‘’Fenerbahçe'ye sınıf atlatırlar‘’
Fenerbahçe Yönetimi, önümüzdeki sezonun transfer çalışmalarına şimdiden başlayarak çok doğru bir adım attı. Tabii teknik direktör belli olmadan (!) takviyelerin yapılması ilginç gelebilir. Ancak sadece transfer hamlelerine bakarak bile Aykut Kocaman hayırlı olsun diyebiliriz. Kocaman, Fenerbahçe’nin başına geçtiğinde kulübün efsanesi Alex’i gönderme pahasına kendi sistemini oturtmuştu. Başarılı çalıştırıcının olmazsa olmazı, koşan ve hızlı hücuma çıkan bir takım yaratmak.
Yarmolenko: Hız, güç, hırs
Hem Taison hem de Andriy Yarmolenko, tam olarak Aykut Kocaman’ın sistemine uyacak oyuncular. Yarmolenko, kanat oyuncularında görmeye pek alışık olmadığımız şekilde 1.89 metre boyunda. Ancak inanılmaz hızlı ve teknik kapasitesi çok yüksek. Güçlü fiziğini çok iyi kullanıyor. Her iki kanatta da üst düzey performans sergileyebiliyor. Hem skorer yönü yüksek hem de asist yapmayı seviyor. Bunların yanı sıra hırslı yapısı da onu farklı kılıyor. Maçların bazı anlarında, bir futbolcunun çıkıp takımı ateşlemesi gerekebiliyor. Yarmolenko da bunu çok iyi şekilde yapıyor.
Taison: Şut değil mermi
Taison’a gelirsek... 2012-13 sezonunun ocak ayında Brezilyalı yıldız, Chelsea’ye imza atmak üzereydi. Abramovich, Metalist’in sahibi olan yakın arkadaşı Oleksandr Yaroslavsky ile her konuda anlaşmıştı. Ancak sürpriz bir şekilde kulübü Serhiy Kurchenko satın aldı ve anlaşma bozuldu. Lucescu hemen devreye girerek Taison’ı 15 milyon Euro’ya bir anlamda Chelsea’nin elinden kaptı. Brezilyalı yıldız kanatlarda ve forvet arkasında oynuyor. Çok hızlı ve bir Sambacı’dan beklenecek şekilde teknik bir isim. En büyük özelliğiyse müthiş şutları. Kaleye şut değil mermi gönderiyor! Gününde olduğunde gerçekten durdurulması güç bir isim.
Başka transfere gerek yok
Belki biraz iddialı olacak ancak bana göre Yarmolenko ve Taison’ın transferleri bitirilirse, bana göre Fenerbahçe’nin başka takviyeye ihtiyacı kalmaz! Bu ikili kesinlikle Sarı-Lacivertliler’e seviye atlatır. Solda Yarmolenko, ortada Taison ve sağda Lens’ten oluşacak bir hücum hattının karşısında hangi rakip olursa olsun durdurmakta çok zorlanır. Bu 3’lünün önünde Emmanuel Emenike bile oynasa, rahatlıkla sezonda 15’ten fazla gol atar!
‘’İmkansız yoktur ama...‘’
Mesut Özil şu anda İngiliz ekibinden yılda 7.3 milyon Pound, yani yaklaşık 33 milyon TL kazanıyor. Bu parayı bırakıp, daha düşüğüne Fenerbahçe’ye gelir mi? Van Persie, yıllık 58 milyon TL kazanırken ve sözleşmesini Manchester United’da bitirmesi halinde 45 milyon TL daha kazanacakken, Sarı-Lacivertliler’e imza atmıştı.
Böyle örnekler varken, “Bu transfer imkansız” demek zor. Ancak Fenerbahçe’nin ekonomik durumu da Van Persie’nin imza attığı dönemdeki gibi değil. UEFA’nın Finansal Fair-Play takibinde olan Sarı-Lacivertliler, Avrupa’ya katılmama pahasına böyle bir transfere imza atar mı? Zor. Ancak Şampiyonlar Ligi vizesi alınmaması halinde, Aziz Yıldırım, Avrupa Ligi’nde oynamak yerine yeniden camiaya heyecan verecek bir transfer yapmayı tercih ederse durum değişir.
