‘’ABD yarı-finalinde bir Türk !‘’
Dün teklerde kadınlar tatildeydi. Çift kadınlarda ise İsviçreli Martina Hingis şampiyonluklarına anlaşılan bir kupa daha ekleyecek. Partneri İtalyan Pennnetta ile birlikte 3 no.lu seri-başlarını yenerek finale kaldılar. Hingis 1998’de yine burada çift-kadınlar şampiyonu omuştu. Pazar günkü finaldeki rakipleri Rus Makarova-Vesnina çifti. Makarova yarın da Serena Williams ile teklerde yarı-final oynayacak.
Erkeklerde ise çeyrek-final maçları vardı. Unutulmaz şampiyon Goran İvanisevic’in koçluğunu yaptığı Marin Cilic turnuvanın ağır-toplarından Çek Tomas Berdych’i Wimbledon’dan sonra New York’ta da geçti. 36 saat önce Gilles Simon ile 5 set ve 4.5 saate yakın oynayan Hırvat teniscinin performansına şapka çıkarmak lazım. Bazen “günü değildi” diye bir terim kullanırız. İşte dün Berdych’in günü hiç değildi. Bu seviyede bir tenis maçında servisiniz tutmazsa maçı baştan kaybettiniz demektir. Üçüncü sette toparlanmaya çalıştı...Hatta 4-2 ileri geçti. Ama bir puan esnasında çevirmeye çalıştığı topun iki kez sıçradığı kararına itiraz etti. Hakem haklı çıktı. Sonra konsantrasyonu gitti ve üçüncü seti de tie-break’ten vererek (62, 64, 76) New York’a veda etti.
Sonra sıra geldi gecenin(sabahın) maçına : Tenis tarihinin tartışmasız en büyük raketi Roger Federer ile başarılı günlerine geri dönmeye çalışan üstün yetenekli Fransız Gael Monfils. Dün yazmış olduğum gibi maçın başlarında Monfils geriden oyununu tutturdu. Yerden tam kalkmadan vurduğu uzun, derin toplarla Federer’i toparlanmadan yakaladı. İsviçreli ilk iki set sonuna kadar uzun bir süre oyunu kontrolü altına alamadı. Sadece yanıt vermeye çalıştı. Voleye bile gelemedi. Üçüncü seti ucundan almasına rağmen dördüncü sette rakibi yine üstündü. Ta ki iki maç topu attı ! Evet Monfils 4.sette 5-4 ilerideyken iki maç topunu lehine çeviremedi ! Daha doğrusu Federer bu puanları fevkalade oynayarak kendi lehine çevirdi. Yetenek, tecrübe ve inanılmaz bir özgüven desek hiç yalan olmaz. İşte maç ta buradan döndü. Bundan sonrası haşmetmeabları için çok kolay oldu (46, 36, 64, 75, 62). İşin ilginç yanı 28 yaşındaki Monfils fiziken bitmişken 33’lük İsviçreli sanki bir maç daha oynayacakmış gibiydi.
Bugün tek kadınların yarı-finalleri var. Serena Williams, Ekaterina Makarova karşısında zorlanacağını düşünüyorum. Rus raket sabırlı, sürekliliği olan ve en önemlisi solak biri. Üstelik 2012’de ABD’liyi Avustralya’da saf dışı bırakmışlığı var. Yani onu yenebileceğini biliyor. Yine de favori Williams’dır. Açıkcası Serena için yarı-final maçı (kazanırsa çıkacağı) finalden zor olacaktır.
Diğer yarı-final maçı Çinli Shuai Peng THY güzeli Danimarkalı Caroline Wozniacki karşısında. Favori Wozniacki olmakla birlikte Çinli raketin maç başlar başlamaz onun üzerine gelerek dengesini bozmaya çalışacağını düşünüyorum. Kırılgan bir yapısı olan Danimarkalı eski oyununa dönerse özgüven kazanmış Peng karşısında işi zor olur. Hoşkalın.
