Arama

Popüler aramalar

‘’Hoş geldin Petra!‘’

Bundan epey bir süre önce ülkemize dünya çapında bir yıldız tenisci gelmişti. Kortta her haltı yerdi. Bob Hewitt isimli bu Avustralya/Güney Afrika kökenli tenisciye neden bu denli agresif hatta çekilmez olduğu sorulmuştu. Aldığımız yanıt “çünkü sadece rakibimi değil onun tarafını tutan herkesi yenmiş (!) oluyorum. (Ünlem işaretini esas sarfettiği kelimeyi yazmaya terbiyem elvermediği için koydum). Bu adam yıllar sonra tecavüz suçuyla hapise girmiş ve kazandığı tüm ünvanlar elinden alınmıştı.

Tenis camiasında böyle hastalıklı ruhlar olduğu gibi çevresindeki tüm insanlar tarafından minnet ve dostluk duygusuyla benimsenen oyuncular da çoktur. Bunların başında da Çek Cumhuriyetinden Petra Kvitova gelir. Gelirinin çoğunu hayır işlerine ayıran bu fevkalade yardımsever raket maalesef altı ay kadar önce evinin mutfağında bıçaklı bir saldırıya uğramıştı. Saldırganla mücadele ederken bıçağı çıplak elle tuttuğundan neredeyse çoğu el-siniri kesilmiş hatta kopmuştu. İlk konulan teşhis tenise hiç dönemeyeceği idi. Sonrasında en az iki yıl içinde raket tutabileceği tanısı kondu.

İşte bu iki kez Wimbledon Şampiyonu kızcağız tam altı ay içinde kortlara döndü. Döndü de ne kelime…Üstelik şampiyon olarak döndü. Wimbledon hazırlık turnuvalarından Aegon Klasik Birmingham’da dün Avustralya’lı Ashleigh Barty’yi 46,63,62’lik setlerle yendi ve sakatlıktan sonraki ilk kupasını aldı. Barty kupa törenindeki konuşmasında “…Tenis dünyası Petra’nın dönüşünü kutsamalıdır. O hepimiz için müthiş bir esin kaynağıdır. Her zaman büyük bir şampiyondu ama onu tekrar aramızda mücadele ederken görünce daha da fazla takdir ediyoruz” dedi. Ne güzel değil mi böyle anılabilmek. Biz de kendisine hoş geldin diyoruz.

Avustralya’lı Barty tekler finalini yitirdi ama çiftlerde partneri Dellacqua ile Çinlileri yenerek şampiyon oldu. İleri yaştaki tenisciler anımsayacaktır. “UHU” diye tabir edilen tenisciler vardır. Oyunu bir türlü bırakmazlar. Puan alıcı hiçbir vuruşları yoktur ama her top duvar gibi geri gelir sizi bıktırırlar. Çok kuvvetli bacakları vardır…Yorulmazlar. İşte Barty tam bir “Uhu”. İlginç te bir hikayesi var. 2014 yılında tenisi bırakmış. Kriket oynayarak profesyonel bir kariyer yapmaya çalışmış. Geçen yıl tenise geri dönmüş! Birmingham’da Çiftlerle birlikte 100.000 Doları cebine koydu.

Benim en sevdiğim turnuvalardan biri olan Halle’de ise kısa saçlı yeni imajı ile haşmetmeabları Roger Federer şampiyon oldu. İsviçreli çime alışırken önce gelecek-nesil’in (next-gen) yıldızların Rus Kachanov’u, sonra da ATP sıralamasının 12 sırasında ve “gelecek nesil”in zirvesinde yer alan Alman Sasha Zverev’i 61, 63 gibi net bir skorla yendi. Rakibini her iki yandan sürekli değişik vuruşlarla adeta ambale ederek zirveye ulaştı. Şimdi Wimbledon’a da başlıca favori olarak gidiyor.

İlginç ve çok sürprizli bir Wimbledon izleyeceğimiz mutlak. Bilhassa kadınlarda merakla izleyeceğim iki isim var. ABD’li VandeWeghe ile Roland Garros’un beklenmedik şampiyonu Ostapenko. Londra’da da başarılı olup oynadıkları oyunla bu köhnemiş kadın tenisine taze bir nefes gibi gelmelerini umutla bekliyorum.

Hoşkalınız.

