‘’Neden Süper Lig? Siyah contalı mı!‘’
Sezondaki toplam seyirci sayısının (yarısı bedavacı olduğu halde) İngiltere Ligi’ndeki 5 kulübün seyirci sayısına bile ulaşamadığı için mi?Avrupa’nın sayılı futbolcularının, Türkiye Ligi’nde oynamaya can attığı için mi?Yoksa her yıl bu lig ürünü Türk futbolcularının, üçer-beşer Avrupa’ya transferinden dolayı mı?Ya da bizim ligimizi satın almak için Avrupa’nın sayılı TV kuruluşlarının sıraya girmesinden dolayı mı, ligimizin ismi ‘Süper’e layık görüldü!Sakat doğduğu görüldüğü halde ismi ‘Selvi’ konulan ve 1.30’u geçmeyen boyu ile yaşamı boyunca ‘Selvi aşağı, ‘Selvi yukarı’ diye seslenilen gariban Anadolu hatunu misali...Kim kimi yönetiyor?Türkiye Futbol Federasyonu’nun görevi, kulüpleri yönetmek...Kulüplerin görevi de takımlarını...Türkiye’de biraz ters bir durum var.Federasyon, kulüplerin binbir baskısı ve uzlaşmaz tavırları nedeniyle yönetemiyor...Kulüpler Birliği, Federasyon’u yönetmeye kalkıyor...Kulüp yönetimleri ise yuları, futbolcular ve tribüne kaptırdıkları için takımlarını yönetemiyor...Herkes önce yönetmesi gerekeni yönetmeye niyet ederse, zannederiz çözüme daha kolay ulaşılacak.Avrupalı Tümer!Anlaşılan o ki, biz Tümer’i anlayamamışız. “Yanyana dururken kıymeti pek görülmez” derler ya, doğru galiba!Dışarıdan bakmak, doğruyu gözlemlemekte her zaman daha fazla isabet kaydeder.Baksanıza, 7 Avrupa Kulübü, Tümer’i takımlarına dahil etmek istiyormuş!Daha yeni haberimiz oldu. O, bizim; biz de onun dilinden bir türlü konuşamamıştık.Dilerim, Avrupalılar Tümer’in; Tümer de Avrupalılar’ın dilinden anlaşır da, gerçek bir cevher geç de olsa değerini ispatlar aleme!..
‘’Biz 10 yıldır şampiyonuz...‘’
Sıradanlaşmakİki şeyi birbirinden iyi ayırmak lazım. Beşiktaş’ın asıl sorunu; sıradan futbolcularla dolu bir kadroya sahip olması değil, oyuncularının sıradanlaşmasını engelleyememektir.Siz Adem Dursun’un sıradan olduğuna karar vermişseniz, dönüp bir de Kleberson’a bakmanız gerekmez mi!En çok amacı hedefi kalmayan oyuncunun başına musallat olur, sıradanlaşmak. Sınırlı beceriden daha çok rezil eder adamı... Bazen en basitini yapmayı bile elinden alır; mesela koşmak gibi.Güçsüz adamın sığındığı mazerettir, “Tribünden etkileniyorum” söylemi... Kuvvetsiz adalenin salgıladığı en güçlü salgı; korkudur... Kafanı korku kaplamışsa, yüreğin de devre dışı kalır. Vücudun bunu saklayamaz. Sana tribünden, beceremediğin için hakaret ediliyor sanırsınız. Ama esas yüreksizliğine ve vurdumduymazlığına gelen haykırıştır o ıslıklarla, küfürler...Koşan beceriksizlikle, koşmayan tekniğin ortak yapımıdır Beşiktaş’ın futbol animasyonu...Bir başka deyişle; İbrahim Üzülmez’i kabiliyet düşmanı durumuna düşüren hadise, Tümer’in mücadele özürlü oluşudur, kısaca...