‘’Duyguların Yardımı Olmaz !‘’
Ona şöyle söylemiş : “Duygularının sana sahada yardımı olmayacaktır. Onlar sadece zayıflıklarını rakibinin görmesini sağlayacaklardır.” Dün Djokovic-Murray maçını izlerken işte aklıma bu büyük şampiyonun nasihati geldi. Anlaşılan Lendl onunla yolunu ayırır ayırmaz Murray kendisine verilen tüm önerileri bir kenara bırakmış. Tevekkeli değil 1.5 yıldır değil şampiyonluk bir final bile göremedi ! Bu fevkalade yetenekli gencin sırf duygularının esiri olup rakipleri önünde tenis yerine tiyatro oynamasını anlamak olası değil. Djokovic te sinirlendi, hatta raket kırdı, topu duvara vurdu. Üstelik kendisinin de itiraf ettiği gibi oynadığı tenis istediği seviyede değildi. Ama Lendl’ın bir başka tavsiyesi sanki ona söylenmiş gibiydi : “Bekle ve sabret !”
Japon Nishikori, bir başka devi daha saf dışı bıraktı. 1918 yılından bu yana bir grand-slam’de yarı-final oynayacak ilk Japon olacak. Basın toplantısında “umarım ülkemde gazeteler benden bahsediyordur (!)” dedi. Wawrinka karşısında 4’15” gibi bir süre ve beş sette galip geldi. Şimdi Djokovic karşısına yarı-finalist olarak çıkacak. Bu çocuk daha bir gün önce Raonic’i 4’19”da yine beş sette geçmişti. Umarım Sırp’ın karşısına dinlenebilmiş çıkar. UniQlo firması çok memnundur. İkisi de onu giyiyor.
Kadınlarda tahminim %100 doğru çıktı. Williams güle oynaya bir satte kazandı (63, 62). Makarova’da Azarenka’yı kolay denebilecek bir şekilde geçti (64, 62). Azarenka bu kez de başarısızlığına bir kulp buldu. Bir gün önce yediği yemekten zehirlenmiş. Yahu profesyonel sporcusun. Yılların şampiyonusun. Tonlarca para ve prestij söz konusu ve sen yemekten zehirleniyorsun ! Adamı döverler yahu.
Bugün (Perşembe) çift maçlarına ilaveten erkeklerin iki çeyrek-final maçı var. Berdych-Cilic maçı karakolda bitebilir. Denk raketler ve ikisi de formlarının zirvesinde.
Federer-Monfils maçı ise tahminlerin aksine çabuk bitecek bence. İsviçreli gününde olursa karşısındaki sempatik şovmene buraya kadar diyeceğini düşünüyorum. Gününde olursa diyorum çünkü Haşmetmeabları bazı bazı saatini kurmayı unutuyor ! Monfils ise geri oyununu yeğliyor. Ama Federer karşısında oyununu değiştirmez fileye gelmeye önem vermezse işi çok zor. Zevkli ve fevkalade vuruşlar izleceğimiz bir maç olacağı muhakkak.
Ayrıca ulusal teniscimiz İpek Soylu seri-başı olarak girdiği jünyor-kızlar tek kategorisinde ilk turda Bulgar rakibine elendi. Çiftlerde ise partneri İsviçreli Teichmann ile iki tur geçtiler ve bugün çeyrek finale çıkma mücadelesi verecekler. Şansları bol olsun.
Bu arada Eurosport WATTS diye bir klip oluşturmuş. Hep tenis içeriyor. Bir sporu nasıl sevdirirsiniz diye merak ediyorsanız mutlaka izleyiniz. Mükemmel olmuş. Kim oluşturduysa ellerine sağlık. Hoşkalın.
