‘’İki değişiklik fark yarattı‘’
Milli aradan önce oynanan Akhisar maçı, Fenerbahçe için bu sezonun dip noktası oldu. Yenilgiden çok ortaya konulan silik futbol taraftarı üzdü. Dün ise özellikle hücumda bambaşka bir Fenerbahçe vardı. Akhisar ile Yeni Malatya karşısındaki takım arasında iki önemli fark vardı. İlki, cezası biten Josef’in 11’e dönmesiydi. İkincisi ise Dirar’ın sakatlıktan dönmesi ve bu sayede Giuliano’nun asıl bölgesine yani forvet arkasına geçmesiydi. Brezilyalı oyuncu uzun bir aradan sonra görev yaptığı sevdiği pozisyonda futboluyla fark yarattı.
Önde baskı işe yaradı
Sarı-Lacivertliler, Aykut Kocaman döneminde fazla alışık olmadığımız bir şekilde ileride baskı yaparak Yeni Malatya savunmasını hataya zorladı. İlk 2 gol de bu şekilde geldi. Dünkü galibiyet ve futbol, derbi öncesi takımın özgüvenini yerine getirdi. Ancak olumsuz sinyaller de vardı. Fenerbahçe rakibe çok fazla şut imkanı tanıdı. Bu sezon müthiş bir bitiricilik yüzdesiyle oynayan Galatasaray karşısında bu durum büyük sıkıntı yaratabilir.
Maçtan dakikalar
4. dakikada Dirar sağ kanattan ortaladı. Arka direkte boş kalan Ozan Tufan güzel bir kafa vuruşuyla gol perdesini açtı: 1-0. 6. dakikada Yeni Malatya savunmasına yapılan baskıda Valbuena topu kaptı ve Giuliano’ya ara pasıyla bıraktı. Sambacı düzgün bir vuruşla Ertaç’ı avladı: 2-0.
Hasan Ali sağıyla vurdu!
21. dakikada savunmanın arkasına sarkan Boutabip kaleciyle karşı karşıya kaldı, Kameni hızlı bir refleksle topu çelmeyi başardı. 28. dakikada Malatya ceza sahası içinde yaşanan karambolde topu önünde bulan Hasan Ali sağ ayağıyla şutunu çekti ve topu filelere yolladı: 3-0.
Direkleri dövdüler
31. dakikada Aytaç serbest vuruştan kaleyi denedi, direğe takıldı. Ardından Diallo vurdu, önce Josef, sonra kaleci ve son olarak direk gole izin vermedi. Bu kez Boutaib tamamladı, Kameni kurtardı. Son olarak Adem Büyük tamamladı ancak top yine direkten döndü. 34. dakikada Valbuena’nın ceza sahası dışından çektiği müthiş şutta top üst direkten dışarı gitti. 68. dakikada Adem Büyük rakiplerinden bir bir sıyrılıp ceza sahasına girdi ve topu içeri çevirdi. Batuhan, Malatya’yı umutlandıran golü attı: 3-1. 86. dakikada Fernandao kaleciden sıyrıldı ancak topu yan ağlara gönderdi.
‘’Kadıköy büyüsü‘’
Evet, şu anki tabloda Aykut Kocaman ve öğrencileri açısından derbi çok daha zor geçecek gibi görünüyor. Ancak unutulmaması gereken şey, Fenerbahçe çok daha kötü zamanlarında bile 17 Nisan 2005’ten beri Kadıköy’de büyük maç kaybetmedi. Dolu tribünler yine Sarı-Lacivertliler’in en büyük kozu olacak.
Fabri gününde olmazsa...
Her ne kadar Tolga Zengin’den sonra Fabri, Beşiktaş taraftarına ilaç gibi gelse de İspanyol kalecinin istikrarlı bir performans sergilediğini söyleyemeyiz. Bu sezonki Kasımpaşa, geçtiğimiz sezonki Lyon ve Başakşehir maçlarındaki hataları ortada. Bunun dışında Caner’in hücuma çıkmayı çok sevmesi, karşısında oynayacak Alper için avantaj sağlayacaktır. Açıkçası Beşiktaş’ın fazla zayıf yönü bulunmuyor.
Burada derbi kazanmak zor
Deneyimli teknik adam, kariyeri boyunca belki de ilk kez bu kadar güçlü bir şekilde Kadıköy’e geliyor. Üstelik Fenerbahçe de çok iyi durumda sayılmaz. Ancak Sarı-Lacivertliler, şu ankinden çok daha kötü dönemler de yaşadı. Buna rağmen 17 Nisan 2005’teki 4-3’lük Beşiktaş yenilgisinden beri Kanarya’nın sahasında bileği bükülmüyor. Mevcut durumda Beşiktaş’ın rehavete kapılma olasılığı da var. Güneş, galibiyet için 1 sezon daha bekleyebilir.