26 Haziran 2017, Pazartesi 11:15
YAZININ DEVAMI

‘’Wimbledon'un Antalya'sı!‘’

Haziran ayı sonuna doğru (25.06-01.07.2017) ülkemizde ilginç bir turnuva başlayacak. İlk olacak bu turnuva. Evet “Antalya Open”. Wimbledon’a hazırlık anlamında ve “ATP250” serisine dahil. Evet ülkemizde ilk kez bir profesyonel çim kort turnuvası yapılacak. Aldığım bilgiler doğrultusunda katılım hiç fena değil. Son anda çekilenler olmazsa denk raketlerden oluşuyor. Ödül toplamı 439.005.- Dolar. 28’lik bir tekler ve 16 takımlık çiftler fikstürü olacak. Turnuvanın sponsorları arasında Spor Bakanlığı, Tenis Federasyonu, Kaya Palazzo Oteli ve tenis federasyonu üyesi olan Gökhan Dönmez’in Tenis Akademisi var.

Şimdi aranızdaki kuşkucu olanlar biliyorum “yahu ne işi var çim kort turnuvasının Antalya’da?” diyecek. Yanıtlayayım…

Öncelikle ne anlamda olursa olsun ülkemizde “profesyonel” tenis turnuvalarının organize edilmesi olumlu bir adımdır. Yeter ki işin suyu çıkarılmasın ve bu turnuvalar ATP ya da WTA patronajı ve denetiminde olsun. Teniste bir yerlere gelebilmemiz için turnuva şarttır. Ben “futures” gibi turnuvaların gerektiğinden fazlasına ve ülke tenisi yerine işlerini bilmeyen, yarınını düşünemeyen otelcilerle, cingöz organizatörler yararına yapılmasına ne denli karşıysam büyük çapta profesyonel turnuvalara o denli taraftarım. Zira bunların ciddiyetinden kuşku duymazsınız. ATP ile WTA’nın etkin bir kontrol ve otokontrolü vardır.

“Antalya Open” Belek’teki “Kaya Palazzo” otelinin tesislerinde yeni yapılan 7 kortta oynanacak. Bu sahalar Wimbledon’un ev sahibi olan “All England Lawn Tennis Club” kortlarının bakımlarından sorumlu ekipçe oluşturulmuş.

Turnuva tarihi iyi belirlenmiş (25.06–01.07.2017). Fransa Açık’tan Wimbledon’a kadar olan 3 haftanın her birinde Avrupa’da ikişer turnuva var. Bizimki hemen Wimbledon’un eşiğinde ve İngiltere’deki “Aegon Eastbourne” ile aynı haftada.

Tarih için iyi seçilmiş dememin bir başka nedeni de Şeker/Ramazan Bayramı ile çakışması. Anlaşılan gelecek yıldızlar inler ve cinler önünde mücadele etmeyecekler…Tesis bir turistik otelde olduğundan umarım bayram münasebetiyle orada konaklayacaklar izlerler de utanmayız Ancak gelecek yıllarda ne yapılacak? Öyle her yıl turnuva tarihini Ramazana göre saptayıp oynatamazsınız! Wimbledon’un tarihi sabittir, değişmez.

Cem İlkel, Altuğ Çelikbilek gibi kendilerinden gelecek beklediğimiz genç oyuncular için bu tür turnuvalar iyi puan almanın başlıca yoludur. Gelecek oyuncuların çoğu toprak kort ustaları ve çok yoğun bir toprak sezonundan çıkarak geliyorlar. Çimde oynamak fevkalade zordur. Top çimde diğer zeminlere göre çok az sıçrar. Üstelik yere çarptıktan sonra iki misli süratlenerek üzerinize gelir. Anlık karar vermek zorunda kalırsınız. Aksi takdirde rakibiniz çoktan atı alıp Üsküdar’a geçmiş olur ! Bu zeminde değil bu topa yanıt vermek ayakta durmak bile zordur (Bknz.> http://www.tenisdunyasi.net/yazar/bekir-emre/schwartzmandan-mesajlar-330).
Yeni yayılmış çim üzerinde biraz oynandıktan sonra topun değişik yerlere sıçramasına alışmak gerekir. Bir çok yıldız oyuncu salt bu nedenle Wimbledon’a ilk turlarda veda etmek zorunda kalır. İşte bizimkilerin avantajı burada başlıyor. Umarım bunun bilincinde maçların oynanacağı çim-kortta antrenman yapıp, zemini enine boyuna tanıyıp, nerede nasıl sıçradığını benimseyip yeterinde ustalaşıyorlardır*. Üstelik oynayacakları maçlarda arkalarında iyi bir izleyici kitlesi de bularak. Unutmasınlar ki burada alabilecekleri puanlar diğer turnuvaların ana-tablolarına birer giriş-kartı olacaktır.