‘’Federer Korta Çıkıyor !‘’
Üstelik Hingis’in annesi de kızın antrenörü. Ama bunlar onun gençliğinden kaynaklanan heyecanını ve acemiliğini önleyemedi. Bu açıkları iyi kullanan 27’lik Çinli Peng gücünün de verdiği uzun vuruşlarla sonuca gitti ve iki kolay sette işi bitirdi (63, 61). Tabî işi kolaylaştıran bir başka faktör de Bencic’in yaptığı sayısız basit hataydı. Peng’in işi kolay değil. 37 kez oynamış olduğu grand-slamler içerisinde ilk kez yarı-final oynayacak. Üstelik Li Na ortadan kaybolunca tüm yük onun üzerine bindi. Şimdi karşısında Wozniacki var. Kafasını ve tenisini toparlamış kendiyle barışık bir Wozniacki. Basın toplantısında ısrarla ayrıldığı sevgilisini soran densiz bir gazeteciye “…yersiz bir soru. Ben buraya tenis oynamaya geldim ve işimi yapmaya çalışıyorum. Sizin de öyle yapmanızı tavsiye ederim !” yanıtını verebilen bir Wozniacki.
Çift kadınlardaki Rus-ABD (Makarova/Vesnina)-(Williams kardeşler) maçından Ruslar muzaffer çıktı. Ama kardeşlerin ikisi de çift oynamasını hiç bilmiyor. Kaba güç onları belirli bir yere kadar getiriyor. Sonra ileri turlarda işin ustaları karşılarına gelince havlu atıyorlar.Burada da “…buraya kadar gelmemiz bile bize iyi bir antrenman oldu…Artık yeter” diyorlardı !
Bu arada anımsarsanız kadınlarda geçen hafta ilk turun başlıca sürprizini 15 yaşındaki Cici Bellis gerçekleştirmişti. Seri başlarından Cibulkova’yı saf dışı bırakmıştı. Tenis fakiri ABD’nin tüm medyasının sinekler gibi yapıştığı bu kızcağız dün jünyor kategorisinde ikinci turda elendi.
Günün şov maçının Dimitrov ile Monfils arasında olması bekleniyordu. Bulgar’ın üstün geleceği ama Fransız’ın da her an sürpriz yapabilecek yapı ve yetenekte olduğunun bilincinde maç başladı. Ama beklenen sansasyon hiç olmadı. Monfils konsantrasyonunu 2 kez yitirecek gibi oldu. Çok kısa bir komedi izledik ! Ama Dimitrov ikinci sette altın tepside sunulan iki set puanını kendi lehine çeviremeyince kendisi için acı son gözüktü. Bulgar raket henüz acemi…En olmadık puanlarda basit hatalar yapıyor. Maç üç sette Monfils’in oldu (75, 76, 75).
Diğer maçlarda Federer ile Berdych rakipleri karşısında iyi birer antrenman yaparak çeyrek-finale çıktılar. Berdych bomboş tribünler önünde genç rakibi Thiem’e daha çok ekmek yemesi gerektiğini gösterdi (61, 62, 64) ! Bautista-Agut ise haşmetmeapları karşısında, geçmişten kalma bir oyunla, umduğumdan çok direnç gösterdi (46, 36, 26). Ama yetenek ve mantalite olarak epey farklı liglerdeydiler ! Her iki maç ta açıkcası sıktı.
İşin özü Federer için turnuvanın şimdi başlıyor olması. Çektiği fikstür kendisi için fevkalade avantajlı oldu. New York’taki ilk ciddi rakibi Monfils olacak. Bakalım ne yapacak ?
Günün son maçı sabaha karşı 05’te Wozniacki ile Errani arasındaydı. Maç 65 dakikada 60, 61 Danimarkalının oldu. Eh bu skoru da değerlendirmenin herhalde bir anlamı yoktur. Hele yarı kapalı gözlerle !
Bugünkü maçlarda izlemek için tercihim erkeklerde Djokovic-Murray. İngilizin ilk 4 içerisindeki ağır-abilere karşı performansı hatta onların arasında olmayı hak edip etmediği 1.5 yıla yakın bir süredir soruşturuluyor…Formunun zirvesine yaklaşan Djokovic karşısında buyrun gözlerinizle şahit olun. Favorim Djokovic.
Diğer çeyrek-final maçı ise (Wawrinka-Nishikori) daha da çekişmeli geçmeye aday. İki maçtaki 4 raket te birbirinin kopyası aynı oyunu oynuyor. Dolayısıyla tercih yaparken baştan sona geri oyunu oynanabilecek iki maç arasından yeteneğin daha çok ortaya çıkabilecek olanı önerdim. Bu maçlardan çok zevk te alabilir, ölesiye de sıkılabilirsiniz.
