Arama

Popüler aramalar

‘’Nadal vs.Dimitrov & Finalist Kadınlarla İlgili Bilgiler…‘’

“Avustralya Açık” aynı Roger Federer ve Serena Williams gibi Rafael Nadal’ın da uzun bir sakatlık ve antrenman aralığından sonra profesyonel tenise dönüşüne şahit oldu. “İspanyol Boğası” olarak adlandırılmayı benimsemiş ki bunu kendisine logo yapmış olan bu fevkalade çalışkan ve hırslı yıldız bir döndü pir döndü. Önce geleceği en parlak genç olarak anılan Alexander Zverev ile işe başladı. Sonra altıncı seri-başı Fransız Monfils’i saf dışı bıraktı. Çeyrekte karşısına turnuvanın favorlerinden Kanadalı Raonic geldi. Set vermesine rağmen onu da geçti. Bugün yarı-finalde karşısına Federer’in varisi olarak pazarlanan 25 yaşındaki Bulgar Grigor Dimitrov geldi.

“Muradoğlu Tenis Akademisinin” bir ürünü olan bu epey yetenekli genç adam için de bir geri dönüş yaşıyor diyebiliriz. 2008 yılında hem Wimbledon hem de ABD Açık gençler şampiyonu oldu. Sonra profesyonelliği seçti ve hızla sıraları tırmanıp sekizinciliğe kadar çıktı. Bir ara Serena Williams ve Maria Sharapova ile flört edip yaldızlı hayatın akışına kendisini kaptırmıştı. Sekizinciliğe kadar çıktığı sıralaması 40’a kadar düştü. Sosyal sahalardan uzaklaşıp tenisi daha ciddiye almaya karar verdiğinden bu yana epey mesafe katetti ve Melbourne’a 15. seri-başı olarak geldi. Yarı-finale gelirken Nadal kadar yorulmadı ama o da Gasquet ve Goffin gibi oyuncuları geçti.

Maçın başında ufak bir çekişme izledikten sonra İspanyol üstünlüğü ele aldı. Zaten bu oyunda Nadal’a kontrolü kaptırırsanız yandığınızın resmidir. Sizi bir anda yok ediverir. Burada da ikinci setin başına kadar öyle oldu. Adeta rakibini vahşice eziyordu. İkinci set sürerken Dimitrov’un aklı başına geldi ve oyunun dengesi değişmeye başladı. Yüksek standartlı bir tenis ve fevkalade bir ikinci set izledik. Dimitrov adeta ben buralara boşuna gelmedim diyordu. Böylece setler eşitlendi.

Üçüncü sette Bulgarın basit hataları biraz arttı. Rakibinin üzerine giderken onun en iyi vuruşunun voleye gelen adamı paralelden geçişi olduğunu unutunca önemli birkaç puan yitirdi. İş tie-break’e gitti. Orada da Nadal tecrübesini konuşturdu ve durumu 2-1 yaptı.

Dördüncü sette oyunlar bir ona bir buna gidince tie-break oynandı. Bu kez Dimitrov üstelik kolay aldı. Dört saat sonra karar son sette verilecekti.

Bulgar raket servisiyle başlarken biraz daha zinde, biraz daha inanmış bir görüntü veriyordu. Ama karşısındaki de epey inatçı bir boğaydı. Set/maç zinde kalanın olacaktı anlaşılan (survival of the fittest). İşin daha da ilginç yanı gece yarısını yarım saat geçiyor olmasına ve maçın başlangıcından bu yana 4.5 saat geçmesine rağmen tribünlerde tek bir sandalye bile boşalmamıştı.

Evet bu son sette 4-3’e kadar hep kendi servislerini aldılar. Burada Dimitrov rakibini kırma olanağını elde ettiysede başaramadı ve 4-4 oldu. Bu kez Nadal rakibini kırma şansı elde etti. Başardı (5-4). Ve 4.50 dakika sonra Nadal kendi servisinde 30-0 ileri geçti. Artık maç bitiyordu. Bitmedi 30-30 oldu. 40-30 Nadal öne geçti. Maç topu atıyordu. 40-40 oldu. Tekrar servis. Avantaj Nadal ve tekrar maç topu. Yine berabere. Yine avantaj Nadal’ın ve yine maç topu. Bu kez Dimitrov topu dışarı Nadal’da sevinçten kendini yere attı ! Beş saat sonra İspanyol raket Bulgar rakibini içten gelen bir sevgi ve saygıyla sıkı sıkı sarılarak uğurladı. Öyle bir maç izledik ki kazanan, kaybeden, canlı ya da ekrandan izleyen, anlatan, yorumlayan herkes ama herkes bu maçı benliklerinin bir yerinde muhafaza edecektir.