“Antalya Open”ın bu yıl için işi kolaydır. Ancak organizasyonun başarılı sayılabilmesi için örnek olması gerekir. Yani Antalya’yı Wimbledon’a alışmak için bir aşama olmanın yanı sıra, onun minik bir ortağı olarak pekiştirmek gerekir. Aynı eşdeğer turnuva olan Halle (Almanya) gibi…Her yıl fevkalade bir fikstür ortaya koyarlar…Tüm oyuncular onu oynamak için can atarlar. Bu yıl da Federer dahil ilk 10’dan üç raket var. Oyuncuları Wimbledon’a alıştırmak bu tür turnuvaların başlıca mevcudiyet nedenidir. İlaveten Halle gibi sosyal etkinlikleri ile de hem oyuncular hem izleyiciler için bir şenlik olabilmek bu mevcudiyeti sürdürebilmek için yaşamsal bir faktördür. Aksi takdirde gelip geçici bir spor etkinliği olarak kalır saygınlığınıza da zarar verirsiniz. “Antalya Open” turnuvasını gerçekleştirenlerin ellerine sağlık derken herkese nice Ramazan’lar ve Bayram’la birlikte esenlik, barış, itidal ve hoşluk dolu güzel günler dilerim.

*Öğrendiğime göre maalesef bizim oyuncular da diğerleri gibi son anda çime çıkacaklar. Çoğu sert zeminlerde turnuva kovalıyorlar. Yazık çok yazık. Önlerine gelmiş bir nimeti tepiyorlar. Bir Çin atasözü der ki : işine saygı duymayan, saygıyı hak etmez.

23 Haziran 2017, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’RolandGarros Erkekler Finalinden Sonra…‘’

Yarın (Pazartesi)ATP’nin yeni sıralaması yayınlandığında durum şöyle olacak :

1 Andy Murray
2 RafaelNadal
3 StanWawrinka
4 NovakDjokovic
5 RogerFederer
6 MilosRaonic
7 MarinCilic
8 DominicThiem
9 KeiNishikori
10 Alexander Zverev

Final Maçı

Nadal-Wawrinkamaçı başladığı andan itibaren İspanyol’un önceki maçlardaki kesin üstünlüğünü bekleyenler şaşırdı. Zira İsviçreli’nin tekin adam olmadığını bildiğinden çekinceli başladı.

Rakibi de uzun toplarla onu çizginin birkaç metre ardında durmaya zorluyor ve onun “spin” toplarının etkisini kırıyordu. Buna rağmen Nadal2-1’de 4 kez kırma şansı yakaladı ama Wawrinka hepsinde onu kortun dışına atan servislerle durumu eşitledi. Ancak Wawrinka hep yanıt veriyor, oyunu domine eden kazanma hırsı gösteren hep Nadal.

Salt savunarak Nadal karşısında maç kazanılmazdı. Ve sonunda 4-2 oldu ve set te böylece 6-2 bitti.

İkinci sette ise maçında başında beklenilen kesif bir üstünlük başgösterdi. Wawrinka yoyo gibi bir köşeden diğerine yetişmek zorunda kalıyor ve sonunda topu fileye takıyordu. Nadal rakibini duvarın dibine kadar çekilmeye zorlayan çok uzun ve spin dolu toplarla bıktırıyordu. Öyleki hislerini belli etmeyen ve bu doğrultuda buz-adam lakabı takılan Stan-The-Man önce dövünmeye ve rakibini alkışlamaya başladı. Sonra da raketini kırıp kendi kafasına çaktı! İkinci set te6-3 bitti.

Aldığı ihtiyaç molasından sonra herkes üçüncü sette daha etkin bir Wawrinka bekliyordu. Onun servisiyle başlandı. Başlamasıyla da Nadal onu kırdı. Sonra da kendi servisini aldı. Üç dakikada 2-0 oldu. Öyle bir oyun oynuyordu ki başta eşim, koltuklarımızdan gelen yorumlar şöyledi :

- “Hiç acıması yok!”
- “Tenisci mi bu yoksa Terminatör mü?”
- “Elinde olsa nefes almasına da izin vermeyecek!”

Ve nihayet Wawrinka’da jeton düştü…Nadal’ıNadal’ın oyunuyla yenemeyeceğini anladı. Başladı atak oynayıp fileye gelmeye. Kendi servisini böyle aldı. Maç boyunca ilk kez İspanyolu müşkülde bıraktı. İşe seyirci de uyandı ve İsviçreliye tezahürat başladı.Artık daha iyi oynuyor, vuruşlarıyla rakibini zor durumlara sokuyordu.

Ama işin özü gün onun değildi. Ne yapsa, neyi denese Nadal’ı alt edemiyordu.Daha iyi oynamasına rağmen son set 6-1 bitti! Şampiyon Nadal. 10. kez.

“Bu formuyla bu adam herkezi siler süpürür, Wimbledon’u da alır” diyeceğim ama aklıma Federer faktörü geliyor…Sanki biraz rahatlıyorum ! Hoş kalınız.