Kadınlarda ise Azarenka-Makarova maçı daha çekişmeli geçmeye aday. Sakatlıklığı ile birlikte umarım Azarenka çirkin davranışlarını da geride bırakmıştır. Ancak solak Makarova ona çok ters gelebilir. Favorim Makarova. Diğer kadın çeyrek-finali ise Serena Williams ile İtalyan Pennnetta arasında. ABD’li raketin dün çiftlerde ortaya çıkan ayak sakatlığı ciddi değilse bu maçı çok çabuk derleyip toparlar ! Hoşkalın
‘’Son setin tenisi!‘’
Yayıncı kuruluş nasılsa tekrarını yapacaktır. Sabahın ikisinde ve 4 saattir oynanılan bir maçın son seti bu denli akıllıca oynanabilir. Üstelik karşınsızdaki rakip dünyanın 6 numarası Raonic ise ! Japon Kei Nishikori’den söz ediyorum. Gitti denilen bir maçta konsantrasyonunu en ufak bir şekilde bozmadı. Yitirdiği kontrolü, fiziğinin de desteği ile geri aldı. Rakibinin yorulduğunu görünce onu moralman da yıkacak, kortun her köşesine koşturan toplar attı. Onun hasbelkader çıkarabildiği topları da voleye gelip bitirdi. Ama vuruşları hiçbir şekilde risk edilen toplar içermiyordu. Hep güvenli toplarla, kısa uzun, havadan yerden, çapraz düz sonuca ulaştı (46, 76, 67, 75, 64). Sağlam ve emin adımlarla.
Bu yıl New York’ta çok değişik bir Djokovic izliyoruz. Robotluktan soyutlanmış tenisi tüm varyasyonlarıyla makine düzeninde oynuyor. Sakin ve kendisini salt oyununa vermiş bir görüntüsü var. Ona hep dişli maçlar yaşatmış Kohlschreiber karşısında 64, 75, 64’lük setlerle rahat sayılabilecek bir maç oynadı. Şimdi karşısında Murray var. İngiliz dün Tsonga’yı üç sette (75, 75, 64) geçmesine rağmen yine eziyet çekiyormuş görüntüsündeydi! Bu epey yetenekli ama özgüvensiz delikanlı 2013 Wimbledon’unda şampiyon olduğundan bu yana ilk kez ilk 10 içerisindeki bir rakibini yenmiş oldu. Yaptığı işi rakiplerinin yarısı kadar sevse çok daha başarılı sonuçlar alacaktır. Ama heyhat !
Çarşamba (yarın) Djokovic ile çekişmeli bir maç olacaktır. İzlediğimiz iki raket arasında Sırp raket farklılık arzediyor. Ama tenis bu. Son puan oynanana kadar bitti diyemezsiniz !
Kadınlarda Serena Williams emin adımlarla kürsüye doğru yürüyor. Ona şimdilik ne sıcak, ne de kentin üzerine bulut gibi çöken korkunç nem etki ediyor. Maç sonu röpörtajların çoğunda tenisciler havadaki nemden çok etkilendiklerini söylüyorlar.
Genç yıldız Kanadalı Bouchard ise Rus Makarova karşısından biraz da fiziğinin yetersiz kalmasıyla 76, 64 kaybetti. Bu sonuçlardan sonra Williams’ın yarı-finaldeki rakibinin Makarova olacağını tahmin ediyorum. Gerçi Makarova’nın önünde daha önce Azarenka var. Azarenka’nın sakatlıktan dönüşüne memnun olduysam da onca aradan sonra Makarova gibi tecrübeli ve sürekliliği ön planda tutan bir raketin ona biraz ağır geleceğini düşünüyorum.