Şimdi Nadal bebeği yenip ustasının karşısına geldi. Pazar sabahı kozlarını paylaşacaklar. Açıkcası gözlerimizin pası gidecek. Özlemişiz eski dostlarımızı. Gençlere de daha çok fırın ekmek yemeleri gerektiği mesajını verdiler. Şimdi Federer ile Nadal final oynayacaklar. Gittiler gelemeyecekler, emekli oldular artık dönemezler, sakatlıklarını aşamazlar bahane ediyorlar, dopingi saklıyorlar gibi insana mahsus çirkinliklere muhatap olan bu dünyanın fevkalade atletleri kem sözlere ve gözlere tokat gibi bir yanıt verdiler. Verecekler de. Pazar günü. Bekleyin göreceksiniz.

Yarın sabah tek-kadınların finali var. Daha doğrusu Williams Ailesinin finali var. Venus, Serena karşısında. İşte aşağıda size bu maça dair ilginç bazı anekdotlar. İyi izlenceler.
- Serena kazanırsa bu onun 23. Grand-Slam şampiyonluğu olacak ve Steffi Graf ile paylaştığı rekoru kıracak. Ayrıca Kerber’e yitirdiği “Dünya Sıralaması”ndaki birinciliğini geri alacak.
- Venus kazanırsa 2008 Wimbledon’undan bu yana ilk şampiyonluğu olacak.
- Venus bundan 14 yıl önce yine Avustralya’da kızkardeşine karşı final oynayıp kaybetmiş.
- Venus küçüğü olan Serena ile 27 kez karşılaşmış. Bunların 16’sından ufaklık(!) galip çıkmış. 11’ini abla kazanmış. Son sekiz maçlarında Abla sadece tek bir kez galip gelebilmiş.
- Venus’un Serena’ya karşı kazandığı yegane grand-slam 2001 ABD Açık ve 2008 Wimbledon’u. Venus 7 slam kazanmış şimdiye kadar.
- Venus 1.85m boyunda ve 72.5kg ağırlığında. Sağ elli. Profesyonel kariyerinde 738 maç kazanıp, 208 yitirmiş. 49 şampiyonluğu var. 34.5milyon dolar kazanmış (sadece ödüllerden. Sponsorluklar hariç).
- Serena ise 1.75m boyunda ve 70kg çekiyor. O da sağlak. Kortta 776 kez kazanıp, 130 kez boynu bükük çıkmış. 71 şampiyonluğu var. Kazancı ise 81.7milyon dolar.
- Bize de bunları yazmak düştü (zenginin parası züğürdün çenesini yorarmış!). Serena ile ilgili yazılacaklar için lütfen Google ya da wikipedia’ya bakın. Çok fazla!

Bu arada çift-kadınlar kategorisini ABD’li Mattek-Sands ile partneri Safarova (Çek) kazandılar. Çift erkeklerde ABD’li Bryan kardeşler Finli Kontinen ve Yeni Zelandalı Peers önünde şampiyonluk arayacak. Karışıklarda Hırvat Dodig ile Hintli Mirza karşılarındaki Kolombiyalı Cabal ile ABD’li Spears önünde şampiyonluk kovalayacak. Genç erkeklerde İsrailli Oliel ile Macar Pircu, genç-kadınlarda ise İsviçreli Masarova ile Ukraynalı Kostyuk final oynuyorlar.

İyi bir haftasonu dilerim.

27 Ocak 2017, Cuma 17:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kadınlar Finale Gelirken…‘’

“Kendi yeteneğime güveniyor ve sonuna kadar savaşabileceğime inancım sonsuz. Karşımda da bir rakip var. Bu kez o Serena Williams. Olay tamamiyle benim sahaya çıkıp istediklerimi gerçekleştirebilmemle ilgili…Onu yenip yenemeyeceğimi düşünmek yerine işime odaklanmam gerekiyor. Bu kadar basit.”

Teniste genellikle suya sabuna dokunmayan herkesi mutlu etmek üzere sanki önceden ve başkaları tarafından kurgulanıp teslim edilmiş beyanatlara şahit olursunuz. Bu aklı başında beyanatın sahibi İngiliz Johanna Konta kadın teniscilerin en kültürlülerinden biri. Ama kadın sahada ne yaparsa yapsın karşısında daha iyisini yapan bir rakip vardı: Serena Williams. Konta için artık “…vuslat* bir başka bahara!”

Serena bir sonraki turda yani yarı-final maçında bu üstünlüğünü bir vites daha üste çıkardı. Bir yaş küçüğü (34), rakibi Lucic-Baroni’yi 50 dakikada (sahadaki elektronik tabelaya göre 48”) anılarıyla başbaşa bıraktı. Böyle bir maçla ilgili yansıtacak bir husus ta bulamıyor insan.