RolandGarros’taki diğer kategorilerin sonuçları:

Çift Kadınlar : MattekSands(ABD)/Safarova(Çek)

Çift Erkek: Harrison(ABD)/Venus(NZL)

Karışık Çiftler: Dabrowski(CAN)/Bopanna(IND)

Jünyor Erkekler: Popyrin(AUS)

Jünyor Kızlar: Osuigwe(ABD) 2 ABD’li final oynadı. Yarı-finalde 2 Rus ile oynadılar.

Tekerlekli Sandalye Kadın: Kamiji(JPN)

Tekerlekli Sandalye Erkek: Hewett(GBR)


11 Haziran 2017, Pazar 18:30
YAZININ DEVAMI

‘’Gençliğin devrimi!‘’

Kadınlar finali için Rumen Simona Halep ile Letonyalı Jelena Ostapenko korta çıktı. İki tane zıt kutup. Biri savunmadan puan çıkartabilen biri. Her topa yetişebiliyor. Üstelik eriştiği topu da paralelden puan alıcı bir vuruşa dönüştürebiliyor.Fiziki üstünlüğü şüphesiz. Bundan birkaç hafta önce Roma’da sakatlanıyor. Konulan tanı ayak bileğinde bağ yırtığı. Haftalar sürecek bir iyileşme ve kuvvetlendirme süresi düşünülürken bu kadın sanki hiçbir şeyi yokmuş gibi antrenman ve maç yapmaya devam ediyor. Kendi ifadesiyle sakatlığını düşünmeden normal yaşantısını sürdürmesi iyileşme periyodunun kısalmasına neden olmuş. İşitin de inanmayın!

Halep kazanırsa bu onun ilk grand-slam şampiyonluğu olacak. Aynı zamanda ilk kez WTA sıralamasının zirvesine oturacak. Kaybederse ise 2. olacak. Bundan önce sadece bir Rumen kadın tenisciRolandGarros’u kazanmış. 1978’de Virginia Ruzici. O da şimdi Halep’in meneceri.

Ostapenko ise kortun her yanından fevkalade güçlü vuruşlar yapabilen biri. Sanki topa hıncı varmışçasına balyoz gibi vuruyor. Antrenörü olan eski tenisciMedina-Garrigues’in anlattığına göre yaşantısındaki her şey süratli. Yemek yemesi-içmesi, konuşması, yürüyüş ve tabii ki tenisi. 1983’ten bu yana RolandGarros’ta seri-başı olmayan ilk finalist.Bu sadece 8. Grand-slam turnuvası. Topu topu 17 kez grand-slam maçı oynamış. Bunların 5’i bu yıl burada! Pazartesi sıralamalar açıklandığında kazandığı takdirde 12., ikinci olursa 18. olacak. Buraya geldiğinde 47. idi.

Maç beklendiği gibi başladı. Biri vuruyor. Fevkalade puanlar alıyor. Ardından feci basit hatalarla aldıklarını iade ediyordu. Diğeri ise koşuyor yetişiyor, geri çeviriyor ve bekliyordu ki rakibi hata yapsın. Aynen böyle ilk set bitti. Halep kazandı.

Bu kızın bacakları tenisi kadar süratlendiği ve kafaca da biraz daha geliştiği takdirde önünde kimse duramaz. Sahanın öyle yerlerinden puan alıcı vuruşlar yapabiliyor ki tenise uzak olmayan bir insan olarak “yok artık” diyordum. Ardından öyle kolay bir topu dışarı atıyor ki “olmaz bu kadarı” diyordum!Simona Halep gibi bir atlete drop-shot (kısa-top) atmak için tenisi hiç bilmemek gerekir. Bu oyun böyle çocukça hataları kaldırmaz.Yaptığı bazı hatalarda topu dışarı atmak daha zor.

Halep fevkalade bir atlet ve tenis ile ilgili artıları çok. Büyük bir olasılıkla da şampiyon da olacak , 1 numara da. Ancak unutmaması gerek ki bu ikinci servisi ile zirvede tutunması pek kolay olmayacaktır.Üstelik teniste artık savunarak kazanmak çok zor. Güç-tenisi çok ağır basıyor. Serena, Sharapova, Azarenka, Kerber, Muguruza’dan hiç biri karşısına gelmedi. Onlar bu denli acemi olmayacaklardır.

İkinci sette Halep 3-0 öne geçti. Sonra herhalde geçmişini anımsayıp saçmalamaya başladı. Onu gören Letonyalı baktı ki rakibinin desteği (!) var bari ben de biraz daha akıllı oynayayım dedi. Oldu durum 3-3.Ostapenko’yu izlemek gerçekten zevkli. Öyle vuruşlar yapıyor ki samimiyetle söyleyeyim ki şimdiye kadar hiçbir kadın tenisçide görmedim. Halep bile bir puandan sonra durup onu alkışladı. Ve Ostapenko hala uykudaki Halep’i kırdı. Sonra da baktı böylesi daha iyi, seti de aldı (6-4).