Çiftler ise bilhassa kadınlarda sürprizlerle dolu. Williams kardeşler ile Hingis-Pennetta çiftleri mücadelelerini sürdürüyorlar…Çeyreğe kadar geldiler. 1 ve 2 numaralı çiftler ise çoktan elendi. Erkeklerde Bryan kardeşleri yine kupa töreninde izleyeceğiz gibi!
Bugün (Salı) kadınlarda her iki maç ta (Wozniacki-Errani & Bencic-Peng) ilginç geçmeye aday. Erkeklerde Dimitrov-Monfils maçını mutlaka izleyin. Federer ile Bautista-Agut maçını ise İsviçreli’geçebilirsiniz. Hoşkalın.
‘’Aldatılan Kadın !‘’
Bunların başında da ulusal havayolumuzun medeni yüzü Danimarkalı Caroline Wozniacki gelir. Bu güzel kız tenis yaşamında şimdiye kadar hiçbir grand-slam kazanamamış ve ilk 10 sıradaki raketlere karşı performansının feci olmasına rağmen tam 67 hafta zirvede kaldı. Ama son birkaç aydır bu kıza bir şeyler oldu. Eskiden sahada kafası kesik tavuklar gibi şaşkın koşuştururken birkaç hafta önce Serena Williams’a kafa tuttu sonra da dün Sharapova’yı yendi (64, 26, 62). Oynadığı tenis eskisinden zevk veriyor. Sürekli top çevirmek yerine artık puanı kendisi almaya uğraşıyor.
Ben biraz sosyal özürlü olduğum için bu konuda bizim evin tartışmasız tek hakimi eşim Hande’dir ! Ona göre bu kızcağız düğün davetiyeleri bile konuklara gönderilmiş bir evliliğin arifesinde profesyonel golf şampiyonu nışanlısı tarafından terk edildiği için artık tüm rakiplerini Mcİlroy olarak görüyor ! Tanrı geriye kalan rakiplerini korusun ! Kafasını ve konsantrasyonunu yitirmezse çeyrekte sempatik İtalyan Errani’yi de geçeceğini düşünüyorum. Ama önce sabır gerek.
Kadınların sürpriz ismi ise İsviçreli Belinda Bencic. 17 yaşındaki bu kız önüne gelen herkesi devirip çeyreğe çıktı. Herkes te derken yabana atmayın : Kerber 7, Jankovic 10. sırada. O ise daha 58 ! Antrenörü de Hingis’in annesi Melanie Molitor. Şimdi karşısında oyununu pek beğendiğim Çinli Peng var.
Erkeklerde ise Federer kötü başladığı ve ilk seti verdiği bir maçtan sonra öyle bir vites yükseltti ki tutabilene aşk olsun (46, 61, 61, 61).
Bugün (Pazartesi) tüm maçlar korakor keçmeye aday. Ama öncelikle Tsonga-Murray…İngiliz eğer acı çekiyormuşcasına (!) oynamaktan vazgeçmezse yine final görmeden turnuvaya veda eder zira Tsonga formunu yine buldu. Djokovic-Kohlschreiber maçları da hep çekişmeli geçmiştir. Hem akıl hem yetenek her iki teniscide de bol. Robredo’nun Wawrinka’ya, Nishikori’nin ise Raonic’e istatistiksel üstünlükleri var.
Kadınlar ise bu yıl öyle bir sürprizler gösterdiki bir tahminde bulunmak çok zor. Ama Serena Williams’ın güle oynaya finale hatta şampiyonluğa ulaşacağını düşünüyorum. Ortadakilerin hiçbir ona rakip olabilecek evsafta değil. Hoşkalın.
‘’Victor Estrella Burgos!‘’
Bu adadaki iki ülkeden büyüğü Dominik’tir. Yüzölçümüyle adanın 2/3’ünü kapsar (diğeri Haiti’dir). Dominik Cumhuriyeti’nde gelir dengesizliği almış başını gidiyor. 10.5 milyon nüfusun %90’ı sürünürken geriye kalan %10 herşeyi kontrol ediyor. Başkentleri Santa Domingo. İspanyolca ve Arawak konuşuyorlar. %95 Roman Katolik.