Serena’nın pek yakın akrabası (!) Venus ise genç rakibi vatandaşı VanDeWeghe’yi çekişmeli bir üç set sonunda devirerek teniste “OPEN (Açık)” devrinin en yaşlı finalisti oldu. VanDeWeghe ilk seti almasına rağmen tecrübesizliği başta, her iki servisinin etkisizliğinin ve illa tek vuruşla puan alma hırsının kurbanı oldu. Bu oyunda sabır gösteremezseniz eninde sonunda sizi geçerler.

Venus Williams yakın geçmişte, başta sağlığı olmak üzere, tüm başından geçenlerden sonra sabırla, metanetle yıllar boyu adeta iğneyle kuyu kazarcasına çalışarak bir grand-slam’in finaline ulaşarak her türlü saygıyı ve alkışı hak ediyor…“Ben hep geleceğe bakarım. Geçmişten öğrenilecek çok şey vardır ama üzerinde de fazla durmam”. Kızkardeşiyle en son 2009 yılında Wimbledon’da karşılaşmışlar. Serena ağır basıyor ama ikisi de formlarının zirvesinde.

Avustralya’daki performansıyla Tenis Dünyasının kadınlardaki tartışmasız en büyüğü olduğunu, onu sevmeyenler dahil, dünya aleme bir kez daha kanıtlayan Serena’nın ablasına giderayak bir jest yapma hissi ağır basmazsa Cumartesi günü çok güzel, stressiz bir final izleyebiliriz.

Şimdi sıra kadınlardan çok daha çekişmeli geçmesi beklenen erkek yarı-finallerinde…İyi izlenceler.

*vuslat,kavuşma, mutluluk.

26 Ocak 2017, Perşembe 11:20
YAZININ DEVAMI

‘’Erkekler Finale Gelirken…‘’

Federer-Wawrinka. Tenis standardı yüksek, çekişmeli ve fevkalade vuruşları içeren bir yarı-final izlettirdiler. Bu adamlar sadece kortta ya da antrenman yaparken değil, sosyal ortamda da birbirleriyle öyle içli dışlılar ki artık şans eseri aldıkları puanlarda rakiplerine tebessüm edebiliyorlar.

İlk set başbaşa sürüyor genel anlamda tie-break karar verir derken Federer yine en kritik anda klasını konuşturdu. Ani bir oyun değişikliği ile rakibini baskı altına soktu, onu hataya zorlayarak, bir saate erişirken seti 7-5 bitirdi.

İkinci sette Haşmetmeabları üstünlüğünden ziyade Wawrinka’nın dönemsel yokoluşuna şahit olduk. Set bu şekilde göz açıp kapatıncaya kadar 31 dakikada 6-3 bitti.

Wawrinka üçüncü setle birlikte uyandı. 205km üzerinde servis atarak rakibinin üzerine yüklenmeye hatta ezmeye başladı. Güzel de bir tenis oynuyordu. Bu kez göz açıp kapatana dek (26”) set onun lehine bitti (61). Anlaşılan Wawrinka tekrar oyuna giriyordu ama dizinde de onu rahatsız eden bir sakatlık oluştu.

Dördüncü sette birbirlerinin servisini kırdılar ama Federer rakibinin sakatlığının üzerine gidiyor onun bacağını zorlamak için topları onun back-handine yönlendiriyordu. Wawrinka artık servisine de eskisi kadar yüklenemiyordu. Servisleri 200’lerden 145km’lere düştü. Oyunun denetimi yine Federer’e döndü. Buna rağmen servisini alarak seti beraberliğe getirdi (2-2).
Federer durumu yine kendi lehine (3-2) çevirirken öyle bir puan (2-2, 40-15) oynadı ki onun neden bu sporun en büyüğü olduğunu anladık. Wawrinka bırakmadı(3-3). Artık Federer kaçıyor, Wawrinka kovalıyordu.

Futbolda atamayana atarlar diye bir deyim vardır. Burada da benzeri oldu. Federer avantajını kullanamayıp üstüne bir de basit hatalarla servisini verince Wawrinka rahatsızlığına rağmen gitti seti aldı. Şimdi tam bir eşitlik vardı.

Esasen tam bir eşitlik vardı demek te yanlış. Zira oyunculardan birinin sakatlığı varken diğeri 35 yaşında sanki yeniden doğmuştu. Son seti de 6-3 alarak finale adını yazdırdı Roger Federer. Belki de daha iyi oldu zira wawrinka bu durumda kazansaydı belki de finalde oynamayabilirdi. Hele hele Nadal ya da Dimitrov gibi ATP’nin en diri sporcularının karşısına en ufak bir handikap ile çıkmak adeta intihar etmek gibi bir şey olur.