‘’Yattara fazlalığı‘’
Bu ikilinin arasındaki mücadelenin finalinde Adem’in havlu atışıydı kendi kalesine bıraktığı gol. Bütüne baktığımızda da Yattara-Adem kapışması dışında herhangi bir tarafın diğeri adına bariz üstünlüğü yoktu dün geceki oyunda. İkinci yarıyla birlikte başlayan karın ardından Beşiktaş’ın kadife ayaklı oyuncularının ayağı daha fazla yerden kesilmişti o kadar. Golü yedikten sonra Tigana takımını daha da ofansif bir kimliğe büründürdü. Ama baştan beri İbrahim Akın ve Youla ikilisinin gönlüne göre bir hücum etkinliği yaratmak ne kadar zordu oysa. İlk yarı Sergen, ikinci yarıda da Tümer bu ikiliye hangi türde bir servis yapılacağını çözemedi. Kaldı ki, Tümer’in zaten böyle bir niyeti de yoktu. Beşiktaş çok yumuşak kaldı orta alanda. Zaten Okan’ın oynamadığı maçlarda Tigana’nın sahaya sürdüğü 11 sürekli kuzu gibi. Kleberson, Tümer, İbrahim Akın gibi fizik ve kimya sorunları yüksek seyreden oyuncularla sonuca gitme çabaları, bin bir derdi olan Trabzon’a karşı bile nafile çırpınışlar olarak kaldı. Futbolun vasata dahi yakalaşamadığı koşullar altında her şeye karşın Trabzonspor Beşiktaş’a oranla daha organize ve daha bilinçli seyretti. Her şeyden öte daha disiplinlilerdi sahada. Yattara fazlalığı ile de Kadıköy’den sonra İnönü Stadı’ndan da saygınlığını koruyarak ayrıldı en azından.Sön söz de Fatih Tekke’ye: Senin en güçlü silahların kramponlar be Fatih. Sen sahaların silahşörüsün. Başka silah arayışına ne gerek var ki!
‘’Toraman'ın şifresi‘’
Topu yere indirerek hızlı pası tercih eden Siyah-Beyazlı ekip, Ali Tandoğan’ın da hücuma yerli çıkışlarıyla amaca uygun bir düzene de sahip oldu. Forvetteki bu etkinliğe rağmen savunması sorunluydu Kartal’ın. Özellikle sol kanattan gelen rakip ataklarda zorlandılar. Çağdaş’ın da esas mevkiinde bocalaması, Beşiktaş’ı maçın 3’de 2’lik bölümünü bu defans anlayışıyla tedirgin geçirmesine neden oldu. Ama Toraman’ı vardı Siyah-Beyazlılar’ın. Tigana’nın gizli golcüsü, Galatasaray’a 4 gün önce attığı 2 golün ardından, prestij anlamı taşıyan UEFA arenasındaki Guamaraes maçında da sahne aldı, galibiyette en önemli imzayı koyan isimdi. Üstelik dağınık savunmanın da tek ayakta kalanıydı. Kısaca hem savunmasındaki can siperhane oyunu, hem de hücumda bulduğu gollerle takımı adına 2 önemli görevi birden başarmış oldu.Bu kez Tigana’nın ikinci yarıdaki oyuncu değişiklikleri yerinde seyretti. Veysel, mucize kablinden bir gol kaçırmasına rağmen, Beşiktaş forvetinde faydalıydı. Kleberson ve Youla’nın fizik gücü yükseldiğinde ve Okan da takıma girdiğinde, Beşiktaş bu oyun düzeniyle daha iyi bir takım hüviyetine kavuşabilir.Guimaraes, UEFA’da kaybolan umutları ve ligdeki kötü konumundan dolayı önceki maçlarından çok daha düşük bir performansta kaldı. Sadece Neka ile ayakta kalmaya çalıştılar. Beşiktaş hücumdaki son paslarda biraz dikkatli olabilseydi çok daha açık farkla İstanbul’a dönebilirdi.Sonuçta mucizelere kalan şansına rağmen, bu maçtaki oyun disiplini ve maça asılması, Siyah-Beyazlılar adına yine de bir kazançtır. Turun geçilememesinin en önemli nedeni ise İstanbul’da alınamayan bir 3 puandır.