Victor buralı ve tam 34 yaşında. “Amerika Açık” Tenis Turnuvasında ilk kez bir Dominikli üçüncü tura geçti. Tenis Tarihinde ilk kez ilk yüz raket içerisine bir Dominikli girdi. Victor 3.tura çıkarken yendiği (76, 46, 64, 62) Hırvat raket tam yarı yaşındaydı (Borna Coric – 17) !
Yaşıyla ilgili soruya “…yaş sadece bir rakamdır. Önemli olan kafadır” yanıtını verdi. İşte onunla yapılan röpörtajdan alıntılar :
-18 yaşımda böyle bir turnuvadan haberim bile yoktu. Şimdi yendiğim tenisci 17 yaşında !
-Nereden geldiğimi çok iyi biliyorum. Kuyunun dibinden geliyorum…Dominik’ten. Bu başarımın gençlerimize bir yol açacağını, çare olacağını düşündüğümde daha da iyi olmak için fena halde hırslanıyorum. Artık bu partinin, eğlencenin içinde Dominikliler de var !
-Benim 1000’e yakın antrenörüm var ! New York’ta büyük bir Dominikli kitle oturuyor. Bunların hepsi dişinden tırnağında arttırıp beni izlemeye geliyor. Hepsi bana yardımcı olmak, desteklemek istiyor. Umarım sonraki maçı daha büyük bir sahaya koyarlar. Çünkü bu kez kentte işinin başında hiçbir Dominikli kalmayacak. Hepsi burada bana destek vermeye gelecekler. Turnuvaya da alacakları biletlerle para kazandırcaklar !
-Maçta her öne geçtiğimde rakibim sakatlık bahanesiyle masörü çağırarak konsantrasyonumu bozmaya çalıştı. Aslında bir şeyi de yoktu…Tavşan gibi koşuyordu! İşte burada ona değil, maça ve kendime odaklanmam önemliydi. Becerdim de.
-Başarının bu yaşta gelmesine hayıflanmam için bir neden yok. Dediğim gibi 18’imde bu turnuvadan haberim bile yoktu. Demek ki şimdi olacağı varmış…Oldu da! Geri dönecek halim yok ya ! Ben 34’üm de de mutluyum.
--------------------
2002 yılında profesyonel olmuş. Ama kısa bir süre sonra parasız kalıp seyahatleri için bilet alamayınca tenisi bırakmış. 2006’da geri dönüş yapmış. Ama bu kez de 2012’de bileği sakatlanınca emekliye ayrılmayı düşünmüş. Ülkesini Davis Kupasında yalnız bırakmaması gerektiğini düşününce bu fikrinden vazgeçmiş. Aklın yolu birdir değil mi ?
Victor bugün(Cumartesi) turnuvanın 5.seribaşı Kanadalı Raonic ile karşılaşacak. Şimdiye kadar oynadığı maçların hepsini televizyon kamerasının bile olmadığı en kenar kortta (6) oynamak zorunda kalmış. Bu kez Arthur Ashe’de oynayacak !
Hoşkalın.
‘’Serena ne yapsın !‘’
Onu görerek kendini tenise adayanların sayısı sayılamayacak kadar çok. İşte esas ikilem bu. Sayı var kalite yok. Nicelik var nitelik yok. Bunun da yegane nedeni vardır…Yetersiz ya da yanlış eğitim ! ABD gibi bir ülkede bunun çözümlenememiş olmasını anlamak mümkün değil. Ama sonra bu devasa ülkenin girdiği açmazları ve bilhassa dünya konjektüründe kendi yaratığını (ya da karabasanını) yaratma konusundaki becerisini (!) anımsadığımızda yüzümüzü acı bir tebessüm kaplıyor.
Ev sahibi olarak kendi raketlerini turnuvaya sokma şansının daha fazla olduğunu kabul ediyorum ancak bu şansı elde edebilecek standarda gelenlerin adedi gittikçe artıyor. Bilhassa afro-amerikan tenisciler. Ancak bu standart onları bir (ya da bilemediniz) iki turluk idare ediyor. Henüz ikinci turlar oynanırken 17 kadın raket arasında dört kişi kaldı. Bunların ikisi de Williams kardeşler! Görünüş o ki Serena üçüncü turda tek başına kalacak ! Erkelerde daha ikinci turlar oynanmadı…12 ABD’liden üç kişi kaldı !