Bakalım yarın sabah Federer’in finaldeki rakibini öğreneceğiz. Her durumda bu turnuva kullanım tarihi geçmiş denilen yıldızların adeta bir gövde gösterisine şahit oldu. 35’lik Federer şampiyonluğun en büyük adayı. Olası rakiplerinde Nadal 31’ini sürdürüyor. 38’lik Bryan kardeşler çift-erkeklerde finalde. Rakipleri Peers ve Kontinen otuza adım atmak üzere. 36 ve 35 yaşlarındaki Williams kardeşler tek-kadınlarda finalde. 31’lik Hlackova ve Peng çift-kadınlarda, 33’lük Stosur ile 32’lik Guccione ise karışıklarda finalde! Hoşkalın.

26 Ocak 2017, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Eskiye Rağbet Oldu !‘’

Coco VanDeWeghe turnuvaya 2015 ABD Açık finalisti İtalyan Roberta Vinci’yi devirerek başladı. Onu Kanadalı Bouchard izledi. Sonra turnuvanın bir numarası Alman Kerber’i kurban ederek, çeyrek-finalde yine favorilerden İspanyol Muguruza karşısına çıktı. Onu da ezdi geçti (64,60). Ve şimdi kadınlar yarı-finalindeki 4 raketin en genci: 25 yaşında. Yarınki rakibi Venus Williams 36 yaşında. Öbür yarı-finali oynayacaklardan Serena Williams 35 yaşında. Hırvat Lucic-Baroni ise 1999 Wimbledon’un da Steffi Graf ile yarı-final oynamış…Düşünün! 34’ünü sürüyor.

Bir yarı-finalde üç ABD’li olması ise bir başka ilginçlik. Çok ama çok uzun bir zamandan sonra ilk kez oluyor bu.

Serena Williams-Johanna Konta maçı için saati 03:00’e kurup izlemek değerdi. Öyle de yaptım. Yapmaz olaydım! Sahanın bir yanındaki tenisci 198km süratle servis atıyor, rakibinin servislerine de daha da süratli yanıt veriyorsa işte o rakibin yapacak hiçbir şeyi yoktur. Aynen böyle oldu. İngiliz kızcağız iki kez (her iki setin başında) kafa tutmaya kalktı. Validesinden emdiği süt burnundan geldi. Serena Williams nikah arifesinde müstakbek eşine bir Avustralya Açık kupası armağan edecek anlaşılan. Zira bundan sonra onu durdurabilecek ne Lucic-Baroni ne de kızkardeşiyle VanDeWeghe olabilir.

Erkeklerde Bulgar “Baby Fed” lakaplı Grigor Dimitrov tahmin ettiğim gibi Belçikalı Goffin’e üç kolay setle “benim klasımda değilsin” dedi ve İspanyol Boğasına rakip oldu. Tenisin ideal raketlerinden biri olarak bakılan Dimitrov’un buralara gelmeye başlaması bu sporun geleceği için ümit veriyor. Keza aynı fikrim kadınlarda VanDeWeghe için geçerli.

Diğer maçta Nadal, sadece bu maçta değil turnuvanın favorileri arasında gösterilen Kanadalı Raonic’i çok çekişmeli ama hiçbir zaman tehlikeye girmeden üç sette saf dışı bıraktı (64,76,64). Kanadalı ikinci sete çok asıldı hatta 6 tane set-topu attı. Bunları değerlendiremeyince de karşısındaki rakip tecrübesini, klasını ve fiziğini ortaya koyarak maçı bitirdi.

Kadınlarda ve erkeklerde genç yıldızlar daha da sert vururlarsa maçları kazanacaklarına inanıyorlar. Çok ama çok yanılıyorlar. Bu sporda fiziğinizi aklınız ve yeteneğinizle koordine etmezseniz kaybetmeye mahkumsunuz.

Başlıkta görüldüğü gibi neredeyse bit pazarına nur yağacak! Kadınlar ve erkeklerdeki 8 yarı-finalistin altısı 30 yaş ve üstü.

Yarın ilk yarı-finallerde VanDeWeghe, heyecanına ve sinirlerine hakim olursa, gençliği ve puan alıcı tek vuruşları ile Venus Williams’ı geçebileceğini düşünüyorum. Tenisin geleceği için gönlümde öyle arzu ediyor.

Erkeklerde ise Federer, daha önce de yazdığım gibi, ilk kez kendi standardında bir rakip karşısına çıkıyor. Bunun bilincinde sahada diğer maçlarına nazaran aynı rahatlıkta olmayabilir. Eğer sahaya şimdiye kadar izlediğimiz Federer çıkarsa finale adını yazdıracaktır. Öbür türlü maçın kesin favorisi Wawrinka’dır.

