‘’Açık teşekkür‘’
Binin üstünde insan çalıştı. Ancak bu takımın kaptanları var ki, onları ön plana çıkarmayı vazife kabul ediyorum. Başta İlhan Durusoy ve yardımcısı Bora Keskin... Sadece İnönü değil, Nevzat Demir, Akatlar ve Fulya’daki destekleri hep arka bahçede kalmıştır. Derbide yaşanan atmosferde, maçın başlamasına 1 saat kalıncaya kadar İnönü’nün görünen yüzü değil, ama koridorlarında ve diğer etkin alanlarında hummalı çalışmalar takdire şayandır.Stat müdürü Turgut Alkan, yardımcıları Ümit Yekcan ve Mehmet Şahin gizli kahramanlardır. Stadın her santimetrekaresinde göz nurları, el emekleri vardır.Ben dahil herkes maç sonrası kombine rezaletini ön plana çıkarttı. Çünkü kombineleri olanlar dışarıda, bileti olan ve avantacıların binlercesi içerideydi. Ve öyle enteresan ki, açık tribün bileti olduğu halde, numaralıya girip yerini sorma cesaretini bile gösterenler vardı! Bunların sebebi neydi biliyor musunuz?Bu olumsuzluklardan taraftar etkilenmesin, kapıda itici bir görüntüyle karşılaşmasın diye, 70’in üzerindeki kapıda Gürkan Önler ve arkadaşları, güler yüzü, temiz giyimi ve insani muameleleriyle görev yaptılar. Bu beni çok mutlu etmişti. Ancak belki biraz fazla hoşgörülü oldular. Kapasitenin çok üstünde taraftar içeri girdi. Ama suç; o arkadaşlarda değil, yüzsüzlük yapıp bana göre ‘hırsız’ görüntüsü içinde kulübün parasını çalan, içeri bedava girme düşüncesinde olan asalaklarda. Umarım ders alırlar ve inanıyorum ki, bu çirkin görüntü bir daha tekrarlanmaz.Aynı tas aynı hamam3. haftada yazmıştım; Beşiktaş Store’daki sponsorluk rezaletini. Değişen bir şey olmamış, aksine daha da geriye gitmiş. Bir örnek vereyim. Ekşioğlu sülalesi, 200 binin üstünde, Fenerbahçelisi de, Galatasaraylısı da, Rizelisi de var. Ben spor camiası içinde olduğum için talepler hep bana gelir.Carlsberg’in Ali Sami Yen’de yaptığı GS Store ile Fenerbahçe Stadı’nın altındaki Fenerium mağazalarını 1 ay içinde 4-5 kez ziyaret ettim. Hepsinde de çok sayıda ürün karşımıza çıktı. Dolayısıyla gelirler de o ölçü de artmıştı.Ya Beşiktaş Store da? Eski malların yarı fiyatına satılması dışında, sponsor firmaların yeni hiç bir ürünü yok. Tabii ki Beşiktaş’ın bilançosuna da kâr yok. Allah aşkına bu nasıl sponsorluk! Siyah formadan başka (çocuklar için) forma da yok.Bir sürü isimler dolaşıyor Nike, Umbro diye... Kim olursa olsun, yeter ki, tribündeki sesli güzellik, insanların üstüne görüntü olarak da yansısın. Bekolu formaları görmekten gına geldi. Yani şimdi bağıralım mı; yetiş İbrahim Altınsay, yetiş Hüseyin Mican!