Volkan bu maçları sever
Herhalde milli golcü bile Gaziantepspor’dan Beşiktaş’a transfer olduğunda bu noktalara geleceğini tahmin etmiyordur. Şu anda en formda yerli forvet konumundaki Cenk’in gol sevinci yaşayamadığı ender kalecilerden biri Volkan Demirel... Volkan şu anda formsuz görünüyor olabilir. Ancak şu bir gerçek ki deneyimli eldiven derbilerde çok daha farklı oynuyor. Taraftar tepkilerini unutabilirse, kalesinde yine devleşebilir.
Arada çok fark var
Bu durum Beşiktaş’ın kadro genişliği ve kalitesinin bir sonucu olarak görülebilir. Bunu inkar etmek de saçmalık olur. Ancak şunu da kabul etmemiz gerekiyor, Jeremain Lens geçtiğimiz sezonki seviyesinin çok çok uzağında. Sosyal medyada dolaşan göbekli fotoğrafları da bunun bir kanıtı. Rekabete girdiği Quaresma ve Babel’in form durumu da göz önüne alındığında, Lens’in kulübede beklemesi son derece doğal.
‘’Özeleştiri sırası Aykut Kocaman'da‘’
Anadolu takımları’ diye tabir edilen ekipler, özellikle büyükler karşısında kaybetseler bile iyi mücadele etmeleriyle övünürler. Büyükler için ise en basit övünme, kötü oynamalarına rağmen galip gelmektir. Birkaç sene öncesine kadar Kadıköy’e çıkan konuk takımlar, 2-0, 3-0 kaybettiği maçlardan sonra, “Çok şükür” derdi. Şimdi Fenerbahçe, kendi taraftarı önünde Başakşehir’e 3-2 kaybediyor ve iyi mücadesinden dolayı övünüyorsa, büyük bir sıkıntı var demektir.
✔Aykut Kocaman, Ozan Tufan için, “Neden bu tepkiyle karşılaştığını anlamaya çalışmalı, özeleştiri yapmalı” demişti. Ancak Kocaman’ın kendisi için yapılan ‘defansif, korkak futbol oynatıyor’ eleştirilerine tepkisi, “Algı operasyonu yapılıyor. Beni taraftarla karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar” oldu. İlk maçını kaybettiğin Vardar rövanşı 0- 0 devam ederken forvet sokmak için sahadaki golcüyü çıkartırsan, Kadıköy’de Trabzonspor karşısında skor 1-1’ken yaklaşık 20 dakika forvetsiz oynarsan, yine taraftarın önündeki Başakşehir mücadelesinde maç 2-2’ye geldikten sonra Abdullah Avcı hücumcularını yenilerken sen Dirar’ı çıkartıp Şener’i oyuna sokarsan ‘Korkak’ yakıştırmasıyla daha çok karşılaşırsın hocam.
✔İşin bir de yönetim, daha doğrusu başkan boyutu var. Aziz Yıldırım büyük sözler vermeyi sever. Son olarak nisandaki Divan Kurulu’nda transferleri mayısta bitireceklerini söyledi. Peki ne oldu? Soldado’dan Vardar maçlarında 55 dakika faydalanan Fenerbahçe, Giuilano’yu ise UEFA listesine yetiştiremedi. Neto ligde 3 hafta geride kaldıktan sonra takıma katıldı. Janssen, transferin son gününde geldi.
✔Son söz de takımı protesto eden taraftara kızanlara... Teknik heyetinden futbolcusuna, basın mensuplarından kulüpte çalışanlara herkes direkt ya da dolaylı olarak Fenerbahçe sayesinde evine ekmek götürüyor. Sarı-Lacivert renkler için fedakârlık yapan, cebinden para veren tek grup taraftar. Ve siz onların tribüne gelmelerini ancak en doğal haklarını kullanmamalarını istiyorsunuz öyle mi? Oldu, tamam...