‘’Tigana perhizi bozunca...‘’
Savunma ekonomisine yönelik, güzel bir kemer sıkma politikası başlatmıştı. Derbide bundan ödün verdi ve Beşiktaş bu maç öncesi oynadığı dört 90 dakikanın toplamından fazla pozisyon gördü kalesinde...Sözü edilen, ilk 20 dakikadaki Siyah-Beyazlı ekip üstünlüğü ise, kandırmacadır. Serbest atışlardan gelen gollerle öne geçmenin, öyle veya böyle doğal bir motivasyonudur bu oyun varlığı...Galatasaray karşısında maçın büyük bölümünde ‘geriye yaslanarak’ oynadığı dile getirilen Beşiktaş’ta, bunun sebebi olarak savunma ağırlıklı bir kadronun payı olduğu söyleniyor. Bu da bizdeki genel futbola bakışın, ne kadar takipsiz ve güne dayalı olduğunun kanıtı...Çıkışa geçen Beşiktaş’ta, Tigana’nın denemeye aldığı üçlü orta alanın belirleyiciliği öne çıkmıştı: Okan-Çağdaş-İbrahim Üzülmez. Söylenildiği gibi; geri dörtlüsünün haricinde, orta alanında da bir stoper ile bek ilavesi vardı Siyah-Beyazlılar’ın ve bir de Okan’ı... Bu üçlünün önünde bir kez Sergen, bir kez de Kleberson oynamıştı, forvet arkası tek oyuncu olarak...Yani, Galatasaray karşısına çıkan 11’den daha defansifti; Okan-Çağdaş-İbrahim Üzülmez’li orta üçlü... Ve ne hikmetse de bu ‘defansif’ diye tabir edilen kadro, Zenit ile Vestel maçlarını umulanın çok üstünde hücum zenginliği içinde geçirmiş, attığı goller kadarını kaçırmış, kendi kalesinde de hemen hemen pozisyon vermemişti.Tigana’ya, ‘Okan sakatsa niye 18’de’ diye sormak lazım. Hadi diyelim ki; yarı iyileşmiş, ama 90 dakikalık değil... O zaman Okan’ın görevi, niye Ali Güneş’in olmaz? Niye, bu düzeni tek başına bozacak Tümer’de karar kılınır da, derbi için saklandığı söylenen Sergen, ikinci yarı yerine ilk yarıda oynamaz? Bunlara ilaveten orta alanda kurulan yeni üçlüden uzaklaştırılan Kleberson, hiç alışık olmadığı ortanın sağında, rakip kanat atakları için karşılayıcı seçilir.Kleberson-Tümer ikilisi ile Beşiktaş, ne ofansif ne de defansif anlayışa katkı sağlayabilmiş, diğer bir değişle; İsa’ya da, Musa’ya da yaranamamıştır.Galatasaray karşısına çıkana kadar Tigana, rakipten çok top çalan ve bunları seri hücuma aktaran bir orta alan anlayışı ile ofansif zenginlik sağlayabilmişti. Ali Sami Yen’de, takımına özgü olmayan, “Top bizde kalsın” mantığını öne çıkararak, Kleberson-Tümer işbirliğinden medet umdu.Rakip savunmaya ne bir pres ne de baskısı sözkonusu olan Siyah-Beyazlı forvet yapısına, bir de top rakipteyken sadece seyir zevki ile boy gösteren Kleberson-Tümer ikilisi eklenince, Kartal sadece Galatasaray’ın yaptıkları ve yapamadıkları ile sınırlı bir oyunda mahsur kaldı.