‘’Teşekkürler Hakan‘’
Binlerce kombine bileti alan Beşiktaş taraftarı dışarıdaydı. Üstelik polisten dayak yediler, hem de bir iki maganda bıçakla saldırdı. Yani Beşiktaşlı Beşiktaşlı’ya saldırdı. Evet merak ediyorum; bu kadar insan dışarıda kalmışken bunların yerine oturan içeridekiler kimdi acaba!Ve futbol. Beşiktaş son haftalardaki olumsuz görüntüden biraz uzaktı. Taşlar yavaş yavaş yerine oturmaya başlamış. Ancak hastalık yine aynı yerde; orta sahada. Karşı kaleye gitmek için zorlandıkça zorlandı. Gerçi bu konuda da Beşiktaş orta sahasını eleştirmek istemiyorum. Hem Del Bosque hem Hagi, ikisi de galibiyeti istemiyordu. Bir olsun benim olsun, ne şiş yansın, ne kebap! Her iki teknik adam da oyuncuları birbirine yapıştırmış, ne oynuyorlar, ne oynatıyorlar. Gol kişisel beceriler ve ölü toplara kalmıştı. Burada Beşiktaş’ın Hakan Şükür’e teşekkür etmesi lazım. Gerçi Hakan dün gayet iyi oynadı. Bütün hava toplarında hakimdi, ama son vuruşta, penaltı dahil, Beşiktaş’ı hiç sıkıntıya sokmadı. Hagi Beşiktaş’ın son haftalarda en önemli hücuma kalkan, topla çabuk oyuncusu İbrahim Akın’ın karşısına Sabri’yi koyarak rakibinin hücumdaki etkinliğini yıkmak istedi. Aslında İbrahim Akın da bu konuda Hakan Şükür gibi, Galatasaray’ı pek zorlamadı. Görünüşte ‘vız vız arı’ ama icraatta bal yok. Dünü Beşiktaş sıkıntısız atlattı. Ancak taşlar yavaş yavaş yerine oturursa galiba bu iş de rayına girecek.
‘’Bodo'dan İnönü'ye‘’
Kuzey kutbuna yakın, bir - iki derece sıcaklığında şirin mi şirin bir şehir Bodo... Nüfusu 40 bin, ancak sokaklarda 40 kişiyi zor görüyorsunuz. Polis yok, korna sesi yok, otomobil hiç yok, bisiklet çok... Bütün yatırımlar insana yapılmış. Hava dahil her şey tertemiz. Seçim, terör, kirli yüzlü insanlar yok.Perşembe gecesi UEFA müsabakası oynanacağı, bizden başka kimsenin umurunda değil. Onlar bunu oyun, eğlence olarak görüyorlar. Elini kolunu sallayarak maça giriyorsun, soran yok. (Galatasaray maçı aklıma gelince, çıldıracak gibi oluyorum bunları gördükten sonra) Herkeste güler yüz; maç başlıyor, mikrofonların eşliğinde hep birlikte şarkılar söyleniyor. Gol yiyince de, maç bitince de mutlular, herkesi alkışlıyorlar.Müsabakadan sonra kaldığımız otele, Radikal Gazetesi’nden Asena Özkan ile yürüyerek gidelim dedik. Sanki biz de onlardan biriydik. Onlar çok mutlu, huzurlu; biz skordan mutlu, oyundan huzursuzduk.Bütün bunları neden yazdım?Ligde huzur getiren Sakaryaspor maçından sonra Bodo Glimt bir şanstı. Ancak, iyi değerlendiremedik. Karşılaşma bitiminde bizlerin dışında herkes mutluydu.Demek ki, yanlışlıklar bizde... Kafayı çok takıyoruz bazı şeylere...Sakaryaspor ve Bodo maçları görüntülerinin, Galatasaray derbisine yansıması pek içaçıcı değil. Doğrusunu isterseniz, Bodo rövanşı öncesi de kafalar karışık. Çünkü adamlar takım gibi takım.Del Bosque her ne kadar ümit ışıkları yaksa da; ‘verdiği elektriğin voltajı’ maalesef düşük...Maç yazımda da belirtmiştim; Bir takımın orta sahası ve iki kanat oyuncusu bu kadar ikili mücadele kaybeder, bu kadar pas hatası yaparsa, o takımın kazanma şansı yok denecek kadar azdır.Son iki maçta; İbrahim Üzülmez, Okan Buruk, Ahmed Hassan, Pancu, Tayfun ve yeni parlayan yıldız İbrahim Akın her topu alışlarında sibobunu aradılar. Gayet ciddi olarak bir kez daha yineliyorum; bu arkadaşlardan pas almak, rakipten top kapmaktan daha zor. Onun için, bu arkadaşlardan ricam, ayaklarına gelen topu hemen rakibe atsınlar. Böylece takım arkadaşları memnun olacak! Çünkü, topu rakipten kapmaya çalışmak, onlardan pas beklemekten daha kolay!