‘’Korkakça ve acınası‘’
Aykut Kocaman, basın toplantısında maça başlayaak kadro kadar bitirecek kadronun da önemli olduğunu söyledi. Doğrudur... Ancak tur için en az 3 gole ihtiyacınız olan bir karşılaşmaya bile Mehmet Topal-Ozan Tufan’la yani çift defansif orta saha ile çıkıyorsanız, rakibiniz Vardar da olsa elenmeye mahkumsunuz. Bunun hiçbir mantıklı izahı olamaz. Bu maçta bile çift forvetle (Van Persie’nin yanında Ahmethan oynayabilirdi) çıkmıyorsanız ya da Alper’i orta çekip Aatif’ı oynatmıyorsanız, bunun adı sisteme bağlı kalmak değil korkmaktır!
Mantıklı değil
“Aatif, Ahmethan gibi isimler hamle oyuncusuydu” denilebilir. Ancak en az 3 gole ihtiyacınız olan, bir an önce skor üretmeniz gereken bir müsabakada önceliğin hamle oyuncusunu düşünmek olması bana mantıklı gelmiyor. Üstelik hâlâ elinizde Soldado gibi bir isim varken. Fenerbahçe maça hızlı başlamaya çalıştı ama başlayamadı. Temsilcimiz topa sahip olsa da pozisyon üretemedi. 11. dakikada Valbuena’nın serbest vuruşunda Skrtel kafayı dışarı vurdu. 23’te yine Valbuena frikiği kullandı, arka direkte Topal havalandırdı, Ozan’ın zayıf kafa vuruşunda kaleci Gacevski zorlanmadı.
RvP’nin yerine Soldado
42. dakikada Barseghyan tek başına sürüklediği atağı şutla bitirdi, top yan direkten döndü. Ermeni oyuncu bir kez daha şansını denedi ama bu kez top Kameni’de kaldı. İlk yarının son bölümünde sakatlanan Alper yerini Aatif’a bıraktı. İkinci yarıda da değişen fazla bir şey olmadı. Ozan Tufan’ın tribünlere gönderdiği şutlar, kanatlardan hedef gözetmeksizin yapılan ortalar... Aykut Kocaman ilk taktiksel hamlesini 59’da yaptı. Oyuna Soldado’yu aldı ama çıkardığı isim diğer forvet Van Persie oldu! Üstelik skor 0-0’ken...
Şaka gibi bir gol
Fenerbahçe duran top dışında pozisyon üretemiyordu ve aranan gol de bu şekilde geldi. 61. dakikada Valbuena korneri kullandı, Skrtel’in arkaya aşırdığı topu Neustadter filelere gönderdi: 1-0. Evet, gol umutları artırdı ama oyundan bir değişiklik olmadı. 68. dakikada ise büyük bir şok yaşandı. Jighauri sağda topla buluştu, İsla’yı deyim yerindeyse pazara yolladı. Yere düşerken vurdu, Kameni’den dönen top Jighauri’ye çarptı ve şaka gibi bir gol oldu: 1-1.
Vardar’dan 2. direk
71. dakikada ise Barseghyan soldan ceza sahasına girip vurdu, top direkten döndü. 90+1’de son darbeyi Gligorov vurdu: 1-2. Vardar’a elenmenin hiçbir mazereti olamaz. Böyle bir takıma karşı, Fenerbahçe’nin gol için tek çaresinin duran toplar olması, çift forvete dönmek için 75. dakikanın beklenmesi korkakça, acınası ve utanç verici...
‘’Bu orta sahayla ancak bu kadar‘’
Fenerbahçe beklendiği gibi maça hızlı başlamaya çalıştı. 6. dakikada Şener’in pasında Ozan, ceza sahasının hemen dışından gelişine şutunu çekti ancak kaleci Gacevski gole izin vermedi. 8. dakikada ise Hasan Ali’nin ortasına Ahmethan dokundu, çizgi önünde avunma son anda müdahale ederek topu çeldi. Bu iki pozisyondan sonra kontrol temsilcimizde olsa da son 2 sezondan devam eden, Göztepe maçında da kendini gösteren orta sahadaki üretkenlik yine yoktu. Zaten artık Josef-Topal-Ozan üçlüsünden ikisiyle oluşturulan orta sahadan kimse böyle bir katkı da beklemiyor.
Dirar, kaleciyi geçemedi
20. dakikada Vardar ilk atağını yaptı. Mehmet Topal’dan seken topu kapan Barseghyan, Skrtel’den sıyrıldıktan sonra Kameni’yi avladı: 1-0. İlk yarının kalan bölümünde heyecan yaratan tek an, 28. dakikada Dirar’ın uzaktan sert şutunda Gacevski’nin topu son anda kornere çelmesi oldu. İlk yarıdaki yavaş, bol yan paslı, sıkıcı oyuna rağmen Aykut Kocaman, ikinci 45 dakikaya değişiklik yapmadan başladı.