Emin olduğum tek bir şey var ki Federer ve Nadal’ı buralarda görebilmek hem gözlerimiz hem de dünya sporu adına çok güzel. Hoşkalın.

25 Ocak 2017, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Zamanı geriye çevirebilir misiniz!‘’

Yine garip bir başlık diyeceksiniz ama birkaç gündür Roger Federer’in Melzer ile başlayıp, Noah Rubin, Berdych, Nishikori ile devan eden ve bugün de Zverev ile olan maçlarını izledikten sonra maçı birlikte izlediğim dostuma bunu sordum : “Kısa bir süre sonra 36 yaşına girecek bu adam acaba zamanı geriye mi çevirebildi! Sahadaki 10 yıl öncesinden bile daha atletik.”

Haşmetmeabları bu sabah Alman Mischa Zverev’i de kısa bir sürede yendi. Perşembe günü vatandaşı Wawrinka ile finale çıkma mücadelesi verecek.

Rus asıllı Alman Zverev tenisle yoğrulmuş bir aileden geliyor. “Kedi” lakaplı babası Alexander Zverev zamanında Volkov ve Chesnokov ile birlikte Rusya’nın ümit bağladığı bir üçlünün üyesi. Annesi irina ve kardeşi Alexander da (Nadal’a beş sette yenildi) tenisci. Kimse ondan böyle bir performans gösterip çeyrek-finale kadar çıkacağını beklemiyordu. Murray’i yendi.

Ama Federer karşısında eli kolu bağlandı gibi. Esasen hoş karşılamak lazım zira kariyerinizin çoğunu yan-kortlarda üç-beş izleyiciyle geçirdikten sonra bir grand-slam turnuvasının ana-kortunda binlerce izleyici önüne çıkmak size şok yaşatablir. Maçlarını voleyle kazanıp Federer karşısına çıkıyorsunuz. Herhalde heyecandan olsa gerek vurduğunuz voleler öyle yüksek ki rakibiniz yanıtlamak için neredeyse çarşıya gidip-gelecek zamana sahip ! İlk servisinizde %75’lik bir isabet oranına sahipsiniz ama volelerinizden aldığınız puan ancak %25 ! Zaten bu iki örnek maçı neden farklı verdiğinizin basit bir göstergesi.

Federer altı ayı aşkın bir süredir tenisten uzak. Burası döndükten sonraki ilk grand-slam’i. Yarı-finale kadar gelirken iki tane de beş setlik maç oynadı. Olası rakipleri Wawrinka, Dimitrov/Goffin, Nadal/Raonic arasında en formda görünen kendisi. Hepsinden önemlisi aralarında sonuca en iyi ve çabuk giden raket. Hiçbir maçında zorlanmış görüntüsü vermedi. Bu durumda hele bir de Wawrinka’yı aşarsa karşına gelecek Raonic/Nadal galibi çok zorlu bir fikstürün yarı-finalinden çıkıyor olacaktır. Yani sahadaki en zinde raket yine kendisi olacaktır. Dolayısıyla 18. grand-slam turnuvasını kazanarak kendisine ait rekoru ulaşılamayacak hale getirmeye sadece iki maç kaldı. Becerebilecek görüntüsü veriyor açıkçası.

Erkeklerin diğer çeyrek finalinde Wawrinka (pek sevmediği) Tsonga önünde ummadığı kadar kolay bir yengi aldı. Sanki Fransız raket maçı kazanmak istemiyor gibiydi. Öyle de oldu.

Bir önceki yazımda VanDeWeghe’nin kadın tenisi için ferah bir nefes olabileceğini belirtmiştim. Dileğim galiba gerçekleşiyor. İspanyol Muguruza’yı sahadan sildi desek abartmış olmayız. Bu İspanyol’u anlayabilmek olası değil. Un, yaş, şeker…Her şey var. Ama bir türlü pişmiyor!

Venus Williams için ne demeli bilmiyorum. Bu kadın her türlü övgüyü ve saygıyı hak ediyor. Belki de bu turnuvanın başlıca sürprizini gerçekleştirdi.

Yarın Nadal-Raonic maçı çok ilginç olacak. Zira İspanyol Boğasının yeni danışmanı Carlos Moya kısa bir süre önceye kadar Raonic’in antrenörüydü. Hoşkalınız.