Son set Halep’in servisiyle başladı.Ostapenko harikulade iki puandan sonra üç hata ile alacağı oyunu rakibine armağan etti.Karar puanlarında öncelik topu sahada tutmaktır. Bu kız tenisin olmazsa olmazlarına da kulak asmıyor. Adeta ne aman ne yapacağı belli değil. Tutarsa alıyor, yoksa hata olup rakibine artı yazıyor.

3-3 oldu ve servis Halep’te. Ostapenko’nun vurduğu top direkt avuta giderken fileye çarptı ve içeri drop-shot olarak düştü. 4-3 oldu. Belki de bu tesadüf maçın kaderiydi…Letonyalı ilk kez öne geçti. Sonra kendi servisiyle 5-3 yaptı. Ve Halep’i bir kere daha kırarak şampiyon oldu (46, 64, 63).

Bu sonuç herhalde sadece kadın tenisinde değil tüm tenis dünyasında bir devrim yaratacak ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

RolandGarros Erkekler Finali'nden önce…

Yarın (Pazar) oynanacak final maçı öncesi Sizlere bazı ilginçlikler yansıtayım dedim.

Wawrinka ile Nadal arasındaki maçlarda İspanyol çok ağır basıyor. 15-3. Ancak 2014 sonrasına bakarsak rakamlar 3-3’ü gösteriyor. Sadece toprakta oynadıkları karşılaşmalarda ise Nadal yine çok üstün (6-1).

Wawrinka kazanırsa tarihin yazdığı en yaşlı 3. şampiyon olacak (ondan önce 1968’de Rosewall ve 78’de Gimeno).

Yine Wawrinka buradaJünyor Şampiyonu olmuş(2003) beşinci raket (Lendl, Vilander, Gimeno, Emerson).

NadalRolandGarros’ta ki rekorları sayılarak bitmez. Başlıcalarını sayayım. Burayı 9 kez kazanmış. Bu yıl da şampiyon olursa 10’uncusu olacak. Yaptığı maçlarda 78 kez kazanmış ve sadece 2 kez yenilmiş. Müthiş değil mi? Boşuna “Toprağın Kralı” denmiyor.

Nadal’ı dört (4) yaşından beri amcası Tony çalıştırıyor. 2017’de efsanelerden Carlos Moya’yı ekibine dahil ediyor.

İsviçre’lininantrenörü ise İsveçli gerçek bir beyefendi: Magnus Norman. 2000 Yılında RolandGarros’ta final oynamış. 2013’ten bu yana beraberler.

11 Haziran 2017, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Fevkalade Bir Yarı-Final !‘’

1985’ten bu yanaRolandGarros’un en yaşlı yarı-finalisti olan 3. sıradaki İsviçreli Wawrinka ile Dünya 1 Numarası İngiliz Murray sahaya ilk çıkanlardı.

Açıkcası İsviçreli bana göre hem kendisiyle barışık bir yapısı olması hem de büyük turnuvalarda her tur oyununun üstüne koyabilmesiyle favori idi. Üstelik sürekliliği olan, oturmuş bir oyunu vardı.
İngiliz ise kort içerisinde Dr.Jekyll, kort dışında ise Mr. Hyde. Bu inanılmaz yeteneklive kort içinde her türlü vuruşu yapabilen üstelik çok çalışkan genç adam nedense genel görünüşü itibarıyla pejmürde bir görünüm yansıtıyor. Sürekli takılacak bir şey buluyor. Hani McEnroe’nun dediği gibi “hüsran ve öfke bazıları için fevkalade bir tetikleyici oluyor”. Sanki onun iyi oynaması için bir şeye kızması gerekiyor. Aynı Nishikorimaçında hakemin son derece yersizce verdiği uyarı gibi.

Teniste başlıca söylemlerden biri “hiç bilmiyorsan puanı uzat, zira bir sonraki vuruşta ne olacağını bilemezsin”dir ! Bu maçta bu gerçekle yüzyüze geldik. Murray her topa koştu, çoğuna yetişti. Bazılarını doğrudan puan yaptı, ama en kritik anlarda ancak yetişip çıkardığı topları da İsviçreli çok kötü vuruşlarla ya taktı, ya dışarı attı ya da tekrardan rakibinin eline verdi. Bilhassa üçüncü setin ortasından itibaren mücadele aynen böyle geçti. Keza Wawrinka ne zaman voleye gelse İngiliz onu loplar dahil her şekilde geçti. Eline verdiklerini de İsviçreli yine ya taktı ya dışarı attı. Üstelik tüm bu basit hataları en kritik olan üçüncü sette yapıyordu. Zaten İngiliz seti alarak 2-1 öne geçti.