‘’Nereden başlayalım‘’
Pancu, Çağdaş, Ahmed Hassan, Juan Fran sahada; Carew, Sergen, İbrahim Toraman kulübede, Okan tribünde... Pes doğrusu. Hazırlık maçları dahil, bir takımın üstüyle başıyla bu derece oynanmaz. Hele, defansıyla asla. Sakın ola ki, Del Bosque ‘Malzemem bu’ demesin.Haaa!.. Bir de sahada oynayan oyuncular var ki, pes doğrusu. Temmuz’da, hepsi futbol uleması, savaşçısı, cambazı olarak gösteriliyordu. Kendilerini yere göğe sığdıramıyorlar. Ben dünkü maçta Del Bosque’ye ve yönetime suç bulmuyorum. Yani, sahaya çıkan futbolcu da biraz oynayacak. Dün gece iyi bir ders alındı. Futbolun bir kuralı var, o da gol. Bu tür iki ayaklı maçların, ilk etabında atabildiğin kadar atacaksın. Atamayacaksan da, yemeyeceksin. Gol lazım dedik ya, ancak Del Bosque’nin talebelerinin kafalarında topu ileriye oynama düşüncesi hiç yok. Ya yan top, ya geri pas. Bu anlayış hem takımı kendi alanına hapsediyor, hem de kollektif futbol oynayan rakip Bodo’nun ekmeğine yağ sürüyor. Ne yazık ki, rakip düşman kalesini topa tutarcasına şutlar çekerken, Beşiktaş hatırı sayılır bir şut bile çekemiyor. Atılan bir gol, bu kötü oyuna rağmen belki de İstanbul’da turu getirecek.Beşiktaş takımının, bir daha bu derece pas hatalarıyla dolu bir maç izleteceğini zannetmiyorum. Doğrusunu isterseniz, dünkü olumsuz görüntülere rağmen tur için ümitliyim.Ve son sözüm de, Pancu ile gol atmasına rağmen Ahmed Hassan’a... Ne olur, ayağınıza gelen ilk topu rakibe atın. Çünkü, arkadaşlarınız rakipten daha kolay top alıyorlar.
‘’4 köşe ama!‘’
Oynanan oyun mu? Siz bakmayın farklı skora. Oyun göze hiç de hoş gelmedi. Birşeyler oluyor, anlayabilene aşkolsun.Dedik ya, Beşiktaş’ın huzura ihtiyacı vardı. Huzur için Tanrı’nın eli değmedi. Ragıp’ın eli değdi, Selçuk Dereli de bunu gördü.İki İbrahim bir kenarda, al birini vur ötekine. İkisi de topla kavga ediyor. Okan sağ çizgide, hala mazisini arıyor. Orta sahada birşeyler oluyor, anlayana aşk olsun. Ahmet Yıldırım, Tayfun ilk toplara müdahaleyi yaptı, problem yok. Yapamadı, Ronaldo, İbrahim Toraman (Çağdaş), çaresiz. Şunu söylemek istiyorum, Del Bosque, hala arayışlarını sürdürürken, birinin uyarması lazım; “Ne oluyor, ne yapıyorsun, ne yapmak istiyorsun? Artık kafandaki şablonu oturt, kadroyu kur. Lig bitiyor.”Bütün bunları yazarken asıl problemin ileri ikilide oynattığı Sergen ve Carew’den de kaynaklandığını da belirtmek lazım. 2 gol Carew, bir gol Sergen. tabelada varlar ama rakip Sakarya. İkisine de gelen top duvara çarpmış gibi geri geliyor. Hal böyle olunca, defanstan çıkan dan-dun toplar, daha defans toparlanmadan, orta saha yerini almadan Cordoba’ya geri dönüp tehlike yaratıyor.Dün rakip Sakarya idi, sıralamada sıfır çekmiş lig sonuncusu bir takım. Avrupa macerasına çıkarken, Sakarya’nın rakip olması bir şans. Dışarıdan bakıldığı zaman Beşiktaş dünkü galibiyetle dört köşe olabilir. Ancak, evet ancak derken artık siz anlayın. Benim söylememe gerek yok. Çünkü görünen köy kılavuz istemiyor.