24 Ocak 2017, Salı 14:50
YAZININ DEVAMI

‘’Avustralya Çeyrek-Finalleri!‘’

Oyuncuların bazıları formunu hemen bulur bazıları zaman ilerledikçe daha iyi olur. Bunu daha önce de yazmıştım. Avustralya yılın ilerisi için hiçbir kriter değildir. Aldanmayın. Geçmiş yıllara baktığınızda Çağla Büyükakçay yıl ilerledikçe hatta ortalarından sonra daha başarılı oluyor. Üstelik bazı oyuncular “slam” oyuncusu değildir…İki haftalık yerine haftalık turnuvalarda başarıya odaklanır ve sonrasında “slam”lerde kendilerini gösterirler. Hemen ülkemize mahsus bir köreltme kampanyasına girileceğine tenisimize fevkalade bir ivme kazandıran Çağla Büyükakçay’ın performansına böyle bir yaklaşım gösterilmesi daha doğru olacaktır.

Avustralya bu sene uzun zamandır görülmedik sürprizlere şahit oldu. Şöyle bir örnek vereyim. ESPN dünyanın en büyük spor kanallarından biri olarak her grand-slam turnuvasından önce dünyanın tanınmış yorumcularına tahmin yaptırır. Aralarından eski yıldız ve antrenörlerin de olduğu 14 kişiye sordular. Erkek ve kadınlarda birincileri ile sürpriz oyuncuları seçeceklerdi. İlk dört turun sonunda yani fikstürlerde hala 16’şar tenisci varken bu seçicilerin sadece beşi dört üzerinde iki tutturabildi! Ben de naçizane bir tahmin yapmıştım : Djokovic, Pliskova, Dimitrov ve Wozniacki’yi seçmiştim. Pliskova ve Dimitrov ile şimdilik fena sayılmam galiba!

En büyük iki seri-başının veda ettiği turnuvada Haşmetmeabları fevkalade bir seri tutturdu. Anlaşılan ona tenisten uzak kalmak ve dinlenmek iyi gelmiş. Uzun zaman sonra Nishikori karşısındaki beş set süresince oynadığı oyunla bu maçı kaybedebileceği hissini hiç yaşatmadı. Ama bana göre şimdiye kadar karşılaştığı hiçbir oyuncu iyi bir Federer kalitesinde yakın bile değildi. Hele şimdiki rakibi Mischa Zverev onlardan da düşük. Ancak unutmayın ki Roger Federer hep imkânsızları başarmaktan zevk alıyor. Ne zaman kritik bir turda başıboş bir mayının karşısına çıksa sevenlerine azap yaşatıyor ! Ama esas Federer’i bence vatandaşı Wawrinka karşısında göreceğiz. Her ikisi de çeyrek-finaldeki rakiplerini aşacaklardır.

Bautista-Agut turnuvanın favorileri arasında gösterilen Raonic’i başlarda zorlayacak ama sonunda Kanadalı o korkunç servisi ile üstün gelecektir. Nadal da Monfils’i kolay geçecektir.

Goffin’in Thiem engelini aşacağını ama Dimitrov’un ona dur diyeceğini düşünüyorum. Thiem henüs beş setlik bir olgunluğa erişmedi. Belçikalının daha oturmuş bir oyunu var. Zevk veriyor mu ? Kesin Hayır. Fikstürün bu yanından Raonic ile Dimitrov’un çıkacağını düşünüyorum.

Kadınlarda ise camiasının entellektüeli İngiliz Konta adeta satranç oynar gibi Makarova’yı saf dışı bıraktı. Bu kadın dişli bir rakip olan Rus tenisçiyi resmen çaresiz bıraktı. Servisiyle kadınlarında en yüksek oranda hedefini bulanlardan biri. Fevkalade de akıllı. Serena Williams’a çok ciddi bir rakip olacak. Üstelik ondan etkilenecek bir yapısı da yok.

Evet Serena Williams Çek Strycova’yı geçti. Geçti ama zorlandı. Bu kadının vuruşunda öyle bir güç var ki yetişebilseler bile şiddetinden çıkarmakta zorlandıkları toplar kolay bir lokma olarak karşı sahaya düşüyor. Ama topu oyunda tuttukça rakiplerin şansı artıyor. İngiliz topu oyunda tutmakta ve oyunun şiddetinde Serena’nın önceki rakiplerinden üstün. Sıkı maç olacak.

Yarın, Salı için önerdiğim maçların başında Serena-Konta geliyor. Sonra diğer Williams ile Pavlyuchenkova ve diğer kadın çeyrek-finali VanDeWeghe-Muguruza. Yani kadınların üç maçının epey zevkli geçeceğini düşünüyorum. Lucic-Baroni ile Pliskova/Gavrilova galibinin karşılaşmasına dair bir yorum yapmayacağım zira ikisini de tanımıyorum.

Erkeklerde eğer Wawrinka duraklama sürecine girmezse (ki bunu epey yaşadık) Tsonga’yı kolay geçeceğini, Zverev’in ise Federer’i zorlamaya çalışacağını ama sonunda iki İsviçrelinin yarı-finalde başbaşa kalacağını öngörüyorum. Hoşkalın.