Ne olduğunu kimse anlamadı. Zira Wawrinka kötü oynuyordu.Bir maçta tüm smaçlar rakibinin erişeceği yere vurulmaz ki! Rakibin 30 basit hata yaparken sen 70 tane yapamazsın. Böyle sürmeyeceğini düşünüyordum.Aynen öyle oldu. İngiliz normal oyununu sürdürdüyse de Wawrinka başa dönerek iyi oynamaya başladı. Anlaşılan maç beş sete uzuyordu.
Karar setine İsviçreli atak başladı. Koridor boyu attığı backhand’ler yine tutmaya başlamıştı. Özgüveni de yerine geldi. Smaçları rakibine teslim etmiyor onlarla puan alıyordu. 12 dakikada durumu önce 3-0 sonra 4-0 yaptı.Sonra Murray’in servisini bir kez daha kırdı. Oldu 5-0. Herkes 6 kez setlerde 2-0 yenikken, maç kazanmış Murray’den bir geri-dönüş daha bekliyordu. Ama İsviçrelinin buna izin vermeye hiç niyeti yoktu anlaşılan. Birbirlerinin servisini aldıktan sonra oyun 4 saat 34dakikada Wawrinka’nın zaferiyle bitti (67, 63, 57, 76, 61). Açıkcası sonunda daha iyi olan, özgüveni daha yüksek olan kazandı.

Djokovic Pazartesi gününden itibaren 2. sıradaki yerini yitirecek. Onun yerine burada alacakları sonuca(birbirlerine kuracakları üstünlüğe) göre ya Wawrinka ya da Nadal yerleşecek. Belki de Djokovic 4. sıraya düşecek.

09 Haziran 2017, Cuma 19:20
YAZININ DEVAMI

‘’Korkusuz!‘’

20 yaşına yeni basan Letonya’lıtenisciElinaOstapenko’yu anlatmak için kullanılacak başlıca sıfat “korkusuz bir çocuk”!Evet 20 yaşında bir çocuk. Devam edersek te gelecek sıfatlar:fevkalade güçlü, her vuruşta çok iyi pozisyon alabilen, tecrübesiz ve sabırsız olacaktır. Hoşuna gitmeyen her karardan sonra tribünlerdeki ekibine dönüp biçareliği oynaması acemiliğin daniskası. Ama bu kızcağız bu oyununu daha geliştirirse ve üst sıralara çıkmanın fikstürlerde getireceği avantajı iyi kullanırsa kadın tenisinin uzun bir süredir beklediği taze nefes olacağı muhakkaktır.

Rakibi İsviçreli Bachinsky ise bir tavşan kadar süratli ve cin gibi akıllı. Baktı ki her şey rakibi için iyi gidiyor, bekledi. As-solistlik yerine solist-altı olarak puanları uzatmaya çalıştı. Rakibinin gücünün çok çabuk farkına vardı. Bacaklarının gücüyle her topa koştu. Çoğuna da yetişti ve içeri attı. Teniste olan tüm vuruşları deneyerek Letonya’lıyı ambale etmeye çalıştı. Çoğu puanına rakibine hata yaptırarak erişti. Hatta ikinci sette bir ara onu psikolojik olarak bozdu.

Ancak Ostapenko ısrarlıydı. Bu kızın en büyük avantajı her topa şiddetle vurmaktan çekinmemesi. Toprak kortta savunmadan vurarak çıkabilmek zordur. Daha çok taktik vuruşlar yaparsınız. Bu kız her durumda tüm gücüyle vurdu…Can alıcı vuruşlarını inatla sürdürdü. Çoğu da tuttu. Sonunda da bir grand-slam turnuvasında final oynayacak ilk Letonya’lı oldu. Galibiyet hak edenin oldu.

Diğer yarı-final ise turnuvanın başlıca favorileri arasında gösterilen Rumen Simona Halep ile Çek Karolina Pliskova arasındaydı.
Yapı itibarıyla kadınlarınen iyi atleti olarak bilinen Halep’in koçu Cahill bundan bir süre önce tüm uyarılarına rağmen onundavranış tarzını ve mental tutumunu beğenmediği için ayrılmıştı. Rumen raket birkaç ay sonra değiştiğini ve geri gelmesini rica etti. Şimdi yine beraberler.

Anlaşılan bu ayrılık Halep’e gerçekten yaradı ki maçın en kritik anlarında geri düştüğü vakit bile o pamuk ipliğine bağlı konsantrasyonunu hiç yitirmedi ve maçı 3 sette de olsa 64,36,63 aldı.
EvetRolandGattos kadınlar finali Rumen Simona Halep ile Leton ElinaOstapenkoarasında Cumartesi günü oynanacak. Favori kim mi? Bence antrenörüCahill’i iyice dinlediği ve konsantrasyonunu yitirmediğive tümü rakibini destekleyecek izleyicilerden etkilenmediği sürece Halep.