Topal’dan ikinci hata
Kocaman’ın müdahalesi, 65’te Ahmethan’ın yerine Soldado’nun girmesiyle oldu. Ancak Fenerbahçe’nin oyununda fazla bir değişiklik olmadı. Soldado’dan seken topa Ozan’ın zayıf vuruşu dışında temsilcimiz pozisyon bulamadı. 89’da Vardar’ın kaptanı Grncarov ikinci sarı kartını görerek oyundan atıldı. “Rövanşta rahat çeviririz” diye düşünürken 90+1’de kaleci Kameni’yle anlaşmazlığa düşen Mehmet Topal, topu kendi kalesine gönderdi: 2-0. İlk golde de başrolde olan tecrübeli oyuncu, stoperde görev yaptığı maçta kabus gibi bir 90 dakika geçirdi. Hemen ardından da Josef kırmızı kart gördü.
İlk 11 değişmeli
Fenerbahçe, Kadıköy’de turu 2-0’dan çevirebilir mi? Kesinlikle... Ancak bu orta sahayla olmaz. Evet, böylesi güçsüz bir rakip karşısında bile maalesef olmaz! Giuliano’nun bu turda oynayamaması gerçekten büyük kayıp. Bırakın hazır olup olmamalarını, 3 ay topa değmemiş bile olsalar mutlaka Mehmet Ekici ve Roberto Soldado’nun rövanşta ilk 11’de yer alması şart. Tabii taraftarların da dün akşamki kötü skora rağmen tribünleri doldurup takıma destek vermeleri de...
‘’İki farklı Fener‘’
Sturm Graz, bir önceki turda ilk maçı evinde kaybetse de deplasmanda Podgorica’yı 3-0 yenerek inatçı bir takım olduğunu göstermişti. Ligde ise St.Polten önünde 2-0 geriden gelip 3-2 kazanmışlardı. Ancak Fenerbahçe, ilk yarıda akıllı oyunuyla rakibin bir an bile olsa umutlanmasına izin vermedi. Dirar- Alper-Valbuena üçlüsüyle organize ataklar geliştirdi. 24. dakikada Valbuena’nın etkili kullandığı serbest vuruşta Ozan’ın kafası az farkla dışarı gitti. 32. dakikada Valbuena müthiş bir çalımın ardından arka direkte bulunan Dirar’a adeta orta değil, pas gönderdi. Faslı yıldız boş pozisyonda kafayla topu ağlara gönderdi: 1-0. İlk yarı bu skorla bitti.
İkinci 45’te işler değişti
İkinci devrede ise Fenerbahçe’de yorgunluk baş gösterdi. Savunmada hatalar başladı. 66. dakikada soldan Zulj ile gelişen Sturm Graz atağında kademe anlayışı kayboldu, Huspek skora eşitliği getirdi: 1-1. 70’te atak yönü bu kez sağ taraftı. Hierlander ortaladı, Schubert’in kafa vuruşu az farkla dışarı gitti. Fenerbahçe ikinci yarıdaki ilk tehlikeli atağını 84. dakikada geliştirdi. Mehmet Topal’ın şutunda top yan direkte dışarı gitti. 88’de yarı alandan aldığı topu çalımlarla taşıyan Skrtel, kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonda dışarı vurdu.
Savunma aksadı
Sarı-Lacivertliler’in dünkü en büyük zaafı yorgunluktu. Zamanla bu aşılacaktır. Dirar-Alper-Valbuena üçlüsünün önüne, onların hızlı oyununa uyum sağlayacak bir transferle hücum hattı çok daha etkili olacaktır. Savunmayla ilgili konuşmak için erken. Defans hattı ikinci yarıda aksadı. Özellikle Hasan Ali sezona hiç iyi başlayamadı. Onun formunu yükseltmesi ve İsla’nın 11’e girmesiyle daha dengeli bir yapı oluşabilir. Ancak bunların hepsi için zaman gerekir.
‘’Beklendiği gibi...‘’
Avusturya ekibi, ligdeki ilk maçında beklendiği gibi savunmada açıklar verdi. Ancak hücumdaki kalitesi ve üretkenliği ile 2-0 geriye düşmesine rağmen sahadan galibiyetle ayrılıp sezona 3 puanla başlamasını bildi.