‘’Yetmedi mi!‘’
Düne kadar modaydı batık bankaları kurtarma, şimdi ise moda, batık kulüpleri kurtarmak. Ama ne hikmetse bu kurtarma operasyonları, hep Galatasaray’a denk düşüyor. Kuruceşme’deki adanın nasıl alındığı belli. Hele Florya’nın alınışındaki yaşanan süreç tam bir skandal. Şahsın arazisi istimlak ediliyor yıllarca mahkemeleri sürüyor. Sonuç da amacına uygun olmayacak bir şekilde Galatasaray’a tahsis ediliyor ve şimdi milyonlarca dolar vergi borcu silinmesine rağmen, yetmemiş gibi Seyrantepe peşkeş çekiliyor. Tesis için stat yapılması konusunda gerekli desteğe hayır demem. Neden o 1500 dairenin Galatasaray Kulübü’ne tahsis edilmesi. Yazıktır, ayıptır. Daha düne kadar bir çok 1. lig, 2. lig hata 3. lig kulüplerin vergi borçlarından dolayı kulüp binaları satışa sunulup, kulüp yöneticilerine yurtdışı çıkış yasağı konulurken, bazı imtiyazlı kulüplerin idarecilerinin gümrük kapılarından giriş çıkışlardaki havalarını neyle ifade edeceksiniz.Onun içindir ki, tesis yapma konusunda yapılan tüm girişimlere alkış tutmalı ve desteklemeli. Ancak vergi borcunu sil, müteahhit yaptır, hava attır. Ne uğruna! Avrupa şampiyonluğu mu? Hadi canım sen de! Biz Türkler çok unutkan bir milletiz. Şampiyonlukları çabuk unuturuz ama vergi yüzsüzlerini, batık bankacıları asla bu millet unutmaz. Unutmayacaktır da.. Bırakın spor tesislerine “evet”, inşaatçılığa, müteahhitliğe “hayır” O işleri yapacak, vergisini de aslanlar gibi ödeyecek çok kişi var. İbrahim Üzülmez ama...Evet... İbrahim Üzülmez ama Beşiktaşlı üzülüyor. Neye mi? Kapalı tribünün coşkuyla önüne çağırdığı “Deli İbrahim” diye bağırdığı İbrahim’in son dönemlerde düştüğü hallere üzülüyor. Belki İbrahim üzülmüyor. Önce Milli takım forması, ardından da Beşiktaş forması sırtından çıkmak üzere. İbrahim Akın mükemmel geliyor. Hatta geldi. Juanfran Karagümrük maçındaki görüntüsüyle kafalardaki soru işaretlerini biraz dağıtmış durumda. Yani top ayağına yakışıyor. Topla kavga etmiyor. İbrahim Üzülmez’e mesajlar veriyor. Tavsiyemiz; o formayı sırtından hiç çıkarmaması. Sakın ha, bir gün olur da o formayı sırtından çıkarmaya mecbur kalırsa, giymesi mucizelere kalır. Yukarıda da dediğim gibi Türkler çok unutkan bir milletiz. Beşiktaş’ın sağ ve sol tarafında, kalesinde, gol bölgesinde kimleeer unutulmadı ki... Ama sağlığın yerindeyken, daha dikkat, çok dikkat. Sonra arayanı olmaz. Belki İbrahim “üzülmez” ama bizler İbrahim gibi saha dışında mükemmel karekterli adam gibi adamın kaybolmasından çok üzüntü duyarız. Fakat Beşiktaş’ı da İbrahim’den daha çok düşünürüz.