‘’Galatasaray'a Fransız öpücüğü‘’
Tigana’nın ofansif ölçekte Gerets’den fazlası vardı, eksiği yoktu. Takımının son haftalardaki başarısında en etkin rolü oynayan orta alanını bozmuştu. Bu alanın savunmaya olan katkısı sıfırlanmıştı neredeyse. Bu boşluğu Sarı-Kırmızılılar doldurdu Saidou ve Ayhan’ın önderliğinde... Topu yere indirip, seri paslarla Beşiktaş’ın göbeğini zorladılar sürekli. Yerden yoğunlaştırılmış bu seri oyunda Çağdaş fonksiyonsuz kaldı. Öndeki Necati ve Ümit bir antrenman maçında dahi, bulamayacakları rahatlıkta bireysel driplinglerle cirit attılar. Tigana serbest atışlarda özürlü takımının büyük ikramiyeyle bulduğu iki golün korunabilecek bir avantaj olduğunu düşündüğü sürece yanlış formatını da değiştirmeyi de aklından bile geçirmedi. İkinci yarının hemen başında 5 dakikalık Sarı-Kırmızılı pres sonucunda gelen goller hiç topa basamayan Beşiktaş orta alanının savunmasına eklediği aşırı yükün ürünüydü. Beşiktaşlı defans oyuncuları da yerleşim yanlışlarında zorlanmaya başladıklarında aralarına sızan Iliç’i hep kaçırdılar. Ne var ki Iliç kaçırmadı ve takımının galibiyetine imza koydu. Maç boyu futbolun gereklerini yerine getiren Galatasaray’dı ve haklı olarak bir galibiyet aldı. Ofansif ağırlıklı oyuncular çoğunluğunda oyunu kendi alanında benimsemek isteyen bir anlayış futbolda bağdaşmayacak bir kavramdı. Tigana bu düzeni seçtiği için yenilgiyi hazırladı. Takımı da 90 dakika oyunun mahkumu olarak kaldı. Bir derbide 5 gol izlemek, pozisyon fazlalığı gözlemek, futbol adına belki keyifliydi ancak dün geceki gollerin hemen hepsinin rakip savunma hatalarının eseri olması bizim futbolumuzun da en dik kamburuydu maalesef.
‘’Kim daha güçlü‘’
1 numaralar ile forvet arkası orta alan futbolcularının öne çıkacağı bir hücadele izleyeceğizCordoba: Eldiven sahibi olarak bilge bir kaleci gibi dursa da, Beşiktaş’ta hiç bir zaman maç kurtaran yönüyle öne çıkmadı. Hata katsayısı, Mondragon’a göre fazla.Mondragon: Galatasaray’da forma giydiğinden bu yana takımının en güvenilir isimlerinden biri. Güçlü konsantrasyonu ve her maçı yaşayarak oynaması en büyük avantajı.Ali Tandoğan: Kartal’ın takım halinde yükselen formuna oyuncu bazında ilk adapte olanlardan. Kuvvetliyken dürüst oynuyor ve hücuma katkısı da hissediliyor. Aksi halde kendini atma sevdasına kapılırsa, çok zaman oyun gücünü zayıflatıyor. Zenit karşısındaki performansı standardı olmalı.Cihan: Minimum 2, maksimum 2.5 yıldızlık bir oyun standardı ile Galatasaray kadrosunda yokluktan yaratılan bir oyuncu. Üstüne fazla gidildiğinde oyundan düşüyor. Beşiktaş sol ağırlıklı akınlara daha öncelik vermeli.Adem: Fizik olarak iyi olduğunda ilk 11 için Beşiktaş’ta her zaman forma giyer. Zinde olup olmadığı, hücuma çıkış sayısında gizli. En büyük avantajı, önüne Üzülmez’in monte edilişi.Orhan Ak: Cihan’a oranla sol kanat savunuculuğu daha dengeli ve bilgili. Hücuma katılımlarını da Beşiktaş gözardı etmemeli.Mustafa Doğan: Engin tecrübesine rağmen zaman zaman bocalıyor. Yine de kesici olarak formda isimlerden ve görev anlayışı fazlalığı ile takıma yararlı.Yalçın: Formasıyla yeni tanışmış olması dezavantajı. Beşiktaş’ın santrforsuz oluşu ise avantajı. Yine de Galatasaray’da top oynamanın kendisi için ne kadar önemli olduğunun bilincinde.İbrahim Toraman: Yakın markajdaki güçlülüğü ve hamle zamanlaması ile avantajlarını öne çıkarabiliyor. Sanırım Ümit Karan’ın yakın takipçisi olacak. Mustafa ile uyumu son üç maça baktığımızda iyi sayılır.Song: O da Galatasaray’ın istikrar abidelerinden. Beşiktaş karşısına ezberlediği partneri Tomas’tan yoksun çıkacak. Savunmanın tüm yükünü bir anlamda tek başına kontrol etmek durumunda.Okan: Beşiktaş’ın oyununa dinamizm ve agresiflik katan baştaki oyunculardan. Onun liderliğindeki pres anlayışı her zaman Beşiktaş’ı olumlu etkiliyor. Kendisi açısından dramatik bir maç. Eski takımına karşı eski stadında oynayacak. Seyirciden etkilenmezse Beşiktaş’ın önemli silahlarından olacak.Ayhan: Takıma girmesiyle Saidou’yu ve savunmayı rahatlattı. Beşiktaş onun varlığı ile orta alanda çok rahat hareket edemeyebilir.