Sturm Graz’ı tanıttığımız yazıda, hızlı hücuma çıktıklarını ancak savunmadaki sakatlıklar nedeniyle defansta sorun yaşadıklarını belirtmiştik. Avusturya Ligi’ne St.Polten karşısında başlayan Graz’ın bu özellikleri, ilk maçta net şekilde ortaya çıktı. Daha 2. dakikada duran top sonrası ofsayttan bir gol yediler. 12. dakikada ise St.Polten atağını bir türlü uzaklaştıramayınca, ceza sahası dışından çekilen şutta top savunmaya çarpıp yön değiştirdi ve fark ikiye yükseldi.
Abluka altına aldılar
Maça kâbus gibi başlasalar da panik yapmadılar. 16. dakikada Zulj’un direkten dönen şutunu Zulechner ağlara gönderdi ve ilk yarı 2-1 bitti. Sturm Graz, bu golden sonra rakip kaleyi adeta abluka altına aldı. 60. dakikada Graz’ın güzel hücum organizasyonunu Hierlander tamamladı ve skora eşitlik geldi. Son dakikalarda kazanılan penaltıda Zulj hata yapmayınca, Siyah- Beyazlılar 3-2 kazandı.
Schulz dönmezse...
Maçın başında 2-0 geriye düşmeleri dışında aslında karşılaşma beklendiği gibi geçti. Sturm Graz zaman zaman savunmada açıklar verdi. Ancak kontrolü ellerinde tutup rakip kaleye 18 şut gönderdiler ve 12 korner kullandılar. Fenerbahçe’nin karşısına stoperde Lykogiannis- Maresic ikilisiyle çıkarlarsa, işimiz kolaylaşır. Bu bölgeye Luan’ı transfer etseler de UEFA’ya verilen kadroya yetiştiremediler. Teknik direktör Foda’nın tek şansı, kaptan Schulz’un sakatlıktan dönme ihtimali.
‘’Hızlı ve hücumcu‘’
Avusturya’nın köklü kulüplerinden biri olan Siyah- Beyazlılar, son yıllarda Red Bull sponsorluğunu arkasına alan Salzburg’un gölgesinde kaldı.
Son 16 yılın 15’inde Graz’da görev alan teknik direktör Foda, hızlı ve ofansif futbolu tercih ediyor. Zayıf noktaları savunmadaki sakatlıklar.
Sturm Graz, 109 yıllık tarihinde 3 kez Avusturya şampiyonu olabildi. 1990’lı yılların sonu ve 2000’in başları, en başarılı oldukları dönemdi. Sturm Graz ligde en son 2011 yılında mutlu sona ulaşmıştı. Son yıllarda, Avusturya’nın diğer köklü kulüpleri Rapid Wien ve Austria Wien ile birlikte; Red Bull’un sponsorluğunu arkasına alan Salzburg’un gölgesinde kaldılar. Geçen sezon ligi 3. sırada tamamalayarak Avrupa Ligi biletini ceplerine koydular.
2 maçta 42 şut!
Avusturya ekibinin en büyük artısı, teknik direktör Franco Foda. Alman çalıştırıcı, 4 yıl Sturm Graz formasını giydikten sonra 2001’de antrenör oldu. 2012-13’teki Kaiserslautern macerası dışında aralıksız olarak Graz’da görev yaptı. Hücum futbolunu seven ve genelde 4-2-3-1 sistemini tercih eden bir antrenör. Takım olarak en güçlü yönleri mücadeleci yapıları ve hızlı futbolları. Bir önceki turda Podgorica’ya kendi sahalarında 1-0 yenilseler de golü penaltıdan yediler, rakip kaleye tam 23 şut gönderdiler. Deplasmanda 3-0 kazandıkları rövanşta da adeta tek kale oynadılarve 19 şut çektiler.
Alar&Röcher’e dikkat
Foda’nın en büyük sıkıntısı, savunmanın göbeğinde yaşanan sakatlıklar. Schoissengeyr, mart ayından beri yok ve Fenerbahçe maçlarını da kaçıracak. Spendlhofer dizinden sakat ve yetişmesi zor. Kaptan Schulz bel ağrısı nedeniyle son Podgorica mücadelesinde oynayamadı. Önceki akşamki maçta defansın göbeğinde 17 yaşındaki Maresic ile sol bek Lykogiannis görev yaptı. Schulz’un 27 Temmuz’a kadar hazır hale gelmesi bekleniyor. Sturm Graz’ın hücumdaki en etkili isimleri ise geçen sezon 17 gol atan Deni Alar ve Mattersburg’dan transfer edilen sol kanat oyuncusu Thorsten Röcher.









