Genç raketleri ağır-abi ve ablalara karşı izliyoruz. Genellikle aynı hataları yapıyorlar. İlk setteki başarılarını tartamıyorlar. Yıldızlara karşı oyununuzun standardını hep arttırmak zorundasınız. İlk seti aldığınız seviyeyi sürdürürseniz kaybedersiniz. Zira o yıldızlar zaten kendilerini bu seviyeye getiren oyunlarını sürekli yükseltecektir. Bunun en belirgin örneğini Sharapova’nın maçlarında görüyoruz. İlk set hep rakibin. Sonra Rus Güzel hep geri geliyor ve maçı alıp gidiyor.
Gençlerin yaptıkları bir hata da oyun sürecinde rakiplerini izlememek ve salt kendi oyunlarına konsantre olmak. Bitirici vuruşa geldiklerinde rakibin sahadaki konumuna bakmadan vuruyorlar. Çoğunlukla da rakibin ulaşabileceği bir yere vuruyorlar. Doğal olarak top rakibin puanı olarak geri geliyor. Bouchard sabahın 6’ın de (ya da gecenin yarısına yakın !) gençliğinin de verdiği acemilikle bitirdi diyebileceğimiz bir maçı rakibinin birkaç kez geri çevirmesini sağladı. Ancak Bouchard bence Serena Williams’a hakiki bir rakip olabilecek yegane aday. Kanım öyle ki yine Kvitova ile çeyrekte iyi bir maç yapacaklar.
Rumen tenisciler Cirstea ve Halep ise tam maç oyuncuları. Yetenekli ve fizikleri tenis için ideal. Aynı değerlendirmeyi Çinli raketler için de söyleyebilirim. Yetenekliler ve ilk başlarda çok kırılgan ya da zayıf olan fizikleri çok gelişti. İzleyin göreceksiniz. Her turnuvada daha fazla Çinli raket bulacaksınız. Radwanska’yı eleyen Peng’i hala izleyebilme olanağınız var. Bakalım beni haklı bulacak mısınız ?
Pek huyum değildir ama bu yazı daha çok kadın tenisi ile ilgili oldu ! Erkeklerde pek bir değişiklik yok. Üç ağır-abi (Djokovic, Federer, Murray) yeni gençlerle (Raonic, Dimitrov, Gulbis) birlikte yollarına devam ediyorlar. İşin ilginç yanı maçları geçerken pek te zorlanmıyorlar. Önceki yazımda “freni boşalmış araç” olarak tabir ettiğim raket te pek izlemedik. En yakını Federer’e karşı oynayan Matosevic idi ama onu da kötü bir komedyen olarak adlandırmak daha yerinde olur !
Bugün (Cuma) için izlemenizi önerdiğim maçlar : Thiem-Gulbis, Monfils-Gonzales, Federer-Groth, Vinci-Peng, Sharapova-Lsicki, Errani-Williams. Hoşkalınız.
‘’Açıl ABD Açıl!‘’
Althea Gibson tam 64 yıl önce “US Open” oynamış ilk ABD’li Afro-Amerikalı olarak tarihe geçmiş. Ayrıca dünyada Grand-Slam kazanabilmiş ilk afro-amerikalı olmak onurunu da elinde tutuyor. Ama vefat edeli tam 11 yıl olmuş ! Anlaşılan ABD’de vefa bir semt adı olmaktan çok öte !
Erkeklerde 12, kadınlarda 17 olmak üzere tam 29 tenisci ile katılıyor ev sahibi ülke bu yarışa. Umarım Serena Williams haricinde hiç olmazsa biri biraz enginlere açılarak (!) çeyrek-finali görür.
Dünyanın en büyük spor kanallarından ESPN çeşitli ülkelerden 11 tenis uzmanı ile yaptığı ankette kadınlarda kuşkusuz bir şekilde Serena Williams’ı şampiyon gösterdi. 11 uzmanın 9’u onu seçti. Kadınlarda sürpriz Kvitova, plase ise Sharapova.