Çağdaş: Yeni oynadığı bölgedeki performansıyla rakibin yüksek toplarında savunmasını rahatlattı. Alt kimliği stoper olmasına karşın 2. bölgedeki oyun kuruculukta da pek sırıtmadı. Sakin oynamayı becerirse yararlı olacaktır.Saidou: Cim Bom’da takımsal zincirin en önemli halkası. Beşiktaş’ın olgunlaşmamış orta alandaki pas trafiğinde takımı adına direksiyon hakimiyetini ele geçirir. Beşiktaş orta alanından en azından birisi onun üstüne yakın oynamalı.İbrahim Üzülmez: Galatasaray gibi daha çok kanatlardan yüklenen rakiplere karşı Tigana’nın kullanmak istediği bir isim. Top kullanmada beceri eksiği olsa da çabukluğu ve dayanıklılığı ile Galatasaray’ın kenarlardaki aktif oyun planında sanırım kilitleyici olacak.İliç: Tekniği güçlü, zarif bir futbolcu, ama rakibin baskılı orta alan kıskacında pasif kalıyor. Yine de savunma arkasına sarkan koşuları ile tehlike için diğer isimlere odaklanmış Beşiktaş defansını şaşırtabilir.Sergen: Bir devrelik kondisyonuna rağmen Zenit maçındaki gibi gününde olursa, Galatasaray orta alanının alacağı önlemlere rağmen zorlanacağı kesin. Her koşulda şunu kabul etmemiz gerekir ki, Sergen sahada olduğu zaman takım arkadaşlarının psikolojisi de daha pozitif seyrediyor.Sabri: Hareketli bir kanat oyuncusu olabilir. Oynadığından Galatasaray’ın taşıyıcı rolünü üstleniyor. Dezavantajı İbrahim Üzülmez ile Adem’in ikili sıkıştırmaları içinde kalacak olması.İbrahim Akın: Beşiktaş’ta şu an beklentileri en yüksek olan oyuncu pozisyonunda. Rakipleri bugüne dek kendisine fazla önlem almadı. Bu maçta kontrol altında tutulduğundaki performansı test edilecek. Tabii yine tronik hastalığı aşırı bireyselliğe soyunmazsa.Ümit Karan: Gerets’in son haftalarda formasından uzak bırakmasından sonra formu da inişe geçti. Beşiktaş maçında Toraman’ın ya da Mustafa’nın yakın kontrolünde olacak. Ancak hocasına, kendisini bir kez daha kanıtlaması gerektiğine inanıyor. Oyununu da bu yöndeki hırsıyla buluşturmaya çabalayacak.Ahmed Hassan: Çabukluğu ve fırsatçılığı, Yalçın-Song ikilisi arasında iş çıkartabilir. Yalnız oyunda sürekli zoru ve fazlasını yapmaya zorunlu hissediyor kendini. Bu sefer de çok bireyselleşiyor ve takıma zarar veriyor.Kleberson: Sergen de hazır olacağına göre Tigana’nın onu kullanıp kullanmayacağı belli değil. Tigana orta üçlüyü bozarsa bu hatalı olur. Ya ikinci yarıda ya da Sergen-Kleberson ikilisi ilk onbirde, İbrahim Akın tek forvetmiş gibi oynaması halinde yarar sağlayabilir.Necati: Fizik olarak düşüşte. Topla buluşmasında başladığı işi gerektiği gibi bitiremiyor. Üstelik oyuna istediği gibi başlayamadığında da çabuk sinirleniyor. Beşiktaş karşısında onun da güncel psikolojisi önem kazanacak.Takım kıyaslamasını yapalım son paragrafta da...Beşiktaş, Tigana’nın yeni düzeniyle savunma ve orta alanında sorunlarını bir nebze de olsa gidermiş durumda. Sorunu forvetsizlik. Hücumda oluşturabileceği alternatif zenginliği yakalaması için ise Akın ve Sergen’in becerilerine bağımlı kalacak. Sonuçta anormal yanlışlara soyunmazsa, Galatasaray’da Tomas’ın yokluğu handikap olmayacak. Sakatlığı sözkonusu olan Ergün oynamazsa, bu Beşiktaş için avantaj. Tigana ile olumlu bir hava yakalamış olsa da, Kartal henüz deneme sürecinde. Galatasaray’ın oturmuş yapısı daha önde. Kaleciler ile forvet arkası orta alan oyuncularının öne çıkabileceği bir maç izleyeceğiz sanki. Tigana’nın henüz beceremediği iş, ikinci yarıdaki değişikliklerindeki oyuncu tercihleri. Pancu ve Youla istim üstünde olsaydı, Kartal’ın kozları da daha güçlü seyredebilirdi.