‘’Pardon yani!‘’
Ahmet Yıldırım ise İstanbul’da. Sakın, “idmanda çok iyiydi, hazır gördüm” denmesin. Dünkü görüntüsü ile Mustafa Doğan, hazırı bırak hazırolda bile ayakta zor durur durumdaydı.Del Bosque, eğer “ben ille de dörtlü savunma oynatacağım” diyorsa, Ronaldo’nun bu takımda o zaman yeri yok. Ronaldo’yu kullanmaksa niyetin, o zaman üçlü defanstan vazgeçmeyeceksin. Ama bu kadro içinde Bosque, orta sahasını Okan, İbrahim Toraman, Tümer ve İbrahim Akın’dan kuruyorsa, pirinçten taşı bile ayıklamaya fırsatı olmaz, dünkü gibi kalbura döner.Eğer forvette rakibe presi yapmazsan, rakip elini kolunu sallaya sallaya orta sahanı ve defansını geçerse, biz bu takımı ne kadar eleştirsek boş. Dünkü kadroda rakibin birinci bölgesinde presi kim yapacaktı. Sergen mi, Carew mi? Mümkün değil. Sergen yürüyor tamam da, Allah aşkına diğerleri ne yapıyor. Formayı sırtına geçiren arkadaşlar sadece seyrediyor. Ama o forma bir çıkarsa, giymesi bir daha zor olur, bilsinler. Çalışana Allah da yardım eder. Dün Antep çok çalıştı, haketti.Beşiktaş yönetimine, teknik kadrosuna ve oyuncularına tarihi bir fırsat. Önlerindeki 15 günü çok iyi değerlendirmeleri lazım. 15 gün sonra yani Sakarya maçından çıkıldığında bu takımdan birileri gidecek. Kongre çok erken olduğundan yönetim gitmeyeceğine göre, kimlerin gideceği belli. Hiç kimse ‘neticelere endeksli değiliz’ demesin. Sabırlar taşıyor. Katrandan olmaz şeker. Eğer bu futbolcular formayı giyerse, bu taraftar bu gidişle çok daha çok çeker.
‘’Arzu edilen bu değil‘’
Bunu şunun için yazdım: Şampiyonluklar gelip geçici... Önemli olan arkanızda kalıcı şeyler bırakabilmek...Beşiktaş’ın bu dönemdeki yönetimi belki sportif açıdan bugün başarısız gözükebilir. Ancak inanıyorum ki, bu kadro gelecekte başarılı olacaktır. Gelecekte bu yönetimin sportif başarıları da unutulacaktır. Ancak unutulmayacak bir şey vardır ki, o da kalıcı eserlerdir...Sayın Süleyman Seba döneminde sayısız sportif başarılardan daha çok tesisleşme yönünde yapılan atılımlar hep konuşulmuştu ve alkış tutulmuştu.Bugün de değişen bir şey yok. Sportif alanda bugün itibariyle bu yönetim kurulu başarısız gözüküyorsa da, zamanla her şey düzelecektir.Asıl güzellikler, tesisleşme konusunda atılmakta. İnönü Stadı’nın dolu halini değil, tüm Beşiktaş taraftarı şu günlerde gidip çıplak gözle statlarını görmeli. Çünkü İnönü Stadı mükemmel bir konuma gelmiş. Emeği geçen herkesi kutluyorum.Fulya Tesisleri, Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal’ın destekleriyle artık gençlerin hizmetinde.Yusuf Tunaoğlu Stadı, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül tarafından çok yakında kazma vurulup, suni çim haline getiriliyor. (Sevgili Sarıgül, 40’a yakın basın mensubunun önünde verdiği sözü unutmazsa...)Ve Beşiktaş’ın geleceği için en önemli iki proje; Nevzat Demir Tesisleri’nde 2. kısım bölümde altyapı için bir suni çim, bir de normal çim saha çalışmaları bitmek üzere. Daha da önemlisi; Beşiktaş’ın ekonomik geleceği olarak Fulya projesi. Ekip kuruldu ve projeler onaydan çıkmak üzere. Yeni yılda kazma vurulacak.Gerek tesis, gerekse sportif anlamda bu derece hareketli bir dönem geçiren Beşiktaş Yönetimi’nin tek kusuru, çok kısa zamanda ellerine düşen transfer bombasının pimini imha edememeleri.Bu kadar kısa sürede, bu başarısızlıklarını da hoş görmek lazım. Çünkü sevapları, günahlarından kat kat daha fazla.Bir kongre üyesi olarak, benim gibi binlerce sağlıklı düşünen kongre üyelerinin sesi olarak yazıyorum bu satırları: varsın, bu dönem de takım şampiyon olmasın. Ama ekonomik olarak düşünülen tesisler ve altyapı hizmetleri tamamlansın. Çünkü bu projeler, meyvelerini çok çabuk verecektir.Onun içindir ki, şu günlerde başkan adaylarından Sayın Affan Keçeci’nin sağduyulu hareketini ayakta alkışlıyor, herkese de örnek olmasını diliyorum.Dedik ya; Şampiyonluklar gelip geçer, tesisler kalıcıdır.Yolunuz açık, eleştiriniz bol olsun.Sakın yılmayın...









