Bugün bizim saatimizle önce Murray-Wawrinka sonra da Thiem – Nadal maçları var. Kaçırmayın.Hoşkalın.

09 Haziran 2017, Cuma 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Korkusuz!‘’

Fransa Açık’ta kadın yarı-finalleri bitti. Yarın(Cuma) da erkeklerinki var.

20 yaşına yeni basan Letonya’lıtenisciElinaOstapenko’yu anlatmak için kullanılacak başlıca sıfat “korkusuz bir çocuk”!Evet 20 yaşında bir çocuk. Devam edersek te gelecek sıfatlar:fevkalade güçlü, her vuruşta çok iyi pozisyon alabilen, tecrübesiz ve sabırsız olacaktır. Hoşuna gitmeyen her karardan sonra tribünlerdeki ekibine dönüp biçareliği oynaması acemiliğin daniskası. Ama bu kızcağız bu oyununu daha geliştirirse ve üst sıralara çıkmanın fikstürlerde getireceği avantajı iyi kullanırsa kadın tenisinin uzun bir süredir beklediği taze nefes olacağı muhakkaktır.

Rakibi İsviçreliBachinsky ise bir tavşan kadar süratli ve cin gibi akıllı. Baktı ki her şey rakibi için iyi gidiyor, bekledi. As-solistlik yerine solist-altı olarak puanları uzatmaya çalıştı. Rakibinin gücünün çok çabuk farkına vardı. Bacaklarının gücüyle her topa koştu. Çoğuna da yetişti ve içeri attı. Teniste olan tüm vuruşları deneyerek Letonya’lıyı ambale etmeye çalıştı. Çoğu puanına rakibine hata yaptırarak erişti. Hatta ikinci sette bir ara onu psikolojik olarak bozdu.

Ancak Ostapenko ısrarlıydı. Bu kızın en büyük avantajı her topa şiddetle vurmaktan çekinmemesi. Toprak kortta savunmadan vurarak çıkabilmek zordur. Daha çok taktik vuruşlar yaparsınız. Bu kız her durumda tüm gücüyle vurdu…Can alıcı vuruşlarını inatla sürdürdü. Çoğu da tuttu. Sonunda da bir grand-slam turnuvasında final oynayacak ilk Letonya’lı oldu. Galibiyet hak edenin oldu.
Diğer yarı-final ise turnuvanın başlıca favorileri arasında gösterilen Rumen Simona Halep ile Çek KarolinaPliskova arasındaydı.

Yapı itibarıyla kadınlarınen iyi atleti olarak bilinen Halep’in koçu Cahill bundan bir süre önce tüm uyarılarına rağmen onundavranış tarzını ve mental tutumunu beğenmediği için ayrılmıştı. Rumen raket birkaç ay sonra değiştiğini ve geri gelmesini rica etti. Şimdi yine beraberler.

Anlaşılan bu ayrılık Halep’e gerçekten yaradı ki maçın en kritik anlarında geri düştüğü vakit bile o pamuk ipliğine bağlı konsantrasyonunu hiç yitirmedi ve maçı 3 sette de olsa 64,36,63 aldı.
EvetRolandGattos kadınlar finali Rumen Simona Halep ile Leton ElinaOstapenkoarasında Cumartesi günü oynanacak. Favori kim mi? Bence antrenörüCahill’i iyice dinlediği ve konsantrasyonunu yitirmediğive tümü rakibini destekleyecek izleyicilerden etkilenmediği sürece Halep.

Yarın (Cuma) bizim saatimizle önce Murray-Wawrinka sonra da Thiem – Nadal maçları var. Kaçırmayın.Hoşkalın.

08 Haziran 2017, Perşembe 21:30
YAZININ DEVAMI

‘’Şeytan Tozunun Laneti ! RolandGarros VI.‘’

Her yıl doğanın azizliğine uğramayı adet edinmiş olan RolandGarros Turnuvası geleneğini bu yıl da bozmadı. Koskoca bir gün yağmur, fırtınadan ve hatta hortumdan dolayı çok az maç yapılabildi. Değil o gün oynayanlar ertesi gün olan Çarşamba bile sahaya çıkanlar rakipleri kadar rüzgâr ve adeta çamurlaşmış toprakla baş etmeye çalıştılar. Tabii gün sürprizlerle dolu geçti. Salı ancak kadınların çeyrek-final maçları oynanabildi. En büyük sürpriz olan Letonya’lıOstapenko THY’nin yüzü Wozniacki’yi üç sette aştı. Öbür yanda ise İsviçreli Bachinsky Fransızların heveslerini kursaklarında bıraktı. Turnuvada kalan iki raketlerinden en büyük ümitleri Mladenovic’i 6-4’lük iki setle geçti. Bu maçta Fransız raketin tam tabiriyle şıllıkça hareketleri hiç hoş değildi. Hadi izleyicileri hareketlendirmesini anlayalım. Ama rakibinin hatalarından kendisine pay çıkarması çok çirkin. Sakatlanan rakibinin eşyalarını toplayan sporcular varken böyleleri basitliklerini ortaya koyuyorlar. Bachinsky böylece Ostapenko’nun rakibi oldu (Perşembe saat 16:00’dan itibaren)…