‘’Kocaman bir?‘’
Kulübün en kötü zamanında takıma sahip çıktı, camiayı iyi tanıyor, önemli başarılara imzasını atması; pozitif yönleri. Keyif vermeyen futbolu, Alex’i gönderen kişi olması, taraftarın ikiye bölünmesi; kendisine olumsuz bakılmasının nedenleri.
Zor zamanların adamı
Aykut Kocaman, Fenerbahçe Kulübü’nün tarihindeki en zor dönem olan 3 Temmuz sürecinde futbol takımının başındaydı. Başka hiçbir teknik adamın karşılaşmayacağı zorluklarla, baskıyla mücadele etti. Takımı ayakta tuttu. Sarı-Lacivertliler şu anda sportif ve ekonomik anlamda kötü bir dönemde. Bu süreçte, kulübün dinamiklerini çok iyi bilen, kendini kanıtlamış bir isimle, yani Aykut Kocaman’la başarı peşinde koşmak doğru bir tercih olur.
Yarışmacı bir hoca
Fenerbahçe, 3 Temmuz sürecinin ardından mücadele ettiği 2011-12 sezonunda, birçok yıldızını kaybetmesine ve moralman çökmesine rağmen Aykut Kocaman yönetiminde şampiyonluk yarışından son ana kadar kopmadı. Kocaman’lı Fenerbahçe ligde hiç ilk 2’nin dışında kalmadı. Türkiye Kupası’ndaki 29 yıllık hasret onunla son buldu. Fenerbahçe, Avrupa’da tarihinde ilk kez yarı finali, Aykut Kocaman ile 2012-13 sezonunda oynadı. Bu sene erkenden lige havlu atan, Avrupa’da hayal kırıklığı yaşayan Fenerbahçe, yeni sezonda Kocaman ile tüm kulvarlarda iddiali bir takım haline gelebilir.
Yıldızlaştırıyor
Sarı-Lacivertliler’de bu sezon tüm takımda performans düşüklüğü var. Ancak özellikle Ozan Tufan, Hasan Ali Kaldırım, Şener Özbayraklı gibi yerli oyuncuların formları adeta dibe vurdu. Sezon başında büyük beklentilerle dönen Salih Uçan ise adeta yok sayıldı. Aykut Kocaman göreve gelmesi halinde bu futbolcuları eski performanslarına geri döndürebilir. Fenerbahçe’yi çalıştırırken, Salih şu ankinden çok daha deneyimsiz olmasına rağmen genç futbolcudan en iyi şekilde yararlanan Kocaman; Caner, Gökhan, Emre Belözoğlu gibi isimlerin formunu da yükseltmişti. Konya’da ise Ali Turan, Ali Çamdalı, Ömer Ali Şahiner, Volkan Fındıklı; Aykut Kocaman ile seviye atladı. Kocaman, bu açıdan da Fenerbahçe’nin ihtiyacı olan teknik adam profiline son derece uyuyor.
Defansif oyun anlayışı
Ersun Yanal’ın oynattığı müthiş futbol ve rakiplere ezici bir üstünlük kurarak gelen şampiyonluk sonrası Fenerbahçe’de her şey baş aşağı gitti. İsmail Kartal, ardından Pereira ile gelen defansif oyun anlayışı ve bu sezon Advocaat’ın oynattığı ‘temkinli futbol’... Fenerbahçe taraftarı artık sürekli golü düşünen, ofansif bir anlayışla sahada olan, maçlara 3 ön liberoyla değil, 3 golcüyle çıkan bir takım görmek istiyor. Bu sezon tribünlerin boş kalmasının belki de en önemli nedeni buydu. Kocaman da ‘defansif futbol’uyla bilinen bir teknik adam. Bu yönüyle bakıldığında, Kocaman’ın gelmesi de taraftarın izlemek istediği takımı yeni sezonda da göremeyeceği anlamına gelebilir.
Yıldızları sevmiyor!
Kulübün efsanesi haline gelen, bir sezonda 20 golün altına düşmeyen Alex; yeteri kadar koşmadığı, takım oyununa uyum sağlamadığı için gönderildi. Bunun 1 numaralı sebebi Aykut Kocaman’dı. Peki bu, Alex özelinde bir olay mıydı? Kocaman’ın Konya macerasına bakarsak, bu sorunun yanıtı hayır. Başarılı çalıştırıcı, Yeşil-Beyazlılar’a geldikten sonra Hleb, Djalma, Torje gibi yıldız sayılacak, bireysel yetenekleri ön plandaki isimlerle yolları ayırdı. Şu anki Fenerbahçe kadrosunda bu tarz oyuncu çok. İlk akla gelenler bir türlü bekleneni veremeyen Van Persie, istikrarı yakalayamayan Volkan Şen, genelde kendisine top gelmesini bekleyen Fernandao... Kim bilir, belki Lens bile Aykut Kocaman’dan veto yiyebilir!
Taraftar desteği azaldı
Fenerbahçe’de zor bir dönemde görev alıp, önemli başarılar kazanmasına rağmen Aykut Kocaman’ın dönmesini istemeyen önemli bir taraftar kitlesi var. Bunun ana sebepleri, ilk 2 maddede bahsettiğimiz konular. Böyle bir ortamda Kocaman’ın dönmesi, takımın yeni sezona da taraftar desteğinden yoksun başlamasına neden olabilir. Hatta daha da kötü senaryoda, olası kötü sonuçlarda daha sezonun ilk haftalarından tribünlerden istifa sesleri yükselebilir. Daha yarışın başında böyle bir yara alınması, bir sezonun daha çöpe atılması demek olur.
‘’Advocaat'ın ihaneti‘’
Jeremain Lens, Alper Potuk ve Robin van Persie’nin cezalı olmaları tabii ki büyük kayıp. Ancak her şeye rağmen eldeki kadroya bakınca, dünkü 11’in mantıklı bir açıklaması yok. Josef-Mehmet Topal-Ozan Tufan üçlüsünün aynı anda sahaya çıkması için deplasmanda bir derbiye ya da Avrupa’da güçlü rakibe karşı oynuyor olmak gerekir. Bu kadar defansif bir kadronun pozisyona girememesi sürpriz olmadı.
Gelişme var!
21. dakikada Josef’in ceza sahası dışından vuruşu kaleci Ramazan’da kaldı. 32’de Volkan Şen kaleyi yokladı, yandan dışarı gitti. İlk 45 dakikada Fenerbahçe’nin başka önemli bir girişimi olmadı. 8 şut çektiler ama sadece 1 kez çerçeveyi buldular. Gerçi bundan önceki son 3 resmi maçın ilk yarılarında hiç şut çekemeyen bir takım için bu da bir gelişme sayılır!
Çift forvet yasak
Advocaat, ikinci yarıya başlarken kötü ilk 11 tercihini bile unutturacak bir hamle yaparak Sow’u oyundan aldı, Fernandao’yu sahaya sürdü. Herhalde kulüp tüzüğünde çift forvet oynamanın yasak olduğuna dair bir madde var! Skor 0-0’ken, hücumda hiçbir varlık gösterilemezken yapılan bu seçimin başka bir açıklaması olamaz. İkinci 45’e Kasımpaşa daha etkili başladı. 57’de Koita’nın ceza sahası çizgisi üzerinden şutu az farkla dışarı gitti. 60’ta yine Koita, Adem’in pasında rakibini çalımlayıp şutunu geçti, Volkan Demirel gole izin vermedi.
Salih gole yaklaştı
76’da Van der Wiel ortaladı, Sow’a özenen Fernandao röveşata girişiminde bulundu ancak topa iyi vuramadı. Son saniyelerde Salih Uçan ceza sahası içinde sert vurdu, top az farkla üstten dışarı çıktı. Fenerbahçe, Kasımpaşa ile golsüz berabere kalarak bu sezon ligde evindeki puan kaybını 13’e çıkarttı. Her kayıpta bahane bulan, oyuncularını suçlayan Advocaat dünkü tercihleri ve hamleleriyle ya Fenerbahçe’ye ihanet etti ya da “Beni kovun” mesajı gönderdi. Eğer ikinci seçenekse ve böyle giderse amacına ulaşacak...
‘’Başakşehir'e seviye atlatır‘’
Junior Caiçara, çevikliğiyle ön plana çıkıyor. Topla bir anda hızlanıp, yön değiştirebiliyor. Kariyerinin başlarında sağ ve sol açık oynayan Brezilyalı’nın atak yönü çok güçlü. Ancak savunma anlamında standart bir bek oyuncusuna göre zayıf sayılabilir.
Abdullah Avcı’nın bunu bilerek transfer ettiğine şüphe yok. Caiçara’nın hücum özellikleri, Avcı için daha önemli olacaktır. Bu anlamda takıma seviye atlatabilecek bir isim. 27 yaşındaki oyuncu geçtiğimiz sezon Schalke’nin değişilmez isimlerinden biriydi. “Böyle bir oyuncuyu neden sattılar?” diye düşünebilirsiniz. 3-5-2 modasına Alman ekibi de uydu. Bu sistemde Avusturyalı Schöpf, sağ kanatta daha verimli olduğu için Caiçara’yı gözden çıkardılar.
‘’Avrupa başka ligde başka‘’
Hollanda’nın en büyük 3 takımından biri olan Feyenoord, 1998-99 sezonundan beri şampiyonluk yaşayamıyor. Bu sezon yapılan güzel başlangıcın ardından yıllarca süren hasretin biteceğine olan inanç arttı. Son haftalarda bocalasalar da Sparta ile oynanan son maçı 6-1 kazanarak moral buldular. Ancak Feyenoord’un lig ve Avrupa performansını ayırmak gerek. Ligde 15 maçta 40 gol attılar. Jorgensen, Kuyt, Toornstra, Elia gibi isimler rahat skor üretiyor. Ancak bu durum Avrupa’da değişiyor.
2 gol atamadılar
Grupta 5 maçta attıkları gol sayısı sadece 3. Turu geçmek için Fenerbahçe’yi en az 2 farklı yenmeleri gerek ancak henüz herhangi bir karşılaşmada 1’den fazla gol sevinci yaşayamadılar. Bunun en önemli nedeni, ‘sert’ takımlar önünde zorlanmaları. Bu aslında Hollanda takımlarının genel sorunu. Feyenoord’un orta sahası çok yetenekli isimlerden kurulu olsa da ofansif yönü güçlü, deyim yerideyse rakibi ısıracak bir oyuncuları yok.
Avantajları taraftar
Mehmet Topal-Josef-Alper’den kurulu Fenerbahçe orta sahası, Hollandalılar’a rahatlıkla üstünlük kurabilir. Feyenoord’un en büyük avantajı, müthiş taraftarları. Yine de savunmada bireysel hatalar olmazsa, temsilcimizin Hollanda’da kazanması sürpriz olmaz.
‘’Advocaat gergin, Mou kendinden emin‘’
Advocaat, İngiliz meslektaşlarımızın sorularına son derece rahat bir şekilde yanıt verdi. Bunun nedeni, soruların Manchester ile ilgili olmasıydı. Türk basınının soruları karşısında biraz daha gergindi. Josef’e yöneltilen, taraftarın zaman zaman takımı protesto etmesiyle ilgili soru ise Advocaat’ı fazlasıyla kızdırdı. Kulaklığını çıkarıp sert bir şekilde masaya bıraktı. Belli ki taraftarın bu davranışı ve bunun basında yer bulması, Hollandalı’yı fazlasıyla rahatsız ediyor. Tecrübeli teknik adam her fırsatta Mourinho’ya övgüler yağdırdı. Bu durum İngilizler’in de dikkatini çekti. İngiliz bir gazetecinin, “Mourinho’yu övüyorsunuz ama bu sene aldığı sonuçlar ortada” çıkışına Advocaat, “Eminim ki form yakalayıp, başarılı olacaklar” yanıtını verdi.
Kendine çok güveniyor
Ve Jose Mourinho... Odaya kendisinden emin bir şekilde girdi. İngiltere’de hakemlerle yaşadığı sorunların buraya taşınmasından ise memnun değildi. Bu yöndeki sorular karşısında sessiz kaldı. Her hareketiyle, her mimiğiyle kendisine ne kadar çok güvendiğini gösterdi. Yaptığı espiriler bile bu yönde oldu. Bizi en çok heyecanlandıran sözleri ise, günün birinde Türkiye’de çalışabileceğini söylemesiydi.
‘’Advocaat'la uçabilir‘’
Hollanda futbolunda genç yaşında büyük potansiyelle sahneye çıkan ancak gerçek potansiyeline bir türlü ulaşamayan birçok oyuncu var. Lens de onlardan biri.
Sunderland’de yaşadığı sakatlıklar, kariyerinde ilk kez ligde kalma savaşı veren bir takımda oynaması ve Advocaat’ın ayrılması onu olumsuz etkiledi.
Aslında bu transfer tam bir kumar. Ancak çok sevdiği, kariyerinin güzel günlerini yaşadığı Advocaat’la buluşacak olması, Lens’i başarıya ulaştırabilir...
Jeremain Lens 15 Temmuz 2015’te 8 milyon Pound’a Dinamo Kiev’den Sunderland’a transfer olduğunda, “Çok hızlıyım. Goller atabilir, arkadaşlarıma önemli şanslar yaratabilirim” sözleriyle kendisini anlatmıştı. Dick Advocaat’ın gelmesinin ardından Sunderland’i takip etmeye başladığını da eklemişti. İngiltere macerası aslında çok güzel başladı. İlk 4 maçında 1 gol atıp, 2 asist yaptı. Ancak çok sevdiği Advocaat’ın 4 Ekim’de takımdan ayrılması ile işler onun için değişti. Yaşadığı sakatlık nedeniyle şubat ayından itibaren sadece 3 maçta oynayabildi.
Yanlış takım tercihleri
Hollandalı oyuncunun, geçen sezonki performansına bakılırsa, çok riskli bir transfer olduğu söylenebilir. Hele ki Lazar Markovic örneği ortadayken... Ancak Lens’in Sunderland’de başarılı olamamasının önemli nedenleri var. 1 sezon kiralık oynadığı Nijmegen dönemi dışında hep Alkmaar, PSV, Dinamo Kiev gibi şampiyonluk peşindeki takımlarda görev yaptı.
Sunderland’de ligde kalma savaşı vermek, uyum sağlayamadığı bir durum oldu. Advocaat’ın ayrılması da onun için işleri iyice zora soktu. Yaşadığı sakatlık ise son darbeydi. PSV’den Dinamo Kiev’e transferi gibi Sunderland’e gitmesi de Hollanda’da hep, “Çok yanlış bir karar” olarak değerlendirildi. Ancak İngiliz ekibine gitmesinin nedeni tamamen Dick Advocaat’tı.
Sahada özgürlük istiyor
28 yaşındaki oyuncu, saha içinde ‘belli talimatlar içinde’ oynamayı, belli şablonlara bağlı kalmayı sevmiyor. Allardyce ve Moyes yönetiminde beklentilerin altında kalmasının önemli nedenleri arasında bu durum da etkiliydi. Lens, saha içerisinde özgür olmayı seviyor.
Advocaat da ona bunu fazlasıyla vererek, kendisinden en yüksek verimi sağlayan teknik adamlardan biri oldu. Yeniden milli forma giyme isteği de ayrı bir motivasyon kaynağı. Pereira döneminde transfer edilseydi, Lens konusunda fazla umutlu olmazdım. Ancak Advocaat varken, yıldız futbolcudan güzel şeyler beklememek için bir neden yok. Tabii sakatlık kâbusu yeniden kendisini vurmazsa...









