Erkeklerde ise 6 uzman Federer’i, 5’i Djokovic’i birincilik kürsüsüne layık gördü. Burada sürpriz Berdych, plase ise Monfils ! Sürpriz tenisciyi ilk sekizin arasından seçiyorlar. Plase ise 17. sıradan öte raketler.
Tabî sahaya çıkınca bu istatistikler geçersiz kalabiliyor. Ancak gerçek şu ki Serena’nın en sıradan bir gününde bile rakipleri ona ancak eğlencelik olabiliyor…Değil ki formunun zirvesinde olsun. Üstelik şimdi bu kadın New York’a formunun zirvesinde ve psikolojikman rahatlamış olarak geldiğini belirtiyor. Çektiği fikstürde çeyrek-finallere kadar ona rakip olabilecek birini göremiyorum. Çeyrekte de İvanovic’in onu ne kadar zorlayacağı merak konusu ! Sonra karşısına geleceği şimdiden tahmin etmek zor. Zira tam bir gayya kuyusu var fikstürün alt yanında. Kvitova, Kuznetsova, Cibulkova, Azarenka, Makarova ve Bouchard arasından biri çıkacak. Fikstürün ikinci bölümünde ise Sharapova ya da Halep ikilisinden birinin finale uzanacağını düşünüyorum. Halep turnuvanın açılış maçında (NCAA) kolej şampiyonu 21’lik Collins karşısında zorlandı ama bu büyük turnuvaların da bir özelliği de ağır-topların ancak zamanla ritmlerini buldukları.
Erkeklerde Federer çok avantajlı bir fikstüre sahip. Kendi bölümünde onu kimsenin zorlayabileceğini öngöremiyorum. Ancak çeyrek-finallerde karşısına Dimitrov, Gasquet, Monfils üçlüsünden zorlanacağı biri gelebilecek. Djokovic ise finale eğer ulaşabilirse herhalde Federer’in üç misli yorulacaktır. Tsonga, Murray, Wawrinka, Raonic hep onun yarısında.
Murray izlediğim kadarıyla kendisine eski antrenörü Lendl tarafından verilen tavsiyeleri çabuk unutmuş. Tribünde iticiliğin en başlıca örneğini yansıtan anasıyla birlikte dün akşam yine tiyatro oynadılar. Ama ne komedi, ne dram ne trajedi…Sadece “fars” ! Yetenek dolu bir şampiyon kafaca bu denli zafiyet içerisinde nasıl olabilir anlaşılır gibi değil ? Anasına sormak gerek ! Aldığı maçı verirken, rakibi benzer hatalarla ona adeta altın tepside ikramda bulundu!
Tabî biz ilk turların varsayımlarını yaparken, freni boşalmış bir araç olarak nitelendirebileceğimiz genç bir raketin, ağır-abi ve ablaları şoka uğratabileceğini de unutmuyoruz. İlaveten erkeklerde Cilic ve Gulbis, kadınlarda da Venus Williams ve Suarez-Navarro gibileri, birbirinden iyi neticeler ve formlarının zirvelerinde geldiler New York’a. Örneğin Kyrgios Rus Youzhny’i geçti ama acemiliğinden az kalsın ihraç edilecekti. Üç kez ihtar (code-violation/kural ihlali) aldı. Dördüncü de yolcu olabilirdi (default/ihraç) ! Allahtan uyarıldı. Hoşkalınız.
Hamiş.: Bu arada dün tenis maçlarının bir bölümü esnasında Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki maçı da parçalar halinde izleme olanağım oldu. İyi de oldu ! Yaklaşan tehlike bir kez daha ortaya çıktı. Bir gösteri, bir oyun olarak bir spor karşılaşması ne denli zevkli, eğlenceli ve merak uyandırıcı ise diğeri sadece ve sadece tiksindiriciydi…Futbolcusu, idarecisi ve seyircisi ile birlikte hem de. Yazıklar olsun.