İşin ilginç yanı bu iki raket bugün doğum günlerini kutluyor. 47. sıradaki Letonyalı 20, 30. sıradaki İsviçreli ise 28 oluyor. Ertesi gün (Çarşamba) ise Çek Pliskova Fransızların diğer raketini (Garcia) yenerek tribünlere “başka bir bahara” dedi! Rumen Halep ile Ukraynalı Svitolina arasındaki maç ise 10 gündür izlediğimiz en iyi mücadele oldu. Kadınlar tenisinin en atletik üyesi diyebileceğimiz Halep ilk seti verip ikinci sette de (5-1, 30-0) yenikken öyle bir geri dönüş gerçekleştirdi ki maçı izlerken adeta nefes almadım 3-6, 7-6, 6-0. Şimdi turnuvanın başlıca favorileri olan Halep ile Pliskova yarı-finalde karşılaşacak. Halep yine işi sıkı tutmazsa Pliskova ona hayatta geri dönüş fırsatı vermez(Perşembe ilk yarı-finali müteakiben). Erkeklerde ise geçen yılın şampiyonu Djokovic Avusturyalı Thiem’e bir saati aşkın, çok çekişmeli bir ilk setten sonra göz açıp kapanıncaya kadar yenildi (76, 63, 60). Bu büyük şampiyonun bir garipliği var. Tenis Dünyasının en fit atletlerinden biri kabul edilirken burada oynadığı maçlarda bir çok kez dengesini bulmakta zorlandı. En başarılı olduğu (savunmayı atağa çevirecek) koridor boyu back-hand paralel vuruşlarını bile yapamıyor. Özgüveni yitik sanki. Thiem çok güçlü. Aynı Rus Kachanov gibi bilhassa forehand’leri bazuka gibi. Ancak tenis turnuvaları savaşları andırır. Kaba güç ile muharebeyi kazanırsınız ama savaşı değil. Burada da maç kazanmakla şampiyon olmak farklıdır. Sadece kaba-güçle üstünlük kurulmasına Nadal’ınizin vereceğini sanmıyorum.

Murray-Nishikori maçında ise Japon bariz bir üstünlükle seti almış giderken hakem Carlos Ramos’un yersiz bir uyarısı hırslanmak için kıvılcım arayan İskoç’u (pardon İngiliz’i) çıldırttı ! Sinameki Murray gitti yerine hırs dolu esas adam geldi. İkinci seti son sürat 6-1 alarak durumu eşitledi. Üçüncü sette Japon durumu eşitlemesine rağmen bundan kötüsü olmaz dedirten feci bir tie-break oynadı 0-7 ! Dördüncü sete Japon rakibini, İngilizise raketini kırmaya çalışarakve dövünerek başladı. Anlaşılan bu kez kendi kendini hırslandırmıştı. Japon da hatalarına hatalar ekleyince bu setle birlikte maç ta Murray’in oldu (26, 61, 76, 61). Gerçekten maçları izlerken görüyoruz ki bazı hakemler hiç yeri yokken oyuncuların sinirine dokunmak için sanki kurgulular.

Eminim gün gelecek ağır-abiler ve ablalar bu hakemlerin yönetimine itiraz edecek ve bunlar büyük turnuvalarda iş bulmak için zorlanacaklar. Aynen Kader Nouni’nin hiçbir ATP maçı yönetememesi gibi ! Diğer yarı-finalist ise Hırvat Cilic’isanki gösteri maçı oynuyormuşcasınayenen Wawrinka oldu (63, 63, 61). Mütevazi İsviçreli aynı Nadalgibi turnuvanın başından bu yana tek set yitirmedi. Oynadığı tenisle de ben bu turnuvanın favorisiyim diyor.Murray-Wawrinka, Nadal-ThiemCuma günü yarı-final oynayacak. Bu arada tenis camiasına bomba gibi bir haber düştü. ITF Yönetim Kurulu Davis Kupası maçlarının artık üç set üzerinden oynanmasını kabul etti. Buna göre her bir tur yine üç gün oynanacak. Tekler maçları Cuma ve Pazar günleri üç setten oynanırken, çiftler Cumartesileri beş set üzerinden oynanacak. Hoşkalın.

07 Haziran 2017, Çarşamba 20:20
YAZININ DEVAMI