‘’Püf nokta orta üçlü‘’
Okan-Çağdaş-İbrahim Üzülmez, ilk bakışta birbirlerine uyumlu ve pas trafiğinde becerili bir üçlü izlenimi vermiyor gibi duruyor. Ancak şu da unutulmasın ki, Tigana’nın da sürekli topun kendi takımında kalmasına ait bir iddiası bulunmuyor. Amaç, İbrahim ile Okan’ın çabukluk ve mücadele gücünden, top rakipteyken yararlanmak. Baskın preste kapılan topların ani hücumlara dönüşümü meselesi... Bu topların ilk adresi de üçlünün önündeki forvet arkası oyuncu... Oynadığında Sergen, yoksa son maçta denenen Kleberson...Sergen’in Zenit, Kleberson’un da Vestel Manisa karşısında bu saha içi düşüncesine yönelik rollerinde başarılı olduğu gözlendi. Yalnız aynı rolü Tümer üstleneceği zaman, biraz düşünülmeli... Zira Tümer, topla gereksiz dripling yapan, sonuca gitmeyi bireysel düşünen biri olduğu için, rakip dengesiz yakalansa da, Tümer’in ağırlığı yüzünden savunmanın tekrar yerleşimi kolaylaşır.Gelelim orta üçlünün üçüncü elemanı Çağdaş’a... Tigana onu, son iki maçta tek ön libero gibi oynattı. Ayrıca defanstan ilk çıkacak topları sahiplenmesi ve dağıtımı görevini verdi. Zenit ile Vestel karşısında yeni görevinde sırıtmadı Çağdaş... Hatta kağıt üstünde bu görev için yadırganmasına karşılık, beklenenin üstünde işler de yaptı. Gerçekte, Çağdaş’ın ilerideki oyunlarda bu görevinde yetersiz kalacağı da açığa çıkacak. Ancak Tigana’nın bu üçlüyü kurarken, iş olsun diye kurmadığını da biliyoruz.Her şeyden önce şunu söylemeliyiz: Fransız hocanın öncelikle düşündüğü kendi ekibi değil. Kendi ekibinin çok kolay pozisyon veren zaaflarını en aza indirmeyi düşünmesi...Rakip, kenarlardan geliyorsa; Okan, Ali Tandoğan’ın, İbrahim Üzülmez de Adem’in sürekli destekçisi olacak. Yok eğer karşı taraf, geriden veya kenarlardan uzun toplarla çıkmayı denerse; rakibin santrforunu, stoperler Mustafa Doğan ve İbrahim Toraman’dan önce yüksek toplarda ilk Çağdaş karşılayacak.İşte sadece rakibe göre kurulan ve öncelikli olarak takım savunmasına hizmet amaçlı bu orta alan, geçiş sürecinde şimdilik Tigana’nın arayışlarına doğru cevap verdi. Fransız teknik adam, bu üçlüdeki aşının tuttuğunu görünce; son maçta Kleberson’u dahi forvet arkasına taşıyıp, yeni kurduğu omurgadan ödün vermedi. Bu da kendisine son maçlarda rakibe çok az pozisyon verme gibi bir karşılık olarak geri döndü.









































