhan abiye getirilecek çok eleştiri var. Camianın parçalanmışlığı, borç yükünün artması, kaybedilen Mecidiyeköy’deki stat yeri ve onun yanında alınamayan likör fabrikası arsası, Riva’nın azaltılan imar hakları, Türkiye’ye her spor dalının gelmesinde ve gelişmesinde önemli rolü olan Galatasaray’ın amatör takımlarının, özellikle bayan voleybolunun durumu gibi birçok konuyu Özhan başkanın eksileri olarak bir kenara yazabiliriz. Ama ondaki Galatasaray sevgisini ve sarı ile kırmızıdan başka dünyası olmayan yaşantısını yazmak da bizim borcumuzdur. Yaptıkları ve yapamadıklarıyla Özhan abi, Galatasaray tarihinin sayfalarına geçmiştir, artık karar tarihindir diyelim, yeni başkan Adnan Polat’a dönelim...
Eski arkadaşım ve dostum olan sevgili Polat’ın kişiliği ve yapısını birçok kişiden daha iyi bilirim. Galatasaray’da iyi işler yapacağı inancını yitirmemek için önemli birkaç konu aklıma takıldı. Ne dedi Adnan Polat? Kendisine başkanlık yolunu açan Özhan Canaydın’a kulüp binasında oda vereceğini söyledi öncelikle. Sevgili Özhan başkana oda vereceksen tavsiyem, eski başkanların yaptıklarına bir bakmandır. Florya’yı kazandıran Ali Uras’ı, Riva’yı alan Selahattin Beyazıt’ı, Ali Tanrıyar’ı, kulübe para verip hiç konusunu gündeme getirmeyen, büyük hizmetleri olan Alp Yalman’ı, Galatasaray tarihindeki en önemli iki Avrupa kupasını getiren Faruk Süren’i ve diğerlerini unutursan, atanmış başkanlığın sinyallerini verirsin. Diğer önemli konu da ayrılamadığın Feldkamp ile ilgili. Ona mutlak bir yer bulmak istiyorsan, kendine danışman yapıp işyerinde tutabilirsin. Geçen maçtaki kadronda 5 altyapı oyuncun varken, Süper Lig ve 1. Lig’de 25’in üzerinde altyapı futbolcun oynuyorken, yurt dışı ve yurt içi birçok başarıya imza atmış altyapı çalışanlarından başta Ali Yavaş olmak üzere bir özür borcun olduğunu hatırlatmak isterim. Galatasaray’ın kaynaklarını kurutmayacağını, Ali Yavaş ve ekibini kırmayacağını düşünerek yapacağın doğru işlerde destek olacağımı belirtir, başarılar dilerim.

28 Mart 2008, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sadece üç puan‘’

Seçim sonrası geçim derdindeki vatandaş gibi, Cim Bom’da puan peşine düşmüştü Ali Sami Yen’de... Denizlispor’un neredeyse hücumcusuz çıktığı, sadece Yusuf’la bulabilirse, gol atmak için plan yaptığı maçta Ahmet Akcan’da kendisini zorda bırakacak kararla Ayhan’ı kulübeye çekmişti. Bütün lig maçlarını aynı taktikle oynayan Denizli, bu maçta da geride kalabalıklaşıp, oyunu sıkıştırdı. Cim Bom da o sıkışıklık içinde ‘avara kasnak’ dönüp durdu. Orta sahasını sadece topa basmak ve top çalmak için kullanan Denizli’yi açacak anahtar Lincoln, Ayhan ve Arda gibi, aldığını-verdiğini bilebilen, oyunu yönlendirebilen futbolculardır. Arda çizgide oynayınca, Lincoln de sakatlıktan olmayınca, aslında tek çare Ayhan’dı. Bunun için maçın son çeyreğine kadar beklemek anlamsızdı. Fromsuz Barış’ın yerine Okan’ı bir çizgide, Arda’yı diğerinde oynatıp, Ayhan’a ikilinin arkasında oynatmalıydı Ahmet hoca. Arda’nın sağ ve sol kanatlardan getirdiği toplar hep etkili oldu. Hakan ve Ümit’in kalabalık Denizli defansı arasında sıkışması ise, Galatasaray’ın 3 puanı almasını maçın son dakikalarına bıraktı. Servet’in ‘servet’ değerinde attığı gol, iyiydi ama, defansta geçen maçlara göre hatası daha çoktu. Denizlispor’un tecrübeli stoperi Kratochvil’in ve Bülent Ertuğrul’un çıkmasıyla, Güvenç hocanın bütün oyun planı bozuldu. Galatasaray’ın son 30 dakikadaki tek kale oyununu o da çaresizce kulübeden izledi.
Maçın özeti: Futbolcular iyi niyetli, mücadeleleri istekli, oyun kötü, 3 puan ise mükemmel.

24 Mart 2008, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI