‘’Bu seyircinin tadı başka‘’
Seyirci bu takımın ayrı bir çeşnisi. Sarıyer kupa maçında 150 kişi yoktu, dün saat 16.00’da Osmanlı Stadı’nda 18 bin seyirci vardı. Hepimizin gözü sahada transferleri bekledi.Milosevic, Opare ve Tolgay... Ama son 20 dakika hariç, Tolgay’ın dışında sahada kimse yok. Transfer yapıyorsan, hele devre arası açıkça cuk oturmalı. Üstelik dün de görüldü ki Beşiktaş takımının defansta çok ama çok sıkıntıları var. Neredeyse tenekeyle kovacaktık Serdar’ı ama Serdar, takımın defanstaki en üretken ismi. Motta, Franco ve Ersan ‘S.O.S.’ veriyor aman dikkat. Mersin İdman Yurdu, transfer yasağı olmasına rağmen Beşiktaş’a çok sıkıntılı anlar yaşattı. Dün Beşiktaş’ın ciğerini bilen hangi takımın başında olursa olsun, sıkıntı yaratan bir teknik adam Rıza Çalımbay; Sosa, Gökhan Töre ve Demba Ba bir arada olduğu zaman sahadaki takımın, tribündeki seyircinin mutlaka bir beklentisi var. Oğuzhan’ı bırakmayan Bilic, çok ısrar ediyor yola hep Oğuzhan’la devam etmek istiyor. Oğuzhan ise kendine ettiğini kimseye etmiyor. Bilic’in sabrının şaşmaması lazım. Oğuzhan-Veli, Atiba-Veli kadar üretken olmuyor. Ancak Veli tek başına kaldığında rakip maalesef ikinci bölgeyi üstüne çekip çok rahat geliyor. Yani Veli çok yalnızlarda. Mitrovic, Demba Ba’ya yapışmış, daha doğrusu Rıza hoca talebelerine bire bir markaj vermiş, oynama oynatma diyor. Ama oyunu çirkinleştirmeden. İşte Demba Ba’nın akıllılığı Mitrovic’i kenarlara taşıması hem Olcay’a golü getirdi, hem de; Sosa, Gökhan, Oğuzhan, Mersin cezaalanı üzerinde bol bol üretken oldular. Beraberlikten sonra ise Demba Ba belki kariyerinin en entresan golünü attı. Zaten forvet adamını top sevmesi lazım. Bir iddiam var, Beşiktaş Olimpiyat Stadı’ndaki maçlarını gündüz oynasın hem televizyonun başı hem de tribünler tıklım tıklım dolar. Zamanla bunu göreceksiniz, Bursa maçı inşallah milat olur.
‘’Necip, Kerim ve ikinci yarı‘’
Çok kritik iki oyuncudan yoksundu Bilic’in talebeleri. Sosa ve Veli yerlerine Oğuzhan ve Necip sahada arattılar mı fire vererek evet. Necip iş ahlakı yerinede her zamanki gibi bu takımda hiç sorun olmayan bir oyuncu. Aferin ve alkışlıyorum. Ancak Oğuzhan neler oluyor bilmiyorum, Beşiktaş’ta kariyeriyle oynuyor, akıllı olmalı. Öncelikle Abitoğlu’na bir şeyler söylemek isterim...
En son bu sahada yani 2008 yılında Gençlerbirliği maçıyla Abitoğlu kariyerinin ilk sezonlarındaydı. Dün geceye kadar daha da ilerlemesi gerekirken, maalesef çok eyyam
dolu bir hakem oldu. En doğru kararı Franco’yu attığı pozisyon. Serdar, Franco, Ersan, Motta, Necip ve Atiba kaleci Tolga’yı da sayarsak Bilic’in 7 oyuncusu hücumu hiç
düşünmedi, ölü toplar dışında. Risk de almadı. Üstelik kendisini zorlayan sadece Gençlerbirliği’nin santrforu Berat vardı. Gol lazım, gol adamın Demba Ba yalnızları oynuyor. Ta ki Kerim Frei oyuna girene kadar. Orda da Oğuzhan kendisini sorgulamalı ‘ben neden kement yiyorum’ diye. Serdar Kurtuluş’a birkaç lafım var...
Riske girdi, topun sibobunu aradı, kariyerinde bir sene kayboldu, kulübeye mahkum oldu. son zamanlar da çok beğeniyorum. Ancak yöneticiler ona güvenmiyor. Yerine adam aldılar. Ancak dünkü Serdar Kurtuluş, ben Türkiye Lig’lerinde bulabileceğiniz bu yer için idealim dedi görüntü o. İnşallah sıkıntı yaşamaz. Çünkü kulübede çok bekledi. Sağ da Gökhan Töre bazen de ortaya geçiyor. Aklına göre bir oyun tutturmuş gidiyor. Topu ayağına yapıştırmış, zar gibi bir oyuncu Sahada bazen hiç yok, hepyek. Bazen akıl almas işler
yapıyor düşeş. Ama Bilic’e kulübeye ve tribünlere kafayı yediriyor. Olcay’ı da kendine gelmiş buldum. Ankara deplasmanı son iki sezondur hep sıkıntılıydı. Bundan sonra inşallah huzurlu olur. Çünkü iç saha maçları burada.
‘’Yapma kardeşim yapma‘’
28 bin 360 kişi dünkü maçın seyircisi. Böylemi olmalıydı. Geçen haftadan Atiba’nın kırmızı kart görmesi Beşiktaş’ın planlarını altüst etmişti. Bir de Bilic’in korkaklığı 2 senedir derbi kazanamaması... Beşiktaş’ın en etkili bölgesi olan orta sahada maalesef Sosa, Oğuzhan, Olcay bekleneni veremeyince bu 3 puanı Beşiktaş çok ama çok arayacak. Çünkü artık Olimpiyat sıkıntısı da bitti. Derbiler rakip sahada. Bilhassa ilk yarı Beşiktaş rüzgarla oynadı. Muslera, yere yatmadı. Ancak Demba Ba’yı Bilic uzun toplarla kullanmak istedi. Bilic’in düşündüklerini Demba Ba yapsaydı, Türkiye’de işi ne? Hemen hemen her topa da çıktı. Chedjou ve Semih arasında tost oldu, kayboldu gitti. Galatasaray’da Umut, Burak çift santrfor, gol arıyor. Sen hala Demba Ba’yı tek kullanmak istiyorsun. Tamam üstüne gelmeyen takımlara karşı bunu uygulayabilirsin. Ama senin karşında her yönüyle profesyonel oyunu kuralına göre oynayan, gerektiği zaman seni sinirlendiren bir rakiple oynuyorsun. Sen de buna ayak uyduruyorsun. Aylardır söylüyorum; Elinize, dilinize hakim olun. Cüneyt Çakır mı dedi Veli efendi, git Melo’ya vur diye. Melo zaten böyle bir fırsat bekliyor. Veli de rahatlamıştır herhalde. Yalnız Cüney Çakır’a sitemim var... 25. dakikada aynı Melo, Hakan Ceylan’ın önünde dirseği vurduğu zaman ceza sahası içerisinde Hakan Ceylan da baktı Cüneyt de baktı. Yani o dakikada burada Melo’nun kırmızı kart görmesi lazımdı. Kısacası emek hırsızları biraz fazla olunca, Galatasaray’ın da hiç beklemediği beraberliğini bile öpüp başına koyacağı dün gece Melo’yla biraz da Hakan Ceylan’ın desteği 3 puanı getirdi. Cüneyt’in o pozisyonu bir daha izlemesini istiyorum. Çok ağırdı Veli’nin kartı hem de çok. Ama yapma be kardeşim yapma.
‘’Halis Özkahya...!‘’
Kocaeli'nde hakem olduğu zamandan beri tanırım kendisini. Mustafa Çulcu'nun iteklemesiyle İstanbul'da maç verilip, zirveye kadar yükseltiğini iyi bilirim. O gün Bekiştaş paf maçlarına çıkıyordu Beylerbeyi Stadı'nda. Dün geceki Konya maçına kadar Beşiktaş adına çıktığı bütün müsabakaları çıplak gözle izledim. Sonuç yazıklar olsun Halis Özkahya sana! Tabii sana bu kokartı verene de. Tamam Halis Özkahya hırsız...! Peki Atiba sen ne yaptın? Seni yere göğe sığdıramıyorduk. Bak bu hafta Galatasaray maçı var ve yoksun. Niçin Özkahya'ya çanak tutuyorsun. Buna da kızamıyorum ama sana çok kızıyorum Atiba. Cümlem çok sana.
Fanatik Gazetesi'nde bir başlık vardı. Fenerbahçe diye yazılır, lider diye okunur. Yalçın Uygun kardeşim! Bugünkü başlığın Beşiktaş diye yazılır, lider diye okunur olmalı. Var mı bunun başka izahı. Konya, Beşiktaş için git-gel 6 saat. Ama Konya güzel bir yer. Mevlana kenti. Beşiktaş takımının bu sezonki en kötü maçı. Tabi buna hakem de çanak tuttu. En azından kötü oynadığı gün Kartal maç kazandı. Demba Ba'nın geldiği günden beri en kötü maçı. Onun özürü var çünkü sakat. Yürüyüşünden değil duruşundan belli. Ya Gökhan Töre? Golü attı ama devre arası Veli ile yaptığı tartışma görüntü olarak da dahil çok kötü göründü. Hele kolej takımı yakıştırması yapılan bir ortamda. Dedik ya Beşiktaş'ın en kötü oynadığı maç bu oldu. Bunda da Siyah-Beyazlılar'ın hatırı sayılır bir özrü var. Haftalardır 16 kişi. Sadece Türkiye'de değil, yurtdışında da iki gün üst üste aynı yatakta yatmadılar. Dünkü müsabakada Ersan'ın çok kötü görünmesi, İsmail'in yol geçen hanına dönmesi, Atiba'nın çok büyük hatasından kırmızı kart görmesi, Demba Ba'nın sakatlığı hepsinin de sebebi bu. Yani uzun seyahatler ve yorgunluklar. Bütün bu olumsuzluklara rağmen Pedro Franco'yu, Serdar'ı, Veli'yi ve Olcay'ı çok beğendim. En sona ise Sosa'yı bırakıyorum. Bu kardeşimizin düne kadar katkıları çok çok özel. Ama o güzel yüzüyle iş ahlakıyla ve seyahatlerde, kamplarda sahadaki duruşuyla kısacası her yönüyle Beşiktaş'a çok iyi şeyler veriyor, vermeye de devam edecek. Ancak Allah'ını seven MHK'ye sesleniyorum. Bir daha Halis Özkahya'yı Siyah-Beyazlı formayla buluşturmasınlar yarabbim.
‘’Bereketli bir gün‘’
Beşiktaş’ın tüm yaş grupları gündüz galip geldi. Yani bereketli bir gündü. Ben de dün 13.30’da soğuk ve sağanak yağış altında Nevzat Demir Tesisleri’nde A Takım’a alınan gençleri izlemek için U-21 maçına gittim. Furkan Yaman, Oğuz Aksoy, Tugay Kaya, Gökhan Aytun, daha çok da Tayfun Aldoğan’ı seyretmek istedim. Tayfun’un müthiş iki gol attığı kaçı Beşiktaş 3-2 kazandı. Her zaman Tayfun benim favorim. Ba’nın yanında, boyunun küçüklüğüne bakmadan oynatırım. Bakmayın küçük olduğuna, yaptığı işler büyük, müthiş. Asıl ilginç olanı ise sabah onbirde olan Furkan, akşam Başakşehir’de 18 kişilik kadroda. Gençler asıl böyle kazanılır. Çünkü bizler zamanında üç kaleci, hatta onbeş kişi ile sahaya çıkan teknik patronları biliriz. Bu çocukları kazanmak istiyorsan, böyle kazanacaksın. Başakşehir’de de seyirci açısından fark Eren bir şey yoktu. Kalabalık aynı. Ancak sahada iyi bir Beşiktaş var. Ey Beşiktaşlı kardeşlerimiz, arkadaşlarımız. Sizden ricamız; bu takımın şimdi sizlere ihtiyacı var. Yoksa Vodafone Arena’ya gelseniz ne olur, gelmeseniz ne olur! Bazı oyunculara bir kaç lafım var. Önce Cenk. Golcü ceza sahası içinde olur. Tamam şartlar seni dışına itiyor. Bencil olmak da hakkın ama biraz da sağına soluna baksan fark belki çok daha etkili olabilirdi. Gol atmak için ceza sahası içinde mutlaka kalabalık olman lazım. Senin santrforun ölü toplar dışında yalnızları oynuyor. Kerim, biraz top ile az oynamayı seçerse Beşiktaş takımında kafalarda acaba sorusu olmadan yer bulabilecek oyuncu. Topun sibobunu arıyor, rakibini göbekten delmek istiyor. Bencil. Kenarlardan gelen ortalarda, bilhassa Olcay ve Serdar’ın pozisyonları çok hovardaca harcanıyor. İşte burada Cenk’in yalnızlığı ortaya çıkıyor.
Bu düşüncelerim ilk yarı içindi. İkinci yarı yani 46 dakika itibariyle sihirli bir el Beşiktaş takımına değdi olumsuz olarak. Bambaşka bir anlayışla ilk yarıdaki takım gitmiş, rakibine mahkum olmuş bir takım gelmiş. Bilic, 61. dakikada Kerim-Gökhan, 65’te Veli-Oğuzhan değişikliği yaparak oyuna önce dengeyi sonra da fark ve huzuru getirdi. Süleyman Abay, iyi niyetiyle tecrübesine yakışır bir maç yönetti. Ancak, bilhassa sözüm Veli- Atiba’ya. Kariyeriniz boyunca hangi hakemin kararını itirazla değiştirdiniz? Lütfen mimiklerinize ve bilhassa dilinize hakim olun. Dün gecenin finalini yapalım; Hoşgeldin Olcay. Biz bunu bekliyoruz. Senden bunu istiyoruz.
‘’Teşekkürler Bilic‘’
Benim için dramatik bir maçtı. Bir tarafta doğduğum Rize, diğer yanda dolduğum İstanbul’un en yeşil takımı Beşiktaş. Çarşamba gecesi saat 21:30 ne Bilic ne de bizler maçın oynanacağı stadı bilmiyorduk. Sebep, olimpiyat komitesinin işgüzarlığı! Ahmet Nur Çebi ile Berkan Gocay’a kan kusturdular. Nerene biliyorsun derseniz, onlarla birlikte yaşadım. Bu arada bilinmesini istediğim bir konu ise, bu stat, bu komiteye ait. Yani bazı basın yayın organlarının yazdığı gibi, beden terbiyesi bölge Müdürlüğü’nün söz hakkı bile yok. Sıkıntının tamamı Yayıncı Kuruluş ile stadın patronu olimpiyat komitesinde. 111 yıllık Beşiktaş’ı çocuk gibi oynattılar. Komitenin ne karar sağlıklı olduğu başarılarından belli değil mi!...
Dakika 43, Yaşar Kemal Uğurlu, Yusuf Namoğlu MHK’nın hoş geldin hediyesi. Hakemlerimiz bu. Kısacası mal bu! Zekeriya Alp olsa ne olur, Namoğlu olsa ne olur. Netice önemli değildi dün geçe için. Kipa statüsünde telafisi mümkün. Benim için önemli olan Ümit Karaal, Furkan Yaman, Oğuz Aksoy, Gökhan Artun ve Tugay Kaya’nın ne vereceği. Her zaman söylerim. Bunların hepsi bir arada olmaz. Ümit, benim ileriye dönük en çok umutlu olduğum isim. Sakatlanıp çıktı. Oyuncu kaldığı ana kadar problem yok, bu iyiliğin üstesinden geleyim diyor. Atınç pazar günkü Atınç değil. Pas hatası çoktu. Risk olmaz ise verimini anlayamayız. Sorumluluk almalı. Ne ise bu oyuncuya güvenim sonsuz. Furkan Yaman çok şey bekliyordum. Ancak o da yolu Beşiktaş’tan geçen Sezer Özmen’in kucağından düşmedi. Sezer’i alkışlıyorum. Ancak Furkan’ın bu markajdan kurtarma özelliği olduğu halde maalesef üretken olamadı. Ancak hamuru yiyim. Dün akşamki müsabaka Beşiktaş’ın hatırı sayılır eksiklikleriyle oynandı. Buna rağmen Beşiktaş bu gruptan çıkacaktır. Her şeyden önce Bilic’e bir parantez açmak istiyorum. Biz ne hocalar gördük; 15 kişi, 16 kişi sahaya çıkan 3 kaleciyle müsabakayı tamamlayan hocalar gördük. Ancak Bilic, yürek ve cesaretli davranarak en kritik müsabakalarında bile kadrosunu gençlerle takviye ediyor. Yalnız Yaşar Kemal Uğurlu, ne olur başka canlar yakmadan bu işi bırak, ben hakem dostuyum ama sana yazıklar olsun.
‘’Beşiktaş'a büyük ayıp‘’
Beşiktaş’ın bugün Çaykur Rizespor’la oynayacağı Türkiye Kupası maçının nerede oynanacağı, dün akşam saat 19.17’de belli oldu. Avcılar Firuzköy, Vefa, Esenyurt, Bayrampaşa, Sarıyer, Üsküdar Beylerbeyi, Sancaktepe, Sultanbeyli, Maltepe, Kartal, Kocaeli ve Kocaeli İsmetpaşa statları, federasyona sunuldu. Yayıncı kuruluşla birlikte hiçbiri kabul edilmedi. Türkiye’nin 111 yıllık kulübü, ilk olarak kendisine saha bulamadı. Öğle saatlerinde yapılan görüşmelerden Sarıyer Stadı ön plana çıktı. Ancak akşam saatlerinde oynanması planlanan maçın yeri, stattaki yetersiz ışıklandırma nedeniyle bir kez daha değiştirildi. Son olarak akşam saatlerinde Atatürk Olimpiyat Stadı’nda karar kılındı. Bu duruma sebep olanlara yazıklar olsun.
Alp’in istifası kırıcı oldu
Salı günleri toplantıları gündeme gelince, ‘yapmayın, etmeyin’ dedik. Bizim profesyonel kulüp yöneticilerimiz, kendilerinden başka kimseleri düşünmezler. Bu olayın bir yönü. Ama asıl öbür yönünde, 3 senedir yola çıkılan bir takım vardı Zekeriya abinin yanında... Trabzon’dan; Turgay Güdü, Kayseri’den; Musa Soykarı, İzmir’den; Ünsal Çimen, Hamdi Kutal, Zihni Aksoy, İstanbul’dan; Yüksel Okçuoğlu ve Sadettin Güler... En azından senelerden beri kader birliği yaptığın isimlerin istifadan önceden haberi olmalıydı Zekeriya abi. Böyle bırakıp gitmek sana yakışmadı. En azından Yıldırım Başkan’ın bunu bilmesi lazımdı... Yalnız enteresan bir durum var. Alp, Yönetim Kurulu toplantıdayken istifa etti, 15 dakika sonra kuruldan Yusuf Namoğlu ismi çıktı. Bu da ayrı bir enteresan durum. Yusuf Namoğlu’na hoşgeldin der, en azından listesini oluştururken biraz ağzı sıkı olanları almasını dilerim. Sakın, salı toplantıları diye bir şey aklının ucundan bile geçmesin.
‘’Çekmeceli Atınç‘’
Merkez Hakem Kurulu’nun salı günkü toplantısını çok merak ediyorum. Çünkü Çağatay Şahan’a ne diyecekler? 4 haftadır cezalı olan, dinlendirilen Şahan, dünkü maçın bu kadar kalitesiz olmasının tek
sebebiydi. Sakın PTT 1. Ligi’nde maç yönetti denmesin, Süper Lig’de cezalı olan bir adamı Beşiktaş maçına atanmasını perşembeden beri hakem camiası adına üzülmüştüm. Öncelikle belirteyim, bizim gördüğümüz kadar Gökhan Töre’nin hareketi kırmızının ağababası. Gösterilen sarı kartlar ise tam bir fiyasko. Sevgi/saygı ligi diyoruz, ama saygı unsuru Beşiktaş’a gelince unutuluyor. Müsaade ederseniz Atınç’tan başlamak istiyorum. Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan’la beraber dün gibi hatırlıyorum, Küçükçekmece Kulübü’nden 3 saat yalvararak almıştık Atınç’ı. Teşekkürler Ahmet Kurşun. O gün biliyordum zaten ben Atınç’ın başarılı olacağını. Ama bu işi çok iyi bilen hocalar varya, çocukcağızın 2 senesini yediler. Hafta için oraları konuşuruz.
Bilic, Gökhan Töre’ye sahadaki görüntüsüyle ‘serbestsin’ demiş galiba. Herekese bir vazife vermiş, Gökhan Töre’ye özgürlük. Ancak bu durumu Gökhan şımarıklığa çevirmiş. Maçın topunu sanki ona vermişler gibi, hem topla hem de rakiple kavga ediyor. Mesai arkadaşlarına pas vermiyor. Bilic keşke ona ‘özgürsün’ demeseydi. Kısacası varlığı bir dert, yokluğu bir dert.
Okan Burak’a teessüflerimi bildiririm. Oynama oynatma mantığında hep. Her pozisyonda hakemlerin yardımıyla yerden kalkmadı takımı.
Pedro Franco, Beşiktaş ailesine geldiğinde ben dahil dudak burkuyordu ‘acaba dikiş tutturur mu?’ diye. Ancak kendini o kadar geliştirdi ki, yokluğu hep aranıyor. Demba Ba ve Veli... Beşiktaş takımının diğer oyuncularına ayıp olmasın. Sahada bu ikisi olmayınca takım yüzde 40 fire veriyor. Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum. Aferin Küçükçekmeceli Atınç. Arkadaşlarının önünü açtın. Sıra Ümit Karaal ve Furkan Yaman’da.