23 Ocak 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Seyircinin Çirkini !‘’

Böyle bir başlık atmak istemezdim ama dayanamadım. Bunca yıldır Avustralya’da izleyicilerden yakınana rastlanmamıştır. Ancak bugün Tomic ile İngiliz Evans’ın maçında bu değişti. Doğaldır vatandaşınızı desteklersiniz. Ancak bu rakibi taciz edici, iğrenç bir şekilde yapılmamalı. Sadece teniste değil tüm sporlar için geçerli bu düşüncem. Zaten dünya çapında radikalizm, kafatasçılık, müşterek bahis ve cehalet ile çirkinleşen spor dünyasında hiç olmazsa tenisi olabildiğince temiz tutmanın yararı çoktur. Rakip servis atacak tam arkasına geçmiş garip sesler çıkarıyorsunuz…Tabelalara vuruyorsunuz…Sanki veremmiş gibi biteviye öksürüyorsunuz! Rakip basit-hata yapıyor, alkışlıyorsunuz. Adam yağmurdan dolayı yerlerin ıslandığını, kaydığını şikayet ediyor…Yuhluyor ama sonra çatıyı kapatıyorsunuz! Üstelik tuttuğunuz vatandaş yaptığı çirkinliklerden dolayı ulusal takımınızdan ihraç edilmiş…Potları tüm camiayı sarmış. Otel odasında rezalet çıkarmaktan, babasıyla olan ilişkisinden, antrenörlerine ve takım arkadaşlarına hakarete varana kadar yaptıklarıyla aldığı cezalar ayyuka çıkmış…Böyle birini aynı pespayelikle desteklemeniz densizliktir. İşin daha da üzücü yanı ise böyle birine federasyonumuz tarafından Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olma teklifinin gitmiş olması !

Evans buraya kadar kesin turnuvanın sürprizidir. Peşpeşe hem Cilic, hem Tomic’i yenmek kolay değil. Üstelik rakipleri de kötü bir günlerinde değildi.

Dünkü yazımda Kadınlar Fikstürüne değinmemiştim. Bugün onlara öncelik vereyim…Alınmasınlar.

WTA sıralamasındaki en iyi servislerden biri olan ve esasında çok iyi bir çift oyuncusu (Hingis’in yeni partneri) olan ABD’li Coco VanDeWeghe, zirveye dönüş çabasındaki süslü taze Kanadalı Bouchard’ı üç sette saf dışı bıraktı. VanDeWeghe eğer oyununun sürekliliğini geliştirirse bu servis ve voleyle üst sıralarda kendisine yer bulur.,.Tenis dünyası da taze bir nefes bulur. Şimdi karşısında turnuvanın bir numaralı oyuncusu Alman Kerber çıkacak. Burada göreceğiz ABD’linin neler yapabileceğini. Bana göre Alman kolay kazanacaktır. Tenisi çok yönlü oynayabilen bir raket.

Kortta gördükçe gözümüzü gönlümüzü açan Rus Pavlyuchenkova ise kolay lokma olmayan Ukraynalı Krystina Pliskova (ikizi Karolina değil) karşısında eski günlerini andıran bir oyunla üç sette kazandı. Bu kadının özgüvenine şapka çıkartmak gerek. En kritik puanlarda bile can alıcı vuruşları gözünü kırpmadan yapabiliyor. Hiç duraksaması yok. Şimdi karşısında vatandaşı Kuznetsova olacak. Fevkalade geçmesini beklediğim maçlardan biri. Kuznetsova gününde olmamasına rağmen kendi gibi üst sıraların yabancısı olmayan Sırp Jankovic’i (yandı gülüm keten helva derken) sabredip, fiziğinin de üstünlüğü ile 3.5 saatte (64,57,97) alt etti. Bunların galibi bence yarı-finalde Kerber’in rakibi olur.

Erkeklerde ise fikstürün ilk yarısının üst kısmı cehennem gibi. Murray, karşısında kardeşlerin daha zayıf olan Mischa Zverev’i, büyük bir olasılıkla Berdych’i geçecek olan Federer ise Nishikori’yi karşılayacakken, hemen altlarındaki Wawrinka ile Tsonga karşılarında Seppi ile Evans’ı bulacaklar ! Hani kolay çamaşır demeyeceğim ama arada fark var.

Fikstürün ikinci yarısı ise Djokovic’in elenmesiyle tam bir karmaşa. Eğer Raonic hastalığından iyileşirse bu taraftan finalin başlıca adayı olur.

Yarın(Cumartesi) izlenmesini önerdiğim maçlar : Zverev-Nadal, Thiem-Paire, Dimitrov-Gasquet. Kadınlarda ise Wozniacki-Konta ve Cibulkova-Makarova. İyi izlenceler.

20 Ocak 2017, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Esas Çocuklar Sahnede !‘’

Avustralya’da ilk iki tur bitti. Artık esas çocuklar sahneyi dolduracak. Daha önce de yazdığım gibi iki haftalık 128 katılımlı turnuvaların ilk turlarında toz dumana karışıyor. Yıldızlar kim vurduya gitmemek için herhalde dua ediyorlardır. Birtakım gözü kara gençler tenis dünyasının zirvelerine erişebilmek ve yılda ancak 4 kez ellerine gelen şansı değerlendirebilmek için tenis literatüründe bilinen ve bilinmeyen her vuruşu ve taktiği deneyebiliyorlar. İşte bakın erkeklerde Djokovic başta olmak üzere 32 seri-başının sekizi (Cilic, Feliciano Lopez, Cuevas, Kyrgios, Pouille, Coric gibi isimler) daha ikinci turda Melbourne’a veda ettiler.

Kadınlarda ise durum çok daha ağır. Neredeyse yarısı gitti (32’de 15). Radwanska, Halep, Suarez-Navarro, Stosur, Vinci ve olimpiyat şampiyonu Puig hep uzaktan el sallıyorlar Avustralya’ya.

Djokovic’i eleyen Özbek İstomin’i yıllar önce 2012’de İstanbul Challenger’da zevkle izlemiştik. Şimdi 30’luk olan bu tenisci TED’de Kukushkin, Berankis ve sonra da finalde Kohlschreiber’i yenerek şampiyon olmuştu. Yaşantısı da ilginç. 16 yıl önce Taşkent’te bir Futures turnuvasına giderken kaza geçirerek bacağını öyle bir kırıyor ki 3 ay hastahaneden çıkamıyor. Sonrasında 2 sene eline raket alamıyor. Tenisten toptan vazgeçecekken annesinin ısrarıyla geri dönüyor. 2012 yılında 33.sıraya kadar çıkıyor. Bugün 117.sırada. Zaten Avustralya Açık’a ancak Avustralya Federasyonunun davetiyesi sayesinde (Wild-Card) girebilmiş. Kabak Djokovic’in başında patladı !

Bir izleyici/yorumcu olarak Cilic’i eleyen, ( belki de turnuvadaki yegane giysi sponsoru olmayan raket. Nike turnuvadan hemen öncesinde sözleşmesini yenilememiş…O da gitmiş dükkandan logosuz çamaşır satın almış! “Ama çok ucuzdular…Galiba UniQlo” diyor! ) İngiliz Dan Evans’ı daha sık izleyebilmeyi arzularım. Adam Hırvat Şampiyonu inanılmaz bir oyunla 4 sette saf dışı bıraktı. Evans 51., Cilic ise 7. sırada. Bunca zamandır bu denli etkili bir slice back-hand görmedim desem yeridir. Cilic toplara vuramadı resmen.

Aynı şekilde 89. sıradaki İtalyan Seppi, 13. Kyrgios’u eledi beş sette. Tabî bunda rakibinin kafa yapısının hala olduğu yeri sindirememiş olmasının da etkisi var. Kyrgios gibi sıradışı yetenekli bir genç adamın olgunlaşabildiğinde yapabileceklerini görmek isterim. Ama ATP’deki arkadaşlarımın çoğu bunun olanak dışı olduğunu belirtiyorlar!

Tenis Dünyasının tartışmasız en büyüğü olan 35 yaşındaki Roger Federer uzun süreli sakatlık tatilinde servisi ve back-hand’i üzerinde çalışmış anlaşılan. Daha kolay ace atıyor ve back-hand’i ile daha az hata yapıyor. Ama herkes ve herşey eskiyor. Tabiata karşı çıkmak olası değil. O da bunu bildiği için puanları kısa kesmeye ve maçı uzatmamaya bakıyor. Haşmetmeablarının işi zor olacak gibi. Şimdi önünde önce Berdych, sonra da Nishikori var. Zor maçların adamları bunlar. Gönlüm Federer’in bir olmazı daha gerçekleştirmesinden yana. Ancak mantığım ve gördüklerim bunun mümkün olmayacağını söylüyor.

Şimdi bir yanda Murray, Nishikori ve Wawrinka…Öbür yandan ise Raonic ile Nadal’ın galibinin geleceğini düşünüyorum. Tabî İspanyol Boğası yarın Zverev’i geçebilirse.

Kadınlar mı dediniz! Haa onları unutmuştum! Artık yarına. Hoşkalınız.

Hoşkalın.

19 Ocak 2017, Perşembe 20:25
YAZININ DEVAMI